IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

3Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 26 Ekim 2011, 23:08   #21
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Destanlar, Efsaneler (Anlatmalar)


Destanlar belli bir konuyu ele alarak yazılır, söylenir. Okuma-yazma bilmeyenler ya hafızalarına yazarlar veya birilerine yazdırırlar. Destanlar sekiz, on bir ve on dört heceli olabiliyor. En çok görüleni on bir heceli olanlarıdır. Toplumu etkilemiş olaylar konusunda yapılmış destanlar uzun süre akılda kalır. Eskiden özel toplantılarda veya sohbetlerde destanlar okunurdu. Bu okunuşlar, bu olayları hatırlamaya vesile olurdu.
Sandıkçı Şükrü Destanı Sene bin üçyüz yirimi tamam
Rize şehrinde okundu ferman
Dünyada kimseye kalmadı iman
Bu fani dünyaya itibar olmaz

Mahfume sebebdur Perilizade
Yapmadı tapuyu düştü inade
Görende paşayı uğrar feryade
Korkusundan çünkü dermanı olmaz
Mutasarrif paşa gazaba geldi
Yaktı kayığımı ciğerim deldi
Ol saat bilun sandıkçı geldi
Görünce ateşi aklum oynadı
Ciğerum tutuşti aklum oynadı

Kale yokuşunda sipere yattum
Hükümete şehre çok tüfek attum
Tatlı yemeğume zehiri kattum
Zulumsuz eşkıya tövbekar olmaz
Ağlama validem ettuğum çoktur
Yiğitlik naminda eksuğum yoktur
Senden kayır beni acıyan toktur
Yaktuğum canların hesabı yoktur.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 26 Ekim 2011, 23:08   #22
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Ninniler


“Melekler dolanur bu kuyti yere
Gün kadar güzel çocuğum uyi
Bi gun hasretiyle içun titrer de
Anarsun bu derun datli uykuyi
Nenni yavrim neni”

“Denuzlerde yuzer kayuk
İçi doli yayun baluk
Beyin kizi sana layuk
Nenni uşağum neni”

“Oğul neni edu yukliyasun
Yukilarundan doyasun
Oğul nenni ede peşuğune
Yukilar gelsun eşiğune” (Yuki: Uyku)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Ekim 2011, 23:08   #23
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Deyimler (Kalıplaşmış Sözler)


- Masti kedi. (Huysuz yaşlı kadınlar için kullanılır. Masti kedi: Dişi kedi.)

- Ander kalasun veya ander kaybana kalasun (Geberesun)

- Abril fafaturası gibi. (Nisanda çıkan kelebek gibi hareketli fakat ömrü az.)

- Dudi kaybana (Manyak)

- Oy cesuleyim sağa.

- Tava dibini yema, duğununde kar yağar

- Araba yikilince yol gösteren çok olur.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Ekim 2011, 23:08   #24
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Atasözleri


- ‘Süleymanlar çoktur ama davutlisi binde bir’

- ‘Haçan bir kız kaçacak, yan basar ayağını’

- ‘İki şoza bir güneli üstüne bir hapsikoli’

(Şoz: Güneş almayan yer. Hapsikoli: Hamsili ekmek.)


Bilmeceler

  • Altı kül, üstü kül
    İçine bir sarı gül
    (Pilekide Mısır Ekmeği)
  • Bir sığ tamiluğa bir kara tavuk,
    Döner o yana, döner bu yana
    (Makoçı)
  • Uzun uzun dervişler,
    Hak yolundan gelmişler
    Bizim evin üstünde ne horonlar etmişler
    (Yağmur)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Ekim 2011, 23:08   #25
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Bakırcılık


Rize’de günümüzde daha çok turistik amaçlı yapılan bakır dövmeciliği hem şekil bakımından hem de dövme sanatı bakımından komşu illerin bakır dövmeciliğinden farklıdır. Rize bakır dövmeciliği daha fazla işçilik isteyen ince çekiç dövmeciliğine dayanır. Başka yerlerdeki gibi iri ve seyrek derbeli değildir.

