Çevrimdışı

Independent gazetesinin bugünkü manşeti, "Afganistan artık Amerika'nın savaşı".

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
İngiltere Savunma Bakanı Liam Fox, Afganistan'ın Helmand vilayetindeki Sangin bölgesinde bulunan İngiliz birliklerinin yerini Amerikan güçlerinin alacağını açıklamıştı.
1000 kadar İngiliz askerinin yıl sonuna dek, İngiltere'nin Afganistan'da en çok kayıp verdiği bölgeden ayrılmaları bekleniyor.
Independent, Liam Fox'un açıklama yaptığı dünün, "İngiltere hükümetinin, sorunla ilgili gerçeklerle yüzleştiği gün" olduğunu belirtiyor.
Gazetenin deyimiyle, "Helmand'da artık bir Amerikan gösterisi var ve İngiltere de bunu biliyor".
Independent'tan Patrick Cockburn'e göre, Sangin'de yaşananlar, İngiliz askerlerinin bölgede hiçbir zaman, kalıcı bir fark yaratacak şekilde etkinliklerini artırmadıklarını gösteriyor.
'İsrail, aptal ve sorumsuz liderlerin yönettiği ülkelerden'

Patrick Cockburn'ün Independent'ın günlük ekindeki yazısının başlığı ise "İsrail liderlerinin kronik başarısızlığı".
Cockburn Mavi Marmara gemisinde yaşananların fiyasko olduğunu söylüyor, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 1997'de de aynı görevdeyken, Mossad'a Hamas lideri Halid Meşal'i Amman'da suikastle öldürmeye çalışma izni verdiğini belirtiyor.
O dönem iki Mossad ajanının yakalandığını, Ürdün Kralı Hüseyin'in Netanyahu'yu, Meşal'in kulağına enjekte edilen zehirin panzehirini vermeye ve Filistinli mahkumları serbest bırakmaya zorladığını hatırlatıyor yazar.
Cockburn'e göre İsrail, İzak Rabin'in 1995'te suikast sonucu öldürülmesinden bu yana, dünyanın en aptal ve sorumsuz liderlerince yönetilen ülkelerden biri.
Yazar İsrail'in askeri yeteneklerinin övülmesine karşın bu ülkenin en son 37 sene önce savaş kazandığını, 1982'de Lübnan'ı işgal ettikten 18 yıl sonra bu ülkeden çekildiğini ve son 10 yılda gerçekleştirdiği tüm askeri operasyonların da başarısız olduğunu söylüyor.
'Türkiye etkinliğini geç artırdı'


Patrick Cockburn, köşesinde bir bölümü de, Türkiye'nin Orta Doğu'da bölgesel bir güç olma yolunda katettiği ilerlemeye ayırmış.
Cockburn, Türkiye'nin İran dahil tüm komşularından daha güçlü olduğunu, şaşırtıcı şeyin bölgede etkinliğini bu kadar geç artırması olduğu kanısında.
Yazara göre yine de Türkiye'de, ılımlı İslamcı ama demokratik AKP'yle laik ve otoriter muhalifleri arasındaki mücadele kızışıyor.
"Tıpkı ülkenin güneydoğusunda Kürt gerillarla, merkezi hükümet arasındaki mücadelenin kızıştığı gibi" demiş yazar.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmak istemesinin temel nedeninin ise ekonomik değil siyasi olduğunu da söyleyen Patrick Cockburn, yazısını şöyle noktalamış:
"Avrupa Birliği üyeliği peşinde koşmak hep yakın geçmişteki askeri darbelerin, işkencenin, keyfi gözaltıların medyanın sansürlenmesinin güçlü bir panzehiri olmuştur. Eğer Türkiye'nin birliğe üyelik başvurusunun sonunda başarısızlıkla sonuçlandığı duyurulursa, tüm bu süreç tersine dönebilir.".
'İsrail, Türkiye'yle ilişkileri üç yılda paramparça etti'


Guardian'ın başyazısının başlığı ise "Gıcırdanmış dişler üzerindeki gülümsemeler".
Gazetenin, önceki gün Beyaz Saray'daki görüşmeleri sonrası ortak bir açıklama yapan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun vücut dilleriyle ilgili yorumu bu.
Guardian başyazısında Obama-Netanyahu görüşmesine geçmeden önce, İsrail'in Türkiye'yle özenle geliştirdiği ilişkileri üç yılda paramparça ettiğini belirtiyor.
Daha sonra ise "Obama egemen bir Filistin Devleti'nden söz etti, Netanyahu böyle bir şeye atıf yapmadı" denilen başyazı, şu cümlelerle noktalanmış:
"Eğer Sayın Netanyahu, Washington'daki konukevinde, koalisyonunu tehdit eden tavizleri vermemek için havanda su dövüyorsa, başarısı kısa süreli olacaktır. Netanyahu, tercihin, milliyetçi devleti genişletmeyi sürdürmekle bunu durdurmak ya da 1967 sınırına yaklaştırmak arasında olduğunu kavrayana dek, savaşın egemen olduğunun dışında bir gelecek yoktur.".
BAE İran'la ihtilafı önleme çabasında


Financial Times gazetesinin iç sayfalarındaki bir haberin başlığı, "Birleşik Arap Emirlikleri, İran'la ihtilafı önlemek için harekete geçiyor".
Birleşik Arap Emirlikleri'nin Washington Büyükelçisi Yusuf El Otaybe, Amerika Birleşik Devletleri'nden, İran'ın nükleer silah sahibi olmasını durdurmak için güç kullanmasını istemişti.
Yusuf El Otaybe, Amerika'da yaptığı bir konuşmada, İran'ın nükleer silah sahibi olmasının, bu ülkeye askeri operasyon düzenlenmesinden daha büyük bir felaket olacağını söylemişti.
El Otaybe ayrıca İran'ın nükleer silah sahibi olmasının Ortadoğu'da başka ülkeleri nükleer programlar oluşturmaya iteceğini belirtmişti; bu programlar için muhtemel adayların da Mısır, Suriye, Türkiye ve Suudi Arabistan olacağını vurgulamıştı.
Financial Times, "hükümette önemli bir şahıs" olduğunu belirttiği El Otaybe'nin çağrısı sonrası, Birleşik Arap Emirlikleri'nin İran'la diplomatik sorunu kontrol altına almaya çalıştığını bildiriyor.
Gazete, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanlığı'nın, İran'ın nükleer programıyla ilgili sorunun çözümü için güç kullanımının tamamen reddedildiği yönünde bir açıklama yaptığını duyuruyor.
İran Parlamentosu'nun Dış Politika Komisyonu Başkanı Kazım Celali ise büyükelçinin sözlerini, "rezil, saçma ve terbiyesizce" olarak nitelendirmiş.
İkramiyelere en büyük kısıtlama AB'den


Yine Financial Times'ın bugünkü manşeti ise "Avrupa Birliği banka ikramiyelerinin kısıtlanmasını destekliyor".
Avrupa Parlamentosu dün bankacılara ödenen ikramiyelerin sınırlandırılmasına yönelik sert kurallar içeren bir planı onaylamıştı.
Financial Times, Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin çoğunda, planın ilk kış döneminde uygulanabileceğini söylüyor.
Avrupa Parlamentosu'nun onayladığı plan uyarınca, bankalar ikramiye ödemelerinin yüzde 40 ila 60 arasında değişen kısmını, 3 ila 5 yıl arasında bir süre için erteleyecek.
Derhal ödenecek ikramiyelerin yarısı, hisse ya da bankanın performansıyla bağlantılı şekilde tahvil olarak ödenecek.
Ayrıca bankacılar ikramiyelerinin ancak yüzde 20 ila 30 arasında değişen bir kısmını, derhal ve nakit olarak alabilecek.
Financial Times, Avrupa Birliği'nin uygulayacağı planın, bankacıların ikramiyelerine yönelik olarak bugüne kadar dünyada görülen en büyük kısıtlamaları içerdiğini belirtiyor.
'Viva Espana'


Güney Afrika'daki Dünya Kupası'nda ikinci yarı finalist dün akşam Durban'da Almanya'yı 1-0 yenen İspanya olmuştu.
Guardian, İspanya'yla, finaldeki rakibi Hollanda'nın bugüne dek Dünya Kupası'nda bekleneni veremeyen ülkeler olduğunu vurguluyor.
Times da, İspanya'nın Almanya karşısındaki zaferinin, turnuvanın yeni bir dünya şampiyonu çıkaracağı anlamına geldiğini belirtip, İspanya'nın futbolda yeni bir dünya düzenini kesinleştirdiğini belirtiyor.
Gazete Dünya Kupası Özel Eki'nde de, İspanyolcada "Çok Yaşa İspanya" anlamına gelen, İspanyol seyircilerin favori tezahüratı, "Viva Espana" demiş.
Daily Telegraph spor ekinde, "İspanyollar gözlerini ödüle dikti" ifadesini kullanırken; Independent İspanya Kralı Juan Carlos'un soyadıyla, İspanya'nın dün galibiyet golünü atan kaptanı Carles Puyol'nun adının benzerleğine atıfla, "Kral Carles dünyayı yönetmeye hazır" başlığını atmış.

__________________
Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük.