IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 27 Ekim 2008, 17:26   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kabirde İlk Gece (5)




Ahmet’in ruhu mezarın ütündeydi. Cesedi toprağın altında çürümeye mahkûm olmasına inat, ruhu yeni hayata filizlenmeye başlayan tohum gibi taptazeydi. Ayın ışıkları tam Ahmet’in üzerine yansımaktaydı. Gözlerini araladı. Puslu bakışlarının arasında hayal meyal iki melek görünüyordu.

Ne kadar zaman geçti bilinmez. Çünkü ruh için zaman mefhumu yoktu. Etraf sükûnetini muhafaza ediyordu. Mezarlığın ürpertici sessizliğinde yeni hayatın ilk kapısı aralanmak üzereydi. Ahmet’in ruhu tam olarak kendisine gelmişti. Şimdi melekleri tam olarak seçebiliyordu. Meraklı bakışlarıyla melekleri süzdü. Melekler mütebessimdiler ve güven veriyorlardı. Gecenin karanlığında apaydınlıktı görüntüleri. Ağaçların rüzgârdaki hışırtıları duyuluyordu. Ahmet’te rüzgârda sallanan bir yaprak gibi titriyordu.

Melekler YHS (Yeni Hayat Sınav) sorularının ilkini o lahuti sesleriyle sordular;
-Men Rabbuke?

Ses mezarlığın semasında yankılandı. Ahmet’e göre yer, gök sustu, yalnız bu sese kulak verdi. Kendisi ise ürktü. Sanki yeni dünyanın seması başına yıkılmıştı. Başını ellerinin arasına aldı, meleklerin ne dediğini anlamaya çalıştı.
-Ne ne dediniz anlamadım?
-Men Rabbüke, (Rabbin kim)?
-Rab mi o da ne?
-Nasıl Rabbinin kim olduğunu bilmiyor musun?
-Heyecanlandım. İmtihanın stresinden olsa gerek tam olarak hatırlayamadım.
Bu sırada Ahmet tir tir titriyordu. Ruhunda fırtınalar kopuyordu. Ne zor bir soruydu bu böyle.
-Gereksinimlerini karşılayan, seni yetiştiren, yönlendiren, terbiye eden kim? Diye soru yeni bir açılımla tekrar yankılandı.
Dünyadayken ihtiyaçlarını karşılayan, kendisini sürekli yönlendiren bir gücün silueti gözlerinin önünden geçti. Hafiften gülümsedi. Cevabı bulmanın huzuru yüzüne yansımıştı.
-Tamam buldum cevabı! Şimdi hatırladım. Benim Rabbim evet evet benim Rabbim “Para”dır. Ben ihtiyaçlarımı onunla karşılar, onu nerede kazanacaksam oraya yönelirdim. Herkes onun için harıl harıl çalışıyordu. Aslında birçok kişinin rabbi paraydı. İşte benim de rabbim “Para”dır.

Melekler başlarını salladılar. Mütebessimdiler. Karşılarındakini korkutmaktan çok, onun yüreğine serin bir rüzgâr estirerek doğruya yelken açmasını sağlıyorlardı. Ahmet yanıldığını anlayınca yüzü sapsarı kesildi. Ruhunda hissettiği kaybetme korkusunun dayanılmaz acısı yüzüne yansımıştı.

“Kim di kim di benim Rabbim?” Kendi kendine konuşuyordu. Gökyüzüne baktı. Gece buradan da farklı değildi. Yıldızlar ışıl ışıldı. Ay gülümsüyordu. Ama Ahmet bunları görebilecek ve ruhunu dinginleştirecek bir halde değildi. İşte tam bu sırada ay gibi parlak yüzüyle sevdiği kadın çıktı karşısına. Gülümsüyordu. İlkbaharda çiçekten çiçeğe konan kelebek kadar hafifleşti ruhu. Şimdi ağaçların üstünde uçuyordu. Kendinden geçmişti. İşte Rabbini bulmuştu. Hani kankası değil miydi? Ölümüne sevmemişler miydi birbirlerini. Böylesine büyük bir aşkın sahibi değil de kim olabilirdi Rab? Sevinçle haykırdı;

-Rabbim sevdiğim kadın, sevdiğim kadın Rabbim!
Heyecan doruktaydı. YHS’nin ilk sorusunu geçme umdu yüzünü tekrar ilkbaharın tatlılığına bırakmıştı. Merak, heyecan ve stresle meleklerin yüzüne bakıyordu. Onlar yine mütebessimdi. Güven veriyorlardı. Ama Ahmet beklediği güzel karşılığı alamadı. Yine o apaydınlık yüzlerinde “hayır”ın kahredici rüzgârlarını hissetti yüreğinde.

Umudu tükeniyordu. Gecenin karanlığı ruhunu kuşatıyordu. Hani ölümüne sevmiş ve onun için ne fedakârlıklarda bulunmuştu. Ailesini, yakınların, hepsini terk edecek derecede yüreğinde taht kurdurmuş, kalbinin sultanı yapmıştı. Nasıl olur, nasıl olur! Güvendiğim, yıllarca peşlerinden koştuğum kazanmak için hayatımı kahrettiğim şeyler şimdi benden uzaklaşıyor, bana yardımcı olmuyor. Ahmet’in ruhu pişmanlık vadilerinde düşe kalka dolaşıyordu. Başını elleri arasına almış gözyaşlarını akıtıyordu.

Gözyaşlarının damlalarında bir bir çocuklarının yüzü geçiyordu nemli gözlerinden. Son bir çırpınışla kendine geldi. Rabbini kaybetmemek için gözyaşlarını silmedi. Çünkü Rabbi gözyaşlarında kendisine rahmet nişanını göstermişti. Puslu gecenin pişmanlık kokan şerrinden kurtulacaktı. Yeniden bir kuş gibi özgür bir ruhla havalarda uçacaktı.

Gözlerinden akan yaşları avuçlarına aldı. Dudaklarına götürdü. Sevgiyle öptü. Sonra karşısında duran meleklere kendinden gayet emin bir ifadeyle seslendi;
-Evet evet benim Rabbim çocuklarımdır! Gecemi gündüzüme kattım, onlar için ölümlerden döndüm, kendimi onların varlığına feda ettim. Olsa olsa çocuklarımdır Rabbim! Soğuk gecelerin sisli sabahlarında, kavurucu sıcakların uzun günlerinde onlar için tatlı yatağımı terk ettim. İşte onlardır benim Rabbim!
Meleklerin yüzündeki tebessüm kaybolmamıştı. Ama Ahmet, verdiği iki yanlış cevabın sonunda gördüğü tebessümden bu cevabının da isabetli olmadığını anlamıştı.

“Hayır hayıııııııııııııııır olamaaaaaaaaaz! Kim kim benim Rabbim o zaman söyleyin söyleyin!” diye haykırmaya başlamıştı. Gece gözlerinde yeniden puslanmıştı. Artık etrafını seçemez olmuştu. Ruhu sıcakta eriyen kardan adam gibi şekil değiştiriyordu. Yüzünün aydınlığında garip çizgiler oluşmaya başlıyordu.
YHS’deki ilk soru çok çetin geçiyordu. Melekler her cevabında tatlı bir tebessümle başlarını sallıyorlardı. Nemli toprak ayaklarının altından kayıyordu. Belki de kendisi öyle hissediyordu. Sorunun girdabına kapılan ruhu havalarda uçuyordu.
Meleklerin sesi, puslu gecenin sükûnetinde yeniden yankılandı mezarlığın semasında;

-Rabbin kim?

İmamın telkinini hatırlamaya çalışıyordu. Kopya çekecekti. Ama öylesine büyük bir duygu anaforunun içindeydi ki, hiçbir şey hatırlayacak gibi değildi. Ancak bu sefer de gözünün önüne basamaklarını tırmanırken birçok kişiyi uğruna tepelediği kariyeri geldi. Oturduğu koltuktan aldığı hazzı ve insanların karşısında elpençe divan duruşunu hatırladı. “Rab karşısındakileri eğilten, saygı duyurtan ve varlığıyla mutlu kılan değil miydi? Tamam, tamam işte oldu! Şükür buldun seni Rabbim” diye kendi kendine sesli bir şekilde düşünmeye başladı. Bu düşüncesini yüksek sesle meleklere karşı da söyledi;

-Rabbim kariyerimdir. Uğruna yıllarımı verdiğim, çeşitli insanları tepelediğim, karşımda insanları saygıyla hizaya geçiren kariyerimdir benim Rabbim, dedi.
Cevabı verdikten sonra meleklerin yüz ifadesini okumaya çalıştı. “Hayııııııııııııııııııır! ”

Yine yanlıştı cevabı ve hüsran bir poyraz gibi vurmuştu Ahmet’in yüzünü. “Olamaz, olamaz uğurlarına bu kadar emek verdiklerim burada hep hayal oldu. Ben ne yapacağım şimdi!”

Mezarının nemini hissetmediği toprağına oturdu. Başını bin bir pişmanlık kokan bir duygu atmosferinde iki eli arasına aldı. Ağlıyordu.
Melekler ellerinden tutup havalandırdılar. Şimdi Ahmet meleklerin kanadında havada uçuyordu.

-Nereye, nereye götürüyorsunuz bırakın bırakın beni!
Ama melekler, aldıkları emre muhalefet etmeyen varlıklar bu pişmanlık kokan nefesin haykırışlarını duymuyorlardı. Ahmet’i havalandırmış götürüyorlardı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
gece, kabirde, İlk


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kabirde 3 Gece - Seyit Ahmet Uzun xena Kitap Tanıtımları 0 12 Mayıs 2014 14:10
Kabirde İlk Gece (4) Metin İslamiyet 0 27 Ekim 2008 17:25
Kabirde İlk Gece (3) Metin İslamiyet 0 27 Ekim 2008 17:22
Kabirde İlk Gece (2) Metin İslamiyet 0 27 Ekim 2008 17:21
Kabirde İlk Gece (1) Metin İslamiyet 0 27 Ekim 2008 17:20