IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 18 Mart 2006, 19:22   #1
PuSAt
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Çanakkale




Güneşlerin Gömüldüğü Topraklar

Çanakkale Şehitleri bu yıl doksan yaşında.
Yıl 1915… Öyle güzeldi ki gittikleri yerler bir daha dönmediler…Bir gül bahçesine girer gibi kara toprağa girenlerin, vatan sevgisinin anıtlaşan kahramanlarının yorgan olup örttüğü topraklarda, dur diyebilen iradenin destanlaşan öyküsü, sahibini arayan mektuplar gibi duruyor.
Bu vatan için ölenleri 90. yılda hatırlamak bizim vefa borcumuz. İnsanların şehitliğe, toprakların vatanlığa yükseldiği yerler, Gelibolu artık bir gül bahçesi…
Yurdumuzun değerini, özgürlüğümüzün bedelini anlatan milli onurun anıtlaşan tabyaları, bir hilal uğruna ikiyüzelli bin güneşin battığı yer. Güneşlerin gömüldüğü topraklara sarılmak onları kucaklamak zamanıdır.
Kurtuluş Savaşı’nın önsözünü, Çanakkale’yi okuyalım. Hasta adamın içindeki devi uyandırdığı yer, size de büyüklüğünüzü anlatacak. Bir şehitlik önünde durup gözlerinizi kapatarak; Osmanlı’nın, kuğunun son ötüşü muhteşemliğindeki final sahnesini, Çanakkale mahşerinin kahramanlık tablolarını seyre dalın. Yeryüzünün bu eşsiz savunma destanı yanı başınızda yaşandı. Tarihin gözlerine bakın orada. Kendinizi göreceksiniz.
Kendi payımıza düşecek dersi almanın zamanı artık geldi sanırız. Onlar boşuna ölmediler. Bize bir vatan ve eşsiz bir destan bıraktılar. 90. yılında bu destanı yeniden okuyalım. Onların soluduğu havayı paylaşalım. Milletçe Çanakkale ruhunda buluşalım. Onları tarih kitaplarında unutmayalım.
Hayatlarının ilk baharında düşman dalgalarına sıradağ oldular. Dağ dağ duruyorlar Gelibolu’da.
Kararan ufuklarına milletin, güneş olup doğdular, ışık ışık duruyorlar Gelibolu’da.
Vatan sevgisinin doruklarına tırmanmak için Çanakkale’yi yaşayın. Verilecek bir gülünüz varsa, şehitlerimiz toprak ananın kucağında, sizin için duruyorlar Gelibolu’da!
Doksan yıldır unutulmuş, boynu bükük bırakılmış, muzaffer orduların şehitlikleri, dünyanın diğer ucundan gelen Anzakların mezarları kadar göğüslerimizi kabartmıyordu. Ancak bu sene farklı bir hava var. Adeta bir Çanakkale romantizmi doğmuş durumda. Anadolu Gelibolu’yu bir ziyaretgâha çeviriyor.
Çanakkale Şehitleri, AB’ye girmeye çabaladığımız şu kritik tarih safhasında, muhtaç olduğumuz milli şuurumuz için imdadımıza yetişiyor. Milletimizi şehitlerimiz eğitiyor. Şehitlerimiz vatanı beklemeye devam ediyor. Biz de bu sayımızda ağırlıklı olarak Çanakkale Savaşlarına yer ayırdık. Çanakkale Savaşları’ndan aktardığımız hikayelerde Çanakkale Şehitleri Tanıtma ve Araştırma Derneği’nin çalışmalarından yararlandık.
Menmet Akif’in, harp edebiyatının emsalsiz örneği Çanakkale Şehitlerine şiirini hafızalarımıza kazıma, şuurunu sindirme zamanıdır. Öyle ki, halen o şiir aşılamamıştır. Belki de yazılışındaki ihlası, samimiyeti hatırlamak gerekir. Arabistandan dönecekken Akif, zafer haberini alır. Trene biner ve gelirken yazar. 1915’te yazılan şiir toplantılarda binlerce kez okunur. Ama yayınlanmaz. Akif Bey, ancak 1924 yılında yayınlar bu meşhur şiirini. Zira 1915-1924 tarihleri arasında Çanakkale’ye dair yazan herkese devlet telif hakkı ödemektedir. O dönemin hummalı Çanakkale şairlerinden birisi de, şiirini bu sayıda yayınladığımız Nazım’dır. 1924 yılında bu uygulama kaldırılır. Çanakkale diye coşan kalemler birden susar. Ve Akif o zaman devreye girer. Sebilürreşad’da birinci sayfadan bu muhteşem şiir ilk kez yayınlar.
İşte, Akif’in yoldaşları, Anadolu Çınarları 90. Yıl Çanakkale Zaferi Kutlamalarına karınca kararınca bir katkıda bulundu. 90. Yıl Çanakkale Marşı’nın sözleri Yazı İşleri Müdürümüz tarafından yazıldı. Ayrıca İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’in şahika eseri “Çanakkale Şehitlerine” şiirinin klip haline getirilmesinde de önemli katkısı oldu. Marş ve klip 18 Mart törenleri için tüm okullara ulaştırıldı. Bir örneğini de okuyucularımıza hediye ediyoruz. Ayrıca cd içerisinde, yine dergimizin grafikeri Ramazan Türkmen tarafından tasarımı yapılan, koordinatörlüğünü Osman Arslan’ın yaptığı ve bir bilim adamları grubu tarafından hazırlanan bir güldesteye dönüşen “Çanakkale Savaşları Albümü”nden örnekler de sunuluyor. Bu kültürel değeri yüksek hediyemizin tarih içerisinde layık olduğu değerlendirmeye kavuşacağı inancındayız

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 18 Mart 2006, 19:23   #2
PuSAt
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Çanakkale Zaferi

Tarih boyu sayısız savaşlara katılmış, bu savaşlarda çok şanlı zaferler kazanmış bir milletiz. Bu savaşlarda kimi zaman kendimizden kat kat fazla askere sahip yenilmez zannedilen orduları yenmiş, kimi zaman alınmaz zannedilen kaleleri almışız.
Çanakkale Savaşı katıldığımız,Çanakkale Zaferi de kazandığımız bu savaş ve şanlı zaferlerden sadece birisidir ve bu savaşın diğer savaşlardan ayrı bir özelliği vardır.
Bu savaşta;atalarımızın bize emaneti olan bu şehitler, gaziler ve kahramanlar diyarı, medeniyetler beşiği ülkenin düşman eline geçmesini engellemek,hak ve hürriyetlerimizi korumak için çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, kadın-kız hep birlikte savaştık. Bu savaşta önemli olan can değil bütün bir vatandı. Vatanı korumak için ne mal, ne can, ne de kan düşünüldü. Verilen 254.000 şehit ve geride sakat, öksüz, dul, yetim kalan sayısız gazi bunun en iyi göstergesidir.
Çanakkale binlerce şehidimizin kefensizce yattığı yerdir.Çanakkale Savaşı bütün bir Türk milletinin nabzının birlikte attığı yerdir.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucususu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen bu savaş;Atatürk’ümüzün gerçek komutanlık ve askerlik kabiliyetinin de herkes tarafından görülüp kabul edildiği bir savaş olması yönünden de çok önemlidir.
Mustafa Kemal Atatürk,bütün komutanlık destanını, askerlik dirayet ve bilgisini Çanakkale Savaşı’nda göstererek Anadolu’nun ebediyen Türk vatanı olarak kalmasını sağlamış, bu konuda bilgisi,korkusuzluğu, savaşma gücü,yönetme kabiliyeti ile dost düşman herkesin takdirini kazanmıştır.
Çanakkale Zaferi aynı zamanda Milli Mücadelenin de kıvılcımı olmuş, bu kıvılcımlar bağımsızlık ateşini daha bir körüklemiş,vatanımıza göz dikenler bu ateş içinde boğulmuştur.
Bizlere düşen görev, ecdadımızın kıymetini bilmek, onlara her zaman ve her yerde saygı duymak,onların bize emaneti olan bu güzel vatanı kıyamete kadar korumaktır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 18 Mart 2006, 19:24   #3
PuSAt
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Savaşını Kazandıran Yüksek
Karakteri

Bomba sırtı olayı (14 mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı şüpheler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor fakata nekadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur’an-ı Kerim okuyor ve Cennet’e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
İşte bu yüksek ruhun sahiplerinden birkaç tanesi:A-ÇANAKKALENİN MEŞHUR BOMBACISI
MEHMET ÇAVUŞ.Cenkbayırı ve Seddülbayır muharebelerinde mehde şayan büyük kahramanlıklar göstererek
düşman tarafından atılan bombaları, patlamadan yine düşmana atmak suretiyle cesaret ve şecaat ve harikaları ibraz etmiş ve nihayet böyle bir bombayı alarak düşmana iade edeceği sırada her nasılsa birden bire infilak eden bombadan sağ elini bileğinden kaybetmiştir.
Hastanede tedavisi sırasında bu kahramanın tabur kumandanına yazıp gönderdiği mektupta ise:
“Sağ kolumu kaybettim. Zararı yok, sol kolum var. Onunla da pek âlâ iş görebilirim. Beni müteessir eden ve yine kıtama iltihakla düşmanla çarpışmama mâni olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır. Hastaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni maruz görünüz, affedersiniz muhterem kumandanım”.
İşte bu sözler Çanakkale’yi geçilmez kılan vatan sevgisinin öz tarifidir. Bu sözlerin sahibi kahraman Mehmet Çavuş şimdi nerede? Hâlâ cenkbayırı cesarettepe’de nöbette…
MEHMET ÇAVUŞ ANITI
Cesaret Tepe’de yükselen ve 600m2 lik bir alanı kaplayan bu anıtın, 1919 yılında önce yeni belirlenmiş, 1928 yılında 10 Jandarma Er Eğitim okulu tarafından anıt yapılmış ve 1934’de özel idare tarafından bugünkü durumuna getirilmiştir. Anıt, mermerden yapılmış olup, Milli Park Müdürlüğünce bakımı yapılmaktadır. Kitabelerinde; Boğazın zorlandığı tarihler ile düşmanın ilk çıktığı ve çekildiği tarihler yazılır.İKİ DEFA DOKUZ YARA ALIP BİR KOL
VEREN SUBAYO, Kumkale’yi işgal eden düşman müfrezesine karşı 26 Nisanda taarruz eden 31. Alayın 10. Bölük kumandanıdır ve alayın en son kanadında, düşman tarafından tahrip edilmiş ve susturulmuş orhaniye Tabyası üzerinden düşmanın yanına doğru taarruz vazifesi almıştır.
Orhaniye Tabyasına doğru giriştiği giriştiği taarruz esnasında çokça ateş tutan ve aşılmasını zor olan bir yere gelince burasını bölüğünden önce kendi aşmak ve ileriden vereceği işaretle ellerini kendi bulunacağı hatta yaklaştırmak istedi. Sıçramazdan evvel bölüğüne bu yolda emir ve talimat verirken “Arkadaşlar! Şimdi ben karşıya sıçrıyorum. Yolu geçersem, oradan vereceğim kumanda ve işaretim üzerine bütün bölük sıçrayınız. Şayet ben yoldan atlarken şehit olursam, nâşım size siperdir, atlayıp geçiniz ve beni Orhaniyeye kadar behemehal götürünüz.” Diyede ilave etti.
Bu kahraman Üsteğmen Şevkettir. O Türk kumandanların kısa tarifi.
Üsteğmen Şevket yolun karşısına geçmiştir. Fakat hafif bir yara almıştır. Askerlerini de o tehlikeli yerden hiçbir yara almadan geçirmeyi başarmıştır. Şevket bey başka bir çatışmada aldığı ağır yara neticesinde uzun süre hasta hanede tedavi görmüştür. Üsteğmen Şevket sizler iyiki vardınız ki bizler varız.
Herbiri başlı başına birer kahraman olan vatan aşığı bu erlerin imanları neferleri olup. Her nefeslerinin beklide son nefesleri olduğunu bile bile Allah Allah haykırışlarıyla düşmana birken bin gözükmüşler, her mermi onlar için cennetten bir sunmuş. Toprak Mehmetçik, Mehmetçik toprak olup kucaklaşmış Çanakkale’yi. Hiçbir güç ayıramamış ikisini birbirinden. Nice kahramanların ördüğü iman duvarı ardındaki siperler mezar olurken mehmedime, mehmedim olmuş siper bir diğerine. Acaba hangi tarih şahit olmuştur böylesine? Mehmedimin ruhuyla gökyüzüne yazdığı
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ ibaresine…

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 18 Mart 2006, 19:28   #4
PuSAt
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



8 Mart Üzerine Birkaç Söz

Biz de bilirsiniz ki; toplumları ayakta tutan,onları diri ve dinç kılan,milli şuurlarını oluşturarak kalabalıkları sürü olmaktan kurtarıp,zayıf iradelileri sağlam düşüncelerle granitten daha sağlam hale getiren değerler vardır. İnsanın aklını başına getiren,onu daldığı derin uykudan uyandıran,ona görev ve sorumluluğunu hatırlatan gerçekler vardır.
En önemlisi de duran kalabalıkları belli bir hedefe doğru şaha kaldırıp koşturan, onları imanla, ilimle, bilgiyle, cesaretle coşturan liderler ve bütün bunları unutulmaktan kurtaran,o günleri yeniden bizlere yaşatan,böylece geçmişle gelecek arasında köprü kurup ileri hamleler yapmamızı sağlayan çok önemli ve çok güzel günler vardır.
Türk tarihi yukarıda sayılan gerçekler,liderler ve güzel günler bakımından her milletin tarihinden daha diri,daha zengin,daha şanslı;Türk milleti ise daha şanlı,daha canlı ve daha güçlüdür. İşte biz de bu yazıda geçmişimizi hatırlamamıza vesile olacak, geleceğe bakışımızı önemli ölçüde belirlemeye katkıda bulunacak, toprağın nasıl kanla yoğrulup vatanlaştığını anlamamızı kolaylaştıracak kendimize güvenimizi artırıp geleceğe olan ümidimizi pekiştirecek bir güzel gün olan 18 Mart üzerinde duracağız
NEDİR 18 MART?
18 Mart, imanın küfre, hakkın batıla, hidayetin zillete, mazlumun mağrura, adaletin zulmete, vatanı savunanın saldırgana, aydınlığın karanlığa,nurun kire karşı zaferidir. 18 Mart,çelikleşmiş millet iradesinin, kuvayi milliye ruhunun, asaletin, vatan, millet, bayrak aşkının, geleceğe olan güvenin, hürriyet ve istiklal sevdasının, askeriyle komutanın, eriyle liderin, genciyle ihtiyarın, kadınıyla kızın birlikte yazdığı bir şanlı destandır.
Söz konusu, vatan ve istiklal olunca,öldüğü zannedilen bir milletin bir büyük liderin öncülüğünde yeniden dirilişinin ve şaha kalkışının öyküsüdür,18 Mart.
Dost ve müttefik diye sarıldıklarının bile yalnız bıraktığı bir anda kefeniyle sırdaş olup neslini ve gelecek esilleri kurtarmanın, “Canımı alabilirsiniz,kanımı dökebilirsiniz ama vatanımı asla alamazsınız”, “Hürriyetime ve istiklalime dokunamazsınız”, “Belki öldürebilirsiniz fakat esir edemezsiniz” diyebilmenin adıdır,18 Mart. “Ben bir Türk’üm ve bir kişi bile kalsam size yeterim”, “Ser verilir,sır verilmez”, “Can verilir vatan verilmez” diyen millet evlatlarının ve sadece Çanakkale’de kanıyla toprağı yoğuran 253 bin şehidin emanetidir 18 Mart
ŞEHİT VE ŞEHİTLİK
O şehitler değil midir? Tarihin her döneminde yurdumuzu,milletimizi, kanı ve canı pahasına koruyan, mukaddes vatanımızı vakarla yaşatmak amacıyla ölmesini bilen,şairin deyimiyle “Bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duran”, “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” diye haykırarak kurşunların üzerine düğüne gider gibi giden.
O şehitler değil midir? Asil kanları vatanı sularken rüzgarların terlerini kuruttuğu kişiler. Bedenlerinden anları ayrılırken meleklerle konuşarak ve gülümseyerek ruhunu teslim edenler...
O şehitler ki;
Ruhları yükselirken Rabb’in katına,
Başlarlar ölümsüzlük saltanatına.
O şehitler ki;
Değerlerini yerler bilir,gökler bilir,
Her gece kabirlerine melekler gelir,
Bulutlar geçerken durur,eğilir,
Yağmur taneleri sularıyla serinletir,
Ay ve güneş onları selamlar.
O şehitler ki;
Anlatmaktan aciz kalır kelamlar,
Yaza yaza bitiremez kalemler,
Hülasa;
“Vatan için kurban olandır şehit
Şahadette huzur bulandır şehit” (1),
Hakkın kapısına can atandır şehit,
Her zaman yaşayan,hiçbir zaman ölmeyendir şehit.
ŞEHİTLERE KARŞI GÖREVLERİMİZ
“Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
Canı,cananı,bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda” diyerek, bir elinde ay yıldızlı bayrağı, bir elinde ilahı,yüreğinde imanı, “önce vatan” ilkesini dilinden düşürmeden her şartta kahramanca savaşarak görevini yerine getiren şehitlerimize karşı elbette bazı görevlerimiz vardır.
Kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela olan sırtlan sürülerine karşı Malazgirt’te, Mohaç’ta, Dandanakan’da, Dumlupınar’da, Sakarya’da, Cönkbayırı’nda, Çanakkale’de; göklerin ölüm indirmesine, yerlerin ölü püskürtmesine aldırmadan, top ve tüfekten daha sık yağan mermilerden, güllelerden ürkmeden, korkmadan mücadele ederek namusunu çiğnetmeyen, geride kalanları esaret altında yaşatmayan şehitlerimizi hep hatırımızda tutmalıyız.
Bir hilal uğruna canın feda eden, kanıyla tevhidi kurtaran, ufuklara sığmayan, zırha bürünmüş namert ellerden korkmayan, saikalar parçalarken afakı, zelzeleler kaldırırken amakı, üzerine yağmur gibi yağan bombaları göğsünün üstünde söndürüp etkisiz hale getiren şehitlerimize fatihalar göndermeyi ihmal etmemeliyiz.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan,üzerinde yedi iklim hüküm süren, medeniyetlerin beşiği sayılan,dünyanın kilit noktasında bulunan ve dünyanın gözünü kamaştıran güzelliklerin ocağı kabul edilen bu vatanı bizlere kazandıran aziz şehitlerimizin çok değerli yakınlarına, şehit ailelerine saygıda kusur etmemeliyiz. Onlardan darda ve zorda kalanlara her zaman dost elimizi uzatmalı,o güzide insanları yüreğimizde ağırlamasını bilmeliyiz.
Bir toprak parçasının nasıl vatanlaştığını, devletiyle, milletiyle birlik ve beraberlik içerisinde halkımızın nasıl büyük zaferler kazandığını, aç-susuz, elbisesiz, silahsız, yalnız ; fakat imanlı, inançlı, yürekli, gayretli,vatansever insanımızın ve Fatihlerin,Yavuzların,Atatürklerin komutasında kahraman ordumuzun nasıl şanlı destanlar yazdığını hiç ama hiç unutmamalıyız.
Dünya durdukça ve Türk milletinin bir ferdi olarak yaşadıkça da asla ve asla unutturmamalıyız.
Bu kısa yazımı, Allah devletimize, milletimize,
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabbi!
Senin uğrunda ölen ordu budur Ya Rabbi!
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,
Galip et,çünkü bu son ordusudur İslam’ın!” diyerek dua ve niyazda bulunduğumuz kahraman ordumuza zeval vermesin diyerek noktalıyorum

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 18 Mart 2006, 19:30   #5
PuSAt
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Kendisini Tanıyın ki"

Çanakkale savaşı biteli 21 yıl olmuştu.
Çok şeyin unutulabildiği uzunca bir zaman…
O, bu kadar aradan sonra koca Seyid’i unutmamış,
Kaymakam’a ve mahalli idarenin başındakilere ilk sorduğu sorulardan birisi;
Koca Seyid’i tanıyıp tanımadıkları olmuştı.Orada bulunanların hepsi birbirlerinin yüzüne bakarak,
Tanımadıklarını ifade etmişlerdi. Mustafa kemal Atatürk; “Bana, O yiğidi bulup getirin…
Sizi, O’nunla tanıştırmak istiyorum. Yaptığınız, milletin kahramanlarına vefasızlıktır…
Kendisini tanıyın ki, bu topraklar üzerinde yaşamanın bir bedeli olduğunu bilinsin… diyerek, Koca seyid’in getirilmesini emretti. Koca Seyid’i çok geç buldular. Havran’a getirdiler. Önce Kaymakamın karşısına çıkardılar.
O’na banyo yaptırdılar… Traş ettiler… Nahiye müdürünün elbisesini giydirdiler ve Paşa’nın karşınsa çıkarttılar.
Ama, paşanın beklediği insan değildi O… “Koca Seyid bu elbiseler sana çok yakışmış, onu nereden satın aldın?” diye sorunca (yalan söyleyemedim) demişti. “Paşam sizin geldiğinizi bana haber verdiler. Çok sevindim.
Beni aradığınızı da duyunca dünyalar benim oldu… Bana bu elbiseyi giydirdiler. Kaymakam Bey böyle uygun gördü…”
Bunun üzerine Mustafa Kemal Atatürk, orada bulunanlara sitem ederek;
“Siz! Vatanı için, Milleti için, Namusu için, Canını ortaya koyan insanları bu kadar mı tanıyorsunuz? Eğer siz onları tanımasanız ;
Geleceğinizi göremezsiniz.
Hedeflerinizi bilemesiniz.” der.



"Çanakkale Destanı"

Üçyüz otuz sözüm hakkın kelamı
Padişahın geldi büyük selamı
Enver Bey’in düşman kırmak meramı
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid, ordu gazi olacak

Euzü besmele çektim çıkarken
Köye baktım şöyle yüksek bir yerden
Karargaha koştum üç günde erken
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid, ordu gazi olacak…


Çanakkale Masalı

Hilal şunu nakleder her göğe çıkışında:
Bundan yıllarca evvel İstanbul’un dışında
Üç denizi seyreden bir eski kale vardı.
Yalçın duvarlarını aydınlatırken gurub
Uzaktan bakılınca bu kale bağdaş kurup
Teperle oturan bir devi andırırdı.
En cesur yüreklerde korku uyandırdı.
Nur inerken semadan karanlık mazgallara
Yeşil sarıklı bir pir, bürünerek allara,
Göğsünde bir ay yıldız her geze zikrederdi
“Burası mukaddestir kimse giremez!” derdi
Velinin kudretine inanmayan dört çapkın
Bu kale ettiler köleleriyle akın
Sanki bir an içinde çalkalandı deniz;
“Göster bu kafirlere kudretini ya Rabbi!”
Birden bire yıkıldı kale dağ göçer gibi;
Dört çapkın kölelerle taşlar altında kaldı.
Karanlıklar boşlukta sallanarak alçaldı;
O gece evliyanın ruhu uçtu Allah’a!.
Hiç kimse yaklaşmadı bu kaleye bir daha…


Kendi Cenaze Namazını Kılanlar

Olur mu olmaz mı ? Demeyin…
Babamın dostlarındandı. dimdik yürürdü.
Hani, Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi.
Ben çok küçüktüm. Evimize misafir gelirdi. “Oğul!” diye seslendi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözümüze. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı.Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış,
Sakarya, Dumlupınar da savaşmış. Ancak, İzmir’in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti.Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki ? Şerbet içmek kadar kolaydı. “Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale’de” derdi sık sık.
Olur muydu?
Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar.
Yüzbaşı hücum için emir bekliyor. Bütün askerler süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin… Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyorlar. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor…
“Yavrularım... Aslanlarım… Biraz sonra Cenab-ı Rabb’ül Alem’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim… Haydi! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim…”
Teyemmüm edilir bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı;
“Çocuklarım… Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz…
Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor.
Hem onlar için, hem de vakit varken kendi cenaze namazımı kendimiz kılalım…Kabe karşımızda…”
Arkadan Of’lu Ali çavuş bağırır… “ER KİŞİ NİYETİNE…”
O gün yapılan hücumda, Kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti. Onlar Allah’a verdikleri sözü tuttular…

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
canakkale


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Çanakkale Boğazı - Çanakkale Boğazı Coğrafik Özellikleri Liaaa Genel Coğrafya 0 16 Temmuz 2012 17:00
Çanakkale / Dil Ecrin Marmara Bölgesi 0 28 Ocak 2012 23:49
Çanakkale Sır İl ve İlçelerimizin Tarihçesi 0 29 Ocak 2011 18:15
Çanakkale... blackkurt38 Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 1 29 Şubat 2008 21:06