![]() |
![]() |
|
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | NEFS TERBİYESİ (İÇİ DÜZELTMEK) İçi Düzeltmek Ey sofilere mahsus elbiselere bürünmüş kişi! O elbiseyi önce özüne, sonra kalbine, sonra nefsine, en sonra da bedenine giydir. Zühd ve takva özden başlar, bâtından başlar, içten başlar. Zahire doğru gider. Zahirden başlayıp bâtına doğru gitmez. İlk düzeltilecek şey, evin içidir. Evin içinin düzeltilmesini tamamladığın zaman, kapısının düzeltilmesine yönelebilirsin. Bâtınsız zahir olmaz. Yaratansız yaratılan olmaz. Ev olmadan kapı olmaz. Önce İslam’ı olduğu gibi ve doğru olarak anla, gör. Sonra al. İslam, istislam’dan türemedir. Bu, “kayıtsız şartsız teslimiyet ve itaat” demektir. Kendisinde ihlas, içtenlik bulunmayan her amel, içi boş bir cevizdir, özü bulunmayan bir kabuktur, kurumuş bir ağaçtır, ruhsuz bir cesettir, mânâ’sız bir surettir. Bu, münafıkların amelidir. Lafsız amel ol. Riyasız ihlas ol. Lafını edeceğine amel işle. İnsanlara gösteriş yapacağına Allah için yap. Şirksiz tevhid ol. Sessiz zikir ol. Tasavvuf kelimesi, safa’dan türemedir. Yani bu kelimenin aslı, safadır ki bu, halis, safî, temiz demektir. | |
| ![]() |
![]() | #2 |
Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: NEFS TERBİYESİ (İÇİ DÜZELTMEK) PayLaşım için tşkLer....
__________________ Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine... Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |
| ![]() |
![]() | #3 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | KALP İLİMLERİ(KEŞİF VE MÜŞAADE) KEŞİF VE MÜŞAHEDE Allah sevgililerine ve bunlardan bir kısım olan Ebdale, akıllara durgunluk veren, adet ve resmiyeti ortadan kaldıran Ef’al-i İlahi’nin tecellisi açılır. Bu tecelli iki kısma ayrılmıştır: Cemal, Celal sıfatlarının tecellisidir. Celal, aynı zamanda azamet manasına da gelir. Bunların tecellisi kalbe çok giran (*) gelir. İnsanı müthiş sarsar. Bu hal kalpde olur fakat zahiri duygulara da sirayet eder. Bazen görülür ve işitilir. Bu hali, bir ravi, Peygamber (S.A) efendimizden nakletmiştir: Namazda, yemek kabının kaynamasına benzeyen bir ses işitilirdi. Bu ses kalbden gelmiş ve zahirde de işitilmiştir. Bu hale sebep, Allah’ın Celal sıfatının tecellisini görmesi ve azamet-i İlahi’nin keşfolmasıdır... Bu hale benzer şeyler Hz. İbrahim’den (A.S) keza, Hz. Ömer (R.A) rivayet edilmiştir... Cemal sıfatının tecellisine gelince: Bu sıfatın tecellisinde kalb nurla dolar ve bununla boş olur. Bu halde kalb rahat eder. Lütuflara erer. Güzel konuşmaları burada duyar. Güzel sözleri bu halde işitir. Bununla beraber, kendisine yüksek hediye müjdeleri burada verilir. Ve yüksek derecelere çıktığı kendisine burada haber verilir. Bu öyle bir makamdır ki; bundan sonrasında kulun hiçbir dahli olmaz. Her şey ezeli nisbete bağlanır. Kalem kurur. Artık taksim ne ise o gelmeğe başlar. Allah fazlını ve rahmetini istidatlar nisbetinde verir, rahmet ve şevkatini onlara ispatlar. Bu hal ecel gelinceye kadar devam eder. Ki, bu malum olan ölüm zamanıdır. Bundan sonra daha fazla açılır. Perdeler kalkar. Yükseldikçe yükselir. Bunun dünyada verilmemesinin sebebi, Allah’ karşı olan sevgi ve muhabbetlerinin onları bir tehlikeye götürmemesi içindir. Sonra takatları kesilir. Helak olurlar, zayıf düşer, ibadetlerini yapamazlar. Halbuki onlar ölünceye kadar ibadet etmekle mükelleftirler. Bunlara, bu maddi hayatta tam tecelli etmemesi ve tam tecelliyi öteki aleme bırakması O’nun merhametinin eseridir. Böyle yapmakla sevdiklerinin kalplerini tedavi eder. Terbiye eder ve madde alemi ile manevi alemi bu şekilde idare eder. İncelikleri bilen ve hüküm veren O’dur. Kullarına lütfunu, merhametini esirgemeyen O’dur... Bu halleri anlatan bir rivayet Hz. Rasulullah’tan şöyle nakledilmiştir: Efendimiz, maddi alemle biraz meşgul olduğu zaman: - “Ey Bilal, bizi biraz dinlendir. Ezan oku da namaza kalkalım...” Buyurmuştur. Bunu, anlattığımız güzellikleri görmek için söylemiştir... Yine bu sebeple şöyle buyurmuştur: - “Namaz, gönlümün sürurudur...” |
| ![]() |
![]() | #4 |
Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: KALP İLİMLERİ(KEŞİF VE MÜŞAADE) PayLaşım için tşkLer....
__________________ Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine... Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |
| ![]() |
![]() | #5 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİN İNCE HALLERİ(ÖLÜMÜ HATIRLAMAK) Ölümü Hatırlamak Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Dünyevî hazlari gözden düsüren ölümü sik sik hatirlayiniz." Hadisi söyle Açiklayabiliriz: ölümü sik sik hatirlayarak dünya hazlarina karsi olan hevesinizi kiriniz ki, Allah (C.C)'a yöndesiniz. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: "Eger hayvanlar ölüm hakkinda insanlonn büdigini bilselerdi, hep zayif hayvan eti yemek zorunda kalirdiniz." Hz. Ayse (R. Anha) Peygamber (S.A.S.)'imize bir gün «Kiyamet Günü, sehidler ile birlikte Mahsere gelen olacak mi?» diye sorar. Peygamber (S.A.S.)'imiz bu soruya «Evet, ölümü günle gecede yirmi kere hatirtayanlar.» diye cevap buyurdu. 8u üstün faziletin sebebi, ölümü akla getirmenin oyalama yurdu olan dünyadan sogumayi gerektirmesi ve Âhiret için hazirlik yapmaya yol açmasidir, ölümü hatirdan çikarmak ise dünya hazlarina dalmaya sürükler. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur ki: «— Ölüm, mü'mine hediyedir.» Peygamber (S.A.S.)´imizin ölümü, mümin hesabina hediye saymasi sundan ileri geliyor; Çünki nefsinin çesitli isteklerini karsilamanin sikintilarina katlanmak, azgin arzularini sinirlamak ve seytana karsi devamli olarak kendini savunmak gibi vazifeleri omuzunda tasidigindan dolayi, dünya mü'min için bir çesit zindandir, ölüm onu bu azabdan kurtarmaktir. Bu kurtulus onun hakkinda bir hediyedir. Yine Peygamber'imiz {S.A.S.) buyuruyor ki: «— Ölüm, her müsîüman için bir kefarettir.» Peygamber'imiz {S.A.S.) bu hadisi ile, halka ne eli ile ne de dili ile zarar vermeyen, kendini mü'min ahlâkinin canli numunesi haline getiren, ufak tefek kusurlar disinda büyük günahlarin kirine bulasmamis gerçek mü'minieri kasdetmektedir. Iste Ölüm böylesine büyük günahlardan kalabilmis ve farz ibadetieri yerine getirmis kimselerin ufak tefek günahlarina kefaret ve temizleyici olur. Ata-ul Horasani der ki: Peygamber'imiz {S.A.S.) bir gün yüksek sesli kahkahalari disardan duyulan bir meclise ugradi ve onlara: "Dünya hazlarinin bulandiricisini anarak meclisinizi karistirir." diye buyurur, oradakiler «Dünya hazlarinin bulandiricisi nedir?» diye sorarlar. Peygamber {S.A.S.)'imiz «ölüm» diye cevap verir. Enes (R.A) der ki Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurdu: "Ölümü sik sik hatirlayiniz, çünki günahtan giderir ve sizi dünyadan sogutur." Diger bir Hadiste: «— Ölüm uyarici olmaya kâfidir.» Baska bir Hadiste: «— Olüm vaiz olmaya kâfidir.» Buyurmustur. Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün mescide girince içerdekilerin yüksek sesle gülerek konustuklarini görür, onlara: «Ölümü hatiriniza getiriniz. Nefsimi kudret elinde tutan Allah (C.C)'a yemin ederim ki, benim bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok aglardiniz» buyurdu. Peygamber'imizin de bulundugu bir mecliste sahâbiler birini söz ko*nusu ederek hayli överler. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V)'imiz sahabilere: «Sözünü ettiginiz arkadasiniz ölümü anar miydi?» diye sordu. Sahabeler: «Biz onun ölümden bahsettigini hic duymus degiliz» diye cevap verdiler. O zaman Peygamber (S.A.V)'imiz «O halde arkadasiniz sizin övdügünüz gibi degildir.» buyurdu. Ibni Ömer (R.A.) der ki: «On kisilik bir gurubun onuncusu olarak Peygamber (S.A.V)`imizin ziyaretine vardim. Ensar'dan biri Peygamber (S.A.V)'imize «Insanlarin en zekisi ve degerlisi kimdir, Yâ Rasûlellah?» diye sordu. Peygamber (S.A.V)'imiz bu soruya söyle cevap verdi: «En zeki ve en degerli kimseler ölümü en sik anan ve onun için en çok hazirlik yapan kimselerdir. Bu kimseler dünya serefi ve Ahiret üstünlügünü birlikte yanlarinda götüren zekilerdir.» Hasan-ül Basrî (rahimehullah) buyurur: «Ölüm dünyanin degerini düsürdü ve akli basinda kimselerin huzurunu yok etti.» Rebi' Ibni Haysem buyurdu: «Mü'minin, ölümden daha degerli bir bekledigi yoktur. Benîm ölümümü kimseye duyurmayin, hemencecik beni Rabb'ime teslim edin.» Ehli hikmetten bir zat, bir arkadasina gönderdigi mektupta sunlari yazdi: «Ey kardesim, ölümü özleyip de bulamayacagin âleme (Ahirete) göçmeden önce bu alemde iken ölümden kork.» Ibni Sirin'in (rahimehullah) yaninda ölümden söz edildigi zaman vücudunun bütün organlari donakalirdi. Ömer Ibni Abdülâziz (R.A.) her gece fikih âlimlerini sarayinda sohbete çaginr, hep birlikte ölümden, Kiyamet Günü,den ve Âhiretten bahsederek, sanki önlerinde cenaze varmis gibi göryasi dökerlerdi. Ibrahim-i Toymî (rahimehullah) buyurur: «îki sey beni dünyadan haz duymaz hale getirdi. Ölümü ve Allah'in huzuruna dikilecegimi düsünmek.» Kâ'b Ibni Ahbar (rhimehullah) buyurur: «Ölecegini bilen kimse dünyanin sikinti ve mes'elelerine önem vermez.» Mutarrif (rahimehullah) buyurur: «Rüyamda, Basra Camii'nin ortasindaki kürsüden seslenen birinin söyle dedigini duydum: «Ölümü hatirlamak. Allah (C.C)'dan korkanlarin kalbini parça parça etmistir. Yemin ederim ki, ben onlari ne yapacaklarini sasirmis görüyorum.» Es'as (rahimehullah) der ki, «Hasan-ül Basrî'nin yanina girerdik kendisi sanki ates, sanki bir âhiret isi ve ölüm hatirasi idi.» Safiye (R. Anha) buyurur ki: «Kadinin biri bir gün Hz. Ayse'ye (R.A.) gelerek kalbinin katiligindan dert yandi, Hz. Ayse (R.A.) ona: «Sik sik ölümü hatirla, o zaman kalbin yumusar» dedi. Kadin, Hz. Ayse (R.A.)'nin tavsiyesini tatbik edince gerçekten kalbi yumusadi. Bundan dolayi bir müddet sonra yine Hz. Ayse (R.A.)'nin ziyaretine gelerek ona tesekkür etti.» Hz. Isa'nin (A.S.) yaninda ölümden bahsedilirken derisi kanardi. Hz. Dâvud (A.S.) un yaninda ölümden Kiyâmet Gününden söz edildigi zaman, vücûdunun organlari birbirinden ayrilacak derecede aglar ve ancak Allah (C.C)'in rahmetinden bahsedilince kendine gelirdi. Hasan-ül Basrî (rahimehullah) buyurur: «Gördügüm bütün akli basinda kimseler ölümden korkuyor ve ölünün arkasindan hüzün duyuyor.» Emevî halifelerinden Ömer Ibni Abdülâziz (R.A.) çevresindeki âlimlerden birine «Bana va'zet» der. Âlim: «Ölümü tadacak ilk halife sensin» der. Halife «Devam et» der. Âlim: «Hz. Âdem'e (A.S.) varincaya kadar bütün atalarin ölümü tatmaktan kurtulamamislardir. Simdi ise sira sana geldî» der. Bunun üzerine Ömer Ibni Abdülâziz aglamaya baslar. Rebi' Ibni Hasem (rahimehullah) evinde bir kuyu kazmis, her gün birkaç kere içine girer yatarmis, böylelikle ölüm düsüncesini hafizasinda canli tutarmis ve soranlara dermis ki: «Ölüm duygusu bir an bile ka*bimden çiksa hemen kalbim bozulur.» Mutarrif Ibni Abdülâziz (rahimehulîah) buyurur; «su ölüm, varlik sahiplerini varliklarina kanmaktan alakoydu, o halde ölümsüz bir varlik ve saadet arayiniz.» Halife Ömer Ibni Abdülâziz (R.A.) Anbese'ye dedi ki, «Ölümü sik sik an. Eger genis imkânlar içinde yasiyorsan, bu hatirlama, seni mütevazi imkânlara yöneltir. Eger kit imkâniar içinde yasiyorsan bu hatirlama, yasama imkânlarini genis saymana yolacar.» Ebû Süleyman-üd Darani (rahimehullah) der ki: «Ümmü Harun'a «ölmek ister misin?» diye sordum, «hayir» dedi. "Nicin?" diye sordum, bana su cevabi verdi: «Bir insanin emrini kirmis olsam. onunla karsilasmak istemezdim. (Allah (C.C) ile) nasil karsilasmayi isteyebilirim ki. O'nun emrini kirdim.» Ebu Musa el-Temimî (rahimehullah) buyurur: «Meshur sâir Farezdek'in esi vefat etmisti, Basra sehrinin bütün ileri gelenleri cenazeye gelmisti, aralarinda Hasan-ül Basrî (rahimehullah) da vardi. Farezdek'e dedi ki: «Yâ Ebû Firas (Farazdek'in lâkabi) bu gün için ne hazirladin?» Farezdek: «Atmis yildan beri tekrarladigim (Lâ ilâhe illallah...) sehadet cümlesini» diye cevap verdi. Farezdek esi topraga verildikten sonra kabrin basina dikilerek bir mersiye söyledi, su beyitler o mersiyeden alinmistir: «Korkarim ki, beni affetmezsen kabrin ötesinde ondan. Daha dar ve daha yakici bir yerden yakami kurtaramam. Kiyâmet Günü bana sert bir güdücü ve Farezdek'i süren bir sürücü geldigi vakit hiç süphesiz boynu bukali cehenneme yürüyen kimseler Adem ogullarindan hayrete ugrarlar. «Kabirde yatanlar hakkinda Arap sâirleri söyle demislerdir: «Mezarligin basinda dur ve söyle seslen. «Hanginiz karanliga gömülmüstür.» Hanginize kabri içinde iyi davranilmistir, da muhafizlari onu emin bir uykuya dalmasina müsaade etmislerdir.» Disardan bakan gözlere göre mezarlikta tek bir sükûnet vardir. Belli degil ölüler arasindaki derece farklari Eger sana cevap verselerdi, içinde bulunduklari durumun içyüzünü Açiklayan bir dil ile sana her seyi anlatirlardi Itaat içinde olanlari. Cennet bahçesine inmistir. Dolasir dilegince agaçlari arasinda. Azgin günahkârlara gelince onlar çukurda kivraniyorlar, yilanlarina yuva olarak Akrebler de yürür ürerine dogru, ruhu onlarin isirmalari yüzünden agir bir iskence altindadir. Mâlik ibni Dinar buyurur ki; «Bir gün bir mezarligin yanindan geçerken su siiri söyledim: «Mezarliga vardim, onlara seslendim: Hani nerde ululer ve küçümseyenler? Nerede, büyüklüsüne delil getirenler? Övündügü zaman sözleri dogru bulunanlar nerede?» O sirada mezarliktan bir ses geldi. Sesi duyuyor, fakat sesleneni göremiyordum, söyle diyordu: «Yok oldu hepsi, yok haber verecek kimse, Öldüler hepsi, haber de öldü. Topragin kizlari gece gündüz demeden, O vücûdlarin güzelliklerini mahvediyor. Ey göçüp gidenleri soran kisi. Gördüklerinden ibret almiyor musun?» 8ir kabrin üzerinde su yazi bulunmustur: Mezarlar sana sesleniyor, oysa ki onlar dilsizdir, konusmazlar. Sakinleri de toprak altinda suskun yatiyor. «Ey doymak bilmez bir ihtiras ile dünyalik yigan kimse. Bu dünyaligi kim icin biriktiriyorsun? Halbuki sen öleceksin!» ibni Semmak (rahimehullah) buyuruyor ki: «Bir gün mezarliktan geçerken kabirlerden biri üzerinde su manzum kitabeyi okudum: «Akraba ve yakinlarim, kabrimin yanindan gelip geçiyorlar. Sanki beni hiç tanimanrslar gibi! Mirasçilar malimi bölüsüyorlar. Fakat borçlarimi tereddütsüz reddediyorlar. Herkes payini almis ve kendi hayatini yasiyor. Aman Allah (C.C)'im! Ne de çabuk unuttular beni!» Diger bir kabir üzerinde de su yazi bulunmustur: «Tanidiklar arasindaki gerçek dost çabucak kayboluyor. Ne kapici ve ne de bekçi öiüme engel olamiyor. O hald'e dünyadan ve dünya hazlarindan nasil ferahlik buluyorsun? Ey sözleri ve nefes'eri sayilan kimse! Ey gafil! Kusurlara batmissin. Ömrünü dünya hazlarina dalarak harcamissin! ölüm, aldandi diye, câhile redamet etmez. Baskalarina bilgi dagitanlara da acimaz! Basinda durdugun nice kabrin icindekini Ölüm cevap veremez, dilsize çevirdi, oysa o dilsiz degildi. Köskün pek bayindirdi, herkesçe begeniliyordu. Kabrin ise bu gün mezarlikta belirsiz olmustur.» Baska bir manzum kitabe de söyledir: «Kabirleri rehin atlari gibi dizidigi vakit dostlarin basinda durdum. Eger aglasam da göz yaslarim bosansa gözlerim aralarindaki yerimi görürdü.» (Bir doktorun mezar tasinda su manzum kitabe bulunmustur.) «Bana biri Lokman toprak oldu dedigi vakit, Tibbindan ve kâmilliginden bahsedilen nerede. Ihtisas ve tedavileri suya düstü. Heyhat, kendisini savunamayan baskasini savunamaz dedim.» Diger bir mezar tasinda üo su manzum kitabe bulundu: «Ey insanlar! Benim de bir emelim vardi. Ölüm ona ulasmaktan alakoydu beni. Allah (C.C)'indan korksun o kimse ki. Yasarken amel etme firsati bulmustur. Gördügün yere tasinan yalniz ben degilim. Herkes böyle bir yere tasinacaktir. |
| ![]() |
![]() | #6 |
Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: KALBİN İNCE HALLERİ(ÖLÜMÜ HATIRLAMAK) PayLaşım için tşkLer....
__________________ Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine... Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |
| ![]() |
![]() | #7 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | KENDİNİ TANIMAK (ALLAHÜ TEALÂ'NIN TENZİH VE TAKDÎSİNİ BİLMEK) ALLAHÜ TEALÂ'NIN TENZİH VE TAKDÎSİNİ BİLMEK Allahü Teâlâ'nın sıfatlarını, kendi sıfatlarından, ve zâtını, kendi zâtından bildiği gibi, Allahü Teâlâ'nın tenzih ve takdisini de kendi tenzih ve takdisinden bilir. Allahü Teâlâ hakkında tenzîh ve takdisin mânâsı, vehme ve hayâle gelen her şeyden beri, mukaddes ve yüksek olmasıdır. O'nun, tasarrufunun haricinde olan hiçbir yer olmadığı hâlde, kendisine bir yer izafe edilmekten münezzehtir, uzaktır. İnsan, bunun numunesini kendinde görebilir. Kalb dediğimiz ruhunun hakikati, vehim ve hayâle gelen her şeyden münezzehtir. Onun için ölçü ve sayı olmayacağını, bölünemeyeceğini de söylemiştik. Böyle olunca, rengi, şekli de olmaz. Şekli ve ölçüsü olmayan bir şeyin hayâle gelmesi imkânsızdır. Gözün gördüğü veya benzerini gördüğü şey, hayâle gelir. Göz ve hayâle verilenler ise şekil ve renklerden başka' bir şey değildir. Yaratılış icabı sorulacak olan (nasıl bir şeydir?) in mânâsı, şekli nasıldır, küçük müdür, büyük müdür? demektir. Bu sıfatların kendisine yanaşamadığı bir şey için, nasıl sorusu lüzumsuz ve boş olur. Nasıldır sorusunun kendisine sorulamayacağı bir şeyi bilmek istersen, kendi hakikatine bak. Hakkı tanımak yeri olan senin hakikatin bölünmez, ölçülmez, kemmiyet ve keyfiyet ona yanaşamaz. Bir kimse, «Ruh nasıl şeydir?» diye sorsa, cevabı, «Nasıl demenin ona yolu yoktur!» olur. Kendini bu sıfatlarla bilince, Allahü Teâlâ'nın bu takdis ve tenzihe daha lâyık olduğunu anlarsın, insanlar nasıl olduğu bilinmeyen bir varlığa şaşarlar, işte kendileri öyledir ve kendilerini bilmezler! Hattâ insan kendi bedenine dikkat ederse, nasıl olduğu bilinmeyen binlerce şey bulur. Bunların hiçbirini görmez. Meselâ, aşk ve derdi göz görmez. Nasıl olduğunu bilmek istese, yine bilemez. Çünkü, böyle şeylerin şekli ve rengi yoktur. Bu suale sebep bile yoktur. Hattâ bir kimse sesin hakikatini öğrenmeye çalışsa, yahut kokunun ve tadmanın hakikatinin nasıl olduğunu bilmek istese, bilemez. Bunun sebebi, nasıl ve ne gibi? sorular, görme duygusundan meydana gelen hayâl icabı şeyler olduğu için, her şeyden gözün nasibini, payını aramak istemesidir. Ses gibi, kulakla alâkalı olan şeyden, gözün hiç nasibi yoktur. Gözün, sesin nasıl ve ne gibi olduğunu öğrenmek istemesi ise muhaldir [imkansızdır]. Çünkü ses, gözün nasibi olmaktan münezzehtir. Renk ve şekil de kulağın nasibi olmaktan münezzehtir. Bunun gibi, lâzım olan şeyi kalbin anlaması ve aklın bilmesi, bütün his âzalarının nasibi olmaktan münezzehtir. Nasıl ve ne gibi sorular, his olunanlar içindir. Burada uzun yazmak ve derine dalmak icabeder [gerekir]. Akli ilimlerden bahseden kitablarımızda uzun uzun anlattık. Bu kitabda bu kadan kâfidir. Maksad; insanın nasıl olduğu bilinmeyen kendinden, Allahü Teâlâ'nın nasıl olduğunun bilinemeyeceğini anlamasıdır. İnsan bilir ki, ruh vardır ve bedenin padişahıdır. Bedeninde bilinebilen her şey, onun ülkesidir. O ise nasıl olduğu bilinmeyen bir şeydir. Bunun gibi, kâinatın padişahı (Allahü Teâlâ'nın da nasıl olduğu bilinemez. His olunan gibi bilinen her şey onun mülkü, memleketidir. Allahü Teâlâ'nın tenzihini bildiren diğer bir husus da, ona hiçbir yer izafe edilmemesidir. Ruh da hiçbir şeye izafe olunamaz. Ruh, eldedir, ayaktadır, baştadır veya başka bir yerdedir denemez. Belki bedenin bütün kısımları ayrılır, bölünür, o ise bölünmez. Bölünemeyenin bölünene girmesi muhaldir. Çünkü, o zaman, o da bölünebilir bir hâl alır! Hiçbir uzuvda olduğu söylenemediği hâlde, hiçbir uzuv onun tasarrufunun dışında kalmaz. Bilâkis hepsi onun emrinde, tasarrufundadırlar. O hepsinin hâkimidir. Hususan, bütün kâinat, kâinatın hâkimi olan Allahü Teâlâ'nın tasarrufundadır. O ise, kendisine bir yer izafe edilmekten, filân yerdedir denmekten münezzehtir, beridir. Takdisi bu şekilde anlatmak, ruhun hususiyetini ve sırrını açıklamakla olur. Buna ise izin yoktur. Hepsini anlayabilmek, «Allahü Teâlâ Âdemi [yâni Ademin hakikatini, rûhunu] kendi suretinde yarattı» (hadîs-i şerifiyle açıklanabilir. |
| ![]() |
![]() | #8 |
Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: KENDİNİ TANIMAK (ALLAHÜ TEALÂ'NIN TENZİH VE TAKDÎSİNİ BİLMEK) PayLaşım için tşkLer....
__________________ Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine... Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |
| ![]() |
![]() | #9 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | DÜNYA VE AHİRET KAZANÇLARI ( ALLAH C.C E İTAAT) Allah'a İtaat İle Geçen Uzun Ömrün Üstünlükleri Ebû Bekir (Radıyallahü anh) 'dan rivayet edildiğine göret Bir adam «Ya ResûIIullah İnsanların hangisi daha hayırlıdır?» diye sordu. Rasulluüah (SaUallâhü Aleyhi ve Sellem) cevaben Ömrü uzun olup ameli güzel olandır» buyurdu. Sonra, adam: «İnsanların hangisi daha şerlidir?» diye sordu. ResuÜullah (Sallahü Aleyhi ve Sellem) t «Ömrü uzun ameli kötü olandır» diye buyurdu» Olup Hakim, Câbir (Radıyallahü anh)'den rivayet ettiğine göre Re*sûlüllah (Sallâhû Aleyhi ve Sellem) : «En hayırlınız Ömrü en uzun, ameli en güzel olanınızdır» bu*yurdu. İmam Ahmed, Ebû Hüreyre (Radıyallahü anh) 'dan rivayet etti*ğine göre, Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «En iyiniz, ömrü uzun olup, ameli güzel olandır» diye buyurdu. Taberâni'nin Ubâde bin Sâmit (Radıyaîlahû anh)'dan rivayeti*ne göre, Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem): «En iyinizin kim olduğunu söyleyeyim mi?» dedi. SahabUer t «Evet ey Allah'ın Resûlu!..» ResûIuUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Doğru dürüst gitmek şartıyla İslâmiyet için de en uzun yaşa yanınızdır» diye buyurdu. Yine Taberâni'nin Avf bin Mâlik (Radıyallahû anh)'dan rivâye tine göre, şöyle demiştir: «ResûluHah (Sallallâhû Aleyhi ve SellemVden işittim şöyle di yordu: «Müslümanm ömrü uzadıkça kendisinin hayn artar.» tmam Ahmed ve îbn Zenceveyh Ebû Hûreyre (Kadıyallahû ai hü) 'dan rivayetlerine göre şöyle demiştir: «Kuza'a kabilesinin bir köyünden iki adam vardı. Resûlulla (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) hidayetiyle müslüman olmuştular. Bij senit düştü, diğerinin eceli bir sene ertelendi.» Talha bin Ubeydullah (Radıyallahû anh) şöyle dedi: «Cennet bana göründü.» Eceli ertelenen şehidden önce cennel konduğunu gördüm. Bundan hayrette kaldım. Sabahleyin bunu R sûlullah (Sallalîâhû Aleyhi ve Sellemî'e anlattun, Resûlullah (Sa lallâhû Aleyhi ve Sellem) : «O, diğerinden sonra bir Ramazan orucunu, altı bin rekât fa ve nice sünnet rekâtlarını edâ etmedi mi?» diye buyurdu. îmam Ahmed ve Bezzar, Talha (Radıyallâhû anh) 'dan rivâylerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «Allah katında teşbihinden, tekbirinden, tehlilinden Ötürü; İslamiyet dini içinde ihtiyarlanan kişiden daha üstün yoktur» diye buyurdu. Ebû Nuaym'in, Said bin Cübeyr {Radıyallahû anh) 'den rivâyt ne göre şöyle demiştir: «Farzları yapmak, namazları kılmak ve Allah'ın nasip ettiği yapmak üzere müslümanm her bir gün yaşaması onun için ganimettir.» |
| ![]() |
![]() | #10 |
Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: DÜNYA VE AHİRET KAZANÇLARI ( ALLAH C.C E İTAAT) PayLaşım için tşkLer....
__________________ Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine... Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. |
| ![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | miZah | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |