![]() |
![]() |
|
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ ”O” da gidince her şey anlamını yitirdi, sadece kitaplar ve yazarlar kaldı. Çünkü gerçek insanların hepsi düş kırıklığı yaratır.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. | |
| ![]() |
![]() | #2 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ ![]() Resimde bir tek kedimiz eksik.. her şey ne kadarda bize dair. hayatta hiç bir şeyim az olmadı senin kadar...
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| ![]() |
![]() | #4 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Yazılıp silinen mesajlar, atılıp silinen postlar, twitler, yazılar, durumlar, güncellemeler,İyi geceler var birde usûlen söylenen. giz.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| ![]() |
![]() | #5 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Bir süredir yoktum bir kaç cümle bırakmak istedim. Güzel bir yazdı, sıcak akşamlarda samimi dostlarla geçirilen keyifli zamanlardı Güneşi karşıladığımız gecelerimiz, birkaç damla süzüşlerimiz, şen kahkahalarımız vardı bu yaz. Yaz sonu biraz stresli bir dönemdi, malum ösym tercihleri istedi yaptık, bekledik, bekledik, çok bekledik biraz ve sonunda açıkladı kendi sıralamamın 85bin altı bir bölüme yerleştim bence haksızlık ve şanssızlıktı yaşadığım ancak teselliyi yıllardır istediğim aklımda yer eden bölüm olmasında buldum. Üstelik yıllardır uzak yaşadığım memleketimi kazandım. Mersinde felsefe okumaya çalışan bir insanım bundan böyle. Babamın nefes aldığı şehre geldim.. Mesela Ay'a aynı açıdan bakıyoruz artık ![]() Mersin bir hayli serin büyüdüğüm şehre benzemiyor elbet havası burada çok fazla nem var ve ben bazen gerçekten zor nefes alıyorum. Saçlarımı amelié gibi kestirdim uçları hafif dalgalıdır hep zaten birde koyu bir kırmızıya bıraktım rengini. Sanırım denilen doğru kadınlar kendilerini değiştirmeye saçlarından başlıyor hep. 5 kilo verdim azimli bir diyet kurbanıyım şu günlerde. Birde sigarayı çoğalttım günde bir paket bitiriyorum genelde, bu hiç hoş olmadı. Burası benim son şansım kendimi toparlamam için düzenimi kurmam için her şeye sahibim şu an. Biraz evimden bahsedeyim; öğrenci evi gibi bir siteye taşındım evim 2+1 bir oda tek kişilik bir oda 2 kişilik salon, mutfak ve banyo ortak ben tek kişilik odada kalıyorum diğer odaya henüz 3. kişi gelmedi şimdilik evde iki kişiyiz 11. katta oturuyorum balkonumdan biraz eğilirsem denizi görebiliyorum eğilmezsem şehrin ışıklarını. Bu defa yemek yapmayı öğrenmeye karar verdim mesela çok güzel meyhane pilavı yapıyorum artık malum rakının yanında güzel gider. Mersin'e gelirken en üzüldüğüm şey Gece'yi Bilecik'te bırakmış olmam, burada evcil hayvan yasak ve annem geceden ayrılmak istemedi. Daha 12 gündür buradayım ama çok özledim yakışıklı oğlumu ben, ona dün bir sürü ödül kurabiyesiyle oyuncak aldım bugün annemle gönderdim ![]() Evet birde o var, bugün annemi yolcu ettim tek başıma kaldım artık. Yarın sabah 8:30da ilk dersim var heyecanlı değilim ama biraz merak ediyorum elbet, felsefeyle ilgilenmeyi, üzerine kitaplar okumayı yıllardır çok seviyorum ama Türkiyedeki örgün eğitim sistemiyle nasıl olacak, sevebilecek miyim yoksa sadece felsefe tarihi öğrenip gönderilecek miyim henüz bir fikrim yok. Malum burası benim memleketim olunca geldiğimden beri çok fazla akraba ziyareti gerçekleşti ve hep aynı soru ' Peki kızım bitirince ne olacaksın?' Ben şimdilik bitirince okulu dedemin bıraktığı mersinin gülnar ilçesine bağlı kücücük bir köyündeki önünde badem ağaçları ve kocaman bir dut ağacı olan o eve yerleşmeyi düşünüyorum. Umarım ilerleyen yıllarda egoma yenilip toplum içinde kalmak zorunda kalmam. İnziva, nietzschenin dediği gibi gerçekten bir zümrüt hayal. Her neyse artık kalkıp saçlarımı kurutup uyuyayım, sabah zor kalkıyorum yoksa ![]()
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| ![]() |
![]() | #6 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ sevgili @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] seni yine yeniden gormek,okumak inanılmaz guzel..tebrik ederim yerleştiğin bolumde dilerim mutlu olursun.) okulu bitirince ne olacaksın diyenleri fazla önemseme bence ..hayallerimiz ile pek ortusmuyor zira : ) bu paylaşımını okudugumda içindeki enerjiyi ,sanki taa buradan hissettim..''gitme '' fikrinin itici gücü sana çok iyi gelmiş..(bence) bazı seylerin guzelliği bilinmezliğinde sanırım. hayatımızdaki en buyuk engeller,kendi kendimizin kendimize koydugu engeller..umarım boylesi engellerin olmaz.. içindeki kuş olma(ya da kuş gibi özgür olma) isteği hiç dinmesin..kocaman opuyorum ![]() |
| ![]() |
![]() | #7 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Canımm.. Foruma girer girmez gözlerim ilk seni aramıştı bırakmadığını gördüğümde çok sevinmiştim güzel yorumların ve dileklerin için çok teşekkür ederim artık hepimiz için iyi zamanlar diliyorum. Bir adım atmaya çalışıyorum umarım tökezlemem bu defa ![]()
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| ![]() |
![]() | #8 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Gözlerimi açıp etraftaki nesneleri seçmeye çalıştım,hala net göremiyordum cisimler birbirine girmiş gibiydi çok mu içmiştim yine. Ben bunu genellikle her gece yapıyordum kendime, alkol etkisiyle olmadığım insanlar olmak hoşuma gidiyordu, sarhoşken o sorumsuzluk duygusu cezp ediyordu. Ve sabah kalktığımda çok az şey hatırlıyor olmak güzeldi. Birkaç saati unutmak bile hoştu,aklıma her şeyin kazındığı şu dönemde. Sahi lafı gelmişken en hüzünlü ve en güzel kelime “unutmak” … Bu kelimenin bize sunduğu iki sıfat var “unutulan” ve “unutan”. Ne hüzünlüdür unutulan olmak ve ne büyük sevinçtir unutan olabilmek. En büyük hediyedir kişiye yaralandığını unutabilmesi,aklındakileri eleyebilmesi. Her neyse ne diyordum; cisimler gittikçe netleşmeye başlamıştı ki yataktan kalkmak için doğruldum, etraf darmadağınıktı, kırılabilecek tüm eşyalarım paramparçaydı ve her şey etrafa saçılmıştı. Ayaklarımı yataktan indirip yere bastığım an canımın acısıyla açıldı gözlerim, yerler cam parçalarıyla doluydu tuzla buz olmuştu ne varsa kırmıştım anlaşılan, dün gece olanları hatırlamaya çalıştım zihnimde hiç bir şey canlanmıyordu hala bilincim kapalıydı sanırım. Viski şişesi,kül tablası ve ağlamalarım belirdi gözlerimde ama neden ağladığımı net hatırlamıyordum. Berbat bir geceydi anlaşılan yine, resim albümü başucumdaydı telefonum kapalıydı makyajım akmış ve bembeyaz görünüyordum. Dikkatlice hareket ederek odamdan çıktım mutfağa gidip kahve suyu koydum, balkona çıktım uyanmak için, hava griydi ama kışa göre yinede sıcaktı şehir uykuda gibiydi oysa hafta içiydi ve saat 9’du. Ne garipti şuan olduğum yerden tüm şehri görebiliyordum küçücüktü şehir,şehrin sakladığı tüm hayatlar gözümün önündeydi, canlandırmaya çalıştım zihnimde insan hallerini ama kurgu yapacak halde değildim başım çok ağrıyordu suyun kaynama sesini duyup tekrar mutfağa geçtim, kendime çok sert bir kahve alıp salona yöneldim. Koltuğa bağdaş kurup kumandaya uzandım,televizyonu açtım. Birkaç kanalda halen haberler vardı ama genelinde şu saçma kadın programları vardı,kızı kaçan aileler,kocası aldatan kadınlar ve evlenmek için televizyona çıkan insanlar.Sahi ne ilginç değil mi insanlar evlenmek için televizyonlara çıkıyorlar, oysa ben “Aşk”ı kutsal sanıyordum, evlilik ise iki aşık ve sağlam karakterli kişinin ömür anlaşmasıydı, bilerek isteyerek gerçekleri görerek birbirlerine ömürlerini teslim etmeleriydi. Oysa bu insanlar aşk’ı ağırlığınca altın mantığına büründürüp televizyonlardan reklamlarını yapıyorlar. Ömürlerini satılığa çıkartıyorlar. Beklide sadece çaresizler,böyle yetiştirildiler. Eskiden ömürler anne-babalar tarafından satılığa çıkartılıyordu karşılığında maddi kazanç beklenmese bile bu ebeveynlerin tekelindeydi. Şimdiyse bilinçlenen insanlar(!) aracıları çıkarttılar hayatlarından bu konuda, herkes kendi ömrünü satıyor,herkes pazarlamacı. Kara kaşına kara gözüne bir daire bir arabaya veriliyor bir ömür, bir kalp. Düşün bir yürek kaç parçaya bölünüyor ?. Aşk içgüdüsel sanıyordum ben ama öyle değilmiş. Yürek bir şekilde duyurur sesini aşk geldiğinde derdim, öyle de değilmiş. Aşk’ının karşılık bulma olasılığı cebindeki paranla eş orantılı artık. Üstelik bu insanlar gerçekten aşık olduklarına da inanıyorlar, aşkı seçebildiklerine şekillendirebildiklerine inanıyorlar, ne kadar ilginç değil mi ? Sence gerçekten kim haklı ? Bu insanlar bu şekilde mutlu da oluyorlar aşkı yaşadıklarını da savunuyorlar. Bizse acı çekip duruyoruz, Aşk acaba bazen yetinmek mi ? İsteklerle şekillenen bir olgu mu ? İçimden buna inanmak gelmiyor. Bir müzik kanalı açıp kahveme devam ettim aklım şarkının sözlerine takıldı birden; “Alışmadan yalnızlığa affetmeyi öğren vakit varken, geç olmadan kaybetmeli… Çünkü zaferlere ödül yalnızlıktır, ne yazık ki yalnızlık.” Bu kadının sesi hep içimden vuruyordu beni, Ne de haklı şarkı, her zaferde birde yalnızlık kazanılıyor. Kim zirvede kalabalık kalabilmiş ki ? Her zafer o kulvardaki yalnızlıktır. Böyle bir sabaha bu kadar düşünce fazlaydı, kahvemi bitirip mutfakta çöp poşeti aramaya gittim en büyüklerinden almıştık iyi ki 2-3 tane alıp odama yöneldim etraftaki parçaları toplamaya başladım eşyaları topladıktan sonra süpürdüm güzelce odam bomboş görünüyordu ıvır zıvır ne varsa atmışım ve kırılmış çoğu. Çok sevdiğim 3 maymun heykelciklerimi kırmışım hem anısı vardı hem çok severdim,üzüldüm. Oturdum yatağa ve ne kadar savruk olduğumu düşündüm 80 gün sonra sınava girecektim hayatımın dönüm senesiydi bu yıl ama ben hala depresyonda gibiydim alkolü bırakmalıydım artık çöküyordum resmen,yaşıtlarım hayata dört elle bağlıydılar, her şeyin bir anlamı vardı onlara göre. Bir hedefleri vardı,çabalıyorlardı. Güya bense sadece insan olmaya çalışıyordum bazı değerleri yitirmemeye çalışıyordum ama bunları yaparken bakılınca görülen tek şey; alkolik, uyuşuk, boş veren bir insan müsveddesi. Hayatımda kim olursa olsun bana yardım etmeye çalışıyorlardı,yararları dokunsun istiyorlardı. Zeki olduğumu,değerli olduğumu düşünüyorlardı. Bense aptalın teki olduğumu düşünüyordum. Her seferinde kırılan,yenilen,aciz ve gereksiz biri. Her şey kendini sevmekle başlar derler, koca bir yalan ben böyleyken kendimi nasıl sevebilirim ? Kendimi sevilebilecek biri haline getirebilirim belki ama o zamanda değişmiş olacağım,olduğum varolduğum öz bu. Değiştirdikten sonra neye yarar ki hem değişim toplum normlarına göreyse ne ifade eder ? Çoğulculuk ilkesiyle oluşmuş, doğrulu yanlışlığı kişilere göre değil çıkarlara göre ölçülen normlara kendimi uydursam ben ne ifade ederim ki ? Okumam gerekiyor para kazanmak için, para kazanmalıyım statü elde etmek için, statüm olmalı ki çoğunluğa kendimi dinlettirebileyim. Sisteme bak düz mantıktan ibaret,acınası değil mi sence de ? Ah pardon, sende severdin bu hayatı değil mi.. Ait olduğum dünya bu değil benim, ‘başaranlar var ama’ masalına inanmıyorum artık, yani ben kötünün iyisi olmak istemiyorum. Baktığımda en iyi başaranlar bile çizilen sınırların içinde koşturan insanlar, sınırları evrenin sonu sayıyorlar, öyle değil oysa. Eğer gerçekten hayat buysa hepsi bu kadarsa ve kurallar bunlarsa ben savruk biri olacağım ömrümün sonuna kadar Bukowski gibi mesela sarhoş,huysuz,boşvermiş bir insan. Hep aklımda sözleri yankılanır; "Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı tıraşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi adamlardan ve kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam." Asıl sorun şuradan çıkıyor ki ‘’Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam.’’ Evet işin doğrusu bu. Kişinin toplumu şekillendirmesi gerekirken insanlar özgürlüklerini teslim ederek bir çoğulluk oluşturup adına toplum diyorlar ve kendilerine benzeyen bireyler üretiyorlar fabrika gibi, aynı tip aynı şekilde insanlar. Sınırlar belli, alternatifler belli, sonrada özgürsün diyerek sınırların içinde koşmana izin veriyorlar, şekerle kandırılmış çocuklar misali yani... Mara. 2010*
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| ![]() |
![]() | #9 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Konuşmam artık, ağır sözler söylemem.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| ![]() |
![]() | #10 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ yuvarlanarak geçtim buradan:
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
düşüşler |
Konuyu Toplam 12 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 12 Misafir) | |
| |