IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 03 Nisan 2010, 23:28   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




HİÇ BİZDEN HEP ONLARDAN

Aytaç Durak’ı İçişleri Bakanlığı görevden aldı...
Gerekçe?
Hakkındaki rüşvet iddiaları.
Ne var iddia olarak?
Yardımcısının söyledikleri, arazi satın alıp imara açarak rant elde etmesi iddiası, karısının arazilerini imara açarak menfaat sağladığı iddası vs...vs...
İddaa çok.
Olabilir mi peki?
Mahkeme araştırır karar verir olup olmadığına.
Hakkında bu kadar şaibe olan bir belediye başkanının görevden alınması doğru mudur peki?
Doğrudur tabii...
***
Hayatında alt yapı işi yapmamış firmaya trilyonluk işler veren, bu işlerin çok daha düşük ücrete taşerona devredilmesine göz yuman, bu taşeronu ve yaptığı işi denetlemeyen, denetlemediği için küçücük kız çocuğunun kanalizasyona düşüp ölmesine neden olan, acil ihtiyaç diye burada otobüsün alası üretildiği halde gidip Almanya’dan ihalesiz alan, yakınları ve kendisiyle ilgili sürüyle iddia bulunan belediye başkanı neden görevden alınmıyor peki?
Desek ki küçük bir kentin belediye başkanıdır, o yüzden göze batmıyordur...
Koskoca İstanbul’un Belediye Başkanı birader adam...
Onu geçtik...
***
Hakkında Almanya’da hapis istemiyle dava açılan, bu dava ve soruşturmalar nedeniyle 5 yıldır Almanya’ya gidemeyen, RTÜK Başkanı olduğu zaman hiçbir firmada ortaklığı bulunmaması gerekirken ticaret yapmaya devam eden Zahid Akman niye alınmadı RTÜK Başkanlığı’ndan? Alınmaması bir tarafa, hâlâ RTÜK üyesi beyefendi.
Ya Ankara’nın Belediye Başkanı’na ne demek lazım?
Seçimler öncesinde yaptığı yolsuzluklar ortalara dökülen, peşkeş çektiği ihaleler ayyuka çıkan Melih Gökçek nasıl hâlâ görevde?
***
Görevden almak iyi de...
Adamına göre olunca tuhaf kaçıyor.
Bir de şu soru aklına takılıyor insanın...
Aytaç Durak AKP’li olsaydı ki öyleydi, yine alınır mıydı görevden?
Hatta...
Tüm bu yolsuzlukları 1,5 yılda mı yaptı bu adam?
Önceki dönem de hakkında bu iddialar vardı.
Neden görevden alınmadı o zaman?
Sahi...
Geçen dönem hangi partiden başkandı Aytaç Durak?

Alıntı - [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

NORMAL DURUMLAR

Anayasa değişikliği paketi tartışılıyor ya...
Arkadaşlar diyorlar ki 'Yargıdan gelen açıklamalar, siyasi açıklamalar'
Yuh artık...
Yani yer her şeyi bu halk da, bu kadarını da yer mi?
Bizzat adaletin içinde olanların yapılacak değişiklikleri eleştirmesinin neresi siyasi olabilir?
Senin yaptığın değişiklikler, istediğin hakimi savcıyı istediğin yere atamayan Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısını değiştirmen siyasi olmayacak, o kurumun yöneticilerinin eleştirileri siyasi olacak.
Bu kadar laf kalabalığı içinde bunu bile söyleyebiliyorlar adamlar.
Halbuki o kadar belli ki olan biten.
Yargıyı tam olarak istedikleri gibi yönetemedikleri için yapıyorlar bu değişiklikleri.
Anayasa Mahkemesi tehlike onlar için mesela.
Kapatabilir partilerini çünkü.
O yüzden yapısını değiştiriyorlar. Hatta bu da kesmiyor, parti kapatma yetkisini mahkemeden alıp Meclis'e veriyorlar.
Kendi kendilerini kapatırlar mı sizce?
Dokunulmazlıklarını sittin senedir kaldırmayan adamlar, kendi partilerini kapatırlar mı?
Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu mesela...
Yapısını değiştiriyorlar, üyelerini meclis seçsin
diyorlar.
Neden?
Çünkü bizzat görevlendirdikleri savcının özel
yetkilerinin alınmasını istemiyorlar.
Ve tüm bunlar onlara göre demokratikleşme
süreci.
Normalleşme...
Peki madem amaç bu...
O zaman kaldırsana dokunulmazlıkları...
İndirsene yüzde 10 barajını...
Asker sivil mahkemede yargılansın diye madde koyuyorsun ya...
Seni hiçbir mahkeme yargılayamıyor...
Onu ne yapacağız peki?

ALINTI ; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

----------

Hepimiz kazız...

Bir dinleyicim oturmuş yazmış...
Demiş ki acaba ben devlete ne vergileri ödüyorum bir ücretli olarak diye.
Hani Maliye Bakanı 'Krizi emekli ve ücretliye yansıtmadık' demiş ya...
Mesela elektrik faturasında;
Enerji fonu, TRT payı, KDV ödüyoruz devlete.
Su faturasında;
Bakım bedeli, Çevre Tüketim Vergisi, KDV...
Ev telefonu faturasında;
Kullanım ücreti, ayrıntı ücreti, Özel iletişim Vergisi, KDV.
Üstelik herkes dinlendiği için özel konuşma imkanımız olmamasına rağmen ödüyoruz 'Özel İletişim Vergisi'ni...
Diyelim ki araba alacaksınız.
Teslim alırken ödediğiniz para 30.500 TL.
Peki bu arabanın gerçek fiyatı ne?
18.406 TL...
Gerisi?
ÖTV 6810 TL...
KDV 4539 TL...
MTV 324 TL...
Plaka 420 TL...
Oldu mu sana 30.500 TL.
Benzin alacaksın mecburen arabana.
Litresi kaç TL?
3.65...
Ne kadarı vergi peki?
2.44...
Çok canın sıkıldı, efkarlandın...
Rakı içeceksin mesela.
Kaç para 70'lik rakı?
29.90...
Kaçı vergi peki?
17.33...
Yani ayrıca su katmamak lazım artık rakıya.
Bu kadar vergiye daha saygılı olup sek içmeli.
Neyse ki aybaşı geldi...
Maaş alacaksın rahatlayacaksın.
Diyelim ki 1000 TL yazıyor bordroda.
Ama öyle hemen 1000 TL almak olmaz.
SSK primi 140 TL...
Aylık gelir vergisi 127.50 TL. Ama üzülmeyin, yıl sonu bu 170 olacak.
Asgari geçim indirimi 54.68 TL...
Damga vergisi 6.60TL...
Kaldı mı sana 770.58...
Bu kadar mı peki vergiler? Bitmez...
Ben yazarım ama sütun yetmez. Demem o ki...Vergi kutsalsa eğer... Hepimiz cennetliğiz birader. Öbür dünya için endişelenmeye gerek yok.

ALINTI ; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

----------

İntikam


Arkadaşlar kendilerine göre bir adalet sistemi istiyorlar.
Hakimleri, savcıları kendi istedikleri gibi seçebilecekleri, olur da istedikleri gibi karar vermeyen bir hakim olursa istedikleri yere sürebilecekleri bir sistem istiyorlar.
Anayasa değişikliği içinde sıkıştıracaklarından biri de bu...
Diyorlar ki 'Halkın iradesini biz temsil ediyoruz. O hakimleri atayacak kurulun üyelerini de biz seçeriz.'
Yani sen yüzde 42 oy aldın diye halk sana 'İstediğini yap' demiş manasına geliyor bu.
Çal, çırp, peşkeş çek, onun bunun işini yap, komisyon al...
Sonra iş yargılanmaya gelince...
Seni yargılayacak hakimi atayacak kurulun üyesini sen seç.
Nasıl güzel memleket değil mi?

***
Mesela Melih Gökçek ağlıyor televizyonda;
'6 yıl önceki fiyatlara dönmeyi kim kabul edebilir. Böyle şey olur mu?'diyor...
O Melih Gökçek'in yönettiği Ankara'da Tekel işçileri aylarca aç bilaç yattılar. Soğukta titrediler.
Ne için peki?
6 yıl önceki maaşlarına dönmemek, hak
ettiklerini geri vermemek için...
Peki ne yaptı Melih Gökçek?
Yardım etti mi?
Isınmaları için odun gönderdi mi?
Seçimlerden önce millete don, gömlek dağıtan Gökçek, Tekel işçilerine bir tas sıcak
çorba verdi mi?
Şimdi ağlıyor...
'Belediye iflas eder' diyor.
İntikam almak için, öyle olmaz böyle olur demek için otobüslerin sefer sayılarını azaltıyor.
Duraklarda üst üste bekleyen Ankaralılar da herhalde içlerinden 'Bize müstahak' diye
geçiriyorlardır.
Bu arada...
Ankara Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı'nın bana 'Biz sizi biliyoruz zaten' konulu bir mail atmasına gerek yok.
Zahmet etmesinler...
Ben kendimi biliyorum zati...


ALINTI ; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

----------

Kendin çal, kendin oyna...

Milletvekillerinin maaşlarını belirleyen kim? Milletvekilleri... Diyelim ki bir milletvekili işlediği bir suçtan dolayı silah alamıyor.
Bu milletvekilinin silah alabilmesi için gerekli yasa değişikliğini yapan kim?
Milletvekilleri...
Ki bu daha yeni oldu.
Milletvekillerinin ve hatta eski milletvekillerinin, onların yakınlarının, çocuklarının sağlık harcamalarını, kira yardımlarını, yapacakları harcamaların limitlerini belirleyen kim?
Milletvekilleri...
Suç işleyen ve yargılanması gerekirken dokunulmaz olduğu için yargılanamayan milletvekilinin, dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmayacağına kararı kim veriyor?
Milletvekilleri...
Yüzde 42 oy aldığı halde, bakanları ve milletvekilleri ile ilgili tüm gensoruları reddeden ve bunu seçim sisteminin dandikliği sonucu elde ettiği Meclis çoğunluğu ile yapan kim?
Yine aynı milletvekilleri...
Hani Başbakan “Yalama oldu bu gensoru işi” diyor ya...
Kim acaba yalama yapan gensoruyu diye düşünüyor insan bu durumda.
Şimdi bütün bu manzara ortadayken, milletvekillerinin kendilerine verilen tüm yasama yetkilerini kendi çıkarlarına kullandıkları gün gibi ortadayken, Başbakan’ın isteğini hatırlayalım;
“Siyasi partilerin kapatılmasına Meclis karar versin” diyor Başbakan...
Bırakın parti kapatmayı, basit bir gensoruyu bile reddetmeyi alışkanlık haline getirmiş bir Meclis’in, böyle bir oylamayı nasıl yapacağını düşünün.
Hatta düşünmekle kalmayın, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında işadamlarının muhalefet milletvekillerine Abdullah Gül’e oy versin diye açtığı telefonları hatırlayın.
Bu Meclis karar verecekmiş partilerin kapatılmasına.
Bu arada...
Tüm bu yazı içinde adı bile geçmeyen kurum hangisi?
Yargı...
Zaten şu anda en büyük alerjiyi yaratan ve tam olarak ele geçirilemeyen bir tek orası kaldı...
Onu da devre dışı bıraktık mı tamamdır.
Hem yargı neymiş canım...

ALINTI ; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 05 Nisan 2010, 09:39   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




Kına gecesi...


Mary McAleese...
İrlanda Cumhurbaşkanı...
Hatta Türkiye’yi ziyaret eden ilk İrlanda Cumhurbaşkanı.
Ankara’yı, İstanbul’u ve
Çanakkale’yi gezdi.
Anzak üniforması giyerek Çanakkale Savaşı’nda hayatını kaybeden
askerlerini andı.
“Bizler buraya bu süreci hatırlamak için geliyoruz ama Atatürk’ün söylediği gibi hatırlamak için geliyoruz. Burada yatan bütün askerlerin hepsi bizim oğullarımızdır, onların hepsinin anısını hatırlamamız ve gündeme getirmemiz gerekmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, savaşa ve savaş kurbanlarına karşı nasıl bir tutum takınmamız gerektiğini hepimize öğretmiştir. Çanakkale Savaşı bizim açımızdan bir dönüm noktası oldu, özgürlüğümüzü kazanmak ve bu bilinci edinmek
adına” dedi...
Bu sözleri Çanakkale Savaşı ile ilgili yaptığı yarım saatlik konuşmada, Mustafa Kemal’i hiç anmayan Bülent Arınç’dan bir iki gün sonra söyledi.
***
Bütün ziyaretlerini bitirdikten sonra İrlanda’ya dönmek için İstanbul Atatürk Havalimanı’na geldi.
Türk Hava Yolları’nın tarifeli Dublin uçağına bindi.
O istemedi ama bizimkiler ayıp olur diye uçağı protokol kapısının önüne getirdiler.
Ve koskoca İrlanda Cumhurbaşkanı tarifeli uçakla ülkesine döndü.
***
Katar Emiri Şeyh Hamid bin Halife Al Thani, kızı Şeyha’yı evlendirdi geçenlerde.
Malum bu aralar bizimkilerle araları
çok iyi ya...
Bizimkilere de bol bol davetiye geldi.
Başbakan gidemedi ama eşi Emine Erdoğan’ı yolladı.
Beraberinde Dışişleri Bakanı’nın eşi, ve Kadın ve Aileden Sorumlu, homofobik Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da vardı.
Önce kına gecesine katıldılar, sonra düğüne.
Düğünün pek bir şatafatlı olduğu yazıldı dünya basınında.
Düğün bitti, bizimkiler dönmek için havaalanına gittiler.
Kendilerini bekleyen devletin özel uçağı ATA’ya bindiler...
Gittikleri gibi rahat rahat döndüler.
***
Düğüne İrlanda Cumhurbaşkanı katılmadı.
Belki davet edilmedi...
Belki de Katar’a tarifeli uçak yoktu Dublin’den.
Belki vardı da kına gecesine denk gelmiyordu.

ALINTI ; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Nisan 2010, 06:47   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




Seni gidi komünist seni...


RUSYA Başbakanı Vlamidir Putin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Soçi'deki Riviera Sarayı'nda yapılacak görüşmesi öncesinde Türk ve Rus gazetecilere Rus Lada Niva marka cipi tanıttı ve A.A. kameramanı Fuad Abbasov'a deneme sürüşü yaptırdı. Putin, kendisine ait Rus Vaz otomobil firmasının Niva tipi son model cipi kullanarak geldiği sarayda, gazetecilerin görüntü almasına izin verdi. Putin, bir gazetecinin 'Niva'nın bu mo-
delini beğeniyor musunuz' sorusuna, 'Elbette beğeniyorum. Buyurun, kullanabilirsiniz' yanıtını verdi.'
17 Mayıs 2009'da AKŞAM'da yayınlanan bir haber bu.
Malum Lada'lar
Rus malı.
Rusya'nın Başbakanı kendi ülkesinde üretilen ciplerin tanıtımını, üstelik başka bir devlet başkanının ziyareti sırasında yapıyor.
Bununla kalmıyor Putin.
Koruma aracı olarak da Lada tercih ediyor.
HHH
Şimdi bize dönelim.
Başbakan'a alınan ve ABD'den gelen, Obama'nın korumalarının kullandığı GMC marka Yukon jipler gümrüğe gelmiş çok şükür.
Bir ABD Başkanı kullanıyor, bir de bizim Başbakan.
ABD Başkanı, Amerikan malı olduğu için kullanıyor, onu anladık...
Bizim ki niye ısrarla onlardan istiyor peki?

***
Mesela Devlet Malzeme Ofisi'nin satın aldığı son araçlara bir bakalım.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği için 1 adet Audi Q 7 3.0 TDI alınmış.
Satın alma bedeli 113,697 TL...
2 adet Mercedes-Benz
S 600 L alınmış...
Satın alma bedeli 767.684 TL...
Kimler için alınıyor bu araçlar
bilmiyoruz.
Açıklarlarsa belki öğreniriz.

***
Merak ettiğim başka.
Bu kadar otomobil fabrikası varken bu memlekette, bu kadar caka satarken sağa sola otomotiv sektörümüzle ilgili, neden ısrarla ithal ederiz bu araçları?
Niye mesela Putin gibi davranamaz Türk siyasetçileri?
Pardon, pardon...
Komünistti o değil mi?
Pardon...

Alıntı; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

----------

Metroçüş


Yüzyılın icadı metrobüsle ilgili uzun zamandır yazmıyorum.
Bekliyorum çünkü...
Mesela Hollanda’dan alınan ve her Allah’ın günü yolda kalan, tanesine 1 milyon 300 bin euro verdiğimiz otobüslerin alımı ile ilgili mahkemenin sonuçlanmasını bekliyorum mesela.
Veya “Acil ihtiyaçtır” denilerek, ihale yapılmadan, Mercedes’in Almanya fabrikasından alınan, üstüne de sözleşmede yazılandan 30 milyon euro fazladan verilen otobüslerle ilgili davanın sonuçlanmasını bekliyorum.
***
Bu arada...
Hani geçenlerde Amerika’da, Mercedes’in kamu ihalelerini almak için dünyanın dört bir yanında rüşvet dağıttığı ortaya çıkmıştı.
Bu ülkelerin arasında Türkiye de vardı.
Merak ediyor insan.
Acaba metrobüs için alınan Mercedes otobüslerinin ihalesiz alımında da rüşvet dönmüş müdür?
Yoksa İETT, kendi ülkesi otobüs üretim üssü olduğu halde niye gidip ısrarla ve inatla dışarıdan otobüs alsın?
Neden acaba?
Bunu benim gibi merak edip araştıracak bir savcı yok mudur?
***
Biz dönelim yüzyılın icadına.
Bu sistem teknik olarak her gün arıza veriyor zaten.
Bozulan otobüsler, yollarda kalan insanlar, boş geçen otobüslere isyan etmek için metrobüs yolunun ortasına oturan yolcular...
Daha neler neler...
Son zamanlarda metrobüsü kullananlarla ilgili de haberler arttı.
En son üzerinde “Zincirlikuyu’ya gider” yazdığı halde, yolcularını Topkapı’da indiren kadın yolcuyu Edirnekapı garajına götüren, küfür eden, ani fren yaparak yaralanmasına neden olan şoförün haberi vardı dün AKŞAM’da.
Ondan önce el ele oturan gençlere “dalan” ahlak bekçisi şoförün haberi vardı.
Kim bilir bu yazı yayınlanınca ne şikâyetler gelecek metrobüs şoförlerinden.
***
Yeni İETT Genel Müdürü Hayri Baraçlı’ya sormak isterim.
Kendisi röportajlarında pek bir kibar, pek bir aklı başında sözler söylüyor.
O zaman bize de söylesin.
Bu sistemin gerçekten yüzyılın projesi olduğunu düşünüyor mu kendileri?
Bir de nasıl seçiyorlar bu otobüsleri kullananları?
Kriterleri ne?
Bizim bilmediğimiz, “İETT şoförlerinden bir bölümü psikopatlar arasından seçilecektir” diye bir kural mı var?
Bir de unutmadan.
Bu şikâyetler ve olaylar üzerine nasıl bir yaptırım uygulanıyor acaba bu rahatsız arkadaşlar için?
Bilelim de ona göre binelim...

Alıntı; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Haziran 2010, 21:05   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




Kader soruları...

Sorular uçuşuyor kafamda sürekli.
Günlerdir izliyoruz olanı biteni...
Canlı yayında helikopterlerin inişini, insanları katledişini, sonrasında yapılan barbarlığı.

Tamam da...
Bunlar birdenbire olan şeyler değil ki...
Bu gemilerin Gazze'ye gideceği aylar öncesinden belli değil miydi?
İDO Mavi Marmara'ı İHH'ya satarken amacın ne olduğunu açıklamamışlar mıydı?

Gemiler İstanbul'dan hareket ederken, bangır bangır duyurulmadı mı?
Günlerce gemiye kurulan uydu bağlantılarıyla haber kanallarında canlı yayınlar yapılmadı mı?

Bütün bunlar olurken İsrail, 'Gelmeyin, vururuz' demedi mi?
Peki sonrasında verilen bu 'Hiç beklenmedik olay' tepkisi nedir?;

***
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, perşembenin gelişi çarşambadan bu kadar belliyken neden hiç önlem almadı?
Gemilerde kendilerine yer ayırtan AKP'li milletvekilleri neden vazgeçtiler?
Bile bile lades değil midir bu?
Önlemi almadıktan sonra bağırıp çağırmak, 'Biz yaralılarımızı kendimiz getiririz. Onlara kalmadık' lafları üzerine ağlamalar, ayılıp bayılmalar biraz sahtekarlık olmuyor mu?
Ayrıca...

Yine bu gemiler yola çıkmadan önce tüm bu gelişmeler olurken, PKK açık açık 'Artık mümkün olan tüm hedefleri vuracağız' tehdidini savurmadı mı?
Köşe yazarları saldırılması muhtemel yerleri yazmadılar mı?
Ve bile bile, göz göre göre gelmedi mi İskenderun saldırısı?

***
Bütün bunların olacağı belliyken tedbir almamak niye acaba?
'Kaderin önüne geçilmez' mi, yoksa başka bir şey mi?
Ve bir soru daha...
Acaba İsrail saldırmasaydı ve sadece İskenderun'daki PKK saldırısı olsaydı...
Yine Şili gezisini yarıda keser miydi acaba Başbakan?
Yine Meclis'te öyle hiddetle konuşur muydu?

ALINTI ; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 08 Haziran 2010, 13:56   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




BEY



Seçimler yaklaşıyor ya...
Kim bilir daha ne dayılanmalar, ne vaatler, ne açılımlar duyacağız belli değil...
Bunların hepsi başlangıç.
Öğretmenlere atama sözleri, emeklilere zam müjdeleri, İsrail haddini bil açıklamaları, çiftçiye destek sözleri, kamu personelinin durumunu iyileştirme vaatleri gırla gidecek...
Tüm bunlar önümüzdeki aylarda yoğun olarak yaşanacak.
Yalnız arada emeklilerden alınan ilaç paylarında artış, çiftçinin mazotuna biraz daha vergi, kamu personelinin maaşlarındaki vergi kesintisinde yükselme falan da olacak haliyle.
Ancak güzide Türk basını bunları doğal olarak görmeyecek veya görmesine imkan vermeyecek kadar yoğun bir gündem olacak o aralar.


***
İşte o aralar başladı artık.
Hele yılbaşından sonra daha da yoğunlaşacak.
Kılıçdaroğlu Trakya'ya gitmiş mesela hafta sonu...
İzleyen bir gazeteci arkadaşım 'Ben böyle gezi görmedim' dedi.
Niye diye sordum, 'Seçim gezisi değil. Ama her gittiği yer miting alanı gibi. Adam 100 metreyi 1 saatte gidiyor. Hüseyin Bolt'un rekorunu tersten kıracak' dedi.
'Arada bunu Kılıçdaroğlu'na söyle de Hüseyin Bey'e teşekkür etsin' dedim ben de.
Kılıçdaroğlu, Recep Bey diye hitap etmeye devam ediyor bu arada Başbakan'a.
Yakın çevresinden öğrendiğime göre kendisi bir hayli sinirleniyormuş bu duruma.
Hatta yine kendisine bir yazısında Recep Bey diye hitap eden yazar Mustafa Kızıklı'yı dava bile etmiş.
Mahkeme bu ifadenin hakaret veya aşağılama içermediğine karar vermiş ve yazar beraat etmiş.
Recep Bey'in avukatları temyize gitmiş.
Onlar, 'bey' ifadesinin aşağılama ve hakaret olduğunda ısrarlılar yani.
Peki o zaman, Kültür ve yetmiyormuş gibi Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın açıklamasına ne diyeceğiz?
Gazeteciler kendisine Fethullan Gülen'in Gazze gemisine İsrail saldırısı ile ilgili açıklamalarını sormuşlar.
Ertuğrul Günay cevap vermiş gazetecilere ve Gülen'le ilgili konuşurken Fethullah Bey demiş.
Şimdi Kültür ve Turizm Bakanı Fethullah Gülen'e hakaret etmeye çalıştı ve küçültmek istedi diye mi anlayalım bu hitabı.
Adam sonuçta Kültür Bakanı...
Hangi hitabın nerede nasıl kullanılacağını biliyor olsa gerek.
Ama hukuk bilmiyor belli...

***
Bir de bir soru sormuştum geçen yazıda.
Küfür kıyamet AKP'li maillerinin haricinde bir cevap gelmedi hiçbir yerden.
İsrail saldırmasaydı ve sadece İskenderun saldırısı olsaydı yine döner miydi acaba Recep Bey Şili'den?



ALINTI; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Ağustos 2010, 12:16   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




İntikam

Bütün derdin intikam almak olduğunu anlamak için daha ne olması gerekiyor acaba?

Yıllarca bu ülkede bir İslam devleti kurmanın önünde en büyük engel hep asker oldu.

Niye asker?
Çünkü halkın böyle bir durumda tepki vermeyeceği, Türk halkının bu tür konularda devinimsiz olduğu çok ortadaydı.

Peki biz niye böyleyiz?
Çünkü yıllarca verdikleri eğitimle bizim böyle olmamızı siyasiler sağladı.
Her gelen iktidar kendi eğitim sistemini dayattı. Giderek daha okumayan, daha kültürsüz, bilgisiz bir toplum olduk.
Cahil toplumlar tepkisiz olurlar.
Biz tepkisiz olduk.

Bizim yerimize tepkiyi asker verdi.
Sonra tepki vermesi gerektiği yerde ses çıkarmayıp askeri alkışlayanlar, 'Ama asker yanlış yaptı. Dikta rejimine hayır' dediler. Önce darbe yapan askerin ekmeğini yiyip kıçını yaladılar, sonra arkalarından konuştular.
Asker de çıkıp bunlara 'Şöyle şöyle oldu. Bunun için yaptık. Siz neredeydiniz, ne yaptınız?' demedi. Kendisini yağlayanlarla yaşamayı pek bir sevdi.

Ama gün geldi, Türkiye'yi bir din devleti haline getirmek isteyenler diğer politikacıların başarısızlıklarını kullanıp iktidar oldu.
Asker ise istediği hareket alanı daraltıldığı için ABD tarafından silindi.
Ve askerden intikam alacak olanlar iktidar yapıldı.
Tam bu sırada Türk halkının bir bölümü 'N'oluyoruz yahu' demeye kalktı (Cumhuriyet mitingleri)

Hemen o tepkiyi organize edenler içeri alındı.
Hapislerde çürümeye terk edildi. Yargılanmadan, sorgu sual edilmeden.
Ne yaptı bütün bunların karşısında peki Türk halkı?
Sustu...

Şimdi işin en önemli kısmı gerçekleştiriliyor.
ABD'nin başta söz verdiği 'Askerden intikam alabilirsiniz' vaadi yerine getiriliyor.
Bakın hakkında soruşturma açılan, tutuklanan askerlere.
Hepsi 28 Şubat zamanı faal olan askerler.
Dincilerin, yobazların üzerine giden komutanlar.
İntikamdır bunun adı.
Türk halkının sessizliği, tepkisizliği yaratmıştır bugün nefes aldığımız ortamı.

Siz hala susmaya devam edin.
Ses çıkarmayıp baş sallamaya, gözünüzün içine baka baka tarihle üstelik yakın tarihle ilgili söylenen yalanlara inanmaya devam edin.
Sonra da sokakta bir muhabir mikrofonu uzattığı zaman 'Vatanımı çok seviyorum' dersiniz olur mu?

Yalnız dikkat edin artık o cümleyi kurarken.
'Her şey vatan için' diyenlerin, kendi vatanlarında yaşadıklarına bir bakın.
Ona göre konuşun.

Kaynak; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]




 
Alıntı ile Cevapla

Alt 28 Ağustos 2010, 09:04   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




Neden?


Ne diyorlar seçimlerden önce?
Biri diyor ki "Ben bu ülkeyi yönetmek istiyorum" diğeri diyor ki "Hayır ben"

öteki diyor ki "Bunlar şu yanlışlarİ yaptİ, doğrusunu ben yaparım bana oy verin"

Ya da şu anda olduğu gibi "Evet dersen şöyle iyi olacak" veya "Hayır dersen daha iyi olacak"
Peki bunlarİ meydanlarda birbirlerine lakaplar takarak, hakaretler ederek yapacaklarına, niye medeni insanlar gibi televizyonda çıkıp birbirlerini dinleyip anlatmıyorlar?
Neden artİk Türkiye'de seçim veya referandum öcesinde liderlerin kkatıldığı tartışmalar yapılmıyor?
***
Amerika'da başkan adayları seçimlerden önce 3 kez çıkıyorlar televizyona.
Halkın sorularını yanıtlıyor, birbirlerinin iddialarİnİ cevaplİyorlar.
Halk ona göre izleyip karar veriyor kimi seçeceğini.
Almanya'da böyle.
Fransa'da, İngiltere'de...
Zaten doğru olan bu değil mi?
Çık anlat kardeşim niye seni desteklememiz gerektiğini.

Kılıçdaroğlu davet ediyor Başbakan'ı ekrana.
Bahçeli ben de katılırım diyor.
Başbakan'ın cevabı ise şu;
"Kılıçdaroğlu prim yapmaya çalışıyor"

***
En son Baykal'la ekrana çıkmıştı erdoğan.
O tartİşmada "Dokunulmazlıkları kaldıracağız"demişti.
Bugün "Dokunulmazlİk tuzağına düşmedik" diyor.
Ne tuzağıysa bu?
Yani ekranda söylediklerini sonradan inkar edebiliyor.
O zaman demek ki çekinecek bir şey yok.
Peki Başbakan niye çıkmıyor ekrana diğer liderlerin karşısına?
Birşeyden mi korkuyor?
Prompter olmadan konuşamam diye mi düşünüyor?
Programı yönetecek gazeteci için bir çekincesi mi var? Eğer öyleyse bir kutu jöle işi çözer.
Neden çıkmıyor Başbakan diğer liderlerle birlikte ekrana?
Ciddi ciddi, dalga geçmeden açıklasın biz de bilelim.



Kaynak - [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 30 Ağustos 2010, 10:34   #8
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




Avrupa Kültür Şeyi...


İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti malum. Hatta bunun size çok malum olması lazım çünkü aldığınız her 1 litre benzin için 1 kuruşu sırf bu yüzden fazladan ödüyorsunuz.
Türkiye'de benzin alan her vatandaş litre başına 1 kuruş, Avrupa Kültür Başkenti İstanbul vergisi ödüyor.
Peki ne oluyor bu paralar?
Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'na aktarılıyor.
Ne yapıyor peki o kadar parayı bu ajans?
Kültürel etkinlikler, konserler, organizasyonlar, belgeseller vs...
Amaç 2010 Kültür Başkenti olması dolayısıyla İstanbul'a daha fazla turist çekmek, bunu dünyaya duyurmak.
Sonuç?
2009'da İstanbul'a gelen turist sayısı 2010'dan daha fazla.
- - -
Oluk oluk harcanan para neden işe yaramıyor peki?
Çünkü biz Avrupa Kültür Başkenti olarak ne yapıyorsak kendi kendimize yapıyoruz.
Yabancının ilgisini çekecek, İstanbul'u ve Türkiye'yi daha çok tanıtacak, anlatacak, kültürü konusunda bilgilendirecek işler yerine kendimiz çalıp kendimiz eğleniyoruz.
Ama haksızlık etmeyelim çünkü bu durum ajansa özel bir durum değil.
Öyle olmasa 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası Açılış Töreni gibi bir garabete şahit olmazdık.
172 ülkenin canlı izlediği bir açılış töreninde Müslüm Gürses'in ne işi var biri anlatsın Allah aşkına.
Bir de Basketbol Federasyonu Başkanı 'Bugüne kadar yapılmış en muhteşem tören olacak' diyordu.
Sağ olsun...
Oldu...
- - -
Peki mesela bu tanıtım ajansının ve pek kıymetli yetkililerinin aklına şöyle bir şey geldi mi acaba?
Dünyanın her ülkesinin önemli şehirlerinde o şehri daha iyi tanıtmak amacıyla simgeler yaratılır. Bu simgelere geziler yapılır, hatıratları hazırlanır, hem gelir elde edilir, hem ülke ve kültür tanıtılır.
New York mesela.
Empire State diye bir binaları vardır.
Özelliği çok yüksek olması, bütün şehre yukarıdan bakması ve artık simgesel bir özellik taşıması.
Her yıl tam 4 milyon kişi çıkıyor bu binaya. Adam başı 17 dolar ödüyorlar.
Çıkarken istersen resmini çekiyorlar, inişte veriyorlar...
20 dolar...
En üste çıkmak için ayrıca adam başı 20 dolar. Çıkınca ne oluyor peki?
New York'u yukarıdan görüyorsun.
Londra'da mesela Londan Eye diye bir dönmedolap var.
Bildiğin dönmedolaptan daha büyük.
Themes Nehri'nin kıyısında.
Biniyorsun adam başı 23 euro...
Resim çekiyor otomatik olarak sen içindeyken Londra manzarasıyla...
Resim başı 20 euro...
Ne yaptın?
Dönmedolaba bindim, Londra'yı gördüm.
İstanbul'da ne var peki?
İki tane köprü var İstanbul'da Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın farkında olmadığı.
Bu iki köprü iki kıtayı birbirine bağlıyor.
Yıllardır bu köprülerden turistik hiçbir fayda sağlamak bu şehri yönetenlerin aklına gelmemiş onu anladık. Peki işi tanıtmak olan ve bu iş için ellerinin altında her türlü imkan olan bu arkadaşlarında mı aklına gelmemiş?
Boğaz Köprüsü'nün tarihi yarımadaya bakan tarafında her iki tarafta da zaten asansörler var.
Turisti Ortaköy'e getirirsin, asansörle yukarı çıkarırsın...
prünün yürüyüş yolunda yürütür, tam ortaya çektiğin çizginin bir tarafına Avrupa, bir tarafına Asya yazarsın. Tam oraya bir fotoğraf sistemi kurar, otomatik resimlerini çeker, aşağı inince tanesi 20 eurodan satarsın. Anahtarlıklar, magnetler, oyuncaklar...
Çıkış için de adam başı 20 euro alırsın.
Hem tanıtımı hem de geliri bir düşünün.
- - -
İstanbul'a gelen hangi turist Avrupa'dan Asya'ya yürümek, bir ayağını Asya'ya bir ayağını Avrupa'ya aynı anda basmak istemez?
U2'nun solisti Bono bile bunun hayalini kuruyor daha İstanbul'a gelmeden.
Bizim hayal kurmakla ve o hayalleri gerçekleştirmekle sorumlu olan arkadaşlar ne yapıyorlar peki? Bir tanesi bu ay benzinden ne kadar para geleceğin hesaplıyor, öteki Müslüm Gürses'i arıyor köprünün üzerinde poz verir mi acaba diye.



Alıntı ; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Eylül 2010, 16:36   #9
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




Yetmez mi?

26 birbirinden ayrı değişikliği bir arada oylatmak ne kadar insanı aptal yerine koymaksa, yetmez ama evet demek de aynı derecede insanlara salak muamelesi yapmaktır.

'Yetmez ama' ne demek?
Sormazlar mı o zaman adama, yetmesi için daha ne lazım diye?
Daha şimdiden Cumhurbaşkanı marifetiyle Anayasa Mahkemesi üyeleri için çalışmalara başlamadılar mı?

Ne çabuk unuttuk?
Sırf Anayasa Mahkemesi üyesi olabilsin diye Denizcilik Müsteşarı Yardımcısı yapılan Alparslan Altan'ı hatırlıyor musunuz?
Ne kadar yaptı 'Denizcilik Müsteşarlığı Yardımcılığı' görevini biliyor musunuz?

30 gün...
Tam 1 ay...
Peki ne oldu?

30 günde denizciliğimizle ilgili olağanüstü gelişmeler mi yaşandı?
Kendisinin denizcilikle ilgili mühim bir projesi vardı da onu mu uyguladı?

Hayır...
Müsteşar yardımcılığı yaptı ve bu sayede Anayasa Mahkemesi
üyeliğine atandı.
Kaç yıl orada görev yapacak?
23 yıl...

1 ay deniz, 23 yıl Anayasa Mahkemesi ve 'Yüce Divan' üyeliği...
Bunu yapan bir iktidar ve o iktidarın Cumhurbaşkanı'nın adaleti geliştirmek için anayasada değişiklik yapacağına inanıyor musunuz gerçekten?
Yetti mi?
Yetmez...

***
Geçen gün Oda Tv.com sitesinde Prof. Dr. Oğuz Oyan yazdı, ben kısaca özetliyimde siz yeter mi yetmez mi karar verin...

'SEKA Balıkesir Kağıt Fabrikası AKP'nin ilk aylarında satılmak istendi; fiyat sadece 1,1 milyon (evet milyon) dolardı. Satış, yandaş Albayraklar şirketine yapılıyordu. Gül Hükümeti'nin özelleştirmeden sorumlu bakanı Sayın Abdüllatif Şener bu peşkeşe izin vermedi. Mart 2003'te Erdoğan Hükümeti kurulurken Başbakan'ın ilk icraatı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nı (ÖİB) Şener'den alıp Unakıtan'a vermek olmuştu. Unakıtan da Balıkesir
SEKA'nın satışını hemen onaylayıverdi.

Peki, Boğaz manzaralı bir daire bile alamayacağınız paraya Albayraklar'a satılan neydi acaba? Anlaşılır olsun diye karşılaştırmayı sadece fabrikanın 185 lojmanı üzerinden yürütelim. Bunlar 2+1 veya 3+1 dairelerdir. Her birini kümes fiyatıyla 20 bin liraya satmış olsaydık, 3,7 milyon lira veya yaklaşık 2,5 milyon dolar ederdi! Peki SEKA fabrikasının toplamı kaça satılmıştı? 1,1 milyon dolara. Satılanlar içinde 1 milyon 950 bin metrekare Balıkesir'e 13 km. mesafedeki kentsel rant değeri kazanmış arsayı saymıyorum. Tesis içindeki üç fabrikayı saymıyorum. Peki sonra ne oldu? Sektörde örgütlü Selüloz-İş Sendikası konuyu idare mahkemesine taşıdı. ÖİB'nin ekspertizlerinin bile 50 milyon dolar değer biçtiği bu toplumsal varlığın kamu zararı oluşturacak biçimde ellide birine satılmasını yargıdan döndürdü. Ama ÖİB geri alma işlemi için uzun süre harekete bile geçmedi. Dava hala sürüyor.'

Eğer bu değişikliklere evet derseniz o dava hiç açılamayacak, kalan ne varsa bunların yandaşlarına peşkeş çekilecek.
Diyorlar ki 'Özelleştirmenin önüne engel çıkartıyorlar, onun için değiştiriyoruz'
Sen bu milletin malını satarken kimse senden hesap soramayacak yani öyle mi?
Dedikleri bu değil de nedir?
Ve siz buna evet diyeceksiniz öyle mi?

***
Direkt olarak evet diyecekler bunları bir düşünsünler önce.
Ama şu 'Yetmez ama evet' diyenler için benim de bir sözüm var;
Yetmez ama hayır... Kalanı genel seçimde...

ALINTI - [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 17 Eylül 2010, 09:29   #10
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Nihat Sırdar - Köşe Yazıları




Utanan var mı?


Selahattin Bektaş...
Murat Özdemir...
Macit Dulkadir...
Filiz Baydemir...
Çiçek Bektaş...
Bektaş Bektaş...
İnci Tezlik...
Derya Dulkadir...
Ramazan Zeyrek...
Ayhan Üstün...
Bahri Şahbudak...
Ayşe Şahbudak...
Hasibe Dulkadir...
Şimdi bu isimleri bir aklınızda tutun.
Ve bu isimleri de unutmayın;
Fevzi Apaydın Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu Başkanı...
Faruk Koca AKP Ankara Milletvekili...
Mustafa Açıkalın AKP Sivas Milletvekili..
Hasan Fehmi Kinay AKP Kütahya Milletvekili...
Emin Haluk Ayhan MHP Denizli Milletvekili...
Bendevi Palandöken TESK Genel Başkanı...
- - -
Üstteki 13 isim pazar günü öldü.
Normalde 15 kişinin olması gereken bir minibüsün içine tıklım tıkış binen 25 kişinin içindeydi onlar.
Şoför 25 kişiyi rahat rahat almıştı minibüse.
Çünkü yukarıdaki diğer isimlerin içinde olan adamlar, minibüslere daha az ceza yazılsın diye kanunu değiştirdiler.
Bir minibüsçü kendini yolun ortasında yakmaya çalıştı diye yaptılar.
Bunun için uğraştılar, mesai harcadılar, Başbakan'a gittiler.
Ve başardılar.
Ayakta yolcu alan minibüslere daha az ceza kesilmeye başladı.
Bunun rahatlığıyla doldurdu minibüsün ve gaza bastı tam 39 ceza yemiş ama hala o aracı kullanabilen minibüsçü.
Böylece 25 yolcunun içinde belki de ayakta olan 13 kişi öldü.
- - -
Merak ediyorum.
Yukarıdaki 13 isim için ne yapmayı düşünüyor acaba aşağıdaki 6 isim?
Bir minibüsçü kendini yakmak istedi diye cezayı değiştirdiler.
13 kişi öldü...
Şimdi ne yapacaklar peki?
Bir şey yapmayacaklar kesin.
Peki hiç içleri sızladı mı, utanıyorlar mı acaba yaptıkları işten dolayı hiç?
Yüzleri kızardı mı?
Peki siz bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?
İçişleri Bakanı Beşir Atalay...
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu...
İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş...
Birilerinin kendini yakmasını mı bekliyorsunuz?



ALINTI;[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
nihat, sırdar


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yılmaz Özdil - Köşe Yazıları SeytaninOrkestrasi Serbest Kürsü 22 23 Eylül 2010 10:41
Nihat Sırdar - Yavsak SeytaninOrkestrasi Genel Paylaşım 0 03 Ağustos 2010 13:29
Bekir Coşkun - Köşe Yazıları SeytaninOrkestrasi Serbest Kürsü 3 06 Haziran 2010 21:48
Soner Yalçın - Köşe Yazıları SeytaninOrkestrasi Serbest Kürsü 0 27 Nisan 2010 06:12
Güncel Köşe Yazıları sasanim Haber Arşivi 1 01 Ağustos 2005 22:04