IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Etiketlenen Kullanıcılar

497Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 25 Ocak 2011, 17:21   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Düş'(üş)ler ~







Öteki kapımdan gel bunu açamazsın

Eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel
Hem tetik bulun ardında biri olmasın
Hanidir ben bu evde saklanıyorum
Adımı değiştirdim başka adla yaşıyorum
Gece gündüz siyah gözlük takıyorum
Öteki kapımdan gel bunu açamazsın
Sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel

Panjurların gerisinde kararıyorum
İçimde belalar doğuyor sonbahar doğuyor
Telefonda sesini tanıyamıyorum
Yüzün parmaklarımdan akıp kayboluyor
Böyle hep birşey kopuyor birşey kırılıyor
Sabaha karşı gel eski gözlerinle gel
Öteki kapımdan gel bunu açamazsın
Hem tetik bulun ardında kimse olmasın

Artık hiç kimse beni yaşamıyor
Aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler
Korkularım oldum bittim kimsesizdiler
Yanlız bir mısra mıyım ıslanıyorum
Bir revolver romanımı tamamlıyor
Oyun bitti bütün ışıklarımı söndürdüler
Yokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel
Öteki kapımdan gel bunu açamazsın
Üzerime kilitleyip mühürlediler
Hem tetik bulun ardında biri olmasın.



----------



bir şehre düşmüştüm, yollarım uzaktı yollarından.. yoktun.. yokluğunu doldurdum içime, sana geldim..
bir şehre düşmüştüm, yollarım yakındı yollarına.. yoktun.. yokluğunu bıraktım o şehre..


gülüşünü bıraktım.. gözlerini bıraktım.. ellerini bıraktım.. saçlarını bıraktım.. hayır, sıkılma.. teker teker yazacağım bıraktıklarımı.. sana olan inancımı bıraktım ben o şehre.. bana değer verdiğine olan inancımı bıraktım. suskunluğumu bıraktım. kelimelerimi bıraktım.. seni ne kadar çok sevdiysem, senden ne kadar çok nefret ettiysem hepsini bıraktım. hayal kırıklıklarımı bıraktım en ortasına.. en ortasına gidişlerini bıraktım. umarsızca, düşünmeden, önemsemeden canımın yanışını, öylece gidişlerin vardı ya senin; hepsini bıraktım o şehre..

kızmadım bu kez. kızgınlığım saman aleviydi benim. öfkem silinirdi şakaklarımdan eski bir fotoğramıza ne zaman baksam. kokun geçse burnumun ucundan içim sızlar ağlardım ben.. senin için ağlardım öyle içten.. bu kez ben kızmadım.. sahiden..

bin parça oldu içim. kırılmak değil bu. tuzla buz olmak. düşündüğün şeyin gerçek olduğunu anlamak. 'idrak' ateşiyle yanmak..


__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 19 Şubat 2011, 10:39   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Meleğin Dansı ~






Sana bugün bir tabla aldım
yüzümde izmarit izleri…

sana bugün bir tabla aldım
yarım içtiğimiz sigaralar için..
teypte meleğin dansı, belini kavramış bileğim ve boynumda soğuk öpüşlerin
aynı melodinin yüz yetmiş üçüncü tekrarında aynı hayal
aynı yüz
küflü kolye(n)
nem ve yaprak..
aynı ölümün tekrarında farklı bir intihar için
sana bugün yeni bir hayat aldım..

mutlu olabilirsin kırmızı mum var !
ve önümde bir yaprak yerine sırtımda terlemiş atlet..
peşin sıra ıslak adımlarla banyodan odana uzanan o ince koridorda
yumuşak dudakların için koşan bir adam…
devam et
şarap şişeleriyle sevişmeye
yelkovanın akrebini kefenlemeye
ve narkoz yemiş muhabbet kuşunu susturmaya..
teypte meleğin dansı nasıl olsa!
derinliğinde kaybolmuş hayal, gül yüzlü hayal, su berrağı hayal,
hatırla bir hayal vardı bizim olan.
pencereye yansıyan siluet
ve siluete tutunmuş göğüslerinde başucu şarkıları..
mutlu olabilirsin leke var mavi var kaçış var!
ve ölümün girdabında sancı,
biriktirdiğimiz..


sana bugün oyuncu bir bakış aldım
sahnede alkış, perdede kan..

sana bugün oyuncu bir bakış aldım
yazdığımız senaryolar için..
“adem” yazıp “havva”da yarım kalan bir çok buruşuk kağıt gibi
satır aralarına sığdırdığımız aşk kadar hüzünbaz
ve bir işçinin yüzündeki alçı tozu gibi beyaz
ve yorgun
ve ağır
ve aksak
ve hiç onure edilmemiş diyalektiklerimiz kadar
paramparça..
kalktığın şah
aştığın engel bendim.
mayıstım hazirandım
temmuzun ortasıydım
yarım bıraktığın senaryolarda yarım bastığın izmarittim ben
tablanda can çekişen duman kadar hissiz..


sana bugün
oyuncu bir bakış aldım.
ağustosu terk edip eylüle koşarken alkışlanacağın kuru kalabalığın olmak için..
omzuma dayadığın başına yumuşak bir göğüs
ve evcilik için doktor
kalbine kaçırdığım bir çuval cesaret olmak için
anlıyor musun?
bu kahrolası avuçlarında dinlediğin melodi bendim ben!

teypte meleğin dansı, kırmızı mum, oyuncu bir bakış, sahnede alkış, perdede kan, tablada izmarit..
birkaç boktan söz diziminde Tanrı
ve göğsüne iliştirilmiş buruşuk son : “yumuşak dudaklarında felçli bir aşkın saçlarını ateşe verdiler. senin göğüs uçların bunu anlamaya yetmeyecek..

Kaan Özer / 2006.


----------



Çöpü boylayan mektuplarımı yapıştırıyorsun eklem yerlerinden
Kemikleri kırık kâğıtlarda okunmaz halde kelimelerim
Harflerim bir bir düşüyor ellerinden
Sakın hafife alma çünkü yenilir yutulur değildir benim kalemim!

Hüzünlerimin ağzı var dili yok

Floresan buğusunu rakı sanıyor hala sarhoşluğum

Kolonya ikram ediyorum yangınlarıma
Perşembe günleri düzenli olarak kundaklanıyor çocukluğum
Can atıyorum uçurumlara
Uçurtmalarımı binlerce şiirdir anmıyorum
Annemin en sevdiği şarkıymış düşük yaptığı çığlıklar
Babamın göğsünde taşıdığı tek kurşunmuşum
Titremiş belli ki tetiğin ayazında çıplak parmaklar
O yüzden doğduğumdan beri kekeliyorum
Zulalarken dumanı üstünde düşlerimi yastığımın altına
Nevrolojik bulgular saptıyor rüyalarımda doktorlar
Uyanıkken gördüğüm hayal(et)inin geceliğinde sabahlıyorum
Bu deliler neden inanmıyorlar sence bana?
Ruhumu beyazlatmıyor işte dağ esintili deterjanlar
Mandallar yanaşmıyor ipuçlarıma
Vücudumu cinayetimin avlusuna asıyorum
Öyle çok ölü bulundum
Ve öyle çok tebeşirle çizildi ki cesedimin etrafı
Artık mezara bile koyulmuyorum
Cenazelerimde hep önlerde saf tuttu Tanrı
Beni mi soruyorsun? Ben yanaklarımdaki kör kuyuya
Toprağın gözyaşlarını gömüyordum
Sen mi? Ne mi yapıyordun?
Mezarımın kenarına esirgediğin dualarını iliştiriyordun
Evet meşguldün seni hiç suçlamıyorum
Her öpüştüğün adam yalan aşılıyordu dudaklarına
Midem kaldırmıyor ama anlıyorum!


Alıntı:
-Buraya kadar!
-Buraya kadar mı? Peki buraya nasıl geldik?


Panjurun boşluklarından sızan güneş teninde kifayetsiz

Gün ışığına çıkıyor bak klostrofobik sevişmelerimiz
Suyuma gidiyorsun patlıyor termometreler
Oda sıcaklığını koruyamıyor cıvası akan etlerimiz
Sonraki kışa üşüyoruz yazın ortasında
Yan yanayız birbirine deyiyor hatta gözlerimiz
Ardımızda imkânsızlıklar bırakmışız hatta
Hatta aramızda aşılamayacak yakınlıkta(!) mesafeler
Sen ufukta ayrılık görüyorsun ve Aşk o an itibariyle alabora
Gemini kurtarmak için muhtaçsın oysa küçümsediğin filikalara
Toplarken kesik/keskin nefeslerini yatağımdan
"Git desem de sen kalır mısın?" diyorum
Vazodaki güllerin tüyleri diken diken oluyor
Cevabını uzaklaşan adımlarında arıyorum!


Alıntı:
Avcumun içindeki nasırsın şimdi sen, kime dokunsam acırsın!


Özgür Gümüşsoy
.

__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Şubat 2011, 16:25   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Düş'{üş}ler ~






I

içi su dolu bir bardağın
masadan yere düşmesi gibi,
herbir yerinden çatladı gece: ıpıslak.

bir bağlaç, yeni bir lisan eki,
gözlerini bana miras bırak.
üşümüş ayaklarıyla bir martının,
yeniden kızgın sulara dönmesi gibi,
koru denizi şimdi benden, rakıdan, peynirden.


ellerine dokundum,
ayrılık döküldü yüzünden.



II

geldi...
küçük ağzını kalbin mayhoş asmalarından sarkıtıp
kana kana bir özlem içti.
eridi ateş.
erdi, çatlağına döndü su.
uluorta, bu aşka bir ceylan ağzı değdi.
bir ceylan, bir susamışlık: küfüv.
kattı kendine bizi evren.


ellerine dokundum,
ayrılık döküldü yüzünden.



III


bir heyelan olur gece üzerime,
içime gökten salıncak,
suratıma çocuk kahkahaları.
biz, şehirler geçeriz.
öyle sessiz,
öylesine evler.
kadınımın sesi kulağımda, bir fa sesi değilse eğer.

kaç!
yıldızların göğe paftalanmış yüzü suyu hürmetinden.

ay...


ellerine dokundum,
ayrılık döküldü yüzünden.



IV

yağmur alelacele.
bulunduğun yerden büyük gürültüler geliyor.
tehlikeli insanlar.
yeni bir dua öğretmek istermişcesine ecele.
nefesini kör bir hayalle kestim.
incir çekirdeği, nar, kan...
hepsi alelacele.
bir tren gibi uzaklaştın sen.
bir bekleme salonu gibi yalnızlaştım ben.
başım gözüm üstüne,


ellerine dokundum,
ayrılık döküldü yüzünden.


V

bilmelisin;
altından çılgın suların aktığı bir köprücük kemiğinin üzerinden,
kendini aşağı atmakla tehdit eden hiç kimse
sevdiği kadının ismini anmıyor artık.

zifaf, bir sigara gibi gecenin üzerinde söndürülen,
bir mum alevi gibi tasavvufi yolları dönen.
tüm güller, daha yaşarken toprağa gömüldüler!

ben...

ellerine dokundum,
ayrılık döküldü yüzünden.


VI

kalbim bir taş ustasının elinden çıkmış
küçük bir köy evi olacaktı.
bir çeşme akacaktı huzura
geçip ağaçların gölgesinden.
oysa bir yerde unutulmuş, herhangi bir gül,
geçmişten çok daha önce akmıştı testiye.

şimdi,
zaman, terk edilmiş yataklarda ihtiyar bir sürüngen.



velûr...

ellerine dokundum,
ayrılık döküldü yüzünden.


Necmettin TOPÇU
.

__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 21 Şubat 2011, 16:41   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Düş'{üş}ler ~




Dibi biliyorum, diyor,
En kalın köklerimle onu yokluyorum,
Siz ondan korkarsınız,
Ben korkmuyorum,
daha önce de dibe vurdum..
Sylvia Plath



vazgeçişlerim vardı benim
seninse
erken tükenişlerin
ve gece
uygun değildi beklemeye
yine de bekledim...
avcumda unutulmuş binlerce gölge
yeraltında
öldürülmeyi bekledim
günışığı vururken gözüme
ölmeyecektim
katilim yoktu,
katilim çok...
"Evinin balkonundan kendini atarken bağırmamıştı bile... "
Nigün Marmara



__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Şubat 2011, 11:59   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Düş'{üş}ler ~





"Bu defa gerçekten..." dedi, "...hoşçakal". Gerçekten "gerçekten" olup olmadığını aslında bilmiyordu. Bildiği artık böyle devam edemeyeceğiydi.

Denedi, yapabileceği her şeyi denedi. Denediği hiçbir şeyi tam beceremedi. Ve zaten denediği hiçbir şey kaybettiği şeyleri ona geri vermeyecekti.

"Bu defa gerçekten..." dedi, kendi kendine.

Biraz umut kırıntısı kalmışsa diye duraksadı yine eşikte. Dönüp son kez öpmek istedi o dudaklardan. Kimbilir belki geri gelirdi kaybettiği her şey bir öpücükle... I-ıh, değiştirmezdi hiçbir şeyi son bir öpücük... Zaten sihirli öpücükler ancak masallarda var olabilirdi. Hangi kurbağa bir öpücükle prens olmuştu ki mesela? Yok yok, "son" bir öpücük, yalnızca "son" bir öpücüktü.

Ama bu kız hep masalları gerçeklerden çok sevmişti. 'Portakal Kız' diye bir roman okumuştu bir keresinde. Düşsel bir anlatımı vardı, sanki bir masal kitabı gibi. Ama kitap, sonuna yakın "gerçek dünyada masallar yok" demişti ona, gerçekleri bir bir çakmıştı beynine. Öyle hayal kırıklığına uğramıştı ki kız, hıçkıra hıçkıra ağlamıştı saatlerce.

Yaşadığı en güzel masal değil miydi yitirdiği ? Benzer bir hayal kırıklığı...

Masallarda gerçeklik payı vardı hep, ama hiçbir masal gerçek değildi, hiçbir gerçek hep masal kalamazdı, anlamalıydı, yoksa gerçekler "gerçek", masallar "masal" diye adlandırılmazdı ki.

Ama anlamadı.

Durdu, eşiğe oturdu.

----

Artık gitme zamanının geldiğini düşündü kadın…
Gitmeden önce bir mektup yazmak istedi geride bıraktığına… Ve başladı yazmaya…

Artık gitmeliyim… Gitmeliyim…
Çünkü…
Zaten senin olmadığın bir masal diyar burası…
İlginçtir ki sonsuza dek mutlu yaşayan prensler prensesler, süslü at arabalarına dönüşen balkabakları, periler, sihirli değnekler yok bu masalda…
Sen de yoksun zaten…
Gelmedin ki hiç, bilemezsin…
Kan bastı buraları, kan…
Kalırdım da, yok artık buralarda sığınacak bir yer…



__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 11 Nisan 2011, 20:29   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Bir Dönüş İçin Kaç Gidiş Gerekli ? ~






Şehr-i İstanbul’dan payımıza düşendi aşk,
Ellerimi bıraktığın yerden başlıyorum ;
Bekleyişlerimin ardındaki zayıf kadın rolünden
Uzaklaşmaya ;
Kendimle uzlaşmaya …
Gittin …
Şiirlerindeki kadınlar gibiydi gidişin,
Özenti düşlerle kaplı çoğul yalnızlığına
Göç etti şair duruşun …
Gitmek istediğin yer
Vardığın yer miydi acaba bilmek isterdim.
Sen hep benim en yanımdın oysa,
Gidişlerine susturdun beni,
Ağlamalarımı yasakladın ardından …
Veda değildi, ayrılık hiç değil …
Kavuşmaları ertelemek içindi gidişin …
Gidişlerine iklimsiz üşüyen ellerimi
Kavuşturduğunda ellerine,
Yeni bir şiire başladığını sanırdım hep,
İstanbul sağanağa boyanırdı,
Bir kavuşma için yaşanmalı mıydı hep bu gidişler,
Gittin ; kente vedaydı suskunluğun …


... Gittim …
İçime sıcak üşüyen ellerini
Bir kent kalabalığında unuttuğumu mu sandın yoksa,
Şiirlerimdeki kadınlar gibi miydi
Gidişim ?…
Bir adım kaldı sandım bir adım gerimde,
Oysa,
Bir hayattı gözlerinde beklettiğim ;
Yarını taşıyan bugünsüzlüğünde …
Bir adın kaldı sandım bir adım ötemde,
Oysa,
Attığım her adımda sinemi parçalayan hasretindi adın …
Sıfat bilip de adıma adını,
Düştüm yollara …
Ardımda şehr-i İstanbul,
İçinde sen …
Şimdi söyle, gittim mi ! …



Sen hep aşk söylersin,
Her şeyi aşka vardırırsın …
Kurduğun cümleleri ilk bende ıslatırsın,
Şairliğine kılıf uydurmaya çalışırken herkes,
Sen kendine
Gözlerimden bir dünya kurarsın
dizelerinde…
Dizlerinde soluklanan çocukluğuma sarılırsın
sendeki idamlık hüznü asınca kendini …
Ben hiç İstanbul olamadığımı düşünürüm sevgine,
Sen Marmara’da yüzdürürken küllerini ömrümüzün …
Hiç düşündün mü,
Bir çocuk nasıl atardı ilk adımını
Sevdaya doğru ;
Üstelik bilmezken bilinmezken sevda,
eksik dağarcığında …
Yürüdüğünde,
aşka kaç gömlek fazla gelirdi yüreği,
Ya da kaç yaş küçülürdü …
Ben sende attım ilk adımımı,
Sevdaydı, sevdandı, bildim …
Çocuk yüreğimi kanatandı kalemin
Sonra sarıp sarmalayan …
Ben en çok,
Omzuna yasladığımda yorgun başımı,
Gözlerime yerleşip
içinde tereddütler arayan bakışlarına
verdim cevabımı,
Şehirde bir çocuk daha sevdadan geliyor evine,
Şimdi git,
yoksa gitme diyeceğimden korkuyorum …


... Gittim …
Tereddüt aramadım hiç gözlerinde,
Cevapta …
Kendimdi aradığım ;
Ve bulduğum …
Bulduğum kendime ant içtim ;
Gözlerindeki tereddütsüzlüğümü …
Ben hep gözlerinden giriş yapardım ya kentine,
sen daha bir İstanbul olurdun o zaman …
Şimdi düşünüyorum da ,
İstanbul biraz da sen varsın diye güzel …
Hani demiştim ya,
Bazen çekip gidebilmeli
Terk edebilmeli gerektiğinde bu şehri,
Kız kulesi, galata …
Boğazından geçip yutkunabilmeli gidişleri …
Aşkın adressizliğiyse yüreğe yol gösteren,
Bazen gidiş sunabilmeli hayata dönüşler için …
Bazen yeni fetihlere fatih olabilmeli …
Gittim … şiirlerimdeki kadınlar gibi mi ?…


Herkes sana hayrandı,
Gülüşüne hüznü, hüznüne gülüşü karışan adam …
Bir ben miydim,
Ömründe beklettiğin,
Bunca yıl sustuğun ben miydim !…
Hayat ne tuhaf ,
Aramızda mayın döşeli yollar olduğunu bile bile,
Gülüşlerimize kahkahalar ekliyoruz…
Gün telaşı yaşanırken sevgisiz yüreklerde,
Biz bir ömrü beklemeye koyuluyoruz…
Senle aşk,
Bildiğim tüm ezberleri unutmaktır biraz da…
Bekliyorum… beklettiğinim …
Sen hiç gitmedin ki …


Orhan KARIN

__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 09 Mayıs 2011, 03:36   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Öteki Kadının.







Kuruttuğum kelebekleri çıkarıyorum kitap aralarından
Ve
Korkma diyor
Martılar
Biz cinayeti görmedik.

Gidişini izliyorum,
Ne kadar çabuk varıyorsun bir aşktan bir diğer aşka. Unutmuşum, bana gelirken de başkasından gitmiştin değil mi?
Nasıl gözüküyorum yanında olduğunun kadının gözünden?;

-hiç sevilmemiş olan öteki kadın.


Yakıyorum çocukluk fotoğraflarımı , öldürüyorum lunaparklarımı, oyuncaklarımı,
çamurdan arabalarımı , tek kale maçlarımı ,avucuma diktiğim mumları.ve Korkma diyor martılar biz cinayeti görmedik.

Dağılıyorum hücrelerime, çukurlarımı bırakıyorum yastık uçkurlarına ,
Oğlanlarının ergenliklerini çalıyor kırmızı dudakları ------lar.
Ah kahırlı kadınlar, kaygılı adamlar.
Ne kadar benziyorlar, sana , bana.
Bize.


gönderilmemiş mektupları okuyorum sesli ve kalın harflerimle.
Korkuyorum sesim duyulacak diye.
Ah dağılıyor zihnim, kızlarına kirli elleriyle dokunan babalar sayesinde.
Irzına geçtiler duaların, loş bir şeytan boşluğunda.
Ne zor şimdi inanmak ayetlere, dinlere, tanrılara..

Bugün cumartesi, portakallar çiçek açıyor,
Hayat artık balkona kurulmalı ve düşler ipe asılmalı. Zencefilli çay kaynatmalı,
Çocuklara masal anlatmalı ve kazak örmeli sana.
Bugün cumartesi. Cuma annelerinin kimsesizliği.
Bugün cumartesi
Düş bahçesinin sessizliği.


Goran’ın sesi geliyor plakçının içinden, yüzyıllar kadar yaşlı adam, bilmediğim dilde bir ağıt yakıyor..
Kelimelerimiz birbirine akıyor,kelimelerimiz ağlıyor ve sarılıp boynuna söz veriyorum,
göreceksin çocuklarını gömdüğün bu topraktan barış fidanları yetişecek.

Çingeneler geçiyor önümden, güzel ve kalabalık, çirkin ve taze.
Renk renk. İnsanlar akıyor boylu boyunca.
Uzanıyor gölgen yatağıma.
Ellerim üşüyor alışığım kan kaybından ölmeye
Beni azad et sevgili ve göm etine küllerimi.

Ve
Yağmuru dile
Ve
Martıları dinle.



Gidişine –avunmak için- masallar yazıyorum.
Önce züleyha oluyorum sonra Leyla
Ve şahmeranda karar kılıyorum
çünkü
şahmeran da sırrını verecek kadar çok sevmişti camsap ı
ve camsap onu bırakmıştı yaşamak uğruna..


Gidişini izliyorum
Kaç adımda varacaksın öteki aşka ?.
Sayıyorum..


Artık bir martının gözünden izliyorum denizi
Ve öldürüyorum kelebekleri
Ve deniz
Korkma diyor
Biz cinayeti görmedik.


-gidişinle beraber yırtılan hayatıma
Hayallerimi yamalarken,
düşünüyorum
belki de artık araf değil
taraf olma zamanı…


imza;
hiç sevilmemiş olan
diğer kadının.


Özgen Aydos.

__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 09 Mayıs 2011, 15:44   #8
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Düş'{üş}ler ~




Dibi biliyorum, diyor,
En kalın köklerimle onu yokluyorum,
Siz ondan korkarsınız,
Ben korkmuyorum,
daha önce de dibe vurdum..
Sylvia Plath

sylvia plath 'in hayat hikayesi cok etkilemisti beni..mumlar şiiri en sevdigim şiirlerinden bir tanesi..
Sahte, Edward’sı duygular çağrıştırır,
Ve ben anımsarım Viyanalı anneannemi....

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Haziran 2011, 11:03   #9
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Düş'{üş}ler ~




Kemikleri cam gibi olan insanlar var,

evlerinden çıkamıyorlar tüm eşyaları pamuklara sarılı, tokalaşamıyorlar, sarılamıyorlar, hep yalnız uyuyorlar

Hepte yalnız uyuyacaklar…

Birde ruhları camdan olan insanlar var, insanların arasında kalamıyorlar. dokunabiliyorlar, tokalaşabiliyorlar, sarılabiliyorlar ama istemiyorlar bunları yaptıklarında ruhları paramparça olan insanlar var. Tam huzurlu uykuya dalmışken onun kollarında aniden gözünü açıp ‘gidecek, sonu böyle böyle olacak, n’apıyorum ben?! ’ diye hayıflanıp ruhu o yatakta aniden çatlayıp dağılan insanlar var.

Hangisine daha çok üzülürdünüz ?

Bu arada başımız sağolsun, bu aralar bir ben’i daha itinayla öldürdük.


Mara/giz.

__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 24 Haziran 2011, 10:38   #10
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Sabah Sabah.







Artık sana dair bir şey yazarken kelimeleri içimden cımbızla çekip alıyorum, o kadar çok yıprattığımız, anlamını kaybettiğimiz kelime kaldı ki ardımızda hangi kelimeye gitse elim daha önce kullanmış olduğumuz cümlelerde evi oluyordu, çekip alamıyorum onları oralardan.
Bu yüzden ben sana artık ne yazsam okuyana anlamsız gelir.

Demiştim ki sana bir zaman; ’ Ne zaman ansam ismini gözlerimde belirecek siluetin hüzünle..’ ,
Hiçbir şeyin değişmemiş olması, can acıtıcı. Adını ansam, peşinden hüzün gelir, özlemek gelir, şarap gelir, dumanlar gelir, gözyaşları gelir..
Halbuki insanları isimleriyle çağırırsın, gelirler o zaman.
Senin adın peşinden bir çok şeyi sürüklüyor, sen hariç.

Aslında yazdıkça düştüğümü hissediyorum, kelimelerin ne kadar donuk, anlamsız kaldığını görüyorum başta kendime ama en çokta sana yakıştıramıyorum bu durumu.
İlkokul temalı aşk triplerinde değilim halbuki, sadece aradan bin küsür gün geçmiş olmasına rağmen halen canımın acıyor olmasına çare bulma derdindeyim.

Ben sana afilli cümleler kurmasını da bilirim, bildim..
Kimseye yazmadığım kadar cümle yazdım sana, kelimele topladım yıllarca hepsini senin için harcadım, çok şey harcadım sade kelimeler mi ki ? …

Ah üç nokta koymuş oldum, ancak dikkat eden arkadaşlarımında bildiği üzere ben senden sonra üç nokta kullanmayı bıraktım, hep iki nokta kullanıyorum.
Çünkü bildim devamı gelmeyecek, umut biriktirmek bazen insanın canını yokluklardan da çok acıtıyor.
Bu yüzden iki noktalar biriktirdim, arafta misali.

Ne diyorum ben yahu ? Sabah sabah uyanıp sana bunları yazıyorum, oysa güzel bir gün bugün güneş var, içimde heyecanlar var.
Tam yeni vadilere kelebek olma niyetindeydim bu ara..
Neden ?

Neden beynim seni kuytu bir köşeye bırakıp orada solacak bir anı olmana izin vermiyor ?
Seni hâlâ seviyor muyum ? Bunun cevabını veremiyorum.
Çok özlüyorum, adın bile içimi delip geçmeye yetiyor halen.
Ama gelsen dokunmam sana, sokulmam. Belki gelmene bile izin vermem, dışıma yanaşmanı istemiyorum, bu defa öldürmeden bırakmayız birbirimizi biliyorum.
Hem değiştik, ben çok huysuz ve sorunlu oldum, kim bilir sen ne hâldesin.
Tahammülüm yok kimselere, belki sana bile.
Öyle alıştım ki senden sonra ‘tek başıma’ olduğuma. Kabullendim galiba.
O gece telefonda bas bas bağırmasaydın keşke kulağıma ’ Gizem herkes tek başına hayatta, anne baba bile değil yanında kalan, hep tek başınasın, tek başınasın!’ diye.. 6 yıllık hukukumuzda hiç bir cümlen, içimi bu kadar sarsmamıştı.
Bir gün ben ağlarken bir hikaye anlatıp beni onların kuyularından su içmem gerektiğine ikna etmiştin, sonra alıp beni onların arasında yalnızlaşmam gerektiğine, hiç kimseye benzemeyeceğime ve hiç kimsenin yanımda kalmayacağına inandırmıştın.
Ve tüm bunların üstüne bir gün bana ’ Gizem beni korkutuyor bu hâlin ?’ demiştin.. O cümlen de içimi çok acıtmıştı. Sana bile yabancılaştığımı anlamıştım.
Hep derdik ya biz birbirimizi büyüttük diye, sen çok hızlı davrandın.. Beni öldürüyorsun artık.

Artık kahve içmeliyim ve aklımdan ismini geçirmemeliyim, günüm güzel geçsin istiyorum.
Umarım bir yerlerde güzel bir tebessümle uyanırsın bu sabah.


Mara/Giz.

__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
düşüşler


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık