IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  vaybe sohbet

>
+
Etiketlenen Kullanıcılar

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 04 Eylül 2025, 15:05   #1
Çevrimiçi
~ Gothicum Est Pulchrum ~
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Rusya'da Başlayan Bir Matematik Çekişmesi, Bugünün Yapay Zekasını Nasıl Yarattı?




1905 Rusya’sında Pavel Nekrasov ile Andrey Markov arasındaki özgür irade ve olasılık tartışması, bugün yapay zekânın temelini oluşturan Markov zincirlerinin doğuşuna yol açtı.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

1905’in çalkantılı rusya’sında, sokaklar çar yanlıları ile sosyalistlerin kavgasıyla yankılanırken, matematik koridorlarında başka bir savaş patlak vermiştir. başrollerde, “olasılığın çarı” lakaplı, dindar ve güçlü pavel nekrasov ile ateşli bir ateist olan, titizliğiyle nam salmış “andrey the furious” andrey markov vardı. bu, sadece bir akademik çekişme değildi; olasılık teorisini yeniden yazan, dünyayı değiştiren bir hikâyenin başlangıcıydı.

nekrasov, 1713’te jacob bernoulli’nün kanıtladığı “büyük sayılar yasası”nı bayrak edinmişti. bu yasaya göre, bağımsız olayların ortalaması, yeterince deneme yapıldığında beklenen değere yaklaşırdı. örneğin, bir parayı 100 kez attığınızda, yazı-tura oranı %50’ye yakınsardı. nekrasov, bu fikri uç bir noktaya taşıdı: sosyal istatistikler (evlilik, suç, doğum oranları) bu yasaya uyuyorsa, bu olayların bağımsız olduğunu ve dolayısıyla “özgür irade”yi kanıtladığını iddia etti. ona göre, bir çiftin evlenme kararı ya da bir suçun işlenmesi, tamamen bireysel ve bağımsız bir seçimdi; tanrı’nın verdiği özgür iradenin matematiksel kanıtıydı bu.

markov ise bu fikri duyunca adeta küplere bindi. “matematiği böyle felsefi fantezilere alet etmek mi? asla!” diyerek nekrasov’un argümanını “matematiğin kötüye kullanımı” olarak damgaladı. özgür irade gibi soyut bir kavramın, saf ve kesin matematikle bağdaştırılmasına tahammül edemiyordu. markov, bu kavgayı kazanmak için bağımlı olayların da büyük sayılar yasasına uyabileceğini kanıtlamaya karar verdi. işte burada sahneye, rus edebiyatının incisi, aleksandr puşkin’in eugene onegin adlı epik şiiri girdi. markov, bu romantik ve trajik başyapıtı önüne koydu. şiirin ilk 20.000 harfini aldı; noktalama işaretlerini, boşlukları temizledi ve geriye sadece harflerden oluşan uzun bir zincir bıraktı. bu zinciri ayrıntılı şekilde inceledi: sesli harfler %43, sessiz harfler %57 oranındaydı. ama asıl mesele, bu harflerin rastgele mi yoksa bir düzene bağlı mı sıralandığıydı.

markov, harfleri çiftler halinde analiz etti: sesli-sesli, sessiz-sessiz, sesli-sessiz, sessiz-sesli. eğer harfler bağımsız olsaydı, sesli-sesli çiftlerin olasılığı %43’ün karesi, yani yaklaşık %18 olurdu. ama markov’un hesapları, bu çiftlerin sadece %6 oranında göründüğünü gösterdi. diğer çiftler de bağımsızlıktan uzak, bambaşka oranlar sergiliyordu. bu, harflerin birbirine bağlı olduğunu, bir harfin diğerini etkilediğini açıkça ortaya koyuyordu. puşkin’in dizeleri, adeta bir matematik bulmacasına dönüşmüştü.

markov durmadı. bu bağımlılığı modellemek için bir “tahmin makinesi” tasarladı. iki durum hayal etti: biri sesli harf, diğeri sessiz harf. her durumdan diğerine geçiş olasılıklarını hesapladı. örneğin, bir sesli harften sonra başka bir sesli harf gelme olasılığı %13’tü (0.06 / 0.43). geri kalan %87 ise sessiz harfe geçişti. aynı şekilde, sessiz harflerden geçiş olasılıklarını da belirledi. bu makine, bir nevi puşkin’in şiirini taklit eden bir dans koreografisi gibiydi: her adım, bir önceki adıma bağlıydı, ama yine de bir düzen içindeydi.

makineyi çalıştırdı. rastgele bir harften başlayarak, geçiş olasılıklarına göre bir sonraki harfi seçti. mesela, bir sesli harften sonra 0 ile 1 arasında rastgele bir sayı üretti; eğer sayı 0.13’ten küçükse sesli, değilse sessiz harfe geçti. bu işi binlerce kez tekrarladı. sonuçta harf oranları, tıpkı eugene onegin’deki gibi %43 sesli, %57 sessiz olarak sabitlendi. markov, bağımlı bir sistem yaratmış ve bu sistemin büyük sayılar yasasına uyduğunu göstermişti. nekrasov’un “bağımsızlık olmadan yasa olmaz” iddiası çökmüştü. markov, makalesinin sonunda rakibine son bir iğne batırdı: “olasılık için özgür irade gerekmez. bağımsızlık bile gerekmez.”

bu, sadece bir akademik zafer değildi. markov’un eugene onegin’den ilhamla yarattığı bu “zincir”, yani markov zinciri, modern dünyanın temel taşlarından biri oldu. işte birkaç çarpıcı örneği:

i.) nükleer bombanın doğuşu: 1940’larda manhattan projesi’nde çalışan matematikçi stanislaw ulam, nötronların nükleer reaksiyonlardaki davranışını çözmeye çalışıyordu. nötronların hareketi, önceki durumlarına bağlıydı; bağımsız değildi. ulam, hastanede solitaire oynarken aklına bir fikir geldi: rastgele simülasyonlarla nötron davranışlarını modellemek. john von neumann ile birleşip markov zincirlerini kullanarak “monte carlo yöntemi”ni geliştirdiler. bu yöntem, nükleer bombanın tasarımını mümkün kıldı ve bugün hâlâ simülasyonların belkemiği.

ii.) google’ın zaferi: 1990’larda internet, bilgiyle dolup taşıyordu. yahoo gibi arama motorları, anahtar kelime sayısına dayalı basit algoritmalar kullanıyordu ve kolayca kandırılabiliyordu. stanford’lu sergey brin ve larry page, web sayfalarını bir markov zinciri olarak gördü. her sayfa bir durum, her bağlantı bir geçişti. “pagerank” algoritması, sayfaların önemini bağlantıların kalitesine göre sıraladı. google, bu sayede rakiplerini alt etti ve bugün 2 trilyon dolarlık bir imparatorluk.

iii.) yapay zekanın ilk adımları: markov’un harf zinciri, claude shannon’ın bilgi teorisiyle birleştiğinde metin tahmini algoritmalarını doğurdu. gmail’in yazarken kelime önermesi, büyük dil modellerinin cümle tamamlaması, hepsi markov’un puşkin’le dansından türedi. modern modeller, “dikkat” mekanizmasıyla daha karmaşık hale gelse de, özünde aynı fikir yatıyor: bir sonraki adımı, mevcut duruma bakarak tahmin et.

bugünkü hava durumu yarın ki hava durumu için önemli bir göstergedir. yarınki hava durumu da ertesi günün hava durumu için önemli bir referans noktası olacaktır. bu böyle gider. öyleyse neden kriz gibi önemli sıçramaları önceden bilemeyiz? nassim nicholas taleb şöyle diyor:** "bariz olan, ampirik olarak test edilmemiştir: aşırı uçtaki olayların meydana gelme olasılığı geçmişe bakılarak tahmin edilebilir mi? ne yazık ki, basit bir teste göre: hayır, kusura bakmayın."

peki neden böyle? doğa'nın garip bir yasası gereği böyledir. eğer büyük dil ailesi modelinin konuştuğu gibi her şey "mevcut olanın peşine en doğru kelimeleri sıralamaktan ibaret olsaydı" bu durumda kafkaesk* dediğimiz yazım tarzı olmazdı. gün gelir bu trenin makası değişir.


Alıntıdır..[/CENTER]

__________________
Yallan i'Kilual
Jema acscigga ko Daorue
Jir Nauk i'Olonhe
 
Alıntı ile Cevapla

 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Google, Lumiere Üretken Yapay Zekasını Tanıttı KoJiRo Teknoloji Dünyasından Son Haberler 0 03 Şubat 2024 14:50
ByteDance, TikTok'un yapay zekasını diğer şirketlere satmaya başladı CeRoN İnternet Dünyasından Haberler 0 06 Temmuz 2021 15:27
Bebeğinizin zekasını nasıl geliştirirsiniz? Lcia Aile Evlilik ve Çocuklar 0 29 Aralık 2014 14:58
Çocuğunuzun Duygusal Zekasını Nasıl Geliştirebilirsiniz ? Letisya Aile Evlilik ve Çocuklar 0 29 Kasım 2013 23:08
Bugünün Nasıl Geçti? Right Serbest Kürsü 2 15 Temmuz 2010 01:06