IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 04 Nisan 2008, 01:38   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Peygamberimizin Hayatından Öyküler





Hazret-i Aişe (r.anha) validemiz anlatıyor:

Resulullah (sav) dünyadan göç edişlerine kadar arka arkaya üç gün doyacak şekilde yemek yememişti. Halbuki isteseydi Yüce Allah ona hatır ve hayale gelmedik nimetler verirdi. Bazen bir ay kadar biz Peygamber zevcelerinin evlerinde yemek pişirmek için ocak yanmazdı. Evdeki eksiklikler söylendiğinde;

“Ya Âişe ben daha fakirlerin ve Ashab-ı Suffa’nın erzakını temin edemedim ki eve nasıl getirebilirim buyururdu.”

Buna rağmen, dünya olanca varlığıyla ona yüz gösterirdi, kendisine dünyanın her tarafından çeşitli hediyeler gönderilirdi. O bütün bunları fakirlere, gazilere, kimsesiz ve yetimlere dağıtırdı.

Tarih araştırmacısı Thomas Carlyle, uzun süren araştırmaları sonucunda O’nun için şöyle demişti:

“Dünyada taç ve ihtişam sahibi hiç bir imparatora dahi, yamalı hırka içindeki şu insana (sav) yapıldığı kadar sevgi, hürmet ve itaat yapılmamıştır.”

Çünkü O çağlar ötesi bir ihtişamla dünyaya ve ukbaya dair söylediği her şeyi bizzat uygulayan yaşayan gelmiş geçmiş tek insandı.

Oysa dünya liderlerinden, sermaye düşmanlığıyla ünlü komünist lider Mao öldüğünde, 25 adet ‘cadillac’ arabası ve olağan üstü bir mal varlığının olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sadece bir örnek, nice sayısız çelişkili yaşantıya sahip lider, dünya sahnesinden silinip gitmiştir.

Kainatın övünç kaynağı yaratılmış güzel olan her şeyin en güzeli, beşer olan sevgililer içinde en sevgili olan efendimiz Peygamberimiz (sav) hakkında objektif bir anlayışla araştırma yapan dost düşman, yerli yabancı herkes aynı kanaatte birleşiyor.

94 tarihli “En etkin 100 insan” adlı kitapçıkta Peygamberimiz (sav) hakkında yapılan bir araştırmadan bahsediliyor.

A.B.D.’de önde gelen bilim adamları, Michael H. Hart başkanlığında objektif bir araştırma yaparlar. Hz. Âdem’den (as) günümüze kadar, gelmiş-geçmiş tüm liderlerin, özgeçmişlerini, vaatlerini ve icraatlarını, etkinliklerini, başarılarını vs. tüm özelliklerini bütün ayrıntısıyla bilgisayara yüklerler.

Arzuları kendi taraftarlarından bir lideri belirlemek olduğu halde, kâinatın gelmiş geçmiş en mükemmel lideri Hz. Muhammed (sav) birinci çıkıyor. Verileri defaatle gözden geçirip bilgisayara yüklemelerine rağmen, her seferinde Efendimiz (sav) ön sırada yer alıyor. Üstelik veriler ve tahliller içinde, peygamberlik ve maneviyat boyutu ayrı tutulmasına rağmen…

O’nun nur cemalinden bir katre dahi nasiplenenler bilir ki mânâ üstü mânâ âleminin Sultanı da odur. O’dur iki cihanın güneşi, O’nun gül rayihasını bir nefes koklayanlar bilir ki O’dur Hak katından, cana candan yakın, cânân kılınan.

Divaneler O’nu sevmek için sevgi yarışına tutuşurlarken, âşıklar mübarek topuğunda bir kum tanesi olma payesini güderler her daim.

O’nun şanını yücelten, alemlere rahmet olarak gönderen Rabbimize (cc) binlerce şükürler olsun ki bizi ona ümmet olma lütfuyla şerefyab kılmıştır.

Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed” (sav).


Peygamberimizin Fakir ve Kimsesizlere Merhameti

Peygamberimiz hep fakir ve kimsesizlerle birlikte bulunmayı tercih eder, gönüllerini alırdı. Bir yerde, toplumun farklı kesimlerinin toplanmış olduklarını görünce, önce fakirlerin yanına gider, onlarla birlikte otururdu.

Abdullah bin Amr bin As anlatıyor:

"Bir gün mescitte oturuyordum. Bazı fakir kimseler bir köşeye toplanmış sohbet ediyorlardı. Resulullah içeri girdi. Başka bir tarafa yönelmeden doğruca fakirlerin yanına gitti. Ve onlara, fakir muhacirlere zenginlerden önce Cenneti müjdeledi. Hepsinin de yüzü güldü. Ben de onlardan birisi olmadığım için üzüldüm."

Peygamberimiz, kendisini, toplumun zayıf ve kimsesizlerinden üstün görme duygusuna kapılanları da uyarır; her tabakanın devamlı birbirlerine muhtaç olduklarını söylerdi.

Sa'd bin Ebi Vakkas'ın kendisini fakirlerden üstün gördüğünü hissedince, onu şöyle ikaz etti:

"Sizin elde ettiğiniz başarı ve bereket fakirlerin emeklerinin eseridir. Siz, varlığınızı bu fakir insanlara borçlusunuz."

Yine Peygamberimiz, toplum içinde, belli bir yeri bulunmayan biçarelere zayıflıklarından dolayı önem verilmemesini asla hoş karşılamaz, onların da halini sorup öğrenmek arzu eder, sonra da ihtiyaçlarını karşılardı.

Peygamberimizin Mescidini temizleyen fakir, zenci bir kadın vardı. Bir gün Resulullah onu göremeyince nerede olduğunu sordu. Öldüğünü söylediler. Onun ölümüne kimse önem vermemişti.

Resulullah, "Bana haber vermeniz gerekmez miydi?" dedi ve mezarına gitti, iki rekât namaz kıldı. Sonra şöyle dua etti:

"Allah'ım, bu mezarın içini nurla doldur, benim kıldığım namaz sebebiyle nurlandır."

Peygamberimizin Mescidinin bir bölümünde evi barkı olmayan, fakir Sahabîler kalırdı. Bunlardan bazıları odun ve su satarak geçimlerini sağlarlar, çok zaman da muhtaç durumda bulunurlardı.

Bu insanlar Peygamberimizin özel talebesiydiler. Gece-gündüz İslâmı öğrenmek için yaptıkları ilmi çalışmalarla doluydu. Eğitim ve öğretimleriyle bizzat Peygamberimiz ilgilenir, okuma-yazma bilen Sahabîleri de onlara öğretmen olarak tayin ederdi.

Suffe Ashabı olarak tanınan bu Müslümanların eğitimleriyle birlikte geçimleri de Peygamberimizin üzerinde idi. Peygamberimiz, onları gözü gibi korur, ihtiyaçlarını görür, yardımda bulunur, yetişmeleri için her türlü gayreti gösterirdi. Suffelilerin ihtiyaçlarını görmeden kendisi de rahat edemezdi. Hatta onları kendi ailesinden ileri düşündüğü bile olurdu.

Hazret-i Fatıma en çok sevdiği kızıydı. Onu "kendisinden bir parça" olarak görüyordu. Fakat Hz. Fatıma zarurî ihtiyaçlarını bile zor karşılıyor, geçim sıkıntısı çekiyordu. Öyle ki, un öğütmekten elleri, su taşımaktan omuzları yaralanmıştı.

Bir gün babasının yanına gelerek bir şey söylemek istedi. Fakat utancından derdini açamadı. Hz. Ali de huzurda bulunuyordu. Yardımcı oldu:

"Ya Resulallah, bazı savaşlardan kadın esirler alınıyor. Bunlardan birisini bize verseniz de ev işlerinde Fatıma'ya yardım etse."

Peygamberimiz onlara şu cevabı verdi:

"Ya Ali, ben henüz Suffelilerin ihtiyaçlarını karşılamış değilim. Onların ihtiyacını görmeden böyle bir teklifi nasıl düşünebilirim?"

Peygamberimizin güneş gibi engin şefkati, yağmur gibi bol merhameti sayesinde bu fakir ve zayıf insanlardan öyleleri çıkmıştır ki, dünyaya ilim ve irfan çiçekleri saçmış, ülkelere adalet ve eşitlik armağan etmiş, cihat meydanlarında kanlarını sebil ederek muhtaç gönüllere hidayet nurunu serpmişlerdir.

Peygamberimizin ahlâk ve yaşayışını onlardan öğreniyoruz. Tefsiri ve İslâm hukukunu onlardan öğreniyoruz. Saadet Asrının yaşayışım onlardan öğreniyoruz. İslâmın nasıl yaşanması gerektiğini, o yüce dâva uğrunda nasıl fedakârlık yapılacağını onlarda görüyoruz.


Bismillahirrahmanirrahim.

Peygamberimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) ornek olaylar!..

1- Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) cok mutevazi idi. Misafirlerine bizzat kendisi hizmet eder, ikramda bulunurdu. Bir gun colden biri gelip, “Kim bu insanlarin buyugu?” diye sordu.

O sirada misafirlerine kâselerle sut dagitma hizmetinde bulunan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) adama, “Bu insanlarin buyugu bunlara hizmet edendir!” buyurdu. Bu sozuyle hem buyuklerin insanlara hizmet edecegini ifade etmis, hem de aradigi kimsenin kendisi olduguna isarette bulunmustu.

Bir yolculuk donusunde herkes hurmalikta istirahate cekilmis dinlenirken bazilari onlara yemek hazirlamak uzere harekete gecmislerdi. Biri ‘Ben yemek yapayim.’, biri ‘Ben su getireyim.’, derken biri de ‘Ben de ates yakayim.’, deyince Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de, ‘Oyle ise ben de odun toplayayim.’ buyurdu. Biz butun isleri yapariz, siz istirahetinize bakin deyince de verdigi karsilik soyle oldu:

-Bilirim ki sizler bu hizmetleri yaparsiniz, ama baskalari hizmet ederken ben seyirci kalmaktan uzulurum. Sozunu soyle bagladi: “Ben hizmet edilen degil, hizmet eden olmayi severim!” Bundan sonra kalkip odun toplayarak bizzat hizmete katildi...

2- Bir gun bir sepet hurma getirip:

-Buyur ya Rasulallah turfanda hurma, dediler. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “Hurmalar oldu mu ki?” diye sordu. Hayir, olmadi; ama bizim bahcemiz sicak bir dere icinde bu yuzden ilk hurma bizde erisir. Kimse yemeden size getirdik ki en once siz yiyesiniz turfanda hurmayi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) uzakta oynayan cocuklari gosterdi, “Goturun bu turfanda hurmalari su oynayan cocuklar yesinler. Ben komsularimin yemedigini yemem. Ne zaman komsularimiz da hurma yemeye baslarsa iste o zaman ben de gonul rahatligi icinde hurma yiyebilirim.” buyurdu.

3- Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) yoksullara yardim etmeyi cok severdi. Yine bir gun davet ettigi muhtaclara onceden hazirladigi yardimi sirayla dagitmis, alanlar da dagilip gitmislerdi ki, tam o sirada bir baska yoksul uzaklardan kosarak gelip kendisine verilecek bir sey kalmadigini anlayinca uzulmustu. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) uzulen bu yoksula, “Uzulme.” dedi: “Sana da bir care bulabiliriz.” Buldugu careyi de soyle acikladi : “Buradan dogruca Medine carsisina git, ihtiyaclarini satan dukkanlara gir, ne lazimsa al, sonra da de ki: “Mal benim, borc Rasulullah’indir! Yeter ki cocuklarini sevindir, sen de uzulme!”
Adam ‘Olur mu boyle bir sey?’ demek isteyince, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onu dukkanlara dogru yonlendirirken tembihini tekrarladi. “Unutma!” dedi, “Mal benim borc Rasulullah’in, diyeceksin. Mal sana, odemesi bana ait olacaktir.” buyurdu.

4- Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) faydali icat ve teknolojik buluslar kim tarafindan bulunursa bulunsun sahip cikilip Muslumanlarin hizmetinde kullanilmasini israrla tavsiye ederdi.

Bir gun bir sahabesi Sam’daki Hiristiyanlardan aldigi ici zeytinyagi dolu bir kandili getirip mescide asmisti. O gunlerde Muslumanlar Medine’de boyle bir kandili henuz yakmamislardi. Gelen cemaat bunu Sam’daki Hiristiyanlardan aldigini ogrenince, ‘Muslumanlarin mescidine Hiristiyan’in yaptigi kandili mi asiyorsun? Rasulullah gelince seni azarlar’, demeye getirmislerdi.

Az sonra Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) gelip dumansiz, kulsuz yanip isik veren kandili gorunce, ‘Kim getirdi bunu?’ diye sordu. Oradakiler getireni gostererek “Sam’da Hiristiyanlardan alip getirmis.” dediler. Bunun uzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) kandili getiren sahabesine tebessumle bakarak soyle dua etti: “Sen bizim mescidimizi aydinlattin, Allah da senin kabrini aydinlatsin!” Sonra da sozlerine sunu ekledi: “Insanliga faydali olan seyler muminin kaybettigi mali gibidir. Nerede ve kimde bulursa bulsun hemen sahip cikarak getirip Muslumanlarin istifadesine sunmalidir!”

Peygamberimiz bir gün ashabına oruç tutmalarını emrederek:
- Ben izin vermeden kimse orucunu açmasın, buyurur.
Herkes orucunu tutar. Akşam olunca, teker teker müracaat edenlere, iftar müsaadesi verir. Bu arada bir adam gelerek:
- Ya Resulullah! İki genç kız oruç tuttu ve yoruldular. Zat-i alinize gelmeğe utanıyorlar. Müsaade buyurursanız iftar etsinler, dedi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) müsaade etmedi. Adam iki defa daha geldi. Sonunda Resulullah (s.av.)
- Onlar oruç tutmadılar. Bütün gün insanların etini yiyenler, nasıl oruçlu olurlar? Git onlara söyle: Oruç tuttularsa, istifra etsinler bakalım, buyurdu.
Adamcağız gitti, gerekeni söyledi. Onlar da denileni yaptı ve kan parçaları kustular. Adam Resülullah Efendimize dönerek vaziyeti bildirdi. Bunu üzerine Peygamberimiz (s.a.v.):
- Nefsim kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki; eğer kusmayıp bu kan parçaları midelerinde kalsaydı, onalrı cehennem ateşi yerdi.


Cabir (r.a.) anlatıyor:

Arkadaşlarımla birlikte sefere çıkmıştık. İçimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Sonra aynı adam uykuda ihtilam olduğu için, arkadaşlarına:

- Teyemmüm edebilirmiyim, bu hususta benim için ruhsat buluyormusunuz? diye sordu.


Arkadaşları da:

- Hayır, su mevcut oldukça teyemmüme ruhsat yoktur. diye cevap verdiler. Bunun üzerine o şahıs gusül abdesti aldı ve açık vaziyetteki yaradan içeriye giren suyun tesiri ile vefat etti. Peygamber aleyhisselam'ın huzuruna geldiğimiz zaman, kendisine hadiseyi naklettiler.
Bunun üzerine Resulullah aleyhisselam:

" Adamı öldürmüşler,
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
onları öldürsün . " buyurdu.
Ve " Bilmiyorlarsa sorsaydılar ya; cehaletin ilacı sormaktır, o adama teyemmüm etmek kafi gelirdi. Yarasına da bir bez parçası koyar, üzerine mesheder ve vücudunun diğer yerlerini de yıkardı. " diye ilave etti.


Cehaletin tek ilâcı sormak...
Câbir radıyallahü anh anlatıyor: Arkadaşlarımla beraber sefere çıkmıştık. İçimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Sonra aynı adam uykuda ihtilâm olduğu için, arkadaşlarına:
- Teyemmüm edebilir miyim, bu hususta benim için ruhsat buluyor musunuz? diye sordu.
Arkadaşları da:
- Hayır, su mevcut oldukça teyemmüme ruhsat yoktur, diye cevap verdiler. Bunun üzerine o şahıs gusül abdesti aldı ve açık vaziyetteki yaradan içeriye giren suyun tesiri ile vefat etti. Peygamber aleyhisselâmın huzuruna geldiğimiz zaman, kendisine hadiseyi naklettiler.
Bunun üzerine Resûlüllah aleyhisselâm:
- Adamı öldürmüşler, Allah onları öldürsün, buyurdu.
Ve «Bilmiyorlarsa sorsaydılar ya; cehaletin ilâcı sormaktır, o adama teyemmüm etmek kâfi gelirdi. Yarasına da bir bez parçası koyar, üzerine mesheder ve vücudunun diğer yerlerini de yıkardı» diye ilâve etti (Ebû Davud)





 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat
Cevapla

Etiketler
hayatindan, hayatından, oykuler, peygamberimizin, Öyküler


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Siyah Beyaz Öyküler Dilara Aşk ve Sevgi Köşesi 0 12 Ekim 2009 11:07
Mutfaklardan Taşan Öyküler Kralice Kültür ve Sanat 0 27 Haziran 2008 14:24
Kısa öyküler.. hitman Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 22 02 Mart 2006 06:00