![]() |
GÜNÜN SÖZÜ ŞÜPHESİZ İNSANOĞLU MANA YA DEĞİL ; MADDE YE TAKILIR .. CENNETİ ARALAMAK VARKEN , CEHENNEM ÇUKURUNA BAKINIR .. ( Jkl ) |
CAMİLER SADECE İBADETHANE DİR BAŞKA MAKSATLA KULLANMAYINIZ MESCİDDE ÇEKİŞMENİN, YÜKSEK SESLE KONUŞMANIN, KAYIP EŞYA SORMANIN, ALIŞ-VERİŞ, KİRA VS. MUAMELELERİN KERAHATİ Ebu Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre, Rasûlullah’ı (s.a) şöyle buyururken işitmiştir: “Kim mescidde kayıp eşyasını sorduğunu işitirse: “Allah onu sana buldurmasın ” desin. Çünkü mescidler bunun için bina edilmemiştir.” (Müslim rivayet etmiştir). Hadİs-i şerif, mescidde alış veriş yapmak, kayıp ilan, şiir ve bunlar gibi dünya işlerini yapmak nehyedilmiştir. Hadiste geçen kayıp sözü, hayvan ve diğer şeyleri de kapsar. Ebu Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur. “Kimi mescidde bir şey satarken veya satın alırken görürseniz, şöyle deyiniz: “Allah ticaretinde kazanç ver nesin.” Kimi de kayıp eşyasını sorar*ken görürseniz: “Allah onu sana buldurmasın” deyiniz.” (Tirmizî rivayet etmiştir. Ve hasen olduğunu söylemiş. Hadis, mescidlerde alış veriş yapmayı yasaklamaktadır. “Allah sana ticaretinde kazanç veımesin ” cümlesinin kullanılmasında*ki maksat, Allah sana kazanç vermesin, çünkü sen dünyalık metaı pazarlar ve çarşılar yerine uhrevî ticaret mahallinde satmaya geliyorsun, burası onun yeri değildir, demektir. Hz. Büreyde’den (r.a) rivayete göre bir adam mescidde kayıp sora*rak şöyle dedi: “Bana kırmızı deveyi kim gösterecek?” Rasüiullah (s.a); “Bulamaz olasın, Mescidler ancak ne için yapılmışsa onun için yapılmıştır” buyurdu. (Müslim rivayet etmiştir). Bu hadis, önceki ile beraber, mescidde kayıbını ilan eden kimseyi işiten kimsenin o kimseye “kavuşamayasın” diye beddua etmesinin gerektiğine işaret ediyor. Mescid ve camilerde kayıp aramak yasaklanmıştır. Bu yasak bazı alim*lere göre mekruh; bir kısım alime göre, haram seviyesindedir. Amr b. Şuâyb, babasından, o da dedesinden (r.a) rivayet ettiğine göre; Rasûlullah (s.a), mescidde alış veriş yapmayı ve orada kayıp mal so*rulmasını veya orada şiir irad edilmesini nehyetmiştir.” (Ebu Dâvud ve Tir*mizî rivayet etmiştir. Tirmİzî, hasen hadistir, demiştir). Râvi Amr b. Şuâyb’m babası, Şuayb’dır. Dedesi Ebu Şuâyb Abdullah b. Amr b. As’tır (r.a). Mescidde yasak edilen şiir, tevhid veya Rasûl’ü (s.a) medh veya diğer matlub ilimlerle ilgili olmayan türdeki şiirlerdir. Bu hadislerdeki nehiy; şayet o mescidlerde namaz kılan, Kur’an oku*yan veya ilim tahsil eden kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde olursa kerahat manası taşır. Fakat, eğer rahatsız etme söz konusuysa o takdirde haram ma*nası taşımış olur. Hadiste zikrolunan şeyleri yapan kimseye, aksi ile beddua etmek; her işiten, gören veya bilen kimse açısından mendub olur. Mescidler ahiret çar*şılarıdır, dünya çarşıları değil. Mescidlerin adabı, onları ahiret ile ilgisi ol*mayan her şeyden uzak tutmaktır. Mescidlerde müslümanların dertleri hak*kında konuşmakta bir sakınca yoktur. Camilerde kayıp ilanı vermek yasaktır. Mescidlerde alış veriş ve kira gibi akidler yapmak, kayıp aramak hük*mündedir. Ebu Hanife ile Mâlikîlerden Muhammed b. Mesleme’ye göre camilerde ilim tahsili, dava gibi insanların gerek duyduğu konularda yüksek sesle ko*nuşmakta bir sakınca yoktur. Mescidde kayıp arayanlara, “bulamaz olasın” karşılığında bulunmak onlara bir cezadır. Çünkü mescidler bu gaye için yapılmamıştır. Bazı alimlere göre, mescidlerde dilenciye sadaka vermek bile caiz değildir. 1700. Sâib b. Yezid es-Sahabî’den (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ben mescidde idim. Birisi bana bir çakıl taşı attı. Baktım ki Ömer b. Hattâb (r.a) şöyle dedi: “Git… Bana şu iki kişiyi getir.” Ben de ona getirdim. Hz. Ömer (r.a); “Siz nerelisiniz?” dedi. Onlar; “Taif halkındamz” dediler. Ömer (r.a); “Eğer siz bu belde halkından olsaydınız, canınızı yakardım. Çünkü siz Rasühıllah’ın (s.a) mescidinde yüksek sesle konuşuyorsunuz!” (Buhârî rivayet etmiştir). Hadisin râvisî Sâib b. Yezid b. Güsame el-Kindî sahabîdir. Babası da şahabıdır. Hicretin 3. yılında doğdu. Hicri 94’de Medine’de vefat etti. Mescidde, şayet zikir veya Kur’an kıraati da olsa sesi yükseltmek mek*ruhtur. Şayet bir karışıklığa sebep oluyorsa haramdır. Bu kerahat ve haramlık, çekişme ve benzeri konularda olursa daha da artar. Mescidde bir şey hak*kında bir kimseye tenbihte bulunmak isteyen kimsenin, o kimseye işaret et*mesi vrya bir şeyi ona dokundurması müstehabdır. Sesisi yükseltmemesi la*zımdır. Mescid ve diğer yerlerde emri bi’l-ma’ruf, nehyi ani’l-münker yap*mak teşvik ediliyor. Çünkü bu islâm’ın en büyük maksatlanndandır. Allah’ın (c.c) dinine muhalefet eden kimseye, dövmek ve benzeri bedeni ceza vermek caizdir. Allah’ın evleri itaat ve ibadet maksadıyla yapılmıştır. Bunlara ria*yet etmek gerekir. Allah (c.c) şöyle buyurur: “Allah’ın yüksek tutulmasına ve işlerinde adımın anılmasına izin verdi*ği evlerde, insanlar sabah akşam O’nu teşbih ederler. Bunları ne ticaret, ne de alış veriş Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyar. Bunlar gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar. Allah, onları işle*diklerinin en güzeliyle mükâfatlandırır ve lütfundan onlara fazlasıyla verir. Allah dilediğini hesapsız şekilde rızıklandinr.” (Nur, 36, 38)[10] Kaynak : Riyazu`s-salihin – İmam Nevevi. |
HELAL-HARAM BİRBİRİNE KARIŞTI/ KAÇ KİŞİ YEDİKLERİNE DİKKAT EDİYOR (HİKAYE) Nereden ve Nasıl Aldın? Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk ‘r.a.’ hazretlerinin bir kölesi vardı. Ömrünün sonlarında her akşam iftâr vaktinde yemek getirirdi. Âdet-i şerîfleri öyle idi ki, nereden ve nasıl aldığını, kimden satın aldığını, onun san’atı ve mesleği ne olduğunu o köleden sormayınca o yemekden bir lokma ağzına koymazdı. Bu köle bir gece yine yemek getirdi. Ebû Bekr-i Sıddîk ‘r.a.’ süâl etmeden, mubârek elini uzatıp, bir lokma yemekden aldılar. Köle dedi ki: – Ey Efendi. Ne oldu ki, bu akşam sormadan yemeğe el uzatdınız. Ebû Bekr-i Sıddîk ‘r.a.’ hazretlerinin mubârek gözleri yaş ile dolup, buyurdu: – Yâ Gulâm. Açlık bana sıkıntı verip, sabırsızlandırdı. Böylece bu hâl başıma geldi. Şimdi bana haber ver ki, bu akşam yemeği nereden getirdin. Köle dedi ki: – Câhiliyye vaktinde, raks ve oyun oynardım. Bir gruba raks etdim. Onlara hoş geldi. Bana dediler ki, şimdi bir nesnemiz yokdur. Va’d etmişlerdi ki, elimize birşey geçdikde sana iyilik ederiz. Ben bugün gördüm ki, onların elleri doludur. Ben va’dlerini hâtırlatdım. Yiyeceği bana verdiler. Ebû Bekr-i Sıddîk ‘r.a.’ bunu işitdi. Çok üzüldü. Ağladı. Yemeği önünden atdı. Parmağını boğazına o kadar sokdu ki, kay’ etdi. O lokma karnından dışarı geldi. Kendine eziyyet verdi. Mubârek yüzü göğerdi ve karardı. Mubârek yüzünün şeklinin değişikliğini görenler, bir mikdâr su içmesini ve bu üzüntüden halâs olacağını söylediler. Sıcak su getirdiler. İçdi, bir kerre dahâ kay’ etdi. Rahâtsız oldu. İnceledi ki, karnında bir şey kalmadı. Dediler ki, – Yâ Sıddîk, bu kadar kendinize sıkıntı ve zahmet, bir lokmadan dolayı mıdır. Buyurdu ki, evet. Resûlullah ‘s.a.v.’ hazretlerinden işitdim. Buyurdular ki, – Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri, yidiği harâm olan kimselere Cenneti harâm etmişdir. Sonra başını yukarı kaldırıp, – Yâ ilâhel âlemîn! Yidiğim lokma için elimden geleni yapdım. O lokmaları kay’ etdim. O lokmadan damarlarımda birşey kaldı ise afv et. Bu za’îf kulun, Cehennem azâbına dayanamam diye, düâ buyurdu. Bu o Ebû Bekrdir ki, Resûlullah ‘s.a.v.’ hazretleri, (Ebû Bekr benim gözüm ve kulağım gibidir) buyurdu |
“EN HAYIRLINIZ, ÂİLESİNE EN HAYIRLINIZDIR” “EN HAYIRLINIZ, ÂİLESİNE EN HAYIRLINIZDIR” Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kadınlar hakkında Allâh’dan korkunuz. Zira onlar sizin yardımcılarınızdır. Onları Allâh’ın kitâbıyla kendinize helâl kıldınız, onları Allâhü Teâlâ’dan emânet olarak almış oldunuz…” “Kim hanımının kötü huylarına sabrederse gece ve gündüz şehit gibi sevap alır.“ Amr bin Ümeyye ed-Damrî (r.a.) bir gün çarşıda bir elbise için pazarlık yaparken Hz. Ömer (r.a.) geldi ve “Bu elindekiyle ne yapıyorsun?” diye sordu. “Satın alıp sadaka vereceğim” dedi. Hz. Ömer “Öyleyse sen ticaret için gelmemişsin” dedi ve gitti. Hz. Amr elbiseyi satın alıp evine döndü ve onu hanımı Rukayye’ye giydirdi. Sonra evinden çıktı ve Hz. Ömer’le karşılaştı. Hz. Ömer: – “Elbiseyi ne yaptın?” dedi. Hz. Amr: – Satın aldım ve sadaka verdim. – Kime? – Rukayye’ye. – Rukayye senin hanımın değil midir? – Evet. Lâkin ben Resûlullâh Efendimizden işittim, şöyle buyurdular: “Sizin hanımlarınıza verdiğiniz her şey hesabınıza -sevabı yazılan- bir sadakadır.“ – Ya Amr! Resûlullâh’a iftira etme! – Haydi, Aişe’ye (radıyallâhü anhâ) gidiyoruz. Bu meseleyi sormadan vallâhi seni bırakmam. İkisi birlikte Hz. Aişe validemizin yanına geldiler. Hz. Ömer (r.a.): – “Ey mü’minlerin annesi!” diye seslendi. Hz. Aişe perde arkasından: – “Buyur, Yâ Ömer!” dedi. Hz. Ömer: – Allâh için söyle! Resûlullâh’dan “Sizin hanımlarınıza verdiğiniz her şey hesabınıza -sevabı yazılan- bir sadakadır.” buyurduklarını işittin mi? diye sordu, Hz. Aişe: – “Allâh için, işittim” dedi. |
İYİ BİR EŞ TE ARANILACAK ÖZELLİKLER Peygamberimiz (a.s.m.) mü'minlere şu tavsiyede bulunur: "Kadınlarla dört hasletleri için evlenilir: Malı için, asaleti için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı tercih et, mesut olursun." Kadının diğer vasıfları yanında, bilhassa dinî cihetine ağırlık verilmesi bir Peygamber tavsiyesidir. Dolayısıyla, Müslümanın da göz önüne alması gereken en hayatî noktadır. Peygamberimiz, Hz. Ömer'in "İhtiyacımızı gidermek için ne gibi mal elde edelim?" diye sorması üzerine şu tavsiyede bulunurlar: "Malın en faziletlisi zikreden bir dil, şükreden bir kalb ve âhireti ile ilgili [İslâmî] hizmetlerde ona yardım eden imanlı bir hanım." Kocasına İslâmî hizmetlerde destek olan hanımı, Peygamberimiz, dünya servetinin en mühimlerinden birisi saymıştır. Bu noktadan sık sık ikazlarda bulunan Peygamberimiz şu sözlerinde daha da dikkatli davranılmasını istemektedir: "Kadınları [sırf] güzellikleri için nikâhlamayınız, Çünkü onların güzellikleri onları tehlikeye atabilir. [Sadece] malları için de nikâhlamayınız. Çünkü mallan onları azdırabilir. Dindar olanını nikâhlayın. Şüphesiz, burnunun bir kısmı kesik, kulağı delik ve teni siyah dindar bir cariye, dindar olmayan bir kadından efdaldir." Evlenecek kadında dindar olma şartı arandığı gibi, kız velîsinin de erkekte öncelikle dinî tarafını araması bir vazifedir. Kızlarını verecekleri adamda sadece güzellik, zenginlik ve makam gibi üstünlükler arayıp, dinî cihetine itibar etmeyen kimseler bozgunculuğa ve fitneye meydan vermiş olurlar. Kızının talipleri olan bir adam Hasan-ı Basrî'ye gelerek "Kızımı nasıl bir kimseye vereyim?" diye fikrini sorar. Hasan-ı Basrî de, "Allah'tan korkan bir adama ver. Çünkü böyle bir kimse kızını severse ona iyilikte bulunur, şayet ondan nefret duyacak olsa zulmetmez." buyururlar. |
AYET-HADİS-DUA 16-01-2022 [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: AYET-HADİS-DUA 16-01-2022 Beyfendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: İYİ BİR EŞ TE ARANILACAK ÖZELLİKLER Beyefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: “EN HAYIRLINIZ, ÂİLESİNE EN HAYIRLINIZDIR” Beyefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: HELAL-HARAM BİRBİRİNE KARIŞTI/ KAÇ KİŞİ YEDİKLERİNE DİKKAT EDİYOR (HİKAYE) Beyefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: CAMİLER SADECE İBADETHANE DİR BAŞKA MAKSATLA KULLANMAYINIZ Beyefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: ayet-hadis-dua Beyefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: EVLENECEK OLANLAR BUNLARA ÇOK DİKKAT (PEYGAMBER TAFSİYELERİ) Beyefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: BU GÜNÜN DUASI(16-01-2022) Beyefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: CENNET CÖMERTLERİN EVİDİR Beyefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: İbrahim Bin Edhem ve Ceylan Beyfendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
BU GÜNÜN YEMEĞİ( YAKLAŞIK MALZEME İLE 2 YEMEK AYNI ANDA ) Fırında Patates Kapama ve Kıymalı Kırmızı Mercimek Çorbası Tarifi İçin Malzemeler Ortak Malzemeler 750 gram kıyma 3 adet iri domates 2 adet iri soğan 2 yemek kaşığı domates salçası 1 yemek kaşığı çekilmiş kuyruk yağı 1 çay bardağı fındık yağı 1 demet maydanoz 2 çorba kaşığı tuz 1 adet iri havuç rendesi Alabildiğince su Patates Kapama Malzemesi 4 adet iri patates Kıymalı Kırmızı Mercimek Çorbası Malzemesi 1,5 su bardağı kırmızı mercimek 1,5 yemek kaşığı beyaz un Fırında Patates Kapama ve Kıymalı Kırmızı Mercimek Çorbası Bugün bir kurnazlık yapıp, bir seferde iki yemeği pişireceğiz. Mercimekleri suya yatıralım. Kabuğunu soyup yuvarlak kestiğimiz patatesleri de suya yatıralım. İnce doğranmış soğanları fındık yağında kavurmaya başlayalım. Rende havucu da ekleyelim. 5 dakika yüksek ateşte pişirilen soğanlara kıymayı da koyalım ve karıştıralım. Kıymayı çok fazla inceltmeden fındık büyüklüğünde kalacak şekilde karışmasına dikkat edelim. 10 dakika da böyle pişirdikten sonra kabuğu alınmış ve küçük küpler şeklinde doğranmış domatesleri de ekleyelim. Salçasını da eklediğiniz malzemeyi 15 dakika daha kaynamaya bırakın. Aynı anda doğranmış maydanozların dörtte üçünü malzemeye ekleyelim. Bu sırada çorba tenceresine fındık yağı koyup 1,5 yemek kaşığı beyaz unu bu yağda kavurmaya başlayalım. Derin fırın tepsisine yuvarlak kesim patateslerin yarısını dizelim. Pişen kıymalı malzemeden patateslerin üstüne koyalım ve ikinci sıra patatesleri de dizdikten sonra tekrar kıymalı malzemeden üstüne koyalım. Kalan malzemeyi ve kalan kıymalı malzemeyi fındık yağında kavurduğumuz una ekleyelim ve mercimeği de ekleyip karıştıralım. 1.5 litre su ekleyip kaynamaya bırakalım. Kaynamaya başlayınca tencerenin kapağını yarı açık konumda tutalım taşma olmasın. Patates tepsisine de 1 litre su ekleyip 180 derecelik fırına atalım. Fırında ki patates 35 dakika, tenceredeki çorba da 20 dakika pişecektir. Not: Arzu edenler damak tadına göre baharatları da kullanabilir. Afiyet Olsun! [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: BU GÜNÜN YEMEĞİ( YAKLAŞIK MALZEME İLE 2 YEMEK AYNI ANDA ) Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: İbrahim Bin Edhem ve Ceylan Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: BU GÜNÜN DUASI(16-01-2022) Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: EVLENECEK OLANLAR BUNLARA ÇOK DİKKAT (PEYGAMBER TAFSİYELERİ) Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: CAMİLER SADECE İBADETHANE DİR BAŞKA MAKSATLA KULLANMAYINIZ Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: CENNET CÖMERTLERİN EVİDİR Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: HELAL-HARAM BİRBİRİNE KARIŞTI/ KAÇ KİŞİ YEDİKLERİNE DİKKAT EDİYOR (HİKAYE) Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: “EN HAYIRLINIZ, ÂİLESİNE EN HAYIRLINIZDIR” Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: İYİ BİR EŞ TE ARANILACAK ÖZELLİKLER Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: AYET-HADİS-DUA 16-01-2022 Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: GÜNÜN SÖZÜ Emeğine yüregine sağLık... |
Cevap: Hikaye (Şeytana Karşı İnsanlar?) Emeğine yüregine sağLık... |
BU GÜNÜN DUASI( ERKEK ÇOCUK OLMASI İÇİN ) Erkek Çocuk Olması İçin Okunacak Dua Cima’dan önce ihlâs sûresini okur ve: “Yâ Rabbi, bu cima’dan bana bir oğul ihsân edersen, ismini Muhammed koyacağım” der. Bu düâyı yaparsa, Allahü teâlâ, inşâallah ona erkek çocuğu verir. Peygamber Efendimiz buyurdu: “Eşi hâmile iken, elini hanımının karnına koyup: Bismillâhil ahadis samed ellezî lem yelid ve lem yûled, yâ Rabbi, bu karında olan çocuğun ismini, Muhammed aleyhisselâmın isminin hürmetine, Muhammed koydum derse, bu çocuk erkek olur.” |
Cevap: BU GÜNÜN DUASI( ERKEK ÇOCUK OLMASI İÇİN ) Eline sağlık Aminn.. |
YAŞLILARA HÜRMET EDEPTENDİR VE BÜYÜK NİMET DİR Yaşlılar, Gençlere Allah’ın Birer Emânetidir İnsanın yanında bulunan gerek ebeveyni ve gerekse diğer yakını olan ihtiyarlar, Allâh’ın ona birer emânetidir… Onun için birer imtihan vâsıtası, rızkının genişleme sebebidir… Kezâ, bir takım belâ ve musîbetlerin def‘ine vesîledir. O bakımdan bu mübârek ihtiyarların varlıklarıyla sıkılmak, ölümlerini arzu etmek çok büyük bir vicdansızlık ve pek büyük bir vebâldir. Hele hele kendilerini evlâtlarının hayatına fedâ eden anne ve babanın ölümlerini arzu etmenin, onlardan kurtulmaya çalışmanın çirkinliği, aklı başında hiçbir insana yakışmayacak şekilde âşikârdır. Zira yaşlıların ölümünü arzulayan her genç de, şayet ömrü varsa, mutlaka ihtiyarlayacaktır. Dolayısıyla, “Her amel kendi cinsinden bir şeyle karşılık görür” kâidesi gereğince, anne-baba başta olmak üzere, hiç şüphesiz yaşlılara hürmet etmeyene, evlâdı da, diğer gençler de hürmet etmeyecektir. Buna mukabil anne-baba ve sair ihtiyarlara hürmet edip hizmet veren kimse de, ihtiyarlığında mutlaka bunun karşılığını görecektir. Nitekim, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar: “Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Hazret-i Allah da, yaşlılığında ona hizmet edecek kimseler halk eder.” (Riyâzu’s-Sâlihîn, 1, 391) Binâenaleyh, büyüklerine saygı göstermeyen, yaşlı-düşkün ve bakıma muhtaç olanlarla ilgilenmeyen kişiler, Allah indinde de, cemiyet nezdinde de mes‘ûliyetten kurtulamazlar. Şefkat ve merhametten mahrûm olan bu kimseler, ayrıca uhrevî cezâ ve azâba da dûçâr olacaklardır. İşte hem insanlık, hem de Müslümanlığın îcâbı şudur ki; – Yaşlılara saygı göstermeli, yufka yüreklerini rencide etmemeli… – Yaşlılıktan dolayı vukû bulacak birtakım hata ve muvâzenesizlikleri musâmaha ile karşılamalı… – Onları birer emânet olarak kabul edip haklarına riâyetkâr olmalıdır. Böyle davranan, böyle düşünen âilelerde ve cemiyetlerde huzur olur, hayır ve bereket bulunur. Nitekim Resûlüllah Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Düşkünleri görüp gözetiniz; zira siz, ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklandırılırsınız.” (R. Sâlihîn, 1, 314) Bir başka rivâyette ise, “Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, başınıza büyük azap gelecek ve sel gibi belâlar akacaktı.” (Keşfü’l-Hafâ 2, 212) Ne mutlu Müslüman olarak saçı-sakalı ağaran, beli kamburlaşıp ihtiyarlayan insanlara… Ve ne mutlu, yaşlılarının kadr u kıymetini bilip hukûkuna riâyet ederek onlara saygı ve sevgi ile muâmele eden gençlere… *** FIKRA SAÇLARI BEYAZ, SAKALI SİYAH Fransız imparatorlarından IV. Henri, saçları beyazlamış, ama sakalları siyah bir köylü ile karşılaşınca, şaşkın şaşkın bakmış!.. Sonra da, bunun sebebini sormuş. Köylü ne cevap verse beğenirsiniz: — Çünkü, demiş, saçım sakalımdan yirmi yaş büyüktür haşmetmeâb. |
Cevap: YAŞLILARA HÜRMET EDEPTENDİR VE BÜYÜK NİMET DİR Çok güzel bilgiler eline sağlık + |
Cevap: CAMİLER SADECE İBADETHANE DİR BAŞKA MAKSATLA KULLANMAYINIZ Çok güzel bilgiler eline sağlık + |
Cevap: Hikaye (Şeytana Karşı İnsanlar?) Çok güzel bilgiler eline sağlık + |
Hazreti Ali(KAV)´nin eğitim metodu Hazreti Ali´nin eğitim metodu Hazreti Ali’nin (kv) Şahadeti ve Vasiyeti -Hz. Ali’nin, Hz. Hasan’dan Sordukları Eğitimin en önemli şekillerinden biri, soru cevap şeklinde sohbet etmektir. Hz. Ali (kerremellahu vechehu) zaman zaman çocukları ile sohbet eder, onlara sorular sorarak eğitirdi. Kadı Ebu’l-Ferec’in de dediği gibi Hz. Hasan’ın babasına verdiği cevaplar oldukça hikmetli ve faydalıdır. Bu cevaplar onun ilim, anlayış ve kavrayışının çok yüksek olduğunu, hayatı ve insanları çok iyi tanıdığını, ilmi ile amel eden, nefsini terbiye etmiş müstesna bir şahsiyet olduğunu göstermektedir. Hz. Ali (kv) mahdumlarından Hz. Hasan’a (radiyallahu anhu) sorar; — Ey oğlum! İstikamet nedir? Hz. Hasan: — Ey babacığım! İstikamet, kötülüğü iyilikle önlemektir. — Şeref nedir? — Halkını ve aşiretini eğitmek, bu sırada sana karşı yaptıkları hataları kaldırabilmektir. — Başka nedir? — Kardeşlerin ile anlaşmak, komşularını korumaktır. — Mürüvvet nedir? — Kişinin iffetli olması ve hatalarını sürekli düzeltmesidir. — Dikkat nedir? — Sıradan işleri dahi önemsemek, basit de olsa kötülükten uzak durmaktır. — Islah nedir? — Öncelikle kişinin kendini kötülüklerden koruması, sonra yakınlarının iyi olması için gayret göstermektir. — Semahat nedir? — Kolay ve zor zamanlarda adaletten ayrılmamaktır. — Cimrilik nedir? — Elindekini şeref vesilesi, infak ettiğini kayıp ve zayi saymandır. — Kardeşlik nedir? — Zor ve rahat zamanlarda vefalı olmaktır. — Korkaklık nedir? — Dostuna karşı cüretli, düşmanına karşı çekingen olmaktır. — Ganimet nedir? — Takvaya yönelmek, dünyaya meyletmemek peşinde koşulması gereken ganimettir. — Hilm nedir? — Nefsine hâkim olup kızgınlığı yenmektir. — Zenginlik nedir? — Az dahi olsa, Allah’ın taksimine razı olmak. Asıl zenginlik müstağni olmaktır. — Fakirlik nedir? — Her şeye heveslenmek, istemektir. — Menfaat nedir? — Çok cesaretli olup insanların en güçlüsünü yenmektir. — Zillet nedir? — Saldırı anında korkmaktır. — Cesaret nedir? — Akranları ile mücadele edebilmektir. — Külfet nedir? — Kendini ilgilendirmeyen şeyler hakkında konuşmaktır. — Mecd nedir? — İhtiyacı olduğu zaman verebilmek, kendine karşı yapılan suçları affetmektir. — Akıl nedir? — Kalbi korunması istenen her şeyden korumaktır. — Ahmaklık nedir? — Liderini, yöneticini ziyaret edip ona karşı sesini yükseltmektir. — Övgü nedir? — Güzel şeyleri yapıp, kötü şeylerden sakınmaktır. — Güven nedir? — Sürekli hilim, yakınlarına şefkat, insanların suizan edeceği şeylerden kaçınmaktır. — Sefahat nedir? — Dünyaya dalmak, kötülüğe sürükleyen kişilerle arkadaşlık etmektir. — Gaflet nedir? — Camileri terk edip fesatçı insanlara itaat etmektir. — Mahrumiyet nedir? — Sana arz edilen nasibini almamaktır. — Aciz kimdir? — Aciz, sürekli sakalı ile oynayan ve yerlere çokça tükürendir. — Güzellik nedir? — Ahlak güzelliğidir. — İman ile yakin arasında ne kadar mesafe vardır. — Dört parmak ara vardır. — Nasıl? — İman kulağının duyduğu, kalbinin tasdik ettiği her şeydir. Yakin ise gözünün gördüğü ve kalbin kabul edip mutmain olduğu şeylerdir. Göz ile kulak arasında ise yalnızca dört parmak vardır. Hz. Hasan Efendimizin verdiği cevaplar, ahirzamanın kirli felsefi görüşleri karşısında; değer yargıları bozulmuş, paradigmaları bozulmuş bazı Müslüman kardeşlerimizin aklını ve kalbini aydınlatıcı ve arındırıcı niteliktedir. Kavramların düzgün anlaşılmadığı hiçbir hayat nizamı insanı kurtuluşa götüremez. Belki insanı doğruyu yanlış anlamaya götürdüğü için helak eder. Bu sebepten Müslümanlar Hz. Hasan’ın Hz. Ali’ye verdiği ve “neyin ne olduğunu” açık ve kesin anlamlarla ortaya koyduğu cevapları tekrar tekrar okunmalı ve en iyi şekilde anlaşılmalıdır. Hz. Ali’nin Vasiyeti Şehit olacağını anlayan Hz. Ali, oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i yanına çağırarak onlara vasiyet etti: “Size Allah’a karşı takva sahibi olmanızı tavsiye ediyorum. O size yönelse dahi siz dünyaya yönelmeyin. Kaybettiğiniz hiç bir şeye ağlamayın. Her zaman hakkı ve hakikati söyleyin. Yetime merhamet edin. Yardım isteyenin yardımına koşun. Ahiret için hazırlanın zalimin hasmı mazlumun yardımcısı olun. Kınayanın kınamasından çekinmeden kitap ve sünnete göre amel edin.” Muhammed b. Hanif’e bakan Hz. Ali: — Onlara söylediklerimi aklında tuttun mu? Diye sordu. O: — Evet, dedi. Hz. Ali: — Onlara tavsiye ettiğim şeyleri sana da tavsiye ediyorum. Kardeşlerine saygıda kusur etme. Üzerindeki haklarını yerine getirmeye özen göster, emirlerini yerine getir. Onlardan habersiz bir iş yapmaya kalkışma! Cehenneme Nispetle Her Bela Afiyettir Sonra Hz. Hasan’a döndü. — Ey oğlum! Sana takvayı, namazı vaktinde kılmanı, zekâtını yerine ulaştırmanı, abdesti güzel bir şekilde almanı tavsiye ediyorum. Abdestsiz namaz olmadığı gibi zekâtı engelleyenin namazı da kabul edilmez. Kızgınlığını yenip sana karşı yapılan haksızlıkları bağışlamayı, sıla-i rahmi, cahilce hareket yapanlara karşı yumuşak davranmayı, dinde anlayışlı olmayı, kararında sebatı, Kur’ân’ı rehber etmeyi, güzel komşuluğu, kötülüklerden sakınmayı, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı tavsiye ediyorum.” “Ey oğlum! Sana gizli ve açık her yerde takvaya riayet etmeyi, kızdığın veya razı olduğun zamanlarda hakkı söylemeyi, zengin ve fakirlikte tutumlu olmayı, dost ve düşmana karşı adil olmayı, canlı (yani dinçken) ya da üzerine tembellik çöktüğünde amel etmeyi, sıkıntı ve geniş anında Allah’tan razı olmanı tavsiye ediyorum. “Ey oğlum! Cennete gitmemekten daha büyük şer, cehennemden kurtulmaktan daha büyük hayır yoktur. Cennetin dışındaki her nimet onun yanında çok küçüktür. Cehenneme nispetle her bela afiyet sayılır. “Ey oğlum! Nefsinin ayıbını gören kişi başkasının ayıpları ile uğraşamaz. Allah’ın taksim ettiğine razı olan, kaçırdıkları şeylerden dolayı hüzünlenmez. Haksız olarak kılıç sıyıran kişi aynı kılıçla öldürülür. Kardeşine kuyu kazan, kendi kazdığı kuyuya düşer. Kardeşinin sırlarını çıkaran kişinin ayıpları ortaya saçılır. Başkası ile alay eden, aynı konuda hafife alınır. Kendi hatalarını unutan başkalarının hatalarını büyük görmeye başlar. Görüşünü beğenen sapar, kibirlenen zelil olur. Kötülük yapılan mekânlarda bulunan ithama maruz kalır. Aklını öne çıkarıp başkasını dinlemeyenin ayağı kayar. Âlimlerle oturanlar saygınlık kazanır. Kişi ne ile fazlaca meşgul olursa onunla tanınır. Çok konuşan çok hata yapar, hatası fazlalaşanın hayâsı azalır. Hayâsı azalanın sakınması azalır. Sakınması azalanın kalbi ölür. Kalbi ölen cehenneme girer.” İşleri Allah İçin Olana Müjdeler Olsun! “Ey oğlum! Edep en hayırlı mirastır. Güzel ahlak en iyi dosttur. Ey oğlum! İnsanı kurtuluşa götüren yol on kısma ayrılır. Bunlardan dokuzu (Allah’ı anmak hariç) susmak, biri sefih insanların meclisinden uzak durmaktır. “Ey oğlum! Fakirliğin süsü sabır, zenginliğinki şükürdür. Ey oğlum! İslam’dan daha yüce bir şeref, takvadan daha aziz bir değer, verâdan daha sağlam sığınak, tövbeden daha iyi şefaatçi, afiyetten daha güzel elbise yoktur. Hırs yorgunluğun anahtarıdır. İş yapmaya başlamadan önce gerekli tedbirleri almakta acele etmek pişmanlıktan kurtarır. İnsanlara düşman olarak ahirete hazırlanmak ne kötü azıktır. Öğrenmesi, ameli, sevgisi, kızması, alması, bırakması, konuşması, susması, işi ve sözü Allah için olana müjdeler olsun!” Hz. Ali, (kerremellahu vechehu) Ramazan’ın yirmi birinci günü şehit edilince, Hz. Hasan halka bir konuşma yaptı. Babasının yaşamından örnekler vererek faziletlerinden bahsettikten sonra: — O Kur’ân’ın indiği, Hz. İsa’nın Rabbine yürüdüğü, Hz. Musa’nın vefat ettiği gün öldürüldü. Allah ona salât ve selam etsin!” Hz. Hasan’ın oğlu Ali anlatıyor: “Babam, babası Hz. Ali öldürülünce halka bir konuşma yaptı. Allah’a hamd ve sena Resulüne salât ve selam yaptıktan sonra şöyle dedi: “Bu gece, önceki insanların fazilette kendisini geçemediği, sonrakilerin faziletine kavuşamayacağı bir insan vefat etti. Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi vesellem) ona sancağı verdiğinde sağına Cebrail (aleyhisselam), solunda Mikail (aleyhisselam) geçer, onlarla birlikte savaşır, zafer kazanmadan dönmezdi.” Ehl-i Beyt’i Sevmek Farzdır “Vefatından sonra geriye bıraktığı altın ve gümüş paranın tamamı ailesi için almayı düşündüğü hizmetli için ayırdığı 700 dirhemdir. “Ey İnsanlar! Beni tanıyan tanır. Tanımayan bilsin ki ben Hz. Ali’nin oğlu, Peygamberin, müjdeci ve uyarıcı, insanları Allah’ın izniyle Allah’a çağıran, parıldayan ışığın torunuyum. Ben Cebrail (aleyhisselam)’ın hanesine inen Ehl-i Beyt’ten biriyim. Ben Allah’ın kendilerinden kötülükleri gidererek tertemiz yaptığı Ehl-i Beyt’tenim. Ben Allah’ın her Müslüman’a sevmeyi farz kıldığı Ehl-i Beyt’tenim. “Allah Tebâreke ve Teâlâ Peygamberine şöyle buyurdu: ‘…De ki: ‘Ben buna karşılık sizden yakınlık sevgisi dışında hiçbir karşılık istemiyorum. Kim bir iyilik yaparsa onun sevabını fazlası ile veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan ve şükrün karşılığını verendir.’ buyurmaktadır. (Şûrâ, 42/23.) “Ayette geçen iyilik yapmaktan maksat, bizim yani Ehl-i Beyt’in sevgisidir. Kim bizi severse yaptığı iyiliklerin sevabı kat kat artar.” Konuşması bittiğinde, gözlerinden akan yaşlar sakalını ıslatmıştı. Onu dinleyen herkes ağlıyordu. |
Genç ve günahkar bir kızın azaptan kurtuluşu…(HİKAYE) Genç ve günahkar bir kızın azaptan kurtuluşu… Tabiinden Hasan-ı Basrî Hazretleri zamanında bir kadın, Hazret-İ imamın huzuruna gelip: -Ya îmam! Benim genç bir kızım vardı. Birkaç ay evvel vefat etti. Fakat onun hasretine dayanamıyorum, öldükten sonra rüyamda da görmedim. Bana bir dua öğretiniz de, hiç olmazsa onu rüyamda görüp teselli olayım, dedi. Hasan-ı Basrî kadına lâzım gelen duaları talim etti. -inşallah görürsün, diyerek gönderdi. Kadın öğretilen duaların tamamını okudu. Cenab-ı Allah’a kızını göstermesi için hayli yalvardıktan sonra, göz yaşları ile yatıp uyudu. Uykusunda kızını gördü. Gördü ama gördüğüne de pişman oldu. Çünkü kıza öyle azap ediliyordu ki, onu görünce kadının ciğeri parça parça oldu. Kıza ateşten bir elbise giydirmişler, şiddetli şekilde azap olunmakta idi. -Kadın heyecanla uykusundan uyandı, sabah olduğunda da, Hazreti imamın huzuıuna tekrar çıkarak gördüğünü anlattı. Kızının bu azaptan kurtulması için ne yapması lâzım geldiğini, ne gibi hayır hasenat ederse günahlarının affedileceğini sordu. Hasan-ı Basrî Hazretleri, ona bazı tavsiyelerde bulundu ve geri gönderdi. Fakat bir müddet sonra Hasan-ı Basrî Hazretleri kendisi bir rüya gördü. Rüyasında genç ve son derece güzel bir kız, Cennet bahçelerinden birinde altın bir tahtın üzerinde oturmakta ve etrafına güneş-gibi parlaklık saçmakta idi. Kız Hasan-ı Basrî Hazretlerine: -Beni tanıdın mı? diye sordu. Hazreti imam, tanımadığını ve hangi peygamberin kızı yahut zevcesi olduğunu sual etti. Kız şöyle dedi: -Hani sana gelip de beni görmek için senden yardım isteyen ve rüyasında azap içerisinde görünce de, tekrar size durumu anlatıp günahımın affı için ne yapması lâzım geldiğini soran kadın var ya, işte ben onun kızıyım, dedi; Hazreti imam: -O kadın bana senin azap İçinde olduğunu söylemişti. Ne oldu da kurtuldun o azaptan? diye sorduğunda, kız şöyle dedi: Ya imam! Allah’ın sevgili kullarından biri bizim bulunduğumuz kabristandan geçti ve oradan geçerken bir Fatiha üç ihlâsla beraber üç kere de salavat getirip biz kabir ehlinin ruhuna hediye etti. işte ondan sonra, “Bu kabristanda kabir azabı çekenlerden azabı kaldırın!” diye bir nida geldi ve benimle beraber 550 kişiden kabir azabı kaldırılıp, Cennet nimetleri bize ihsan olundu, diye anlattı. Hasan-ı Basrî Hazretleri, gördüğü bu güzel rüyayı o kadına anlatıp kızının azaptan kurtulduğunu müjdeledi ve ondan sonra bol bol Salavat-ı Şerife okumasını tavsiye etti. Bizler de âhirete göç eden atalarımıza, ölülerimize mutlaka bir şeyler okumalıyız. Onların ilâhî rahmete gark olmaları için salavatlar okumalı, Kur”ân-ı kerim okumalı ve onların ruhlarına hayır ve hasenat yapmalıyız. Mümkün mertebe. Kaynak ; Dipnot – İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri : 9/350. |
Misafir ağırlama kültürümüz Misafir ağırlama kültürümüz Temelini İslam’dan alan kültürümüzde misafire niçin geldiği, ne zaman gideceği ve aç olup olmadığı sorulmaz. Bunun yerine herkes kendi imkanlarına göre hiç beklemeden hazırda olan, kolay hazırlanabilen ne varsa kısa sürede bir sofra hazırlanır. Misafir sofraya yalnız başına oturtulmaz. Misafiri rahatlatmak için komşular da seferber olurlar ve hizmette kusur edilmez. Bu durumda misafir de yiyeceği kadarını yer sonra da kalanını bırakarak sofradan kalkar. Yemekten sonra da misafire içecek bir şey ikram edilir. Ancak bu ikramda kullanılan dil önemlidir. Misafire Kahve alır mısınız? ` yerine, “Kahvenizi nasıl alırdınız” onun daha rahat olmasını sağlayacaktır. ___________ Peygamber efendimiz (sav) “sizden biriniz kurdugu yemek sofrasini misafirlerin önünde bulundugu müddetce melekler o kimseye salat ve selam ederler” buyurmuslardir. Horasan alimlerinden biri, yiyemiyecekleri kadar bol yemek sofralar kurar ve su hadis-i serif rivayet eder: “kardeslerinin yedikleri ve onlardan arta kalan yemegi yiyien kimse bu yemegin hesabi icin sorguya cekilmez.” ve; ben onlardan artan yemekleri yemek icin misafirlerime fazla yemek ikram ederim, derdi. Peygamberimiz (sav) “kul üc seyden sorguya cekilmez. sahur yemeginden, iftar yemeginden, dost ve kardesleriyle yedigi yemeklerinden” buyurmusdur. Abdullah bin Ömer (ra): “yanina bol yiyecek alip yolculukta arkadaslarina ikram etmek, kisinin serefli ve insaniyetli olusundandir” buyurmusdur. Ashab-i Kiram “bir sofraya toplanip birlikte yemek, ahlakin üstünlüklerindendir” buyururlardi. |
Cevap: Misafir ağırlama kültürümüz Güzel bilgiler için eline sağlık + |
Cevap: Hazreti Ali(KAV)´nin eğitim metodu Güzel bilgiler için eline sağlık + |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:29. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk