IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler (https://www.ircforumlari.net/siir-hikaye-ve-guzel-sozler/)
-   -   HiçLiğim.. (https://www.ircforumlari.net/siir-hikaye-ve-guzel-sozler/47725-hicligim.html)

aLdiana 19 Ocak 2008 22:26

HiçLiğim..
 
Yürüyorduk…
Yan yana olmak yakın olmak anlamına gelmiyordu şüphesiz....
Uzaktık…
Uzaklardaydık…

Yalnızdık ikimizde…
En uzaklardayken en yakın olabilmeyi başarabildiğimiz günler de uzaktı şimdi…
Sanırım biraz da yabancıydık ...
Konuşmayı beceremiyorduk…
Bir suskunluk büyüyordu aramızda git gide..
Ve her adımda büyüyen o boşluk…
Söylenmiş yada söylenecek her sözü anlamsız kılıyordu üstelik…

Sahildeydik..
Deniz durgundu ve griydi sanki…
Veya gri görmeye ben mi meyilliydim biraz?
Basit, sıradan, günlük ve ruhumuza dokunmayan kısa cümleler kuruyorduk ara sıra..
Ve belki de deniz kadar griydiler…
Günler süren yağmurdan sonra, bulutların ardından şöyle bir görünen güneş kadar iğretiydi gülüşlerimiz yüzümüzde…
Hiç istemediğim halde birkaç sitem cümlesi dökülüverdi yine de içimden, tutamadım…
Öyle sanıyorum..
Emin değilim..
Beynime üşüşen kelimelerin bir cümle oluşturup oluşturmadığından da…Hangilerinin ses bulup, hangilerinin beynimin kıvrımlarında gizlenebilmeyi başarabildiğinden de...

Yoğun iş temposunu anlatıyordu O bana…
Mazeret cümleleri değildi bunlar..
Her zamanki gibi benden daha kontrollüydü ve ses bulmasını istedikleri sadece onlardı..
Ve “konuş, bana bırakma “diyordu..
“Bırakırsan hep işimi anlatırım sana”…
Güneş aldatıcıydı ve rüzgar vardı biraz..
Bir banka oturduk sonra..
Ben, aramızdaki boşluk, uzaklar ve O…
Bir yıkımdan sanık sevgiye verilen mahkumiyetin kayıtlarını anlatıyordu O ve saplarını alüminyum folyoyla sardığı kırmızı karanfiller satıyordu bir kadın..
Uzatılan karanfile yeterince “hayır” olmalı ki cevabım , tek söz etmeden uzaklaştı kadın..
Martılar çığlık çığlığa denizle cilveleşmeye devam ediyordu ve gemiler geçip gidiyordu uzaklardan..
Uzaktılar..
Uzaktaydılar..

Başka bir mevsimde, uzaklarda bir yerde…
Vadideki kayısı ağacında kalan tek kayısı düştü toprağa..
Gören olmadı..
Bir yangın başladı uzak, çok uzak bir gezegende…
Hızla sarıp sarmaladı alevler dağı, taşı, var olan her şeyi…
Çok sürmedi..
Yandı, bitti, kül oldu…
Külleri savruldu dört bir yana…
Bir deniz feneri yıkıldı başka bir sahilde..
Ve dindi fırtına..
Yakında, çok yakınlarda bir inci gerdanlık kopup dağılıverdi..
Dönüp bakmadım..
Eğilip toplamadım…
Yere düşen tanelerin, boşlukta yankılanan sesini dinledim…
Belki de benimdiler, bilemedim…
Bir martı havalandı kayaların üzerinden, kanat çırptı yorulana dek gökyüzünde..
Uzaktı şimdi, çok uzak…

Kalabalıktı sahil…
Sevdalar uçuyordu yanı başımızdan…
Kalkmayı kim teklif etti…
Ben mi..
O mu..
Uzaklar mı..
Boşluk mu fark edemedim…
Yada önemli miydi kimin teklif ettiği, bilemedim…
Sonuçta kalkmıştık ve yürüyorduk..
Uzaklar o kadar uzak ve boşluklar öylesine derindi ki; yan yana kalsak o tuzaklarda kaybolabilirdik…
Kendi ıssızlığımdan bir “hoşça kal” bırakıp uzaklara, caddenin kalabalığında kaybettim yalnızlığımı..
O’ysa..
Uzaktı şimdi..
Çok uzak…

Sadece bir düştü…
Düştü…
Pencereyi açtım…
Bir sigara yaktım..
Yağan yağmuru izledim sonra..
Üşüdüm biraz

Siyah1 19 Ocak 2008 22:29

Cevap: HiçLiğim..
 
Uzaklar o kadar uzak ve boşluklar öylesine derindi ki; yan yana kalsak o tuzaklarda kaybolabilirdik…
Kendi ıssızlığımdan bir “hoşça kal” bırakıp uzaklara, caddenin kalabalığında kaybettim yalnızlığımı..
Sözün bittiği an bu olsa gerek.

aLdiana 19 Ocak 2008 22:30

Cevap: HiçLiğim..
 
bu sayfa benim olsun..
hayatın arka bahcesini goren her insanın uyesi oldugu, omru hayatlarında hep suskun olmayı sectiklerinden, hep sesizce izlediklerinden belkide ilk kez seslerini duyurmak icin var olan bir kulup burası
ve her uyenin gecmisinde bir seni sevmeler cumhuriyeti sakinligi de vardır ki akabinde kırık kalp sahibi olmuslardır.

aLdiana 19 Ocak 2008 22:34

Cevap: HiçLiğim..
 
ßir KâbuStan Uyandım ßu Sabah.. Annem Yanımda Yoktu

aLdiana 19 Ocak 2008 22:35

Cevap: HiçLiğim..
 
O gitmiştir. Sana düşen taş gibi durmaktır. Kimse böyle olman gerektiğini sana söylemez ama sen bilirsin “taş” gibi olmak gerektiğini.

Vücudun yer çekimine karşı savunmasızdır, boylu boyunca uzanmak ister. Uzanmak da değil aslında “yığılmak”.

Yapamazsın. Düşünmen gereken başkaları vardır. Boğazına acı gelir oturur, yutkunursun. Öyle alışırsın ki yutkunmaya acını, o acı boğazına yapışır kalır. Senin bir parçan olur artık, alışırsın.


Yıllar geçer büyürsün. Hayat devam eder. Başka acılar olur, başka sevinçler. Her seferinde elin ilk önce telefona gider. Onun güven dolu sesini duymak istersin, sonra yokluğunu hatırlarsın, acı biraz daha artar, sen yine yutkunursun.

“Baba biz Erdek’e tatile gidiyoruz annemle. En sevdiğin yere. Ne bulurdun orada hala anlamıyoruz, ama biz seni bulmaya gidiyoruz baba!”

“Baba bir görsen öyle başarılı bir iş kadını oldum ki, gurur duyardın benimle. Belki de zaten duyuyorsundur bir yerlerde.”

“Baba seni öyle özledim ki, hiç tanımadığım insanlara yokluğunu anlatıyorum burada.”

“Baba hani ben hiç ağlamadım ya arkandan, çünkü sen ağlamama dayanamazdın ya.”

“Baba, azıcık ağlasam…”

aLdiana 19 Ocak 2008 22:36

Cevap: HiçLiğim..
 
Ben sevmeyi beceremedim.. Belki de sevilmeyi..
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı..
Ben yağmur ağladım, bir şehre yağdı
Ben şehre ağladım, bir yağmur yağdı
Ben bir ağladım, şehre yağmur yağdı


ßen... Yağmur.. Ağladım.

aLdiana 19 Ocak 2008 22:39

Cevap: HiçLiğim..
 
küçükken daha cok mutluydum ben
nerden cıktı bu buyumek durup dururken ?

aLdiana 19 Ocak 2008 22:44

Cevap: HiçLiğim..
 
anlık bir değişim
iç içe iki ruh
duvarları siyaha ya da
kırmızıya boyamak konusunda kararsız
istese de sevgi sözcükleri yazamıyor,zorlama
kendini dışardan bi yerlerden seyrediyor
ve anlatıyor nedensiz
ölümü kafasında atabildiğinde
turuncu yaşıyor hayatı
lavanta kokuyor teni
gülümsemek gerektiğini hatırlıyor
birden bire
günler uykusuz geçse de keşke
hep böyle kalsa,içine dönmese
ben onun yerine diliyorum
o bilse de,bilmese de..

aLdiana 19 Ocak 2008 22:47

Cevap: HiçLiğim..
 
Beynimin alt üst olmuş harmanlarında, yoğruluyordum hala
Bana bir sevmek gerek diyordum da, başka bir şey demesini bilmiyordum...
Oysa yorgundu beden, yenikti yürek
Harman zamanıysa çoktan geçmişti...
Sen miydin o kapılarda beklediğim, yoksa gelen yalnızlığımın ayak sesleri miydi?
Gelseydin sever miydin beni, hiç kimsenin sevemediği kadar,
Yoksa sen de mi keskin bıçaklarla, kör kurşunlarla geliyordun bana,
Öyleyse yoktu bir daha sevmek, tövbe olsundu da, ben nasıl sevgisiz yaşayabilirdim ki!
Harmandım bu akşam harmandım, yoktu dizimde dermanım ağlatmayındı beni, söyletmeyindi beni..
Bir sevmek vardı kör kuytularda, bir özlemek vardı gece zifirlerinde, bir tutku vardı nefessiz bırakan beni!
Ben ağlamıştım az önce sana ne gerek vardı gökyüzü,
Canımın sızısı bulaşmış olabilir miydi sana da, ruhumdan kayıpda...
Baharda ağlamak olur mu be gülüm, balım, can sızım..
Bahara çiçek, güneş, ışık, toprak kokusu yaraşırdı da,
Aklımın bilip, gönlümün anlamadığı sağanak sağanak yağmak yakışmıyordu be gök gözlüm...
Gözüm müydü ağlayan yoksa gökyüzü müydü çıldıran anlayamıyordum!!!
Ben ağlıyordum, yağmur yağıyordu; yağmur ağlıyordu, ben yağıyordum...
Fikrimin ince tepelerindeki bahar çiçeklerinin dallarını kırıyordu yağmurun gözyaşları,
İçimdeki denizin dalgalarını köpürten yağmur, yüreğimi canımı acıtıyordu!
Sonra bir güneş açıyordu, hah tamam işte bahar diyordum!...
Ama yine yanılıyordum, bir bulut arkasından bir bulut daha....
Ben yağıyordum, kan yağıyordu, yüreğim kanıyordu, gözlerim bulut oluyordu yağıyordu Allah yağıyordu!
Toprağıma ince ince yağmur sızıları işliyordu, işlemekte ne kelimeydi, toprağımdaki çimenlerin içleri acıyordu, biliyordum.
İşte…
Mevsim bahardı, hava yağmurdu, güneş bozuktu, çiçekler dayanamayıp yağmura dökülüyordu, toprağın canı sızıyordu...
Kuşlar mı? Kaçıp sığınacakları saçak altı arıyorlardı.
Sanaydı bahar, tüm şarkılarım sanaydı, kafiyelerim bozuluyordu, cümle sonlarındaki...
Yağmur dindi, ama gözlerinden akan yaşların tuzu kaldı yanaklarında, toprağın..
Kaç bahar geçmişti de, hiç bu kadar canı acımamıştı bahçedeki küçük kayısının,
Ben ne diyordum, ne dedim, bilmiyordum!
Kurduğum cümlelerin sorumluluğu kuşlarındı, baharındı, çok biraz benimdi!
Kısacası bugün Ankara' da bahar vardı, ama baharda
yağmur, yağmurda özlem ve keder vardı.
Diyeceklerim bundan ibaretti, çünkü yine yağmur başladı…

aLdiana 19 Ocak 2008 22:53

Cevap: HiçLiğim..
 
Küçük bir kız kalbimin ellerinden tuttu bu gün. En sevdiğini sormuştum, dolu dolu gözleri, sensin dedi. Güldüm ama inandırdı, öyle bir baktı ki. O inanmıştı, beni de inandırdı. Soğudum kaldım, çakıldım boşluğa olduğum yerde. Bir küçük kızdı. Adını bile ezberleyememiştim, kahrolası ben. Varamamıştım sevgisinin farkına, bakamamıştım bana baktığı gibi gözlerine. Küçük bir kızdı, büyük dertler sığdırmıştı yüreğine. İsimsiz mektuplarından, ecüş bücüş yazılarından, o lanet olası cümleleri seçtim. Nasıl yakmışlardı canını, nasıl yakabilmişlerdi. O sadece sevebilmeyi tüm saflığıyla sevebilmeyi bilirdi oysa. Onlarca yazının arasından, aylar sonra nihayet tanıyabilmiştim duygularını. Bir küçük kızdı, sevdi beni. Kimse böylesine sevmemişti tatlı tatlı. Neyimi sevdi ki diye sordum kendime. Yoktu oysa benden hiçbir beklentisi. Bildiklerimin kısırlığında, dönüp dolaşıp aynı cümlelerle anlatmıştım onlara yaşamı. Hiç içine girip görmediğim yaşamı, bir resmi anlatır gibi anlattım. Anladım ki içindeydi o herşeyin, benim olmadığım kadar içinde. Küçük bir kız tuttu elimden beni, terledi eli elimde. Ne de güzeldim ben onun gözünde. Şiirlerle dillendirmişti sevgisini. Hiç hissetmemiştim sevildiğimi böylesine. Sevginin en doğal halini hissettim, küçük bir kızın elimde terlemiş, titreyen elinde.

aLdiana 19 Ocak 2008 22:55

Cevap: HiçLiğim..
 
Hava kararmış, yağmur yağıyordu.. Düşlerime yağmur yağıyordu.. Hiç olmadığın
kadar içimdeydin.. Sensiz geçen zamanlara inat daha bir hissettim seni bugün..
Yalan değil başka sevdalar, başka aşklar peşinde koştum yokluğunda.. Sana
benzeyen her şeyi sevdim ben.. Sevdiğim her şeyde senden izler vardı. Aradığımı
buldum sandım ama yanıldım, bulduğum sen değildin. Olmadık zamanlarda aklıma
düştün, zamansız yaralandım. Her sabah seni bulmak için yollara düşmek geldi
içimden ama yapamadım..

Yalnızlığın acısıyla kahroldum her gece. “Gelir” dedim kendi kendime, “Söz verdi
gelmesi gerek.” Bekledim. Kendimi param parça hissetim ama yine de sana
kızamadım. Unuttum kötü sözlerini.. Unuttum kapında bekletildiğimi.. Unuttum
telefonlarıma cevap vermediğini, kavgalarımızı unuttum..

Bir tek seni unutmadım sevgili, bir tek seni unutamadım. Hep dönmeni bekledim..
Zamanla alıştım acılara.. Alıştım sevdiklerimin yokluğuna. Ama yalnızlığa
alışamadım, hasrete alışamadım, sensizliğe alışamadım. Hep dönmeni bekledim..

Şimdi artan yalnızlığım, büyüyen yokluğun var.. Tenimde kokun, gülüşün içimde
saklı. Sen neredesin sevgili, varlığın nerede? Bir mevsim döndü , sen dönmedin..

”Düşlerim böyle dağınık değildi eskiden. Özlemlerim hiç bu kadar olmamıştı gün
ışığına. Hasret hiç bu kadar büyümemişti..”

aLdiana 19 Ocak 2008 22:56

Cevap: HiçLiğim..
 
şimdi ben, kalksam;
ve oraya gitsem
parke taşlı sokakları dikkatsizce adımlayan
o güzel çocuğu bulabilir miyim?
yüreği hiç yaşlanmayacakmış gibi duran
haylaz ve sevimli,
baktı mı gözleri yüreğime akan
o meraklı bakışlı çocuğu…

şimdi ben, gitsem;
gençliğim mi?
çocukluğum mu?
-u-mutluluğum mu?
NEYSE KAYBETTİĞİM…?
Yamaca yayılmış küçük şehrin,
kıvrılarak yükselen dar sokaklarına
yavaş yavaş tırmansam,
hiç bakmadığım kadar dikkatli baksam,
özenle yürüsem kaldırımlarında
- hatta uçsam-
ve arasam geçmişimin kalabalığında
kendimi gökyüzüne çarpa çarpa arasam
bulabilir miyim?

Bulabilir miyim pencereye koyduğum çiçekleri?

şimdi ben, ölsem tüm ihanetlerimle,
çiçekler canlanır mı?

aLdiana 19 Ocak 2008 22:57

Cevap: HiçLiğim..
 
hava soguk
ceplerini sevmiyor ellerin
usuyorsun kaldirimda
otobusun gelmesini beklerken
saatin kac oldugu onemsiz
zaman kusarken
bekleyislerin
her bir dakika
her biri olum ...
saatin kac oldugu onemsiz
(ve zamani tasimak
ne buyuk izdirapdir kolunda)
hava soguk hava karanlik
ellerin buzdan eldivenlerin icinde
otobus seni almayacak bu gece

gitmek
ama once gitmeyi istemek

bir yer yok ki
kalbinin olmadigi ...

aLdiana 19 Ocak 2008 22:58

Cevap: HiçLiğim..
 
Hayat gözlerimden akarken bir sesle irkildi gönlümün nasırlaşmış gül yaprağı. İşte bu yüzden yüreğimden düş süzülür toprağa, Satarım yalnızlığı bir dervişe sensizce

aLdiana 19 Ocak 2008 22:59

Cevap: HiçLiğim..
 
sen usulme diye
satır aralarınaördüm
yoklugumun
sancılarını !

aLdiana 20 Ocak 2008 01:33

Cevap: HiçLiğim..
 
Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor.

Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.

Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi?

Çevremizde kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hiç kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur.

Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim... İşte bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz, işte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz...

Gerçekte hız çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe, ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük.

Sevmeye bile vaktimiz yok bizim.

Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor.
İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte!
Bence doğanın kara bir laneti. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor.

Milan Kundera "yavaşlık" adlı kitabında; "yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur" diyor. Telefon hızlılık mesela, konuşulanları,söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok.
Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık.

Aceleye ne gerek var?

Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş...

Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, başarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda...

aLdiana 20 Ocak 2008 01:36

Cevap: HiçLiğim..
 
Bense sadece büyük bir hasret, öylesine yalnız, öylesine suskun, bir o kadar umursamaz. Ve o kadar yabancıydım ki kendime. Kendime gömüldüğüm zamanların çığlığıydı en çok kulaklarımı tırmalayan.

Yıkımlardan, ölümlerden gelen insanları oynardım yalnızlıklarımda. Çünkü bu ölümlerin, yalnızlıkların hamalıydım ben, yorulmadan. Uzak yerler çekiyordu beni durmadan, uzak gitmeler, vakitsiz gitmeler.

Gözlerin kalabalık bir şehirdi senin. Bense onları aramadığımda terkedilmiş kentler gibi oluyordum. Yokluğun büyüdükçe, gece de koyulaşıyordu artık. Ve içimde kainatın rahatça sığabileceği bir boşluk oluştu içimde sen gittiğinde. Bütün yollar çıkmaz sokaklara çıkıyor artık. Kimliksiz koşulan bir yolun başındaydım artık. Kimliğimi kaybetmiştim sen giderken. Gidiyordum, bilmediğim, tanımlayamadığım yerlere, zamanlara.

Aynı anda gideceği yeri bilmeyen binlerce tren kalkıyordu yüreğimin en ücra istasyonlarından. Her vagonuna anılarım doluştuğu trenler�

Üşürdüm bazen. Yağardı yağmur. Bedenimi ıslatan yağmur, anıları tazelerdi, yüreğimi kanatarak. Sen olsaydın yanımda ne olurdu ki� usulca öperdin beni ve bütün yağmurlar dinerdi, gözlerinle beraber bahar da gelirdi çoraklaşan yüreğime. Sen olsaydın, kimsesiz sokaklar dolardı hemen. Gözlerin kalabalık bir şehirdi senin, bense onlarsız, terkedilmiş bir kent oluyordum, hiç kimsenin uğramadığı.

Acılı bir çocuktum bazen. Ne kadar da üzülsem, bir yanım umutlu, her umutlu anımda da usul usul bir yerlerim kanıyordu durmadan.

�gidersen, yıkılır bu kent.�diye inleyecekti artık her şey. Ve tüm kitaplara, dizelere lanetler okuyordum artık. Gitmiştin ve yıkılmıştı bu kent. Ama sana dair izler taşıyan bu kent güzeldi benliğimde.

Sen gittin, gözlerin gitti. Ve buz kesti ellerim, yüreğim. Kokunla birlikte, sende gittin. Artık şehrin rengi siyahtı. Şehrin bütün ışıkları sönük, hiçbir kapının zili ötmüyordu artık benim için. Kimse duymuyordu çığlıklarımı.

Yağan her yağmur sokaklara çekiyor beni hala. Sen arar dururum bu şehrin ıssız sokaklarında.

�sen yoksun, gönül yaresi ne olacak,
Kim saracak beni bu yarası sarılmayan günlerde.
Kim fark edecek senin bendeki yokluğunu,
Sen yoksun, beni bulana aşk olsun.�

Evet. �sen yoksun, beni bulana aşk olsun.� Hallerindeyim artık. Uzaklar çekiyor beni artık. Sen uzaklardasın diye sevmeye başladım uzaklıkları.

Gözlerin kalabalık bir şehirdi senin. Ve sen artık ulaşılmaz, büyük kentler gibiydin�.

aLdiana 20 Ocak 2008 01:36

Cevap: HiçLiğim..
 
Bir sabah uyanacaksin ki yokum ben artik sevgili...
Mesela sabahin erken saatlerinde sevisemeyecegiz seninle artik ac karna.
Sen uyurken beyaz güller seremeyecegim yatagina/öperek uyandiramayacagim seni.
Aksamlari kapina dayanan o cilgin cocuk olmayacak gecelerinin konugu.
Gizli gizli birbirimize sarilamayacagiz kent caddelerinde.
El ele tutusamayacagiz kokumuzu duyumsayarak.
Avuclarimizda eritemeyecegiz artik zamani.

Mesela romeo ve juliet filmini izlerken gizlice tutamayacaksin ellerimi.
Dudaklarini kanatamayacagim artik öperken.
Yildizlar altinda dokunamayacagim tenine,güzelligine hayran kalamayacagim.
Yagmurlar altinda islanamayacaksin benimle.
Sarap icerken baygin baygin bakamayaksin bana.
Saclarimi bozamayacaksin oksarken...

Mesela inci küpelerine dokunamayacagim artik
Gögüslerine bakamayacagim firarice.
Ter icinde birakamayacagiz birbirimizi,yorulamayacagiz.
Sarkilarini dinleyemeyecegiz ayrligin ; kanepede dizlerine uzanarak.
Kacak sevismeler cogalamayacak utangacligimizda.
Yataginda yatamayacagim artik sabahlara vararak.

Mesela bir eyleme gider gibi gelemeyecegim sana yasadisi kosarak.
Sehvetlice oynayamayacagiz oynumuzu askin.
Senin icin seker toplayamayacagim bayram sabahlarinda.
O beyazim güllerini calamayacagim baris parkinin.
Ve pencerene o gülleri gece yarisi birakamayacagim artik.
Zamani kiskanamayacagim birlikteligimize.

Mesela hicri izgören kasetini sizin evde yagmurlu bir günde birlikte dinleme istegi olamayacak sonbaharlara erteleyerek.
Gidislerimize özlem duyamayacagiz/bekleyen ve beklenen olamayacagiz.
Mesela o kente yagmur yagarken bana yazamayacaksin yagisini yagmurun.
Islakligini,heyecanini söyleyemeyeceksin bana.
Bir bahar daha umut olamayacagim ben sana...

Mesela nefesini öpemeyecegim artik.
Sevismelerimizin basrol oyuncusu olan dilimi de isiramayacaksin.
Yüregimden yüregine nehirler akamayacak.
Dudaklarinda siginaklar acamayacagim yurtsuzluguma.
Bir seyyah olamayacagim gögsünde / Cadirlar kuramayacagim vücudunda...

Mesela sen gittiginde yenilen bir sövalye olamayacagim.
Bir köse basinda rastlayamayacagim ben sana.
Seni duyamayacagim bir yolculukta/Sana bakamayacagim gül kokunda.
Mesela ben...
Mesela sen...

ReiS 20 Ocak 2008 01:40

Cevap: HiçLiğim..
 
Of of of şiirlere sözlere bak :) harikasın mafisim doldur KÖŞEMİZİ :) bende katılcam yakında.

aLdiana 20 Ocak 2008 01:40

Cevap: HiçLiğim..
 
Ben ne kadar küçük bir kelime yalnızca üç harf ve tek hece. Bense o benden daha küçüldüm, önce parçalandım, sonra ufalandım... Kendimi baltaladım, köküne köküne vurdum hayat ağacımın sonra devrildim haşmetli bir şekilde... Bunları ben yaptım o küçücük ben yaptım...

Ne düşünüyorum ne yazıyorum bilmiyorum...

Hiçbirşey hissetmez oldum hissettiğim dışında hissederken hissiz kaldım... Yok edemiyor hiçbirşey beni hiçbir neşter kalbimi çıkarıp alamıyor... Hiçbir hançer yarası öldürmeye yetmiyor beni olmuyorrr ölmüyorum... Ruhum bedenime yapışmış sanki çıkmıyooorrr çıkmıyor Lanet Olasıca.. Nerdeyim... Ne yapıyorum ? kimim ? kimsin ? Kim bunlar ? ....

Sessiz çığlıklar atıyorum karanlıklara kayboluyorum boş dehlizlerde... Birden bir labirentin içine atılmış tarla faresi oluveriyorum... Çıkamıyorum işin içinden bulamıyorum çıkışı lanet olsun.

Offf ne zırvalıyorum ben ya.

αуℓιη 20 Ocak 2008 01:41

Cevap: HiçLiğim..
 
HepSide Cok GuzeLdi ellerine sagLik ..
Yalnızlığın acısıyla kahroldum her gece. “Gelir” dedim kendi kendime, “Söz verdi
gelmesi gerek.” Bekledim. Kendimi param parça hissetim ama yine de sana
kızamadım. Unuttum kötü sözlerini.. Unuttum kapında bekletildiğimi.. Unuttum
telefonlarıma cevap vermediğini, kavgalarımızı unuttum..

aLdiana 20 Ocak 2008 01:42

Cevap: HiçLiğim..
 
Tel tel,
Bolero diyeceğim bak sustuk bir kaç günlüğüne,
Sonra yağmurlar sağanak,
Sağanak akacak,
O gittiğin soğuk kente götüreceksin al
Kışlarımı,
Kaç günlüğüne,
Elim dilim sobe!
Aşka ait zamanlardan birinde yakalayacağım seni,

Kaçamayacaksın,
Sana gelişim öyle saçma olacak ki sen bile
İnanamayacaksın,
Gittiğin gün,
Gittiğin gün acı çekeceğim, kaç günlüğüne,
Özleyeceğim seni,
En çok ben,
Saf olsam inanacağım
Saf olacağım
İnanacağım
İçimdeki o tarihi geçmiş tutkular beni sana itecek
İtecek ayni yönlü
Kutuplarımız bizi,
Asla arama diye kaydettiğim rakamlarına parmak uçlarım dokunsun
İsteyeceğim,
dokunsun isteyeceğim, sesine, s e s i m ,
Kuru bir paradoksa dönüşecek aşk kimliklerim.

Bekleyeceğim ilhamlarım gelsin gitmesin sana
Acemice yazılmış bir hiyeroglif olacak sana varan işaretlerim,
Bekleyeceğim
Sana biriktireceğim harflerimi
Sana dolacağım
Sana dolanacağım
İçimin en tenha bilinmeyenlerinde yok olmasını bekleyeceğim gidişinin,
Ellerine dillerine hasret kalacağım
Arabesk yanlarımda
Ellerimle gözlerimle tenimle Tuzlu kalacağım..

aLdiana 20 Ocak 2008 01:42

Cevap: HiçLiğim..
 
"sen gidiyorsun/
ben kalıyorum... bana ne kalıyorsa hepsi senden gidiyor şimdi...
ve sen ne götürüyorsan / yani bakışlar ve kelimeler/ benden gidiyor...
dilsizim ve görsüzüm...

sen gidiyorsun ve gidiyor omuzların,
bir ağırlığım var dilimde bak, ben içtikçe sularından/ batıyorum...
batıyorum gözlerine.... sorların gidiyor diyorum, sormuyorum/ yanağın nasıl?
sen gidiyorsun ve gidiyor işte dört var-larım, üçe kaldım yine...
Sen ben o/
sen gidiyorsun saçların gidiyor...bağ lı...
hiç bir rüzgara gitmiyor saçların bilmiyorsun/
hiç bir suya gitmiyor... bağlı...
biden bire/ yok gibi/ sus gibi... düştüğüm ve çıkamadığım...
çıktığımda, düşümü hatırlamadığım pusular gibisin...
ellerini bulup bulup yitiriyorum sen gidiyorsun ben kayp oluyorum...

sen gidiyorsun/ bu sefer sahiden!
kocaman gidiyorsun/ gittikçe büyüyorsun düşlerimde...
resmine ters persfektif ekledim...
sen gittikçe büyüyensin...

bu kadar işte...
bitti şarkı..."


aLdiana 20 Ocak 2008 01:43

Cevap: HiçLiğim..
 
Sen dediğini duydum…
İnan duydum sen dediğini…
Sen, bir kelime olmaz dediğini/ tekil bir şahıs sen/ dediğini…
Ben, diyecektim sana…
Ben…
(kırıldı sesim/ hiçbir yere yığılmadan gölgesi…)
Ben dedim sana tüm kırıklarıma rağmen ‘‘Ben’’

aLdiana 20 Ocak 2008 01:45

Cevap: HiçLiğim..
 
Geceyi yırtan bir ses çınlıyor beynimin dehlizlerinde,
Karanlığa inat bir aydınlık arayışı var içimde...
Yetmiyor ışıklar yetmiyor, yıldızlar yetmiyor.
Topluyorum sokak lambalarının aydınlıklarını kaldırımlardan
Yine yetmiyor aydınlatmaya hiçbir ışık gözlerinin boşluğunu...
Seni arıyorum labirentinde ruhumun
Kayboluyorum çıkmazında sokakların...
Soğuk bir duvara sırtımı dayayıp,
Alıyorum dökülmüş yüzümü avuçlarımın arasına.
Görünmekten utanan bir cüzzamlı gibi...
Kaçıyorum aynalardan ben bile tiksiniyorum kendimden.

Bir ses geceyi yırtıyor sen diyor senin sesinden
Arıyorum sesi kendime rastlıyorum bir duvar dibinde
Ezilmiş, parçalanmış, yıkılmış bir biçimde...

Ararken seni gecede hep kendi çaresizliğimle çarpışıyorum her köşe başında.
Yaralıyorum, yaralanıyorum Seni/Kendimi...

Kayboluyorum en iyi bildiğim kayıp kentimin sokaklarında...
Sen diyor bir ses... sendeliyorum
Korkuyorum bir çocuk gibi karşıma çıkmayacak ejderhalardan...
Arıyorum/Buluyorum/Kaybediyorum.../Kayboluyorum.../Ölüyorum.

aLdiana 20 Ocak 2008 01:47

Cevap: HiçLiğim..
 
saatleri geri alıyorum..birazdan yeniden sevişmeye başlayacak gözlerimiz..dudaklarımıza tastikli imzalar atacağız..rüzgar okşayacak tenini..söylemeyi unuttum, rüzgar gerçekte benim ellerim..

yaşlandı yaş(lar)ım
saçlarına ak düşmüş bir gülüşü öptüm boynundan
doğdum ve doğurdum
al üstümden yorganını gece,
üşüdüğüm zamanlarda susuyordum

açıldı kahkaha
tene düştü kalbi çarpan dokunuş
soyundu huzur, içine aldı özlemleri
nasibim olsun, bu son vuru(lu)ş

..gökyüzüne düştüm..çıplaklığımı örttü mavi..mavilerin içine gir sevgilim, aşk'ı üşütmeden sevişelim..acıtma yüreğimi..farkında olmadan irkilelim ve sevinelim..

uykusu kaçan bir gecenin bedenine dokundu sevi
usulca soydu üzerinde ağırlık yapan kaygıları
okşadı ve titretti, yüreği aydınlatan mumun alevini
parmaklarını doladı saçlarına
karanlığa yapıştı ıslak kavuşmaların sesi
aşk'ın dudakları kulağın altında

alev aldı özlemler
yakalandı hüzün, tutuştu utancın çırası çıkarken doruklara
sarıldı dil yarası

...devam et konuşmaya..kelimelerini yutup, cümleler doğurmak için yaklaştım nefesine..kabul ediyorum, bendeki bu delilik, hayatın içinden akan tescilli acılardan içti ve öyle sarıldı umudun bacaklarına..gülüşlerinde Akdeniz'in sıcaklığı var, yasla dudaklarını Ege'nin kıyılarına...

beni benden alıyor yüzündeki şehvet
sende kalmaya geldim,
perdeleri artık ört...

aLdiana 20 Ocak 2008 01:48

Cevap: HiçLiğim..
 
Gecenin karanlığına yaslanıp gözlerine yıldızları ördüğüm zaman diliminden yazıyorum bu pulsuz mektubu. Yüreğimi kelimelere ilmekleyip yine sana yağıyorum yağmurlara gebe kalmış yüreğimle. Bir gece yarısı içten ice kanayan yokluğunu gözlerime gömüp her sabah güneş ile yine sana doğuyorum. Perdelerine eğilip gözlerinin karanlık duvarlarını yıkıyorum kirpiklerimde asılı kalmış gözyaşlarımla. Dağınık saçlarını rüzgarla tarayıp bulutlarla taçlandırılmış dağlarımın son kardelenlerini örüyorum saçlarının ince tellerine..

Seni hasret kelimelerinin dilsiz duvarlarına çizilmiş bir figürden öte kelebegin gözyaşlarıyla yazıyorum. Nedenini soracak olursan gülüm; toprağa düşen her gözyaşında ciceklerin dudaklarında her zaman yaşa diye. Biliyorum her canlı gibi bir gün vuslat şurubunu Azrail'in avuçlarından kana kana içecegiz. Her insan gibi toprağı gözlerinden öpüp bulutların kanatlarında bu dünyadan göçecegiz . Lakin unuttuğun birşey var sevdiğim. Bedenler çürüse de, diller unutsa da satırlara ilmeklenmiş gözlerin her zaman yaşayacak. Sen benim yürek bahçemde Zümrüd-ü Anka'nın gözyaşlarıyla beslenen ve gözlerimde nefes bilinen bir yudum ömürsün.

Her gün gözlerinde yeniden doğmak için avuç içlerine bir bebek gibi kıvrılıp soluklarına gömülüyorum yine. Kirpiklerine yaslanmış rüzgarların kanatlarına uzanıp gözlerinin huzurunu soluyorum. Yalnızlık anbarından bir dirhem sevgini dudaklarıma değdirip sana geliyorum. Toprağa mevzilenmiş güneşe seni anlatıp sonsuzluğa çiziyorum güllerin gözyaşlarında yıkanmış ismini. Seni " sende " yaşamaya geliyorum. Şehvet yüklü duygularına kiracı olmaya değil; dizlerinde kütük misali ağlamak için yüreğine geliyorum. Ben gözlerine kangren acıları sermeye değil; yüzünün coğrafyasında cicek açmış gülüşleri gözlerine ilmeklemeye geliyorum. Yaşadığım şehrin tüm ışıklarını söndürüp yüreğinin aydınlığında karanlıklarımı ezmeye geliyorum. Haydi gözyaşlarınla sil terli yüreğimi, gülüşlerinle öp seni kirpiklerinden kıskanan gözlerimi. Nefeslerinden bir yudum sun susuz dudaklarımın kurak topraklarına.

Yanına geldiğimde, zehir olup dolaşsan damarlarımda. Durma sevdiğim, imkansızlığına gömülmektense gülüşlerinin kurak toprakları olsun mezarim. Üşüdüm mü toprağın altında, sarılırım avuç içlerine bir cocuğun annesinin göğsüne kıvrılması gibi. Susadım mı, kirpiklerine uğrar kana kana içerim sevgini. Şimdi şehrimin tüm ışıklarını söndür ve şah damarıma sür kör bıçaklarını. Varlığının huzurunda sonlansın sen kokan kelimelerim. Bir yudum mutluluğun hazzında vur beni. Gözlerim, gözlerinden başka yurt bilmesin. Dizlerim, yüreğin gölgesinde toprağa sarılıp son kez gözlerinde gülümsesin Cennetin gölgelerine. Saçlarından örülmüş darağacındaki urganım olsun parmakların. Zehir olup dolaşsın damarlarımda keskin bakışların. Şimdi seni seviyorum diyen dilime kilit vur ve şah damarımdan süzül içeriye. Zehrini sür hücrelerimin dudaklarına. Bal diye kana kana içsin damarlarım ölümün zehrini. Ne olur üzülme hicranım. Ölüm, senin kollarından gelmeli. Çünkü; sen benim yüreğimin satırlarına örülmüş ölümsüzlüğümsün....

Günahlarına kefil olmuşken,
Şah damarlarımdan süzül içeriye.
Zehrini bal diye içerim sen bende yaşarken.
Şehrimin tüm ışıklarını söndürüp
Acılarını kilitle üzerime.
Kurtlanmış sancıları giydirip bedenime,
Ölümün ipini geçir gözlerime.

Ne olur sus ölüm meleğim,
Dizlerine eğilsin yüreğim.
Senin ellerinden ölmenin ödülünü
Göğsümün sol yanına takayım.
Haydi zehir olup dolaş damarlarımda.
Azrail'in kollarına senin avuçlarından kanatlanayım.

aLdiana 20 Ocak 2008 01:48

Cevap: HiçLiğim..
 
Bir kömür dumanıyla tütsülendi akşamlar, sokak başlarındaki isli lambalar yeni yanmıştı… İnceden inceye bir yağmur çiseliyordu.
İçimde anlatamadığım bir his vardı, bütün benliğimi sarıyordu.
Sıcacık…
Garip bir tebessümle dışarı bakıyordum, karanlıklar arasında işçi kadınlarla, akşamcılardan başka kimse kalmamıştı…
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda… Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle, yine bir hüzün akıyor gözlerimden. Yine sessizlik, yine sensizlik, yine bekleyiş…
Duvarlarda yüzünün gölgesi, gelişi güzel çizdiğim sen…
Gelişi güzel yazdığım sen…
Son sigara…
Henüz başladığım paketimdeki şu son sigara ( zararlı mahluk! )… Bana arkadaş olmaya çalışıyor yavaş yavaş… ( tadını anlamaya başladım bile! )
Bedenim çöle susan sular gibi suskun,
Bir duvardır gerilmiş aramıza seni bana ulaştırmayacak…
Ben ne kadar sensiz olamasam da o duvar bizi yakınlaştırmayacak…
Yokluğunu alın yazım bilirdim, bir kopmuş yaprak gibi düşerdi. Sana uzanmak isteyince elim, cesaretim olmazdı sana dokunmaya…
Yine güz, yine fırtına…
Dışarı çıkıp usul usul yağan yağmura avuçlarımı açıyorum düşen her damlacığı yakalamak için…Kirli sular yürüyor iliklerime, bir zehir karışıyor kanıma, Seni hissediyorum…
Islatıyor bedenimi her düşen damlacıklar,
Üşütmüyor...
Dilimin ucunda sen, başımın içinde sen,
Şahidim Tanrı...
Gözyaşlarım karışıyor her düşen damlanın ardından, Yine anımsadım seni...
Çocuğum olan alnını, sevgilim olan ağzını, dostum olan ellerini anımsadım…
Yağan yağmurda ıslan sevgilim, benim gibi…

aLdiana 20 Ocak 2008 01:49

Cevap: HiçLiğim..
 
peşimde,
sonbahar yüzün, pamuk derin, neşeli kendinden geçişlerin, çocuk boyun, ensen, bardağı tutuşun, kahvaltı keyfin, güldüğün karikatürler, kalemi tutuşun, anahtarı çevirişin, kapıyı kapayışın, kemerin, gözlerini ovuşturman, alnındaki çizgiler, sesindeki arıza, gözündeki mavi.. sen sen işte..

peşinde,

gölgem, heveslerim, erimelerim, titreyişim, mahçubiyetim, çocukluğum, kadınlığım, aidiyetim, varlığım.. sen de, sen de .

Siyah1 20 Ocak 2008 01:50

Cevap: HiçLiğim..
 
Mavi$ nescafeyi fazla kaçırdın.)

aLdiana 20 Ocak 2008 01:50

Cevap: HiçLiğim..
 
Ay ışığını yansıtıyordu bir vakit gözlerin. Öyle ki, ruhum aydınlanıyordu. Dünyayı, insanları, doğayı yani alabildiğine bütün yaşamı senin gözlerinde seviyordum ben. Suyun tadı seninle güzellik ifade ediyordu ve ancak senin elinden yendiğinde bir lokma ekmek kutsal bir ibadete dönüşüyordu... Mabedim oluyordu gözlerin... Huzuru ve inancı orada buluyordu çalkalanan ruhum... Yüreğim bir yangın yeri, ateşin tam ortasında gözlerin... Başka hiç bir insan bakmıyordu böyle bir serinlikte..


Denizden gelen bir meltem ve bir şarkı oluveriyordu bazen. Uzanıp kumsala, saatlerce dinliyordum gözlerinden akıp gelen bu melodiyi... Mavilikler ülkesinde yitip gidiyordum sanki...

Şimdi bütün tonlar gri... Ay ışık yansıtmıyor içime ve fırtına öncesi sessizlikte deniz... Şimdi gözlerin yok, mabedim yanan yüreğimin külleri arasında savrulup gitti...

Şimdi sen yoksun, yaşama dair hiç bir şey yok

aLdiana 20 Ocak 2008 01:51

Cevap: HiçLiğim..
 
Biliyorum sen yine parmak uçalarından üşüyorsun
aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat
ayaklarınla kasıklarının kasırgasını
ellerinle yüreğinde yaktığın ateşi düşlüyorsun
sonra sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
ve çırılçıplak bir ırmağa döüşüyoruz yatağımızda
apansız pencerende gülümsüyor güneş ne güzel
bütün parmakların tıkır tıkır işliyor
iştahla biliyorsun yaşamaktır aşk
gece ile gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyumda
delice bi yangın parmalarının buzulunda
ah şart her yeriniz nasılda şaşırıp kalmakla istekli

aLdiana 20 Ocak 2008 01:52

Cevap: HiçLiğim..
 
Bir garip duygu
Derine kök salmakta
Serzenişlerde gece yarına ruhsuz uyanmakta
Çocuk yürekte bir telaş
Bir hevesle utanmakta
Yarışırcasına kelimeler izdihamda
Kelimeler tutsak dizi dizi ağzında
Bir adam, bir karanlık odada
Bir adam bay şizofren adında
Hani bir yer olsa
Kimse onu tanımasa
Tanrıya emanet etse ruhunu
Tanrı yeniden yaratsa
Hiçbir el dokunmamış olsa ruhuna
Hani dualar karşılıksız kalmasa
Hatalarından ders alsa
Hatalarının farkına varsa,hatırlasa
Ama önce kim olduğunu anlasa
Tanır mısınız bilmem
Adı bay şizofren
Büyük aşklardan
Büyük yaralar alan
Ama savaşlardan sapasağlam çıkabilen
O bay şizofren
Görebilir aslında herkes onu
Birazcık aynaya dikkatlice bakabilen
Yaşanılır mı unutmadan acıları
Her yenilğiden sonra yenilenmeden
Neden garip karşıladınız onu
Bu aforoz niye?
Oysa oda biz gibi
Herkes gibi
Senin gibi sen
Benim gibi Ben
Herkesin bir yüzünde silik bir izdir
Bay şizofren

-Yoğun Bakım Ünitesi

yoğun bakım ünitesi aşkların mekanı
can çekişiyor ağır yaralı
kan kaybediyor zamane sevdalar
bekleyenler aşkın güya yakını
doldu taştı hasta ruhların şizofren aşklarıyla
şehrin hastahaneleri...

aLdiana 20 Ocak 2008 01:53

Cevap: HiçLiğim..
 
Şizofren kanatlarımı kırdım bu gece
bulutlar geçti kafamdan, aldırmadım!

gümüş iğneyi kırdım, susta kaldım
altın iş görür dedim, ama gülmeden geçemedim!

seni sevdim, şizofreni yanım oldun benim
soğuk rüzgarların telaşı oldu sesin, anlamadım!

sen güzelsin, ben güzelliğinin tövbecisiyim
ama delilik kısa sürmedi, sardı hücrelerimi…ayaktayım!

gücüm varlığındı, ahh denizim
hüzün şarkılarını sil, bu gece anlamsızım!

dertlerini sala bırak, boğulurlar belki de
sende şizofren yüzünü yırtıp, şen yaşarsın!

aLdiana 20 Ocak 2008 01:54

Cevap: HiçLiğim..
 
Kederli cümlelerim yorgun hecelere gebe
Düşleri kırgın bir alaca karanlık aydınlığında
Ki beklenir! ! ! saklı göz yaşlarıyla doğacak,boğulacak
şimdi;
Hazan yapraklarını dökecek cenqis mi kaldı?

Umut terazinin kefesindeki paslı bıçak darbesine mahkum
Soğuk gurbet sancıları çook uzakta
ki çaresiz! ! ! kırmızı itiraflar vurgunlarda
Şimdi;
Vazgeçecek gitmelerimiz mi kaldı?

İpten rengarenk kuşaklar kuşanıyor,
Boşlukta dolanan şizofren telaşlarım,
ki hayat! ! ! oltanın ucundan kurtulan balık nefesi
Şimdi;
Asude sulara yazılacak ömür mü kaldı?

Seninle parmak uçlarımda tutuştu yorgun düşlerimin külleri
Oysa;
Hatıralarımızı affedecek gün mü kaldı?
Avuçlarımıza dökülecek gül mü kaldı?

aLdiana 20 Ocak 2008 01:55

Cevap: HiçLiğim..
 
Elini tutamazken hüznünün
içimde biriktirdin yüzlerce ölüyü
uzun seneler ölüm meleğinin
yüreğindeydi yüreğin
gökyüzü siyahtı
güneşi göremedin
saçları uzundu acılarının
bir türlü kestiremedin
hapsettin ruhunu
karanlık kuyulara
şimdi
içinde mezarlar var
ne çok korkardın
bilirim ölülerden
şimdi gecelerden yıldız
derinlerinden
şizofren yalnızlıkları alıp
kendini bırakıp şiirlerde
gidiyorsun
soğuk yalnızlığına

aLdiana 20 Ocak 2008 01:55

Cevap: HiçLiğim..
 
Şizofren bakışların karanlık sanrılarında gün
Ardımda gölgesiz yalnızlık
Rüzgâr, esmer bir şafağa esiyor...

Ellerim yalnızlığın yalın avuçları
Kimse duymaz sesimi
Kırgınlığımı avutmaz yel
Gözler, can olur kâbuslarıma
Pişkin acılar savrukluğunda...

Hayat, bir kısır döngü
Çemberinde ölümün...

İsteksizce çırpınıyor kökleri göğün
Yatay bir acı saplıyor yangın gülüşlere
Ki, hep sevmekti yaşamın tadı
Anlamı hep sevilmek.

aLdiana 20 Ocak 2008 01:56

Cevap: HiçLiğim..
 
Ben’in sürdürebileceği savaşların en zorlu olan, ben’i an be an başkası olmaya zorlayan bu dünyada,
kendinden başka ben olmamak için savaşmaktır ve bu savaş hiç bitmez.”

Benden yürekli bu dünya
Benden asi benden zor..
Bilirim yalan olduğumu
Bildiğim yerde ismimi kaybederim
Ve kaydederim
Hücrelerime yıkılışları
Yanık kokulu ağızların
Şizofren şarkılarına yaslanırım /aglarim.
Yaşlanırım ruhumun gurbetine de
İşe yaramaz mevsimlerim benim
Bilirim çark etmiş
İhtilallerin rezilliğini
Şeytana satılmış özgürlüklerle
İnsana yenilen dünyayı bilirim..
Yüzümü yalayıp geçen bu beyaz da
Güneş doğana kadar..
Sonrası
Çamur içinde korkular
Yalanlanan gerçeklerle
Belleğimde mağdur
Tılsımını kaybetmiş
Aşkın gözlerinde biriken yağmurum
Ben’liğimin bulvarında kanatarak ben'i
Ben’cileyin savaşıyorum yaşamla
Yatağını inkar eden bir nehir gibi
Tersine akıyorum.

aLdiana 20 Ocak 2008 01:57

Cevap: HiçLiğim..
 
....."o". Öldü
Geceyi böler siren sesi
bilmediğim şehirde bildik kahkasını atar yalnızlık
ağlasaydım doya doya
ağıt yakıp karalar bağlasaydım
dağılsaydım bir kordonun ucunda
uzun gecelerin sabahına gülerek uyansaydım

bu şehir bana ne kadar yabancı

bir ağacın ululuğu göğe saldığı kökleri ve yere saldığı dallarıyla bellidir
her saldığı damarda can çekişen çiçek
şehrin mezar bekçisi
her cinayetin şahidi
ve belki de her yüksek tavanlı taş yığını dipsiz bir gecedir

geçmişimi bulduğum sandığım şehirde
geleceğimi bir daha kaybetmek
siz izin vermesenizde şizofren gecelere
ben yine de ağlayacağım ve bir kere daha aşık olacağım

kıyıya vuran istiridyeler incilere mezar
bu şehir ve her şehir bana

aLdiana 20 Ocak 2008 01:58

Cevap: HiçLiğim..
 
Karabasanlarının içinde
Uyanmak için sarıldın bana...
Belki bir mum yaktım karanlığına
AMA
Güneşini çalmak pahasına...

Masum kırmısı.kelebek [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] öpüşleriydi dudaklarında
Bilemedin,
Vazgeçilmez olurken bal dudaklar hayatında
Tatlı zehirini de akıttı
Senin saf dünyana...

Dingindin belki
Balköpüğünden önce
Deli boranların yoktu,
Hayatında yeni bir milat başlarken
Çılgın, şizofren paylaşımlar
Hiperaktif diyarlar da
İzin almadan senden
Hayatına karışıyor,
Damarlarında dolaşıyordu...

Çok veren
Durmaksızın isteyendim ben,
Bilirim yorardım adamı...
Yürümeyi bilmeyen ben,
Koşarak atardım en küçük adımlarımı...

Zor zanaat
Balın köpüğünü damlasından ayırmaya uğraşmak,
Ama bilirsin üstat
Balköpüğüyle, bal tadında hayat..


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 15:17.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk