IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

715Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 13 Nisan 2012, 18:34   #181
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.






Dediler tren iyidir, hızlıdır.
Dedik biliyoruz.
Dediler tren aşktır, aşkla iyi gider.
Dedik biz de ondan yok, gitmez mi?
Dediler, diyemediler, demediler, demiyorlar.
Gittik bir koşu aldık biletleri, akşamdan gidecektik aslında ama hazırlanamayız diye sabahın köründen çıkıyoruz yola.
Hasta olmasaydım hafta başı gidip, şimdiye dönerdik.
Neyse artık, 4-5 gün iyi gelir bize Eskişehir.
Gadınım da buraya geliyormuş nişana, çok ters oldu bu zamanlamamız, zaman hep ters. *ı* ( Bu da yeni surat )
Gidişleri çok seviyorum, çok çok çok çok çok çok.
Çok da mutluyuz.

Çürümenin Kitabı'nda diyor ki:
Bütün varlıklar mutsuzdur; ama ne kadarı bunu bilir?



__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Alt 18 Nisan 2012, 14:53   #182
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.






Eğer olmasaydı mesafeler, bu kadar büyük özleyebilir miydik?
Bu kadar büyük sevebilir miydik?
Şu gökyüzündeki kuşların peşine takılıp, göç edesimiz gelir miydi?
Bulutlara oturup kavuşmayı bekler miydik?
Her giden uçak, ona gidiyor diye düşünebilir miydik?
Bütün şarkıları hayaliyle süsleyebilir miydik?
Görecek rüyalarımıza oturtacak bir yüz bulabilir miydik?
Olmasaydı mesafeler, belki o zaman çok anlamsız olurdu elimizdeki telefon.
Belki o zaman dokunmanın ne denli güzel olduğunu anlayamazdık.
Sarılmak hiç bu kadar imkânsız gelmezdi bize.
Görmediğini, görmeyeceğini bile bile ağlamak bu kadar tatlı gelmezdi.
Mesafeler olmasaydı, yanyana oluşumuz bizi monotonluğa süreklemez miydi?
Hep yanımda olsa, kimi özleyecektim ki ben?
Mesafeler olmasaydı eğer, boyumu aşan bu özleme nasıl sitem edecektim ben?
Edemezdim ki..
Uzun yolları yürüyüp kan ter içinde kalamazdım ki..
'' Yürüdüm, yürüdüm çok yollardan geçtim inan çok büyüdüm. ''
Her adımda biraz daha büyüdüm, seni de büyüttüm.
Hayal kırıklığına uğrayacağımı aklımdan silerek, seni gözümde bile büyüttüm. Biliyordum yanıltacağını beni.

- Aç kapını lütfen çünkü, ben geldim.
Çok üşüdüm, çok soğuk yerden geldim.
Bana bana biraz gülümser misin?
Kimseye sormadım yolu kendim buldum geldim, simsiyahların içinden sana karbeyaz geldim.
Beni biraz sever misin?
Üstüm biraz tozlu, yolda çok düştüm geldim.
Ellerim çizik üzgünüm, dikenliklerden geldim.
Kalbim paramparça ama sana topladım geldim.
Bir bilsen neler yazdım, hepsini yaktım geldim.
Annemi bıraktım sana, kimsesiz geldim.
Çocukluğumun söküklerini dikebilir misin?
İzin ver de oturayım lütfen, bacaklarımı çok yordum geldim.
Kusura bakma üstüm ıslak, büyük yağmurlardan geldim.
Anlatsam her şeyi, dinler misin?
Yanıma para almadım, beş kuruşsuz geldim.
Yolda biraz acıktım ama sana, dayandım geldim.
Hiç yokken hep olmak nedir, bilir misin?
Kendime devdim devdim devrildim geldim.
Kardım, buzdum eridim, erittim geldim.
Aşkı sırtıma aldım, taşıdım, evladım dedim.
Açtım, soldum, sarardım geldim.
Yandım, söndüm, kül oldum geldim.
Ellerinle ellerime su dökebilir misin?
Yüzüme vurdu rüzgar yağmuru, daha çok dedim.
Yağmur çarptı kendini bana, "bu yetmez" dedim.
Kırılmış kanatlarıma bir kez dokunabilir misin?
Taştım, dağdım, kum oldum geldim.
Camdım, kayaydım, tuz buz oldum geldim.
Beni Tanrı'ya tekrar inandırabilir misin?
Bin kere öldüysem, bin kere dirildim geldim.
Canımdan can, kan verdim ama adını yaşattım geldim.
Yedi kat yerin dibinden beni duyabilir misin?
Kimse inanmadı sana, bir ben taptım geldim.
Dönecek yerim kalmadı, her şeyi mahvettim geldim.
Şimdi beni biraz sever misin?
Ben geldim!

Bu kadar iyi anlatamazdı hiçbir şarkı.
Geldiğimde gider mi acaba diye düşünmek bitirir insanı.
Düşünüyorum, çünkü;



A l ı ş m a l ı y ı z.
- Herkes gidecek. -
Bu şehre adım atınca böyle oluyor işte, bütün griliğini üzerine döküyor acımadan.
Elinde değil ki güzel şeyler düşünebilmek.
Kaldırımlara bakıyorsun, '' tıpkı benim gibi eksik '' diyorsun.
Burda da bitiyor film, içime dokunuyorsun.


* Ha bu arada Eskişehir'de çok güzeldi. Belki de o kadar güzel değildi ama bize gitmek iyi geliyor işte. İnsanlardan ziyade, bulunduğun yerden gitmek iyi geliyor.




__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 18 Nisan 2012, 14:59   #183
Çevrimdışı
aSi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.






Sen kim oluyorsun da benim yaşadığım hayatı yargılıyorsun !
Ben Mükemmel değilim ve olmak zorunda da değilim.
Parmağın ile beni işaret etmeden önce,
Ellerinin temiz olduğundan emin ol.

- Bob Marley -

__________________
Doğruları biliyorsan, yalanları dinlemek eğlencelidir.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 18 Nisan 2012, 15:16   #184
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.




Öhüm ! Bende Bu Sayfayı Kirtletmeye Adayım !




''Tanrı benim çobanımdır,
Eksiğim olmaz.
Beni yemyeşil çayırlarda yatırır,
Sakin suların kıyısına götürür.
İçimi tazeler,
Adı uğruna bana doğru yollarda öncülük eder.
Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile,
Kötülükten korkmam.
Çünkü sen benimlesin.
Çomağın, değneğin güven verir bana.
Düşmanlarımın önünde bana sofra kurarsın,
Başıma yağ sürersin, Kâsem taşıyor.
Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni,
Hep Tanrı'nın evinde oturacağım."


Mezmura bob.23

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 19 Nisan 2012, 16:22   #185
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.




Melodram Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster


Eğer olmasaydı mesafeler, bu kadar büyük özleyebilir miydik?
Bu kadar büyük sevebilir miydik?



Bu kadar iyi anlatamazdı hiçbir şarkı.
Geldiğimde gider mi acaba diye düşünmek bitirir insanı.
Düşünüyorum, çünkü;



A l ı ş m a l ı y ı z.
- Herkes gidecek. -
Bu şehre adım atınca böyle oluyor işte, bütün griliğini üzerine döküyor acımadan.
Elinde değil ki güzel şeyler düşünebilmek.
Kaldırımlara bakıyorsun, '' tıpkı benim gibi eksik '' diyorsun.
Burda da bitiyor film, içime dokunuyorsun.


* Ha bu arada Eskişehir'de çok güzeldi. Belki de o kadar güzel değildi ama bize gitmek iyi geliyor işte. İnsanlardan ziyade, bulunduğun yerden gitmek iyi geliyor.





bir bulut var ve sadece benim uzerime yagmur yagiyor gibi hissediyorum bugun nedense..

banada gitmek hep iyi gelir..ben gezerken kendini kaybedenlerdendim..kaybeden, kaybolan birseydim ...ama bir vakitten sonra insan gercekten de kendini bulmaya baslıyor gezilerinde..


The sea is born from the mother wave.
Time is born from the tempest.
The wind is born from air and has the right shape to bang things.
Time is born from years..
(bir cocuk çizdiği resmin altına yazmıştı bu cümleleri
çizdiği resmi bu kelimelerle anlatmış,inanılmaz değil mi? içine bir cin kaçmış diye düşündüm)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 21 Nisan 2012, 22:46   #186
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.




- Konuyu Toplam 9 Üye okuyor. (1 Kayıtlı üye ve 8 Misafir)
Türkiye'nin en popüler günlüğü, ahah.
Sinirliydim sanki ama hepsi, hepsi geçti.
Geçti ve bitti.


Bu sefer uçuyoruz.
- Mutluluktan.
Gökyüzünün rengi, insanların rengi, kalbimin rengi, kelebeklerin rengi hiç ama hiçbir şey umrumda değil.
Buna inanabilirsiniz.
Bu sefer balonların rengi önemli.
Hepsi benim, hepsi beni uçuruyor, götürüyor. Bazen bütün yanlışlar doğrularınızı götürür diye sızlanırsınız ya, yanlışlarım bir tane doğruyu götüremedi.
Başaramadı, yapamadı, olamadı.
Bir doğrumla uçuyoruz, her şeye bedel, her şeye yeter.
- Değer!
Gökyüzü kocaman, ikimize de yeter.
Üçümüze de, dördümüze de..
Hepimize!
Ama istemiyorum hepinizi, s*ktir olup gidin demek istiyorum.
Belki de derim, ne olacak sanki.
Kibarlık yapmanın ne lüzumu var öyle değil mi?
Biz sevinçlerimizi de küfürle yaşamıyor muyuz? Sevmem küfürü, küfürde değil işte o, değil.
Bebekle anlaşırken, bebek gibi konuşuyor, kuşla konuşurken kuş sesi çıkarıyorsan, birileriyle anlaşmak içinde küfredeceksin.
Ettim, al/ın.

Gökyüzü kocaman, kaybolmaya gidiyoruz.
Kuşlara çarpa çarpa yürümeye gidiyoruz.
Uçakların kanadına tutunmaya gidiyoruz.
Bulutlarda soluklanıp, yağmuru içmeye gidiyoruz.
Kapattık dükkanı ablacım, mutluluğa gidiyoruz..

-İşte bu kadar küçük ve bir o kadar büyük.
Gidiyoruz biz.



__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 14 Mayıs 2012, 00:41   #187
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.






Ben bunlardan istiyorum. Arayışa girdim, bir yerlerde denk gelirim umarım. Baykuş candır! Biz hatunlar çok garibiz yalnız, canlısını görsek saniyesinde topuklarız ama böyle cicili bicili olunca vazgeçilmez oluyor. Biz baykuşun uğuruna inanıyoruz o yüzden yani!
Biraz özledim de geleyim dedim, yazayım falan her neyse işte.
Şu zaman diliminde pek mutlu günler geçirmişim. En önemlileri de tabii doğum günüm-nesi önemli- ve Galatasaray'ın şampiyonluğu. Ciddi anlamda dün nasıl bağırıp sevindiğimi, nasıl kutladığımızı hatırlamıyorum. Sadece sesimi duyunca aklıma geliyor, o da düzeldi sayılır hemen tedavi ettim kendimi. Çok az kaldı. İçimdeki bu mutluluk belki de bu yüzdendir. Her neyse asıl yazacaklarımdan vazgeçtim, üşendim biraz.
'' Sığamadık ikimiz bu şehire ne yazık, kim kimi suçlamalı? '' bu sözleri duydum bugün bir yerde, ordan şehir geldi aklıma, hah işte buraya getirmeye çalışıyordum. 3 hafta sonra okulum kapanacak ve sonrası özgürlük. Hoş hep özgürdüm de neyse. Bu hafta şenliğimiz var, herkesin ki bitti bizimki başlıyor, ters okuluz. Sorsan kim geliyor, Gece geliyor, Gökhan Tepe geliyor, efenim bir de Sıla hanım. Sorsan kime gideceksin diye, sadece arkadaşlarımla olabilmek adına Sıla'ya gideceğim. Bir zamanlar sevmezdim ama bu sene nedense sevdim bu kadını. Kadının dibi. Ve haftaya da finaller. Açıkçası kafama takmıyorum, sonrasını düşündüğüm için gayet keyifliyim. Bu şehirde çok yalnız olduğumu düşünmüyorum ama sadık olmayacağını bile bile bir kedi ediniyorum. İzmir'den gelecek, şehirlerarası çalışıyoruz. Çok şirin bir şey, maviş gözleri var, rengi de pek tatlı. Bilindiği üzere eski kedimin adı Teoman'dı, bu da Şebo. Aslında Duman koymak isterdim ama gerek yok. Adrian desem, dişi bizim kedi. Adriana olabilir ama bak. Oyş bir gün anne olacak o, yavruşlar falan. Gelsin de bir bızdığımın fotoğraflarını paylaşırım. Şu an hastaymış, umarım bir şey olmaz çok üzülürüm gerçekten. Tam bunu yazacakken bir örümcek yürüdü küçük bir şey, Şebo gelsin de yesin hepsini ahah! Kaşınmaya başladım felaket, ilkbaharı yazı bu yüzden sevmiyorum işte. Vızzz vızzzlar gelecek daha. Her neyse, bu iki bızdık çok tatlı değil mi?
Küçük çapkın, yerim bunları. O saçlarınızı ısırırım!


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Bu arada gökyüzü hâlâ bizim, sıkıldıkça bakıyoruz.


__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Mayıs 2012, 00:22   #188
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.






Diyorum ya işte, zaman kaybediyoruz.
Düşünerek, önemseyerek, kafaya takarak, ağlayarak ya da her neyse işte, biz bir şeyleri kaybediyoruz.
En küçüğümüz bile bugün acı çektiğini düşünüyor, ağlıyor.
Seviyor ama acı çekerek, âşık oluyor ama terk edileceğini düşünerek.
Bugünü yaşayamıyoruz biz.
Ya geçmişin yaralarıyla meşgulüz ya da geleceğin tedirginliğinden titriyor beynimiz. Gökyüzünden haberimiz yok, yıldızlardan hele hiç.
Açık bir havada insan baktığında 2 milyon yıldız görebilirmiş biliyor muydunuz? Nerden bileceksiniz, bize göre hava kirden gözükmüyor!
Belki de biz kirli bakıyoruzdur, gözlerimizi güzele alıştırmıyoruzdur.
Güzel dediğim 90-60-90 sarışın bir kadın değildir veya uzun, kaslı, esmer bir erkek değildir. Anlayışlarımız da farklıdır bu yüzden.
En çok görmüş geçirmiş dediğimiz insan bile, neyi yaşadığını bilmeden kırışıyor. Saçlarına düşen aklara şaşırmaya fırsatı kalmadan tabuta kuruluyor.
Nedense hiçbir zaman '' oh be '' diyeceğimize inanmıyoruz.
Hayatımızda kimse olmasın, kimse müdahale etmesin diyoruz; ama bir yandan da o bizi altüst edenleri arıyor gözlerimiz.
Kimse kimseye bir şey yapmıyor. Hadi diyelim ki yaptı, ne oluyor?
Gidiyor, amacına ulaşıp, bavulunu toplayıp gidiyor.
Sonra yine kendiyle savaşıyor insan, '' neden neden neden? '' diye kaç gece sabahladık?
En mutlu günümüzde bile içimizdeki savaş hiç bitmedi. Mutlu olmak için uğraşmıyoruz ki biz.
Bir şeyler var bizde, kendimizde değiliz, sürekli bir uğraş içindeyiz.
Ama zaman öyle değil, o kimseyi beklemiyor.
Ve başını alıp giden tek şey var, zaman!
Biz hayatı kaçırıyoruz.

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 17 Mayıs 2012, 02:41   #189
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şehir değişikliğinin iyi geleceğine inanıyoruz sürekli biz. Bütün kaçamaklarımız da Eskişehir'e artık gözümüz kapalı dolanıyoruz. Birkaç hafta sonra okullar kapanınca belki oraya da düşmez yolumuz, yer bulamayız yani. Her neyse birkaç hafta dedik, birkaç hafta sonra bizimde bu şehirde işimiz biter. Şu finalleri bir atlatabilirsem öyle mutlu olacağım ki yani bunun tarifi mümkün değil. Her neyse, bugün okula gittim ama tabii ki şenlik için, Sıla hanım için. Galiba bu sene en çok bugün eğlendim, Duman'da iyiydi, Şebnem'de iyiydi, Bilkent'te kendini sergileyen Hadise, sonra Kenan falan filan onlarda iyi tabii ama bugün sanki ayrı bir mutluluk vardı üzerimde. Okula uğradığım ilk an bizim aslanları buldum, böğürelim bağıralım derken saat 9'a geliyordu. Muhabbet dönüyor aramızda, konser nerede yaaaaaa? Neyse girdik sahaya, tıklım tıklım, mıy mıy mıy öne ilerlemeye çalıştık. Yok böyle bir kalabalık, biraz bekletti bizi ama sonunda çıktı hatun. Yahu kadın kadının dibi, ses müthiş, sahne müthiş. Çok tatlı çok. Gayet eğleniyoruz, kafa nereye biz oraya, bana biraz renk ver falan filan derken, sevişmeden uyumayalım dedi. Sen misin bunu diyen, çıldırma zamanı. Hobaaaa! Neyse efenim sonra aşk ilanları başladı. Millet pankart hazırlayıp gelmiş, Emre Zeynep'i seviyor, Emre Zeynep'i seviyor diye başladılar Efe'yle Sıla, bizim bızdıklar sanki ahah. Sonra çocuğun tekini sahneye aldı, iddiaa mı ne varmış, serseri bağırıyor iPhone'mu hazırla olum çıktım sahneye, sarıldım Sıla'ya ahah. Şans. Hatun rahattı, biri anahtar atmış 126 yazıyor üzerinde, '' 126 numaralı odada mı bekliyorsun beni? '' dedi, ne çok seviyoruz biz bu işleri hemen böğürmeler, anırmalar, sonra biri de fıstık ezmesi atmış. Neyse sonuç olarak pek güzeldi. Yalnız Fener şampiyon olmuş, onun haberini sahnede söyledi bir çığlıklar kopuyor, Galatasaray'ı da tebrik etmek lazım tabii dedi, delirdi herkes. O kadar zıplamışız, hoplamışız ve bağırmışız ki 20 dakika önce eve girdim, ölmüş bitmiş ayaklarım ama tabii ki sıfır uyku. Öylesine yazayım dedim belki yazarken gözlerime bir haller olur gibilerinden.
Aa bak bir de bugün ne oldu, öf felaket.
Metroda arkadaşlarımı bekliyorum, liseliler var 5-6 kişi. Bir tane çocuk elinde çiçekle sevgilisini bekliyor, sonra sevgilisi geldi ama çocuğa tokat attı ve diğer erkeklerin yanına gitti. Orda konuşuyorlardı, meğer sevgilisi çocuğu sabah bir kızla görmüş. Hatta kızda metroda, küçük bıcırık bir şey, 1.30 falan boyu var, diğer hatun onu her şekilde yerdi. Neyse önce sakindi ortalık, sonra bu aldatılan kızımız başladı ağlamaya, bağırıyor, cırlıyor falan, ee haklı yani aldatılmış. Sonra o küçük kızı gördü, bir koşuşu vardı arkadan saçına yapışışı. Eyvahlar olsun. Neyse döndüler dolaştılar elinde çiçek olan yani esas oğlanımız, aldatan köpek benim yanımda durdu, küçük kızda geldi şapşal şapşal '' - ay bunun derdi ne? '' dedi. Esas oğlanda '' Cebimde bıçak var s*kecem o bebeleri '' demez mi, ben hemen tin tin tin yana doğru kaymaya çalışıyorum. Aldatılan kızda geldi, artık dayanamayıp sarılacaktım kıza, sonra birden ayaklarımın önüne düştü, fenalaştı. Bende öküz değilim tabii, yardım etmek istedim. O sırada bıçaklar çekildi, herkes birini kovalıyor, polisler geldi, daha önceden de ambulansı aramıştı bir tane çocuk, hepsi döküldü metroya. Ben kızın başındayım, polis gelmiş, aha dedim götürecekler beni de sorguya. ( Ergenlerin arasındaki koca kız, eyvaaaah! ) Neyse onları götürdüler, ben kaldım tabii ki. Hani bıçaklar çekilince, aklımdan neler geçiriyorum ben. Bana gelirse, şurda ölsem nolur, annem üzülür, babam uzakta şu an nasıl gelecek, Pelin iyi ki gelmedi onada bir şey olur falan derken arkadaşlar geldi de beni o şoktan çıkardılar. Yani hayat böyle bir şey işte, her an her şey oluyor.

Yazının en başında demiştim ya gözümüz kapalı dolanıyoruz diye, Engelliler Haftası hazır bunu da söylemeden geçemem. Önceki gün metroda görme engelli bir vatandaşımız bindi, yardımlarla aşağı kadar indirilmişti. Tüm yol boyunca onu izledim ve sadece düşündüm. Gözlerim kapalı olsa, bırak dışarı çıkmayı evin içinde bile yolumu bulamazdım, dedim içimden. Gözüm kapalı yemek yemeyi düşündüm, gözüm kapalı yemek yapmayı, herhangi bir ihtiyacımı karşılamayı, sonra bayanız tabii makyajı düşündüm, görmediğim şeyi nasıl yapabileceğimi düşündüm sonra. Renkleri düşündüm, insanların yüzlerini düşündüm. Hiçbir şey göremeden her şeyi anlamanın nasıl olabileceğini düşündüm. Hani diyoruz ya,
'' Bu dünya görmeye değmez '' diye, isyan ediyoruz. Eğer birkaç dakika düşünme zahmetinde bulunabilirsek, bu dünyanın görmeye değer olduğunu anlayabiliriz. Ben bunu zaten anlayabiliyordum, ama dün 25 dakika boyunca daha derin düşünme fırsatım oldu. Herkes tıkır tıkır merdivenleri inerken, biz adamın iki kolundaydık ve yardım ettik. Yardım etmek sorun değil tabii ki, neden sorun olsun, hatta bunu söylemek bile saçma, edeceksin eşek gibi. Engelleri onların kendi seçimleri değil, ya doğuştan ya da sonradan olay bazı olaylar yüzünden vücutlarındaki, organlarındaki hasarlardan ibaretti. Bunu yazmak çok kolay geliyor bize, daha çok empati lazım bütün toplumlara. Kalkıp milyonlarca doları asfalt yapmaya yatıracağına, engelliler için yürüme yolu yap, tekerlekli sandalye kullananlar için özel bir yol yap. Karşıdan karşıya geçmek zorunda bırakma onları, çubuğun sesiyle ne kadar yönlenecek ki, bu kadar hayvan sürücü varken ve inanın o hayvanlar karşıdakine aldırış etmeden sürüp gidiyor.
Engelleri kaldıralım, ama beynimizdekileri.



Böyle de bir şey işte.
Çok uzun oldu da her neyse, uykum yok ne yapabilirim?



__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 19 Mayıs 2012, 03:44   #190
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: C.




Şu başlığın hiçbir kişi, kurum ve kuruluşla alakası yoktur. Tamamen hayal ürünüdür ve günlüğün içerisinde de sanal reklam yerleştirmesi yapmıyoruz arkadaş.
Burdan bakınca C. benim için ismimin baş harfi, oralardan bakınca kim bilir kimi çağrıştırıyordur. Birkaç hafta öncesinden öylesine yazdığım bir şeydir bu C. ve sonra Aylak Adam aklıma geldi. Orda da bir C. vardı, bugün kitaba bakmayı denedim, daha bakacağım ama önce elimdeki birkaç şeyi bitirmem lazım. Oradaki C., toplumla uyuşamayan, ataerkil yapıya ait olamayan, iki kişiden kurulmuş toplumların “en iyisi” olduğunu düşünen ve bu uğurda ‘gerçek aşk’ı arayan; huysuz, sıkılgan, mutsuz ve ‘aylak’ bir adamdır.
Şimdi aradaki 7 benzerliği bulalım.
  1. Toplumla uyuşamama tik.
  2. Ataerkil yapıya ait olamama durumu tik.
  3. İyi değişir, görecelidir desek, dat. ( Yemedi )
  4. Gerçek aşkı aramak değil, bulduğunu gerçekliği oturtmaktır aslolan sayın aylak adam.
  5. Evet huysuzluk, tikiniz.
  6. Mutsuz mu? O da neyin nesi, kimlerdenmiş bu? Tikiniz.
  7. Aylak dedikte aklıma bunu I like olarak düşünebiliriz ve cümleleri tamamlayabiliriz. İngilizcem iyi değildir ama like ile ilgili birkaç anım ve cümlem mevcuttur.
Şimdi böyle düşünüyorsam, bir aylak kadın klasiğini oluşturma kapasitesini kendimde görebilirim. Aslında hiç uykum olmadığı için bunu yazma gereği duydum. Başlığın çekilebileceği yerlerin ihtimallerini düşünerek buna kalkıştım. Peki zorunda mıyım? Asla. Ama uykuyu getirecek en güzel 3 yöntemi ben biliyorum. Sakın bana aptal koyun sayma hikâyesinden bahsetmeyin. Söyleyeceklerimi denerseniz başarılı olabileceğinizden eminim.
  • Gözlerinizi tavana dikip, 1 dakika boyunca kırpmayın. Sulanan gözlerinizden akan yaşları silmeyin, yanaklarınızda kurusun ve yavaşça gözlerinizi kapayın. Ağırlaştıklarını hissedeceksiniz.
  • Düşük bir olasılık bile olsa kitap okumayı deneyin. Okudukça satırların içinde yastığınızın sizi beklediğini göreceksiniz. Yalnız sakın okurken uyuyakalmayın, çünkü kitabın sayfaları kırışıyor veya kapağı kırılıyor ve ben bu durumdan nefret ediyorum.
  • Oturun benim gibi yazın. Hiçbir şey yazmadığınızı düşünseniz bile, bir şeyler yazıyor olmanın verdiği huzur sizi gözlerinizden çekiştirecektir, eminim. Ha madem bu kadar eminsin, bu saatte bunları yazdıktan sonra neden uyumuyorsun? diye sorabilirsiniz, saygıyla karşılarım ama asla cevap vermem. Burada soruları ben sorarım, hatta ben de sormam. Unutun gitsin.
Bazen böyle geceleri atlatmak zor olur.
- Nasıl geceleri?
+ Uykusuz, strese yaklaşan, kahvenin elden düşmediği geceleri.
- Ama bitecek öyle değil mi?
+ Evet bitecek, çünkü zaman geçiyor.
- Peki sen, zamanın ne kadarında varsın?
+ Sana burada soruları ben sorarım dedim, hatta sormam bile. Fark ettiysen yukarıdaki cümlelerin hiçbirinde soru sormamışım. (+) ben oluyorum bu durumda. Pozitif gibi bir şey.
Geçen şunu düşündüm.
Ben tek sayıları, çift sayılardan daha az seviyorum.
Acaba onların tek olmasından mı kaynaklanıyor bu? ( Kendime soru sorabilirim karışmayın ) Tekler sinsi, çiftler sempatik geliyor elimde değil. Hatta sonra şunu da düşündüm ve eklemiştim. Salı, Perşembe günleri her zaman itici gelmiştir, sinsi, içten pazarlıklı, kalpazan, --------in önde gideni lan bunlar demişimdir. Çarşamba, Cuma ise naif, sıradan, masum, sevimli, yardımsever gibiydi. Aslında Pazartesi gününden saymaya başlarsak Salı ve Perşembe çift sayılara denk geliyor ama onların özündeki sinsiliği bir ben bilirim, bir de ben.
Şimdi kitabın alıntısına baktım da, ordan yola çıkmak lazım.
Benim ona yeteceğim, onun da bana yeteceği bir dünya arıyoruz. Onun benden haberi olmasın, benimde ondan.
Çünkü eğer birbirimizi bulursak, ben asla yazamam. Sevmekten yazamam, gülmekten yazamam, iyilikten yazamam, güzellikten yazamam.



İyi de şimdi gelip şöyle bir gülümsersen, ağzını yamultursan, gözlerini bayıltırsan, kaşlarını oynatırsan, saçlarını savurursan, yüzünü kırıştırırsan, dişlerini kavuşturursan, kendime engel olamam ki. Bu adam nerede acaba? Şu an onun olduğu yerlerde öğlen olabilir, ıslak hamburger mi yiyordur acaba? Yoksa daha uzun yaşamak için kızarmış ekmeksiz bir salata mı? Ömrü uzatan havyar mucizesine inanma olasılığı kaçtır?
Ee artık bu kadar yeter, saatler kaçı gösteriyor. Uyumama yaklaşık 2-2,5 saat var.
Yolumuz uzun, yazmaktan yorulmadım da ne bileyim, klavyeye çok yüklendim sanki.
Dün bir film izledim.



Filmimizin adı ” Listen to your heart ”. Türkçe mealine gelince ” Kalbine Ses Ver ” gibi bir şeyler çıkıyor ortaya. Hani bizim hiçbir zaman ses veremediğimiz, sol göğsümüzün altındaki yumruğumuz kadar olan şey. Sanırım biraz onu dinlemeliyiz, çünkü söylediği şeyler yaşamamız için fazlasıyla gerekli. Boktan triplerle vakit kaybedecek kadar kısa bir hayatın içindeyiz, belki bir oyun.
Bir yerlerde keşfettiğiniz mantığınız hiçbir işe yaramayacak, bunu da bir gün anlarsınız. Anlarım, anlayacağız, anlarlar diye uzar gider.
O zaman vakit kaybetmeden dinleyin.
- Ne diyordu filmde? Fazlasına doyamayacağın bir şey söyle?
Sevgi.

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
birden, hepimiz, sevinemeyiz


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hepimiz Fişleniyoruz Kacak Haber Arşivi 0 02 Aralık 2011 19:30
Hepimiz çanakkaleliyiz blackkurt38 Haber Arşivi 1 23 Nisan 2008 19:21