![]() |
Cevap: Mavi Dem Zaman Geçer zaman geçer yürek eskir üstümde gece örtülmeli ten kan buz tutmuş bir sağanak gelme dur yağma zaten hasta bu yürek dipsiz kuyular içimde uçurum sanma atlama bir dikili taş yok fazla gömülmüş sevda sol yanımda gece kısa ayaklarım ayaz beden kalk geceyi at ruhunda gül bahçesi nemli toprak üstünde bir ürperti gök kızgın yatağım olma gayrı yorganım olma ağlama,akıtma suyunu değmez bedene kuraktır kuyum zaman geçer eskir yürek bir kalabalık görmez göz geride umut kalır n.b temmuz 2007 -ilkinci-sayı;1 |
Cevap: Mavi Dem Benim Gibisin,Hayat Gibisin,Annem Hayat Gibi (dostum 'a ) Kanayan yaralarımız vardı varlığını göremediğimiz,göremediğimiz için saramadığımız...Kanıyorduk ve her geçen gün sararıyordu yüzümüz.Gözündeki o hayata sarılmaya çalışan ışıltıdan tanıyordum seni.O ışıltıyı yaran sarılmadığı için acı çekip buğulandırdığın gözlerinden tanıyordum...Sen de benim gibiydin.hayat gibiydin... Bir merhabayla başladık yolculuğumuza.Aynı oda içinde yaşayan,ayrı hayatların aynı ruhunu taşıyorduk.Bir odada aynı ruhla yaşamak göremediğimiz o yaraların acısını arttırıyordu,senin acıların bana değiyordu ve katlanmak zor geliyordu artık hayata... Oysa kelimelerim gitmeliydi...Sustuğun anlarda kulağına değil tenine değmeliydi... Benden farkında vardı elbet,sen bir bedende bulmuştun sevgiyi.Ayrılık zor geliyordu,duyuyordum her gece ağlayışlarını.Geceler uzadı,gündüzleri kucakladı yaşların.Bu sevgi hayata fazlaydı,biliyordum bir saniye bile onsuz nefes almanın senin için ölüm olduğunu...Sen ömrünü giymiştin sırtına,gözün pekti.Bu şehir ömrünü yollarda bırakmıştı.O yüzden daha bir sarılıyordun yorgana.Biliyorum,üşüyordun... Bense yorgundum.Annem kokan hırkamı bir kere yitirmiştim.Hala arıyorum,yollardan vazgemiyorum.Uzak şehirlerde varlığımdan bile haberi olmayan insanlara soruyorum ve giymiyorum hırka.Ben üşümeyi artık seviyorum.Kanadıkça titriyorum... Annem...Hayat gibiydi.O'nu anladığım gün hayatı da anlayacaktım...Bulursam bir gün hırkamı hayat kokacaktı,üstüm başım... Şimdi gülüşümü giydirdim ayaklarıma.Attığım adımlarda bir kahkaha kopar yollarda.Duydukça sesi koşarım.Koşarım...Dağlarda yankılanır.Taşlar kopar dağlardan,dizlerime vurur,kanatır...Taşlar da sen gibidir,annem gibidir.Ait olduğu yeri bulmak için geçmişinden kopan,koptukça hiddetlenen,o öfkeyle kanatan ben gibidir... Umudu yazdım kağıtlara,ekmek arasına koydum.Açlığımda sevgiye parça parça yedim.Dokundu mideme...Bilmeliydim kağıtları sindiremediğimi.Umudu yanlış yerlere ektim,ekledim...Şimdi geceler korkulu,uyanmalar mide ağrılı. Uyanamadık oysa...'Girdabına düştüğümüz bu hayat bize ne öğretti?' diye sormuştun titrek sesinle.Alışmaya çalışıyordun,sevgi hücrelerindeydi,ama sen o sevgiye dokunmak istiyordun.Sevdiğinin yanında olmak istiyordun...Birşeyler yapmalıydım senin için.Sen,ben gibiydin,hayat gibiydin...Bazı günler yemek yemiyor,ağlamaktan kaskatı keiliyordun karşımda.Birşeyler yapmalıydım kendim için... Saatlerce anlatırdım.Anlattıkça yaşamayı,umudu,direnmeyi kendimi anlardım... Kelimelerim gitmeliydi...Bağrışlarında tenine değil kulağına değmeliydi. Hüznü yazdım kağıtlara,içtiğim suya kattım düşerken yaş taneleri bardağıma...Çatlaktı yüreğim annemin elleri gibi...Titrerken gecenin ayazında .titredi dudaklarım 'anne' dedim,suyu yudumladım yavaşca...Boğazıma takıldı...Bilmeliydim kağıtların suda erimediğini.Hüznümü yanlış yerlere ektim,ekledim... 'Yapma arkadaş!' dedin.'beni bu hoyrat gecelerde bir başıma bırakma ne olur.Issız sokaklarda çocukluğumu ararken ben,bir de sen bana sensizliği aratma ne olur.Yüzünü benden çevirme sakın.Derdimi yine boş duvarlara anlattırma bana.Bir de sen beni benimle bırakma ne olur.' dedin. Dedin...Hayat koktu kelimeler.Balkonda saatlerce kendimizi anlatan biz...Cebindeki son parayı birleştirip ekmek alan biz...Gündüz geceye yattığında geceyi kaldıran biz...Başkalarından yemediği dayağı birbirimizden yiyen biz...Yüzümüzdeki parmak izine,kolumuzdaki tırnak izine bakıp kahkaha atan biz...Kabuslardan uyanıp sarılıp ağlayan biz.... Yoluma yoldaş,gönlüme gardaş,derdime sırdaş olan...O girdapta tek başınasın.Bu odadan çıkacağız bir gün.Sen hırkanı giyeceksin sırtına,ben düşeceğim yollara...Annem kokan uzak şehirlerde,varlığımı bilmeyen varlığını bildiğim insanlara soracağım yine... Gülüşümü değil geçmişimi giydireceğim ayaklarıma.Dönüp baktığımda izler kalacak dağ yollarında.Yağmur yağacak annemin çatlak tenine.Ve izler silinecek zamanla... Bu hayat bize tek başına bile yürürken ,gülüşün yüze yakıştığını öğretti.Umudu da,hüznü de kalbe yazmayı öğretti. Yoluma ışıksın...Giderken sen ay asılacak geceme,gündüzüm olacaksın.'Aylin...' diyeceğim kelimeler hayat kokacak. Ağlayacağım annemim çatlak ellerine,ağlayacaksın benim kanayan yüreğimle...Sen de benim gibisin,hayat gibisin...Hayat annem kokacak...Elbet bir gün ben de üşümeyeceğim... n.b ocak-2008 |
Cevap: Mavi Dem PAZARDI... Bir yol hiç bu kadar ulaşılmaz olmadı.Yürek hiç bu kadar ağır gelmedi bedene,adımların gerisi hiç bu kadar ıslanmadı.Her gün geçtiğim,her gün umutla düşlediğim bu yol hiç bu kadar nefessiz,çaresiz bırakmadı beni... Pazardı,hayat gibi değişen hava geceyi çoktan kundaklamıştı.Ninnisini ben yazdım gecenin.İçine buğulu gözler,sevdasız sözler bıraktım.Kim uyandırırsa geceyi lanetledim o yüreği. Güvenme diyordu baba öğütleri,çok bağlanma diyordu anne sözleri.Eğitimin temeli değil miydi ’yaparak,yaşayarak öğrenme’.Yaşantılar bugunü de dün kılıyordu.Öğrendim...Geceden kaçarken gündüzlerde yaşadım hep.Kuraklaştı toprak...Tuttuğum dallar kırılmaya mahkum.Yanmaya,yanarken beni de yakmaya... Kasımdı...Pazardı...Gök hiç bu kadar uzak,yer hiç bukadar yakın olmamıştı.İnsan suretleri uçarak üstüme geliyor.Gözleri,ağızları birleşerek yanımdan geçiyordu.Bir taş hiç bu kadar hayat dolu gözükmemişti.Oturdum,yer uzaktı...Üstüme yıldızlar çöktü,ay dolandı başımda.Uzakta ateş topu.Yuvarlandıkça büyüdü,büyüdü...Durdu önümde!Elimi uzattım,el değildi uzanan.Beş yıldız parmak uçlarında,avuç çinde ay.Kendime baktım aynaların uzağında,kendime baktım gecenin aydınlığında.Kalbimi gördüm,ruhuyla görmeyen gözlerin varlığında...İçinde kibrit çöpü. Ateş soğuk,ateş hüzün...Bir yol hiç bu kadar ölüm,hiç bu kadar hayat değildi.Suçlusu ben değilim yaşananların.Daha doğarken konulmuş yanıma,yaradılana sevda...Gece,uyandı isyanla. Sevmek...İlgileri,sözleri,gözler,yüreği...Sevilme hayalinden mi gelir sevmek.O eller değmeyecekse ellere,o sözleri duymayacaksa yürekler,sarmayacaksa kolları,gözleriyle ruhuna bakmayacaksa...Neyleyim böyle sevdayı diyorsan,bencillik değil midir sevgi?Somut olmalı herşey.Öyleki nüfus cüzdanına bile bakacaksın,kişiliğini kimliğinden arıyorsan.İspattır sözleri doğru yapan. Yalandı yaşatılan,ömrümün en doğru yalanıydı yaşanışan...Kasımdı...Pazardı...Kepenklerini kapatmıştı umut satan dükkanlar.Bir söz hiç bu kadar haksız çıkarmamıştı,beni ben yapan yüreğimi.Haklıydı baba öğütleri,gerçekti anne sözleri. Kasımdı...Pazardı...Her mevsim sonbahar,her gün pazar...Ömrümün en acı yalanıydı yaşatılan... n.b 26 Kasım PAZAR_tesi 2007 |
Cevap: Mavi Dem Sukutunda Gizli Can Etten,kemikten Baksalar cam Dokunsalar demir Konuşsalar insan Karanlıktı çağlar Aradılar... Basıldı evler,cadırlar İnlerde saklı Görmeyen gözlerin uçurumunda... Günahların arafıydı yollar Yollarda kanlı ayaklar Çağlar boran olur Geçer karda saklı anlar Sancılı bakıştı saplanan Yakılası ruhlara Dön... Dön ki sussun karanlık Konuş... Konuş ki çığlık olsun Çınlasın köhne mekan Küçüktü,görmediler Döndü,sezmediler Ne et,ne kemik kalan Ne küçük,ne gizli bulunamayan Sukut konuşur Yürek dinler Yürek konuşunca Et kemiğe değer Can gelir Canan gider... n.b ocak-2008 |
Cevap: Mavi Dem Şaşkın Papatyalar Yüreğimin kıyısına bir papatya kondurmuşum Güneş batımında açıp,yıldızların arasına uzanan .. Sevgi hedefimdir umuda giden yolda Kavga kanımızda gezen duygu Savaşmadan barış olur mu kanlı yollarda Emeğini katmadan her anına Mutluluk bulur mu seni dağlarda... .. Ben toprağın çocuğuyum! Ben çocuğun yüzündeki gülümsemede Yaşlı teyzenin gözündeki hüzündeyim... Ben karlar altında parlayan ayrılık şiirinde Nazım’ın dizelerindeki memleket hasretindeyim... .. Hadi!Bahtı kara,gönlü ak kızım Gurbet türküsü söyleyiver Kanayan kalbimize,görmeyen gözlerimize. Belki uyanır içimizdeki insan Belki duyar sesimizi şaşkın papatyalar... .. n.b 30 Nisan 2002 |
Cevap: Mavi Dem Yoruldum... Yüreğimde isyanlar var,gözlerim yaşlı,zor geliyor sevdayı arkada bırakmak.Oysa ki ne bedeller ödemiş nelerden vazgeçmiştim.’Seni sevdiğimi unut’ diyor SezeN Aksu. Özlüyorum,en çok da kendimi.Kendimden sıkılmadığım,umutla bakabildiğim,içten gülebildiğim zamanları.Göz görse de gönülden,gönül durdu sevda için yürümek zorunda kalırken... Yoruldum...Daha on dokuzken...Yoruldum;yüzlerden,gözlerden,seslerden. .. Duvarlar,yüzler,sesler... Çarpıyor yüreğim hepsine kırılıyor Esaretim bedende değil Gülüşler,susuşlar... Benim değil Huzur evrende değil Gelmişim gidiyorum Yollar tanıdık değil! Duruyorum,bakıyorum Gözler emin değil! Geçmiş zaman olmuş sevdalar Yüreğim yerinde değil! Toprak değsin ayaklarıma Ruhum karışsın herbir parçaya Varlığım zamanda değil! Varlık ve yokluk arasında yürürken ayakların götürür seni.Belki bir taşın peşinden ya da bir gülün...Taşa takılır düşersin yaraların gözükmez,güllerse çoktan solmuştur.Bu kadar umutsuz mu hayat?Öyle olmadığını sen de biliyorsun ama tam yoluna koymaya başlamışken hayatını;esiverir,kapını çalıverir hüzün.Kader mi,bilemiyorum... Kutsal varlığım Sevincim,hüznüm,kaderim Damarlardan bu kan akarken Sana yine geleceğim Beynimde başlayıp bedenime yayılırken Ve taşarken yüreğimden Yine gideceğim... Ait değilim kalıplara Bedenim dursa da dünyada Dünya durmuyor ruhumda Kutsal varlığım Sevincim,hüzüm,kaderim Ya durdur beni Ya da bırak bedenime gideyim... Gitmek bir kaçışsa acı veriyor insana.Bir seçenekse umut ikliminde yeni bir sayfa açılıyordur.Yeniler korkuludur,umutludur.Cesareti olmayanlar yolun başında yorulur. Yoruldum...daha on dokuzken... Dibe çöküyoruz yavaş yavaş.Dünya dönüyor yavaş yavaş...Ve öyle kaptırmışız ki hayata kendimizi ne çöktüğümüzden ne de döndüğümüden haberdarız. Ve gençlik!En dolu en çılgın zamanıızda bağlanıyoruz,tutuyoruz bir dalın ucundan.Küçük görülen yaşımızla,yaşımızdan büyük engellere direniyoruz.Bazen kolumuz bazen bacağımız kopuyor.Görüp de görmemeyi,duyup da söylememeyi öğreniyoruz.Bütünün bir parçası oluveriyoruz. Sokakta kimseye aldırmadan bağırarak şarkı söyleyeilir misin? Karşıdakini umursamadan içinden geldiği gibi küfredebilir misin?Yakıştığına inandığın için rüküş gezebilir misin?Gurur kelimesini sözlüğünden çıkarıp sevdiğini söyleyebilir misin?İyiliği unutup ’hayır’ diyebilir misin?Sen sorumluklardan soyutlanarak,ne müdür ne amir dinlemeden her koşul altında kendin klalabilir misin? Sen istediğinde zamanı durdurabilir misin? Arayıp bulamıyor artık gözlerim Sözlerim derin sukutta Ben bir kuyuya düşmüşüm Çıkamıyorum toprağa Ne sesimi duyan var Ne halimi bilen Yıldızlar bile doldurmuyor artık gecelerimi Geceyle gündüzü ayıramazken ben... Zamanın durduğ yerdeyim Taşların ağladığı Umudun çaresiz kaldığı yerde... ’Bir şehri tam kalbinden,beyninden vurup gitmek’ diyor Teoman.Zor geliyor sevdayı arkada bırakmak... Yolun ortasına durmuşum.Gitsem kaybolacağım,dönsem kahrolacağım...Birşey söyle,bari sen anla;anlatamadıklarımı,anlamını kavrayamadıklarımı.Söyle ki delirmeyim.Yüzünü neden saklıyorsun?Neden yanlışlığıma,yanmışlığıma bir yalnızlık da sen ekliyorsun? Uçmak ister misin?Ya güneşin ilk doğduğu yere çıkıp son battığı yerden geceyi kucaklamak.Boğazındaki zincirleri çıkarıp özgür olmak...Sen,insan olmak ister misin? Gökyüzü hani kederinden griliğe boyanır sonra da döker ya hüznünü yağmurla,ağlar ya derinden.Benimse gözlerime çoktan çöktü grilik. Efkarlıyım bugün... Yarınlar bizi bekler Yarın diyarı hasret olur Ben yarı bekler Diyarın yolu bitmez olur. Zor geliyor sevdayı arkada bırakmak.Zor geliyor yeni bir güne başlamak.’keşke’ ile başlayan cümleler kurmak... Sevda ki yare değil sadece;taşadır,toprağadır.Sevda ki yarene değil sadece;kuşadır,böceğedir.Sevda ki beni yaşamak için ayakta tutanadır... Annemi özledim,babamı,kardeşlerimi.Gece spor programlarını dörtgözle beklemeyi özledim.Memleketimim havasını,tozlu yollarını özledim.En çok da yiğenimi... Ağlamak istiyorum.Yağmurdan sonraki gözküyüzü olmak... Yoruldum...Daha on dokuzken... Dostlarım vardı,düşlerim bir de sevgilim.Ama hatırlamıyorum,bilmiyorum neden kanıyor içim...Kanıyor ellerim kanıyor yüreğim.Tam kuyuya baktıklarında geç kalıyor dakikalar geç kalıyor hayat... Emanet bana bu can Boşunadır yüreğinden harcanan Vedalar mıdır,ayrılıklar mı Benı hayattan koparan Artık renkler hep siyah Zaman boşlukta Ve emanetim kara toprakta... Kara topaktır bir fidana hayat veren,onu besleyen.Yağmuru yağar güneşe yapraklarını döner sevgiyle.Sonra yine toprağa döner kış olunca. Kış gedi buralara,en çok da yüreğime...Tanıdık bir yüz,bir koku...Nafile...Alışkın olmalısın sen ayrılıklara,arkada buğulu gözler bırakmaya.Ama neden akıyor bu yaşlar,gözden değil gönülden.Neden özlemin değişmiyor,bireylere değil birlikteliklere... Kaçıyorsun insanlardan,onlarla konuşmaktan,içindekiler paylaşmaktan korkuyorsun.’Cesaret’ dediğin olguyu yanlış yerlerde kullanıyosun bile bile...Kendini kanıtlamak mı?Neye,kime karşı?Özüne zarar veriyorsun ki özün söylüyor sana gerçekleri.Onunla da yüzleşemiyorsun,diline gelenler acı veriyor sana. Başkasına gerek yok,hataları kendin yapıp cezasını da sen veriyorsun kendine.Duvarlar çevirmişsin etrafına.Öyle de sağlamlar ki geleceği geçmiş sanıyorsun. Geçmişteki sıkıntılarının sebebi olan,bedeller ödedeğin,içindeki birçok şeyi kaybettiğin,acı çekip acılarından ders aldığın bir an kendinden bile vazgeçtiğin amacın artık içindesin.Sen artık üniversitelisin.Hem de istediğin gibi yaşadığın şehirden uzakta bir deniz kenarında... Ne güzeldir o muhabbetler,hafif çakır keyf olmuşsundur.Dökülür dilinden şiirler,eski sevgililere tebessümle bakılır.Hele de aşıksan o an(ki değilsen de olursun),arabeksleşirsin biraz.Ne güzeldi o muhabbetler... n.b çkale-2005 |
Cevap: Mavi Dem Umut Umudun çocuklarıyız biz Geleceğin parlak yıldızları Umudun olmadığı yerde de Kederin çocuklarıyız ..1999... Umuda 33 kurşun Bilinir...Söylenmez Değer de kurşun yüreğe Umutları tüketemez Hadi,masum yüzlü çocuğum Sıra sende,devir sende,söz sende... ..2005... Umudu öğrendik geçmişten,aileden Ne umut kaldı yürekte,ne sabır Bilirim değecek biri yüreğime Umudumu da geri verecek elime ..2007... n.b |
Cevap: Mavi Dem kendini tanımlama çabaları düşüncelerimde dolanan eylül kapıda ben balkonda biraz puslu göz soğuk iliğimde yine… yine aynı şarkı dilimde bu titreme bu ayaz kokusunu özlemişim özlemişim geceyi güneşin firarisi yapmayı sorular dolanır…Dolanır… cevap korkulu düşse damla yere sel olacak şehrimde ben… geçtiğini sandığım hayatın hep saattleri geri aldığı zamandayım olduğunu sandığım daha olamadığım yaştayım ben… kör sabahlarda,gidişlerdeyim ağlama dersin içinden de için dinlemez ah eylül sevmeli mi seni n.b eylül-2006 |
Cevap: Mavi Dem Anneme... Sevgi bir güneş gibi yüreğinde hiç eksik olmasın. Sevgi değişiyor bu boşlukta Beynimdeki kanlar çekiliyor Gözlerim dalıyor uzaklara Nerdesin anne Çıkmaz bir yoldayım Kendimi arıyorum hayat denen kargaşada Geceleri korkuyorum Ellerini uzat anne Büyümek ne zor şeymiş Yalanlarla beslenmiş kalpler Acımasızca harcanmış hayaller Kurtar beni... Böylemi olacaktı herşey Yaşamaktan bıkmak İçindeki güneşi söndürmek Neden kıyıyorlar bize? Çiçeklerimizi kendi ellerimizle Suladık, büyüttük Şimdi de solduruyoruz Umut tohumları saç yüreğime Güneşimi bana geri ver Bir gün pişman olursam ki Olurum... Beni affet! Üç günlük dünyada Sevgi dolu yüreğini aç Ellerimi hiç bırakma anne! n.b - Mayıs 2001 |
Cevap: Mavi Dem Fırtına Öncesi Bir fırtınaydı sesın Ülkemin kırık dökük sokaklarında yankılanan Bir bardak sudan Okyanus yapardık her yudumda Kurumuş bir fidandan Ormanlar kurardık bastığımız her toprakta Gozyaşlarımız akamazdı kederli yüzümüze Bağıramazdık, kızamazdık bu hayata Kalbimiz anılarımızın, özlemlerimizin, umutlarımızın mezarıydı Ve içimıze akıttığımız yaşlar Besliyordu açmayı bekleyen solgun karanfili Yeni zamanlarda, yeni iklimlerde Yeni bakışlar keşfediyorduk Biraz masum, biraz ürkek, çocuksu belkide Her yeni bakış kor olan sevdamıza Bir kibrit daha yakıyordu Duman olan ruhumuz döndürüyordu başımızı Anlayamıyorduk elbette Yanıp kül olacağımızı Ve biz bir köşede alevler içinde tutuşurken Ardına bakmadan gidiyordu o masum bakışlar Kulaklarımız duymuyor, gözlerimiz görmuyor, ellerimiz tutmuyordu Tutunamıyorduk bir dala Bir fırtınaydı sesin Zamanda kayboluyordu Türküler duymak istiyordun Engin denizlerden, aşılmaz çöllerden, bilinmez diyarlardan gelen Ağlıyordun, yaş içine akıyordu yine Ve karanfilin kan kırmızıydı bu sefer n.b - ocak 2000 |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 14:32. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk