IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 31 Ocak 2012, 20:43   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Nice ibadetler var ki..




“Allahu Tealâ buyurur: Benim için bir amel işleyip, başkasını bu amele ortak eden kimsenin bu ameli tamamen kendisi içindir. Ben bu amelden uzağım.”



İlim ve amelin Allah nezdinde kabul görmesi tek bir şarta bağlıdır: ihlâsa… İhlâsla yapılmayan amel, ahirette kulun yüzüne çarpılır. Bununla da kalmaz, bazı ihlâssız amel ve ibadetler Allah’ın gazabına da vesile olur.

İhlâsı elde etme yolunda nefsiyle bir mücahedesi olmayan, bu yolda terbiye görmeyen nice insanlar vardır ki, ömrünün sonuna kadar Allah’a kulluk ettim zannettikleri halde ahirette ellerine bir şey geçmez. Zira kulluk ettikleri şey, aslında nefislerinin heva ve arzularından başka bir şey değildir.

Bu mevzuda Kur’an-ı Kerimde: “Heva ve hevesini ilâh edineni gördün mü?” (Casiye, 23) ve “(Bunların) dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Halbuki onlar sağlam iş yaptıklarını sanıyorlardı” (Kehf, 104) buyurulmaktadır.

Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz de bizi şöyle uyarır: “Her zaman amellerinizde ihlâsı gözetin, zira Allah, sadece amelin halis olanını kabul eder.” (Münavî, Feyzu’l-Kadr)

Bu yüzden nefisle mücahede edilerek ihlâsla yapılan beş dakikalık amel, ihlâssız yapılan elli senelik amelden daha hayırlıdır. Efendimiz s.a.v.’in “vazifelerinde ihlâslı ol, az amel yeter” (Münavî, Feyzu’l-Kadir) ifadeleri de bu manaya işarettir.

İhlasın Manası

Safi, katışıksız ve dupduru manalarına gelen ihlâs, işlerinde ve ibadetlerinde yalnız Allah rızasını gözetmek, başka herhangi bir dünyevî maksadı O’nun rızasına ortak koşmamak demektir. Sevap niyetiyle, cennet sevgisi ya da cehennem korkusuyla ibadet etmek ise ihlâsa aykırı değildir. Fakat tam ihlâs ve sadakat, dünya düşüncesi gibi ahiret düşüncesini de gönülden çıkarıp, sırf Allah rızası için amel etmektir.

Şah-ı Nakşibend k.s. Hazretleri: “Yolumuz terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hestî, terk-i terk yoludur (dünyayı terk, ahireti terk, varlığı terk, terki terk)” buyurmaktadır.

İhlâsa en çok zarar veren şey riya ve gösteriştir. İhlâslı amele muvaffak olabilmek, yani muhlisler arasına girebilmek için her şeyden önce “insanlar” mülâhazasını gönül ve fikir dünyasından atmak gerekir. Şunu demek istiyoruz: Gerçekte hiçbir şeye gücü yetmeyen, mahşer günü kendilerine ve evlatlarına bile faydası olmayan insanları adeta bir mezar taşı gibi kabul edip, amel esnasında kendini Allah ile yalnız ve başbaşa görmekle ihlâs elde edilebilir.



Allah Kalpleri Biliyor

İhlâs tamamen kalbî bir ameldir. Herhangi bir ameli yaparken niyetine göre bir mümin, muhlislerin safına da girebilir, -Allah korusun- müşriklerin safına da. Çünkü riya gizli bir şirktir. Gerçi bu çeşit şirk iman ve itikad konularında olmadıkça dinden çıkarmaz. Fakat derecelerine göre büyük ve küçük günaha sebep olduğuna ve ameli iptal ettiğine şüphe yoktur. Bu yüzden büyükler, “bir odadan diğerine geçerken dahi niyetinizi kontrol ediniz” buyururlar. Yani, “sizi öteki odaya çeken asıl sebebi tahlil edin de, nefs ve şeytanın hile ve tuzağına düşmeyin” derler.

Hz. Peygamber s.a.v.’in haber verdiğine göre, Allahu Tealâ Hazretleri kıyamet günü alimleri, zenginleri ve savaşta ölenleri hesaba çekecek; verdiği ilimle, servetle, güç ve kuvvetle ne yaptıklarını soracaktır. Onlar da ilimlerini, servetlerini, güç ve kuvvetlerini Allah yolunda sarfettiklerini söyleyeceklerdir. Allahu Tealâ bunlara: “Yalan söylüyorsunuz. İnsanların size ‘ne alim zattır, ne cömert bir zengindir ve ne kahraman bir yiğittir’ demeleri için amel ettiniz ve umduğunuz şöhrete de kavuştunuz.” buyuracak ve melekler de buna şahitlik edeceklerdir. Hz. Peygamber s.a.v., cehennem ateşinin ilk yakacağı kimselerin işte bunlar olacağını beyan buyurmuştur. (İhya)

Hz. Ali r.a. muharebe sırasında bir kâfiri yere yatırmış öldüreceği sırada kâfir, canını fazla yakmadan bir an evvel öldürsün diye Hz. Ali’ye tükürmüştü. Bunun üzerine Hz. Ali r.a. ayağı kalktı ve adamı öldürmekten vazgeçti. Kâfir hayretler içinde: “Neden beni öldürmedin?” diye sorunca şu cevabı verdi: “Ben seni Allah için öldürecektim, fakat sen bana tükürdün, ben de hiddetlendim. İşin içine nefsim girdiği için ihlâsım zedelendi. Bu yüzden seni öldürmekten vazgeçtim.” Kâfir ise: “Madem ki dininiz bu derece saf ve halistir, öyle ise o din haktır.” diyerek iman etti.

Sofuluk Maskesi Ardındaki Çirkin Yüz

İhlâs noktasından bakıldığında ameller üç kısımdır.

Birincisi, sırf riya ve gösteriş için, başkalarının nazarında bir mevki kazanmak, onların gönlüne girmek, şöhret gibi sebeplerle yapılan amel.
Bu tip riyanın en adisi, kendini sofu ve derviş gibi göstererek, müslümanların arasında boynu bükük, başı sarıklı dolaşmak, takva ehliymiş gibi görünmek veya mütemadiyen hizmete koşmak, sohbet etmek, sohbetlerinde kendi amellerinden veya kerametlerinden işaret ve ima yoluyla dem vurmak ve benzeri hallerle, dindar insanların, vakıfların, yetimlerin mallarını yemeğe niyet etmektir.

Buna riyanın en adisi dedik; çünkü bu insan Allah’a kulluk yapıyormuş gibi görünerek, Allah’ın haram kıldığı bir gayeye ulaşmak istiyor. Bu tip asalaklar her toplumda bolca mevcuttur. Bunların Allah’ın gazabına sebep olacağı hususunda şüphe yoktur. Ahiretteki hesapları ise ağırdır. Hadislerde bildirildiği gibi, kendilerine kıyamet günü yapılacak hitapların en hafifi, “ey hilekâr, ey riyakâr, ey müşrik” şeklindedir. (İhya)

İkincisi, sırf Allah rızası için yapılan amel. İhlâsla yapılan amelin her zerresi için büyük mükâfatlar vardır. Nitekim sahabe cemaati böyle idi. Bir okka arpa sadaka vermiş olsalar, ihlâslarındaki doğruluk sebebiyle Uhud Dağı kadar altın sadaka vermiş gibi sevap alırlardı.

“Allah İçin Yapıyorum Ama…”

Üçüncüsü ise, yapılan amele Allah rızasının yanı sıra, riya veya dünya menfaatinden bir şeyin karışmasıdır. Mesela, oruç tutarken Allah’ın rızası yanı sıra bedenin sıhhatine niyet etmek; yemek pişirme telaşesinden kurtulmak için oruç tutmak; dilencinin veya borç isteyenin ısrarından kurtulmak için sadaka veya borç vermek; kendisi de hastalandığı zaman ziyaret edilsin diye hasta ziyaretine gitmek; cenazesine gelsinler diye cenazeye gitmek; Allah rızası için haccederken memleketindeki düşmanlarından kurtulmak, çoluk çocuğundan uzaklaşmak veya hava değişimine niyet etmek; malını, ailesini korumak maksadıyla uyumamak için nafile namaz kılmak; alimlerin, sofilerin ve halkın nezdinde itibarlı olmak, arkadaş edinmek için alimlerin, salihlerin ve sofilerin hizmetlerini yapmak; mevki kazanmak, itibar görmek veya susmak sıkıntısından kurtulmak için sohbet etmek; kir ve pis kokulardan kurtulmak, serinlemek, temizlenmek vs. için abdest almak; çevresinde iyi adam olarak tanınması ve iyilikle anılması, tazim ve saygı görmesi için iyiliklerde bulunmak gibi niyetlerle Allah rızasının karışık olması bu çeşittendir.

“Millette Saygı Kalmamış Mirim”

Bu çeşidin de adi olan, fakat son derece gizli olan kısmı, amelinden, ibadetinden veya ilminden dolayı veya kendisine verilen dinî, tasavvufî bir vazife sebebiyle insanlardan farklı muamele beklemektir. Mesela, karşılaştığı kimselerin önce kendisine selam vermelerini, saygı ve güleryüzle muamele etmelerini, ihtiyaçlarını karşılamalarını, alış-verişte kendisine müsamaha göstermelerini, meclislerde kendisine yer vermelerini, kendisini övmelerini istemek bu kabildendir.

Böyleleri, aslında ihlâsla yapmaya çalıştığı ve hatta kimsenin duymasını istemediği amelleri sebebiyle insanlardan hürmet bekler. Kendisine herhangi bir vazife verilmeseydi veya ibadeti, taati olmasaydı bu saygıyı beklemeyecekti. Mesela müminlere sohbet eden böyle bir kişi, kendisinden daha iyi sohbet eden biri ortaya çıkar da cemaat ona yönelirse son derece üzülür. Oysa dini anlatmak maksadıyla sohbet etmiş olsaydı, buna üzülmek bir tarafa, sevinecekti. Çünkü Allahu Tealâ, dinin daha güzel anlaşılmasına vesile olan birini kendisine yardımcı kılmıştır. Bu duruma üzüntü duyan sohbetçi, insaf ile hareket edip o zamana kadar yaptığı sohbetlerin riya olduğunu anlamalı ve bunu ömrü sona ermeden anladığı için de şükretmelidir.
Bu anlattıklarımız, bu sıfatları taşıyan şahısların beklentileri açısındandır. Yoksa böyle şahıslara, Allah ve Rasulü’nün ve onların sevdiklerinin hatırı varken hürmetsizlik etmek de ayrı bir edepsizliktir.

Niyet Neyse Sonuç O

Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz bir kudsî hadisinde şöyle buyuruyor: “Allahu Tealâ buyurur: Benim için bir amel işleyip, başkasını bu amele ortak eden kimsenin bu ameli tamamen kendisi içindir. Ben bu amelden uzağım. Ben ortaklıktan en müstağni olanım.” (Mâlik)
Görüldüğü gibi gizli niyetler şirk sayılarak ameli mahvetmekte ve hatta cezaya sebebiyyet vermektedir. Ancak bu ve benzeri ayet ve hadisleri derin bir vukufiyetle inceleyen İmam-ı Gazzalî k.s. Hazretleri, bu tür karışık ve gizli olan niyetlerle yapılan amelin niyetinde Allah rızası ne kadar kuvvetli ise o kadar sevap alacağını, riya ne kadar galip ise o kadar ceza göreceğini belirtmektedir. Eğer her ikisi de eşit ise birinin sevabı diğerinin günahını imha edecek, amel mahvolsa da ceza görmeyecektir.

Nefsin Hissesi Olmayınca

“Karanlık gecede, kara taşın üzerindeki kara karıncadan daha gizli” diye nitelendirilen riyanın çeşitleri oldukça tafsilatlıdır. Evliyaullahdan bir zat, otuz yıl cemaatle namaz kıldıktan sonra bu namazlarını kaza etmiştir. Namazlarını birinci safta ve imamın arkasında kılan bu zat, bir defasında hayırlı bir iş sebebiyle gecikmiş ve ikinci safta yer bulabilmişti. Fakat namazın sonunda insanların kendisini ikinci safta görmesinden dolayı utanmıştı. Ancak o zaman insanların kendisini birinci safta görmelerine sevindiğini ve bunun için birinci safı kaçırmadığını anlayabilmiş ve bu yüzden bütün namazlarını kaza etmişti.

Riya veya benzeri afetlerle karışık olan ameller insana kolay gelir ve bu amelleri yapmaya heveslenir. Karışık olmayan ihlâslı ameller ise nefse ağır gelir. Çünkü içinde nefsin hissesi yoktur.

Amele Güvenmek

İyi zannettiğimiz amellerimizin durumu böyle olunca, insan nasıl olur da Allah’ın lütuf ve merhametine iltica etmek yerine kendi amellerine güvenebilir? İşte bu da büyük bir gaflettir.
İnsaf ile hareket eden bir insan, en başta ibadetlerinden dolayı tevbe etmelidir. Zira yukarıda anlattığımız gibi, ibadetlerin kabul olması bir tarafa, o ibadet sebebiyle Allah’ın gazabına dahi uğrayabilir. Bu yüzden ihlâsla amel etmeye gayret etmeli, sonra da “Ya Rabbi şüphe yok ki ben bu ameli senin razı olacağın şekilde yapamadım, bunun için sana istiğfar ediyorum. Beni cezalandırma” dercesine tevbe eder. Hususan her namazdan sonra şuurlu bir şekilde en az 25 kere estağfirullah der. Namazım sadece Allah’ın lütuf ve inayetiyle kabul olabilir diye ümit eder.
Görüldüğü gibi, bu nevi riyaları tespit edip gidererek ihlâsı elde etmek sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Ancak ciddi bir seyr u sülûk ve mücahededen sonra Allah’ın tevfik ve inayetiyle bunda muvaffak olmak mümkündür. Ne zaman ki ruh güneşi doğar ve nefse büsbütün galebe ederse, ancak o zaman ihlâs tabii bir meleke haline gelir.
Bu bakımdan amel etmek, hususan kâmil bir mürşidin denetimi altında amel etmek, son derece hayatî bir önem arz eder.

Şeytana Bayram Ettirmek

Bazı kimseler, “ben bu kadar ince işlerle uğraşamam, uğraşsam da başa çıkamam” deyip ameli terk ederler. Şeytanın tam istediği de işte budur. Bu suretle şeytan adım adım ilerleyen tuzaklarının sonucunu almış ve asıl hedefine ulaşmış olur. Çünkü ortada bir amel olduğu zaman, her an o amelde ihlâsı gerçekleştirme imkanı mevcuttur. Ayrıca, amel ederken nefsiyle mücahede eden kimseler hem büyük cihat sevabı alırlar, hem de Allahu Tealâ’nın teminatı altına girerler. Zira Allahu Teâla Hazretleri, “Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz.” (Ankebut, 69) diye vaadetmiştir.

İşte bu durum şeytanın uykularını kaçırır. Hiçbir uğraş vermeden ameli terk eden adamın hali, düşmana tek kurşun dahi atmadan teslim olan ve ömrünün sonuna kadar zilletle yaşayan adamın haline benzer.

İhlâs konusu amelin özü ve en birinci şartı olması sebebiyle, sık sık bu konunun sohbetinin yapılması gereklidir. İhlâsla ilgili sohbetler dinlemeli, kitaplar okumalıdır. Bu mevzuda okunacak en güzel kitaplardan biri de, İmam-ı Gazzalî k.s. Hazretleri’nin İhya-i ulumi’d-Din adlı eseridir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
ibadetler, ki, nice, var


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Nice Nice Yıllara Sevgilim. . . Sevda Amatör Şairler 11 08 Temmuz 2021 21:43
Nice Nice Yıllara Sevgilim. . . Sevda Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 5 25 Aralık 2010 01:11
Nice Yıllara j*b'mmm :* lolaBunny Tebrikler & Kutlamalar 31 11 Aralık 2010 22:57