Rize bakır işlemeciliğinde yayvan güğüm, kazan ve ibrik gibi eşyaların alt bağlantı yerleri geçme-dövme şeklinde daha dayanıklı olarak yapılır. Böyle yapılmayan kazan, güğüm ve ibrik gibi eşyaların alt bağlantı yerleri ters doğru şeklinde dövme yapılarak tamamlanır. Bu bağlantının daha az dayanıklı olduğu Rize’li bakır ustalarınca ifade edilmektedir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Ekim 2011, 23:09   #26
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Ağaç İşçiliği


İklimi ve yapısı gereği çok ve değişik ağaç türlerinin yetiştiği ilimizde el sanatları konu edilince elbette ki ağaç işleri ilk akla gelen, en bol ürün veren bir alandır. Burada ağacın pek çok çeşitleri vardır. Bazıları çok kalındır, yekpare oyularak,oya gibi işlenerek kap kacak ve eşya yapılır. Bazıları yumuşaktır, kolay işlenir, bazılarının sertliğinden ve ağır olmasından yararlanılır. Kızılağaç, kestane, ceviz, köknar, gürgen, dişbudak, ıhlamur, fındık, komar, armut, kiraz başlıca ağaç çeşitleridir.

Bu kadar çeşitli malzemeyi kullanarak, değişik eşyalar yapan ustanın da çok maharetli ve yetişkin olması gerekir. Ağaç işleri ustası, sadece bu bölümde geçen işleri değil bunun yanı sıra evleri ve camileri de yapmakta; oymacılık ve ağaç süsleme sanatlarında da ustalığını ortaya koymaktadır.

Gerdel


Ardeşen’de “Gergen” de denir. Büyükbaş hayvanların yem kabı olarak kullanılan gerdel, ortalama 40 cm çapında ve 35 cm yüksekliğindedir. Kadıdan farklı olarak ağızdan geniş, tabandan dardır. Ağza doğru genişleyen gerdelde genişlik %20 oranındadır. Kadı nasıl yapılıyorsa gerdel de aynı teknikle yapılır. Yalnız hem kadının hem de gerdelin kovan gibi oyularak yapılan şekilleri de vardır. Oyma kadı ve gerdeller için ıhlamur kütükleri kullanılır.

Kadı


Kullanış amacına göre büyük olur, küçük olur, yuvarlak veya yavan olur. Genellikle kestane, köknar ve ıhlamur ağacından yapılır. Kullanıldığı işe göre isimlendirilir. Turşu kadısı, yağ kadısı, minci kadısı, tuz kadısı vs.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Ekim 2011, 23:09   #27
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Kayık


Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çokça rastlanan bu küçük balıkçı teknesi, yöremizde amatör balıkçılık yapmakta kullanılmaktadır. Sağlam olması için yapımında kestane ağacı kullanılır. Önce ince kasnak denilen iskeleti yapılır. Daha sonra da iskeleti dıştan örten tahtalar çakılır. Kayığın alt kısmındaki ağaca “kayak” denir. Üst yakalarda kürek ipinin takılacağı karşılıklı takaçlar yerleştirilir. Arka kısma takılan seyyar manivelalı tahta(dümen), kayığın hareket halindeki yönünü ayarlamaya yarar, orta bölümde bırakılan boşluk, depo olarak kullanılır. Üst döşemeler, av malzemelerinin korunması ve oturmak içindir. Dört mden on mye kadar değişik uzunluklarda yapılan ve bugün de çokça kullanılan bir deniz aracıdır. Karadenizlinin sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yer tutar.


Konsol ve Sandık


Konsol genellikle ceviz doğramadan yapılmaktadır. Yaklaşık bir m yükseklikte bir sandık görünümündedir. En üstte iki veya üç sürme bulunur. Bu sürmeleri genişlemesine iki veya üç sürme daha takip eder.

Koppa (Kepçe) ve Kuzi (Kaşık):


Günümüzde de kullanılan odun kepçe (Koppa), kaşıktan biraz daha büyük ve sapı daha uzundur. Sulu yemeklerin karıştırılmasında, dağıtılmasında kullanılır. En makbulü şimşir ağacından yapılandır. Komar odunu, karaağaç ve gürgen ağacından da yapılmaktadır. Küçüklerine kaşık denir. Oyma ve süsleme sanatlarının en güzel örneklerini bazı kaşık ve kepçelerde görmek mümkündür.

Yukarıda verilen örnekler dışında ilimizde ağaç işleri olarak Ozaşe (Ezmelik), Tepuri (Sofra Sağra, Ekmek Teknesi), Kuli (İskemle), Mangana (Dibektaşı Tokmağı), Delme Kovan (Gunni), Yayık, Kulek, Kot ve Ölçek gibi ürünler de yapılmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Ekim 2011, 23:09   #28
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Ağaç Oymacılığı ve Ahşap Süslemeciliği


Rizeli, ev, cami ve nayla gibi yapılarını yaparken sadece ihtiyacını gidermekle kalmamış, bunların güzel olmasını da istemiştir. Devrin ustaları eserlerini yaparken bu yapılarda simetri ve mükemmellik gibi estetik unsurları ihmal etmemişlerdir.

Ağaç oymacılığı ve ahşap süslemeciliği genellikle ahşap ev eşyalarında, camilerde, evlerde, nayla (Serender veya seslender) gibi yapıların çeşitli bölümlerinde kullanılmıştır. Ev eşyalarında şimşir, armut, dut gibi sert yapılı ağaçlar tercih edilmiştir. Ev, nayla ve camilerde ceviz, kestane, karaağaç ve kiraz kullanılmıştır.



Sepetçilik ve Hasır Örme


Arazi yapısı yüzünden taşımacılığın büyük bir bölümü sırtta , sepetle yapılmaktadır. Hatta öyleki sepeti yerde durdurmak için bile sivri ayaklar kullanılır. Sepetin çeşitli şekilleri olmakla birlikte genelde iki ayaklıdır ve sırta alınması için iki bağı vardır. Kestaneden yapılanları daha dayanıklı olsa da büyük çoğunluğu fındıktandır.

Hasır ise mısır koçanının yaprağından örülerek veya saz bitkisinden yapılır. Eskiden beri iskemle örücülüğü mevcuttur. 1940’larda ise daha da geliştirilerek atölyeler açılmış , hasır koltuklar, çantalar vs. örülmüştür. Ancak şimdilerde sınırlı sayıdaki atölyelerde yapılmaktadır. Bugün yapan kişiler söğüt çubuğu da kullanarak plaj ve piknik sepetleri örüp, turistik eşya olarak satışa sunmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Ekim 2011, 23:09   #29
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Rize Bezi Dokumacılığı



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Geçmişte Rize’de en yaygın el sanatı dokumacılıktı. Kenevir ipliğinden dokunan bu bezler , iç çamaşırı yapımında kullanılırdı. Dokunan Rize bezleri bir çok dış ülkede alıcı bulurdu. Ancak, Cumhuriyet döneminde kenevir üretiminin giderek yerini çay üretimine bırakması ve dokumalarda pamuk ipliğinin kullanılmasıyla dokumaların nitelikleri de değişmiş, İlde kenevir üretimine dayanan dokumacılık giderek azalmıştır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Kenevir ipliği ile dokunan bezler teri çabuk kuruttuğu, havsız olduğu için alıcısı çoktu. Pazarın geniş olması kenevir üreticiliğini de yaygınlaştırmıştı.Genel olarak Rize bezi diye bilinen bezlerde (feretiko, keten, şut bezi) daha çok kenevir ipliği, kimilerinde de pamuk ipliği kullanılıyordu.

İl dışından sağlanan pamuk ipliği ile peştamal ve peçete, hayvancılıkla geçinen dağ köylerinden sağlanan yün ipliği ile şal denilen kaba kumaşlar dokunuyordu.

Son yıllarda dokumacılık diğer illerden getirilen hammaddeyi Rize’de bulunan birkaç atölyede işleyerek günümüz modasına uygun olarak varlığını devam ettirmeye çalışmaktadır.

Çorap Örme



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Çorap, özellikle de Hemşin çorabı aranan el sanatlarımızdandır. Çeşit, model ve desen açısından zengin bir el sanatı ürünüdür. Ama temelde iki ve tek telli diye ayrılır. Tek telli olanlar yani renksiz olanlar genelde erkek içindir ve boyları fazla uzun olmaz. Bayan çoraplarının da yine kısası vardır. Ama genelde uzundur. Eskiden yünden yapılırmış ve renkleri de boyanarak elde edilirmiş ama şimdi orlon iplerle aynı desenlerde yapılmaktadır.

Sepetçilik ve Hasır Örme


Arazi yapısı yüzünden taşımacılığın büyük bir bölümü sırtta , sepetle yapılmaktadır. Hatta öyleki sepeti yerde durdurmak için bile sivri ayaklar kullanılır. Sepetin çeşitli şekilleri olmakla birlikte genelde iki ayaklıdır ve sırta alınması için iki bağı vardır. Kestane çubuğundan yapılanları daha dayanıklı olsa da büyük çoğunluğu fındık çubuğundandır.

Hasır ise mısır koçanının yaprağından örülerek veya saz bitkisinden yapılır. Eskiden beri iskemle örücülüğü mevcuttur. 1940’larda ise daha da geliştirilerek atölyeler açılmış , hasır koltuklar, çantalar vs. örülmüştür. Ancak şimdilerde sınırlı sayıdaki atölyelerde yapılmaktadır. Bugün yapan kişiler söğüt çubuğu da kullanarak plaj ve piknik sepetleri örüp, turistik eşya olarak satışa sunmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Ekim 2011, 23:09   #30
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Rize ili arşiv




Halk Müziği


Rize halk müziği kemençe, tulum gibi çalgılar ve türküler etrafında şekillenir. Karadeniz türküleri kendine has özellikleri sayesinde hemen fark edilirler. Türküde 4 mısra vardır. İkinci mısra ile 4. Mısra kafiyelidir. İlk iki mısra ile son iki mısra anlam bakımından bağımsız olduğu gibi bağımlı olanları da vardır.

Türküyü bir kişi söyleyebileceği gibi bir çok kişi de birlikte söyleyebilir. Sevdalık türküleri, gurbet türküleri, en çok görülenlerdendir. En önemlileri, atma ve karşı beri atma türküleridir. Atma türkü tek taraflıdır. Karşı beri Atma Türkü ise iki kişi arasında olur. Türküler beyitler (ikili) halinde olduğu gibi 4'lü kıtalar halinde de söylenir. Günlük hayatın akışı içinde herkes atma türkü söyler. Kız-Erkek, Kadın-Kız, Baba-Evlât, Gelin-Kaynana, Gelin-Kayınbaba, Karı-Koca, arasında söylenen atma türküler yaygındır.

Atma Türküler her konuda söylenir ve anında ortaya çıkar. Önceden bir hazırlık yoktur.


Kemençe



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Kemençe, biri Osmanlı Müziğinde, diğeri Karadeniz yöresi halk müziğinde kullanılan iki ayrı yaylı çalgının ortak adıdır. Bunlardan ilki için yirminci yüzyılın ortalarına kadar kullanılan "armudî kemençe", "fasıl kemençesi" gibi adlar, artık yerini "klasik kemençe" adına bırakmış gibi görünmektedir. Bir halk çalgısı olan ikincisi ise, "Karadeniz kemençesi" olarak anılır. “Klasik kemençe”, 40-41 cm boyunda, 14-15 cm genişliğinde küçük bir çalgıdır. Yarım armudu andıran gövdesi, elips biçimindeki burguluğu "kafa" ve sapı "boyun" tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak yapılır.

Göğsünde, yuvarlak kenarları dışarıda kalmak üzere D biçiminde iki iri delik bulunur. Çalgının arka tarafında bir "sırt oluğu" vardır. Çalınırken kuyruk takozu sol dize, burguları göğse yaslanarak düşey konumda tutulan ya da iki diz arasına konan kemençenin telleri, tuştan 7-10 mm yüksektedir. Çünkü sesler, telli çalgıların çoğunda olduğu gibi tellerin üstüne parmak uçlarıyla basılarak değil, teller tırnakla yandan hafifçe itilerek elde edilir.

“Karadeniz kemençesi”nin burguluğu, boynu ve gövdesi de tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak yapılır. Ama biçimi bütünüyle farklıdır. Diğer bütün halk çalgıları gibi, “Karadeniz kemençesi”nin de standart ölçülerinden söz etmek güçtür. Ama günümüzde, uzmanların ve profesyonel yorumcuların kullandığı “kemençe”ler genellikle 56 cm uzunluğundadır. Kenarları dik ve sırtı düz olan gövde çoğunlukla erik veya ardıç ağacından yapılır. Köknar veya ladinden yapılan göğüs oldukça incedir.

Tellerin eşikle iletilen basıncına dayanabilmesi için göğüs bölümüne, boylamasına bir çıkıntı yapılarak kubbe şeklinde form verilir. Burgular, oldukça küçük olup, burguluğa ön taraftan girer. Teller tuşa çok yakındır. Çünkü “Karadeniz kemençesi”, tellerin üzerine parmak uçlarıyla basılarak çalınır. Çalgıcı, ayakta ise çalgıyı sol eliyle havada tutarak, oturuyor ise dizlerinin arasına dayayarak çalar.


Tulum



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Tulum ekseriyetle bölgenin dağ köylerinde kullanılan bir çalgıdır. Daha çok oğlak derisinden yapılmaktadır. Kimi yörelerde “Gada” olarak adlandırılmaktadır.

Genellikle düğünlerde, şenliklerde ve yol havalarında (yaylaya çıkış) çalınır.

Tulumun Yapısı:


Dudula (Lülük=Ağızlık


Tulumu şişirmek için kullanılan dudula; yuvarlak bir ağacın içi delinerek yapılır ve hava geriye kaçmasın diye çalgıcı dudulanın ağzını dili ile kapatır veya ağız kısmının iç tarafına naylon`dan bir kapak yapılıp raptiye ile tutturularak havanın geri gelmesi önlenir.

Son zamanlarda bu işlem lülük ağzına konan bilye sayesinde yapılıyor hatta tulumcular türkü bile söyleyebiliyorlar.


Gövde (Deri Kısmı


Tulumun gövdesi genellikle oğlak derisinden yapılır. Oğlağın özellikle bir yaşında olmasına dikkat edilir. Çünkü bir yaşından küçük olan oğlakların derisi yumuşak (taze) olduğundan çabuk deforme olur. Oğlak kesildikten sonra derisi çok dikkatli bir şekilde delinmeden tulum olarak çıkartılır.

Suyla karışık ateş külünde 2-3 gün bekletildikten sonra tüylerin dökülmesi sağlanır ve tabaklama işlemi yapıldıktan sonra baş tarafı ve arka kısmı içeri gelecek şekilde tersten sıkıca bağlanır. Ön ayaklarının birine dudula bağlanarak şişirilip asılır.

Kuruduktan sonra sürekli yumuşak kalması için badem yağı yada gliserin sürülür. (yağ ile bakım yapılmadığı süreçte deri kuruyup çatlar ve hava kaçırır bu yüzden tulum özelliğini yitirir) Tulumun- cephesinin güzel görünmesi için üzerine değişik renk ve desenlerle kılıf yapılır.




Nav (Ses Veren Kısım)


Tulumun en önemli kısımı nav`dır. Kelime, köken olarak Farsça’da içi oyulmuş odun manasına gelir. Şekil olarak hafif kıvrık boynuzu andırırlar. Nav özellikle şimşir ağacından yapılır. Yaklaşık 40 derece eğri şimşir ağacının içini düzgün bir şekilde oyduktan sonra analıklar dediğimiz delikli 10mm çapında boruları ve kamıştan özel olarak yapılan Çibu (Çimon=Çibun) dediğimiz sipsi`ler özenle ve düzgün şekilde nav`a yerleştirilir. Ekseriyetle çibular yan yüzeylerinden 5 delikli olup bu delikler Nav'ın üst yüzüne yani tulumcunun parmaklarını oynatacağı bölüme bir çift olarak yerleştirilir.

Çibu yapılırken kamış veya tahıl sapı boğum yerinin bir tarafından diğer tarafın dıştan boğum yerinden içten kesilir. Bu uçta boğum yeri kalacağından kapalıdır, diğer uç açıktır. 16-17 cm boyunda bir boru elde edilmiş olur.

Açık uç hafif meyilli olarak düzeltilir. Kapalı kısma doğru borunun bir kısmı çakı ile inceltilerek sesin, hava geçişi ile temini sağlanır. Bu borunun üçte bir kadarı üstte kalması şartıyla ikişer santim arayla 5 adet delik açılır. Böylece yapılan çibular bu şekilde yanyana bağlanıp navın içine yerleştirilir. Burada önemli olan iki adet çibunun da aynı sesi vermesidir. Sesler ayarlandıktan sonra navı tulumumuzun diğer koluna bağlıyoruz ve tulumumuzu şişiriyoruz. Hava tazyikinden doğan güçle sipsilere gelen baskı sesin çıkmasına yol açar, parmak vuruşları ile ses notalara dönüşür.

İyi tulum çalabilmek için müzik bilgisinin yanı sıra iyi bir kulağa ve kuvvetli nefese sahip olmak gerekir.

Kar'aşın: Navın son kısmındaki boynuza verilen isimdir.

Goda


Tulumdan üflenen eğri boruya denir. Avrupalıların gayda demeleri ile goda arasında muhakkak bir bağlantı vardır. Bu isim ta Kelt'lerden kalmış olabilir. Eski Bulgar kavimleri Türklerle kardeş kavim olmalarının neticesi olarak kelime Türkçe kökenli de olabilir.

Tulum, yöresel bir çalgı olmasının yanı sıra son zamanlarda çeşitli müzik türleri ( pop, rock ve protest müzik) içerisinde de kullanılmaya başlandı. Tulumu başka ülkelerde görmek de mümkün. Örneğin: Bulgaristan ve Yunanistan`ın bazı bölgelerinde görebilirsiniz. İskoçya ve Kuzey İrlanda`da şekil olarak biraz değişik olmasına rağmen ses olarak hemen hemen aynı olması dikkat çekmektedir. Bugün Çayeli’nden başlayarak Pazar, Ardeşen, Hemşin, Çamlıhemşin, Fındıklı, Arhavi, Hopa, Şavşat, Yusufeli, İspir ve Giresun`nun Şebinkarahisar ilçesinde düğün,bayram ve eğlencelerde kullanılan nefesli bir halk çalgısıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
arşiv, ili, rize


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
vBulletin 3.5.x Code Mods - Extensions - Plugins Arşiv 60 MB lik Dev Arşiv alpsi vBulletin Sorunları ve Çözümleri 1 01 Nisan 2009 03:34
Yüz bin kişilik arşiv! Angel Kültür ve Sanat 0 13 Aralık 2008 12:45
SQL VE TQUERY Dev Arşiv... Freak Windows 9 24 Nisan 2007 20:30