|
|
| |
| | #1 | |
| Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Galiba unutuyorum seni.. Yıllar geçti peşinde, kırılıp dökülmekten yoruldum. Bugün aldım ruhumu, sana aşık yanımı yatırdım yatağa boylu boyunca.. Önce beni sevdiğini fısıldadığın sağ kulağımı kestim attım. Sonra sırasıyla; çocukluk yara izlerimi bir bir soydum tenimden malum bir akşam oturup tüm yara izlerimden öpmüşlüğün vardı beni.. Sonra dirseklerimi kestim, ne zaman yanyana otursak anlamadığım bir çekim yüzünden dirseklerimiz birbirine değerdi. Alt dudağımı kestim sonra, ısırdığın için kavga edip durduğumuz. Burnumun tam ucunu, sağ el başparmağımı kestim, oynardın hep onlarla. En son tüm derimi yüzdüm, kokun sinmişti.. Gözlerimi nasıl oyduğumdan bahsetmiş miydim ? Sırf giderken ardından baktıkları için, o son hâlini hep sakladıkları için.. Sona en güzelini sakladım elbette, elime bir hançer alıp sol yanıma usulca soktum yavaşça çevirdim, kalbimi gerçek bir ustalıkla çıkarttım. İyice baktım elimde, nasılda atardı yanımdayken sen, şimdi suspustu.. Gittim, ince ince doğradım kalbimi gözyaşlarımla yıkadım kanını, az yağda kavurup bahçedeki kedilere yedirdim. Malum kendime karşı böyle bir nankörlüğüm ancak kedilerle yedirmekle ödenirdi kalbimi. Böyle öldürdüm ruhumu, arda kalanlarla sol yanımı kapattım, kanaması dursun diye. Şimdi bana neden sevemediğimi, bir katil olduğumu soruyorlar. Bir katilim çünkü; en güzel eserim kendi cinayetimdi. Ve neyle sevebilirim ki artık; aklım uçarı, kalbim kedilere yem .. Bu yüzden seni de gittikçe daha az seviyorum Mungan’ın dediği gibi.. Bir aralar özlerdim çok seni, göğüs kafesimi de kapattım sıkı sıkı, özleyen yanlarım havasızlıktan sönsün diye.. Bu topraklarda hükmün çok az artık sevgili.. Çoraklaşmaya yüz tuttum artık, bir vakit gelecek ne eksem ne yağmurlar yağdırsamda hiçbir şey yetişmeyecek.. Yağmur tanrısını küstüren toprak edasıyla anıyorum bu akşam seni, Çınlarsa kulakların, aç pencereni bak yıldızlara, Ve bir tebessüm et tüm geçip giden zamanlar hatrına… Giz. 03.05.2011’
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. | |
| | |
| | #3 |
| Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ bir evimiz olsun bizim kapısı yağmurdan boş bir ev... eşyalarımız olmasın duvarlarımız ,şarkılarımız ,şarabımız olsun... boş bomboş bir evimiz olsun sadece nefeslerimiz ,gecemiz ,sabahımız olsun... bize ait bir sokak olsun ... menekşeleri olsun penceresinde komşunun ,kırmızı ekoseli hırkam ve ardından el sallayabileceğim bir balkonumuz olsun ... '' bekleyenim ve beklediğim '' olsun ... beklemelerin adı aşk olsun ... benim öyle çok şeyim varki ... iki kalbim ,dört gözüm dört kulağım iki adım ve iki dudağım ... kalabalık olmasın daha fazla ruhum zaten hep senle olduğumu anladım ... ne zaman silmeye çalışsam hafızamdan beceremedim .. her defasında soyundum çıkardım tenimden seni bıraktım yerde kırış kırış kaçtım çok uzaklara .. ama her defasında döndüm sana ve giyindim üzerime ... bekleyenimdin ve aşktı adın ...... aşktı adın unutmamıştım ve sana geliyordum .... bomboş bir eve ... geldim ...... sen yoktun ... çıplak ayakla yürüdüm dün gece dikenler ayaklarıma battı kan içinde sevdiğin küçük parmaklarım ... öp yaralarımdan ... soğuk burası üşüyorum nefesim donuyor ağzımı her açtığımda ... soğuk ,karanlık ,sessizlik içime işliyor biraz daha ....... beni nasıl bir geceye çağırıyorsun çığlıkları avaz avaz martıların ..... ölüyorlar .. duyuyormusun ? içimde cesetleşiyor bu ev bu sokak bu koku ve sen .... indiriyorum kirpiklerimi mezarındayım kalbimin cesetler kanatıyor parmaklarımı. hadi üfle yaralarımı .... '' karanfil kokusu ,dans ve cesetler '' - dilemkuşaklı.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| | |
| | #4 |
| Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Sana eğer bugün bir yazı yazacak olsaydım az önce ağlayarak denk geldiğim ve okuduğum bu yazı gibi olurdu bu yazı belki çoğunda bu kelimeleri seçerdim bende, bilirim için acımaz öyle rahat ki için.. Uzun zaman önce karar verdiğin ve aslında terkettiğin ben'i şimdi bir 'yokluk' olarak görmek zor olmasa gerek. '' Bazı insanları gerçekten seviyosun. Arkadaş olarak veya değil. Fark etmez. Gerçekten seviyosun. Onun kim olduğu, ne olduğu umrunda olmuyor. Onun geçmişini öğrenmek için deliriyosun, onu sevebilmek için deliriyosun. Hayatın boyunca kimseye vermediğin kadar değer veriyorsun o kişiye. Sonra. Bir gün. Bir bakıyorsun ki yaptığın her şey boşa gitmiş. Sen bunları sadece pişman olmamak, en azından “denedim” demiş olmak için yapıyorken birileri alıp denemenin vermiş olduğu rahatlığı bile götürüyor. Onca hata yapmana ve hiçbirinden pişman olmamana rağmen ilk gerçek pişmanlığını edinmiş oluyorsun böylece. “Keşke çok çikolata yemeseydim” gibi değil. “Keşke biraz daha çalışsaydım” gibi değil. Daha farklı, daha büyük bir pişmanlık. Halbuki bundan önce hep tecrübe der, geçerdin. Yaptığın her şeyin boşa gitmesini bile sindirir hale geliyorsun bir gün. Hala iyi yanlar aramaya devam ederken, fark ediyosun ki sen hiç değerli değilsin. Başkaları sana bu kadar değer verirken, onun için hiç değerli değilsin. Zamanında birileri sana hep açıksözlü olmanı söyledi. Karmaşık olayların hayatı karıştırdığına inandırdılar seni. Sen böyle birisin artık. Birisini sevdiğinde seviyor, üzüldüğünde üzülüyorsundur. Basit ve net. Tüm bunlara rağmen o, anlamamakta ısrar ediyor. Ben, her şeyi alttan alırım. Bugün olmasaydı muhtelemen her şey aynı düzende gitmeye de devam ederdi. Şimdi en azından bana verilen değeri görmüş oldum diyorum. Kimler için gerçekten önemli olduğumu, olaylara nasıl tepkiler verebileceğimi. Ne bileyim. Belki kendimi avutuyorum. Ama şöyle bir şey gerçek var ki, birisini çok sevdiğin kadar nefret edebiliyorsun ondan. Bugünü asla unutmayacağıma eminim. Benim daha önce hiç keşkem olmadı dediğimde doğruyu söylüyordum. Ama sanrım artık bir keşkem var. Benim pişmanlığım sensin. '' . . .
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| | |
| | #5 |
| Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ ![]() Bir tek sitemler kalır geriye. Güzel bir müzik, kahve ve film. Sarıldığın battaniye. Uyanmak istemediğin sabahlar. ”Neden?” diye sorarlar cevapsız bıraktığında, neden konuşmuyorsun.. İnsan, yalnızlığı bir kişinin gidişine endekslediğinde, gerçekten yalnız kalmak istiyor. İstemsizce. Kalabalıktan uzaklaşmak istiyor, her an o kalabalığa dahil olsa da. Başka yol yok çünkü, biliyor. O şekilde yalnızlık, daha fazla yalnızlık getirir. ”İnsan yalnız kalamaz, yapamaz.” Kuşkusuz atılacaktır başka kollara. Gözlerinin içine bakarken karşısındaki, göremeyecektir ne kadar uzaklaşmak istediğini. Sahte bir gülümseme olacak yüzünde. Seni tanımadığı için anlamayacak gerçekliğini. Sonra kötü biri olacaksın. Üzeceksin insanları, ister istemez. Bir göze baktığında, başka bir göz görecek, öptüğün dudak bir başkasına ait olacak. Başka birini öperken süzülür belki yaşlar gözlerinden. Sarıldığında bir başkasına, o gülümserken, senin yüzün donuktur, gözlerin doludur.. Geri çekildiğinde yine yapıştırırsın o sahte gülümsemeyi suratına. O sahte hislerini sunarsın insanlara. Bir çok insanla konuşacaksın. Bir çok insana değeceksin. Bir çok insan tadacaksın. Hayatına her girene, ‘hayatının aşkı’ymış gibi davranacaksın. Çünkü öyle olmalı. Başkasına aldanmaktansa, kendini aldatmış olacaksın. Hem insan kendine yalan söylediğinde, o kadarda acıtmıyor. Bir el hayal ediyorum, ellerimde. Sımsıkı kavrıyor. Sonra ben serbest bırakıyorum, sonra gidiyorum. Sonra, sanki her aşkın bir sonu varmış gibi, ve acımaması için ilk benim gitmem gerekiyormuş gibi hissediyorum. Sanırım artık bende acıtmak istiyorum.. Gelmem için beni onlar zorluyorlarken, gitmemek için çabalayan ben oluyorum. Zaman değişiyor, insanlar değişiyor. Sonra hislerini açıklıyorlar, hisleriyle oynuyorum. Çünkü acıtmam gerekiyor. Çünkü artık incinmek istemiyorum.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| | |
| | #8 |
| Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ ![]() kederlerini önüne yol yapıp gidenler vardı ya, onlar gibiydik dünyadan kaçmıştık bir gece. içerde yağmurun sesi ve yanık şeker kokusu vardı beni başka yağmurlar yıkamıştı, seni başka. / Birhan..
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| | |
| | #9 |
| Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Ben ona sabah olamasamda dingin bir ikindi olayım istemiştim herşeyin usul usul durdugu saatlerde gelsin yüzünde uçuk bir gülümsemeyle yaslansın yorgunlugunu gövdemin yaşlı çınarına serip üzerine yapraklarımın agırlıksız yorganını dinlendireyim istemiştim, üşütmek istememiştim... / Şükrü Erbaş.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| | |
| | #10 |
| Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Düş'{üş}ler ~ Size bana yakın bir insandan bahsedemeyeceğim; böyle biri hiç olmadı çünkü. arkadaşlık diye bir şey yaşamadım şimdiye dek - her aklıbaşında her insan gibi. çünkü birilerini kandıracak, her gün yeni bir şeyler ve “kendim” diye anlatabileceğim bambaşka bir kişilik arayacak kadar ne zamanım oldu ne de gücüm. hayal ürünlerinden, bunların mükemmelliğinden bile sıkılınırken, aslı ne olurdu kim bilir? şimdi eve gidiyorum; akşam olmak üzere. her gün ne yaparım ben? günlük bazı alışkanlıklarım olduğunu; bunları yapmadan yaşayamayacağımı söylerim kendime; ve olsaydı, bir arkadaşıma. oysa bu doğru değildir. yaptığım benzer işler rastlantı ya da dalgınlıktır - başka değil. her sabah üzümlü kek yediğimi sanırım, ve birine söyleyebilseydim, böyle derdim: “ben her sabah üsümlü kek yerim; o kadar.” karşımdakinin özelliğime, şaşmazlığıma… hayreti, hoşuma gider. bu nedenle birisiyle yaşamak korkunçtur. geldiğinde, üzümlü kek yemediğimi anlamasın diye, her sabah yemeye başlarım. etken taraf ben olduğum için, o da yemeye başlar. oysa iki üç gün sonra, zeytin peynir burnumda tüter, ve dördüncü gün beni terk eder. “oh” derim, benim de içim bayılmıştır. o kendi evinde, ben kendi evimde, birbirimizden habersiz, zeytin yemeye, avucumuza tuz döküp yalamaya başlarız. biraz aklı varsa (çok değil), ilk fırsatta, benim şeklimde bir kek yapıp fırına sürer. yakmatır amacı; ama kendine itiraf etmez, “dalgınlık,” der. bir alışkanlığınız varsa, bu daha da kötü. yeni birine kahveyi şekersiz içtiğinizi ezberletene kadar kaç şekerli kahve içeceksinizdir, kim bilir. kırmamak için pek bir şey söylemeyecek, katlanacaksınız. bir gün, dayanamayıp, yine sade kahve isteyip, onu sevdiğinizi söylediğinizde, “hadi, hadi” diyecek, “seni tanıdığımdan beri şekerli içiyorsun.” kinlenecek, sırf bu yüzden kinlenecek - kolay kolay da içinizden atamayacaksınız. Şule Gürbüz / Kambur.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| | |
![]() |
| Etiketler |
| düşüşler |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |