![]() |
The world is yours* Nerede bir sevda görsem gidip kulaklarından çekerim, sana benzediği için .. Uzaklaş derim sevene sevdiğin gidecektir bilmediğin bir menzile gidince o başka bir sevgiliye için için ağlayacaksın O'nu gördüğün düşlerde |
-The world is yours* Eriyen bir çığlık. Ağzımdan süzülen Kaynayan bir aşk tarifi Bazen akıp giden Tabağın ortasında kırıntılı bir yalnızlık Tuzla karışık Kargalara yem. Çevir bardağını sıcak mıyım hala? Örtsen de üstümü titrerim Tepeden tırnağa Soğuktur bütün pencere dipleri Hastalıklara yem. İyileştirsen de kaybederim Sağlığımı dünden kalma Yaşlanmış kalbimi Değirmende ağartılmamış saçlarım Hala sıcak mıyım? Yasaksa söyle çıplak ayakla kaçıp gitmek Kucağına. Korkarım geceleri! Öcüler yer ister istemez Anahtar şıngırtıları duyarım, ürkerim. Gecenin bir saati. İlüzyonlu bir masal mı bu yaşadıklarım? Var olup olmam neyi değiştirir? Yok etsen de geri gelirim! Söyle ben yalan mıyım? Sıcak kalmış olabilir miyim hala? Dilinin ucundaki cümlelerin tadında. Gırtlağında düğümlenen düğmeler.. Hepsi birer gerçek benden bir parça. Çevir yaşamını kalmış mı tarifsiz duygular Ardında? Bazen onlar akıp giden bir aşk tarifidir aslında. Ben, tarifte unutulan mıyım ben? Ben.. Sıcak mıyım hala? |
The world is yours* Şurada burada güçlü adımlarla dolaşmaktansa, doğru yolda sekerek yürümek daha iyidir ;cool |
The world is yours* Güçlenmek istiyorsan önce köklerini hiçliğin derinliklerine gömmeli ve en yalnız yalnızlığınla yüz yüze gelmeyi öğrenmelisin... |
Cevap: The world is yours* Durup düşünmeye zamanın olur mu? Yitirmeden anlamaz insan.. Sevdiklerin yolun sonunda.. Sarıl her fırsatında o insana, Arkasından ağlayan olma.. Geri getirmez çok ağlasan da.. Durur, durur belki başucunda.. Annen baban kendi çapında.. Abin bile kırk yedi yaşında.. Ömür, ömür sanki bi kara kutuymuş Günü gelince herkesin açılmış Ama sorarsan hep geç kalınmış.. |
Cevap: The world is yours* Aşkın bu karanlık gecesinde Bülbül yine vahşi müterennim Mecnûn'u terk etti mi Leylâ? Vahşî sesi firkat sesi sandım. Aşkın bu karanlık gecesinde, Hicrânımı duydum, seni andım, Firkatzede bülbül gibi yandım. |
Cevap: The world is yours* Basit biri değilim Herkes kadar dertli Bazılarından fakir cogundan zenginim Küfemde taşıdıgım hayallerim Söylenecek şarkılarım Paylaşılacak dostluklarım var Bilmeyene sevgiyi ögretecek kadar büyük bir kalbim Gidene beddua e-d-e-m-e-y-e-n bir dilim var Yüregimi korkak büyütmedim Kaybettiklerim ... Dağıttıklarım ... Servetimdir. |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bir gün hiç beklemediğim bir anda sahip olacağım sana.Ellerin ellerime değecek.Ben ağladığımda gözümden düşen her yaş seninde yüreğine değecek.O günlerden birinde bir gece vakti belki de birlikte uyuyacağız.Ya el ele ya da ellerin belimdeyken.Bir şekilde birlikte sabahlayacağız o gece.Sabahın köründe seni o çok sevdiğin uykunla sessizce baş başa bırakıp gideceğim.Uyandığında bir not bulacaksın yanında ‘seni çok seviyorum’ diye. O günlerden birinde biz el ele yürürken küçük bir çocuk görüp seveceğiz belki de.Bir gün ikimizden bir parçada düşer mi bu dünyaya diye düşüneceğiz.Muhteşem inanacağız mesela birbirimize.Ben gözlerini başka bir kadının gözlerine değdirmeden yürüdüğünü bileceğim.Ya da sen benim hiçbir şekilde senden başkasına ‘canım’ bile demediğime emin olacaksın. Gene o günlerden birinde,hiç aklımızda yokken ayrılacağız belki de.Gidişin kazınacak gözlerime,ömrüme,kulaklarıma hatta tüm sözcüklerime.Sonuçta ‘sen’ gideceksin bir gün beni de yanında götürdüğünü bilmeden. Belkiler ile yaşansaydı hayat gerçekten o günlerden birini yaşardık birlikte.Olmadı yapamadık,ben ve sen aynı cümle içinde kullanılırken ya ‘belki’ydik ya da ‘keşke’. |
The world is yours* -Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric? -Oklarımız bitene kadar efendimiz . Oğuz Atay / Tutunamayanlar . |
Cevap: The world is yours* Yıldızların ülkesi var mıdır? Dicle aktığı toprakları seçer mi? Kasrik boğazı'ndan esen kanlı zemheri Yalnız Kasrik'te mi üşütür insanı? Herkes türküsünü elbet kendi sesiyle söyler İnsanın dili boynuna kement olur mu? Öldürmeğe ekinlerden başlayan adamlar Eşiklere nasıl bir zulümle gelirler? Kimsenin kalmadığı darmadağın köylerde 'Önce Vatan' yazısı bir hüzün değil midir? |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bir Şey Söyleyeceğim!.. Yüreğini şiire ne kadar dökebilir ki insan, Ne kadar yazabilir Bütün harfleri sessiz olan acıların alfabesiyle yalnızlığını?... ... Bir din'e ibadet eder gibi, hiç durmadan, hiç yorulmadan yandıkça kutsallaştığına inanan bir yüreği kim söndürebilir? Bütün hücrelerini o'nunla doldurmuş, neye bakarsa baksın, neyi duyarsa duysun düşündüğü düşlediği başka, ama hep aynı olan zihni düşündüğünden kim vazgeçirebilir? Gözlerinin en iç perdesine çizdiği o gülüşün resmine odaklanmış bakar körün, gözlerini ondan başka bir güneş kamaştıramıyorken gerçekleri kim gösterebilir? Onunla bir olmuş, gidişiyle bedenini, ruhunu, kalbini ikiye bölüp diğer yarısını onunla göndermiş, benliğine seve seve veda etmiş birinden kendine gelmesini kim bekleyebilir? Olmuşla ölmüşün çaresizliğine eş değerken gitmişle kalmışlık, ve adı ayrılık koyulmuşken merhumun.. Gideni kim döndürebilir, kalanı kim söndürebilir?.. Hiç kimse! Evet aynen öyle. O benim herşeyim, Ben onun 'hiç kimse'siyim... |
The world is yours* De bana şimdi, hangi rüzgar attı seni içimden? Her şeyi silip süpüren bir rüzgara ayağı takılan kim varsa içime düşüyor, Diyorum boğazımdan aşağısı uçurum.. Atın kendinizi... Tırnaklarıma batırılan toplu iğnelerle yürümeye, Tırnaklarıma batırılan kıymıklarla elini tutmaya çalışıyorum, dur. Dengemi gölge oyununa çeviriyorum bir gece yarısı ve Seni asıyorum, sesini asıyorum geceden aşağı.. Topuktan alınan kan ve, Dolunay gibi bir yumruk, hilal gibi bir keskinlik boğazımda.. Bocalıyorum.. Tam çıkacak gibi oluyorsun, yutkunuyorum geri gidiyorsun. Ses tellerime bağlı bir kukla gibi konuştukça oyun devam ediyor. Oyun bitmiyor, Bırak canım acısın, kanasın yaram, sarmasın kimse sarılmasın. Ben hallederim... Ne oluyor ve hatta niye yapıyorsun deme çünkü, Sana inanıyorum ama güvenmiyorum. Sana güvendiğim zamanlar ise kendime inanmıyorum, Hallederim ben dur.. Allah'a inanıyorum ya onun gibi, Cehenneme atmayacağı garantisini vermiyor kimse. Hem dinle. Kukla seni seviyorum, seni seviyorum, Çünkü bunu ispatlayamıyorum... Çünkü bu, Kar tanesine konan ilkbahar gibi, alışılmadık... Alışamadık da zaten içine bir şeyleri attıktan sonra, Kendilerini zarf gibi kapatıp gidenlerin üstünde pul gibi yapışıp gitmeye... Oysa ben kusura bakma, Elime şimdi ulaştı demek isterdim... Mektup yerine koyarsam aşkı... Ve demek isterdim bunun üzerine, Arı kovanına bırakılmış koza gibi şimdi, bir annenin karnında hayata başlamak... Binlerce iğnenin arasında çıkmaya çalışırken, Kanatlarımız daha doğar doğmaz delik deşik, Ve üstümüz başımız kan, üstümüz başımız çırılçıplak. Artık, Hiç kimse birinin içinden gittiği için pişman olmayacak, Annesinin içinden gittiği kadar.. Buna başlamak deniyorsa hayata, durma, başlayalım... Dinle, başlayalım, demek isterdim.. Dinle... [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
the world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hangi hatanı vurayım ki yüzüne,hangi zor geceyi anlatayım sana ? Sesim kısılır bir başlasam anlatmaya. Ama kolay olsaydı affetmek keşke,gelip sarılsaydım uyusaydım koynunda.* |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Benim muhtemel kederimin sebebi; ebeveynlerimin aşk yerine, hayvani sevişmelerinin bedeli ile ilgili.. hiddetim;toprak ve tohumlarımda.. annemin gözyaşlarını ergenliğimde, babamın hiddetini yetişkinliğimde yaşatıyordum, üzgünüm sevgilim seni en cok bu yüzden acıtmak istiyordum ;cool |
Cevap: The world is yours*
|
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ne cehennemdeyim, ne cennetteyim.. Araftayım ben ! Tam ortada, 'Hiçlikle yokluk arası' bir yerdeyim... |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hadi bana masal anlat kadın, Uzanayım şöyle ilim ilim koynuna Kanatların yok biliyorum kadın! Ama sihirli dudaklarını dokundur alnıma. Kaybolayım o an,kaybolsun adın ! |
Cevap: The world is yours* Dostum.. Güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak, fakat arkana bakma.. Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de.. Unutma, yolcu değişir, yol değişir ama menzil değişmez.. |
Cevap: The world is yours* yüregim sizladi.. tesekkür ederim kardesim:) |
Cevap: The world is yours* Alıntı:
Yüreğine kurban olurum ;s22 |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] çatlak kalplerden sızan hüzün pekmezi toptancısı mutluluk ! hepimize karşı tek ama herkese galip yenilmiyor belkide sert kabuğu yüzünden hayat ! bir tür sesteşe sığınma oyunu benim için çünkü önce vuruyor sonra pişkin pişkin gül/üyor ben alıyorum o gül/ü göğüs kafesime takıyorum ensesinden. |
Cevap: The world is yours* Ne kadar yamalarsan yamala Gölgenden kanamaya başlamışsın bir kere... Bir şiir yazılmalıydı onlarca yanlışın toplanıp bir doğruyu götürmeye yeltenemediği Dilek Akın iyi bir Tanrı'ydı denildiği bir şiir yazılmalıydı her şiirin bir şairi vardır ne de olsa ve her şair bir Tanrı şiirini yaratan... Üzgünüm Tanrı'm ki üzgünsün sen de bilirim bu şiir yazılamadı. Müstakil, küçük bir şiirdi panjurları mavi iki göz dize yeten düşlere televizyonun üzerinde dantel olan bir şiir umudun sönmeden yanan bir mumda ışıdığı bacasından mucizevi mutluluk tüten cinsten kanı çekilmemiş hani uza(n)mamış boylu boyunca bir ceset gibi... Kalpler kadar temiz sayfaların ayrıldığı bir şiirdi esasında defolu ruhların cerahatlerini akıtmadığı masumiyete hani masumiyetin bacak arasıyla bir ilişkisinin bulunmadığı zamanın kola takılmadığı ve insanlığın saate baka baka ömür karartmadığı açlıktan çıkan kemikleriyle sayıları öğrenen çocuğun tiner parası için köprü altında bıçaklanmadığı ' içmezsem, soğuktan ölürüm be abla ' demediği bir şarapçının ölümün kaygı değil yazgı olduğu bir şiir... Beyoğlu'nda herhangi bir Zeynep'in ırzına geçilmediği herhangi bir Ali'nin abisi ölünce yengesini becermek zorunda kalmadığı ve herhangi bir Ayşe'nin iki koyuna satılmadığı küçük bir çocuğun Tanrı görmesin diye Tanrı kızmasın ve Tanrı cezalandırmasın diye perdenin arkasına saklanıp en masum günahını işlemediği Tanrı'dan korkulmadığı Tanrı'nın sevildiği bir şiir... Kimsenin ölümüne birilerinin kadeh tokuşturmadığı yağmur sularına kanın karışmadığı gökten pul pul ceset dökülmediği ve denizlerde tuz oranının dökülen gözyaşlarıyla artmadığı Elif’in okula giderken mayınlarda seksek oynamadığı küçük Can'ın bombalarla uyandırılmadığı çocukların öldürülmediği bir şiir savaşın olmadığı! Gerçeklerin acıtan soğukluğunun üzerine yalanların örtülüp ısıtılmadığı hiçbir ressamın tuvaline karaların yakıştırılmadığı bir şiir kimsenin hastane bahçesinde ölüme terkedilmediği hiçbir annenin çocuğunu okutmak için ------ olmadığı cami avlularının gaipten bebekler peydahlamadığı Helena'nın eteğinin mahallede konuşulmadığı kimsenin inancının tartışılmadığı ve hesaplanmadığı hayvanların katledilmediği ve şiddetle değil sevgiyle terbiye edildiği ( - ki bizden çok daha terbiyelidirler - ) yürek (g)özüne çomaklar sokulmadığı hani notaların başı dik, gururla her şarkıya ses verebilecek cesareti olduğu doğruyu söyleyen dilin lâl olup giyotin sancılarına çarptırılmadığı bir şiir... Yoluna dikenli teller örülen kan revan sözcüklerin varıp da söyleyemediği bir şiir yazılmalıydı... Yazılamadı! Biz sana iadeli taahhütlü dualar gönderiyorduk Tanrı'm hakkımızdı söve söve geri aldığımız ki avuçlarımızın her bir çizgisi şahittir buna... Oğul olmadan baba olur mu? (!) Tanrı'm! Hep mi üvey oğullar? (!) İnsanlığın mürekkebi yetmedi, bu yüzden bu şiir yazılmadı. İstersen sen bizi bi'daha affet Tanrı'm! |
Cevap: The world is yours* Ulan o kızın gözü yükseklerde sana bakmaz, acı verir. Olsun be abi bu acı çok tatlı.. Son istasyon Filiminden |
Cevap: The world is yours* Acısa da öldürmez .. |
Cevap: The world is yours* Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] '' Sevgilini öldürdün şimdi kim saklayacak seni içinde '' İçimdeki binlerce sen çığlık çığlığa...Bir gün sevdiğim bir kuş oluyorsun öbür gün okumaktan sıkılıp attığım bir kitap. Kalbim dilinin lanetlediği bir mezarlık her gün bu cesetlerle yaşamaya çalışıyorum. Senle ben yalana yalana etrafında dolaştığımız aşkın en masum kurbanlarıyız. İçimdeki cesetler sussun azıcık. Ruhumdaki senler, arsız ve edepsiz suratlar sussun artık...Git tüm yüzlerini koltuk altına sıkıştırıp git... |
Cevap: The world is yours* Unutmak gibi. Sana gelmek,bütün hatalarını affederek -bir çocuğu sevmek kadar masum ve ölmek kadar engelsiz. Sevmek koymazdım ben senin adını. O zaman ne canını yakmak isterdim,ne yaralarını sarmak. Ne koynuna girmek isterdim veya ertesi sabaha çekip gitmek. Uykuyu sevdiğim geceler kadardı zamanlarımız. Çabuktu bazen,bir kabustu-birdaha hiç görmeyeceğimi düşündüğüm. Kabuslarımı kabuslaştıran anlardı. Saatlere kalmadan tekrar çiçek bahçelerine girdiğim. Gitmenin gerekliliğine inanırdım, sen bana gülümseyene kadar. Herşey bitebilirdi benim için,elbet yenilenirdi dünya. Çiçekler açar,insanlar doğar.. Değişim vardı,gözlerine değmeyen bir değişim. Seni unutmama tek engel:değişim. Çocuklarımıza inat ölmeyen sen,solmayan sen,değişmeyen sen. Bazen seçemiyordum insanları,dağınıklaşırdı hepsi. ta ki gücünü görene kadar. Yıkılmayan ben değil,senmişsin sevgili. Kömür gibi. Evet,sen varken kabuslarımda böyle,çiçek bahçelerimde. O kadar sıcak ki herşey,dokunsam eriyecek korkusu.. O kadar sıcak bir koku seni sevmek biraz karamel ve biraz kahve ve sakinliğin hiç bitmeyecekmiş gibi. Gözlerimi açmak gibi sevişmek, doğmak bir halının üstüne, durmuşken saatler,sonsuzluğun bitişiyle uyanacak olmak gibi. Seni sevmek sevgili,ayakların yerdeyken çakılmak gibi en dibe,kömürden bahçelerime.. |
Cevap: The world is yours* Sade insanlar, Allah’ı güneşin harareti ve bir çiçeğin kokusu kadar tabii hissederler. |
Cevap: The world is yours* "Biz" olmak dünyanın en zoru. Uyanmak kolay bir güne,kazanmak kolay,kaybetmek desen zaten.. Sevebilmek kolay şey,birkaç bakış ve bir dokunuş ve biraz anlayışla, sevişmek kolay. Zor gelene bak sen,bunların hepsi kolay yüreğine. Hepsi güzel,girişi var ama çıkışı yok şu hayattan. Ya "biz" olmak,fedakarlığı çağırmak? Zor işte,en zoru insanoğluna. Anlamak zor,anlayış zor. Beklemek zor insanoğluna "gitti" demek kelimelerin oyunu gibi.. Kelimeler ağzımızdan çıkıyor artık sadece, artık dökülüyorlar sonbahar yaprakları gibi ve biz yaz ortasında yenilerini bekler.. Hepimiz "gitti" birkaç yürekten, ama kaçımız "kal" diyebildi, kaç nefes bekleyebildi yalnızca bir tende gezinmeyi ? Sarhoşluk kolay,beklemek zor zanaat. Gidişini karşılamak nöbet tutan asker gibi, kovalamak akrepleri.. Ah şu "biz" olmak zor zanaat. Ölmek kolay, salın bakalım şu uçurumdan gelmeden aşkların birer birer dile, kaçı seni geri ister acaba? Bir pazar sabahı uyanırsan yalnız ve gazetenle ekmeğinden başka yoksa çalan kapını, salın bakalım şu uçurumdan.. Baktın mı bir kere olsun hatalarına, aynalara örtme örtüyü hemen. Kalbindekini kaldırda görüver nolacak aradığın şeytanlarını. Sevmek kolay,hele yağarken bir yağmur! İzlemek var camların ardından, elinde bir kahve-sen sıcak o soğuk.. Çıkar mıydın sevgili,daha hızlı yağsa,sen soğusan mesela Ben hala sıcak.. Zor zanaat "biz" olmak,hele sen olmayınca.. Uyanmak kolay ama görmek zordur,neden dersen.. "gitti" bir sevgili,"kal" diyen olmayınca. |
Sihir'm
|
* Benim dize gelmez dizelerimin; yokluğunda dizleri kanar oldu kadın! Adın; ömrüme iliklenmiş bir yelek, Suretin; mutluluğun aynası olmuş günlerime.. Sen ki bırakıp giderken beni darmadağın halde; karanlık apar topar attı kör bir kuyu emsali yalnız gecelere.. Sahibi yok şiirlerimin; tadı yok, yek içilen tüm kahvelerimin fincanlarda. Bastığın yer; bir aşkın öldüğü yerdi, unutma kadın! Senden sonra hiç bir vakit ise; huzurun tarifini bulamadım.. Söyle; hiç mi sızlamazdı yüreğin eski resimlere baktığında? Oysa ben Temmuz’un ortasında titrerdim; adın kulağımda yankılandığında! Ben tüm umudumu biriktirmişken, kumbara misali göğsümün tam ortasında; Sen bir aşkı sahiplenemeyecek kadar; kalpsiz miydin be kadın.. Şimdiler de cıgaramın dumanıyla paklıyorum hüzünlerimi.. Gelmeyeceğini soyadım gibi biliyorum; Soyadımın, adınla hiçbir münasebeti kalmadı, hissediyorum.. Son sürat vuruyorum bende kadehleri mezelere, Meyhanenin kemancısı bile mahzun, Geceyi sıyırır gibi vuruyor kemanın eteğine.. Bak plakta yine benim şarkım var; boş kalmasın kadehler, dolsun: “Ah bu şarkıların, gözü kör olsun..” |
Cevap: The world is yours* Bir daha beni sevdiğini söyleme. Neden biliyor musun ? Çünkü yine inanırım.. |
Cevap: The world is yours* Yağmurla birlikte gökkuşağı sevişiyordu lirik bir kentin üstünde.. Yedi renk, yedi hüzne sürüyordu yüzünü Yüzlerce yüzün açlıktan nefesi kokuyordu ve uykuyu uyanıklığa tercih eden yalnızlığın elleri ceplerinde, canını süngüsüne takmış evine dönüyordu.. “promise me you'll wait for me 'cos i'll be saving all my love for you and i will be home soon promise me you'll wait for me i need to know you feel the same way too and i'll be home, i'll be home soon” Tanrı ya da başka biri Bir olan Tanrı’da başkaları Veya Başkalarının Tanrıları… Bir tanrı, öbür Tanrıya öfkelendi. - Caddenin kenarında yağlı yağmurlar, boş bira kutularını dolduruyor. Kafanın içinden geçenlerin, aynı zamanda benimde kafamı bir atlı gibi toza dumana kattığını düşünebiliyor musun? - Zillerin, ------ların ve paralı katillerin aslında zamanın doğurduğu bir katil olduğunu hesaba katabiliyorsan evet… - Çölün ortasında çırılçıplak kalmayı kim ister ki? - Şairler, şiirler ve eski yenilgiler! - Geri dön o halde when i go away i'll miss you and i will be thinking of you every night and day just ... Bir ağız dolusu mavruka! Barut kokusu ve eğer erkeksen, parçalanmış sanrılar! Gördüğün ve görebileceğin her şey delik deşik.. Tanrılar paslı suratlarını biliyor ve yüzlerce dilenci yaratıp şekilsiz dualar dağıtıyor ilk yardım çadırında. Gittim, ama dönüyorum yine aynı yoldan Yine aynı şeritleri bileklerime dolayıp Kan toplayan atar damarlarıma tükürüp! Dönüyorum aynı yoldan Kutsal ve duygusuz… Siktiredilmiş yalanları parçalayıp Dönüyorum Tanrıların hiç(!) birini tanımayıp… promise me, promise (bana söz ver, söz ver…) Boşalttığımız şişeler, Tanrı(lar) aşkına! |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ‘‘Ne bildirilenlere yalnızca bildirildi diye, ne hadislere yalnızca saygın geçmişlerinden dolayı, ne yalnızca söylentiden ibaret olan söylentilere, ne yalnızca bilge kişiler yazdı diye bilge kişilerin eserlerine, ne bir esinlenme anımızda bize melekler tarafından iletildiğine inanmaya eğilimli olduğumuz hayallere, ne keyfi varsayımlardan çıkarılan sonuçlara, ne mantıksal-nedensel bir ilişki mevcutmuş gibi görünen şeylere, ne de öğretmenlerimizin ve rehberlerimizin salt otoritesine inanmalıyız. Ama eğer bir yazı, öğreti ya da bildirilen mesaj idrak eden aklımız tarafından onaylanmışsa, o zaman ona inanmalıyız.’’Sonunda da şöyle özetledi:“İşte bu nedenle ben size, yalnızca duyduğunuza inanmamayı, aksine, idrakine vararak inanmayı ve bunun yüklediği tüm sorumluluğu üstlenerek davranmayı öğrettim.” |
Cevap: The world is yours* [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kapatır gökyüzü penceresini Hayal satan adam yine siftahsız İndirir dükkânının kepenklerini. Ve Gece Üstünde Öylece Uyuyakalır, Çıkarmadan yıldızlarını. Senin de kıyılarını Elinden aldılar mı? |
Cevap: The world is yours* Çocukken haftalar bana asırdı; Derken saat oldu, derken saniye... İlk düşünce, beni yokluk ısırdı: Sonum yokluk olsa bu varlık niye? Yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun! İnsanoğlu kendi varından yoksun... Gelsin beni yokluk akrebi soksun! Bir zehir ki, hayat özü fâniye... |
Cevap: The world is yours* Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakarlığımı anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey : belki diyor. |
Cevap: The world is yours* ben hangi kelimeyle girsem akşama, ben hangi kelimeyle nereye gitsem : yokluğunun renginde depremler düşer boynuma... |
Cevap: The world is yours* yoktu alem-i kainat, yoktu kuşlar yoktu kanat ‘’Ol’’ deyuben oluverdi, ilimde gizli bu sanat Var ettik alemi yoktan,buna başlamıştık çoktan Ol malumatımız tekten,altı güne döner olduk Yarattık kuşları özden, var ettik gönülü közden, Çok ettik ol varı azdan, güneş olup yanar olduk Dağları dikiben yere, bir çöl olduk bir de dere, Gönüllere koyduk yara, aşık o lup kanar olduk Bulutları koyduk göğe, bulutlar yağdırdı dağa, Ol yüreklerde bu bağa, katre olup yağar olduk, Şekil verip ol Ademe, dal olduk inci bademe, Soranlar sırrı kadime, avamlara sual olduk, Biz deyuben ol kitapta, bilesin sır var hitapta, Çoğu kez dolduk bitapta, fukaraya soğan olduk, Yazdırdık kaleme kelam,bir hak olduk bir de belam, Cennette söylenen selam, huri’i köşk bina olduk, Allah oldu zatımızda, malum ettik katımızda, Burak olup atımızda, Muhammed’e iner olduk, Mekanı yarattık nurdan, Musa’ya bildirdik Tur’dan, Bu iş başlayuben burdan, Ol levha’ı turap olduk, Var edüben ikiliği, sandırdık iş sakılığı Maya ettik yokuluğu, dolup onda insan olduk İnsan mayasında kalıp, insanuben Hakka dalıp, Ummana verdiğin alıp, alıp onda ihsan olduk Allah’u beyan edüben, yoktu evvel de od’uben, Bilki ol Rahman adıben, bilip onda seyran olduk, Lamekan bilip gelene, bu işin sırrın bilene, Ol Hakkı dışavurana, kalıp ‘’an’’da hayran olduk, Beyan ettik kul olana, kul olup şerbet dolana, Dedik sır bilen dolana, dolanana rehber olduk, Kıble eyledik özümüz, ‘’Biz’’ ile başlar sözümüz, Yoktur mekan-u izimiz, taliplere mekan olduk, İşbu sıra erenlere, erip himmet alanlara, Ol ummana dalanlara, yunus ile balık olduk, Bilinsin diye Hakikat, olduk Firavn’u tarikat, Musa’ya dedik od’u at, atanda bir yılan olduk, Yuttuk var eduben od’u, İbrahim ateşe kodu, Ey ateş’i Rahman od’u, varıp ona selam olduk, Tur’da gösterdik şimali, yağdıruben ol kemali, Görmek istedi cemali, hadsizlere şimşek olduk, Düştük yıldırım toprağa, dedik secd’edin yaprağa, Varışınız ol toprağa, bilenlere canan olduk, Yarattık iblisi Haktan, İblis gezinmedi yoktan, Bu işi var ettik çoktan! Ol iblise hayran olduk! Yarattık cenneti tekte, erenler gayb oldu yokta, Gönlü olan yoktur yokta, ol yok’uben divan olduk, Var ettik yedi kat gökte, Dedik bu sır iştir yokta, Ne ararsan vardır TEKte, Varıp TEKte bir hiç olduk, Verdik altını Karuna, söylettik hak söz Haruna, Bu iş ki ayan Deruna, varıp deruna köz olduk, Karun dedi altın benim, dedik bir tek ilah benim, Seyreyle bak her şey benim, ol karun’a figan olduk, Nemrud’uben olup coştuk, sinek olup içe kaçtık, Ehl’i kitaba sır açtık, Nemrud’uben harap olduk, Yarattık mahlukat yerden,işituben sırrı yardan, İşe başlamıştık buradan! Ol melekut’u can olduk, Kat dedik özde kalanda, sanman göklere dalanda, Kattandır özü bilende, bunca cana mihman olduk, Allah’ı beyan edip özünde, hilaf olmayan sözünde, Kavrulduk onun közünde, bunca yanıp Rahman olduk, İkilik işin bizdendir, bu işe kanan azdandır, Sır ki şeker-ü tuzdandır, hepisine bir ak olduk, Arı olup izdik Ali, arıda var Ali hali, Vahyolanda gözü dili, ol arıya mekan olduk, Daldık Tek’in sarayına, kılıc olup girdik kın’a, Ol Araf’u ayet Tin’e, dolup anda kelam olduk Teklik sarayın bilenler, varıp bu sırra erenler, Ol bu cihanı saranlar, biz onlara kamer olduk, Eren’uben geldim hana, çok gelip gitmiştim cana, Lamekan duydum bu tene, geçip erenden biz olduk. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:56. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk