Çevrimdışı

'Özgürlükçü sosyalizm'!



"Özgürlükçü sosyalizm", "demokratik sosyalizm", "öz yönetimci sosyalizm", "planlamacı sosyalizm" gibi kavramlar özellikle '90'lardan itibaren solun belli kesimlerinin dili-ne yerleşmeye başlayan kavramlardır.

Ne demek "özgürlükçü sosyalizm?" Sosyalizm zaten özgürlüğü içermez mi?

Ne demek "demokratik, öz yönetimci sosyalizm?" Sosyalizm zaten işçi sovyetleriyle, köylü sovyetleriyle, hayatın her alanına yayılmış meclisleriyle ve toplumun bütün kesimlerinin yönetime örgütlü katılımlarıyla öz yönetimi yaratan, mümkün hale getiren insanlık tarihinin gördüğü en demokratik sistem değil midir?

Dünyanın, en büyük ekonomik bunalımlarından birini yaşadığı dönemde planlı ekonomisi sayesinde emperyalist ülkelerin tersine ekonomik büyüme kaydeden tek ülke Sovyetler Birliği değil midir?

5 yıllık kalkınma planlarını dün-yaya model olarak öğreten sosyalizm değil mi?

Öyleyse bu tanımlamalar neden?

Sosyalizmin zaten içerdiği şeyleri sanki "yeni ve farklı" bir şey belirtiyormuşçasına tarif etmek neden?

Elbette onlar, aslında "farklı birşey" tarif ediyorlar.

Bu tanımlar, sosyalist görünüp sosyalizmi inkar etmenin tanımlarıdır. Özellikle sosyalist sistemin yıkılmasıyla birlikte '90'lı yılların başından itibaren, 12 Eylül faşizmi karşısında direnemeyen, sosyalizme inancı ve sosyalist olmaya takadi kalmamış, reformistleşmiş kesimlerin sığındıkları liman olmuştur bu kavramlar.

Özünde sisteme teslim olmuşlardır. Ama burunlarından da kıl aldırmazlar. Yenilen onlar değil "reel" sosyalizm"dir. Çünkü onlara göre sosyalizm; "özgürlükçü" değildir. "Öz yönetimci" değildir. "Katılımcı" değildir. "Demokrat" değildir. ...

Bunlar, ya sosyalizmi açıkça reddedecek cürete sahip değillerdir ya da farklı hesaplarla hareket etmektedirler. Hala solda görünüp sosyalizme inançsızlıklarını ve inkarlarını gizlemektedirler. Bu kesimlerin büyük çoğunluğu geçmişe dair düşüncelerini inkar etmişlerdir. Ancak düzen içine yerleşmek için, düzene güven vermek için bu kavramlarla sosyalizme saldırmaktadırlar.

Aslında sosyalizm inkarının bu biçimi yeni değildir. Dünya halkları 1968'de Çekoslovakya'da Dubçek karşı-devrimiyle tanıştı. Ülkemizdeki uzantıları da '68'lere kadar gider. TİP Genel Başkanı M. Ali Aybar, "burjuvaziyi ürkütmeyecek 'güler yüzlü sosyalizm' gibi kavramlar geliştirerek, Marksizm-Leninizm'in en temel evrensel ilkelerini reddetmiştir. Bugün "özgürlükçü sosyalizm" söylemleriyle reddedilen de Marksizim-Leninizmdir.

On ayrı sosyalizm tanımı yoktur. Sosyalizm; burjuvalar için DİKTATÖRLÜK, halk için ÖZGÜRLÜKTÜR.

 

Birlikte hareket edilen, komünallığın olduğu yerde özgürlük kavramı iğreti duruyor zannımca. Çünkü ben değil biz diye hareket etmek gerekiyor Ayrıca yer yüzünde varolan çoğu yönetim anlayışlarının ister başına ister kıçına hangi kavramı getirirseniz getirin illaki sorun olacaktır. Demokrasinin bile kötü yönleri varken gerisini bir de siz düşünün.