![]() |
Hz. Peygamber`(s.a.v.)den Vârid Olan İstiâzeler Hz. Peygamber`(s.a.v.)den Vârid Olan İstiâzeler Ey Allahım! Cimrilikten, korkudan sana sığınırım. İhtiyarlığın son sınırına varmaktan sana sığınırım. Dünyanın fitnesinden, kabrin azabından sana sığınırım. Ey Allahım! Kötülüğe götüren tamahkârlıktan, normal ola-rak istenilmeyen tamahkârlıktan, olacağı ümit edilmeyen herhangi bir şeyi istemekten sana sığınırım. Ey Allahım! Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, kabul olunmayan duadan ve doymayan nefisten sana sığınırım. En kötü arkadaş olan açlıktan ve hıyânetten sana sığınırım. Çünkü hıyânet kişinin gizlediği en kötü şeydir. Tembellik, cimrilik, korku ve fazla ihtiyarlıktan sana sığınırım. Şuuru kaybedercesine ihtiyar olup hayatın en güç dönemine varmaktan, Deccal`in fitnesinden ve kabir azabından sana sığınırım. Hayat ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Ey Allahım! Senden yalvaran kalpler, itaat edip tevâzu gösteren ve tevbe ile yoluna dönüş yapan fertler olmayı istiyoruz. Ey Allahım! Bol rahmetinden, rahmetini gerektiren şeylerden, her günahtan uzak kalmayı, her iyilikten ganimet elde etmeyi, cennet ile muzaffer olmayı ve ateşten kurtulmayı senden istiyorum. Ey Allahım! Helâk olmaktan sana sığınırım. Üzüntüden, boğulmaktan ve yıkıntılar altında kalıp ölmekten sana sığınırım. Dünya peşinde ölmekten sana sığınırım. Ey Allahım! Bildiklerimin ve bilmediklerimin şerrinden sana sığınırım.. Ey Allahım! Beni ahlâkın kötülerinden, amelin münkerinden, devâ ve hevâların düşüklerinden koru. Ey Allahım! Ben belânın yorgunluğundan, şekâvetin yetişmesinden, kazanın kötülüğünden ve düşmanların sevinmesinden sana sığınırım. Ey Allahım! Küfürden, borç ve fakirlikten sana sığınırım. Cehennem azâbından ve Deccal fitnesinden sana sığınırım. Ey Allahım! Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım. Ey Allahım! Devamlı komşum olan kötü komşunun şerrinden sana sığınırım. Ey Allahım! Kalbin katılaşmasından, gafletten, ihtiyaçtan, zillet ve meskenetten sana sığınırım. Küfürden, fâsıklıktan, hakka muhalefet etmekten, münâfıklıktan, kötü ahlâktan, rızık darlığından, şöhretten, riyâdan sana sığınırım. Hakkı dinlememekten, dilsiz olmaktan, deli olmaktan, kör olmak-tan, cüzzamlı olmaktan, âzaların titremesinden, alalık ve benzeri kötü şeylerden sana sığınırım. Ey Allahım! Nimetinin zevâlinden, âfiyetin gidip de yerini hastalıklara bırakmasından, ani olarak gelen azabından ve öfkenin bütün sebeplerinden sana sığınırım. Ey Allahım! Ateşin azabından, onun fitnesinden, kabrin azap ve fitnesinden sana sığınırım. Zenginliğin ve fakirliğin fitnesinin şerrinden, yalancı deccalın fitnesinin şerrinden sana sığınırım. Borç yükünden, günahtan sana sığınırım. Ey Allahım! Doymaz bir nefsin, korkmaz bir kalbin, faydası olmayan bir namazın, kabul edilmeyen bir duanın (şerrinden) sana sığınırım. Üzüntünün şerrinden, göğsün fitnesinden sana sığınırım. Ey Allahım! Düşmanın galip olmasından ve sevinmesinden sana sığınırım. Allah, kulu Muhammed`in (s.a) üzerine ve âlemler arasından seçtiği her seçkin kulunun üzerine rahmet deryâlarını boşaltsın. Amin! Kaynak:İhya-i Ulumiddin – İmam-ı Gazali |
ANNE BABA HAKKI ANA – BABA HAKKI Ana-babaya iyilik ve ihsan evlât üzerine farzdır, onlara isyan etmek haramdır. Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki: (Cennet kokusu beşyüz yıllık mesafeden duyulur Ana-babasını Üzenler ve sılâ-l rahmi terk edenler.bunu duyamaz.) [Taberânî] (Ömrünün uzun, rızkının bereketli olmasını istiyen, ana-babasına iyilik etsin, sıla-ı rahmde bulunsun!) [İ. Ahmed] [Sılâ-i rahm, ana-baba ve yakın akrabayı ziyaret etmek demektir.} (Hanımını anasından Üstün tutana Allah la’net etsin!) [M. Cinan] (Allah indinde en faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır, sonra ana-babaya iyiliktir.) [Müslim] (Ana-babasından biri hayatta olup da, onun rızâsını almıyan, onu küstüren, Cehenneme girmeye müstehak olur.) Eshâb-ı kiramdan biri Ya Resûlallah, ana-baba, evlâtlarına zulmetseler de rızâlarını alamıyan yine Cehenneme gider mi?) diye sorunca, Peygamber aleyhisselâm, üç defa (Evet zulmetseler de…) buyurdu (Beyhekî) Şu hâlde ana-baba zâlim olup, evlâda zulmetseler de, günah işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye çalışmalıdır! Günah olan emirleri yapılmaz ama, yine de onları üzücü söz söylemek caiz olmaz. Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selâm göndererek, tatlı mektup yazarak, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır! Çocuğun da ana-baba üzerinde hakları 1- Evlâdın annesini iyi yerden almalıdır! Ya’nî çocuğun annesi olacak kız,sâliha ve iyi bir aileden olmalıdır! ileride, çocuk, annesiyle kötülenmemelidir! 2- Çocuğa iyi isim koymalıdır! Hadîs-i şerifte buyuruldu ki:(Üç oğlu olup da, birine benim adımı vermlyen, cahillik etmiş olur.) [Taberânî] Ahmed, Mehmed, Mahmûd gibi Peygamber efendimizin isimlerini koymalıdır! Çünkü Allahü teâlâ, (Hatibimin-isminde olan müslümana azâb etmeye haya ederim.) buyurdu. 3- Çocuğuna Kur’ân-ı kerîmi öğretmelidir! 4- Çocukları helâl lokma ile beslemelidir! Böyle yapmazsa, haram gıdaların,yemeklerin te’sîri, çocuğun özüne işler çocukta uygunsuz işlerin meydana gelmesine sebep olur. Hadîs-i şerifte,(Yiyip içtikleriniz helâl, temiz olsun!Çocuklarınız, bunlardan hâsıl olmaktadır.) buyuruldu. 5- Çocuğu yedi yaşından itibâren namaz kılmaya alıştırmalıdır! 6- Çocuğuna ilim öğretmelidir!Dünya ve âhırette kurtuluş ilimledir 7- Çocuklara iyilik etmelidir! Hadîs-i Şeriflerde buyuruldu ki:(Evlâdınıza ikram edin, ana-babanın sizde hakkı olduğu gibi, evlâdınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberânî](Hediye verirken çocuklarınızın arasında eşitliğe riâyet edin!) [Taberânî] 8- Çocuğu güzel terbiye etmelidir!Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:(Çocuğu güzel terbiye etmek, evlâdın baba üzerindeki haklanndandır.) [Beyhekî] (Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara müslümanlığı öğretmelisiniz! öğretmezseniz, mes’ûl olursunuz.) [Müslim] |
SAHABEİ KİRAM BE BİZLER Sahabe-i Kiram ve Bizler Hasan (Basrî k.s.) hazretleri buyurdular: Bedir savaşına katılmış olan yetmiş kadar sahabe-i kiram (r.a. ecmeîn) hazerâtını gördüm. Onlar, Allâhü Teâlâ hazretlerinin kendilerine helal kıldığı şeylerden (öyle kaçınırlardı ki,) Allâhü Teâlâ hazretlerinin size haram kılmış olduğu şeylerden sizin zahid olmanız (çekinmenizden) daha çok zâhid idiler… Onlar, sizin rahatlığa sevinmenizden çok daha şiddetli bir şekilde belâlara seviniyorlardı. Eğer sizler, onları görmüş olsaydınız, elbette; -“Muhakkak bunlar deli!” derdiniz. Eğer o sahabeler, sizin en seçkinlerinizi ve en hayırlılarınızı görmüş olsalardı elbette ki; -“Bunlar için asla kurtuluş yoktur!” derlerdi. Ve eğer onlar, sizin en şerlilerinizi görmüş olsalardı; onların hesap gününe iman etmediklerine hükmederlerdi. O sahabelere, eğer dünya malı arz olunsaydı, kalblerinin bozulma korkusundan onu terk ederlerdi. İsmail Hakkı Bursevi (k.s. ) Ruhu’l Beyan Tefsiri: 9/421-422. |
Cevap: SAHABEİ KİRAM BE BİZLER Hasan (Basrî k.s.) şefaati üzerimize olsun eline sağlık güzel konuydu + |
Cevap: Hz. Peygamber`(s.a.v.)den Vârid Olan İstiâzeler Eline sağlık gene güzel bir konu.. |
hiçbir günah ALLAH C.C ün merhametinden daha büyük değildir Enes’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resû*lüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Allah Tealâ buyurdu: Ey insanoğlu! Sen bana duâ ettiğin ve benden umduğun müddet, senden olan günahları sana bağışlarım; ve ey insanoğlu, senin günahların gökteki bulutlara kadar olsa bile beis görmem. Sonra benden mağfiret dilesen, seni bağışlarım. Ey insanoğlu! Eğer yer dolusu günah*larla bana karşı çıkıpda sonra hiç bir şeyi bana ortak koşmayarak (küfür üzerinde olmayarak ölüp) bana geiirsen, ben de sana yer dolusu mağfiret ihsan ederim.” [ Tirmizî. Dârımî. (Tirmizî demiştir ki, bu hasen hadisıir.)] |
TÖVBE VE İSTİĞFAR DUALARI TÖVBE VE İSTİĞFAR DUALARI Allah Tealâ şöyle buyurmuştur: “Günâhların için mağfiret dile ve sabah akşam Rabbine hamd ederek tesbihde bulun. (Sübhânellâhi ve Bihamdihi, söyle.)”[ Mü’min Sûresi: 55] Yine Allah Tealâ: “Günâhın için ve erkek-kadin mü’minler için mağfiret dile,” buyur*muştur.[ Muhammed Sûresi: 19] “Allah’dan mağfiret dileyiniz. Muhakkak surette Allah’ın mağfireti bol*dur, merhameti geniştir.“[ Nisa Sûresi: 106] “Yasaklardan sakınanlar için Rableri yanında (ağaç ve meskenleri) alt*larından nehirler akan cennetler vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Hem de tertemiz zevceler vardır. (En büyük nimet olan) Allah’ın rızası vardır. Allah kullarını (her hal ve hareketleri ile) görendir. (Allah’ın azabından korkup) yasaklardan sakınan o mü’minler duâ edip derler: Ey Rabbimiz! Biz iman ettik, bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru. Onlar sabredenler, sadakat gösterenler, Allah’a ibâdet edenler ve seher vakitlerinde mağfiret dileyenlerdir.”[ Âl-i İmrân Sûresi: 15-17.] “Sen (ey peygamberim) o inkarcıların içinde iken Allah onlara azâb edecek değildi. Allah’dan mağfiret dilerlerken de Allah onlara azâb ede*cek değil.”[ Enfâl Sûresi: 33.] “O kimseler ki, bir kötülük yaptıkları zaman yahut nefislerine zulmet*tikleri zaman, hemen Allah’ı anarlar ve günahları için mağfiret dilerler. Allah’dan başka günahları kim bağışlayabilir! Hem de onlar bildikleri hal*de, yaptıkları günah üzerinde ısrar etmezler.”[ Âl-i İmrân Sûresi: 135] “Kim bir kötülük işlerse yahut (Allah’a isyan sureti ile) kendine yazık ederse, sonra da Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur.“[ Nisa Sûresi: 110] Rabbinizden mağfiret isteyin, Sonra O’na tevbe edin.”[ Hûd Sûresi: 3] Allah Tealâ Nuh’dan haber vererek şöyle buyurmuştur: “Dedim ki, Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü o çok bağışlayan-dır.”[ Nuh Sûresi: 10.] Allah Tealâ Hud peygamberden haber vererek şöyle buyurmuştur: “Ey Kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin sonra O’na tevbe edin.”[ Hûd Sûresi: 52] Mağfiret dilemek konusunda âyetler çok olup bilinmektedir. Yazdığımız bir kısım âyetlerle uyarma elde edilmiş olur. Mağfiret dileme üzerinde rivayet edilen hadisler çok olduğundan onla*ra nihayet vermek mümkün olmaz. Fakat ben bunların bir kısmına işaret edeceğim: Sahâbî olan El-Eğarru’1-Müzenî’den (Radıyallahu Tealâ Anh) ya*pılan rivayete göre Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyur*muştur: “Benim kalbime bir dalgınlık gelir. Ben de günde yüz defa Al*lah’a istiğfarda bulunurum.“[ Müslim, Ebû Dâvud.] Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, ben Resûlüllah Saİlallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini işittim: “Allah’a yemin ederim ki ben, günde yetmiş defadan çok Allah’dan mağ*firet dilerim ve ona tevbe ederim.”[ Buharı. Tirmizî.] |
Sünnete Riayet Et Şişmanlama Sünnete Riayet Et Şişmanlama ! Peygamberimiz, asırlar öncesinden şişmanlık tehlikesine dikkatleri çekiyor ve ümmetini uyarıyor. Peygamberimiz, asırlar öncesinden “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır” buyurarak şişmanlık tehlikesine dikkatleri çekiyor ve ümmetini uyarıyor. Günümüzde de tedavisi için uğraş verilen pek çok sağlık problemleri var. Bunlardan bir tanesi de şişmanlık. Özellikle gelişmiş ve gelişme yolunda olan ülkelerde şişman insan sayısı her geçen gün daha da artıyor. Doktorlar şişmanlığı artık en önemli sağlık problemleri sıralamasına alıyor ve şişmanlığın sebep olduğu hastalıklara karşı insanların dikkatlerini çekmeye çalışıyorlar. Şişmanlık vücudumuzu sadece estetik açıdan bozmakla kalmayıp, aynı zamanda çabuk yorulma, nefes darlığı, eklem ağrıları, şeker hastalığı, damar sertliği gibi beraberinde çeşitli ölümcül rahatsızlıklara da zemin hazırlıyor. Allah Resûlü, asırlar öncesinden “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır.” (Feyzü’l-Kadir, 1/278) buyurarak şişmanlık tehlikesine dikkatleri çekiyor ve ümmetini uyarıyor. Göbek bağlamak; hadisteki ifadesiyle “kiberu’l-batn” kendini gaflete salıp çok yiyen ve tabir caizse yemek için yaşayan ve tabii bunun neticesi olarak da olabildiğine şişman olan insan demektir ki bu, Allah Resulü’nün dünya ve ahiret hayatları adına endişe duyduğu insanların birinci özelliğidir. Uzmanlar, bel çevresi erkekte 94 santimetreden büyükse risk, 102 santimetreden büyük ise yüksek risk; kadında 80 santimetreden büyük ise risk, 88 santimetreden büyük ise, yüksek risk belirleyicisi olduğunu söylüyorlar. Hareketsiz ve monoton bir yaşam tarzı, beraberinde şişmanlık illetini getiriyor. Modern hayat, kişilere hazır, lezzetli, çeşitli, ucuz fakat yüksek enerjili yiyecekler sunuyor, buna karşılık fizikî aktiviteleri düşürüyor. Özel otomobiller, toplu ulaşım araçlarının yaygınlığı, binalardaki asansörler, televizyon bağımlılığı gibi daha pek çok sebepten dolayı bedenimizin ihtiyacı olan fizikî hareketlerden uzak kalıyoruz. Hadis-i şeriflerden hareketle, “Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra da dört-beş saat yeme. Şifa hazımdadır; yani, kolayca hazmedeceğin miktarda ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek üstüne tekrar yemektir.” diyor meşhur tabibimiz İbni Sina. O halde insan midesinin altında kalıp ezilmemeli, yemesiniiçmesini disipline edebilen bir irade insanı olmalıdır. Yani mide insanı olmamalıdır. Aslında şişmanlık, -tıbbi bir problem yoksa- sünnete riayet eden bir Müslüman’da olmaması gereken bir durumdur. Hayatını sünnete göre programlayan bir kimse, yemesini de ona göre ayarlayacak, sofradan tam doymadan kalkacak ve hem bu dünyada hem de öte dünyada huzurlu ve mesut olacaktır. AZ YEMEK USTALIK ÇOK YEMEK HASTALIK Kur’an ve sünneti çok iyi anlayan ve bunu hayatlarına yansıtıp çevrelerini nurlandıran mana âleminin sultanları az yemekle alakalı pek çok altın söz söylemişler. O sözlerden bazıları şunlardır: İlim ve amel, az yemekte, kalb temizliği az uyumakta, hikmet az konuşmaktadır. Az yemek ustalık, çok yemek hastalıktır. Çok yiyen çok uyur, herkesten tembel olur. Çok yemek heder, çok uyumak kederdir. Çok yemek zihni çalıştırmaz, çok uyumak menzile ulaştırmaz. Az yiyenin kalp gözü körleşmez, açlıkla hastalık birleşmez. Az yemek tembellikten uzaklaştırır, bilgi kazanmayı kolaylaştırır. Çok yemek, organları çok çalıştırıp yıpratır, tedavi için doktor aratır. Çok yemek tohumudur her derdin, az yemek ilacıdır her ferdin. Az ye, az uyu, az söyle, nimete kavuşulur böyle. Az yemek, meyveli bir ağaçtır, hasta kalplere ilaçtır. ŞU HUSUSLARA DİKKAT Kilo almaktan uzak durmak için şu hususlara dikkat edin: 1. Kalorisi, yağ oranı fazla besinlerin alımı azaltılmalı, fizikî aktivite artırılmalı. 2. Bol yağ, karbonhidrat ve kalori içeren gıdalar yerine, vitamin ve lif bakımından zengin, yağca fakir sebze ve meyveler yenilmeli. 3. Bol şekerli ve asitli içeceklerden kaçınılmalı, bol su içilmeli. 4. Çocuklardan fast-food türü yemek, kola ve gazoz içilmesi, kraker, cips ve bisküvi gibi gıdaların tüketilmesi azaltılmalı. 5. Sabahları düzenli olarak sağlıklı kahvaltı yapılmalı. 6. Buzdolabına daha çok yağca fakir gıdalar, meyve ve sebzeler konulmalı. |
yeme ,içme adabı Yeme İçme Adabı… 1. Yemekten evvel ve sonra elini yıkamak, 2. Yemeği kendi önünden almak, 3. Sağ eliyle yemek, 4. Lokmayı ağza göre almak ve iyice çiğnedikten sonra yutmak, 5. Lokmayı yutmadıkça ikinci lokmaya el uzatmamak ağzında lokma ile konuşmamak, 6. Suyu içmeden evvel bardağa bakmak, 7. Suyu bir solukta içmemek, 8. Bardağın içine nefes vermemek, 9. Başkalarını tiksindirecek söz ve hareketten kaçınmak, 10. Başkasının lokmasına ve yediğine bakmamak, 11. Lokmayı ağzına korken kafasını tabağa doğru uzatmamak, 12. Yemekte israf etmemek, lokmasını ve aldığı yemeği bitirmek, 13. Ağzından bir şey çıkarmak gerektiğinde yüzünü sofradan çevirmek ve sol eli ile almak, 14. Dişleriyle koparmış olduğu lokmayı yemeğe batırmamak. 15. Helâlinden, temiz yemek ve Allah’a şükretmek, 16. Sofra sahibiyse, utanmamaları için herkes yeyip bitirmedikçe sofradan el çekmemek ve kalkmamak (az yiyen biriyse ağır yemeli ve yer gibi davranmalı), 17. Önce yaşça veya mevkîce büyük olanın başlaması, 18. Mecbur kalmadıkça sokaklarda yemek yememek. Yemek yeme adabından bazıları: a. Yemek Yemeden Önceki Adap: 1- Öncelikle el ve ağız yıkanmalıdır. 2- Yemek yerde, sofra örtüsünün üzerinde yenmelidir. 3- Sağ dizini dikip, sol baldırı üzerine oturmalı, yere dayanarak yememelidir. 4- Şehvet için değil, ibadet için kuvvetlenmek niyetiyle yemelidir. 5- Acıkmadan yememelidir. 6- Getirilen yemeğe kanaat etmeli, güzel yemekler için tekellüf etmemeli ve zahmet çekmemelidir. 7- Birlikte yemek yiyeceği kişi kendisiyle yemeyince, yemeğe başlamamalıdır. b. Yemek Arasında Olan Adap: 1- Yemeğe başlarken besmele ile başlamalı, ortasında bu nimetleri veren Rahmet-i İlahiyi düşünmeli ve sonunda Elhamdülillah demelidir. 2- Sağ elle yemeli, tuz ile başlamalı, tuz ile bitirmelidir. 3- İyice çiğnemeli, yutmayınca ikinci lokmayı almamalıdır. Hiçbir yemeği beğenmezlik etmemelidir. 4- Kendi önünden yemelidir. Yemeğin ortasından yememelidir. 5- Ekmek, bıçakla ufak ufak kesilmemelidir. 6- Yenmeyen şeyleri ekmeğin üzerine koymamalı, elini ekmeğe sürmemelidir. 7- El ya da kaşığımızdan düşen tane ve ekmek parçaları, mutlaka temizlenip yenmelidir. 8- Yemek yenildikten sonra eller silinmelidir. 9- Sıcak yemeğe üflememelidir. Soğuyuncaya kadar beklemelidir. 10-Hurma, zerdali gibi sayılabilen yiyecekler yediğimiz zaman tek tek yenmelidir, üçlü – beşli vs. gibi. Çift çift yenmemelidir. Çünkü, Allah tektir, tek olanı sever 11-Lüzumsuz ve atılması icap eden şeyler atılmalıdır. 12- Yemek arasında çok su içmemelidir. c. Yemekten Sonraki Adap: 1- Doymadan elini yemekten çekmelidir. 2- Ekmek kırıntıları toplanmalıdır. 3- Tabaktaki artık yiyecekler sünnetlenmelidir. 4- Yemekten sonra “Elhamdülillah” denmeli ve yemek duası yapılmalıdır. 5- Önce eller, sonra ağız yıkanmalıdır. |
KALPLER OKUNABİLİR OLSA İDİ SEN NE YAZARDIN ? !! YERİNİ SEÇ !! YAZARDIM BEN SANIRIM.... |
HAYATININ AŞKINA TELEFON KAPANMADAN ÖNE SÖYLEYECEĞİN SON CÜMLE !! DOĞAL GAZ FATURASINI YATIRMAYI UNUTMA SAKIN !! :):):) ŞAKA ELBETTE ,, ALLAH a emanet ol , seni seviyorum.. |
NEDEN SİGARA KULLANMIYORSUNUZ ? 1- ÇOK PAHALI 2- MARKET UZAK 3- KİBRİTİM YOK 4- HENÜZ KAHVALTI YAPMADIM :) YAZABİLECEĞİNİZ GİBİ.... 1- PUSLU ORTAMLARI SEVMEM 2- SAĞLIĞIMA ÇOK DÜŞKÜNÜM 3- İLK KEZ DUYUYORUM , DENEYECEĞİM DE DİYEBİLİRSİNİZ.. SİZİN BAHANE NİZ NE ? |
SEVİLEN SLOW YABANCI HIT ŞARKILARIN TÜRKÇE MANASI Nothing's Gonna Change My Love For You If I had to live without you near me Eğer senden uzakta yaşamak zorunda kalsaydım The days would all be empty Günler anlamsız olacaktı The nights would seem so long Geceler upuzun görünecekti With you I see forever oh, so clearly Seninle sonsuza kadar apaçık bir yaşam görüyorum I might have been in love before Senden once aşık olmuş olabilirdim But it never felt this strong Fakat asla bu kadar güçlü hissetmedim Our dreams are young and we both know Düşlerimiz taze , ikimizde biliyoruz They'll take us where we want to go Ve bu düşlerimiz bizi istediğimiz yere götürecek Hold me now, touch me now Şimdi bana sarıl ve dokun I dont want to live without you. Sensiz yaşamak istemiyorum Nothings gonna change my love for you Hiçbirşey sana olan aşkımı değiştiremeyecek You ought know by now how much I love you Seni ne kadar cok sevdiğimi şimdi bilmelisin One thing you can be sure of Bir şeyden emin olmalısın Ill never ask for more than your love. Aşkından daha fazlasını aramayacağım Nothings gonna change my love for you Hiçbir şey sana olan aşkımı değiştiremeyecek You ought to know by now how much I love you Seni ne kadar cok sevdiğimi şimdi bilmelisin The world may change my whole life through Hayatım boyunca dünya değişebilir but nothings gonna change my love for you. Fakat hiçbir şey sana olan aşkımı değiştiremeyecek If the road ahead is not so easy Önümüzdeki yol cok kolay değil Our love will lead the way for us like a guiding star Yol gösteren bir yıldız gibi aşkımız bizi o yola götüreccek I'll be there for you if you should neeed me Bana ihtiyacın olduğu an senin için orada olacağım You dont have to change a thing Bir şey değiştirmek zorunda değilsin I love you just the way you are. , Seni olduğun gibi seviyorum So come with me and share this view Bu yüzden benimle gel ve bu fikri paylaş I'll help you see forever too Sana sonsuza dek yardım edeceğimi göreceksin Hold me now, touch me now Şimdi bana sarıl ve dokun I don't want to live without you. Sensiz yaşamak istemiyorum |
Cevap: NEDEN SİGARA KULLANMIYORSUNUZ ? Vallaha benim bir bahanem yok ben aptal değilim sigara içeyim hem sağlığıma zarar hem cebine zarar Hem cilde zarar . Sigaraya vereceğim parayla gerek üstüne ben de katarak ihtiyaçlı birini doyururum daha makbul artı Sigara hiçbir derde çözüm değil. |
Cevap: yeme ,içme adabı Benim bütün olarak uyguladım kural zaten Paylaşım çok güzel emeğinize sağlık hanımefendi çok mersi |
Cevap: KALPLER OKUNABİLİR OLSA İDİ SEN NE YAZARDIN ? hayatımda biri yok birinde hayatım var o yüzden uzak durun yazardım. |
Cevap: yeme ,içme adabı [Tanem;1042594508]Benim bütün olarak uyguladım kural zaten Paylaşım çok güzel emeğinize sağlık hanımefendi çok mersi KATILIM İÇİN TŞK LER .. :) LAKİN HANIMEFENDİ YERİNE :) BEYEFENDİ DAHA GERÇEK Çİ DURUR SANIRIM :) |
Cevap: yeme ,içme adabı Alıntı:
|
Cevap: yeme ,içme adabı HAKLISINIZ ASLINDA .. ROMANTİZM ERKEKLERE PEK YAKIŞTIRILMIYOR .. AVARATIM YA SİLAH RESMİ OLMALI İDİ YADA LÜX BİR SPOR ARABA :) |
Cevap: yeme ,içme adabı Cok guzel bilgiler Emegine saglik @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cehenneme Götürülürken Arkasına Bakan Günahkâr. Cehenneme Götürülürken Arkasına Bakan Günahkâr. Mahşer meydanında bir günahkârın hesabı görüldü. Amel defteri, eline sol taraftan verildi. Dünyada kulun iyiliği için kollayan melekler, burada ite kaka cehenneme doğru sürüklemeye başladılar. Bu günahkâr kul, her yol başında bir ümide kapılarak dönüp dönüp arkasına bakıyordu. Elinden bir şey gelmediğinden, sonbahar yağmuru gibi göz yaşı döküyordu. Bir yandan da geriye dönüp, yüzünü Hak’tan tarafa çeviriyordu. Cenâb-ı Hak’tan emir geldi: ”Ey kötülüklerin kaynağı günahkâr kul! Yaptıklarınla beni incittin. Günahlarla dolu defterini aldın, yaptıklarının karşılığı cehennem olduğuna göre, daha ne diye emekleyerek gidiyorsun, dönüp dönüp arkana bakıyorsun? Ne geceleri yalvarıp namaz kıldın, ne gündüzleri haramdan sakınıp oruç tuttun. Diline sahip olmadın. Yaptığın zulümlere tövbe de etmedin. Sende kötülükten başka ne var? Daha neyi ümit ediyorsun?” Günahkâr kul der ki: ”Ey Allahım, hakkımda söylediklerinden yüz kat daha kötüyüm. Arkama dönüp baktığımda; kendi yaptığım işlere, doğruluğuma, isyanıma, günahlarıma, inatçılığıma bakmıyorum. Bana varlık elbisesini bağışlayan rabbimin karşılık beklemeden, sebepsiz affına, lutfuna ve keremine bakıyorum. Bütün ümidim, güvenim o lutuf sahibinedir.” Cenâb-ı Hak buyurdu: ”Ey melekler! Onu tekrar benim huzuruma getirin. Bu kulumun gönül gözü, recâ ve niyazdadır. Suçlarına bakmadan onu bağışlayayım.” *** Ümmiddeyiz yeis ile ah eylemeyiz biz Sermayeyi imani tebah eylemeyiz biz Şeyh Galib Kaynak : Mesnevide Geçen Hikayeler |
Jkl Dini PayLaşımLarı “İşte Rableri hakkında tartışmaya giren iki taraf: O’nu inkâr edenlere, ateşten elbiseler kesilmiştir. Başlarına da kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir. Orada uğradıktan gamdan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilir*ler. “Yakıcı azabı tadın” denir.” (Hacc, 22/19-22) |
Cevap: CEHENNEM EHLİ NİN HALİ Bu önemli ayet için eline sağlık.. |
Cevap: Cehenneme Götürülürken Arkasına Bakan Günahkâr. Eline sağlık güzel bir konu gene Şeyh Galib (R.A) şefaati üzerimize olsun İnşallah... |
HİÇ BİR ŞEYİN KABUL OLUNMAYACAĞI HESAP GÜNÜNDEN KORKUNUZ “Doğrusu, yeryüzünde olan bütün şeyler ve onların bir katı daha kâfir*lerin olsa da, kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verseler ka*bul edilmez. Onlara elem verici azâb vardır. Ateşten çıkmak isterler; çıka*mazlar. Onlara sürekli azâb vardır.” (Mâide, 5/36-37) |
CENNETİN IRMAKLARI BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Onlara orada her türlü ürün ve Rablerinden mağfiret vardır. Bunların durumu, ateşte temelli kalan ve bağırsakların parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?” (Muhammed, 47/15) |
Cevap: CENNETİN IRMAKLARI Güzel bir ayetti eline sağlık.. |
CEHENNEMİ EBEDİYYET YURDU EDİNMEYİN BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM “O gün cehenneme; “Doldun mu?” deriz. O: “Daha var mı?” der.” (Kâf, 50/30) |
HAYA ; HEM ÖLÜYE HEMDE DİRİYE KARŞIDIR Örnek Haya – H.z Ömer ( r.a.) Mü’minlerin emiri Hz. Ömer r.a.’ın canına kastedilmişti. Ağır yaralıydı. Anladı, hissetti ki bu yara onu götürecek, son anlarını yaşıyor. Bir dileği vardı, son bir dilek. Kızı Hafsa r.a.’ı Aişe r.a.’a gönderdi. Efendimiz s.a.v.’in ayak ucuna defnedilebilmek için Hz. Aişe’den izin istedi. Zira orası müminlerin annesine aitti ve Hz. Aişe r.a.’ ın babası Hz. Ebu Bekir r.a. da oradaydı. Hz. Aişe bu isteği şöyle karşıladı: – Aslında o yeri kendim için düşünmüştüm. Fakat Ömer’i kendime tercih edeceğim. Ve Hz. Ömer r.a. vefat edince Efendimiz s.a.v.’in ayak ucuna defnedildi. Müminlerin annesi Hz. Aişe r.a ., ALLAH Rasulü s.a.v.’in ve babasının kabirlerini serbestçe ziyaret ederdi. Ancak Hz. Ömer de oraya defnedildikten sonra kabirleri daha bir dikkatli ve daha bir örtünerek ziyaret eder oldu. İnandığınız gibi yaşamazsanız,Yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız…Hz. Ömer ( r.a.) |
KALBİN ,SENİ ANLATIR Şakîk-i Belhî’den Şakîk-i Belhî (r.h.) buyurdular: -“İnsanlar, benim meclisimden üç sınıf üzere kalkarlar: 1- Halis kâfir, 2- Katıksız münafık, 3- Samimî mü’min… Bu şundandır; (insanlar meclisime gelirler) ben, onlara Kur’ân-ı kerimi tefsîr ederim. Allâhü Teâlâ hazretlerinden âyetlerini naklederek söylerim, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinden hadis-i şerifleri rivayet ederek söylerim. Bu konuda beni tasdîk etmeyen (söylediklerime inanmayanlar) mahza kâfirdirler. Söylediklerimden kalbleri daralan (ve sıkılanlar ise) münafıklardır. Kim yaptıklarına pişman olur, ve bir daha günah işlememe-ye azmederse; işte o kişi, ihlâslı mümindir.,. İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri: 6/ 103 |
“RABBİNİN MAKAMINDAN KORKANA İKİ CENNET VARDIR” “RABBİNİN MAKAMINDAN KORKANA İKİ CENNET VARDIR” Hz. Ömer’in halifeliği zamanında mescide ve ibadete devam eden bir genç vardı. Bir kız ona âşık oldu. O da ona âşık olmuştu. Tenha bir yerde kız yanına geldi, konuştular. Genç ona meylettiği sırada Allah korkusundan hıçkırıklarla bayılıverdi. O gencin amcası geldi ve onu kucaklayıp evine götürdü. Kendine gelince amcasına, “Ey amca! Hz. Ömer’e git, benden kendisine selâm söyle ve ‘Rabbinin hesap için huzuruna çıkacağı makamından korkan kimseye mükâfat olarak ne vardır?’ diye sor.” dedi. Bunun üzerine amcası gitti ve Hz. Ömer’e olanı anlattı. Bu sırada genç tekrar bir hıçkırıkla vefat etmişti. Hz. Ömer bu olanları öğrenince gencin yanına vardı ve: “Sana iki cennet vardır, sana iki cennet vardır.” buyurdu. |
HERŞEY SAĞLIK İÇİN (BU KÜR Ü DENEYİN ) HERŞEY SAĞLIK İÇİN •Bir bardak süte bir çay kaşığı öğütülmüş karanfil ekleyin ve günlük tükettiginiz takdirde; 1. Kısırlık. 2- Cinsel İktidarsızlık. 3 – Zayıf kalp, mide, karaciğer, dalak ve böbrekler. 4- Kalbin ve eklemlerin romatizması. 5 – Eklem ağrısı. 6 – Astım, balgam, öksürük ve burun tıkanıklığı. 7 – Hıçkırık 8. Zayıf sindirim. Zayıf hafıza ve yanlış anlama. 10 – Mide ve bağırsaklardaki gazlar. 11 – Mesane kaslarının zayıflığı ve idrar yapma ve idrar kaçırma. 12 – Diş etlerinin ve dişlerin zayıflığı ve ağrıları. Genel halsizlik ve uyuşukluk. 14. Zayıf adet döngüsü. 15 – Zayıf görme ve göz 16 – Akne, cilt enfeksiyonları ve böcek ısırıkları. 17 – Kan şekerini düzenler ve seviyelerini korur. 18 – Soğuk algınlığı ve bronşit. 19 – boğaz ağrısı ve bademcik iltihabı. 20. Kanseri önlemeye yardımcı olur. 21 – Kaygı ve depresyon ve psikolojik durumlar. 22 – Hemoroit ve anüs. 23 – Daha fazlası da ve daha fazlası Dr.Aidin salih |
Mevlevi Tekkesi Nasıl ;Meyhane ve Kerhane Haline Getirildi Mevlevi Tekkesi Nasıl ;Meyhane ve Kerhane Haline Getirildi (Bir itiraf;) Konya MEVLEVÎ tekkesine intisap ederek yemez-içmez dervişlik yaptım. Şöhrete ulaştım. Oğlum, yemez-içmez adam yaşar mı? Ama, geceleri gizli yer, kimseye görünmezdim. Bir gün şeyhimiz öldü. Benim yemez-içmez ve devamlı ibadetimden dolayı en ehil olarak şeyhlik makamına geçmemi uygun gördüler. “postnişîn” oldum. Arkadaşları güzel idare ederek kendime bağladım. Ve yavaş-yavaş işlemeye başladım: “Mevlânâ Celâleddin-i Rumî Hazretleri’nin O kadar büyük dereceyi kazanması, sohbet esnasında ŞEMSİ TEBRİZî ile şarap içti, bilahere nasuh bir tevbe edip bu dereceye erişti, bizim de aynı yolu takip etmemiz lazım” diyerek işledim. Bir gün şarabı tekkeye soktum. Dışarda bu işi tezgahlayanlar da vardı. Güzel kadınlar da hazırlandı. Şarap içince, tabii şişede durduğu gibi durmadı, sohbet kadınsız olmaz dedik, kadınları da tekkeye soktuk. Onlar da raks etmeye başladılar. Kadınların raksı ile SEMA dedikleri, böylece birbirine karıştı. Kısaca tekke, meyhane ve kerhane haline getirildi. Muayyen günlerde insanlara da bu durumu teşhir ettim. Sarhoş dervişlerle kadınların SEMA yapması, RAKSI, zıplamaları, hoplamaları derken TARİKATın ahlâksızlık olduğuna seyircileri inandırdıktan sonra, bu durumda, tarikatların ve tekkelerin artık kapatılmasının gerekli olduğu hakkında rapor vererek, MEVLEVÎ tekkesinden ayrıldım. Ve benim raporumla tekkeler, tarikatlar suçüstü yakalandı.” Selanik asıllı Beybaba, bana dönerek devam etti: “Oğlum kötülüğünü göstermeden kapatsak, halk tepki gösterirdi. Buna mahal bırakmadık. Ben Selanik’liyim. Bunları söylemekten maksadım beni tanımanızdır. Ben seni yanıma alıp yetiştireceğim.” *** Bu sözlerini, uzun süre hayretler içerisinde dinleyip ayrıldıktan sonra, otele gelirken, yanımdaki kâhya’ya, Kilisli Kör Mahmud’a sordum: – “Bu Beybaba’nın; ‘Milleti, birbirlerinin kıçını koklamaktan kurtardık” demesi nedir? Kâhya: – “Anlamadın mı?.. Cemaatle namaz kılmak, arka arkaya değil mi?” dedi. Ben de: – “Anladım da, ancak senin nasıl anladığını öğrenmek için sordum”, dedim. Sonradan, Kâhya’nın anlattığına göre, bu adama, Beybaba denilmesinin sebebi, milyonlarca liralık araziye sahip olmasıymış! Çok zenginmiş… Gittiği kahvede bütün oturanların çay paralarını, oturduğu lokantada yemek yiyenlerin bütün ücretlerini ödemesinden dolayı, halk ona bu ismi takmış. Kâhya ayrıca, – “Bu adamın, karısı adına Selanik’te bir buçuk milyon liralık (o zamanın parasıyla) mal ve arazisi var, diye, Adana’dan sürülen Rumların hanları, dükkânları ve çiftlikleri bu adama verildi. Adana’nın en zengini oldu. Güya Rumlara da Selanikte’ki arazileri verilmiş..” dedi. Efendi Hazretlerinin (k.s.) bize bildirdiği: “MEVLEVÎ tarikatını tahrif eden Yahudi dönmesinin” perde arkasındaki kimliğini okuyucuların firaset ve iz’anlarına sunuyoruz. (Alanya / Kıvrasıllı, Mustafa ARIKAN) |
Kekemelik için okunması tavsiye edilen dua. Kekemelik için okunması tavsiye edilen dua. Taha suresinin 27’nci ayet-i kerimesi kekemelik çeken, konuşmakta zorlanan kişiye, 7 gün boyunca 21 defa her birerinin başında Besmele-i şerife çekerek okunur ve ağzına “Yâ Şâfî Huu” diye üflenir. Şöyle: بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي Okunuşu: “Bismillâhirrahmânirrahîm… Vahlül ukdeten min lisânî”. Meali: “(Allah’ım!) Dilimden (şu) bağı çöz.” Kişi, kendi kendine okuyacak ise, بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي Okunuşu: “Bismillâhirrahmânirrahîm: Rabbişrahlî sadrî ve yessirlî emrî vehlül ukdeten min lisânî yefkahû kavlî” şeklinde de okuyabilir. Daha kapsamlı ve daha müessir olacağından başka dertlerine de şifa olur. Hepsinin meali: “Rabbim! Göğsüme/gönlüme genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden bağı çöz. Ki sözümü anlasınlar” demektir. [Aynı sure, ayetler: 25-28] Eskiden hatipler cuma namazlarında cemaate vaaz sırasında düzgün bir belegât için konuşmalarının başlangıç kısmında bu duayı okurlardı. Şimdilerde pek rastlamıyoruz. |
Zekâtı verilmekte cimrilik yapılan mal Zekâtı verilmekte cimrilik yapılan mal….. Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayet olundu. Buyurdular: Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular: -“Kim, Allâhü Teâlâ hazretleri kendisine mal verir de o, ma*lın zekâtını vermezse, o malı kıyamet günü, kendisi için; gözleri önünde iki işaret olan çıngıraklı bir yılan suretine dönüşür. 0 yılan, onun boynuna dolandırılır. Sonra yılan onun çenesinin iki ta*rafından yakalar. Çenesinin iki tarafını ısırır ve sonra: -“Ben senin malınım! Ben senin hazinenim!” der. Sonra Efendimiz (s.a.v.) hazretleri: “Allah’ın, fazlından, kendilerine bahşettiği şeye bahillik edenler, sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Hayır! O, onlar için bir serdir. Yarın kıyamet günü, o kıskandıkları mal, boyunlarına tomruk edilecek. Kaldı ki, göklerin ve yerin mîrâsı hep Allah’ın… Ve Allah, her ne yaparsanız haberdârdır.( Al-ilmrân: 3/180 ) âyet-i kerimesini okudu.( Buhâri: 1315, ) Başka bir rivayette ise şöyle buyurulmaktadır: -“Zekâtı verilmekte cimrilik yapılan mal, yılan kılınır ve sahibinin boynuna dolandırılır. O yılan başından ayağına kadar onu ısırır. Ve onun başına vurarak; -“Ben senin malınım!” der.” Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri, Fatih Yayınevi: 4/279-280. |
Şehidler İki Sınıftır Şehidler İki Sınıftır Kâşânî (k.s.) hazretleri buyurdular: Allah yolunda öldürülenler iki sınıftırlar. 1– Küçük cihâd ile öldürülenler, 2– Büyük cihâd ile öldürülenler… Cihâd-ı Asğar (küçük cihâd) ile öldürülmek, Allâhü Teâlâ hazretlerinin rızâsını talep etmek için kişinin Allah yolunda cân vermesidir. Zâhir’de böyle olduğu gibi… Cihâd-ı Ekber (büyük cihâd) ile öldürülmek ise, nefsi kırmak, muhabbet kılıcıyla nefsi öldürmek, hevâ-ü hevesi bastırmak ve ona hakim olmaktır. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinden rivayet olunduğu gibi… E-fendimiz (s.a.v.) hazretleri, bâzı gazalarından döndüklerinde şöyle buyurdular: -“Biz, küçük savaştan büyük cihâd’a döndük.”[1] Bu sınıfların ikisi de ölü değillerdir; belki Rablerinin katında hakikî bir hayat ile diridirler. Tabiatın kirlerinden tecrid etmişler, pisliklerden sıyrılmışlardır. Hazret-i Kuds’a yakındırlar. Manevî cennetlerde manevî rızıklarla merzûkturlar. Yani, marifetler, ha*kikatler ve nurların aydınlatmasına kavuşmuşlardır. Canlılar rızıklandıkları gibi onlar da sûrî cennetlerde merzûkturlar ve emindirler. Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 4/236. |
Mehdi Aleyhisselam Kimdir ? Mehdi Aleyhisselam Kimdir ? Mehdi Aleyhirridvân; Efendimiz (s.a.v.)’in ehl-i beytinden olup; kıyamete yakın bir zaman çıkacak, yeryüzünü adalet, sevgi, saygı, hoşgörü ve kardeşlik ile dolduracaktır. Hazret-i İsa ile birlikte Deccâle karşı savaşacaktır. Ashab-ı Kehf de huruç edip, Mehdi Aleyhirridvâna vezir olacaklardır. Hilâfet makamı Hazret-i Mehdi Aleyhirridvân’ın huru*cu, velayet makamı ise Hazret-i İsa’nın nüzulü ile nihayet bulacaktır. Son halife Hazret-i Mehdi olduğu gibi; Efendimiz (s.a.v.)’in ümmetinden son evliya da İsa Aleyhisselâm’dır. Futuhât-ı Mekkiyye: 1/243 “Mehdi bizden bir adamdır. Fatma (r.a.)‘ın soyundandır.” Kenzul-Ummâl: 39675, Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri: 3/418 |
Ebû Hureyre ve Günahkâr Kadın Ebû Hureyre ve Günahkâr Kadın Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: “Kadının biri yanıma geldi ve, “ Benim de tövbe etmem mümkün mü? Ben zinâ ettim, zinâ mahsûlü çocuğumu da öldürdüm, dedi. “Hayır, senin tövben kabul edilmez.” dedim. Kadın kalktı, ah vah ederek “Vah başıma gelenlere! Bu güzellik ateşte yakılmak için mi yaratılmış?” diyerek gitti. Ertesi gün Resûlullah ile birlikte sabah namazını kıldıktan sonra durumu kendisine anlattım. Resûli Ekrem: “Ne fenâ söylemişsin! Sen Allah’ın: ‘Onlar, Allah’la beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın muhterem kıldığı bir canı haksız yere öldürmezler. Zina etmezler. Kim de bunları yaparsa günahının cezasını bulur. Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır. Ancak şu var ki dönüş yapıp iman edenler güzel ve makbul işler işleyenler bundan müstesnadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere, günahlarını sevaplara çevirir. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).’ (Furkan: 68-70) âyetlerini okumuyor musun?” dedi. Ben hemen kadını çağırıp kendisine bu âyetleri okudum. Kadın hemen secdeye kapandı ve: “Benim için çıkış (kurtuluş) kapısı açan Allah’a hamd olsun, dedi.” (İbn Ebî Hâtim) |
AĞALAYAN KOMUTAN Ağlayan Komutan Mehmet Akif anlatıyor: “Her sabah Sultan Ahmet camiine erkenden giden bir zat vardı. Mihrabın bir kenarında saçı-sakalı bembeyaz olmuş bu ihtiyar adam, ümitsiz bir şekilde durmadan ağlıyordu. Nihayet bir gün yanına sokuldum: Muhterem,dedim. Allah’ın rahmetinden bu kadar ümitsizlik olur mu? Niye bu kadar ağlıyorsun? Bana : Beni konuşturma kalbim duracak,dedi. Çok ısrar edince anlattı. Ben Abdülhamit devrinde bir binbaşı idim. Anam ve babam vefat edince Sadarete bir dilekçe gönderdim. Dedim ki “Mallarımız,gayri menkullerimiz var.Bunların bir nezaretçiye ihtiyacı vardır. Kabul buyurulursa istifa etmek istiyorum.” Sadaret benim dilekçemi padişaha göndermiş. Bana doğrudan doğruya Hünkardan bir yazı geldi. “İstifa kabul edilmedi deniyordu.” Ben bir daha gönderdim yine aynı cevap geldi. Bizzat huzura çıkıp şifahi görüşmek istedim. Ben o cehaletle Padişahın huzuruna çıktım. Sultanım; istifamın kabulünü istirham edeceğim. Durumumuz budur, dedim. Derin derin biraz düşündü. İstifa etmemi istemiyordu. Yüzünden belli idi. ısrarıma da dayanamadı. Öfkeli bir eda ile elinin tersi ile: Haydi ! İstifa ettirdik seni dedi. Ben dönüp işimin başına geldim. Gece mana aleminde orduların teftiş edildiğini gördüm. Rasülüllah efendimiz (s.a.s) Yıldız Sarayının önünde duruyordu. Bütün Türk ordusunu teftiş ediyordu. Osmanlı Padişahlarının ileri gelenleri orada idi. Abdülhamit edeple fahri kainat efendimizin arkasında duruyordu. Derken benim birliğim geldi. Başında kumandan olmadığı için darmadağınıktı. Nerede bunun kumandanı diye sordular. Ya Resulallah çok ısrar etti. İstifa ettirdik dedi. Rasülullah (s.a.s.)’ da Senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik buyurdular. Ben ağlamıyayımda kim ağlasın? . |
Cevap: Ebû Hureyre ve Günahkâr Kadın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] paylaşım için çok teşekkürler. Ebu Hureyre'nin hikayesi de kedi seven biri olarak çok hoşuma gitmişti. Naçizane paylaşayım; Abdurrahman bin Sahr adlı bir sahabe (Ebu Hureyre) sokakta kalmış kedileri götürür onları yedirir severmiş. Resûl-ü Ekrem Hz. Muhammed'in bundan haberi yokmuş. Sahabelerden biri bir gün Hz. Muhammed'e söylemiş: "Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!" demiş. Hz. Muhammed o anda bir şey söylememiş. Hz. Muhammed Ebu Hureyre'yi daha sonra sokakta görmüş, bu zât bir kedi yavrusu bulmuş. Hz. Muhammed'e sahabenin söylediğini kendisi de bildiği için Resûl-ü Ekrem Peygamberimiz bir şey söyler diye, kediyi hemen hırkasının içine saklamış. Resûllah Hz. Muhammed kendisine, hırkanın altında ne sakladın demiş. Hırkayı açmış küçük bir kedi yavrusu. Hz. Muhammed yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zâta: "Ebu Hureyre utanma, öğün. Sen kedi babasısın" demiş. O günden sonra Abdurrahman bin Sahr'a artık Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in hitap ettiği gibi "Ebu Hureyre (Kedi babası)" hitap edilir . (Buhari: 5, 811). |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 15:51. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk