![]() |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* Özlemek vakit alır, ömür alır .. Gerek yok .! |
Cevap: The world is yours* Eşdeğeriyle yan yana yürürken Cehennem sokağında birey olmak, Ve en inceldikten sonra İlkel sözcüklerle konuşmak seninle. Saat beş nalburları pencerelerden Madeni paralar gösteriyorlar, Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. Hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.. |
Cevap: The world is yours* Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz.. İki başımız var, bir bedenimiz. Ne kadar dönersem döneyim çevrende.. Er geç başbaşa verecek değil miyiz? |
Cevap: The world is yours* Sevmeni istiyorum beni: tamamlanmamışlığımı sorgula, kına. yorgunum, azımsa yorgunluğumu. kırgınlığımı yer, önemset boşladığım şeyleri. kuşkulandığımda, doğrula kuşkularımı, yatıştır sonra, insancıl kıl beni. korkuyorum, onayla korkularımı, birlikte direnelim sonra. bir siyahüzümün soyması gibi kendini geldim. üstlen, büyüt beni. |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* Aşk dilenmedik, sadece yaşamak istedik. |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* Saygı, insanlar arası iletişimde ilişkilere derinlik katan ve birlikteliğin sürecini tayin eden en önemli değerdir. Eşler arasında saygı olgusu sarsılırsınca, zamanla ilişkiler çıkmaza girer ve bu süreçte sevgi bağları da kopar. Beklide o yüzden ilişkiler bir süre sonra büyüsünü yitiriyordur. Bir anda ortada balkabağı ve fareler. Camdan bir ayakkabınız yerine ise camdan bir kalbiniz vardır kimliğinize dair, oda ya kırılmıştır ya da çatlamış… Uzun bir evlilikte, iki gencin ilk zamanlarındaki aşkını ve heyecanını göremezsiniz belki ama çok daha kalıcı ve değerli iki şeyi fark edersiniz, sevgi ve saygı… Aşk denen o güzel coşku ve heyecanla başlayan ilişkide zamanla sevgi bağları sımsıkı örülüp saygı ile de güçlendirildiğinde hayata değecek bir ilişki çıkar ortaya. Çevrenizde azda olsa bu mutluluğu 40–50 seneye sığdırmış amcalara ve teyzelere bakın. İleri yaşlarına rağmen ne kadar da taze ve sıcak bir gülümsemeleri vardır. Oysa gençliğe baktığımızda birçok şeyi düşüncesizce tüketen, kendinden habersiz ve amaçsız bu zihniyetin, aşk, dostluk ve sevgi kavramlarını da hızla tükettiğini görüyoruz. Çünkü kendilerini tanımıyor, sevmiyor ve saygı duymuyorlar. Siz ne kadar mutluysanız çevrenize de o kadar mutluluk verebilirsiniz. Siz kendinizi ne kadar seviyorsanız başkalarını da o kadar sevebilirisiniz. Ve siz kendinize ne kadar saygı duyuyorsanız çevrenize de o kadar saygılı olabilirsiniz. Aynı şekilde ebeveynler arasında da saygı anlayışı yoksunluk gösterince, bireylerin birbirlerini anlama ve uzlaşma yolları da daralır. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda toplum olarak aile yapımızdaki değişimi ve yıkımı anlamamız zor olamaz. Ancak hala anlamakta zorluk çektiğim bir şey var ki oda bir evlat anne-babansına nasıl kıyar ya da bir anne-baba evladına… Sosyolojik açıdan birçok yaklaşımda bulunabilir ve buna zemin hazırlayan nedenleri tartışabilirim ancak insani açıdan çoğu kez çıkmaza giriyorum. Emin olduğum bir şey varsa o da yaşamları bir hiç olanların hiçbir şeyden çekinmedikleridir. Uzun süreli bir birliktelik ve sağlıklı bir iletişim için karşılıklı saygı kaçınılmazdır. Ancak insandaki saygı olgusu önce bireyin kendisine karşı tutumunda gelişir. Yani öncelikle kendinize saygı