IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

1Beğeni(ler)
  • 1 Post By Vesaire

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 03 Aralık 2014, 00:33   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Gönülden Süzülenler/3 – İsmail SARIGENE*




Her gemi rotasından bir nebze kapmıştır. Bazen fırtınayı göğüslemiş bazen de istilaya karşı son damlasına kadar savaşmıştır ama asla umut yüklü yolculuğundan feragat etmemiştir. Her şeye inat umudunu, acıya inat mutluluğunu, zor ama çileli yazgına huzurunu ve öfkeye karşı us’unu kaybetme / yitirme. Bilirsin ki dikeni var diye gül’den vazgeçilmez.*
**
Şehirlerarasına giden tali bir yol gibiyim. Umuda niyetlenmiş bir mutluluk payının tümcesi. Ya da canında bir can taşıyan bir yüreğin taze bir nefesi. Acıları tasnif edilmiş bir ömrün çileye doymayan bedenine vurulmuş alın yazısı. Soluğuna binlerce ölüm peydahlanmış bir kadının en acıklı, en koyu hikayesine konu olan bir kitabın mutluluğa ithaf edilmiş sayfasında yer alan süssüz ve sade bir ayraç.*
**
Her gece sana ölüp her sabah sana dirilmek. Nefesinde saklı her bir duayı kurumadan bir yaraya şifa diye sürmek sonra. Daha izi kurumadan yüreğinin tebessümünü asmak yetimhanedeki çocukların yüzüne. Ve saçlarına değen ve bir telinden hayat bahşeden o rüzgardan kuru ve kısır toprakları nasiplendirmek.*
**
Yıldızlara yakın, acılara uzak bir ev düşlüyorum. Umudun ve mutluluğun hiç kapıdan çevrilmediği dört duvar. İki basamaklı bir kapıya uzanan her şarkıda gençleşecek iki yürek; sen ve ben. Hayalden öte yaşamaya değer. Uzak bir ihtimal zannedilen ama yaşanmaya yakın bir düş.*
**
Ahşap bir evin güneşe yataklık eden pencerelerine çıkmış şiir yüzlü çocuklar gibi avaz avaz bağırıyorum; seni seviyorum diye. Ve yüreğine dua dua bir sevdayı nakışlayıp nefesine bir hayatı bağışlıyorum sevgili.*
**
Ekmeğimden, terimden sakınıp bir uçurtmalar alamadım sana. Oysa baba yadigarıydı marangozluk. O tahtaya yüreğini katıp tahtaya işlerdi içini. Ve ben onun kocaman ellerin tersine küçük ellerimden bir mürekkebe yaslıyorum düşlerimi. Sana gelirken ki cam kenarı biletleri biriktirip kağıttan gemiler bıraktım avuçlarına. Sokağına bir söz bıraktım karanlıkta üşüme diye. Sabahı müjdeleyen vapurların içine ıslak mektuplar bıraktım. Ne zaman umutsuzluğun bir iskeleye vurursa o el yazması mektuplardan mutluluğu ayağa kaldırır diye. Ve bir yürek bıraktım. İhmal ettiğin öğle yemeği vaktinde iştahsızlığına ve yalnızlığına bir mutluluk besini olsun diye.*
**
Az kaldı sevgili. Annemin gökyüzüne açılmış bir duasının bereketiyle çıktım yola. Sağım solum hasret. Önüm arkam aşk. Düştüm bir düş’ün yolculuğuna. Sana gelirken ki cam kenarları biletimle susuzluğumun nükseden yanıyla gelmekteyim. Kavuşmalara bir kavuşma ayarlama sen. Şehrine indiğimde bir kalabalığın arasında buluşalım. Elimde rengarenk onlarca balon olacak. Ve o balonları görünce koşma bana. Kan ter içinde kalmayasın. Adım adım harf harf yaklaş bana ve sonra kemiklerimi hiç bırakmamacasına sarıl ve senin nefesinmiş gibi çek beni içine..*
**
Bu kaçıncı ihbarım ey yar. Bu kaçıncı intihar adının baş harfine harcadığım. Gel etme. Kanma Azrail’in biletsiz düşlerine. Hayattın dar kaldırımlarında kendi ayağına çelme taka taka kanattığın dizlerini bükme. Kaldır başını gökyüzüne ey yedi renk mutluluğum. Sesinin nihavent halinde seslendirdiğim onlarca şarkı mahzunluğa bürünsün mü. Umut canından vaz mı geçsin ? Elif dimdikliğinden feragat edip boynuna yağlı bir ipi mi geçirsin ? Toparlan ve giyin hayatı. Biliyorum zor kendi yaralarını yine yeni bir yarayla kapamak. Ama senin adın bende umut. Ama senin nefesin bende mutluluk. Eğme ve eğdirme başını. Harflerini bükme ve dirilt içine ellerinle gömdüğün can’ları. Ve bir Elif gibi dimdik gülümse sana reva görülmüş kanamalarına..*
**
Denize kıyısı olan bir baraka’ya kurulmalı huzurumuz. Çatısız olmalı sevdalık mahsenimiz; ki yıldızları her an saçlarına dizebileyim. Ne zaman kurudu dudaklarımız, birkaç dakika içinde varabilmeliyiz sonsuz mavilere. En sevdiğin çiçeklerini ekebileceğin küçük bir bahçeli olmalı küçük barakamızın yanında. Gözlerinin rengine boyanmalı mutluluk yuvasının duvarlarını. Pencerelerinde eski ve orta dalga yayını yapan bir radyo bulunmalı, kurak toprağın ortasında çalan bir nihavent şarkıda dans etmeliyiz.*
**
Yağmura şemsiye tutma ne olur. Bırak ıslansın düşlerin. Sen umutlarından biriktirip yetim kuşlara vermek üzere beklettin mutluluklarını savur öylece. Ardına sakın bakma. Yağmurun içinde ıslanan ayak izlerine aldırış etme. Yürü ve hiçbir zaman başını eğme. İçinde saklı düşleri sessiz harflerde yorma. Sesli ve nemli bir gözyaşında erit acılarını. Bil ki her mutluluk bir acının ardından gelir. Savaş ve kaybetsen de haykır içindekileri.*
**
Kasabama son kurulan bir lunaparktan sonra gözlerimin için bu kadar hayat dolu olduğuna tanıklık ediyor şiir yüzlü çocuklar..Kapı eşiğinde yarım bırakılmış ıslak mektuplarımı naftalin kokulu sandıklarıma yerleştirip bu gece yine masalına/ masalımıza koyuluyorum. Dağ tepe dinlemeden üzüm bahçelerine dalıyorum. Uslanmaz …çocuklar gibi sabaha kadar koşuştuyorum yüreğinin bahçelerinde.*
**
Bir luna parkın içinde kaybettiğim pamuk şekerlerimi gözlerinin kahverengi gözlerinde buldum. Bir kargo poşetinin içinde sakladığım mavi bilyelerime nefes oldun sen. Bir kum saatini elinden alan yüreğim küçük bir çakının şahitliğinde sana özlem yangınları büyütüyor. Bir iskelenin kenarında yüreğime dayadığım ahizenin arkasındaki yüreğimi yüreğimden yakala. Ve sesini ararken bir sahilde, sen soluk soluğa koş ve bir Elif miktarı sarıl bana. Ve hiç bırakma..*
**
Tekil bir yalnızlığın içinden uzat ellerini. Utangaç yanaklarında bir tebessüm belirse üşengeç yaralarıma şifa diye sürüyorum gözlerini. Ellerini ellerimle yakalayıp avuçlarından kayıp giden bir terin akıbetine aldırış etmeden koca gövdeme umutlar serpiştiriyorum. Belirtisiz ya da yeknesak bir cümlenin içinden geçip sen’li bir varlığına nüfuz ediyorum. Soyunuyorum, üryanlığıma bir yangın bileyip azı dişlerimin sancısından bir sevda doğuruyorum. Doğan her düş’e bir kurban veriyorum. Azat ediyorum tüm gurbet kuşlarını. Ve sana gelirken tüm yollara en sevdiğin çiçeği ekiyorum sevgili.*
**
en uzaktan koşup terleyen sesini yüreğime doldurduğumda cebimde sakladığım binlerce şekerleri şiir yüzlü çocukların avuçlarına bağışlıyorum. Uykusuz uykularımın yüzünü gözlerinden akan sevda nehirlerinin buz gibi damlalarıyla yıkadım ve yüreğimin bozkırlığına bir şiir daha bıraktım. Ve ne zaman dudaklarında bir şarkı gökyüzüne yakılsa, ben uçurtmaları bulutlara kavuşturuyordum. Ve ne zaman bir iskeleye dayanır görsem kanamalı sancını, acıya tok halimi uyandırıp acıya bir dudak payı açıyordum. Ve özleminin orucunu senin sevdanla bozuyor ve yine senin sevdana niyetleniyorum sevgili..*
**
Acılarını daha kez yüreğinde kaynatıp kaynatıp içine zehir diye akıtacaksın sevgili. Ayak uçlarına indirgediğin yüreğine bir ölüm çizme. Ayıkla kendini karanlıktan. Yüksek betonarme binalardan göremediğin yıldızların gözlerinde olduğunu ne çabuk unuttun. kapı ziline vurana inat yüreğinle nefes almaya devam et. Unutma savaştığın her an kazanmasan da verdiğin mücadelenin ödülünü mutluluk alacaksın. Sen umuttun ne çabuk unuttun bunu..*
**
Sürgün edildiğin ne varsa içinde, tıknaz ve yeknesak bir cümleye bula. Ve kanat ulu orta sancılarını. Güpe gündüz kuşan karanlıklarını. İçini kemiren ayrılık sustası ölümcül şiirleri bağışla bize. Rast gele bir şarkıyı mırıldan demir soğuğu pencerelerinden. Sen güneşe merhaba de yarı aksak şivenle. Biz dünyadaki dudakları pamuk şekerleri sirayet etmiş çocuklara anlatırız sevda masallarını. Adını unuttuk sanma, seni yaşadığımız yerden başlıyoruz sözlere.*
**
Kanatlarında umut taşıyan gurbet kuşlarına döndür yüzünü. Biliyorum sağanak halinde karla karışık yağan acılara karşı açtığın şemsiyene ve giydiğin hakim rengin siyaha inat yolların bana hep umut hep mutluluk. Biraz sis olsa da gözlerimin kentlerinde, avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Ey mutluluğu umuda gelin eden kadın; acıya katık eyle nefesini. Yendirmeyeceğim seni, boyun bükmeyeceksin..*
**
Tövbeleri gusle zorlanmış bir duanın içindeki ıslak gözyaşlarımın hesabını ver ey sevgili. Adını pelesenk diye dudaklarımı mıhlamışken yüreğimin en kutsal mabedine tecavüz hakkını kendine meşrulaştırıyorsun. Yığma ve bi o kadar eski binanın… ağırlığını tek benim omuzlarıma yükleyip bir intiharı bana reva göremezsin. Serseri bir kurşuna meyl edecek bir ceset torbası değil nefes aldıklarım. Benim ölmemi gıpta ile beklerken hangi musalla taşının soğukluğunda doğurdun içindeki kini ve öfkeyi. Ölüm senden önce bana uğramazsa bil ki iki elim yakandadır.Bilesin..*
**
Yüreğinde birikmiş nehirlerin sesini duyamıyor musun Usta ? Damarlarında taşmayı bekleyen şiirlerin sustalı çığlıklarını duymamazlıktan mı geliyorsun Usta ? Dudaklarının iki yakasına gelip gelip doğmayı delip bir cümlenin tok yanında ölümü …kuşanan harfleri görmek istemiyorsun Usta..Sus/ma ayakları uzattığı bir sevdanın ucunda açıkta kalsa da sen özgürlük şarkıları söyle Usta. Kök saldığın bir kuraklığın elbet bir gün yeşereceğine olan umudunu mu kaybettin Usta ? Söylesene elindeki ateşte bir çiçeğe hayat biçerken o ateşte yaktığın sen misin yoksa Usta ?*
**
Ben seni özlerken kendimi kaç öldürdüm kendime. Ve kaç kez sancılandım sendeki beni bende doğurmak için. Kapısız bir evin bahçeye açılan bir salonun duvarlarına resmettim gülüşünü. Ve her nefesimde sana bir hayat bağışladım. Rengarenk balonların ipini çantalarımızda sakladığımız ve aynı tip çakılarla kesmek ve gökyüzünde özgürlüklerini kutlamak. Bana hediye eylediğin bir beyaz gömlek ile sana gülümsüyorum. Elimde bir kum saati ve deniz kabukları ile..*
**
Bir deniz fenerinin aydınlığında dans edeceğiz. Gökyüzü perdelerini kaldırıp bir gül sağnağına tanık edecek. Üstümüz başımız umut, iliklerimize kadar mutluluklarla ıslanacağız. Nihavent sesinle bir şiirime ses olacaksın sonra. Sonra bir iskeleye vereceğiz sırtlarımızı ve masal kaldığı yerden uzanacak Cennetin üzüm bahçelerine..*
**
Ayak uçlarımıza uzatılmış bir üşengeç şarkıyı koynumuza alıyoruz. Hayatla hayatlandırdık ıslak dualarımızı. Sen " her harfi kitap olan adam " demişken sustu cümleler, yüklemler ise öznesiz. Gözlerinin kahve rengine bağdaş kurdum, usul usul yağan yağmurları işliyorum saçlarının köklerine ve ilmek ilmek nefesine koca bir hayatı nakışlıyorum sevgili.*
**
Sustur gözyaşını selini. Yüzümün kirliliğini temize çekmek için kirpiklerinde binlerce sancı ile bir yağmuru doğurma sevgili. Sen sevgili, nefes al benim için. Giriştiğin ekmek kavgalarında sana gelen sağlı sollu her yumruğu bana reva gör. En acıklı bir romanın en hüznü sayfasını bana bağışla. Ve gece üşümeyeyim diye gülüşlerini ört üzerime. Kalabalıklara bakan tenhalığımın dalgın bakışlarına bir omuz genişliği ver.*
**
Üç büyük kentin sancıları saklı sesimden binlerce şiir bağışladım gözlerinin kahve Cennetine. Ayyuka çıkmamış umutlarımı yüreğine göçe zorlarken dizlerinde bir uykuya râm olmuş uykusuzluğum. Kaldıramadım bir daha çocukluğumu yüreğine kundaklanmış halinden. Denize komşu bir parkın yürüyüş sathına dizilmiş bir düş’ün mavi balonlarında uyuttum yara tutmaz yangınlarımı. Bir adım sonrası bir avuç deniz iken hiçbir zaman senli özlemlerimi sensiz söndürmeye yeltenmedim. Ne zaman üşüse üşengeç çocukluğum sesini örttüm üzerime.Gözlerimi sonsuza yarime kapadım, ey hazan sobelesene beni mutluluklarımdan..Yüreğimi gökkuşağının kahve tonuna boyadım, ey aşk yakalasana beni umutlu yarınlarımdan..*
**
Gözlerinin esir düştüğü savaş meydanındayım ey oğul. Toz duman etraf yüreğin ise kan revan. Kanayan dudaklarını susturmaya mı yeltendin yoksa. Yoksa yüreğini lime lime edip düşlerini bir recm’e mi rehin verdin. Hadi kaldır işvebaz intiharları göğünden. Yeksenak bir acının ayak ucundan kaldır gövdeni. Bir miktar umudun gözlerindeki tarifsiz telaşı gör. Cesedinin bir hükmü olmasa da o koca yüreğinin " onuru " için ayaklan hadi. Susma sakın. Koca yüreğinin engin dehlizinde bir dirhem konuş..Bir dirhem*
**
Hayatın tüm acılarını yüklenip kendine çelme takmayı bırak. Kabuk bağlamış yaralarından soyunma zamanı. Siyahına bir kadife nakışlı bir gül motifi işle. En azından niyetlen. Yarın olmadı belki ondan sonraki gün kendi ayakları üzerinde acına da mutluluğuna da eyvallah deme zamanı.*
**
Susuzluk. Aç kalmış topraklar. Suya sırtını dönen bulutlar. Çatlamış ve sesi kısılmış topraklar. Bereketini, zenginliği yitiren ovalar. Yalnız kalmış ve ölümünü bekleyen zaman. Yüreği kurumuş, yüzü eskimiş ve ellerini doldurmayan ab-ı hayat yavaş yavaş tükeniyor. Aslında yiten, giden, biten ve sona eren bizim hayatımız. Farkında değiliz. Yavaş yavaş ölüyoruz.*
**
Dilini yitirmiş bir cümleyim. İçimde birikmiş nice söz var şimdi. Sıraya geçmiş bir kalabalık herşey, her söz. Avazım çıktığı kadar sarılmak istiyorum sana. Bağırmak delice. Duvarlara vurup vurup geri dönecek kuvvetli bir nefesin içinde peydalanmış bir söz dizimlerim var içimde. Yakılmış, yaralanmış ama içimde bir sus’ku. İçimde bir yanardağ var ama kusamıyorum. Dışımda közler birikmiş yanıyorum diyemiyorum. Susuyorum, gözyaşlarımı bile haykıramıyorum. Sessizlik ne zormuş Ya Rab. İçime, dilime dolanmış düğümleri çöz. Bir alfabeyi bağışla bana. Doya doya içeyim cümleleri sonra da dudaklarımdan bir hayata sürgün edeyim sözleri. Biliyorum ben harfleri ilkokul terkten bıraktım ama içimdeki sözleri şimdi haykıramıyorum. Şimdi konuşamadığım dudaklarımı sadece ısırıp ağlamak için kullanıyorum.Ne acı cümle cümle susmak içinde..Ya Rab kanatma dudaklarımı. Bu sessizlikle imtihan etme beni. Beni bir cümleye bağışla../ Konuşmayan Nineciğime ses oldum..*
**
Kıyıya demirlemiş zaman. Ayaklarını sıvayıp çocukluklarına koşmakta akrep ve yelkovan. Hiç bilmediğimiz bir iskelenin kenarlıklarına bırakılmış bir sevdanın sahipliğine soyundum. Vazgeçmedim ve kendim gibi bildim..*
**
Işık süzmelerine bakarken yakaladım seni. Çıplak ayaklarını denize yürütmüşken yine gözlerin beni arar gibi denize yarenlik etmekte. Hangi yolcu gemisine rezerve edilmiş sana geliş biletim ve hangi yük gemisine yüklenmiş senli özlemim ey yar. Susma ve öyle uzun daldırma gözlerini ufka. Işığın en sıcak halinde düşeceğim şiirlerine.*

İsmail SARIGENE

__________________
Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin.Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak..
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat
Cevapla

Etiketler
gönülden, sarigene, süzülenler or 3, İsmail,


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Gönülden Süzülenler/4 – İsmail SARIGEN Vesaire Şairler ve Şiirleri 0 03 Aralık 2014 00:31
*Gönülden Süzülenler/7 – İsmail SARIGENE Vesaire Şairler ve Şiirleri 2 03 Aralık 2014 00:28
Gönülden Süzülenler/5 – İsmail SARIGENE Vesaire Şairler ve Şiirleri 0 03 Aralık 2014 00:25
*Gönülden Süzülenler/6 – İsmail SARIGENE Vesaire Şairler ve Şiirleri 0 03 Aralık 2014 00:06
*Gönülden Süzülenler/8 – İsmail SARIGENE Vesaire Şairler ve Şiirleri 0 03 Aralık 2014 00:01