Çevrimdışı

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

IF - 17. Hafta Polemiği Kadına şiddetin etkenleri nelerdir? Kadın cinayetlerine nasıl dur demeliyiz?"

__________________

 

Çevrimiçi

Kadına şiddetin kaynağı; kadının eğitimsizliği, ekonomik bağımlılığı, iş-sizliği, örgütsüzlüğü, toplumsal duyarsızlık, ayrımcılık ve “erkek egemen” kültür ile “feodal yapı”dır.

Bu nedenleri ortadan kaldırmak için;

- Kadının eğitilmesi, birey ve kadın hakları konusunda bilinçlendirilmesi,

- “Kocasının eline bakmayacak“ şekilde ekonomik özgürlüğe kavuşması,

- Kadın istihdamının özendirilmesi,

- İstihdam garantili “Kadın Beceri Kursları”nın yaygınlaştırılması,

- Kadınların örgütlenmelerinin önünün açılması,

- Kadın örgütlerinin mücadelesi, med-ya desteği ve toplumsal duyarlılık gerekiyor.

Sonuç olarak: Kadına yönelik şiddet; hepimize uygulanan şiddettir.

 

Çevrimdışı

Kadına şiddetin nedeni olmaz, bedeli olur.

Her ne olursa olsun, kimse kimsenin canına kastedemez. Erkeklerin fiziken güçlü olması, kadınlara kaba kuvvet uygulayabileceği anlamına gelmez. Her şey karşılıklı saygıya dayanıyor aslında... Erkek kadına, kadın da erkeğe saygı gösterdiğinde şiddetin yaşanacağına inanmıyorum. Hayatımda hiçbir kadına el kaldırmadım, aklımdan dahi geçmedi.

Her şeyden önce kadın; anadır, düzenleyicidir, evin mimarıdır, hayat arkadaşıdır, yoldaştır, yeri geldiğinde sakinleştiricidir, başını yaslayacağın bir kol, sığınacağın bir limandır...

Neşet Ertaş'ın da dediği gibi; Kadınlar insandır, biz insanoğlu...

Bir aslan fotoğrafı var, bunu özellikle çok severim. Erkek aslan, dişisinin göğsüne, kollarının üzerine kafasını koyup uyuyor. Kadın erkeğin huzur bulduğu yerdir bazen..



Diğer bir konu da, çevrenin pasif kalmasıdır. Bir evde, gürültü var ve kadın acıyla bağırıyorsa, "karı-koca arasına girilmez" demeden, koşup müdehale etmek gerekiyor. Sokakta da aynısı geçerli. Bir kadın, bir erkekten sözlü ya da fiziki şiddet görüyorsa ve etraftakiler susuyorsa, o kadın güvende değildir. Bu bizim bir yakınımız, hatta evladımız olabilirdi. Duyarlı olmalıyız bu konuda da...


Kocamdır deyip şikayetçi olmamaları bazen sonlarını getiriyor... Bir başkasından zarar gördüklerinde nasıl ki yasal yollara başvuruluyorsa, bu eş olunca da sözlü şiddet limitleri aştığında ya da fiziki şiddet başladığında, şikayetçi olunmalı.


Umarım hiçbir kadın şiddet görmeden, zarar görmeden yaşamını sürdürür...

 

Çevrimiçi

Basa donceksin
Daha ufak cocukken egiticeksin.
Kadinlara saygiyi cocukken ogreticeksin. Gostericeksin, rol model olacaksin
Cocuklar, gordugu seyleri yaparlar.
Eline ufak yasta oyuncak silah verip.. yanlarinda ana baci sovup, evde hic yardim etmeyip, erkegim ben dersen..
O cocuk ne olur ?
Sevgi ve saygili aile ortaminda buyumus, guzel rol modelleri olmus cocuklar bambaska olur.

Ve bu egitimi okullarda vermeleri gerekir dusunuyorum.

Ve tabiki, kadinlarin egitimi, ekonomic ozgulugu.. vs

Ama bence daha cok iyi insanlar yetistirmek daha onemli. agac yas iken egilir,

__________________
Ey Türk Bayrağım,Vatanımın sembolu,Namusum !
Korkma yılma senin yanında bizler varız Vatanımızın sembolü. Bayragim. Bizler Osmanli Torunlariyiz. Senin yanındayiz asla yılma korkma.
Sen daima dalgalanacaksın

 

Çevrimdışı

Aile reisinin koca olduğuna dair hükmün medeni kanundan çıkarılmasına ilişkin görüşmelerde eski mhp milletvekili müteveffa mehmet gül "her topluluğa bir baş lazım, bırakın bu feminizm, komünizm laflarını" diyerek itirazlarını belirtmişti. en azından bu yasal ayıp ortadan kalktı, ancak toplumsal hayatta kocanın reisliği ve bu reisin cezalandırma yetkisi devam ediyor. öyle bir tahakküm ki yaşamı da ölümü de ellerinde tutuyor. ve cezalandırma yöntemleri ortaçağı aratmıyor. kadının bedeni üzerinde sonsuz kudret sahibi erkekler, o bedene eziyet etme, o bedeni ortadan kaldırma haklarını da kendinde görüyor. öldüresiye döverken öldüresiye seviyor. suçu, savunmasına dönüşüyor: seviyordum öldürdüm kıskandım öldürdüm kısacası KADIN cinayetleri politiktir bu zihniyet değişmediği sürece bu zulum devam edecektir

__________________
İstersem bırakırım dediğim herşeyin müptelasıyım iradem zayıf değil tutkularım güçlü

 

Çevrimiçi

Kadın ogrenir oyle ki ogrendigini ogretir, buna meyili cok yuksektir. Bu baglamda oz egitim ciddi manada onemini korumalıdır.

İlk olarak aile icinde cinsiyet ayrımını ebeveynlerin kaldırmıs olması gerekmektedir. Cocuklara ırgat, yaslılık gunleri icin bakıcı, ev islerinde hizmetci, mali acıdan isci olarak gormemek gerekir. Bunlar baslangıcta belki normal belki masum gorunse de esasen ilerleyen donemlerde yanlıs rol-model ustlenilmesinden oturu dogacak sorunları tetikler.

Dunyaya getirilen birey ailenin kaba tabirle ''malı'' degildir, getirilmis ise en dogru sekilde yetistirilip topluma kazandırılmalıdır. Yanlıs yetistirmelerde kadın kendini degersiz, erkek ise kendini erk sahibi hissedebilir. Kucuk yaslarda kız cocuklarını konforsuz sekilde yedirirken erkek cocuklarını masada agırlamıs olmak bir tarafta degersizlik hissini olustururken diger tarafta hizmet edilen hissi uyandırır. Yine ''aman ne var bunda'' diyecegimiz davranıslar olsa da bilinc altı yasananları bizim tahmin edemeyecegimiz sekilde islemeye devam eder.

Bir cinsin rahatca konusup, giyinip, gezip konusabilmesi ile diger cinsin susturulup, korkutulup, baskı altında buyutulmesi esasen bir kurt bir de kuzu yetistirilmesine baslanmıs olmasına denk dusebilir. Her dedigi hizmetkarca yerine getirilen bir cins ile kaanat getirmesi ogretilen bir cins yine ki bir olamaz. Bu ve benzeri durumların birikmesi ve yine bilinc altına islenmesi ile saglıklı gorunen ruhsal sorunlu bireylerin yetismesine vesile olunmaktadır.

Bakıldıgında genel olarak ruhsal sorunları olan bir kesim yuzunden saglıklı insanlar kendilerinin tedaviye ihtiyac oldugunu dusunurler. Yani anlasılacagı uzere toplumda bir cok ruhsal sorunlu insan ile farkında olmadan surekli temas halinde bulunmaktayız. Baskıcı ve tahammulsuz yetisen bireyler ilerleyen sureclerde gucunu kullanmaya baslamakta, kaybettigi ruhsal dengesi yuzunden de bu surecten keyif duymaya baslamakta ve daha sonrasında her kotu yolu kullanabilme hakkını kendisinde gormektedir.

Sebep-sonuc konusunda yuklenilmesi gereken tek bir cins olmamalıdır. Evlatlarımıza insan olmayı asılamalı ve bu insanlık yolunda daha onlar cocukken kendilerine rol-model olmalıyız. Gucu yuksek olsa da hayvanların esine zarar verdigine sahit olmuyoruz. Nihayetinde ruhsal gelisimlerini tamamlayan ve kendini gerceklestiren bireyler bir digeri uzerinde onun ''mal'' oldugunu dusunerek hak iddaa etmis olmazlar. Cocukluk donemi dokunusları hayati oneme sahip oldugu icin iletisim kaynaklı sorunları en aza indiregeyecek sekilde onlarla konusabilmeyi ogrenmeli ve ogretmeliyiz.

Nasıl ki tıp egitimi alırken ''once zarar verme'' mantıgı guduluyor ise evlat yetistirirken de aynı mantık gudulmelidir. Birisinde verilen zararda bir hasta kaybedilirken digerinde verilen zararda bir toplumu ve gelecek nesilleri kaybetmis oluyoruz.

__________________

 

Baskıcı toplumlarda kadının her hareketi cinsellik olarak algılanır...

Erkeğin, hükümdar kimliğinde hissettiği baskıcı toplumlarda bir kadın olmak, mücadele edilmesi gereken kolektif bir yaradır.

Kadının can veren ve şifalandıran özünü hiçe sayan bu hüküm; kadının özgürce kendini var etmesinden korkan cinsiyetçi ve dini bir bakış açısıdır.

Bu baskıcı toplumlarda yaşayan kadınlar olarak, verdiğimiz fiziksel, duygusal ve zihinsel mücadele; hiçbir erkeğin veya kadının engelleyemeyeceği iç gücümüzden gelen bir dönüşüm içindir.

Kendi toprağındaki kadını ezen, aşağılayan ve kontrol etmeye çalışan bu 'erkeksi' bakış açısı; erkek kendi toprağından olmayan kadınla bir araya geldiğinde değişken bir doğa gösterir.

Kendi toprağından olan kadını hafife alan, aşağılayan ve yok sayan erkek; dünyanın bir başka toprağından bu baskı nedeniyle uzaklaşan kadına başka bir kimlikle davranır. Kendi kadınına vermediği özgürlüğü, diğer kadına verir. Onu yüceltir, hayran olur, özgürleştirir. Ki bu da erkeğin aslında derinde kadının kim olduğunu bildiği anlamına gelir.

Türkiye'de İranlı bir kadın olmak, Portekiz'de bir Türk kadını olmak, bu baskının olmadığı gözlerle dünyaya bakmak; kadının gözünü ve gönlünü açar.

Bu tipik erkek, yabancı olan kadının özgürlüğüne hayran kalıp bunun bir parçası olmaya çalışırken, kendi kültüründen olan anaya, kadına, sevgiliye, eşe ve kardeşe baskı uygulayıp üstün çıkarak kendini bu kibirden var etmeye devam eder.

Bu baskıcı toplumda, kadının aşağılandığı, yetersiz hissettirilmeye çalışıldığı, özgürlüğünün kontrol altına alınmaya çalışıldığı ve beden-zihin-ruh bütünlüğündeki ifadesinin, hayata dair neşe ve coşkusunun cinsel davet olarak görüldüğü; kadının sevgilisi, aşığı, kocası ve arkadaşı tarafından böyle bir tacize uğradığı toplumlarda ve kültürlerde asıl kurban; bütünlüğü ve farklılığı unutarak çıkmaza ve acı dolu bir korkuya düşen erkektir.

Erkek; korktuğu için baskı yapar ve hükmeder.

Kadının güzelliğinin kendi eril alanı ile eşit veya ondan daha geniş olması, erkeğe yetersiz hisettirir ve erkek zalimleşir.

Erkeğe; tıpkı insana, hayvandan üstün olduğunun öğretilmesi gibi, kadından üstün olduğu öğretilir. Bu duygu onun, kadının kendisinin mülkiyeti olduğunu düşünmesine sebep olur.

Erkek aldatır, döver, taciz eder, hakaret eder, kendi hükümdarlığını yarattığı topraktan, çevrelendiği insanlardan kadını kovar. Kadına; duygusal, fiziksel ve zihinsel bir baskı uygulayarak bunun kendisinin hakkı olduğunu düşünmeye başlar. Bazen, kadın artık hayatında olmasa bile.

Erkek; kendisini yetersiz hissettiren kadını; yaşadığı çevreden uzaklaştırarak kendi zayıflığını, zalimliğini ve adaletsizliğini gizlemek ister. Çoğu kadın, bundan sessizce kaçar, kendini gizler, yok eder. Kadının bu adaletsizliği haykırmaması için erkek; en iyi bildiği şeyi, kadını ezmeyi bir silah olarak kullanır. Kadının içindeki sosyal kodu tetikler ve onu sessizleştirir, itaat etmesi için bu yarayı kanatarak, bu akan kanın içinden varlık bulur.

Büyürken içine derin şekilde bu baskı işlenen ve bu güçten korkmayı öğrenen kadın, bunun insani bir yara olduğunu gördüğü ve hiçbir varlığın kendisine bunu yapmaya hakkı olmadığını farkettiği, hissettiği an, harekete geçmeli ve ifade etmelidir.

İlahi gücün bizden istediği varoluş; her şeye rağmen yaşamı deneyimlemektir.

Kadının; yalnız olmadığını, benzer deneyimlere sahip olan kadınlardan bir aile olduğunu ve bu aileyi sevgiyle kucaklayan erkeklerin de var olduğunu unutmaması gerekir.

Kendisine can veren annesi de kadın olan erkek, kadını ezdiği anda; doğa ananın kalbini incitir. Hiçbir canlı, istismar edilmeyi hak etmez.

Göremeyene göstermek sevgidir ancak göremeyen bizi ezdiğinde ilahi gücün bizden istediği en derin gerçekliği görmezden gelmiş oluruz: Her kim isek, kendi rengimizden ifade bularak, öz-sevgimizi gerçekleştirmeyi.

Bizden isteneni değil, istediklerimizi yaparak kendimizi gerçekleştirebiliriz.

Bu, evrenin dengede olduğu bir düzendir.

Herkes kendi biricikliğini gerçekleştirdiğinde sevgi bütün olur.

Canlılığı inciten herkes, ömür denen yolculukta bedel öder.

İnsan, ışığa bu şekilde yürür. İncitmeyi bıraktığında ise ışık olur.

 

Çevrimdışı

Eğitimden geçiyor. Küçüklükten erkeğin her istediğini yaparsak köle gibi bakmaya başlıyorlar. Bunun bir örneği de ebeveynlik. Babanın çocuğun önünde anneye davranışları da rol model oluyor.

__________________

 

Çevrimdışı

Hukuksal olarak ciddi boşluk var. Hukuki olarak boşluk düzeltilmeden şiddeti düzeltmek zordur.
Eğitim de çok önemli, her şeyden önce eşitlik kültürü lazımdır.

__________________
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
#SOMA

 

Çevrimdışı

konuya çokca yazan olmuş, genel itibariyle bir kısmının söylediklerine katılıyorum.
ve hemen hemen aynı şeyleri dile getirmek yerine, farklı bir açıdan bakmak istiyorum ve ekliyorum.

kadına şiddet bir hak ihlalidir ve kadına şiddet politiktir.

ayıptır demek yerine; şiddet bir hak ihlalidir ve aynı zamanda suçtur diyebilseniz keşke iktidar sahipleri. şiddeti aile bahanesiyle meşru saymaktan vazgeçtiğiniz anda, ataerkil şiddetle gerçekten mücadele etmeye başlamış olursunuz. çünkü aileyi ataerkil şiddet yıkıyor.

ülkeyi yoneten olarak sizler, kadının mücadelesini böyle değersizleştirmeye çalıştıgınız; şiddet uygulayanları cezasızlıkla ödüllendirdiginiz sürece evde, sokakta, kentte ve kısaca tüm ülkemde erkek şiddeti asla önlenemez. hele ki ayıptır, erkekler kendinize gelin demekle asla.

sürekli gündemde tutmaya çalıştığınız İstanbul Sözleşmesini kaldırma yönünde çabalar sarfedeceğinize, insan haklarına ilişkin mevzuatın tamamlayıcı bir parçası olan İstanbul Sözleşmesi gereğince “önce insan” diyerek kadınların haklarını korumayı, aile kurumunu korumaktan daha önemli görebilseydiniz, “şiddet politiktir” diyen kadın örgütlerini suçlayarak varolan bu zihniyeti beslemeseniz keşke.

__________________

Bir toz gibiymişim, havada uçuyormusum..