IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 25 Nisan 2018, 10:16   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Adıyaman Yöresel Örf Ve Adetleri




Adıyaman ili mağara devrinden itibaren günümüze kadar çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir çok kültürün yoğrulup özleştiği; sözü, giyimi,kuşamı, oyunu, düğünü, ve hayatın çeşitli dönemleriyle (doğum,evlenme,ölüm) ilgili adet ve inançları, misafirperverliği insan sevgisi hayat felsefesi , dünya görüşü, halısı, kilimi, cicimi, heybesi ile zengin bir yaşayan halk kültürüne sahiptir.
Folklor açısından bilimsel alan araştırmalarına konu olabilecek birikime sahip, çoğu yerde rastlanmayacak kadar özgün ve zengin kültürel değerler hazinesi olan Adıyaman ili günümüze kadar detaylı yeterli bir çalışmaya konu olmamıştır. Ancak bilimsel araştırmalar için bir ön çalışma başlatılmış bulunmaktadır.

Türk ve yabancı bilim adamlarının yapmış olduğu arkeolojik kazılar neticesinde elde edilen bilgiler doğrultusunda milattan önceki dönemlerde bile insanların yaşadığı zengin medeniyetlerin varlığını kanıtlayan Pirin Mağaraları ve günümüze kadar tahrip olmadan gelebilen tarihi eserleri ile insanlık tarihi ve kültürü açısından açık hava müzesi hususiyetini haizdir. Folklorumuzun bugüne gelişinde bu yapının şüphesiz etkisi vardır.

Teknolojinin ilerlemesi ve iletişim araçlarının gelişip yaygınlaşması ile kültürlerin daha hızlı kaynaşması ve değişmesi arasında sıkı bir bağ vardır. Bu kaynaşma ve değişim sürecini, Adıyaman İlinin folklorik bir çok unsurlarında da görmek mümkündür. Bu değişime giyim-kuşam, örf, adet, gelenek ve göreneklerin yanı sıra değer yargılarında da rastlamaktayız.


HARFANA
Adıyamana komşu olan illerde "Sıra Gecesi" de denilen "HARİFANE" sözlükte:"Esnafca herkes kendi masrafını hissesine düşeni vermek suretiyle ortaklıkla yapılan" demektir.
Adıyaman'da ise; Esnaf içinden guruplarca icra edilen bir program olup, Osmanlı döneminde kurulan Ahilik teşkilatının üyeleri olan esnafın, koşuşturmakla geçen bir haftanın yorgunluğunu ve stresini atmak için kafadengi arkadaş gruplarının kendi çaplarında hafta sonları pazar akşamında icra ettikleri bir eğlencenin adıdır.

ADIYAMAN'DA HARFANA ŞU ŞEKİLDE YAPILIR:
Öncelikle bu toplantı sadece erkekler arasında olur ve her hafta bir kişinin evinde yapılırdı.Ev sahibi, misafirlerine kahve ve ardın da çay ikramında bulunarak muhabbete giriş için ısınma hamlesini başlatmış olurdu.Muhabbet koyulaştıkça arada sesi güzel olanlar gazeller okur, maniler söyler, yanık türküler, uzun havalar ve şiirler okunurdu.Başta "Yüzük Oyunu" olmak üzere "Yok dememe" oyunu gibi oyunlar oynanır, hikaye ve masallar anlatılır.(Hikaye ve masal anlatımına "HEKET SÖLEMEH" denilirdi.) Cenk kitaplarından ve diğer mevcut olan kitaplardan bahis(konu)ler okunur ve cemaat büyük bir dikkatle dinlerdi. Bu da eğitimin bir parçası olarak görülürdü. Çünkü misafir ve toplum adabı, sözün söylenme biçimi, yeri ve zamanı gibi sosyal olayların yaşanarak öğretilip ve öğrenildiği mekanlar durumundaydı.

Bütün bu sohbetler ve oyunlar arasında ağızlar boş durmaz; Leblebi ve ceviz gibi çerez, bastık(pestil), kesme, kuru üzüm gibi kuru yemişler ikram edilirdi.Yemek olarak, sohbetin bir bölümünde Etli Köfte "çiğ köfte" ikram edilir, tatlı olarak da gedeyif (Kadayıf), paklavya (Baklava), sedır'ezem sucığı, tene hevlası)Helva), topa hevlası, şıllik (hamur işi tatlı)... gibi tatlılardan her ev kendi imkanları ölçüsünde ikramda bulunurdu.
Eğer söz konusu harfana ekibi alkol kullanan kişilerden oluşuyorsa, yiyecek ve içecekler arasına içki ile olması gerekenler yapılır ve yine saz ve söz'e bol bol yer verilirdi.Harfana dediğimiz bu hafta sonu (Pazar günü) eğlencesi o gecenin sabah vaktine kadar aralıksız devam ederdi.Söz konusu gecede adı geçen oyunlardan "Yüzük Oyunu" şu şekilde oynanırdı:
Harfana'ya iştirak eden kişi sayısınca boş kahve fincanı bir tabağın içine ters çevrilmiş ve içlerinden bir tanesinin içine yüzük konulmuş şekilde getirilir, herkes bir tanesini açar, kimin fincanının altında yüzük bulunursa o kişi " O gecenin masraflarını karşılama" cezasına çarptırılıdı.

YOK DEME OYUNU:
Yine harfanaya katılan kişiler biri birlerine değişik ve karışık sorular sorarlar. Bu sorulara karşılık olarak Evet, he... vs gibi ifadeler kullanabilirler ama, bunların yerine Yok(Hayır) kim derse işte o kişiye de gecenin masraflarını karşılama cezası verilirdi.


HIDIRELLEZ
Hızır ve İlyas (a.s.)'ın her bahar başlangıcında buluştuklarına inanılan, miladi takvime göre 6 Mayıs, Rûmî takvime göre ise 23 Nisan'a rastlayan güne verilen isimdir.Söz konusu günde, Hızır ve İlyas (a.s.) buluşarak sohbet ederler. Ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı.
Hızır(a.s.)'nın Allah'ın lütfu ile dolaştığı yere yeşillikler çıkar, çorak yerler çiçeklere bezenirdi. İşte bu olaya dayanarak, halk zamanla bu günlerde buluşup, Hızır ve İlyas (a.s.)'ın geleneğini sürdürmek amacı ile özel anma ve dua günleri tertip eder olmuşlar.Ancak bu, zamanla asli hüviyetinden çıkarılarak, günümüzde olan şekliyle HIDIRELLEZ adını almıştır.
Günümüzde kullanılan manası ise, insanların kıştan kurtuluşlarının bir işareti ve bahar güneşinden faydalanma, piknik yapma, stres atma, eğlenme, nişan, düğün, sünnet törenleri tertip etme, uğursuzlukları giderme, adakta bulunma gibi düşünceleri gerçekleştirme amacıyla gelenekselleşen bahar bayramı inancıdır ki; bu tür bir inanç sonradan ortaya çıkmıştır.
Adıyaman merkezinde kutlanılan bahar bayramının adı, "SULTAN NAVRIZI" ya da "SEHRE" dir.Kutlama tarihi de, Rûmî takvime göre 6 Mart, Milâdî takvime göre ise 21 Mart günüdür."Sultan Navrızı" kutlamaları için şehrin iki ayrı mekanı kullanılmaktaydı. Bunlardan birincisi ve en kalabalık olanı, şimdiki Devlet Hastanesinin Kuzey tarafında, Karadağ'a yakın "NAKIBIN HAVIZI" denen düz, yeşil, su ve küçük bir havuzun bulunduğu açık bir alandı.
İkinci mekan ise, bugünkü Atatürk Şehir stadının Güney tarafında bulunan "YEDİ GARDAŞ" adındaki ziyaretin bulunduğu mekandı.Söz konusu gün gelmezden bir hafta-10 gün öncesinden hazırlıklara başlanır, çiğ köfte (Etli Köfte) için et siparişleri kasaba bir hafta 10 gün öncesinden verilirdi. Çünkü o günün öğle yemeğinde hemen herkes çiğ köfte yapacağından, köftelik et'e talep çok olmaktaydı.
SEHRE'ye gitmezden bir akşam önce, ev halkının daha önceden suda ıslattığı nohutları ekmek sacının (tandırın) iç kısmında ateşte kavurur, bu kavrulmuş nohutlar çerez olarak yenmek için hazırlanırdı.SEHRE'de sabah kahvaltısında yenilmesi için bir hamur işi olan "BEKMEZLİ TAPLAMA" yapar hazırlarlardı.Hazırlanan nevaleler sepetlerle, torbalarla ve bez sofralarla çıkınlar yapılarak eğlence yerine taşınırdı.
Eğer bu günü kutlayanlar içinde nişanlı bir kız varsa, kızın ailesi o günün ağır yemeklerinden olan pirinç pilavı ve Bekmezli Taplama mutlaka yapar, damat tarafı da gelin olacak kızın boynuna bir elbiselik kumaş atarlar. Halk arasında buna "Gelinin boynuna top atma" denirdi.Ayrıca bekar gençler için de bu gün çok önemli idi. Çünkü bu gençler, gelir, gizliden gizliye ideallerine göre bir kız bakıp beğenmeye çalışırlar, nişanlı olan gençler de, uzaktan nişanlılarını süzmeye çalışırlardı.
O gün insanlar yemek olarak, sabah kahvaltısına bekmezli taplama, öğle yemeğine günün vazgeçilmezi olan etli köfte başta olmak üzere, kavırmalı küfte, ö'r küfte, sovuh küfte, guzı sümıdı küftesi, mercimeklı küfte, karıştırmalı aş... gibi yemeklerin yanısıra; ne'necük, yarpız, çıldırım, gazayağı, ebekömeci gibi otlarla yapılan "MANCA" lar, yani salata çeşitleri yapar, ayran ile birlikte yer-içerler.Herkes yapmış olduğu yemeklerden birbirlerine ikram eder, bu şekilde tatlı bir karnaval havası yaşanırdı.
Baharın habercisi olan "NAVRUZ ÇİÇEĞİ" ni toplamak için, gençler dağlara tırmanır, topladıkları navrızları da önceden ikiye yarmış oldukları bir çubuğun arasına özenle dizer, öylece getirirlerdi. Kimi satar, kimisi yer ve ikram ederdi. Kimileri yine aynı şekilde, ellerinde bıçaklar veya ucu sivri çubuklarla kenger toplarlardı.
Karnını doyuran "Ya yiyip yatmalı, ya da yedi adım atmalı." Atasözü gereğince, ya da "Ekmek hıdır, yi gudur" özlü sözünde belirtildiği gibi... kimi yan gelir yatar, kimileri de "Hümbek, pabıç çarpmaca, çırçımba, elım, üç adım, gırcik, top yandı, birliğim birlik, (Kırtına) gülle, ip hoplama, çızğı, çelik-çomah... gibi oyunlara dalar giderlerdi.Akşam güneş batımına doğru, fazla karanlık olmadan, daha çok yaya olarak herkes, günün tatlı yorgunluğu içinde bir bir evlerine dönerlerdi.

YÖRESEL YEMEKLER:
Adıyaman, yemek çeşitleri bakımından çevre illerle benzerlik göstermekle beraber; gerek yemeklerin adı ve gerekse de yapılış şekli açısından farklıdırlar. Yörenin yemeklerinin temel maddeleri buğday ürünleri kuru baklagiller patlıcan, domates, lahanadan oluşmaktadır. Tat verici olarak bütün yemeklerde soğan, sarımsak, salça, pul biber, maydanoz, kuru nane ve diğer baharatlar kullanılmaktadır.
Kültür değişiminin sonucu olarak Adıyaman mutfağında büyük gelişim ve değişim olduğu gözlenmektedir. Bu değişim süreci yöremiz mutfağını zenginleştirilmiş olup, sebzelerin kullanımını artırmıştır. Ekonomik duruma göre etin yerini kuru baklagiller almaktadır. Ayrıca yabani bazı otlarında yemeklerde kullanıldığı dikkat çekmektedir.
ÇORBALAR:
Alaca Çorbası,Malhıta Çorbası ,Tarhana Çorbası,Mercimek Çorbası,Yoğurtlu Çorba,Un Çorbası,Dövme Çorbası ,Pıtpıtı Çorbası ,Meyir Çorbası . SEBZE

YEMEKLERİ:
Parmak Kebap ,Adıyaman Tavası,Dövmeç,Dolma-Sarma,Yeşil Fasulye Sulusu,

PİLAVLAR:
Kavurmalı Pilav,Karıştırmalı pilavMercimekli pilav,Şahreli (şehriyeli) pilav,Tavuklu pilav,Meyhane pilavı,Domatesli pilav ,Ciğerli pilav

KÖFTELER:
Kavurmalı sıcak köfte ,Kel köfte,Ekşili Köfte,Yarpızlı (Yarpuzlu) köfte,Patlıcanlı kollotik,Dolmalı köfte,İçli köfte,Yapıştırma,Çiğ köfte

PİDELER:
Kavurmali hitap,Ot hitabı ( körnıen, nanecük, haldar v.s),Peynirli ekmek ,Tava kıloru, Katmer ,Semsek,Besmet (Peksimet) ,Bazlama,Taplama,

MANCALAR (SALATALAR):
Yarpız (Yarpuz) mancası,Pirpirim salatası,Patates salatası

CACIKLAR:
Pirpirim cacığı,Kabak cacığı,Marul cacığı,Yarpız (Yarpuz ) cacığı

TATLILAR:
Tene helvası,Top Helvası,Şilik,Nişe bulamacı,Heside,Peynirli irmik helvası,Aşure,Kesme,Burma tatlısı,Kaşık tatlısı YÖRESEL GİYİM:

KADIN OYUNCU GİYSİLERİ
Ayakkabı : Yemeni ve çarıktır.Yemeninin arkası düzdür.Ön tarafı açık ve avaredir.Yemininin rengi ise kırmızıdır.
Çorap : Yünden olup (ele örülmüş) ince ve desenlidir.
Şalvar : Boydan olup paçalarının uçlarına lastik geçirilir, kumaşı kırmızı saten veya kutindir
İç Gömlek : Pazenden olup boydandır.Kolları yarımdır.
Zıbın : Kumaşı kutinden olup halep malıdır. Boydan üç etektir. Astarı kırmızı veya mavi küçük desenli çiçeklidir. Kollar uzun kol ağzı tek yırtmaçlıdır.Ön iki eteğin uçlarına basmadan ipler dikilir.Arkadan üstüste gelecek şekilde çarpaz edilerek önden bağlanır, kuşak erkekte olduğu gibidir. Zıbın üstüne bağlanır.
Taç : Kadın oyuncular başlarının üzerine yuvarlak gümüşten yapılan yanları zincirli gümüş panezlf ile süslerler.
Keten : Yazma iki kat edilip başa konulur ve uçları arkadan ilmik yapılır. Adıyaman yöresinde iki çeşit baş bağlama vardır. Ovadaki baş bağlama,kırsal kesimde yaşayanların baş bağlamaları. Başa takılan kep buğday sapından örülür, etrafı kahverengi pazenle çevrilir,üstüne gümüşten taç takılır.Tacın zincirine altın veya gümüş kazı takılır.Kullabın alt kısmına pendik denilen bir kumaş dikilir. Kepin üstüne ise beyaz keten veya satenden saçaklı hiddik takılır. Ketenin altına pusu bağlanır, pusu tamamen sırmadandır.Kahverengi ve sırmalıdır. Bu bağlantı şekline üsten bağlama adı verilir.

ERKEK OYUNCU GİYSİLERİ
Çorap: Yün iplikle örülür,iki çeşitlidir.Çorapların elde örülmesi daha makbuldür.Kaba olan coliki,ince örülen ise desenlidir. Renkleri beyazdır. Çorabın lastik yünden iplik örülür bunlara bağlanır;
Ayakkabı ( Çarık ) : Hayvan derisinden olup,deri ipliği ile dikilir. Etrafına delikler yayılarak deri iplikleri ile kundura bağı gibi bağlantı yapılır.
Ayakkabı ( Yemeni ) : Kösele veya deriden imal edilip arka kısmı azemi üç santim kadar uzundur. (Paçiklidir) Topuk kısmı çok alçaktır. Yemeni genellikle siyah deriden imal edilir.
Şalvar: Kabardin kumaşdan imal edilip uçkuru yani bel bağlantı yeri satendendir. Alt peyik kısmı normal uzunluktadır, paçaları dardır. Dağ köylerimizde keçi kılından yapılan kıl şalvarlarda giyilmektedir.
Kuşak: Yünlü dokumadır ve desenlidir. Bir buçuk metre boyunda olup kuşağın iki ucuna satenden parça dikilir. Bele bağlandıktan sonra hiç görülmeyecek şekilde iç kısma alınır.
Gömlek: Kumaşı kutniden olup,sığ malıda olabilir. Gömlekler beyaz sarı olup çizgilidir. Hakim yakalı kolları uzun ve kırmızıdır. Meydane kumaşından da yapılabilir.
Kırk düğme yelek: Kumaşı kabardin olup kahverengidir. Ön tarafı satenden kaplı kırk adet düğme olup, ön cephesi işlemelidir. Kollar gene kahverengi satenden olup, yarım kolludur.
Fes: Tamamen yünden yapılan ve elle desenli olarak örülür. Genç kızların çeyiz olarak hazırladıkları bu ceyizlik düğün evine getirilir. Düğüne gelen davetliler düğün bittikten sonra bir terlik, yünden örülmüş bir keten hediye olarak verilir. Ayrıca sekiz köşeli kasket giyilir.

HALK OYUNLARI VE FOLKLOR
Adıyaman Halk Oyunları kadın ve erkeğin yan yana yer aldığı bir karografiye sahiptir. Bu da Adıyaman Halk kültüründe kadının rolünü göstermesi açısından oldukça mühimdir.

OYUN ÇEŞİTLERİ

Sal Oyunu : Fırat nehrinde salla geçen düğün alayını konu alır.
Düz oyun : Fırat kenarında yanında çeşitliliği adamın kızına aşık olan, fakat kızı alamayan ve sevdasından hastalanan bir gencin serüvenlerini konu alır.
Oyuna Davet : Düğünlerde gençlerin birbirlerini oyuna davet etmelerini konu alır.
Galuç Oyunu : Ailece ekin biçen ve hasattan sonra yakınlarını ziyaret ve şölen düzenleyen çiftçi ailesini konu alır.
Kımıl Oyunu : Kımıl (Süne) haşerenin ekinlere zarar vermesi sonucu meydana gelen kıtlığı ve halkın kımılla mücadelesini canlandırır.
Göçeri Oyunu : Hayvancılıkla uğraşan bazı köylülerin yaz aylarında yaylalara göç etmelerini ve burada başlarında geçenleri canlandırır.
Hellican : Helli adlı bir bey kızı ile rüyasında gördüğü ve daha sonra var olduğunu öğrendiği Can adlı gencin evlenerek mutlu olmalarını konu alır.
Ağırlama : Düğünlerde yaşlı, ağırbaşlı ve hatırı sayılır kimselerin ağır ve gösterişli bir tempo ile oynadıkları oyun.
Hallaç Oyunu (Beş Ayak) : Pamuk atmaya gittiği evin kızına aşık olan bir hallacın serüvenini anlatır.
Türkan: Sevdiği gencin dışında birine verilen Türkan adlı bir kızın yolda müsaade alarak iki rekat namaz kılıp ölmesi olayını canlandırır.
Dingi : Güzel ve güçlü bir kızın ding ding şeklinde ses çıkararak bulgur dövmesi sırasında aşık olan gencin hikayesi canlandırılır.
Kaynana Oyunu (Kol Oyunu) : Düğünde kaynananın gelinin önünde eline Çömçe (Kepçe) ve ayna alarak oynamasını canlandırır.

NELERİ İLE ÜNLÜ:
Nemrut Dağı, Besni Üzümü, Pirin-Gümüşkaya Mağaraları, Kahta Çayı

İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Adıyaman şehrini doğu, batı ve güney yönlerinde derin vadiler çevirmiştir. Bu vadilerin yamaçları zengin meyve ağaçları ile kaplı olduğu gibi, şehrin çevresinin de meyve ağaçlarıyla kaplanmış olmasından dolayı güzel vadi anlamında olan "VADİ-İ LEMAN" (Güzel vadi) kelimesinin söylenişi zamanla değişmiş ve halk arasında "ADIYAMAN" şekline dönüşmüştür. Ancak, Hısn-ı Mansur yani Hüsnü Mansur ismi 1926' ya kadar resmi ad olarak kalmıştır. 1926 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararları ile şehrin ismi tekrar ADIYAMAN olarak değiştirilmiştir




Adıyaman Yöresi Düğün Gelenekleri


SÖZ KESME

Geçmişte evlenme yaşı küçüktü; anne ve babalar çocuklarının mürüvvetini görmek için bir an önce evlendirmek isterlerdi.

1970'li yıllardan önce erkekler askere gitmeden evlenirler askere giderken de genellikle çocuk sahibi olurlardı. Günümüzdeyse bu kural neredeyse tamamen yıkılmış durumdadır. Artık erkeğin askere gitmesi kız tarafı için ön koşul olarak ileri sürülmektedir. Ge8çmiştekızlar 17-18 yaşlarında evlenmiş olurdu. Günümüzdeyse kızlarda evlenme yaşı 20'yi aşmış durumdadır.

Ahlat'ta geçmişte sıra gütme vardı; büyük dururken küçük evlenemezdi. Ancak günümüzde bu kural da değişti; büyük dururken küçük kardeş büyüğünün rızasını almak koşuluyla evlenmektedir.

Erkekler evlenme isteğini kardeşine ablasına yengesine söylemekteydi. Geçmişte anne ve babasına kesinlikle söyleyemezdi. Günümüzde babaya yine söyleyemez ama annesine evlenme isteğini açıkça söyleyebilmektedir.

Kızlar ise bu konuda hiç konuşamazlardı. Günümüzde kız istendiği zaman kıza sorulduğunda istemiyorsa açık açık söyler istiyorsa “siz bilirsiniz” der. Bu ifade kızın istediği anlamına gelmektedir.

Çok eskiden evlenmek isteyen erkeğin evdeki yemek tenceresine tekme vurduğu tesbit edilmiştir.

Eş seçimi ve kız beğenme;
Eskiden eş seçimini büyükler yapardı büyükler ne derse onların dediği olurdu. Günümüzde ise eş seçimini gençler kendileri yapmaktadır.

Oğlan düğünlerde ve bayramlarda bir kızı görür beğenir; bunu aile büyüklerine söyler; bunun üzerine aile büyükleri araştırma yapmaya başlar.

Evlenecek olan kızda aranan özellikler;

Güzellik beceriklilik hamaratlık soy sop aile yapısı yaşının oğlandan büyük olmamasıdır.

Evlenecek erkekte aranan özellikler ise;

Ahlatlı olması memur olması içkisi kumarı olmaması soy sop aile yapısı ekonomik bakımdan kıza denk olması şeklinde sıralanmaktadır.

Eskiden evlenmeler genellikle görücü usulüyle olmaktadır. Günümüzde ise evlilikler gençlerin anlaşması yoluyla yapılmaktadır. Tavsiye üzerine aracı yardımıyla yapılan evliliklere de yörede sıkça rastlanmaktadır.

Erkek anlaştığı veya herhangi bir yolla görüp beğendiği kızı ailede uygun olan kişilere söyler. Aile bunun üzerine harekete geçer. Ailenin kadınları kız bakmaya giderler.

Kız bakmaya gitmeye yörede “kız beğenmeye gitmek” denir. Kız beğenmeye gidilirken kız evine haber verilmez aniden gidilir ki ev halinin nasıl olduğu daha iyi anlaşılsın. Kız beğenmeye gidildiğinde kızın fizik yapısına davranışlarına evin düzenine bakılır. Yöre halkı konuya bakış açısını “evin kapısı bacası düzgünse o evden kız alınır” sözleriyle ifade etmektedir.

Kız isteme;

Perşembe günü uğurlu gün sayıldığı için kız istemeye Perşembe günü gidilir.

Kız beğenmeye gidildiğinde kız beğenilmezse hiç konuşulmaz; eğer oğlan çok istiyorsa caydırmaya çalışılır. Kız ailenin davranışları ve ev hali beğenilmişse kız isteme hazırlıkları başlar. Kız ailesine elçi aracılığıyla niyet açılır ve kız istemeye gidilir. Kız istemeye gidilirken kız tarafına haber verilir. İstemeye kızın annesi babası ağabeyi amcası dayısı vb. yakın akrabaları gider. Eskiden oğlan gitmezdi günümüzde kız istemeye oğlanın da gittiği görülmektedir. Kız istemeye giderken kızın verilmeme ihtimali düşünülerek hiçbir şey (yasaklı kelime)ürülmez. Kızı oğlanın babası veya ondan daha büyük aile büyüğü varsa o ister. İsteme;

Ahmet Efendi hiç sormuyorsun niye geldin

Misafirimsin hoş geldin başım gözüm üzerine

Allah'ın emri peygamberin kavliyle senin kızın Ayşe'yi oğlum Ali'ye istiyorum.

Kaderse olur araştıracağım eşim var dostum var akrabalarım var onlara soracağım.”

Bir istemeyle kız verilmez. Bir kızı en az üç kere istemek gerekir. Bir istemeyle kız verilmesi kınanır “falan kişi kızını hemen verdi” denir. Eğer kız verilmeyecekse sudan bahaneler uydurularak gelenler sürekli geri çevrilir. Oğlan tarafı bunu hisseder.

Yörede kaderse olur demek kızı vereceğiz anlamına gelmektedir.

Kız tarafı niyetliyse iki üç istemeden sonra kız verilir. Kız verildikten sonra kız istemeye gidenler içerisinde oğlan tarafının en küçüğü kimse kalkar kız tarafının aile reisinin elini öper. Bu uygulamaya yörede “el öpme” denir. Bu olay halk arasında “bu gece el öpüldü” şeklinde anlatılır. El öpüldükten sonra oğlan tarafının getirdiği şeker dağıtılır. El öpüldüğü gün “ağır nışan” “başlık” kız tarafına verilecek “haletler (hediyeler)” konuşulur. El öpülen geceye “söz kesme” de denir.

Yörede son yirmi yıl öncesine kadar başlık almak vardı. Alınan başlık yine kız için kullanılırdı. Yörede başlığa “süt hakkı” denmektedir. Başlık uygulaması günümüzde Ahlat merkezde tamamen kalkmış durumdadır. Köylerde bu uygulama halen sürmektedir. Eskiden başlık parasından düşmek için aile büyükleri kız evine gittiklerinde yemek yemezlerdi.


__________________
Eğer "dokuz" CanLı oLsaydın biLe En fazLa "sekiz" kez kaçabiLirdin öLümden..
BiLki "
yedi" düveLe suLtan oLsan dahi Yerin "aLtı" mekan oLacak sana
En fazLa "beş" metre kumaş götürebileceksin Kapatacaksın "dört" açsanda gözünü..
Bu dünya "
üç" günLük dünya , AzraiLin yanında "iki" kat oLup yaLvarsanda nafiLe
ELbet "
bir" gün öLeceksin İşte o gün herşey "sıfır"dan başLayacak..!
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
adıyaman


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Adana Yöresel Örf Ve Adetleri Sır Örf ve Adetler 0 25 Nisan 2018 10:13
Ordu Yöresel Gelenek ve Görenekleri-Adetleri Funda Örf ve Adetler 0 21 Nisan 2018 04:34
Bursa Yöresel Örf ve Adetleri-Gelenekleri​ Funda Örf ve Adetler 0 21 Nisan 2018 04:25
Ankara Yöresel Örf Ve Adetleri Funda Örf ve Adetler 0 30 Mart 2018 04:59
Adıyaman Yöresel Kelimeler ( A - Ş ) Vesaire Yöresel Kelimeler ve Anlamları 0 26 Kasım 2014 07:05