GEÇENLERDE CHP’nin duayen siyasetçilerinden biriyle sohbet ediyordum. İlerlemiş yaşına rağmen İstanbul’da ilçe ilçe gezip, “referandumda hayır” kampanyasına destek veriyor. Söz dönüp dolaşıp Kemal Kılıçdaroğlu‘ nun liderliğine gelince beni çok şaşırtan bir cümle kullandı.
“Kılıçdaroğlu CHP’nin lideri değil, sadece konuşmacısı...”
Tezine katılmasam da, CHP’nin içini, dönen dolapları, kimin kimin arkasından ne işler çevirdiğini onun kadar bilebilmem mümkün değil... Siyasette kıdemli dostum diyor ki: “CHP bugün hâlâ liderine kavuşmadı. Evet, ortalıkta bir Kemal Kılıçdaroğlu rüzgârı var. Alınan her hayır oyu Kemal Kılıçdaroğlu’nun haklı başarısı olacaktır. Ama lütfen kimse kimseyi kandırmasın, bugün Kılıçdaroğlu CHP’yi yönetiyor değil. O sadece üzerine düşeni yapıyor ve konuşuyor. Oysa CHP’de dengeler farklıdır. Partinin lideri demek tabana, teşkilata ve dost düşman bütün CHP’lilere söz geçirmek demektir. Bugün bunu partide yapan tek isim, tartışmasız Önder Sav. Kılıçdaroğlu onun yörüngesinde, onun izin verdiği şekilde ilerliyor, o kadar.”
Kılıçdaroğlu‘nun birçok konuşmasını dinledim. Meydanlarda kalabalıklara seslendiği o konuşmalara dair CHP’li dostumun aksine düşünüyorum. Her ne kadar CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay gururla “Kemal bey asla prompter kullanmıyor, her şeyi o anda söylüyor, hazırlanılmış bir metin yok” dese de, ben keşke olsaydı diyeceğim. Amerika’yı tekrar keşfetmenin anlamı yok. Dünyanın her yerinde liderlerin konuşmaları danışmanları tarafından hazırlanıyor. Hatta liderlerin hazırlanan konuşmanın dışında tek bir kelime bile söylemesine izin verilmeyen anlar oluyor. Neden? Çünkü o kelimeler önemli... Verilen mesaj önemli... Geçen duygu, verilen akıl önemli.
Ben, kendi adıma Kemal Kılıçdaroğlu‘nun konuşmalarında heyecan verici hiçbir yön bulamıyorum. Ne yeni bilgi, ne duygu, ne espri, ne de çarpıcı tespit! Slogan bile slogan değil.
O anda uydurulduğu için.
Örnek vereyim...
Kılıçdardoğlu bağırıyor: “Neye evet? Sadece Hayır’a evet!”
Siz hayatınızda bundan daha kafa karıştırıcı, bundan daha komik bir cümle duydunuz mu? Bunu dinleyen kesin akşam evde karısıyla kocasıyla tartışmıştır. Adam evet diyor işte... Hayır’a evet diyor. Hayır’a evet denilir mi? Hayır hayırdır, evetse evet!
Uzun lafın kısası CHP’nin bu söylemle bir arpa boyu yol alması mümkün değil. Arkasına aldığı ve bence Kılıçdaroğlu‘nun tamamen kişisel başarısının ve halkın sevdiği imajının yarattığı rüzgârı profesyonellikle beslemek gerekiyor. Devir kendini pazarlama devri. Varsın danışmanlar konuşmalar hazırlasın, varsın prompter’dan okusun ne çıkar?
Bir de nedir o kasket durumu?
Biri bana gerçekten de açıklayabilir mi hangi işgüzarın fikridir o?
Vapurda eğlence…
Laf pazarlamadan açılmışken... Vapurlardaki satıcıları bu aralar daha çok dinleme fırsatına sahip oluyorum. Ve diyeceğim odur ki, ne satarlarsa satsınlar, kendileri birer pazarlama harikasıdır. Bir meyve soyacağını dünyanın en değerli mücevheriymiş gibi anlatan üstelik sizi ikna eden ve ürünü satın aldıktan sonra eve gidene kadar kendinizi dünyanın en şanslı adamıymış gibi hissettiren kaç tane satıcı tanıyorsunuz? Buyrun şehir hatları vapurlarına... Onlardan bolca var. Alkışlamamak elde değil. Şahsen mutfağımdaki sebze-meyve soyacağım beni hâlâ mutlu hissettiriyor. Var mı daha ötesi?
(Yoksa hakikaten deliriyor muyum? Sıcak falan?) Not: Vapurlarda balık üzerine tombala oynandığını biliyor muydunuz peki? Ben yeni rastladım acayip eğlendim. Kazanan o gece eve taze balık götürüyor.
Yahoo’ya göre Asyalıyız
Eğer bir gün örneğin hava durumunu yahoo. com adresinden öğrenmek ve Avrupa kıtasının üzerine tıklayıp İstanbul’da hava nasıl olacak diye bir göz atmak isterseniz yanılırsınız. Asya bölümüne bakmanız gerekiyor. Yahoo’cular çoktan bizi Avrupa’nın dışına atmışlar da haberimiz yok. Boşuna Avrupa Birliği diye tutturuyoruz yani... İlgililere duyurulur.