Çevrimdışı

Sağlık Bakanlığının altı aylık kursunu tamamlayan kadın hastalıkları ve doğum hekimlerine tüp bebek sertifikası verilmesini yanlış bulduğunu dile getiren Prof. Dr. Erol Tavmergen, “Altı ayda gelen insanlara elini dokundurtmayız” dedi
Ege Üniversitesi Aile Planlaması-İnfertilite Uygulama ve Araştırma Merkezi Üreme Tıbbı Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Erol Tavmergen, Sağlık Bakanlığının altı aylık bir kursla kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarına tüp bebek sertifikası vermesini eleştirdi. Uygulamayı “külliyen yanlış” olarak niteleyen Tavmergen, “Altı ayda gelen insanlara elini dokundurtmayız. Sadece gözlem yapabilir. Dolayısıyla bu yanlış uygulama bilmiyorum nereden dönecek” dedi.



Üreme Tıbbı Derneği tarafından Cornelia Diamond Otel’de düzenlenen 3. Üreme Tıbbı Derneği Kongresi’ni, konularında önde gelen Türk ve yabancı konuşmacıların yer aldığı 750’ye yakın katılımcı takip etti. Yüz elli beş Türk, kırk yabancı bilim adamının konuşmacı olduğu kongrede, üreme endokrinolojisi, kronik pelvi ile mücadele, IVM’de hasta seçimi ve sonuçlar, üreme tıbbında kök hücre, embriyo gelişiminde kokültürün yeri, HRT meme kanseri güncel durum, embriyo seçimi için yeni teknolojiler, tek embriyo transferi, güncel durum, yardımcı üreme tekniklerinde başarıyı etkileyen faktörler, osteoporoz tanı ve tedavi prensipleri, fertilite ve obezite, 2011’de erkek infertilitesinde tanı ve tedavi, PCOS’da cerrrahi yaklaşım konu başlıkları ele alındı.



Kaba cerrahi, kısır bırakabilir

Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Erol Tavmergen, kongrenin basın toplantısında yaptığı konuşmada, şu an Türkiye’de kabaca 7 bin civarında kadın doğum uzmanı olduğunu, bu branşta perinatoloji ve kanser cerrahisi yapan iki yan dal olduğunu anımsattı. Tavmergen, şunları söyledi:

“Bundan iki yıl önce Ankara’daki bir hastanede, biliyorsunuz prematüre doğumlar oldu. Bakınız o sene doğan bebek sayısı 1 milyon 200 bin civarı. Ülkemizde o yıl 35-40 bin arasında tüp bebek uygulaması yapıldı. Otuz beş bin tüp bebekten eve canlı götürülen bebek sayısı yüzde 30’u geçmez, en iyi ihtimalle 10 bindir. Bunların prematürite erken doğum oranıyla 1 milyonu kıyasladığınız zaman, bunların oranı binde 1’dir. Bu binde 1’e yüzde 100 diyelim, bunların yüzde 90’ı da çevre illerden kadın-doğum doktorlarının aşılama tedavisi veya yumurtlama tedavisi yaptıkları hastalar. Tüp bebek değil, tüp bebek bunların yüzde 10’u. Geri kalanı, kadın-doğumcuların dışarıda bu enjeksiyonu yanlış uygulamalarından kaynaklanan problemler. Çünkü dört yıllık bir kadın-doğum uzmanlığı eğitimi sırasında bu yan dalın bilgilerini almak mümkün değil. Bunu bütün dünya üç yıllık bir yan dal eğitimi vererek almış. Bir kadında yumurtayı uyarmak için 1.5 yıl çalıştım. Yumurtalarının büyüklüğüne, kandaki östrojen düzeyine bakıp bugün ne kadar hipofiz hormonu vereceğini bulmak uzun bir teorik, pratik ister. Şimdi Bakanlık altı aylık bir kursla tüp bebek sertifikası veriyor. Külliyen yanlış bir uygulama. Embriyologlar için de altı ay. Altı ayda gelen insanlara elini dokundurtmayız. Sadece gözlem yapabilir. Dolayısıyla bu yanlış uygulama bilmiyorum nereden dönecek. Diyelim ki, bir genç kızda bir miyom saptandı. Bugün bu ameliyatların yüzde 90’ı kapalı yöntemlerle yapılıyor. Eğer siz bunu kaba bir cerrahi ile yaparsanız, bu hastaların yarıdan fazlası ameliyat yerine tüplerin yapışması nedeniyle kısır kalacaktır.”



Yaş ve sigara başarıyı olumsuz etkiliyor

Prof. Dr. Erol Tavmergen, kısırlığın ülkemizde yüzde 10-15 oranında karşılaşılan bir durum olduğunu ifade etti. Kısırlığa neden olan faktörlerin yüzde 40’ının kadına, yüzde 40’ının erkeğe, yüzde 20’sinin ise her iki çifti birlikte ilgilendiren problemlere bağlı ortaya çıktığını belirten Tavmergen, “Kısırlık tedavileri arasında yumurtlatma tedavileri, rahim içi aşılamalar, tüp bebek uygulamalarını sayabiliriz. Son yıllarda özellikle laboratuvar ve klinik uygulamalardaki gelişmelere rağmen başarı oranı yüzde 60’lar civarını geçememektedir. Başarıyı etkileyen faktörlerin analizini yaparak bu konuda ilerlemeler sağlanmaya çalışılmaktadır” dedi.

Tavmergen, başarıyı etkileyen en önemli faktörün ise kadın yaşı olduğuna dikkat çekti. Otuz beş yaş üzerinde, over kapasitesinde giderek hızlanan bir azalma olacağını dile getiren Tavmergen, “Sigara içiminin günde 10 tane olması durumunda belli bir süre içerisinde menopoza girme süresinin 3-4 yıl erkene çekildiği bilinmektedir. Üreme fonksiyonlarının menopozdan yaklaşık 8 yıl önce bozulmaya başladığı göz önüne alınacak olursa, yaklaşık 33-35 yaşından itibaren sorun yaşayacaklarını ifade etmek gerekmektedir. Ayrıca, sigara içimi gerek erkek gerekse de kadın eşey hücrelerinin genetik şifresini de olumsuz yönde etkileyebilmektedir” diye konuştu.



Kök hücre umut olabilir

Üreme Tıbbı Derneği Başkanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu ise önümüzdeki yıllarda kök hücre yöntemi ile çocuk sahibi olamayan ailelerin çocuk sahibi olabileceğini açıkladı.

Toplantıda söz alan Prof. Dr. Pabuçcu, in vitro fertilizasyon sırasında rahim içine transfer edilen embriyoların yaklaşık yüzde 30-40’ının canlı olarak doğduğunu ifade etti. Bundan dolayı transfer edilecek embriyo sayısının kanunlar ile sınırlandırıldığını anımsatan Pabuçcu, “Hangi embriyonun transferi ile daha yüksek gebelik şansı olduğunun belirlenmesi kritik bir konudur. Standart uygulamalarda transfer edilecek olan embriyo seçilirken embriyo morfolojisine, yani embriyonun mikroskopta tanımlanan iyi kalite kriterlerine dayanarak seçim yapılmaktadır. Ancak, bugüne kadar yapılan çalışmalar göstermiştir ki, mikroskop ile embriyo morfolojisine göre yapılan seçimde her zaman normal genetik yapıya sahip olan embriyo seçimi mümkün olmamaktadır. İyi kalite olduğunu düşündüğünüz bu embriyo genetik olarak normal değil ise hastanın gebelik şansı da azalmaktadır” dedi.

KGH yöntemi ile embriyoların taranmasının günümüzde tekrarlayan başarısız tüp bebek hastalarında, tekrarlayan düşükleri olan ve 40 yaş üzeri tüp bebek tedavisi gören çiftlerde tüp bebek tedavisi sonrası başarı oranının artmasını sağladığını belirten Pabuçcu, “Tekrarlayan başarısız tüp bebek uygulaması olan ve ileri yaştaki kadınlarda (40 yaş üzeri) KGH yöntemi ile embriyo seçimi ve transferinin bu gruptaki başarı oranını ikiye katlayarak embriyo transferi başına yüzde 32’lik devam eden gebelik oranı ile sonuçlandığı gözlemlenmiştir” diye konuştu.



Kök hücre çalışması sınırlı

Pabuçccu, kök hücre tedavisi hakkında da bilgi verdi. Yumurta veya sperm olmaması nedeni ile bebek sahibi olamayan çiftlerde gelecekte kök hücrelerin, sperm ve oosit üretiminde kaynak olabileceğine dikkat çeken Pabuçcu, “Ancak etik konulardan ve pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de mevcut yasal düzenlemelerden dolayı, şu anda bu konuda mevcut çalışma yoktur. Tüp bebek merkezlerine kısırlık ile başvuran hastalara yapılan incelemelerde sperm ve yumurta olmaması tüp bebek işlemini uygulanamaz kılmaktadır. Kişinin kendi sperm ve yumurtası ile gebelik elde edilebilmesi için kök hücrenin kullanımı günümüzde mümkün değildir. Bu konuda hastalarımız doğru bilgilendirilmeli ve bu işlemin şu an için mümkün olmadığı vurgulanmalıdır” dedi.

Pabuçcu, dünyada çok az ülkede bu konuda çalışma yapıldığını, özellikle Güney Kore’de bu konsept üzerinde yoğun çalışmalar olduğunu söyledi. Yumurta hücresinin dondurulmasında kullanılan vitrifikasyon yönteminin daha eski bir yöntem olan yavaş dondurma işleminden daha başarılı sonuçlara sahip olduğunu kaydeden Pabuçcu, şunları söyledi:

“Bu işlemde yumurtanın camsı halde saklanması hem tüp bebek başarısını artırmakta hem de tüp bebekte bir çığır açmaktadır. Ülkemizde ancak kanser hastalarında yumurta dondurma işlemi için uygulama izni vardır. Oysa ki, bu işlemden fayda görecek farklı hasta grupları da mevcuttur. Örneğin; endometriyozis ve yumurtalık cerrahisi geçiren hastalar. Bu olgular erken yaşta yumurtalık rezervini tüketirler. Azalan yumurtalık rezervi bir süre sonra hastanın tüp bebek şansını da yitirmesine neden olur. Bu hastalara da ileride bebek sahibi olabilmeleri için vitrifikasyon yöntemi ile yumurta dondurma işlemini yapabilmemiz için yasal düzenlemeler gereklidir. Umarız, hastalarımıza bu şansı verebilmemiz için Bakanlığımız yakın zamanda gerekli yasal adımları atar.”