![]() |
![]() |
|
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kitap Tanıtımları.. KIZILMEYDAN`DAN KIBLEYE Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. İhsan Atasoy / NESİL YAYINLARI AÇIKLAMA Rusya`nın kuzey batısında yer alan bir şehir: Novgorod. Şehir mezarlığında bir Müslüman mezarı. Yönü kıbleye doğru. Başucundaki mermer taşın ortasında küçük harflerle Sofia Valentinovna yazılı. Hemen üzerinde ise büyük harflerle MERYEM ismi. Başarılı bir meslek hayatı ve kariyeri olan Sofia`yı Meryem`e götüren kısa, ama ibretlerle dolu gelişmeler. *** Nikolay İvanoviç. Batı Rusya`nın tanınmış mafya liderlerindendi. Yıllarca yakayı ele vermeden akla gelebilecek her türlü suçu işledi. Ama en yakın ve en güvendiği adamının ihanetine uğradı. Yakalandı ve hapse atıldı. Ancak bu olay Nikolay`ın hayatını kökten değiştirdi. Tıpkı toprağa düşen bir tohum gibi. Dinsizliğin sembolü Kızıl Meydan`dan Kıbleye yöneliş hikayesi. Bu roman, sizin de hayatınızı değiştirecek. ____________________________ Barkod : 9 789752 697331 Ebad : 13,5 x 19,5 cm. Sayfa Sayısı : 144 Özellikler : Book Paper, Karton Kapak. Baskı : Ekim – 2009 Tür : Roman ---------- İffeti Yaşayanlar Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Said Demirtaş / NESİL YAYINLARI AÇIKLAMA İffeti hayatının her saniyesine nakış nakış dokuyan Allah dostları, insanlığa eşsiz iffet tablolarını hediye ettiler. Sözleri ve davranışlarıyla nefis ve şeytanın kurduğu tuzaklardan kurtuluşun çarelerini, en zor ve tehlikeli hallerde “Ben Allah`tan korkarım!” diyerek kurtuluşa ermenin yöntemlerini gösterdiler. Hz. Yusuf`un (a.s.) Züleyha ile olan iffet sınavı. Hz. Musa (a.s.) kıssasından çıkarılan iffete dair on dokuz kriter. Asr-ı Saadetten yansıyan muhteşem iffet sahneleri. Hz. Fatıma validemizden Rabiatü`l-Adeviyye`ye iffete dair ibretlerle dolu hadiseler. Vezirin kızıyla iffet imtihanını elini mumun ateşine tutarak kazanan Muhammed İbn Süleyman. Bitlis Valisi Ömer Paşa`nın talebiyle evinde iki yıl boyunca kaldığı halde kızlarını tanımayan Bediüzzaman. Ve halen yaşanmakta olan iffet örnekleri… İşte elinizdeki kitapta iffet imtihanlarının birçok çeşidi gözler önüne serilip bu sınavı başarıyla kazananlara dikkat çekiliyor. _______________________________ Barkod : 9 789752 697560 Ebad : 13,5 x 19,5 cm. Sayfa Sayısı : 144 Özellikler : Book Paper, Karton Kapak. Baskı : Kasım – 2009 Tür : Din ve İlahiyat ---------- Asr-ı Saadette DERİN FİTNE Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Abdullah Kara / NESİL YAYINLARI AÇIKLAMA Allah Resulü`nün (a.s.m.) Derin Devlet Mücadelesi Her zaman diliminde olduğu gibi Peygamber Efendimizin (a.s.m.) yaşadığı dönemde de fitne ve fesat çarkları büyük bir hızla dönüyordu. İlk vahyin geldiği andan itibaren hak ile batılın mücadelesi de başlamıştı. Fitnenin kaynağında menfaate dayalı düzenin bozulmasını istemeyen güç odakları vardı. Tıpkı günümüzde olduğu gibi. Güç ve otoriteyi elinde tutmak isteyen menfaat ve çıkar grupları, İslâma düşmanlık ortak paydasında birleşmişlerdi. Bu şer odakları başta Resulüllah (a.s.m.) olmak üzere, Müslümanları yolundan çevirebilmek, İslâma meyilli olanları korkutarak caydırmak adına sürekli planlar hazırlayıp uygulamaya koymuşlardı. Kimi zaman korku damarını kullanmışlar, kimi zaman mal-mülk-makam teklif etmişler; başarısız kaldıklarında da hemen dedikodu, yalan, iftira silahına sarılmışlardı. Tıpkı günümüzde olduğu gibi. Asr-ı Saadette Derin Fitne kitabının satırlarında yolculuk yaparken, sadece fitne ateşini değil, o menhus ateşi yakan elleri ve o ellerin sahiplerini daha yakından tanıyacaksınız. İsimler, resimler ve mekanlar değişse de fitnenin karanlık ve derin dehlizlerinde aynı oyunların nasıl ve kimler tarafından, hangi yöntemlerle tezgahlandığına şahit olacaksınız. En önemlisi de, yaşadığımız ve yaşayacak olduğumuz derin fitne tezgahları karşısında nasıl bir yol izleyeceğimize dair önemli ipuçları bulacaksınız. ________________________________ Barkod : 9 789752 697423 Ebad : 13,5 x 21 cm. Sayfa Sayısı : 400 Özellikler : Book Paper, Karton Kapak. Baskı : Ekim – 2009 Tür : İslam Tarihi | |
| ![]() |
![]() | #2 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kitap Tanıtımları.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Türkiye'de de büyük ilgi gören Osman Necmi Gürmen, yeni romanı "Neydi Suçun Zeliha!" ile Everest Yayınları'nda… Kitapları ilk kez Fransa'da Gallimard Yayınları tarafından yayımlanan, ardından Türkiye'de de büyük ilgi gören Osman Necmi Gürmen, yeni romanı "Neydi Suçun Zeliha!" ile Everest Yayınları'nda… Yıl 1095, Haçlı Seferleri... Kaderin bir araya getirdiği farklı dinlere mensup beş kişi Urfa'da güç soruların yanıtını birlikte arıyorlar: Çoktanrılı dinlerde ana tanrıça, güzellik tanrıçası, bereket sembolü olarak yüceltilen kadın, tektanrılı dinlerde nasıl olup da ikinci sınıf bir varlık haline geldi? Kutsal Kitaplardaki; toplumları birbirine düşüren, uğruna savaş verilip kan dökülen "çelişkiler" nereden ileri geliyor? Hazreti İbrahim'in yurdunu, tarihte Peygamberler Şehri diye anılan Urfa yerine, Basra Körfezi'ndeki "Ur" kentine taşıyan anlayışın kaynağı ne? Vicdan ile sevda arasındaki zorlu yolculuk nerede sonlanır? Osman Nemci Gürmen’in usta kaleminden titiz araştırmalarıyla örülü merak dolu bir tarihi roman. Yazar: Osman Necmi Gürmen Yayınevi: Everest Yayınları Sayfa sayısı: 352 Basım tarihi: Mart 2010 Kategori: Roman / Öykü
__________________ Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük. |
| ![]() |
![]() | #3 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kitap Tanıtımları.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. 'Karanlığın Aynasında' bir girdap-roman 'Bu Filmin Kötü Adamı Benim' , 'Bu Kitabı Çalın' kitaplarının yazarı Murat Gülsoy'un yeni kitabı çıktı... Benliğimizin sınırlarını kimi kez gönüllü olarak kaybederiz kimi kez istemeden. Sadece bir başkasıyla değil, bizi saran dünyayla da kucaklaşma, bir başkasında erime çoğu kez bir haz duygusuyla özdeşleştirilir. Oysa acının sınırları tam da burada başlar. ''Kapıdan içeri girdiğimde bu evden bir daha hiç çıkmayacağımı, burada yaşlanıp öleceğimi hissettim. Belki de sadece düşündüm. Sonra bu hayal öylesine kuvvetlendi ki beynim hayalleri hislere dönüştürdü. Gerçekten Ece'nin evinin ortasında değil de bir rüyanın içinde duruyor gibiydim. Biraz zorlasam kendime dışarıdan bakabilecekmişim duygusuyla bir ayna aradı gözlerim...'' (Kitaptan) Murat Gülsoy, bir origami ustası gibi, düz bir kâğıtla başladığı anlatısını katman katman çoğaltarak kahramanlarının ironik dünyasının kederle malul hikâyesini kuruyor. İki boyutlu sandığımız bir dünyanın karanlık dehlizlerine doğru ilerlerken yaklaşmakta olanı hissetmeyişimize şaşırıyoruz. Yarım bir hayatı sol göğsünün üzerindeki akrebin çizgilerinde saklayan bir kadınla aşkı bulduğunu sanan bir adamın yollarının kesiştiği yerde oluşan karanlık yüzeyden yansıyan görüntüleri anlatıyor roman: birbirinin içinde eriyen bedenler, çocukluk korkularında büyüyen genç kızlığın uçucu kıpırtısı, aklın puslu manzaralarında belirip kaybolan umutlar, deliliğin onulmaz dehşeti, karşıtına dönüşmeye hazır duygular, algılar ve hayaller... Karanlığın Aynasında bir solukta okunan ve insanı içine çeken bir girdap-roman. SADECE YAZMAYI DEĞİL 1992-2002 yılları arasında arkadaşlarıyla Hayalet Gemi dergisini çıkaran Murat Gülsoy, 2000 yılından bu yana aynı ekiple elektronik yayınevi altkitap.com’u yürütüyor. Gülsoy, 'Bu Kitabı Çalın' adlı kitabıyla 2000 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı’nı ve 'Bu Filmin Kötü Adamı Benim' adlı romanıyla 2004 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Gülsoy, Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi, mühendislik ve yaratıcı yazarlık dersleri veriyor; sadece yazmayı değil yazmak üzerine düşünmeyi de seviyor. 'Karanlığın Aynasında' Can Yayınları etiketiyle kitapçılarda.
__________________ Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük. |
| ![]() |
![]() | #4 |
Misafir
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Kitap Tanıtımları.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Goa Basım Yayın Basım Tarihi : 05 - 2010 ISBN : 978-605-4353-13-2 Sayfa Sayısı : 176 Aşk kadar kolay değildi hikâyemden çıkan hisler. Bir ileri, bir geri savurdu bedenimi yıllarca. Onsuz olmak, onunla olmaktan çok daha güzeldi. Ne de olsa aşk dediğin, şu yüklediğimiz anlamlardan ibaretti. Belki onu gerçekten tanımış olsam bu kadar sevemezdim. Pinokyo'mdu o benim. Görüntüsünü bulup, içerisine bir ruh yerleştirdiğim… Herkesten ve her şeyden en kolay kaçtığım yerimdi benim. Ne gereksiz hırslara, ne de anlamsız egolarıma karıştırdım onu. Olduğu gibi sevdim, olduğu kadar tattım. O beni sevdi mi diye çok fazla düşünmedim. Benim onu sevmemle, onun sevgisinin ne alakası olabilirdi? O benim sonsuzluğum, ben ise onun için hiç bilemediği biri olmuştum. Sesimi duyuramadım, boğuldum. Sevgimi paylaşamadım, yoruldum. Aşkla beslenip, her seferinde ondan doğru doğdum. Aşkla büyüdüm ve sonunda yoğruldum. Eksileceğim korkusuyla adım atarken çoğaldım. Bu kadar sevebilmenin cesaretiyle ben “ben” oldum. Bir şey gördüm onun gözlerinde. Çok sıcak, tanıdık, aşktan ve varoluştan. Hiç inanmadım biteceğine. Bunu her nefeste dile getirmekten korkmadım. Benim aşkım o olduğu sürece değil, ben var olduğumca vardı… Anlamadı! Seni seviyorum demekle, yanında durmakla aşk olur sandı. Bana bir gün inanmadı, benim sevme tarzıma alışamadı. ---------- Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Lamia Yayınları Basım Tarihi : 02 - 2010 ISBN : 9789944948142 Sayfa Sayısı : 144 Güneydoğu'da yaşanan gerçek bir hayat hikâyesi… Köyün en güzel kızı Semira ile köyün yağız delikanlısı Hasan'ın destansı ve bir o kadar da trajik aşk yolculuğu. Kader bu gençlere farklı bir alınyazısı sunmuştu. Semira, ailesi tarafından hiç sevmediği köy ağasına ailesinin borçları karşılığında satılmak isteniyordu. Köy muhtarı olan babası, parayı kızının mutluluğuna tercih etmişti. Semira'nın çığlıkları, isyanları hapis olarak kaldığı dört duvar odasından öteye geçemiyordu. Semira'nın tek suçu ‘sevmek'ti. Dinmek bilmeyen gözyaşları ile başlamıştı ve hiç bu kadar acımasız olmamıştı: aşk. Bitmek bilmeyen ayrılık Türküleri… Kan davaları… Aşiretler arası ölümcül kavgalar… Törenin ortaya çıkardığı yazgı; tüm ibretliğiyle akıcı bir üslupla okuyucuya ‘Semira' ile sunuluyor. |
| ![]() |
![]() | #5 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Kitap Tanıtımları.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Özet Muhteşem bir "zihinsel işgal"!.. Olağanüstü bir öykü... The New York Times Acının ve coşkunun iç içe geçtiği inanılmaz bir tutku öyküsü!... 250 yıl geçse de asla unutulmaz! Newsweek Venedik! 1700'lerin ortası... Venediğin en eski soylu ailelerinden gelen Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant siyasi geleceği parlak 24 yaşındaki Andrea Memmo... Venedikli bir anneyle İngiliz bir babanın 16 yaşındaki güzeller güzeli kızı Giustiniana Wynne... Birbirlerine tutkulu bir aşkla bağlılar... Ancak Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant Giustiniana'nın annesi ve toplumsal konumları bu derin ve tutkulu aşka izin vermiyor... Ve her biri bir edebiyat şaheseri mektuplarla yıllarca gizlice yazışıyorlar... Yaklaşık 250 yıl sonra Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant yazarın babasının tozlu bir tavan arasında bulduğu bu eşsiz aşk mektupları Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant di Robilant'ın hünerli kalemiyle yeniden hayat buluyor. Venedik'te Aşk - Andrea di Robilant 18. yüzyılda yaşanmış gerçek ve benzersiz bir aşk öyküsünü Venediğin romantizmi eşliğinde günümüze taşıyor... Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. İpek Çalışlar’ın ‘Latife Hanım’ kitabından sonra kaleme aldığı ‘Halide Edib’ yine büyük ses getirecek. Everest Yayınları’ndan çıkan biyografi kitabında Halide Edib’le ilgili bilinmeyen ve karanlıkta kalan birçok nokta aydınlanıyor. İpek Çalışlar’ın son kitabı ‘Halide Edib Biyografisine Sığmayan Kadın’ büyük yankı uyandıracağa benziyor. Özellikle Halide Edib’in tamamı hiçbir zaman Türkçe’ye çevrilmemiş anılarında Atatürk hakkındaki sözleri ise yeni tartışmalar doğuracak türden. İpek Çalışlar, Halide Edib’i kitabında şu sözlerle anlatıyor: "1915 Ermeni tehcirinde sesini yükseltmiş, idam cezasına yüz yıl önce karşı durmuş birkaç aykırı isimden biri. Ali Ayet ve Hasan Zeki’nin annesi. Yüzlerce makalenin, onlarca kitabın yazarı. Aşkın ve hürriyetin her gün yeniden kazanılması gerektiğine inanan, dünya çapında entelektüel bir kadın, Halide Edib...’’ Mustafa Kemal’e Sevdalı mıydı? Peki Milli Mücadele’nin en çetin günlerinde Mustafa Kemal ile Halide Edib arasında bir aşk yaşanmış mıydı? Çalışlar kitabında bu soruya da şöyle yanıt veriyor: "(...) Saygınlığı tartışılmaz bir kadının iki oğlu dahil her şeyi geride bırakıp savaşa katılması oldukça sıradışı bir olaydı. Ankara’ya gittikten sonra Mustafa Kemal ile büyük bir gerilim yaşaması cephe günlerini iyiden iyiye esrarengiz kılıyordu. Halide ile Mustafa Kemal arasında su yüzüne çıkmamış, adı konmamış duygusal bir çatışma yaşanmış mıydı? Falih Rıfkı da "Halide Edib’in Atatürk’le ihtilafı fikir ihtilafı değildir. Halide Edib’le Atatürk ihtilafı bir kadın ve bir erkek ihtilafından başka bir şey değildir’’ diye aktarıyor. Mina Urgan Anlatıyor 1940’lı yıllarda Falih Rıfkı Atay’ın üvey kızı Mina Urgan, Halide Edib’in asistanlığını yapmıştı. Mina Urgan’ın Halide Edib ile yaptığı Mustafa Kemal sohbetlerinden aklında kalan, onun Mustafa Kemal’i hiç sevmediği. Mina Urgan, "Onun yakışıklı olduğunu bile kabul etmezdi. Mustafa Kemal’in güzelliğiyle ünlü elleri için ‘Hiç güzel değildi elleri, kaplan pençesine benzerdi’ diye yazmıştı.” Şapka Kanunu Aptalca Bir Şey Halide Edib ve eşi Adnan Bey’in sinirlerini Türkiye’deki siyasi ortam altüst etmişti. 1925 Mart’ında çift yurtdışına çıkmıştı. 25 Ağustos 1925’te çıkartılan Şapka Kanunu ise Türkiye’yi karıştırmıştı. Manchester Guardian 1925 Kasım’ında Halide Edib ile bir röportaj yaptı ve Türkiye’deki reformlara ilişkin görüşünü sordu. Halide Edib, Şapka Kanunu’nu "Aptalca bir şey’’ diye tanımlamış, kadınlara ilişkin reform çabalarını ise övmüştü. İzmir Suikastı 1926 Haziran’ında karanlık haberler geldi. Mustafa Kemal’e suikast girişiminden söz ediliyordu. Dünya basını olaya geniş yer ayırdı. Mustafa Kemal’in iddianame hazırlanmadan Los Angeles Times’a yaptığı açıklama dikkatleri Halide Edib’e yöneltti. Mustafa Kemal, suikastçılar arasında geçmişte siyasi danışmanlığını yapmış bir kadın bulunduğunu söylemişti. Bu kadın kendisini karşılamaya geldiğinde çiçek buketine yerleştirilen bombayla herkesi havaya uçuracaktı. Ancak yapılan suikasta dair resmi makamlara bilgi verdiği için onun affedileceğini söylemiş, adını vermeden "Yıllardır davamla özdeşleşmiş, zaman zaman danışmanlığımı yapmış bir kadın” diye tarif etmişti. Halide Edib’in yurtdışında olduğunu bilmeyenler bu tariften suikasta dahil olduğunu düşünmüşlerdi. Halide Edib dostu Florence Billings’e gönderdiği mektubunda İzmir suikastına dair şunları yazmıştı: "(...) Gazi davaya bakacakmış. Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir ve diğer ittihatçılar tabii ki her şeyi reddediyorlarmış. Gazi tarafından oldukça hantal düzenlenmiş bir düzmece.’’ Liderliğini Ölümsüzleştirdi Nutuk’un eski harflerle baskısı 1927’de yapılmış, 1928 başında da satışa sunulmuştu. Nutuk’tan sonra anılarını yazan ilk isim Halide Edib oldu. The Turkish Ordeal adını verdiği anı kitabında Mustafa Kemal’i ağır sıfatlarla hırpalarken, liderliğini ölümsüzleştiren satırlara da yer verdi: "(...)1928 yılında Londra ve New York’ta yayımlanan 407 sayfalık The Turkish Ordeal adlı kitabın iki kahramanı vardı. Halide Edib ve Mustafa Kemal. Ona göre Mustafa Kemal, tamamen kalpsizdi. Uyumsuz, sabırsız, sert ve acımasızdı. Kıkırdaması bir kaplanın hırıltısını andırırdı. Çerkez Ethem’in heybetli bedeni ile yan yana geldiğinde gölgede kalmıştı. Bakışlarını, ‘çok soğuk’ sıfatıyla tasvir etmişti. Ellerini de; başkalarının hayatlarını elinde tutan küçük ve acımasız bir aktrisinkine benzetmiş, ince parmaklı, kırışıksız ellerin ‘efemine olmadığını ama bir erkeğe aitmiş gibi görünmediğini’ vurgulamıştı. Halide Edib’in Mustafa Kemal’i diktatörlük eğilimi içindeydi.’’ |
| ![]() |
![]() | #6 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kitap Tanıtımları.. Halide edip adıvar ve Yakup kadri karaosmanoğu bu iki yazarın cumhuriyet öncesi ve cumhuriyet sonrası değişimleri neredeyse yüzseksen derecedir. özellikle halide edip adıvarın meşhur sultanahmet konuşması yokmu bambaşka ama sonrası adeta hüsran. neyse uzatmaya gerek yok yazmak istedim sağdece ... |
| ![]() |
![]() | #7 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kitap Tanıtımları.. “ Manduhai ” Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Meltem Çalıkoğlu, Moğolistan’a giden eğitim gönüllülerinin bir kısım hatıralarını bir araya getirecek roman sürükleyiciliğinde ibret ve bilgi verici bir eser yazdı. “Manduhai,” Türk Koleji’ni birincilikle kazanan bir kız… Ama kendisini köyden gelmiş arkadaşlarından farklı gören, kendileriyle ilgilenen belletmen güleç yüzlü ablaları için bile bunlarda nereden çıktı, der gibi tavır takınan birisi. Manduhai, ilk zamanlarda bir gün yurtta uyuyup kalmıştı, Gül isimli belletmen “Manduhai, iyi misin canım? Arkadaşların etütte… Seni göremeyince merak ettim.” dedi. O ise “İyiyim, bir şeyim yok.” diyerek kalktı ve “Neden merak ettiniz. Benim annem değilsiniz siz, az sonra inerim ben etüde.” diye cevap verdi. Gül gidince de “Bekle belki gelirim.” diyerek CD çalarını aldı, kulağına taktı ve yatağına uzandı. Bir akşam Manduhai hastalanmış ve ateşler içindeydi. Bunu fark eden Gül, sabaha kadar ilaçlar vererek ve ılık suda ıslattığı küçük havluyu alnına koyarak, başında bekledi. Ara sıra sayıklayan Manduhai’nin yanına gelen arkadaşı Battuya “Görüyorum ki, daha iyisin Gül abla bütün gece yanındaydı. Ne kadar şanslıyız değil mi? Annemiz yanımızda değil ama bir melek bizimle…” dedi. Manduhai çok şaşırmış ve duygulanmıştı. Manduhai’nin annesi Tsesge Hanım olanları öğrenince ertesi günün akşamı, pahalı bir kaşmir battaniye ile Gül’ün ziyaretine geldi. Gülün odasının soğuk olduğunu ve onun gayet ince bir battaniye ile ısınmaya çalıştığını önceden fark etmişti. Gül’e “Sen hastalanırsan kızım bu gurbette sana kim bakacak? Annen sayılırım bunu kabul et!” diyerek takdim etti. Manduhai bir ara bir hayal kırıklığına uğramış ve kısa süreli bir bunalım geçirmiş hatta odasını kilitleyip kimseyi içeri almamıştı. O zaman Gül ablası ona teselli edici en güzel sözleri söyledi ve sonra da “Hem sen, kimin ismini taşıyorsun hiç düşündün mü? Manduhai… Kimdir Manduhai? Kraliçe Manduhai, eşi Manduul Han ölünce, ağlayıp sızlanarak bir köşeye çekilmemiş, aksine ülke idaresini ele almış. Moğol tarihinin ilk ve tek kraliçesi olmuş. Hatta ikiz çocuklarına hâmileliği sırasında, patlak vermiş bir savaşa bizzat katılarak kazanmasını bilmiş. Şimdi en zor anlarda bile yılmadan olayların üzerine gitme cesaretini gösteren böyle bir kraliçenin adını taşırken sen nasıl olur bu kadar kolay yılgınlık gösterirsin?” dedi. Türkiye gezisi söz konusu olunca bir öğrenci “Merak edilecek neyi varmış Türkiye’nin? Hem bunlar neden bizim ülkemizdeler? Kesin başka bir planları olmalı” diye bir söz atınca birden Manduhai, “Ne gibi planları olabilir ki? Öğretmenlerimizin evlerini gördük; sadelikten başka neleri var? Sevdikleri ülkelerine, anne-babalarının yanına iki-üç senede bir gidebiliyorlar… Bildikleri her şeyi bize öğretmek için gayret ediyorlar. Şu belletmen Gül ablamızın bizi sevmekten, bize anne şefkati göstermekten başka ne kusuru var? Bir insan yıllarca rol yapabilir mi?” diyerek çıkıştı. Manduhai okulu bitirince, Bulgaristan’daki Amerikan Üniversitesi’nde burslu okuma imtihanını kazandı. 18 ay sonra Gül ablasına bir mektup yazdı: “Canım ablacığım, seni ne çok özledim bilemezsin. Oda arkadaşım Julia çok iyi bir kız. Ona sizlerden o kadar çok bahsediyorum ki, görmediği halde sizleri çok iyi tanır hale geldi. İlk ders günümdü, kendi halinde sohbet eden ayrı ayrı ülkelerden öğrenciler gördüm. Farkında olmadan Türkçe ‘Merhaba’ dedim. Onlar da gülerek bana ‘Merhaba’ dediler. Meğer kendi ülkelerindeki Türk kolejlerinden mezun olmuşlar. Ders hocam Profesör Andrea Türkiye’ye gittik. Hayallerim gerçek oldu. İstanbul’da farklı bir sesle irkildim. Hem yükseklerden, hem de hücrelerimden geliyor gibiydi bu ses. Çevremden bunun ezan sesi olduğunu öğrendim. Ben hayatımda bu kadar tesirli bir nağmeyi ilk defa duyuyordum. İstanbul’a geleli yarım gün olmuştu ama beni büyülemeye yetmişti!..” diyordu. |
| ![]() |
![]() | #8 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kitap Tanıtımları.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. “Oyunculuk uçarılık değil, bilgeliktir” diyerek çılgınlık derecesinde “oyuncul” romanlar yazan Tom Robbins, bu romanda hayatımızı var eden en temel kavramlar hakkında düşünmeye ve insanın doğayla ilişkisinin kopma sürecinin anlatıldığı düşsel / tarihsel bir yolculuğa çağırıyor bizi. Batı’dan Doğu’ya, oradan da Yeni Dünya’ya uzanan, ölümsüzlüğü kovalayan ve yüzyıllar süren bir yolculuktur bu. Batı acı çekmeyi seven, mantığa, bireyciliğe ve üretime tapınanların diyarıdır. Doğu, aşka, boş zamana, münzeviliğe, bilinmezliğe hayatında yer veren insanların yaşadığı su ve parfüm diyarıdır. Yeni Dünya’da ise sadece “başarı” ve hırs vardır. Yolculuğun en ilginç kişisi ise keçi ayaklı, zevk ve bereket tanrısı Pan’dır. Pan, insanların duyguları ile düşünceleri arasına duvar çekmeleri, yaşamak yerine, cennete kabul edilmek ve doğayı tahakküm altına almak için çalışmaları; dans çalışmaları; dansı müzik ve aşkal ilgilenmek yerine, doğru ve yanlışla uğraşan Aristo, İsa ve Descartes’a inanmaları ile gücünü yitiren bir tanrıdır. Aynı zamanda Bay Mantıksız, Bay İçgüdü, Bay Hayvani Sır, Bay Çingene, Mastürbasyon, Bay İnatçı Güç, Bay Küstahlık, Bay Doğa Eni İyisini Bilir…dir. Pan’ın en yakın arkadaşları ise, “İnsanın kalbiyle yaşamasını” savunan kendi kendinin kralı Alobar ve Kama-Sutra’yı bütün incelikleriyle bilen koku bilgesi Kudra’dır. Bugün Pan’ın , Alobar’ın ve Kudra’nın izleyicileri günahlarından pişman olmayan günahkârlar, inançsızlıklar, şehvetli kadınlar, müzisyenler, âşıklar, asiler, şairler ve delillerdir. Bu kitapta hayatlarını bir “deney” olarak yaşayanlar anlatılmaz. Onların okumalarına da gerek yoktur!… (Arka Kapak’tan) Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Eser: Aşkın Celladı Yazar: Irvin D. Yalom Format: JAR Açıklama: Saul, Stockholm´den gelen ve açamadığı üç mektuptan dolayı niye acı çekiyordu? Thelma´yı geçmişteki bir aşk macerasına bu kadar bağlayan şey neydi? Carlos´un maço fantezileri, onu yavaş yavaş öldüren kanseri kabullenmesine nasıl yardımcı oldu? Elinizdeki bu kitapta, psikoterapist Irvin D. Yalom´un, yalnızlık, ölüm korkusu, yaşama amacını yitirme gibi, aslında hiçbirimizin tamamen kaçamayacağı temel insanlık kaygılarından rahatsız olan hastalıklarıyla yaptığı çalışmalardan seçtiği, on ilginç öykü bulacaksınız. Dr. Yalom bu öyküleri aktarırken, bir insan olarak psikiyatrın terapi sürecinde karşılaştığı güçlükleri de, duygusal ve sürükleyici bir dille anlatıyor. |
| ![]() |
![]() | #9 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kitap Tanıtımları.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Darbe Yargısının Sonu Osman Can Timaş Yayınları Ağustos 2010, 192 Sayfa, 10 TL Türkiye kurulduğu tarihten itibaren siyasal sisteminin kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olduğu tartışıla gelmiştir. Yargının bağımsızlığı meselesi de bu bağlamda sürekli tartışılmıştır. Osman Can kitabında yargının bağımlılığının ideolojik kökenlerini tarihsel bir perspektifle ele alırken aslında Türkiye'de yürütmenin yani halkın seçtiği hükümetlerin Yargı vesayetinin gölgesinde işlediğini savunuyor. Cumhuriyetin kuruluşunda gerçekleşen yasal reformlardan bugünkü sıcak gelişmelere siyaset ve hukuk arasındaki gelişmelere somut örneklerle ışık tutuyor. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bülent Eecevit Umut Yılı 1977 İş Bankası Yayınları Ağustos 2010, 456 Sayfa, 12 TL “Halkımız için acılarla dolu, özgürlük uğruna, demokrasi uğruna verilmiş kurbanlarla dolu bir yıl sona ererken bir umut yılı başlıyor şimdi ülkemizde. Karanlık bir yıl tükenirken giderek aydınlığa dönüşecek bir yıl başlıyor Türkiye'mizde. Işık yılına, umut yılına giriyoruz 1977 ile... Seçim yılıdır çünkü bu yıl... Silahlara karşı oy yılıdır, zorbalara karşı halk yılıdır, haksızlığa karşı hak yılıdır bu yıl... Günleri güvenle saymaya başlayınız yurttaşlarım: Dokuz ay sonra bir mutlu Türkiye doğabilir. Sizin elinizdedir bu yeniden doğuş, sizin oylarınızdadır kurtuluş... Özgürlük uğruna, demokrasi uğruna, insanca yaşamak uğruna bunca acıya katlanan, bunca kurban veren, çile çeken halkımız, hiç kuşkusuz demokrasinin gereği olan bu ödevlerini de eksiksiz yapacaktır. Türk Ulusuna kutlu olsun 1977 yılı, ışık yılı, umut yılı, kurtuluş yılı... Kıbrıslı Türklere huzur getirsin, tüm insanlığa barış getirsin, halkımıza mutluluk getirsin 1977 yılı...” Siyasi tarihimize Milliyetçi Cephe olarak giren Süleyman Demirel başkanlığındaki AP-MSP-MHP koalisyon hükümeti döneminde, cepheleşme giderek artıyordu. Seçimi kurtarıcı olarak gördüğü için 1977 yılını bu sözlerle selamlayan Bülent Ecevit'in öngörüsü, olaylı 1 Mayıs'ın ardından 5 Haziran'da yapılan seçimlerde gerçekleşti ve CHP, Türkiye'de sol bir partinin aldığı en yüksek oy oranı olan yüzde 41.4'e ulaştı. Ancak seçimi kazanan Ecevit, seçim sistemi nedeniyle güvenoyu alacak kadar sandalye kazanamayınca, iktidara 2. MC hükümeti geldi. Ecevit'in bahsettiği yeniden doğuş, ancak 1978 Ocak ayında 11 AP milletvekilinin partisinden ayrılıp bakanlık karşılığında CHP'ye katılmasıyla gerçekleşecekti. Fakat “Güneş Motel Olayı” olarak adlandırılan bu yöntem de Türkiye'nin siyasi bunalımına çare olamayacak ve ülke, giderek hızlanan bir şiddet döngüsü içinde 12 Eylül'e doğru ilerleyecekti. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Kirpiklerimin Gölgesi Şebnem İşigüzel İletişim Yayınları Ağustos 2010, 160 Sayfa, 14.5 TL Şebnem İşigüzel, Kirpiklerimin Gölgesi’nde, henüz on bir yaşında bir kız çocuğunun yaşadığı akıl almaz olayları anlatıyor. Herkesin bildiği, ama kimsenin görmek istemediği bir trajedinin üzerindeki perdeyi kaldırıyor ve bir dil ustalığıyla, kolay kolay cesaret edilemeyecek bir yüreklilikle hepimizin tanıdığı bu kız çocuğuna ses veriyor. Hayatta bazen kirpiklerinizin gölgesinden başka sığınacak yeriniz kalmaz. Herkes kötülük yapar size. Bu böyle olmasına rağmen, orman, ağaçlar, sular, kuşlar, gökyüzü ne kadar güzeldi. “Sence hayatın en güzel yanı neresi?” diye sorarsanız bana, “Hepsi,” derdim size. Mutlu olmaya dair bir umudum var benim. Avlanan ceylanlar son ana kadar yaralı gövdeleriyle doğrulup koşup kaçmak, avcının elinden kurtulmak isterler. Yaparlar da bunu. Yaraları ne kadar ölümcül ve derin olursa olsun. Vurulup düştükleri yerden kalkıp kaçarlar. Öleceklerini anladıkları zaman gözyaşı döken bu hayvanların ölüme direnişine şaşarsınız. Yaşadığım şu hayatta, kirpiklerimin gölgesi kadar bir yerde bile hayat kalmadı bana. Bunları düşündüm ve sonra geri dönüp o fena şeyi yaptım. Annemi öldürdüm. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Miras Nurten Ertul Gözlük Yayınları Ağustos 2010, 488 Sayfa Gazeteci Nurten Ertul, ülkemizde belgesel tarzda romanlarını hazırlayan yazarlarımızdan. “Miras” yazarın belgesel tarih tekniğiyle kaleme aldığı üçüncü eseri. Yazar, Kimlik ile Beyaz Zambak’ın ardından Miras’ta yakın tarihimizde İstanbul’da yaşayan azınlıkların az bilinen hayatlarını göz önüne seriyor. Miras’ta olayları yazar, şu sıraya göre ele almış: Cumhuriyetin ilânından sonra İstanbul’da birbirlerine karşı kapalı bir hayat süren, Türkler, Rumlar, Museviler, Ermeniler ile Levantenlerin günlük yaşamlarının ekseninde gerçekleşiyor her şey. Aynı kentte yaşayan ve görünmeyen duvarlarla birbirlerinden ayrılan bu kesimlerin özlemlerini, aşklarını, çaresizliklerini, yokluklarını, ihtiraslarını ve öfkelerini Miras’ta gözler önüne sermiş. Miras’ta nefes kesici olayların ekseninde yaşanan gelişmeler belli başlı şu konular üzerinde toplanıyor: “Dünyanın eski merkezinde, yüzyıllardır dingin bir şekilde akan Boğaz’da, Cenevizliler’den kalan Galata Kulesi’nde, sardunya çiçeklerinin arasındaki Adalar ve diğer bölgelerde yaşayan Türk, Rum, Musevi, Ermeni ile Levantenlerin hayatları, dünyanın yeni merkezlerinde alınan kararlarla, bir kez daha alt üst olacaktı. İstanbul’un renklerinin, 1.Dünya Savaşı’nın ardından kurulan yeni dünya düzeninde ne ilk ne de son ya-şadıkları savrulmalar olacaktı bunlar. 2.Dünya Savaşı yıllarında Beşinci Kol’un faaliyetleri İstanbul’un bütün renklerine korku salacak, Varlık Vergisi ile pek çok insanın kaderi deği-şecek, 6/7 Eylül 1955 yılının İstanbul’unda olanlar, utanç günlerine dönüşecekti. Akdeniz’in dayanılmaz gü-zellikteki ada ülkesi; Kıbrıs’ın başına gelenlerin yankısı sadece İstanbul’da ki renkleri değil; Yunanistan’da Batı Trakya Türkleri’nin de hayatında pek çok savrulmaya neden olacak; Türkler, yeni hayatlar kurmak için dünyanın dört bir yanında kaybolacaktı, sancılı yıllarda !.. Bugüne gelindiğinde ise geride çok sayıda maskeli hayatlar yaşayan kitleler kalacaktı. Roman kahramanı Nilüfer ile Kosta, İstanbul’da yaşamları sancılı yıllarda ziyân olmuş ailelerin çocuklarıydılar. Nefes kesici aşklarını iki farklı kültür ile dinin arasında travmatik bir şekilde yaşayacaklardı.” Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Tütün ve Kola Sıddık Akbayır Asur Yayınevi Temmuz 2010, 211 Sayfa, 20 TL Orhan Gencebay'ın sesi, tütün gibidir. Orhan Gencebay, tütünün hem tadına, hem rengine benzer. Gencebay'ın içe işleyen buğulu sesinde tütün sarısı hüzünle, ateş mavisi öfke, yan yanadır. Sezen Aksu'nun sesi kola gibidir. Sezen Aksu, kolanın hem tadına, hem rengine benzer. “Sezen Aksu'nun sesinde ve ruhunda; neşenin, oynaklığın, güneşin kırmızılığı ile ölümün, hüznün, gecenin siyahlığı, özel ve parlak bir biçimde iç içedir.” Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Katherine Şövalyelerin Kadını Anya Seton Çeviri: Selim Yeniçeri Sonsuz Kitap Yayınevi Temmuz 2010, 597 Sayfa, 9.90 TL İngiliz kraliyet ailesinin ataları arasında tarihi en çok etkilyen iki kişinin, Katherine Swynforn ve Lancaster Dük'ü John Gaut'un tutkulu aşkının romanı... Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Uzaktaki tatlı Şey Libba Bray Artemis Yayınları Haziran 2010, 840 Sayfa, 28 TL Tarih, romantizm, macera, büyü... Bu gotik klasik fazlasını vaat ediyor. Gemma Doyle'un Masalı... Gemma'nın Spence Akademisi'ndeki ilk yılında her şey baş döndürücü bir hızla değişmişti. Annesi öldürülmüş, babası uyuşturucuya başlamış, Gemma'ysa okuldaki sinsi kızlarla arkadaşlık kurmaya çalışırken, kara büyülerin hüküm sürdüğü, mucizelerle dolu bir dünya keşfetmişti. Çıktığı gizemli yolculukta Gemma'ya eşlik edenler, başına buyruk Felicity, korkak Ann, uzak durulması gereken, egzotik yabancı Kartik ile birbirinden tuhaf ve ürkütücü yaratıklardı. Sonunda, Londra'ya ayak bastığında, Gemma'nın bu dostlukları sınamasının ve kendini ilan etmesinin vakti gelmişti. Sahi... Kimsin sen Gemma? Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Michael Jackson Büyülü ve Çılgınca Bir Yaşam J. Randy Taraborrelli Karşı Yayınları Haziran 2010, 852 Sayfa, 25 TL 25 Haziran 2010'da Michael Jackson'ın ölümünün bu birinci yıl dönümünde sanatseverler ve trajik gerçek yaşam öykülerine meraklı okurlar için anlamlı bir armağan. O, dünyanın gördüğü gelmiş geçmiş en büyük müzisyenlerden biriydi. Burada, bu çok kapsamlı biyografide J. Randy Taraborrelli magazinsel söylentilere bir son veriyor ve Michael Jackson'ın gerçek hikâyesinin izlerini sürüyor. Bu kitap, otuz yıllık bir araştırmanın ürünü ve Michael Jackson hakkında yazılmış en kapsamlı kitap olma özelliğine sahip. Aralarında Michael Jackson'ın bizzat kendisiyle yapılan görüşmelerin de yer aldığı (bir nevi otobiyografik özelliğiyle) yüzlerce görüşmeyle, Jackson ailesinin hayatına en yakın noktadan bakabilmeyi sağlıyor. Taraborrelli bize Jackson'ın hayatındaki en kilit anların sahne arkasını gösteriyor. Artık nihayet çocuk yıldız olduğu başarılı The Jackson 5 günlerinden sıra dışı solo kariyerine, evlilikleri, çocukları, tutkuları ve bağımlılıklarından kamuoyu önünde sergilediği değişken tavırlara varıncaya değin Michael'ın neler yaptığını anlayabiliyoruz. Taraborrelli, ünlü yıldızın aynı zamanda son yıllarda sergilediği ticari algı ve dehasından 2005 yılındaki üzüntü verici mahkeme sürecine, inişe geçtiği yıllardan geri dönüş sözü verdiği günlere ve nihayet beklenmedik ölümüne değin gelişen süreçleri de kapsamlı bir biçimde aktarıyor. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Senden Sonra Her Şeyi Unutmak İçin Sevdim İbrahim Kaya Alter Yayıncılık Nisan 2010, 96 Sayfa Sevgili dostlar sizler için belki kırk elli dakikalık bir geçmişi olacak bu eserin. Belki okurken kendinizi bulacaksınız mısralarda, belki de alıp götürecek, sürükleyecek sizi mısralar başka diyarlara. Değişik iklimleri yaşayacaksınız beş on dakikalığına. Bazen eskilerden siyah beyaz karelerin bazen geleceğin umulmadık ümitlerinin peşine düşeceksiniz. İnceden inceye süzüleceksiniz gönül sokaklarına, köşe başlarında sevgileri, ihanetleri, ayrılıkları, vedaları göreceksiniz mısraların mum ışığında. Gün boyu sıklıkla kullandığınız kelimelerin şiir içinde her zamanki anlamından farklı manalarla okuyacaksınız. Kelime şehir yazacak siz gönül okuyacaksınız. Fırtınayı sevda, sevdayı mecnun, yağmuru sevgilinin gözyaşı, kaldırımı dost, mektubu veda, gökkuşağını hayal, bazı kelimelerde ise kendinizi okuyacaksınız. Aslında her kitap bir mektuptur alıcısının eline geçtiğinde. Netice sevgili dostlar bende her insan gibi, sizler gibi gönül dünyasında kaybettikleri, kazandıkları olmuş, zaferleri ve yenilgileri, mutluluk ve hüzünleri yaşamış ve hissetmiş biri olarak, önceleri yazmak şimdi ise siz değerli okurlarla paylaşmayı seçtim. Sürç i lisan edersek affola. Sıkıntıların paylaştıkça azaldığına, sevinçlerin paylaştıkça çoğaldığına inanarak… Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bir Ara Rejim Bürokratının Anıları Merkez Bankası’nın unutulmaz başkanlarından Osman Şıklar’ın bu anı kitabı çocukluk günlerinden başlıyor; görev süresinin bitimi olan 1984’e kadar geliyor. Böylece karanlık ve kapalı rejim dönemine yeni bir ayna daha tutulmuş oluyor. Osman Şıklar İmge Yayınevi Ağustos 2010, 336 Sayfa, 18 TL 12 Eylül darbesinin ardından, Merkez Bankası başkan yardımcılığından başkanlığa atanan ve darbe döneminde başkanlık yapan Şıklar’ın anıları okununca, hem o dönemi hem de Türkiye’yi anlamak daha kolaylaşıyor. Darbenin yani korkunun ne anlama geldiğini, darbecilerin nasıl insanlar olduğunu bu anılardan öğreniyoruz. Bilecik’in bir köyünde doğan, Balkan kökenli bu yoksul Anadolu çocuğu, girdiği Merkez Bankası’nda, küçük bir memurken önce şef yardımcısı, sonra şef, ardından müdür yardımcısı ve müdür, sonra genel müdür yardımcısı ardından genel müdür, en son başkan yardımcısı ve başkan oluyor. Yani her makama adım adım, bileğinin hakkıyla gelen bir bürokrat. Anılar, genç cumhuriyetimizin içinde çok önemli bir kesit. Türkiye’nin bir zamanlar yaşadığı yoksulluğu, yokluğu, yurtdışına o dönemlerde gönderilen memurların yaşadıklarından içimiz burkularak öğreniyoruz. Darbeci General Evren, ekonominin patronu Turgut Özal, bürokrasi, bakanlarla itişmeler ve her renkten insan manzaraları...
__________________ Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük. |
| ![]() |
![]() | #10 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Gemma Doyle Üçlemesi \ 1. 2. 3. Uzaktaki Tatlı Şey (Libba Bray) Gemma Doyle Üçlemesi (Libba Bray) 1.Müthiş Ve Korkunç Güzel.. [Kraliçe Viktorya Döneminde Geçen Müthiş Ve Gotik Bir Yatılı Okul Macerası] Yazar : Libba Bray Çeviren : Zeynep Heyzen Ateş Orjinal Adı: A. Great and Terrible Beauty Çıkış Tarihi : Ağustos 2008 Sayfa Sayısı : 504 Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Sene 1895 16 yaşındaki Gemma Doyle annesinin ölümünün ardından Hindistan’daki hayatını bırakıp gemiyle İngiltere’deki yatılı okul Spence’e taşınıyor. Yeni okulunda beklemediği soğuk bir ortamla karşılaşan, yapayalnız ve acılar içindeki Gemma, geleceği gören bir kız ve gizemli, genç bir Hintli tarafından takip ediliyor. Peşindeki delikanlı, Gemma’yı, gördüğü imgelere zihnini kapatması konusunda uyarıyor. Spence’in en güçlü kızlarıyla yakınlaştıkça doğaüstü olayları çekme gücünün farkına giderek daha çok varan Gemma, annesinin de geçmişte karanlık ve ebedi bir grupla ilişki içinde olduğunu keşfediyor. Kaderi onu bekliyor… Ancak Gemma bu kadere inanmakta güçlük çekiyor! ----- "İlkgençlik yılları gibi modern kavramlara da değinen, gotik bir roman; tutku ve dehşetle sarsıyor." ~Kirkus "Günümüz gençlerinin mutlaka keşfetmesi gereken, heyecan dolu ve düşünmeye iten bir roman." ~Voya Yazar Hakkında: Libba Bray, garsonluk, dadılık, buritto satıcılığı ve reklam metni yazarlığı yaptı. Kocası ve oğluyla New York'ta, Brooklyn'de yaşıyor. 2. kitap Asi melekler' DF başlığı Asi Melekler / Libba Bray [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yılın sonu. Ve Gemma bu günleri Londra'da doyasıya yaşamak için sabırsızlanıyor. Balolar, şatafatlı tuvaletler ve yakışıklı Simon Middleton'la yapacağı danslar! İşin en iyi tarafı da şu ki, bir süreliğine bile olsa Spence Akademisi'nden uzaklaşabilecek. Yalnız, büyülü dünyanın cazibesi kuvvetli ve sihir her yerde serbestçe dolaşıyor. Bu arada Gemma imgeler görmeye de hızla devam ediyor. Korku ve tehditle karşı karşıya kalan, beyaz elbiseler içinde üç kız... Belli ki işler imgeler dünyasında da yolunda değil. Ahlaki değerlerin katının ötesine geçtiği ve duyguların güç bela bastırıldığı günlerde, gölge ve ışığın şehrinde, Viktorya dönemi Londra'sının arka planı süslediği bu baştan çıkartıcı gotik seriye bağlanacaksınız. Kusursuz güzelliğin yarattığı gölgenin ardında saklı asi bir melekle tanışacaksınız! "İlkgençlik yılları gibi modern kavramlara da değinen, gotik bir roman; tutku ve dehşetle sarsıyor." - Kirkus "Sürükleyici ve gerilimli. Renkli, Büyüleyici!" - Publishers Weekly "Heyecan yaratıyor ve insanı düşünmeye itiyor." - Voya Yayınevi : [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Çeviren : Zeynep Heyzen Ateş Basım Yeri / Tarihi : İstanbul 2009 / Ağustos Sayfa Sayısı : 645 __________________ 3.[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Uzaktaki Tatlı Şey: Gemma Doyle Üçlemesi Üçüncü Kitap Libba Bray Çeviren : Zeynep Heyzen Ateş Yayınevi: Artemis YayınlarıISBN: 9786054377183 Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Sayfa: 840Ebat: 13,5 x 19,5 cm Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Basım Tarihi: 21.6.2010Baskı Yeri: İstanbul Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Ait Olduğu Dizi: Aldığı Ödül: Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Baskı Sayısı: Konu: Çeviri Roman Güncelleme Tarihi: 21.06.2010 GEMMA DOYLE’un MASALI... Gemma’nın Spence Akademisi’ndeki ilk yılında her şey baş döndürücü bir hızla değişmişti. Annesi öldürülmüş, babası uyuşturucuya başlamış, Gemma’ysa okuldaki sinsi kızlarla arkadaşlık kurmaya çalışırken, kara büyülerin hüküm sürdüğü,mucizelerle dolu bir dünya keşfetmişti. Çıktığı gizemli yolculukta Gemma’ya eşlik edenler, başına buyruk Felicity, korkak Ann, uzak durulması gereken, egzotik yabancı Kartik ile birbirinden tuhaf, ve ürkütücü yaratıklardı. Sonunda, Londra’ya ayak bastığında, Gemma’nın bu dostlukları sınamasının ve kendini ilan etmesinin vakti gelmişti. Sahi... Kimsin sen Gemma? |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
kitap, tanitimlari, tanıtımları |
Konuyu Toplam 5 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 5 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
IRCForumları - Kitap Tanıtımları İndex | AftieL | Kitap Tanıtımları | 0 | 03 Eylül 2014 17:16 |
İskender PALA -Od Kitap Özeti –Bir Yunus EMRE Romanı -IRCForumları -Kitap Tanıtımları | Sevda | Kitap Tanıtımları | 3 | 21 Temmuz 2014 03:04 |
Hasret – Canan Tan - IRCForumları - Kitap Tanıtımları | Sevda | Kitap Tanıtımları | 1 | 21 Mayıs 2014 02:41 |
Aşram - Ram Ören - IRCForumları - Kitap Tanıtımları | Sevda | Kitap Tanıtımları | 0 | 21 Ağustos 2012 18:41 |
Kitap Tanıtımları Kategorisi Hakkında! | Lanet | Kitap Tanıtımları | 0 | 12 Ekim 2011 21:20 |