IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 06 Kasım 2007, 19:14   #1
Run
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Şair Ceketliydi Kazım Koyuncu.




Şair ceketini giyip gelmiştin İstanbul’a, oysa denizin hırçın çocuğuydun sen, karadenizin dalgalarının kayalara çarparken çıkardığı ses misali hırçındın, serttin, ürkektin belki buralarda ama cesur mu? Cesur bir kalbin vardı yanında, gelirken neler bıraktın arkanda bilinmez ki; bir maviyi bıraktın, bir yeşili, birde sevdiklerini. Yanına şiirlerini almışın şair ceketinden anlamıştım onuda. Namelerin vardı gitarında. İnsanlar silahından ayrılmazken sen ise silahın diye gitarını seçmiştin, Dinlerken seni zaten yüreğimizin en ucra köşesinde bile namelerinin mermilerini işitirdim. Zamandı rastlantıydı seninle tanıştıran beni. Aslında ne zaman nede rastlantıydı seninle tanışmama vesile olan, yaptığın kaliteli müzikti seni tanımama sebep, birde asi duruşun vardı karşımda dimdik. Karadenizliyim yürekliyim dercesine, biliyordum hastaydın ve sen her gece karşımdaydın, her gece her an seni düşünmekteydim. Ne oldu, nasıl oldu diye ve her gece seninleydim ben `seni sevdiğimi dünyalara bildirdim` derken. illet işte illet bir hastalık sendeki be üstadım, sinsi bir yok edici, karadenizlinin hazın sonunun azraili, biliyorum senide yiyor bu illet günden güne, dirhem dirhem yok ediyor, her parçanı yavaş yavaş eritiyor, biliyorum Barış Manço’yu da bizlerden onun bir adaşı almıştı, az mı? Ağlamıştım o gece yoksa yinemi ağlayacağım bu gece sen gitme bari nasıl dayanırım Barıştan sonra senin yokluğuna da, duydum; sıra sana gelmiş melekler söyledi, senide alacaklarmış yanlarına bir yıldız olacakmışsın sende.
Kansermiş senide yıkan,işte geldi o acı an,sen yoksun artık aramızda,nasıl dayanır gözlerim manzaraya,nasıl ağlamaz taş kalbim senin karşında,nasıl sel olmaz göz yaşlarım resimlerine baktıkça,sesini duydukça ben nasıl fenalaşmam,oysa yarın Harbiye de olacaktın,6 yıldır beklediğim an buydu ama sen bu değildin,ben seni canlı canlı dinlemek istiyordum,senin için yakılan ağıtları değil.Bak ne kadar sevdiğin var,ne kadar kişi geldi seni uğurlamaya,bir görsen son bir kez vize konser versen,yattığın yerden son bir kez şarkı söylesen..sen demez miydin ben kanseri sevdiklerimle yenicem diye,sen değil miydin sevdiklerimin alkışları bana güç verecek,beni ayakta tutacak diye.Neden ordasın o zaman neden orda olduğun gibi yatıyorsun.kalk konuş bizimle,yoksa küstün mü bize,alkışlarımız mı az geldi? ,ilaç olamadık mı? yarana...Dokunamıyorum sana yaklaşamıyorum bile bu ne sevgi ah bu ne sevgi..Herkes ağlıyor senin için burada yalnız değilim ağlayanlar arasında,sen hiç düşünmedin mi? sevdiklerin böyle ağlar diye,neden ağlattın bizi neden...neden...neden....

Acaba bir zamanlar karşımıza geçip çay içenler ne yapıyor şimdi? Hiç mi? yürekleri sızlamıyor, hiç mi? vicdan azabı çekmiyorlar... Suç sadece çayda değil o zamanlar Karadeniz bile bize ihanet etmişti; suyuyla, havasıyla, bahçelerdeki meyveleriyle, sebzeleriyle, yediğimiz içtiğimiz her şeyle minik minik ölüm aldık bedenimize. Kim verecek hesabını, kim ödeyecek bu canların bedelini. Söylesene Emrah! Hesap yatlarda, katlarda mı verilir? Saraylarda, özel hizmetçilerle mi verilir? Kuş tüyü yastıklar da yatarken mi? kuş sütü içerek mi verilir? Sen kanserle savaşırken üstadım onlar özel uçaklarla dişim ağırdı diye Avrupa kentlerini bir bir dolaşırlarken mi? hesap sorulur birilerinden. Onların canları yanmadı üstadım bizim yüreğimize kor düştü biz yanıyoruz buralarda, onlar kim bilir hangi sefa peşinde...
Sen küçüktün Çernobil yağmurları yağdığında,bizlerde bebek.Sen sırılsıklam ıslanmıştın.Nükleer damlalar dökülürken gökyüzünden tenine,yıllar sonra gösterecekti zehri bedenine...Sen sırılsıklam ıslanırken,birazcık radyasyondan bir şey olmaz diyenler; güneş banyosu yapıyorlardı....Gittin üstadım yüreğimiz yanıyor.Gözümüzden akan yaşa bakma sen,bizim yüreğimiz kanıyor.Şair ceketin nerede? Kim giyiyor acaba senden sonra. Yoksa ona da mı kanser musallat olmuş. Yoksa minik bedenime giydiğim ceket senin mi? yoksa bir sonraki alınacak beden benim mi?
Sen gittin ya sesimiz kısıldı sadece.Bağıramaz olduk haykıramaz olduk,dünyayı kurtarmak için çıktın yola bizlerde kurtaramaz olduk.Elimiz kolumuz bağlı,eceli bekler olduk.Korkmuyorum sonumdan.Eminim ki her son bir başlangıç.Sen son noktaydın bu paragrafta,bizler ise birer virgül.Hepimizin bir görevi var artık mısralarda,yeni bir Kazım olmak.Susmayacak şarkıların susturmayacağım...Sen çizdin yolunu...Dağların arasında,uçsuz bucaksız,kimsenin bilmediği bir yerde,kimsenin görmediği bir yerde,karanlıkta aydınlıktan bir çığır açtın bizlere...Yolun tamamlanmadı üstadım,yarım kaldı.Sen merak etme üstadım, açtığın yolda senin arkandan gelen nice yiğit var,nice hırçın çocuk var,nice büyülü ses var,nice şair ceketli gitarcılar var.Bakıyorum da Karadeniz bile sana saygıdan renklerini yarıya indirmiş.Bakıyorum da ertesi gün Karadeniz de saygıdan renklerini koyu eylemiş.Mavi deniz şimdilerde koyu,şimdilerde kırmızıya çalıyor,anladım ki Karadeniz de kan ağlıyor.Kısacası Karadeniz bile bayrağını matem ilan etmiş bayrağını yarıya indirmiş...

Sen şair ceketinle geldin İstanbul’a, şimdi ise şair ceketli yiğitlerle gidiyorsun Hopa’ya... Yol boyu şarkıların çalınacak sen merak etme, namelerden güller yapılacak herkes senin için ve sen her geçtiğin şehirde alkışlanacaksın geçtiğin her yere namelerden güller serilecek ve senin geçtiğin her şehirde gözyaşı sel olacak... Tüm Türkiye selden okyanus olacak... Karadeniz taşacak, seni uğurlamak için yol kenarında hazır kıta duracak...

Senin için en çokta şarkıların ağlayacak, yetim kalan şarkıların, yetim kalan gitarın, yetim kalan şiirlerin, yetim kalan tulumun, yetim kalan Karadeniz’in ve yetim kalan şair ceketin ağlayacak herkesten önce…

Seni bizden kanser aldı, son sözümde bu illete, Barış’ı aldın bizden, Kazım’ı aldın bizden, sıra kimde demeyeceğim bu sefer, sana verecek başka adam gibi adam kalmadı, olsa bile savaşımız var senle bu saatten sonra, kökünü kazımaya ant içtik seni başımıza musallat edenlere inat.

Senin için yaşamalıyım hırçın çocuk… Şair ceketinin giydim üstüme… Karanlık sokaklarda yağmurun altında sırılsıklam dolaşmalıyım… Senden Karadeniz’i emanet aldım... Senden sevgiyi emanet aldım… Senden şairliği emanet aldım…

Acım hiç dinmiyor… Keşke gitmeseydin bitirmeseydin bu güzel şarkıyı… Biliyor musunuz Kazım Koyuncu’yu sevmek bir sanatın en güzel dalıydı… Onu sevmek başlı başına bir şiiri yaşamaktı… Onu sevmek aslında Karadeniz’i sevmekti…

Sen hep kalbimizdesin….Seni asla ve asla unutmayacağız…Zaten seni unutmak yakışmaz bize…Sen hep bizim Ölümsüz Şarkımızsın….Seni unutmak mümkün mü söyle? Mümkün mü?

Not : Alıntıdır

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
ceketliydi, kazim, kazım, koyuncu, sair


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kazım Koyuncu – Gidiyorum Şarkı Sözleri, Kazım Koyuncu – Hoşcakal Şarkı Sözleri Violent H, I, İ, J, K, L 0 25 Ocak 2014 21:37
Kazım Koyuncu’yu Unutmadılar Liaaa Kültür ve Sanat 0 20 Haziran 2012 13:09
Şair CeketLi Çoçuk ! Kazım Koyuncu... VenceRemoS Serbest Kürsü 0 26 Nisan 2012 10:21
Kazım Koyuncu Ruj Müzisyenler 0 04 Eylül 2011 13:37
Gitmeseydin Kazım Koyuncu Run Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 06 Kasım 2007 19:10