duymalısınız. Kendinize duyduğunuz saygı kendinize verdiğiniz değerle ölçülür. Değer vermek kendi benliğinizde başlar ve oradan da göle atılan ufak bir çakıl taşı misali dalga dalga çevrenize yayılır. Sonuçta da hayattan keyif almaya başlarısınız. Keyifli olduğunuz anlarda hayata bakışınızdaki değişikliği hatırlayın. Her şey daha bir güzeldir değil mi? Kendinize ve insanlara verdiğiniz değer, bir hafta sonu sabahı ekmek almak için evden çıktığınızda küçük bir yavru kediyi okşamanız, fırında karılaştığınız Ahmet amcaya merhaba demeniz olarak kendisini gösterir. Aldığınız hazsa yaptığınız küçük şeylerin yanında oldukça büyük kalır. Hayata nasıl seslenirseniz yankısı da aynısı olacaktır. Hayata güzel olduğunu haykırın ki hayat da size güzelliğinizi hatırlatsın. Kendinize saygı duymazsanız zamanla kendi ideallerinizin şekillendirdiği hayatı değil, çevrenizin kabullerine cevap verecek hayatı yaşarsınız. Siz olmadığınız ve size yabancı bu hayatta mutlu olmayı bekleyemezsiniz. Siz kendinize değer verdiğiniz sürece çevrenizdeki insanlarında size saygı duyacağını göreceksiniz. Mutluluğu kendi benliğinizde arayın ideallerinizin önündeki en büyük engel yine kendinizdir. Zamanla monotonlaşan yaşam içinde hayatınızı alışkanlıklarınız esir alır. Sizi kalıplaşmış bir yaşamın duvarları ardına hapseder. Özgürlüğünüzün tek çıkış yolu alışkanlıklarınızdan sıyrılarak hayatın monotonluğu içinde yeni güzellikler yakalamaktır. Amos Parris der ki; “Alışkanlık anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir.” Kendinizi geliştirdikçe dünkü sizden bir adım daha ileri giderken çevrenizi de daha iyi anlarsınız. Yaşadığınız hayatı anlayıp, o hayatın içinde doldurmanız gereken gediği daha iyi belirler ve faydalı olmanın doyumsuz keyfine varırsınız. Hayatın içinde aldığınız rolün ne olduğu ise çokta önemli değildir. Önemli olan rolünüze ne kadar hâkim olduğunuz ve işinizi ne kadar iyi yaptığınızdır. Ülkemizde her dalda birçok üniversite mezunu var ve bunların içinden büyük bir kısmı umutsuz ve de işsiz. Bence bu ülkede kimse işini doğru dürüst yapmıyor. O yüzden siz işinizi en iyi şekilde yapın yeter. O zaman iş de var ekmekte… İlk başlarda kendinizi kanıtlamak için aklınıza ve de girişimci ruhunuza ihtiyacınız olacaktır. Ama zaten hayatta hiçbir yokuşu terlemeden çıkamazsınız. Zamanın en büyük destekçiniz olduğunu fark ederken aslında ülkede ne kadar da layığıyla yapılmayı bekleyen iş var anlayacaksınız. İşinize kendi imzanızı atarcasına özgün olun ve kendinizden bir şeyler katın ve önemli motivasyonu da işinizden keyif alarak sağlayın. Bir lokanta da garsonsanız, sırf sizin hizmetinizden duydukları memnuniyet için o lokantayı tercih eden müşterileriniz olsun. Ya da pazarda limon satıyorsanız, insanlar her yerden alabilecekleri bir limonu en titizce dizilmiş tezgâhın en güler yüzlü satıcısından almak istesinler. Böylece halkın sevmediği ve istemediği bir devlet adamından çok daha faydalı olmuş olursunuz. Koltuklar ya da mevkiler insanlara anlam yüklemezler, insanlar koltuklarına ve konumlarına değer katarlar. Unutmayın ki hayatı biz anlamlı kılarız, hayat bizi değil… Hayatınızdaki bazı şeyleri siz seçmezsiniz. Doğumunuzla birlikte size sunulmuş iyi ya da kötü bazı şeyler vardır. Bunların için tasalanmak ya da övünmek önemli değildir. Ama nasıl bir yaşam istediğiniz önemlidir. Çünkü istediğiniz gibi yaşarsınız. Kendinizle barışık bir tutum içinde bunu başarabilirsiniz. Yeterki isteklerinize cevap veren çabanız olsun… Kendisiyle barışık olan insanlar aynı zamanda başarılı insanlardır. Bu insanlar kişiliklerindeki artılar ve eksilerle bir bütün olduklarını bilirler ve kendilerini severler. Özgüvenleri tam olduğu için daha sağlıklı iletişim kurarlar. Çevrenin ne düşüneceği ile ilgili kaygıları olmadığı gibi, kendilerine olan öz güvenleriyle besledikleri kararlılıklarıyla da düşüncelerini açıkça ifade etmekten kaçınmazlar. Bu tür insanlara toplumda gıpta ile bakılır. Onlardaki kendine güven hissi, çevrelerinde pozitif bir enerji yayar. Oysaki kendisinden memnun olmayan insanların görünüşlerini ve benliklerini sevmedikleri için çevreleriyle de uyumsuz olduklarını görürsünüz. Onlar yağmurlu bir günde pencereden baktıklarında çamuru görürler. Oysa kendisi ve çevresiyle barışık insanlar üzerlerine doğan gök kuşağını görürler. Sizde hayata nasıl bakarsanız öyle görürsünüz. Unutmayın nereye baktığınızdan ziyade nasıl baktığınız önemlidir. Kusursuzluk insanın hayatında ulaşamayacağı bir noktadır. Hani bir söz vardır ya “Sizi tatlı kılacak kadar yeterli mutluluğunuz olsun, güçlü kılacak kadar acınız…” Hem kim ister ki her şeyin eksiksiz ve isteğimiz gibi olmasını. Çalışarak elde etmenin, acılara karşı dimdik ayakta durabilmenin, zor durumdayken bir dostun omzunda ağlamanın hazzı olmazsa hayat ne kadar anlamlı gelir insana. Kimse mükemmel bir hayatı istemez emin olun. Ama herkes huzurlu bir yaşam ister. Ve o yaşamı sadece kendinde arayanlar mutlu olurlar. Kendi içinizdeki dünyaya yabancıysanız dış dünya da o kadar anlamsız ve boş gelir size. Depresyonda olan bir kişi için hayatın anlamı giderek kaybolur. Her şey siyahtır. Cisimleri değil onların gölgelerini görür. Anlamını yitiren onca şeyin içinde boğulur ve kaybolur. Nedir peki bu kadar insanı kendin uzaklaştıran. Beyindeki seratonin denen madde midir yani hayatın lezzetini tatmamızı sağlayan. Ve ilaçlar mıdır bizi hayata yavaşça tekrar bağlayan. Elbette değil. İlaçlar beynimizde ve biyolojimizdeki eksikleri tamamlarken asıl biz ruhumuzu tekrar ayağa kaldırabiliriz. Bütün depresyon tedavilerinde hastaya düşen mücadele payı fazladır. İlaca ve doktora ihtiyaçta muhakkaktır ancak yine de geminin kaptanı sizsiniz ve dümen sizin elinizde. Gemiyi fırtınaya sürüklediğiniz gibi onu felaketten çıkaracak olanda sizsiniz. Bazen fırtına kendi gelir. Ama siz her zaman dümenin başında olursanız, biraz sarsılırsınız ama geminiz dimdik ayakta kalır. Ve ancak büyük fırtınalara göğüs germiş bir kaptan efsane olabilir. Sığ sularda yüzmeyin. Hedefleriniz hep büyük olsun. Aklınız ve duygularınızın belirlediği rotada risk almaktan korkmayın. Kendi hayatınızın kaptanısınız unutmayın. Kendinizi sevin, insanları sevin, hayatı sevin. Sevin ki sevilin… Alinti. |
Cevap: The world is yours* Sor gücün sormaya yetiyorsa, var mıymış gönlümü bin parçaya böldüğünün bir sebebi ?! |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* Dudağını yanaştır dudağıma .. *Soran olursa; ağızının payını verdim dersin. |
Cevap: The world is yours* -O, Ayşe teyze Ayşe teyze bahçene gireyim mi? -Gir -Elmanı alayım mı? -Al _Kaç tane? -Beş tane -1-2-3-4-5 Özgürlük caddesinde bir tramvay olsaydım Asılsaydı çocuklar iki yanımdan Biri Barış, Biri Emek, Biri Can Biri de ay hüzün kızım Eylül Ah canım kızım Eylül Oy benim kızım Eylül Ah güzel kızım Eylül -Baba |
Cevap: The world is yours* Keşke görebilseler içimi. Anlatabilsem inanırlar mı? İletilmesi olanaksız bir şeyi iletmek, açıklaması olanaksız bir şeyi açıklamak peşindeyim.. |
Cevap: The world is yours* Pazartesi benim adımı bağışla sabah uyandırıldığında pazartesiydi bunu iyice bildi, ağzı çirişli yersiz, ürkek, yeni yaratılmış gibi yenilmenin tohumunu taşır her pazartesi çünkü yoktur dağların ve yaratılışın öncesi insan uzatır ellerini bir perdeyi çeker ve pazarsızlık kişiyi şaşkın eder siner buğular gibi düşüncemize her şeyin en haklısı en incesi beklemek bir tepenin mutluluğunu bir acının yakıp geçmesini beklemek... benim adımı bağışla ben iklimler coğrafyasının ta kendisi sanırım suyum başkalarınca ısıtılır pazartesi.. |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours*
|
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ;s7 |
Cevap: The world is yours* aşksız ve paramparçaydı yaşam bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! aşk demişti yaşamın bütün ustaları aşk ile sevmek bir güzelliği ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. işte yüzünde badem çiçekleri saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. sen misin seni sevdiğim o kavga, sen o kavganın güzelliği misin yoksa... bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bin kez budadılar körpe dallarımızı bin kez kırdılar. yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz bin kez korkuya boğdular zamanı bin kez ölümlediler yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri suyun ayakları olmuştur ayaklarımız ellerimiz, taşın ve toprağın elleri. yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık törenlerle dikilirdik burçlarınıza. türküler söylerdik hep aynı telden aynı sesten, aynı yürekten dağlara biz verirdik morluğunu, henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz... ne gün batışı ölümlerin üzüncüne ne tan atışı doğumların sevincine ey bir elinde mezarcılar yaratan, bir elinde ebeler koşturan doğa bu seslenişimiz yalnızca sana yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! saraylar saltanatlar çöker kan susar birgün zulüm biter. menekşelerde açılır üstümüzde leylaklarda güler. bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler... şiirler doğacak kıvamda yine duygular yeniden yağacak kıvamda. ve yürek, imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. ey herşey bitti diyenler korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. ne kırlarda direnen çiçekler ne kentlerde devleşen öfkeler henüz elveda demediler. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ve ağzında binlerce güneşin tadı, dilinin ucunda yalnızca kendi adın. Çünkü sevdikçe beni sen kendini tanıdın. Edip Cansever |
Cevap: The world is yours* Bilirmisin adalet ağaca su vermekmiş… zulümse dikeni sulamak… biz dikeni sulayanlardan değiliz… gece esen ve suçsuzların ahına karışan bir yaz rüzgarı olmayı dileriz… Nice kuş vardır ki uçup dane arar, boğazının kesilmesine sebep olur… o kuşlarki cinsi cinsiyle uçar… güvercin güvercinle, doğan doğanla… Kim demiş, gül yaşar dikenin himayesinde. Dikenin itibarı, ancak gül sayesinde. kimi zaman çok uzağı gören göz yerdeki tuzağı göremez Düşmanlarım üzerime köpek salar. O köpekler beni ısırır. Ben köpek değilim, ısıramam. Fakat ısırırım ben dudaklarımı Geminin yüzmesi için suya ihtiyaç vardır. Lakin su geminin içine girerse onu batırır. Ne kendimiz batalım ne sevdiklerimizi batıralım Gel birbirimizin kadrini bilelim Çünki ansızın öleceğiz ve ayrılacağız birbirimizden |
The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* - Gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendimiz ? - Hayır Olric. Yüreğinde bir yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere... |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* Rabb onu yaratırken, sanki benim fikrimi de almıştı. |
Cevap: The world is yours* Kaç kadında öldürdüysen kadınlığımı, o kadar gözyaşı borçlusun bana! [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bu böyledir çünkü |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* Hayat seni öyle bir noktaya getirir ki kendini sevdiklerinle savaşırken ve nefret ettiklerinle sevişirken bulursun. Üzülürsün. Pişman olursun. Sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın. |
Üç Nokta * Üç Nokta... Ne kadar incitebilir bilirmisiniz bir insanı? Ağırdır anlamı... Ne bitirir, ne devam ettirir... Ne güldürür, ne ağlatır... Ne dinler, ne söyler... Sizi ortada bırakır, Ve çeker gider umarsızca... Sözleriniz artık anlamsızdır Gözyaşlarınız faydasız. Yalvarışlarınız sessiz. Siz ortada onsuz... Elinizde sadece üç nokta... Ne bitirilmiş bir aşk Ne devam eden bir yemin... Şanslıysanız resmi kalır duvarlarınızda... Hergün geçtiğiniz yoldaki ağaçta ismi ya da... Ve sizi uyutmayan onsuzluk hissi kalır.. Hepsini gülümseyerek sineye çeker insan... Ama ya o üç nokta??? Yarım kalışım?... Bitmemiş bir cümle gibi. Hani tüm heveslerime koyduğu gibi? Hani bittimi yani diye sorduğumda, Cevap aldığım gibi... İster aşk, ister hayat, ister yaşam, ister ölüm... Gerçekten üç nokta gibi... Bitirmeye bir adım kaldığında, Yüreksizce kaçışlar gibi... Hoşuma gitti şiirin duygu yüklü olması seninle paylaşmak istedim,umarım benim gibi seninde hoşuna gider.. |
Cevap: The world is yours* Şurada bir sigara var, daha ötesinde de bir silah! Kendini öldüremeyen bir başkasını öldürebiliyor, hatta bazen içinde bir ölüyle senelerce dolaşabiliyor. Sen, kendini öldürebilir misin? Önce bir sigara yak, sonra bunları düşünme. |
Cevap: The world is yours* Alıntı:
Alıntı:
Tesekkür ederim ikinize de.. ;s9 @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], evet siir cok hosuma gitti duygularin insaniyiz :) |
Cevap: The world is yours* Kendi iç zavallılığımıza karşı kullanılan en alışılmış reçete, aşktır. Çünkü gerçekten sevilen bir kişi zavallı olamaz. Çünkü bütün zayıflıkları, aşkın sihirli bakışıyla bağışlanır. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] “Bakışmak, dokunmaya ne kadar yakın.” ;s9 |
Cevap: The world is yours* Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi. Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte. Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız. Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden. Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız... Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı "herşeyde". CAN YÜCEL |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ben aşkı kirli çarşaflarını yıkarken öğrendim. Her aşkın ihaneti ikram ettiğini, Seviyorum diyen gözlerinden öğrendim. Sen gözlerinin hakkını verdin, Ben yüreğimin... Sevdim, sevdim, sevdim. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 15:17. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk