IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 20 Ocak 2008, 23:01   #71
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




Yine gece..yine sen(sizlik).. yine yağmur..
Kim bilir yokluğunun kaçıncı dirilişi bu karanlık gri!
İflâhı kesilmiş bu ses;bu vurdumduymaz delilik benim mi ?
Aklı ziyanım!
Hangi yanısın dünlerime yas’lanan yarınlarımın ?

Dört duvar..iki harf..bir yokluk..
Şimdi zaman mâtem..!
Mâdem ki silineceğim düşlerinden
Yıkılası gök,çöksün gayrı,
Yırtılsın örtüsü kız kulesinin,
Şerha şerha yarılsın toprak!
Yarılsın ki hortlasın yalnızlığım..
Anlat İstanbul!
Masalların maviye boyanmış sahte yolculuklarında
diner belki sancılarım…

Geceler öylesine ağlamaklı…
Şiirler ölesiye eylül…
Ve ben, son baharında yaralı sözcükler dilinde esir…
Özgürlüğü gök/yüzünden dökülen zülfünün ucunda
kumral bir ölüm bilmişken;
Şimdi duvarlara çizilen tutsaklığım okunuyor
gecenin karanlık ve ayaz suretinde..
Harflerimiz takılıp kalmışken alfabenin aşka geçirilmiş ilmeğinde;
İçimizden canımızı koparmak istiyor A’dan Z’ye AcılarımıZ…
Oysa yan yana duran iki sessiz harf olabilirdik seninle
Ama Yusuf’la Züleyha gibi bitmedi bizim masalımız:
Şimdi Kaf Dağı’nın kıyısında küllerimizden doğacak kadar bile YokuZ..!
Sanır mısın ki bin bir gecede yaşamaktır bizsizliğin lisanı (?)
Eğer öyleyse oku !
Âmâ kuyularda büyüttüğüm suskunluğumun çığlığını..

Ama dokunma!
Ellerinden dökülen kızılca acılar yaralarıma tuz bassın..
Sen ardına saklandığın bulutların sırrına yasla adını;
Kentinin esmer saç’ak’larından salınan
kardelen ayazı yağmurlar öksüz kalmasın…
Dokunma!
Suretime işlediğin sevdanın resmidir gözümdeki ıslaklık,
Bakışlarım yol boyu eylül sancısı…
Yollarıma devirdiği ayakları hatrına
iz sürüp geçtiği çukurlara ömrümü adadığım!!
Öyle bir çakmışım ki hasretini gözlerime
Seni ağladığımdan beri kayboluşun yokuşlarında dolanır âmâlığım…

Şimdi unutulmuş bir şehirdeyim metruk ve viran..
Islanan kaldırımlarda sonbahara emziriyorum
yokluğunun savunmasızlığını.
Bir kuru yaprak çıtırtısında tedirgin
Ve düş yamalı zamanlarca bitmek bilmeyen gecelerin
kimsesiz firarisi yorgun yüreğim.
Nefessizim..!
Sensizliğime irkilmiş korkak bir zaman tiryakiliği dilimdeki..
Bir karanlık ki avurtları çökük çocukların yüzlerinde
meçhule düşmüş yağmur ürkekliği…
Bir karanlık ki kervan geçmez kuyularda Yusuf biçareliği…
Ki merhametsiz bir iç çekişin duldasında ihanetle yıkanmış kavimlerce
Kâbil örfü kâbuslarda kanıma susamış toprak!
Ey dudaklarımda ateş artığı ağıtlar yaktıran yazgı!
Tuttuğum kalem bir taze ölü doğurmadan sabahlarına
Topla hasretimi uykusuz gecelerden;
Yoksa şakaklarımdan fışkıracak cehennem..!

Dilsizliğime sürgü rüzgâr..
Gözlerin, düşlerimin gök-kubbesinde düşmeye hazır bir intihardır.
Alfabesini gözlerinde bulduğum,
olmazlığımıza seni anlatan bir lisandır aşk;
Suskundur..!
Sonbaharın ellerinde büyümüş bir terk edilişin gölgesidir taşıdığım karanlık..
Saçaklarda karantinaya alınmış bu ıslak gri,
bulutların rahminde kutsal bir sancıyı yüklenmiştir.
Mevsim, yokluğunu kuşanmış tüketirken varlığımı;
Kirpiklerimden boşalan hüzünler yaprak dökümüdür sensizliğimin
Ve sen;
Rüzgârın göğsünde geçmiş zaman masallarından içime savrulan düş!
Sen, uykuları gözlerinde kolye yapmış takınırken;
Ben, alev sarısı kâhırlar damıtırım talana yüz tutmuş yaralarımdan,
Bilmez(mi)sin..(?)
Hadi korkma! Karanlığın parmak uçlarıyla dokun yaralarıma:
Yakup’un ağıtlarında anlattığı;
Körlüğe aşina kuyularda gömleğindeki sızıyı aşk sayan..!
Ayakları kızıl denizlerce kan-revan;
Ben o sürgünün yollarında bir akılsız başım.
İnadına zindanlara koşarken düşlerim,
Geceye küsmüş ay’sız sularımda Züleyha senin bakışların..!
Bilmezden gelme!
Geçmişimi saklayan bekleyişlerim tanığımdır:
Sebebi sensin karanlığıma kök salmış yalnızlığımın!...

Bir vakit sevdana sır olan gecelerim
Şimdi kâbuslarımı duvarlara asmış, korkularıma sırıtıyor
Ve her yeni gün yeni bir sancıyla doğuyor sol yanımda.
Uykularımın şafak bilmez demlerinde
yalancı baharlara aldanırken düşlerim;
Bakışlarıma tünemiş gözlerin damla damla bir son yazmakta ömrüme..
Avuçlarımda biriktirdiğim yağmurlar,
Eylül kadar asi zamanlarda boğacak beni biliyorum..
Biliyorum; hükmü yok o canıma aşina intiharların.
Öyleyse ateşle fitilini en sessiz ihtilâllerin:
İdamlık bir sevdanın dar ağacında
Çığırtkan bir sonla ölemeyecek kadar günahkârım
Tam sırası..! düş’ür gözlerini yüreğime...
celladı sen ol yok saydığın sevdamın…

Tufana tutulmuş insanlık/ bir zaman çarmıhlara çivilerken düşlerimi;
Çıplaklığıma mâhrem yazılan gözlerinden içtim çocukça sevişleri.
Sızarken kırmızılar ayak uçlarımdan,
Kurduğun oyundan gideceğini düşünmedim hiç.
Oysa şimdi uçurtması süngülenmiş çocuklar kadar acınası yüreğim
Ve ben gittiğin uzaklar kadar muhtacım Meryem(si) şefkatine.
İnkar etme! Oyunbozansın sevdiğim..Kuralsızca gittin..
Bilesin! Köpeklerin ağzından salyasını akıtan gece
Yokluğunu dişlemeden şakaklarımda;
Kalbimi çatlatan özlemin tükenmez bende.

Hasretim benim!
Bilir misin (?)
Hiç gitme” diye yollarına dolanan gök-kuşakları bırakmak isterdim
gözlerinin kahverengi sarhoşluğuna.
Hep içimde kal isterdim,
Ne dersem diyeyim çıkma…
Oysa şimdi yalnızca sessizliğe esirgediğim sesimle
Sensizliğime yama yaptığım kambur öyküler anlatabiliyorum yokluğuna.
Evet susuyorum..
Konuşacağım ne kadar “sen” varsa o kadar susuyorum
Bir mezar taşı ne kadar susuyorsa
Sararan hüzünler,denizler,martılar…
Ne kadar susuyorsa eşikteki gidiş,
Dilimdeki veda,penceremdeki bekleyiş…
Şu kız kulesi,bu çölleşmiş şehir
O kadar susuyorum..!
Çünkü daha konuşacak kadar vazgeçmedim senden..!

……………
…………………
………………………

Ve hâlâ gece..hâlâ sen(sizlik)..hâlâ yağmur..
Dört duvarda iki harf kadar ölünesi YokluğumuZ..!
Sen anlat gerisini; ben sustum İstanbul
Nasıl yanardı Kerem,kimin delisiydi Mecnûn
Mem kimin ateşinde içti hasreti (?)
Sen anlat, anlat hele dinlesin bilmezler!
Aşkın dilinde yalnızlığın kaçıncı haliydi Nûn..?

//ıslak bir eylül
yokluğumuza düş’tü İstanbul//

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 20 Ocak 2008, 23:01   #72
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




yalnızlık nedir diye sordular.//ağlarsın ya hani;karanlık bir gecedir ve omuzuna dokunacak,bir el ararsın.//karanlıkları devirdikten sonra,yeni gelen güne,kalabalıklara dalarsın.tıpkı bir mahkumun,kalabalıklara alışamaması gibi,zor gelir; ama 'yalnızlıktır bu'...

adını ben koymadım 'yalnızlığın' o bana hatırlamadığım,herhangi bir tarihin,saatin üç kırkbeş'inde geldi.//şimdi yine yalnızım.//fakat bununla beraber,inkâr etmek yanlış olur,yalnızlığın yalnız olmadığını.//bana sadece sana 'hoşgeldin' demek,sana ise,küçük bir 'merhaba' demek düşer.////hoşgeldin yalnızlığım!//'hoşgeldin...'

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Ocak 2008, 23:05   #73
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




O çok sevdiğim kalbin,
dümenini hep kendime çevirdiğim kalbin
içimi ezdi...
- Oku, kaptan oku! Gelmeyenim yine gelmedi... -

Yüreğimi, ezdin ezdin de elime verdin...Bir elimde kalbim, bir elimde resmin...Resminden alabilseydim gözlerini, yazardım...Atilla'ya, İclal'a, Can'a seni anlatırdım.Anlatmadım.Anlatamıyorum, gelmeyenimi...
Resminden alabilseydim gözlerini, sevmediğine inanırdım.İnanmadım.İnanamıyorum, gelmeyenime...

- Oku, kaptan oku! Gelmeyenim yine gelmedi... -
Resminden alabilseydim gözlerini, ekimin ayrılık olduğunu anlardım.Anlamadım.Anlayamıyorum, gelmeyenimi...
Özlemin ne olduğunu bilmeseydim sana gelmeyenim demezdim..
- Oku, kaptan oku! Gelmeyenim yine gelmedi... -

''Gelmeyenime...

Gelmeyenim!
Dönmem bir daha...
gelme....
''

Duymuyorum hiçbir sesi.İnsanlar sürekli etrafımda dönüyor...Sabahları uyanıyor, öğlen dolanıyor, akşamları uykuya dalıyorlar.
Artık tanıdığım insanlar selam vermiyor, tanımadıklarım hâl hatır soruyorlar...

''Hoşça kalamadım.
Sen,
hoşçakal...
GİDENİM...''

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Ocak 2008, 23:06   #74
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




Hıncına az gelmesin diye dünya, binlerce mevta ekledim adıma...
Kalbimin kavgasıydı aşk... Yağmurun kaygısı... Ben kaybettim kavgamı... Yağmur susuz, kalbim kavgasız kaldı...
Aşk, zaafiyetiydi bütün ruhların... Söz vermistik elest meclisinde... "Bela" demiştik sadakate... Sadıklığa yeminliyken ihanet bozdu ahdımızı... Önce ahde, sonra aşka ihanet ettik... Kalbimiz karalandı... Aşıkımız yaralandı... Acı en büyük iştirakimiz oldu sonlara... Solumuz aşksız, sonumuz, sonsuz kaldı...

Şimdi kaydımıza geçirilen bu kara habere,
siyahına gecenin, kızıllığına güneşin,
adının masumluğuna, kelimelerin hicranına, bir son bulmalıyız... Bir son bulmalıyız bu rüyaya...
"Gitti, hayat kaldı dünya!
Ölüme meyali olanlar koşsunlar duaya..."

||
Sığmak icin dünyaya, sığındım sana... Yokluğunla hitabıma çok geliyorsun... Bilmelisin... Ölümler gelmeden kapıma, ölmelisin "biz"in yokluğuna...
Şimdi hangi cümlelerin üstüne çarpmalıyım uzun sükunetlerimi? Hangi tümce tam kalmalı özgür satırlarda...

Girdaplarında kaybolduğumun izleridir gözlerimde ki yetim kalmış bakışlar... Susuz nehirlerin kan kusan ateşiyken varlığın, dilime ne anlatsın aynalar?
"Yoktu hiç... Sen kayıp yollarda yokunu kaybeden bir yorgunsun... Acı sıvazlıyor sırtını nicedir... Bilmelisin..." Yarama kabuk, boynuma kemend, aslıma suret düştün...
Şimdi karanlık çökmeden şehre, gitmelisin...
Bu hasret dağlamadan yaralarımızı, bu ızdırap talan etmeden yarınlarımızı, ÖLMELİSİN!

|||
Uzaktan bakınca dünyaya, ne çok benziyor sana...
Aklım almıyor... Aklım ermiyor... Nasıl kaybolur bir sır avuclarımda? Hala darp izleri dururken baş ucumda... Soluğuma bir inilti yayılıyor şairden; "yıkılırsa umutlarım aşksızlıktan/ uçurumlar inşa ederim kırıldığım yerden " bu aşk kasırgasında hangimiz savrulduk aşksızlığa?

Ölüme kefen biçen aşkların eşiğinden savrukluğumuzmuydu bizi acıyla müttefik kılan?
Her bahar duyumsamaktır solgun papatyaların kırılmışlığını... Her bahar umursamaktır aşkı... (Kitabı, kıbleyi ve mezarı)

Yazık ki duyumsamıyor ve umursamıyoruz!!
Ah kırılmışlık! Kaderdaşım gibi duruyorsun yanağımda... Sufiliğimi kanırtarak geçiyorsun harflerin cografyasından bir başına...

Ah kırılmışlık! Kaderdaşım gibi duruyorsun yanağımda... Umursuyorsun yaramı... Umursuyorum umursamayı...

Dedim ki;
"Aklim almıyor... Aklım ermiyor... Nasıl yıpranır bir kavga, yazılmamış bir kağıtta?"
Dedi ki;
"Aklım almadı, aklım ermedi, nakıs kaldım bir davanın yazılmamış bir kağıtta yıpranmasına... Ve bu yüzden zorum var aklımdan, sorum var aklıma!! Kim yorar kalbini, paçavra bir aşk uğruna?
Üzülme... Aklı olan acısın haline..."

Kelimelerim vardı hafızamı kusarcasına anlatacağım... Boğulurcasına sustum... Çok görmedi susuşumu...

"Üzmek için konuşurlar hep... Sen üzülmemek için sus" dedi...

SUSTUM.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Ocak 2008, 23:06   #75
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




Uzun bir aradan sonra söz yazıyorum! Fazlaca bira içmişim yine ve dahası sigara..Bunları ne kadar azaltmak istesem ; seni çoğaltıyorum içimde...Bir kaç katre mavi de yok ol bende! Lütfen

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Ocak 2008, 23:07   #76
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




Yine gece..yine sen(sizlik).. yine yağmur..
Kim bilir yokluğunun kaçıncı dirilişi bu karanlık gri!
İflâhı kesilmiş bu ses;bu vurdumduymaz delilik benim mi ?
Aklı ziyanım!
Hangi yanısın dünlerime yas’lanan yarınlarımın ?

Dört duvar..iki harf..bir yokluk..
Şimdi zaman mâtem..!
Mâdem ki silineceğim düşlerinden
Yıkılası gök,çöksün gayrı,
Yırtılsın örtüsü kız kulesinin,
Şerha şerha yarılsın toprak!
Yarılsın ki hortlasın yalnızlığım..
Anlat İstanbul!
Masalların maviye boyanmış sahte yolculuklarında
diner belki sancılarım…

Geceler öylesine ağlamaklı…
Şiirler ölesiye eylül…
Ve ben, son baharında yaralı sözcükler dilinde esir…
Özgürlüğü gök/yüzünden dökülen zülfünün ucunda
kumral bir ölüm bilmişken;
Şimdi duvarlara çizilen tutsaklığım okunuyor
gecenin karanlık ve ayaz suretinde..
Harflerimiz takılıp kalmışken alfabenin aşka geçirilmiş ilmeğinde;
İçimizden canımızı koparmak istiyor A’dan Z’ye AcılarımıZ…
Oysa yan yana duran iki sessiz harf olabilirdik seninle
Ama Yusuf’la Züleyha gibi bitmedi bizim masalımız:
Şimdi Kaf Dağı’nın kıyısında küllerimizden doğacak kadar bile YokuZ..!
Sanır mısın ki bin bir gecede yaşamaktır bizsizliğin lisanı (?)
Eğer öyleyse oku !
Âmâ kuyularda büyüttüğüm suskunluğumun çığlığını..

Ama dokunma!
Ellerinden dökülen kızılca acılar yaralarıma tuz bassın..
Sen ardına saklandığın bulutların sırrına yasla adını;
Kentinin esmer saç’ak’larından salınan
kardelen ayazı yağmurlar öksüz kalmasın…
Dokunma!
Suretime işlediğin sevdanın resmidir gözümdeki ıslaklık,
Bakışlarım yol boyu eylül sancısı…
Yollarıma devirdiği ayakları hatrına
iz sürüp geçtiği çukurlara ömrümü adadığım!!
Öyle bir çakmışım ki hasretini gözlerime
Seni ağladığımdan beri kayboluşun yokuşlarında dolanır âmâlığım…

Şimdi unutulmuş bir şehirdeyim metruk ve viran..
Islanan kaldırımlarda sonbahara emziriyorum
yokluğunun savunmasızlığını.
Bir kuru yaprak çıtırtısında tedirgin
Ve düş yamalı zamanlarca bitmek bilmeyen gecelerin
kimsesiz firarisi yorgun yüreğim.
Nefessizim..!
Sensizliğime irkilmiş korkak bir zaman tiryakiliği dilimdeki..
Bir karanlık ki avurtları çökük çocukların yüzlerinde
meçhule düşmüş yağmur ürkekliği…
Bir karanlık ki kervan geçmez kuyularda Yusuf biçareliği…
Ki merhametsiz bir iç çekişin duldasında ihanetle yıkanmış kavimlerce
Kâbil örfü kâbuslarda kanıma susamış toprak!
Ey dudaklarımda ateş artığı ağıtlar yaktıran yazgı!
Tuttuğum kalem bir taze ölü doğurmadan sabahlarına
Topla hasretimi uykusuz gecelerden;
Yoksa şakaklarımdan fışkıracak cehennem..!

Dilsizliğime sürgü rüzgâr..
Gözlerin, düşlerimin gök-kubbesinde düşmeye hazır bir intihardır.
Alfabesini gözlerinde bulduğum,
olmazlığımıza seni anlatan bir lisandır aşk;
Suskundur..!
Sonbaharın ellerinde büyümüş bir terk edilişin gölgesidir taşıdığım karanlık..
Saçaklarda karantinaya alınmış bu ıslak gri,
bulutların rahminde kutsal bir sancıyı yüklenmiştir.
Mevsim, yokluğunu kuşanmış tüketirken varlığımı;
Kirpiklerimden boşalan hüzünler yaprak dökümüdür sensizliğimin
Ve sen;
Rüzgârın göğsünde geçmiş zaman masallarından içime savrulan düş!
Sen, uykuları gözlerinde kolye yapmış takınırken;
Ben, alev sarısı kâhırlar damıtırım talana yüz tutmuş yaralarımdan,
Bilmez(mi)sin..(?)
Hadi korkma! Karanlığın parmak uçlarıyla dokun yaralarıma:
Yakup’un ağıtlarında anlattığı;
Körlüğe aşina kuyularda gömleğindeki sızıyı aşk sayan..!
Ayakları kızıl denizlerce kan-revan;
Ben o sürgünün yollarında bir akılsız başım.
İnadına zindanlara koşarken düşlerim,
Geceye küsmüş ay’sız sularımda Züleyha senin bakışların..!
Bilmezden gelme!
Geçmişimi saklayan bekleyişlerim tanığımdır:
Sebebi sensin karanlığıma kök salmış yalnızlığımın!...

Bir vakit sevdana sır olan gecelerim
Şimdi kâbuslarımı duvarlara asmış, korkularıma sırıtıyor
Ve her yeni gün yeni bir sancıyla doğuyor sol yanımda.
Uykularımın şafak bilmez demlerinde
yalancı baharlara aldanırken düşlerim;
Bakışlarıma tünemiş gözlerin damla damla bir son yazmakta ömrüme..
Avuçlarımda biriktirdiğim yağmurlar,
Eylül kadar asi zamanlarda boğacak beni biliyorum..
Biliyorum; hükmü yok o canıma aşina intiharların.
Öyleyse ateşle fitilini en sessiz ihtilâllerin:
İdamlık bir sevdanın dar ağacında
Çığırtkan bir sonla ölemeyecek kadar günahkârım
Tam sırası..! düş’ür gözlerini yüreğime...
celladı sen ol yok saydığın sevdamın…

Tufana tutulmuş insanlık/ bir zaman çarmıhlara çivilerken düşlerimi;
Çıplaklığıma mâhrem yazılan gözlerinden içtim çocukça sevişleri.
Sızarken kırmızılar ayak uçlarımdan,
Kurduğun oyundan gideceğini düşünmedim hiç.
Oysa şimdi uçurtması süngülenmiş çocuklar kadar acınası yüreğim
Ve ben gittiğin uzaklar kadar muhtacım Meryem(si) şefkatine.
İnkar etme! Oyunbozansın sevdiğim..Kuralsızca gittin..
Bilesin! Köpeklerin ağzından salyasını akıtan gece
Yokluğunu dişlemeden şakaklarımda;
Kalbimi çatlatan özlemin tükenmez bende.

Hasretim benim!
Bilir misin (?)
“Hiç gitme” diye yollarına dolanan gök-kuşakları bırakmak isterdim
gözlerinin kahverengi sarhoşluğuna.
Hep içimde kal isterdim,
Ne dersem diyeyim çıkma…
Oysa şimdi yalnızca sessizliğe esirgediğim sesimle
Sensizliğime yama yaptığım kambur öyküler anlatabiliyorum yokluğuna.
Evet susuyorum..
Konuşacağım ne kadar “sen” varsa o kadar susuyorum
Bir mezar taşı ne kadar susuyorsa
Sararan hüzünler,denizler,martılar…
Ne kadar susuyorsa eşikteki gidiş,
Dilimdeki veda,penceremdeki bekleyiş…
Şu kız kulesi,bu çölleşmiş şehir
O kadar susuyorum..!
Çünkü daha konuşacak kadar vazgeçmedim senden..!

……………
…………………
………………………

Ve hâlâ gece..hâlâ sen(sizlik)..hâlâ yağmur..
Dört duvarda iki harf kadar ölünesi YokluğumuZ..!
Sen anlat gerisini; ben sustum İstanbul
Nasıl yanardı Kerem,kimin delisiydi Mecnûn
Mem kimin ateşinde içti hasreti (?)
Sen anlat, anlat hele dinlesin bilmezler!
Aşkın dilinde yalnızlığın kaçıncı haliydi Nûn..?

//ıslak bir eylül
yokluğumuza düş’tü MUĞLA !!//

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Ocak 2008, 23:08   #77
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




ayrılık gelmeden git/sen..

sevdamdan büyük olsun gidişin ki dünüme düşmesin sesin..
yanlızlık yürürken o koca cüssesiyle üstüme, kalma altında düşürüp te gölgeni!
bir kere daha dur/ma istemem,
gelecek/SEN gidecek var!



zaten uzak bir düştü benimkisi, na'mahrem uykuların günahına yumulduğum..
gurbet yokuşu ağlamalar pazarında
iki damla gözyaşıymış bedelim,
kimse al(ın)madı, kendimi öde(n)dim!



hadi.. ayrılık gelmeden git sen..

üstübaşı aşk,dilinde hüzün nakaratlı o şarkıyla,
pasaklı bir denizkızı kulluğundan firari gözlerinin a(r)dına seyrüssefer eylesin Salacak'da.................

devrilsin içininin boşluklarında asılan minareler..
verilsin salası ayrılığın , duruşuma farz kılınsın kıyamlar!


ayrılık gelmeden..git/sen!

bilirim hayatın adı yok sensiz..
veresiye bir ömre isim gereksiz!



<<<<<<<<<

her satırı ayrı bir düş yarı ağlamaklı..
uyanmak istemezdim, uyanmak istercesine!


heyyy!
ziyan ömürler kucağında
kendine has ölümler büyüten deli çocuklar!
hükmünüzü giydim.. son mertebeyim delilik de ..
çıldırdım,,,!

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Ocak 2008, 23:09   #78
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




Yalancı bir geçmiş yürüdü
Tel örgülü baharların tedirgin gecelerinden
Acıya sürgülendiğim gündoğumsuz pencereme.
Ses geçirmez camların ardında
Ertelenmiş zamanlar sancısı,
İsyan gününden dem vurdu suskunluğum.
Işıksız bir meçhulün
Karanlığa tiryaki seher vakitlerinde
Dünler beni tüketti ben günleri…
Örselenmiş yanlarımla geçtim
Akrep örgüsü yelkovan aralıklarından;
Zamanın akmazlığına ağıtlar düşürdüm
Kalemi yonttukça her şiir
Kendimi, kendim kanadım
Aldandım,azaldım,bölündüm
İçimdeki çocuk somurttu
Sırılsıklam bir aşk yabanlığında
Gözyaşı değil bir avuç “sen” döktüm
Her asılıştan sonra cesedimin şafak yangınına…

Acıtılmış yaralarımdan vurdular neşteri,
Bir ölünün donuk gözlerinde silindi sevincim..
Otobüs duraklarının telaşlı bekleyişlerinde
Hasretinle büyüttüm öteleri
Berisi yağmur,gerisi yokluğun
Dört yanımı yokluğuna soyundum
Hücrem karanlık
Baş harfinden son hecene kadar
İsimsizliğine kelepçelendi dilim

Yorgunum
Biraz temmuz biraz da ayrılık kokuyorum
Keşke biraz anason olsaydı,biraz gül dikeni
Birkaç mevsim bahar
Bir iki dost…
Yoldan bir şiir geçseydi geceleyin,
Bakışlarımız kadar sahipsiz..
Biri küfretseydi notaların geçmişine
Şarkıların gözü kör olsaydı..
Ellere bırakmasaydık,
El birliğiyle biz öldürseydik düşlerimizi
Yani az biraz mavi olsaydı
Zar atsaydık “aşk” gelseydi
Her şey başka olurdu belki,
Kanamazdık…!

Oysa şimdi adına çıkan tüm kapılar kapalı
Artık faydası yok direncimin
Zifti uykular çoktan kıyama durmuş kirpiğimde
Hangi kilidi açsam
İlengili bir kâbusta tutsak kalıyor hayâllerim
Bir kent geceyi doğuruyor yatağında
Uzakta bir kadın hasretim oluyor
Uzakta bir kadın hiçbir şeyim!
Bir gölge düşüyor suya;sevgilim diyorum;
Sevemiyorum!
Daha çok acıyorum yaralarıma dökülürken ay ışığı
Daha çok uçurum oluyorum gözlerinde
Düşüyorum,kalkamıyorum…!

Kendimi burada gömdüm ben,
Kaçaklığı burada bildim
Yetim bir memleket sabahı,bir öksüz türkü
Karanlığa karşı nasıl iç çekilerek söylenirmiş,
Yolda düşlerini yitirmek neymiş burada öğrendim.
Şimdi çakal sesleri arasında trenler salar beni geceye
Demir yolların alıp götürdüğü yüreğim yaralı
Ve hâlâ penceremde acılı temmuz rüzgarları
Ölmek için gün saymakta ağustosun gölgesinde
Ve kutsal bir intihar kadar inançsızım kendime

Duvarlardan süzüyorum gök/yüzünü
Özgürlüğü martılardan dinliyorum
Yaklaştıkça gurbet oluyor gözlerin
Bakışlarımı sürdüğüm uzaklar,
Sana dokunamamak
Ve yitirmek kendini saçlarının kokusunda,
Bir camın buğusunda yüzünü ezberlemek;
Sebepsiz bir gidişin izleri gibi
Ve unutulmak:
Zencefil kokusunda bir demet hüzün çaresizliği…

Oysa unutulmaktan öte
Kendime sürgünlüğüm bitirir beni
Geçmiş zamanlara düşülen “biz” kaydında
Üşümesin diye gölgeme büründüğüm
Yalancı varlığından yoksunluğum…

Ve ardıl acılarla kıvrıldığım gülüşün
Aldırmazlığına saplasa da düşlerimi
Anıların dokunulmazlığı hatırına
Yalan da olsa sevmek güzeldi seni…!

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Ocak 2008, 23:10   #79
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




Çığlık çığlığa bir sessizlikten geliyorum
Boğazımda susa mahkûm edilmiş kelimeler
Usulca aralıyorum göz kapaklarımı
Kirpiklerimin öte yanı uçurum
Eğer gözlerimden bir söz kaçırırsam; biliyorum ki öleceğim
Fırtınalı bir günde patlak verecek cinayetim
Hayata sırtımı döndüm bekliyorum
Karlı istasyonda içimde kaybolmuş gibiyim
Avaz avaz suskunlukta kendimi arıyorum
Gölgeme bassam düşeceğim
Kaçarak uzaklaşıyorum
Ardımda bırakıyorum tüm iz düşümlerimi
Geceyi iki parçaya bölüyor yağan kar
İçimde sarhoş bir kadının ayak izleri
Bir oğlan çocuğu misketlerini fırlatıyor halice
Parça tesirli acılarımı cebimde taşımışım senelerce
Yanlışlarımı zaten yaşadım
Artık kendi doğrularımı yaşamalıyım
Hayat pis bir elma şekeri tadındaydı hep,
Kırmızısına aldandım
Çürüyen dişlerim değil düşlerimdi çoğu zaman
Ya hayat bize ağır geldi ya da biz hayatı ağırladık
Şimdi hangi kente sığınsam;
Kanım topuklarımda, cıva ağırlığında
Ne zaman elimi yüzüme götürsem;
Bir kadının gözyaşlarında boğuluyorum
Kadın iki eliyle tampon yapıyor ağzına
Bir aşkı daha kusmamak için,
Bildiği tüm küfürler can veriyor boğazında
Karlı istasyonda soluk alıp veriyor sayıklamalarım
Boş bir banktan seyrediyorum gece yayınını
Gece benim için seslendiriyor ‘’sorma ne haldeyim’’
Kirpiklerimin öte yanı uçurum
Eğer gözlerimden bir söz kaçırırsam; biliyorum ki öleceğim

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 20 Ocak 2008, 23:11   #80
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: HiçLiğim..




Üç duvar,bir kapı ve bir pencere dışında hiçbirşeyim yok artık…
Gece çatışmalarından kalma sorular taşıyorum sabaha…
Hiç bir şeyle her şeyin o ince şizofrenik çizgisinde kaybediyorum kendimi…
Ne vakit güne açılsa sorulara yenilmiş gözlerim;
Yaralarım kaldığı yerden karşılıyor beni…

Günlerdir bir adam peydahlanmış baktığım aynalarda…
Kaç gündür aynı giysileri giyiniyor…
Yüzünde kirlenmiş sakalları ve sigaradan sararmış parmaklarıyla,
el değmemiş yalnızlıklara iteliyor beni…Kim bu adam ?!.
Yüzüne öyle bir keder yerleşmiş ki,acısıyla korkutuyor beni…
Bırakıyorum aynalara bakmayı…

Beni anla(ya)madığım cümlelerle vurdular…
deli gömleği giydirdiler düşlerime…
Ne söylesem sıradışı ve aykırı sayıldı yazılarımda…
Oysa gittikçe üşüyen bu dünyada paylaşılan ateşler yakmaktı amacım…
Ama deli gömleği giydirdiler düşlerime…
Buza kesmiş tepelerden (d)üşüyorum;
İki kere birden,düşüyorum…Bir kalıyorum…
Bak/ın neye benziyorum şimdi ?
Tek kişilik bir Aşk’ın temposuz tınısını taşıyorum kanımda…
Gecelerine süngüler dayatılıyor şiirlerimin…
Sonra ne istediğini bilmez cahil sevdalar yoruyor beni…


Ağlamaya yer arıyor gözlerim…
İçimdeki çığlıklarım lav olup çarpıyor zulmün duvarlarına…
Kocaman yer daracık geliyor bana,yeminlerimi bozuyorum yine…
Susuyorum en çöl yanımla…
(g)izliyorum sessizce bu hüzünlü matemi
ve o rezil acı gelip çörekleniyor gözlerime…



Oysa hayat ne fısıldadıysa kulağıma;Uyup ritmine öyle çık(mış)tım yola…
Düşe-kalka..Bata-çıka…yana-döne..

Yinede her şeyin acısını bir gülümsemeyle siliyorum…
Sevgim infaz ediyor dilimdeki öfkeyi…
Biriken cümleleri yutuyorum her defasında…
Cenderelerden süzüyorum direncimi…
Hangi acı denenmedi ki bende !…

Bütün sözcükleri yüzleştirmişim ateşle,yok verilecek hesabım…
Bıkmışım çığırından çıkmış kabuslara uyuyanlardan…
Korkunun ecele saygısını taşımıyorum koynumda…
Hadi çıksın saklandığı yerden hortlasın ölüm…
Nasılsa yüreğe yazılmayan kolay silinir…

Dumanı olmayan ateşler icat ettim,kimse bilmesin diye yangınlarımı…
Temize çektim tüm yenilgilerimi..Şimdi susuyorum en çöl yanımla…

Şairim konuşuyor://susma oldu mu usta.

Aşk’a,Rüzgara,Ayrılığa,Zaman’a …EYVALLAH…”

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
hiçliğim, hicligim


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hiçliğim Ancak Sende Anlam Kazanır.. vaLerya Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 14 Ocak 2011 17:26