![]() |
Cevap: Mutlusuzluk. Alışabilirsin, bunu gerçekten yapabilirsin. |
Cevap: Mutlusuzluk. ...ahh o gece yolculukları |
Cevap: Mutlusuzluk. Kendime bile itiraf edemediğim bir özlemim var içimde. |
Cevap: Mutlusuzluk. "Yoruldu kadın. |
Cevap: Mutlusuzluk. Öyle büyük ki öfkem.. |
Cevap: Mutlusuzluk. O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç Dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli. Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş, Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum. Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti. Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele, İskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra, İçimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum. Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte Bıraktın, unuttum, unutuldum. Seni kırdığım yerden beni de kırdılar, Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni. |
Cevap: Mutlusuzluk. ölüm düşüncesi izliyor beni. gece gündüz kendimi öldürmeyi düşünüyorum. bunun … belli bir nedeni yok. yaşansa da olur, yaşanmasa da. bir kaygı yalnız. beni, kendimi öldürmeye iten bir kaygı. karanlık bir gecenin geç vaktinde kalkıyorum. herkes her geceki uykusunu uyuyor. ev soğuk. çok sessiz davranmaya özen gösteriyorum. günlerdir biriktirdiğim ilaçları avuç avuç yutuyorum. kusmamak için üstüne reçelli ekmek yiyiyorum. genç bir kızım. ölü gövdemin güzel görünmesi için gün boyu hazırlık yapıyorum. sanki güzel bir ölü gövdeyle öç almak istediğim insanlar var. karşı çıkmak istediğim evler, koltuklar, halılar, müzikler, öğretmenler var. karşı çıkmak istediğim kurallar var. bir haykırış! küçük dünyanız sizin olsun. bir haykırış! sessizce yatağa dönüyorum. ölümü ve yokluğu üzerine uzun süre düşünmeye zaman kalmıyor. şimdi gözümün önündeki görüntüler renkli kırları andırıyor. korkacak birşey yok. kırlarda koşuyorum. sanki bir deniz kentinde yaşamıyorum. hep kırlar. esintiyle birlikte eğilen otlar arasında bir başımayım. birazdan ölüm beni alacak. |
Cevap: Mutlusuzluk. elim ayağım epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim tanımıyorum ben biraz yavaş günde beş defa hiçbir şey yapmayan biri ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli mümkünse haşhaş yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi diyelim zencefil diyelim hatmi elim ayağım başımdan geçenle aklımdan geçenin karıştığı bu masal aşk her şeyi daha yavaş yapmaktır diye diye yürüdüğüm bir sokak kalbinde tef ve delik kalbinde dünya lekesi taşıyan bir çocuk resmi demişti madem günde beş vakit kalkıp sana baktım madem dünyanın bu kadar sabahını ben uyandım ben uyudum bu kadar uykusunu diledim dünyaya fena inanmış bir yüzüm olsun kendimi seninle öldüreceğim dediğim feci bir kalbim bir elim bir ayağım ağzıma doldurduğum rüzgarla üfleyeceğim sözlerim diyelim fena diyelim feci elim ayağım artık nereye ne götürdüğümü bilmediğim bu sapakta sesini burada bırakıp giden şeylere baharat diyen o aktar dedi tamam olmak küfür tamam etmek hâşâ bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa kalıp sana baktım kalıp sana bakmak oldu dünya baharatları tek tek zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya dağlarına yedi çarşılarına bir kez kar yağan doğu durup beklemenin durup beklemekle devam ettiği günler uyanınca da süren rüyalardan geldim ben buraya diyelim fesleğen vardı durup fesleğen çalıştım buralarda diyelim fesleğen çalışmış kadar yoruldum ben dünyada bil dedim ilk kez ekmek ve gül geçecek yanımızdan ilk kez ekmek ve gül geçecek adımızda yalvarırım beni dünyaya bulaştırma elim ayağım ilkin ruhunu ve duvarını duayla koruyan bir evde karıştı aklım karıştı kalbim doğu dağlarını yedi diyen ninem her baktığını görmesin diye su içirdi kız kardeşlerime rüzgar yedirdi her bildiğini demesin diye işte ona hep bir çukurdan baktım hep yutkundum ninem ve dünya demeden önce dağlarını yiyen doğunun adıyla bakışsız bu yüzü seçtim kendime dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat o avlu o dam o çocukluk dedim belki de bir yutkunma yeriydi dünya elim ayağım yani kalbi yutkunmakla dolu kız kardeşlerim bu nasıl mümkün saçlarından başladılar konuşmaya dedim değil mi ki simsiyah yaşımdayım değil mi ki ekmeğimi yüzümün teri içinde yedim ben de gitmeliyim artık o en fena bitkilere çağırdığım haşhaş gittiğim hatmi olduğum zencefil aslında hep bir odun sarsınlar onu içeyim dedim kendi kendime duvarımızda dua dualarda büyülü o nine elim ayağım taşıma düşman beğendirmekle geçirdiğim o günlerde ben iyiyim de kalbim delik ben iyiyim de burası doğu ben iyiyim de çevrem kötü diye tarif edildiğim her yerde bu farz dedim bu farz bu kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki uzun kusur bu kalbinizin kenarındaki yavaşlık cümlelerimi yarım beni duman eden her neyse onun adına bu nasıl mümkün ki önce gözlerimden başladım ben konuşmaya akşamını gördüm dünyanın merak kuşku ve bekleme yerlerini hayatın beni tahtaya çıkardığı bir sabah kırıldı dünya soğuktur diye yazdığım o kalem o ayna gördüm nereye gitsem ben dik gölgem kamburdu bu dünyada elim ayağım sen gittin yağmurun sürdü sonra denediğim taş çarşıları oldu dünyanın sabır bitkileri kırk uykusunu uyuduğum doğu kırk yolunu yürüdüğüm sokak hayat hep tuhaf bir yapışkanlıkla kaldı boynumda dedim kırk sesle yıkansam da gitmez kalbimden sesin ben dik gölgem kambur bu leke başka |
Cevap: Mutlusuzluk. Kiminin dikenleri vardır, Katlanamaz üstüne. Hep dikine durur Delmemek için gövdesini. Kiminin yoktur bir tek kemiği, Doğrulamaz ayaklarının üstünde. Ona göre varsa yoksa kendisi, Dürülüdür ütülü bir mendil gibi. Ben eğilmem gündüz ama, Geceleri kanatırım kendimi. Ben bir söz söylediğim zaman, Kendine küçük bir pıtrak edinir. Çok sürmez, anlar başına geleceği, Çarşılarda, pazarda ondan selam kesilir. Ben birini sevdiğim zaman, Göğünü durmadan genişletir. Ama herkes rahattır kozasının içinde, O sevgi artık kimsesizdir. Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli; Çok sevmeli öyleyse , çok söylemeli... |
Cevap: Mutlusuzluk. Geriye bakarak yanıtlıyoruz birbirimizi Bir destek aranır bir güç alırcasına Dönerek ikide bir anıların ülkesine.. Alnımızı gererek konuşuyoruz, kaşlarımızı Bir ince eğimle siper edip bakışlarımıza Çok iyi bildiğimiz bir duyguyu - O biraz yenilgiye biraz ezikliğe benzer Ortak yaşadığımız sızım sızım - Saklamaya çalışıyoruz birbirimizden. Uzun uzun susuyoruz sözün kıyılarında Hangi kapıyı aralasak bir uzaklık esiyor Hiçbir düşünceyi sonuna dek götüremiyoruz. - Böyle belirlenmiş sınırlar içinde Bir iç denetimle, bir dış denetimle Konuşmasak da eski tadını yitirdi - Düşler kuruyoruz yeniden gelecek üzerine Kaldırıp kirpiklerimizi ayak uçlarımızdan Dağlara bakıyoruz, ufuklara, bulutlara - Ah, o insan yüreğinin değişmeyen tutkusu - Bir güncel sesle sonra, çirkin ve çiğ Bir kirli görüntüyle hayata ilişkin Dönüyoruz gerçeğin o kalın çizgisine.. Yeni yeni yaşamlar kuruyoruz ödünler vererek Aklımızda yüzlerce geçerli açıklama: "Yaşamak zorundayız nasılsa, iyidir Hiç yoktan var olmak" adına Karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini. Bir kan pıhtısı gibi yarada kuruyan Binlerce uyuşturucu merhemle donuyor kalbinizde Anılar inançlar incelikler düşler.. |
Cevap: Mutlusuzluk. Yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çıldırmanın sınırlarını aradım. Çıldırmanın beni ne kadar ilgilendirdiğini bilmiyorum, bu yüzden onu kendi kafamda ve beynimde yaşamaya kalktım. Akıl ve çılgınlık arasındaki ufak, yıldırım hızına sahip atlayışı sözcüklerle nasıl anlatabilirim. Beyin, düşünce kendini özgürleştiriyor, fırlıyor, bir roket gibi evrene, boşluğa, sonsuz boşluğa. Onunla birlikte gövde de. Ya da gövde kalıyor da, düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor. Acı veren bir şey bu. Çok acı veren. Ürküten. Hem de nasıl ürküten! Çılgınlığı bilmeden aklın sınırları son derece can sıkıcı. Kabul edilemez. Yetersiz. Aklın dünyası dışında başka şeyler olmalıydı. Ben çılgınlık dünyasının en derin, en uzun, en sonsuz yolculuğunu yaptım. En acı veren yolculuğu. Tüm öbür acılar, akıldan çılgınlığa geçişle karşılaştırıldığında kabul edilir. Çılgınlık yoluyla kurtuluşumu ne büyük bir cesaretle tamamladım, tüm acılardan, tüm gövdelerden, güneşlerden, ana-babalardan ve çocuklardan, güvenden ve güvensizlikten, tüm düzenlerden. Düzen ve güven kadar ürkütücü bir şey yoktur. Hiçbir şey. Hiçbir korku… Aklını en acı olana, en derine, en sonsuza atmışsan korkma. Ne sessizlikten, ne dolunaydan, ne ölümlülükten, ne ölümsüzlükten, ne seslerden, ne gün doğuşundan, ne gün batışından. Sakin ol. Öylece dur. Yaşamdan geç. Anlamsız konuşmaları dinle, galerileri gez,kahvelere otur- artık hiçbir yerdesin. Tüm raylardan git, denizin her türlü grisinin tadını çıkart. Çılgınlığın boyutları yok. Sallanan, boyutsuz bir boşluk. Orada daha yüksek, daha geniş, daha derin algılanıyor, boyut yok. Oluşumunu yaratan spermalara dek geri gidebilir düşüncen. Kendi embriyonluğunu anımsayabilirsin, annenin karnında geçirdiğin ayları, orada kalıp gün ışığı görmek istemeyişini. Çılgınlığın evreninde yükselmeye başladığın anlar ne büyük acı verir. Gövdenin ayrıdığı anlar. Otuz yaşım ile kırk arasında ne akıllı ne de çılgındım. Bu ikisinin ötesinde kalıp olup bitene seyirci oldum ve dünyayı kavradığımı sandım. İlk kez gördüm denizlerini. İlk kez güneşin altında yattım. Gecelerinde dolaştım. Kırk yaşımda başlamam ya da bitirmem gerekeni bitirdiğimi sanıyordum. Bir insan yaşamı kırk yılda olabilir.. Olmalı. Bir ölüm özlemi değil bu. Özlemlerim kalmadı. Ben aslında sürekli özlüyor ve bir özlem durumunda yaşıyorum.. Bu yüzden özlemlerim yok. Yalnız bir kavrama bu. Bütünselliğin kavranması. Bitirilmişliğin. Bir yolculuğun sonu. Başlangıcı olmayan yatay bir yolculuğun sonu. Kendi yuvarladığım çevresinde dönen bir yolculuğun. Şimdi okunmuş kitapları yeniden okuyorum. Şimdi bildik müzikleri yeniden dinliyorum. Yenmiş yemekleri yeniden yiyiyorum. Sevip yitirdiklerimi yeniden seviyorum. Şimdi uykusuzluğumu yeniden uyuyorum. Şimdi açlığımla yeniden acıkıyorum.Şimdi gittiğim kentlere yeniden gidiyorum.Şimdi havada uçuyor, raylarda, su yüzeylerinde, yaşama ve ölüme karşı duyduğum aynı umarsamazlıkla dolaşıyorum.Tartışmaları biliyorum. Duyguları. Korkuları. Sözcükleri. Her dili anlıyorum. Anlıyor ama kavrayamıyorum. |
Cevap: Mutlusuzluk.
|
Cevap: Mutlusuzluk. Sen yokken buralar hep mutsuzluk. Sen varken her yer koşulsuz, sonsuz mutluluk. @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] sen benim sevmelerimin en güzelisin ;s55;s55 |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dilerim sen pötikareli gömlekler gibi neşeli, İri dişli iki mısır koçanı kadar Mutlu ve yan yanasındır. Belki bir gün beni ziyarete gelirsin Sana krem fıstıklı ekmek ikram ederim Artık çok mutlu olacağızlı ekmekler Süte ekmek doğrar ve Papara papara diye şarkı söyleriz. Sen ruhumun misafir odasında uyursun, Süt ve gözyaşı lekeli yumuşak yer yatağında. Didem Madak - Grapon Kağıtları |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Mutlusuzluk. Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır |
Cevap: Mutlusuzluk. aslında sadece bunu diyecektim: durmadan hurdayım yanımda özen ve ısrar yanımda boyuna kızaran yüz, burası dağılan dikkat aslında düşünün sadece, bellek buyurun nerdeyim, tam görünmüyorum, yalanlar uğrayacaktı bana nerdeyim, üstelik telaşım da yok ortada bilinir ki sadece bunu diyecektim: iki kış bir karış devletle burdayım aslında burdayım, burası oğulluğumun özenle suya bırakılmış semender hali sözdü nemlenmeyecektim, sözdü sadece eğilip suyu sevecektim ahh, kalmayacaktım kimsenin kimseye bir tespih kadar olmadığı günlerde yalnız yüzümün karışlarına kanıp o devlete asla surat asmayacaktım kandım, kaldım ve anladım önümde beş öğün yangın, sonumda Sivas’ı dökülmüş ülke herkes en çok kendine diğeri, kendi kendine surat şaş dedim son dedim şaş! ve olma zurnası kırık babamın davul eli sonunda annem, elinde onun vasiyet tefi vur haa! vur haa! vur haa… ahh, sonra pişman pişman annem annem yüzüm gözüm birer birer beni vur! vurma cinnet ikizlerimi aslında sadece bunu diyecektim, burdayım ve bu bir oyuk burdayım, burası hâlâ ve öylesine ağırlandığım durak günleri dalgın yarımda şüphe, bıraktığı bıyıkta sebep arayan dedem yanımda annem yanımda cinnet ve cinayet ikizlerim yanımda savruk bir çift kabadayının dağılmış tespih taneleri sorma, sadece oraya gidecektim, kötü çekilmiş bir fotoğrafa o kimsenin kimseye bir devlet kadar kasrı yok günlerde duası ezber, avluları dar ve toz çeşmeleri ısrarla bozuklu çocukluğumun orada değil, aslında durmadan burdayım burası çatık zamanda ısrar burası özenle pişman, iki karış yüzümde terleyen telaş sordum: sır kızıl, devlet unutkan, gördüğüm her surat tenha sordum: törenler giz, zamanlar az, şakayla karışık: hâlâ severken öldürülen o yavruya mı benziyor aşklar ben buraya aslında kal diyen her yerden çıkıp geldim şaştım, geçerken hiçbir hayata taşınmadan kaldım taş attım kendime, kuyu kazdım özendim kaldım geçerken uğrayan babanın çocuğuna durmadan kendime geçtim, geçmeye devam ben ısrarla uğrayanı özenle sevdim, sevmeye devam elbet kendi kendine sağanak elbet babadan kalma bir yağış biçimi yine de ahh: gümüş ömürlerin altınkesimi canım canım teker teker tane tane söyle babadan kalma oyuk günleri aslında sadece bunu diyecektim. burdayım! burası dövülmüş bir yüzün yüz üstü düşme hâlleri |
Cevap: Mutlusuzluk. Evet, kalın duvarlarım var benim. |
Cevap: Mutlusuzluk. “Sonra içime ve hatta dışıma kapandım. |
Cevap: Mutlusuzluk. Bir zamanlar kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım. Kaç metredir benim yokluğum? Benden daha çok var sanmıştım. Benim yokluğumdan dünyaya Bir elbise çıkar sanmıştım. Didem Madak |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Senin göğün var Herkesin göğü yoktur çünkü Başkalarının göğünü kullanırlar Erken tükenirler bu yüzden Birbirlerinin hastalıklarıyla çürür Bir salgın olan hayatları Sonra bir kabile gibi Birbirlerine benzeyerek ölürler Senin göğün var Nereye gitsen götürdüğün Bu şiiri açtıran senin göğünde gördüklerimdir Ölsen yaşadığın bilinecek çünkü senin göğün var Murathan Mungan |
Cevap: Mutlusuzluk. Gözleri bulutlar kaplamaya başlarsa Bil ki Şimdi kirpiklerin ıslanma zamanı Yürek hüzünlerle dolup taşarken Hissetmez olur insan omuzlarındaki ağırlıkları Hangi yük daha çok ağır gelir gönül terazilerinde Aşk mı sevdamı ekmek kavgası yada onurlu yaşamak mı Ya çıraksa acemiyse yürek şaşırmış sa tüm yolları Sen yüreğini temiz tut tutar ellerinden gökkuşağı Yalanlarla düşlerle avuutrken insan kendini Okkalı bir şamarla kendine getirir hayatın gerçekleri Oysa her düş kuran için kutsaldır Başkaları kırıp döker parçalar kalır kırık yürekler de yası Sessiz olduk lal sandılar Sukutumuz kocaman bir çığlıktı isyandı Fırtınalar daha çok ıssız yüksek dağ başlarında kopar Herkes kendi acılarıyla kıyamet koptu sanar Oysa kısa çöp daha almadı uzun çöpten hakkını Deniz Değirmenci |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Mutlusuzluk. Gidelim buradan... Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim. Burada yağmur bile güzel yağmıyor artık. Yağmuru güzel yağan bir yerlere gidelim. Gidelim buradan... Burası bizim değil. Nasıl başederiz bu kadar saçmalıkla? Her şeye sıfırdan başlanabilecek bir yerlere gidelim. Gidelim buradan... İlaçlarını yanına alma. Kitaplarımı almayayım ben de. Biraz da onlar çıldırtmıyor mu bizi? Havası ilaç, denizi kitap bir yerlere gidelim. Gidelim buradan... Bıktım tepemizde sallanan manasız sorulardan. Soru sorma artık bana. Soru sormayayım sana. Her türlü sorunun tedavülden kalktığı bir yerlere gidelim. Gidelim buradan. Burada insanlar kötü. Hep bir şeyler anlatmamızı bekliyorlar, hep bir şeyler anlatmamızı isteyecekler, bitmeyecek bu hiç bitmeyecek. Kimseye bir şey anlatmak zorunda kalmayacağımız bir yerlere gidelim. Gidelim buradan... Bak uyuyamıyorum yine. Senin de uykuların defolu, bölük pörçük. Huzur içinde uyuyabileceğimiz bir yerlere gidelim. Gidelim buradan. Ya sen bana gel ya da ben geleyim sana. Sonra gidelim. Hadi... Ali Lidar |
Cevap: Mutlusuzluk. Bazı geceler, zaman duracak kadar yavaşlar. |
Cevap: Mutlusuzluk. Yakınında değilim öfkenin ve uzağında da değilim rastlantının kısa ânındayım ve sonsuzluğun da ardında ah! öfke için geç vakitteyim çölden çıkmak gerek bunun için, atları denize sürmek… Oysa kimseden çıkartmadım öfkemi saçlarımı uzatmak için kimseye söz vermedim kimseye yakın değilim inan susmaktayım, uzağında değilim unutmanın ah! öfke için geç vakitteyim durup dururken bir yerde karşıma çıkan rastlantıdayım hafızasındayım eski bahçenin sarhoş asmaların biriktirdiği boğazımı yakan acı bir imgedeyim güneşi anımsamada, ve orada durmakta ama orada kaybolmaktayım ah! öfke için geç, çok geç öfke için durgun gölü bulandırmak gerek… Gölde unuttuklarımızı rahatsız etmek! oysa gölün hafızası var ve o anımsar içinde unutulanı ve çürüyüp kendine dahil olanı ah! öfke için geç çok geç artık sahrada unutulan gökyüzü için. Birhan Keskin |
Cevap: Mutlusuzluk. ...Nasıl anlatılır bu? Sana sarılmak istiyorum. |
Cevap: Mutlusuzluk. Söküyorum şimdi sözleri birer birer Kalpten kalbe giden yolu kapayan Kalbim, anlatılmaktan usanmış, Yıldızı sönmüş bir komedyendir artık, Dilencinin önünde kahkahalar atıyor, Kirli bir mendille çıkınlanmış şimdi dünya. Hayretle bakıyorum kedinin gözlerindeki çapağa, Geri vermiş hayata çaldığı şiirleri, Ne zaman aşkı tersinden okusam Anlıyorum kediler bile meğer alışmış bu yokluğa Didem Madak |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Gidenin arkasından bakmak ne zormuş bu topraklardaÖğrendim onu da düşe kalka Senin içinse Gözlerinde diyorlar Bir çiy damlasının çantasını taşıyıp durdu yıllarca Bulutları dudaklarıyla büken dilsiz bir melek Bacadan tüten bir kelebek sürüsü gibiydi İçindeki dünya küresiydi kıpkırmızı bir narın Suskunluğun ucundaki püsküldü diyorlar Akgün Akova |
Cevap: Mutlusuzluk. “Sen gülümsüyorsun ya bana, gerisi teferruat. |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] hiçbir şey hissetmemekten daha kötü bir şey olabilir mi. olamıyor. mütemadi boşluktasın, düşüyorsun, elini uzatacağın, tutunacağın tek bir el yok. olsa bile tutunmak gelmiyor içinden, insan düşmeye de alışıyor, boşluk öldürmüyor çünkü. |
Cevap: Mutlusuzluk. Keşke dünya hakikaten küçülse de biraz, gözlerimizin değmeye muhtaç olduğu kişilerle karşılaşabilme ihtimalimize biraz olsun inanabilsek. |
Cevap: Mutlusuzluk. Sevdiğim, tabutum, ak kefenim; |
Cevap: Mutlusuzluk.
|
Cevap: Mutlusuzluk. Ses veriyorum: “Kooooooooooork!” çünkü dünya kötü bir yer. artık peşini bırakacaklar, bu sözü onlardan aldım. kimse kimseyi kovalamayacak, öldükleri anlamına geliyor olabilir. Bunun için üzüleceğimizi hiç sanmıyorum. yapamıyoruz. Başka türlüsün ama farklı değilsin. Nasıl oluyor dersen, oluyor işte. Kabul et ikimizin hayatı da başka türlü olabilirdi. O zaman mutlu bile olurduk. Düşünsene mutlu olurduk. Neyse ki neşeli insanlarız vesselam. Yoksa çekemezdik kendimizi. Belki kâinatta yerimizi yadırgamışızdır. Big Bang! Eeeeeeh, yetti beeee! Belki kâinat yerinden sıkılmıştır. Kâinat belki yerinden o kadar sıkılmıştır ki… Big Bang! Dünya belki bu sıkıntıdan doğmuştur. Bunu sana anlatsam bilmiyorum her şey mümkün hiçbir şey değil. Allah’ım sen de dünyada olsan inan ki delirirdin. Aklıma mukayyet ol diyemem ama kalbimi biraz korusan, fena olmazdı. Yine de eyvallah… Sinem Sal - Şiir Değil Mektup |
Cevap: Mutlusuzluk. ''Küçük bir mucize istiyorum. |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Mutlusuzluk. Hayat, sanki sadece ön sırada oturanların gördüğü bir şey. Biz arka sıradayız. Göremiyoruz. Duyamıyoruz. Sürekli bir işler karıştırdığımızı düşünüyorlar. Boyumuz uzun. Burası kısa boyluların fazla olduğu bir sınıf ve biz arka sıradayız. Duyamıyoruz işte. Sadece farklıyız. Sadece biraz. Çok değil. Göremiyoruz. Üstelik azar işitiyoruz. *Kayıp İnsan Bürosu |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] İyi geceler, mutlu uyan kelebek ;s55 |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:40. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk