IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
32Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13 Aralık 2011, 09:55   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (SAS) 20 Nisan 571 tarihinde, doğmadan önce babasını, altı yaşında iken de annesini kaybetti. Dokuz yaşına kadar dedesi Abdülmuttalip’in yanında, dedesinin ölümünden sonra evleninceye kadar amcası Ebu Talip’in koruması altında büyüdü. Hz. Muhammed 25 yaşında iken, iki kocadan dul kalmış, akıllı, ticaret sahibi, zengin bir hanım olan Hatice ile 596 tarihinde evlendi. Hanımının ticaret işlerini yürüttü. Çok evliliğin âdet olduğu toplum içinde Hz. Peygamber Hz. Hatice ile onun ölümüne kadar tek eşli olarak 25 yıl yaşadı. Fransız sosyologlarından Maxime Rodinson (1915-2004) Hazreti Muhammed başlıklı (Çev. Attilâ Tokatlı, İstanbul, 1994, 44) kitabında (Maxime Rodinson tarihçi, sosyolog, şarkiyatçı olarak bilinir. 1958 tarihinde Fransız Komünist Partisinden istifa etmiş ve Stalinizme karşı çıkmıştır. Fransa’da İslâmi araştırmalarıyla tanınan M. Rodinson’un kitaplarından ikisi benim tespitlerime göre Hazreti Muhammed ve İslâm ve Kapitalizm başlıklarıyla Türkçeye çevrilen eserleri vardır.).
Hz. Peygamberin ilk hanımına karşı duygularını şu cümleyle açıklar: “… İlk karısına karşı ömrünün sonuna kadar derin bir saygı, büyük bir şefkat ve sarsılmaz bir şükran duymuş olduğu muhakkaktır”
Hz. Peygamberin 50 yaşına kadar birlikte yaşadığı hanımı Hz. Hatice’den küçük yaşta ölen Kasım adında bir oğlu ve Zeynep, Rukiye, Ümmü Kelsum Amine ve Fatıma isimli dört kızı olmuştur (Bak: Neşet Çağatay, Başlangıçtan Abbasilere Kadar İslâm Tarihi, Ankara, 1993, 285-287; N. Çağatay, Sorularla İslâm Dini ve İslâm Tarihi, Ankara, 1997, 230-231; İsmet Demir, Hz. Muhammed’in Özel, Ailevî ve Sosyal Hayatı, İstanbul, 2003, 275-299).
Fatıma Hz. Peygamberin en küçük kızıdır. 606 veya 609 yılında Mekke’de doğmuştur. En küçük kızı olması babasının sevgisinin bunun üzerinde yoğunlaşmasını doğurmuş ve bu sevgisini belirten ifadeler olarak “aydınlık yüzlü kadı anlamında” Fatımat üz-Zehra, “iffetli, namuslu kadın anlamında” Betül lakapları ile anılmıştır. Fatıma’nın çocukluğu döneminde Hz. Peygambere sevgisini belirten bazı olaylar anlatılsa da geçlik yıllarına dair fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Onbeş yaşından sonra Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer dünürcü olmuşlarsa da, onlarla evlenmesi uygun görülmemiştir.
624 yılının Mayıs ayında Hz. Ali ile (18 yaşında iken) evlenen Fatıma’nın bu evlilikten Hasan, Hüseyin, Muhsin, Zeyneb, Ümmü Kelsum, Rukayye adlarında altı çocuğu oldu. Muhsin ve Rukayye küçük yaşta öldüler. Zeynep Abdullah b. Cafer ile, Ümmü Kelsum ise Hz. Ömer ile evlendiler. Ancak her iki evlilikten herhangi bir çocuk dünyaya gelmedi. Hz. Peygamberin bütün soyu, nesli Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den üredi.
Peygamber terbiyesi ile yetişen Fatıma haya ve edep sahibi bir hanımefendi idi. Ev hanımı olarak da sade bir yaşayışı vardı. Ev işlerini herhangi bir hizmetçi olmadan kendisi yürütür, el değirmeninde un öğüterek evin ekmek ihtiyacını sağlardı. Ölünceye kadar da Hz. Ali’nin tek eş’i olarak yaşadı. İslâm Ansiklopedisindeki makalesinde Kasım Kufralı Hz. Ali’nin tek evli olmasının sebebini şöyle açıklar:
Ali o devirde birden ziyade kadın ile evlenmek âdet olduğu halde, Fatıma’dan başka bir kadın ile evlenmemiştir. Mamafih bu keyfiyetini biraz da Peygamberin kızına ortak olmaya layık kimsenin bulunmamasına veya Peygamberden çekinmiş olmasına hamledilmesi de mümkündür” (Kasım Kufralı, “Fatıma”, İA, IV, 518-521)
Bir başka ansiklopedide aynı konunun yazarı Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir ise şu açıklamayı yapar:
“… Hz. Peygamberin Fatıma’ya olan sevgisini gösteren önemli bir olay, Mekke’nin fethinden sonra Hz. Ali’nin Ebu Cehil’in kızı Cüveyriye ile evlenmek istemesi veya Ebu Cehil’in yakınlarının kızlarını Hz. Ali ile evlendirmek için Resul-i Ekrem’in iznini talep etmeleri üzerine O’nun gösterdiği tepkidir. Bu vesile ile yaptığı konuşmalarda Fatıma’nın kendisinin bir parçası olduğunu, onun üzülmesini istemediğini, Resulullah’ın kızı ile Allah düşmanının kızının bir araya gelemeyeceğini, Cenab-ı Hakk’ın helal kıldığı bir şeyi haram kılmamakla beraber bu evliliğe izin vermeyeceğini, ancak Ali’nin Fatıma’yı boşadıktan sonra bir başka kadınla evlenebileceğini söyledi… Bu olaydan sonra Hz. Ali, Fatıma’nın vefatına kadar bir başka kadınla evlenmediği gibi cariye de edinmemiştir” (Y. Kandemir, “Fatıma”, TDVİA, XII, 219-223; Hz. Peygamberin kızı Zeyneb’in kocası Ebu’l-As da Zeyneb’in üzerine ikinci eş edinmemiştir)
Babasının hastalanmasına çok üzülen Fatıma, yemekten içmekten kesilmiş, ağlayıp sızlamış olduğu Hz. Peygamberce duyulunca Hz. Peygamber Fatıma’yı yanına çağırıp “kendine ilk kavuşacak yakınının Fatıma olduğu müjdesini” vermesi üzerine sakinlemiştir. Eşine, evine, çocuklarına bağlı, becerikli, sabırlı, güzel ahlaklı örnek bir Müslüman hanımı olarak yaşayan Fatıma dinî edebiyatta da yer almış, birçok eserlerde adından bahsedilmiştir. Süleyman Çelebi’nin asıl adı Vesîlet ün-Necat olan Mevlid metninin vefat bahri (bölümü) içinde Fatıma’dan bahsedilir. Yani birçok edebî metinlerde ismi geçer. Özellikle Alevi – Bektaşi şairlerinin de Ehl-i Beyt sevgisinin anlatıldığı şiirlerinde söz konusu edilir. Kul Himmet’e ait olan iki dörtlük şöyledir:
“Efendim cemalin görmeye geldim
Muhammed Ali’nin nuru sendedir
Ayağına yüzüm sürmeye geldim
Hasan Hüseyin’in nuru sendedir…

Fatıma Ana’sın cömert, gânisin
İrahmet deryası gevher kânısın
Cümle âşıkların secdegâhısın
İlm-i ledün, ilm-i kitap sendedir”
(9Cahit Öztelli, Pir Sultan’ın Dostları, İstanbul, 1984, 145)

Gene Kul Himmet’in başka bir dörtlüğünde ise:

“Gül kokusu Muhammed’in teridir
Ah ettikçe karlı dağlar eritir
Hatice, Fatıma Hakk’ın yâridir
Onun katarından ayırma bizi”
(Mustafa Uzun, “Fatıma”, TDVİA, XII, 223-224)
Tüm Müslümanların sevgisini kazanan bu iffetli hanımefendi, Müslümanların Fatıma Ana’sı Hz. Peygamberin vefatından yaklaşık 6 ay sonra 632 yılında hayatını kaybetti.

Fatıma’nın Devlet Başkanına Karşı Çıkışı

632 yılı Mayıs ayı sonlarında Fatıma’nın babası Hz. Muhammed (SAS) baş ağrısıyla başlayan bir hastalığa tutuldu. Herhangi bir vasiyetname bırakmadı ve eşi Hz. Ayşe’nin odasında 8 Haziran 632 tarihine rastlayan Pazartesi günü vefat etti (Çağatay, Başlangıçtan Abbasilere Kadar, 276). Peygamberin yıkanması ve defnedilmesi aynı güm mümkün olmadı. Müslümanlar Benu Saide Sakifesi (gölgeliği) adıyla anılan alanda başkan seçimi tartışması, Ebubekir’in halife seçimi ve Ebubekir’e bey’at törenleri ile meşgul oldular. Ancak Salı günü Peygamberin yakın akrabaları yıkanmasını ve Hz. Ayşe’nin odasına defnedilmesini sağladılar (A. Vehbi Ecer, İslâm Tarihi Dersleri II (Dost Halife Dönemi), Kayseri, 2000, II. Baskı, 69 vd). İşte bu olaylar sırasında Sa’d b. Ubade (Hazrec kabilesi başkanı) Hz. Ebubekir’e bey’at etmeyip muhalefet etti. Bunu takiben Hz. Peygamber’in damadı Hz. Ali ile Hz. Ali’nin hanımı Fatıma da bey’at etmediler. Bey’at veya biat, el-ele vermek üzere yapılan akit ve muahededir. Siyasette biat: Bundan böyle seni başkan (ulü’l-Emr) tanıdım, dinî ve kanunî hükümlere uygun olan her emir ve yasağına itaat ederim diye söz vermektir (Bak: Cl. Huart, “Biat”, İA, XI, 281-282; M. Hamdullah, İslâmda Devlet İdaresi, Çev: K. Kuşçu, İstanbul, 1963, 63; Hasan İbrahim Hasan, Tarih ül-İslâm, Kahire, 1970, I, 94-100; M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tari Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1971, I, 228-231). Bu uygulama 620 ve 621 yıllarında yapılan Akabe bey’atlarında yapıldı. Siyasî bakımdan onaylama anlamındadır.
Babasının vefatından sonra Hz. Ebubekir’e ve onun yönetimine karşı (muhalif) olan önemli kişilerden biri Fatıma idi. Hz. Ebubekir’e bey’at etmediği gibi onunla tartıştı ve halifeye kızgınlığını, karşı oluşunu açıkça belirtti. Fatıma Hz. Peygamberin vefatından sonra sağ kalan tek çocuğu idi ve bu sebeple bazı haklarının olduğunu, halifenin bu haklarını engellediğini açıkça ifade ediyordu. Hz. Ebubekir’e çıkıp babasından kalan miras hakkının kendisine verilmesini istedi. O da Hz. Peygamberin “Biz peygamberler topluluğu miras bırakmayız, bıraktığımız şeyler sadakadır” buyurduğunu, bu sebeple Peygamberin bıraktıklarından kimsenin hakkı olmadığını ileri sürdü. Fatıma’nın isteğini reddetti. Bunun üzerine Fatıma halifeye hitaben:
- Sen öldükten sonra sana kimler vâris olur, diye sordu. O da:
- Çocuklarım ve ailem, diye cevap verdi. O zaman Fatıma esas düşüncesini şöyle anlattı:
- Ey Ebu Kuhafe’nin oğlu! O halde nasıl oluyor da babamın mal ve mülküne, bizim Hayber’deki hissemize Fedek’deki topraklarımıza mirasçı oldun. Ben babamın mirasından hiçbir şey almayacak mıyım, dedi. (Ecer, İslâm Tarihi Dersleri II, 76) Hz. Ebubekir’in haklılığı, haksızlığı ve onun rivayet ettiği hadisin doğruluğu veya doğru olmayışı konularındaki tartışmalar (konumuzun sınırlarını zorlayacağı için) şu anda bizi ilgilendirmemektedir. (Hadis bilginleri bir hadisin doğruluğunun ölçüsü olarak hadisin Kur’an’a, akla, ilme, İslâm Dininin evrenselliğine, menfaat-i âmme’ye (kamu yararına) uygunluğu ile yalancı olmayan (sika) ravilerine, ravilerinin birbirini görmüş olmalarına bakarlar. Bazı bilginlere göre Hz. Ebubekir’in rivayet ettiği bu hadisin Hz. Ebubekir’den başka ravisi yoktur. Ayrıca Kur’an’a aykırıdır. Zira Kur’an’da mirasla ilgili ayetlerde (Bak: Nisa IV, 7, 11-13, 176) ölen kişilerin bıraktıklarının kimlere taksim edileceği açıkça belirtilmiş ve bu ayetler ve Peygamber ile ilgili bir istisnaya yer verilmemiştir. Ayrıca peygamberlerin miras bırakacaklarına dair “Süleyman Davud’a mirasçı oldu (Neml, XXVII, 16)” ve “(Ey Rabbim) … Tarafından bana bir oğul bağışla, o bana ve Yakupoğulları’na mirasçı olsun. Rabbim! Ona rızanı kazandır (Meryem, XIX, 5-6)” anlamında ayetlerin varlığına işaret edilir. Aksine Hz. Peygamberin malı görünenlerin devlet hazinesi olduğunu iddia edenler de vardır. Bak: A. Vehbi Ecer, İslâm Tarihi Dersleri, 75 vd; Ömer Rıza Doğrul, İslâm Tarihi – Sadri İslâm İlk İhtilaf ve İhtalaller, İst. 1935, X, 80-92)
Burada bizim üzerinde durmak istediğimiz husus Fatıma’nın kadın olmasına rağmen Devlet Başkanı Ebu Bekir ile yüz yüze kendi kişisel hakkı için tartışması ve siyasî tercihini açıkça ortaya koyabilmesidir. Fatıma’nın Ebubekir’e çıkıp “Sen babama varis olursun da ben neden olmayayım” anlamında bir söz söylemediğini iddia edenlerin iddialarının doğru olması halinde bile, Fatıma’nın ölünceye kadar bey’at etmediği hususu düşündürücü değil midir?
Fatıma ile birlikte Hz. Ali de Ebubekir’e hanımı ölünceye kadar bey’at etmedi. Ayrıca Fatıma öldüğü zaman kimseye haber verilmemesini ve Hz. Ali tarafından gusledilmesini (yıkanmasını) vasiyet etmişti. Bu hususu Kasım Kufralı daha önce andığımız makalesinde şöyle açıklar:
“Vasiyeti üzerine, kendisini Hz. Ali ile Esma yıkamış ve namazını Ali veya Abbas kaldırmıştır. Fatıma’nın Ali tarafından yıkanması bir münakaşayı mucip olduğu gibi, vasiyeti üzerine cenazesinin gece defnedilmesi de, cenaze merasiminin nasıl yapıldığının belirsiz kalmasına yol açmıştır. Kocanın kadını yıkaması caiz olmadığı için, Ali’nin zevcesini gusletmesini İbni Mesut hoş görmemişti. Şia indinde ise, Ali’nin bu hareketi bu fiilin caiz olduğunu göstermektedir…” (Kufralı, aynı makale; Hz. Ali’nin hanımını gasletmesi İbni Mesut tarafından tenkit edilmiş bu konuda tartışmalar ortaya çıkmıştır. Bak: Tahavî, Haşiye Alâ Marâkı’l-Felâh, Mısır, 1304, 300 vd)
İslâm Tarihçilerinden Belazurî (öl. 892) nin konuya geniş bir yer ayırdığını gördüğümüz bu olay (Belazurî, Fütuh ül-Büldan, Çev: Z. Kadirî Ugan, İstanbul, 1955, I, 50-61), özellikle Şiiler tarafından Hz. Ebubekir ve Ömer’in zulmü şeklinde yorumlanmıştır. (Kufralı, aynı makale)
Hz. Ali’nin Hz. Ebubekir’e bey’at etmeyişinin veya bey’at etmekte gecikmesinin sebebini de bir yazarımız şöyle açıklar:
“Bu suale verilecek cevap ile büyük bir mesele halledilmiş olacaktır. Şek ve şüphe kabul etmeyecek bir nokta, Hz. Fatıma’nın Hz. Ebubekir’e karşı son derece kırgın olmasıdır. Bunun sebebi Resul-i Ekrem’in mirası meselesi idi” (Ömer Rıza, Sadr-ı İslâm, İstanbul, 1928, VI, 64)
Ayrıca aynı eserde hanımının ölümünden sonra Hz. Ali’nin bey’at ettiğini, bu bey’atı sırasında gecikmesinin sebebini Buharî’nin el-Cami’ üs-Sahih’inden aktararak şöyle açıklar:
“… Hz. Ali, şehadet getirerek Ebubekir’in ta’zime şayan (övgüye lâyık) olduğunu söyledi. Bey’atta gecikmesinin Ebubekir’e rekabetten ileri gelmediğini anlattı. Ancak karabet (akrabalık) dolayısıyla bir hisse (pay) sahibi olduklarını sandıklarını, Ebubekir buna mâni (engel) olunca müteessir (üzüntülü) olduklarını beyan etti” (Ömer Rıza, VI, 67)
Fatıma’nın vasiyeti üzerine geceleyin cenaze namazının kılınması “Hz. Ali, Hz. Abbas ile oğlu Fazl tarafından Cennet ül-Bakî” (Kandemir, aynı yer) mezarlığına âdeta gizlice defnedilmesi hem Hz. Ali’nin hem de Fatıma’nın halifeye ve yönetime kızgınlığının inkâr edilemez bir delilidir.
Hz. Peygamberin kızı Fatıma, miras hakkını bizzat kendisi halifeden istemiş, onunla tartışmış, hakkı olduğunu açıkça kamu önünde ilân etmiş ve nihayet ölünceye kadar halifeye bey’at etmeyerek siyasî tercihini ortaya koymuş olan bir kadındır. Bugünkü bazı hanımlarımızın Fatıma’nın bu cesaretli davranış ve uygulamalar ile siyasi girişimlerini örnek almalarının yerinde olacağı söylenebilir.


Yrd. Doç Dr. A. Vehbi ECER



Beğenerek okuduğum bir yazı idi, önemli bilgiler içeriyor. İyi okumalar.



Dipnot: Admin arkadaşlar ricam, yazıyı lütfen düşünen beyinler kısmına taşımanızdır.Nedeni, belirli bir zümrenin bu kısmı takip etmesi, diğer arkadaşlarıda bu bölüme teşvik ediyor.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 13 Aralık 2011, 15:12   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




Azizim, yazının tamamını okudum.Bu olayları başka kaynaklardan da okumuş birisi olarak
Ehli Sünnet ve Şia'da itikat dışında olan ayrılıkların başlangıcı burada başlıyor.

Bizler o insanlar arasında haklı ya da haksız diyebilecek insanlar değiliz. !
Hz. Fatıma ve Hz Ali'nin Ebubekr'e muhalif olmalarını cidden üzücü bulmuşumdur.
Peygamber vefat ettiğin de, Hz Ömer çıkıp, kim Allahın resulu öldü derse, onu öldürürüm!
ve Ebu Bekrin çıkıp '' Allahın Resulu öldü '' demesidir.

Hz. peygamber kızına ''Ey kızım fatıma amelin olmassa ben bile seni kurtaramam'' diyerek onu özel bir makamdan men etmiş olmuyor mu?

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Aralık 2011, 16:54   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




esekherif Nickli Üyeden Alıntı
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Azizim, yazının tamamını okudum.Bu olayları başka kaynaklardan da okumuş birisi olarak
Ehli Sünnet ve Şia'da itikat dışında olan ayrılıkların başlangıcı burada başlıyor.

Bizler o insanlar arasında haklı ya da haksız diyebilecek insanlar değiliz. !
Hz. Fatıma ve Hz Ali'nin Ebubekr'e muhalif olmalarını cidden üzücü bulmuşumdur.
Peygamber vefat ettiğin de, Hz Ömer çıkıp, kim Allahın resulu öldü derse, onu öldürürüm!
ve Ebu Bekrin çıkıp '' Allahın Resulu öldü '' demesidir.

Hz. peygamber kızına ''Ey kızım fatıma amelin olmassa ben bile seni kurtaramam'' diyerek onu özel bir makamdan men etmiş olmuyor mu?

Güzel abim,

Hz.Ömer'in "Kim Allah'ın Resulu öldü derse onu öldürürüm!" söylemine Hz.Ebubekir'in cevabı aynen şudur : "Ey insanlar Allah'ın Resulu vefat etmiştir. Her kim peygambere tapınıyorsa, bilsin ki peygamber ölmüştür.Her kim Allah'a inanıyorsa bilsin ki, Allah ebedi." hemen hemen buna yakın bir söylevi olmuştur.

Sevgili abim, son satırlarında;

"Hz. peygamber kızına ''Ey kızım fatıma amelin olmassa ben bile seni kurtaramam'' diyerek onu özel bir makamdan men etmiş olmuyor mu?" demişsin, burada ki manayı anlayamadım,biraz açıklarsan elimden geldiğince cevaplamaya gayret edeceğim.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Aralık 2011, 16:59   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




Şöyle demek istiyorum haddim olmayarak, ben Ebu bekre biat etmem, peygamber kızıyım ben.. demesi için..

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Aralık 2011, 17:07   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




esekherif, bundan doğal ne olabilir? Acılı ve yasta bir evladın babasından başka kimi vardı hayatta? Ayrıca, babasından kalan bazı şeylerin kendisinin sahip çıkmak istemesini gayet tabi bir olay değil midir? Sevgili abi,

Hz.Hüseyin, peygamber efendimizin (s.a.v) minberinde hutbe veren Hz.Ebubekr'e "oradan aşağı in, orası dedemin yeridir." sözü üzerine Hulefa-i Raşidin ilki olan Hz.Ebubekir bir basamak aşağı inerek burada peygamberin oğluna yani Hz.Hüseyin'in tepkisine saygıyla cevap vermiş aynı zamanda Peygamber efendimizin bir adım gerisinden geldiğini belirtmiş oldu.

Dipnot: O zaman ki olaylara 2011 gözüyle yorumlamaya çalışan insanlar çıkacaktır. Ricam şudur ki; o zamanın olaylarını bu dönemin gözlükleriyle yorumlamayınız.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Aralık 2011, 17:14   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




Azizim yanlış anlaşılacak kelimeler kullanmak istemiyorum. Bu çok hassas ve derin konudur.
Mutlaka acılı ve yastadır. ki, bu Bekirin babasıdır.. Peygamberden sonra gelir.. binlerce ashap onun peşindeyken Hz fatımanın üç beş miras için onu karşısına alacağını sanmıyorum ben.
Fitne devri ondan sonra başlıyor işte... ta ki Hz Ali ve Hz Aişe'ye değin..

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Aralık 2011, 17:24   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




esekherif Nickli Üyeden Alıntı
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Azizim yanlış anlaşılacak kelimeler kullanmak istemiyorum. Bu çok hassas ve derin konudur.
Mutlaka acılı ve yastadır. ki, bu Bekirin babasıdır.. Peygamberden sonra gelir.. binlerce ashap onun peşindeyken Hz fatımanın üç beş miras için onu karşısına alacağını sanmıyorum ben.
Fitne devri ondan sonra başlıyor işte... ta ki Hz Ali ve Hz Aişe'ye değin..

Sevgili abim elbette bu konu çok derin ve hassastır. Yanlız şurada ki bir yanlışını düzeltmek istiyorum. Fitne devri Ebubekir'den sonra başlamamakta,fitneler Hz.Ömer sonrasında başlamakta, nasıl dersen birkaç yaşanan olayla anlatayım:

"Birgün Hz. Ömer huzurunda bulunan bazı Eshâb-ı kirâma: “Resûlullah efendimiz’in fitne hakkında olan sözü hatırında olan var mı? diye sordu. İçlerinden Huzeyfe ey müminlerin emiri! Peygamberimizin bu konudaki sözü aynıyla benim hatırımdadır ki, “Kişi ailesinden, malından, çocuklarından ve komşusundan dolayı fitneye düçar olur. Böyle günahlara oruç tutmak, namaz kılmak ve iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek keffâret olur.” buyurdu, diye cevap verdi.
Hz. Ömer “Maksadım o değil, deniz gibi dalgalanacak fitneyi soruyorum” deyince, Huzeyfe: “Ey müminlerin emiri! Senin için endişelenecek bir şey yok. Senin zamanınla onun arasında bir kapalı kapı var.” diye cevap verdi.
Hz. Ömer “Bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?” diye sorunca Huzeyfe “O kapı kırılacak diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer “Desene Ümmet-i Muhammed kıyâmete kadar bir araya gelemeyecek!” diyerek üzüntüsünü dile getirdi."
Daha sonra Huzeyfe’ye o kapının ne olduğu sorulduğunda “O kapı Hz. Ömer idi” diye cevap vermiştir. Daha sonra Hz. Ömer şehid edilmiştir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Aralık 2011, 17:26   #8
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




Azizim Hz Fatıma ile Hz Alinin Ebubekre biat etmemesi fitne değil midir ?

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Aralık 2011, 17:37   #9
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




esekherif Nickli Üyeden Alıntı
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Azizim Hz Fatıma ile Hz Alinin Ebubekre biat etmemesi fitne değil midir ?


Asla! Birincisi, Hz.Ali ve Hz.Ebubekir sahabenin cennetle müjdelenmiş 10 kişilik grubun içindediler. Hz.Ebubekir Sıddıklığı ile nam salmış Hz.Ali ise İlmiyle. İkisi de sahabenin büyüklerindendir( büyüklük yaş değil) ayrıca ikisi de peygambere çok yakındır ve akrabalarıdır. Bir diğeri sahabelerin içtihadları farklıdır. Keza bunu Sıffın savaşındada Hz.Muaviye katılan sahabeler ve Hz.Ali ile birlik olan sahabelerden görebiliyoruz. Unutmamız gereken birşey de Hz.Fatımat'ül Zehra peygamber efendimizin ciğerparesi'dir. Peygamber efendimizden sadece 6 ay sonra vefat ediyor. Bu 6 aylık süreç çok kısa bir zaman dilimidir.Duygularıyla hareket etmesi pek doğaldır. Keza Hz.Ali'nin Hz.Ebubekir'in söylediği sözü ilkkez duyduğunu belirtip bunu diğer sahabelerin duyup duymadıgı araştırmasını yapması ve diğer sahabelerin böyle birşey duymaması üzerine oluşan bir kırgınlık mevcuttur. Dediğim gibi sevgili abim, hz.Fatıma ve Hz.Ali sahabelerdendir ve içtihadları farklıdır.Aynı zamanda babalarının vefat etmesinin verdiği hüzünle böyle bir davranışa girmeleri pek tabi olağan birşeydir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 14 Aralık 2011, 11:39   #10
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Abdullah(Hz.Ebubekir) bin Kuhafe ve Fatıma bint Muhammed & Ali bin Ebu Talib




esekherif Nickli Üyeden Alıntı
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Azizim Hz Fatıma ile Hz Alinin Ebubekre biat etmemesi fitne değil midir ?

Sana katılıyorum Mustafa abi, Peygamber efendimiz'in ardından düzen bozulmuştur. Her ne kadar Hz Muhammed'in ailesi ( Ehli Beyt) de olsa, (hepsini saygıyla anıyorum) Hz.Ebubekir, 1. Halifedir. Şi'a Mezhebi her ne kadar hak yenildiğini düşünselerde, Hak yerini bulmuştur. Hz Ali ve Fatimeyi Zehra, karşı çıkmış olsalarda, karşı çıktıkları, herhangi birisi değil Hz.Ebubekir.

Hz.Ebubekir, hak mı yedi? Hz.Ebubekir, karşımı çıktı? Elbette ki, hayır. Yine söylüyorum Hak yerini bulmuştur.

Sayın Gajul, ufak bir ricada bulanacağım. İsimlerin yanına koyulan sıfatlar önem kazanır.
Bknz;
Hz.Muaviye ve Hz.Fatımat'ül Zehra gibi.

__________________
'Türkçe konuşmayan bir insan, Türk milli kültür, toplum ve uygarlığına bağlılığını iddia ederse, buna inanmak doğru olmaz.''
-Mustafa Kemal Atatürk.
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
bin, fatima, fâtıma, hzebubekir, muhammed, tâlib


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ali b. Ebi Talib Ecrin Genel İslami Konular 1 28 Ekim 2011 23:31
Sıddîkiyet ve Sıdk Âbidesi Hz. Ebûbekir (ra) Kalemzede İslam Alimleri 0 26 Eylül 2011 01:05
Hazret-i Fâtıma r.anha MasteR06 Genel İslami Konular 0 14 Aralık 2010 22:16
Hz.Fatıma Annemiz Freedom İslamiyet 1 30 Kasım 2010 17:00
Hz. Fatıma'nın (a.s.) meşhur nur duası yoSun İslamiyet 0 30 Ekim 2010 17:00