IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   IF Günlük (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/)
-   -   Hepimiz birden sevinemeyiz. (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/387879-hepimiz-birden-sevinemeyiz.html)

esekherif 25 Ocak 2012 01:15

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
buraya neden geldiğini bilmiyorum
cüceler
gözlerini karartıp
sıkılmış yumruklarıyla
uçsuz bucaksız
saçlarını
kızılaya boyayacaklar

ReSitaL 25 Ocak 2012 10:45

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
benden kötü hali bırakıyorum yazmayı ben !

Melodram 25 Ocak 2012 12:03

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Başlığımı değiştiriyorum beyler, bayanlar!
- Melo Ziyaretçi Defteri.

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Cüceler kovaladı beni rüyamda, kaçtım kurtuldum!
Daha da yazamam sabahın köründe.

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Yazdığını mı sanıyordun sen çocum?
Bırak git.

esekherif 26 Ocak 2012 11:05

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
hoş geldin!
kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
hoş geldin!
ayrılık uzun sürdü.
özledik.
gözledik.
hoş geldin!
biz,
bıraktığın gibiyiz.
ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
hoş geldin.
yerin hazır.
hoş geldin.
dinleyip diyecek çok.
fakat uzun söze vaktimiz yok.
yürüyelim.

Mavi gözlü serseri

Melodram 03 Şubat 2012 17:18

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

O diye biri yok, onu da yok, fotoğraf var sadece.
Bir de birileri bir şey yazmış üzerine, o kadar yani. Ama dünyayı yakabiliriz, iyi gelir bu bize.
Biz kimiz?
- Yalnızlığın yakasına yapışmış deliler! Kurtulamaz bizden.
( Kurtulamayan biziz aslında ondan, ama kabullenemeyiz neyse )
**
Ha diyeceksin ki, neredesin sen kızım? Öyle kış ortasında çırılçıplak bıraktın gittin beni.
- Zamansız gitmeler güzeldir, gittim ne var?
+ Ukala seni, seni turuncu kafalı pislik.
( Çok film izlemiş bu kız )
..
En son Perşembe günü geldim sanırım bilemiyorum, sonra nişan için hazırlık yaptık!
Sanki benim nişanımdı, öyle heyecanlıydım ki. Bendeki telaş ne gelin hanımda vardı ne de kuzenciğimde.
Cumartesi gittik taktık yüzükleri, kar çok güzeldi!
Başka bir şey hatırlamıyorum. Sonra gittik içtik içtik içtik, sarhoş olmadım ben. Babam iki kuzenime emanet etti beni, iki delikanlı ( hah ). İki kardeş sarhoş olup Kızılay sokaklarını kusmuklarıyla boyadılar, bana sahip çıkacaklara bakar mısın? Çok özlemişim.
Yani onları. Onlarla vakit geçirmek hayatımın en güzel haftasını yaşattı bana. İlk kez kalabalık bir aile nasıl olur bunu tattım.
Nişan gününden sonra adım Sanem hanım kaldı, ahah.
O gün nasıl bir tarz yarattıysam onu andırmışım, kötü kadın!
Oturup şimdi her şeyi yazamam, üşenirim.
Güzel, aslında zor bir haftaydı.
Biraz sinirli ve sıkkın başladığım için tatile, sağlığım kötü durumdaydı. Onu da atlattım sayılır, daha sakin ve huzurluyum. En azından öyle olduğumu düşünmek istiyorum.
Hah bu arada, bütün derslerimi geçmişim.
Yani yıllardır derlerdi, '' yata yata geçmek nasıl oluyor? '' diye.
Gel ben sana öğreteyim.
1. dönem içerisinde okula sadece sınav günleri giden insana yata yata geçen insan denir.
( O kadar da abartma be )
Sonuçta hakkımızla girdik aldık, reis değiliz ki biz 3 hilal çizip geçelim.
Öhm neyse bu konuya girersek taşlanabiliriz.
Pazartesi neden açılıyor bizim okulumuz diye strese girmek istiyorum.
İlkokul muyuz biz arkadaşım?
- Sanki çok gideceksin okula!
+ Bu sefer gideceğim ama yollar çok kötü ve hava çok soğuk.
2 gün önce, bir gece vakti arkadaşlarımla eğlenirken eve dönüşün bu kadar üşüteceğini tahmin edemedim!
Alkolün etkisiyle ısınmış olsak bile -19, hatta bazı bölgelerde -22'ye kadar düşen sıcaklığa alkolün eli kolu bağlı kalıyordu.
Şöyle bir ordan bakınca, alkolik ve mutsuz bir profil çizmiş gibiyim.
Yok öyle bir şey, iyiyiz biz.
Şunu fark ettim ki, yazmayı özlemişim ama beceremediğimi de fark ettim şu an.
Neyse bir gün yine yazmayı denerim, daha sıcak bir günde.
Şubat'ta geldi.
Mart gelecek, Teoman benden uzakta olmasaydı Mart ayını onunla kutlardık.
Ama benim kedim kısırdı.
Bunu ona yaşattığım için kendimi affetmeyeceğim.
Diyeceğim o ki; kar çok güzel ama altı buz.
Tıpkı çarpık ilişkiler gibi bir şey.
Nasıl oluyor bu ilişkiler bilmiyorum, aslında başka bir şey yazacaktım ama mütevaziliğim tavan yapmasın diye sildim.
Bilgilerinize, hoş kalalım yahu.


Luthien 06 Şubat 2012 23:54

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Kendimi kötü hissetmekten yoruldum!
Tamam mı?
Hiçbir şey hissetmemeyi tercih ederim.
Bu daha iyi, daha kolay.

Luis 06 Şubat 2012 23:58

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
şarap ekmek ve sen nihaha

Melodram 07 Şubat 2012 00:03

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Alıntı:

Luthien Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1041022352)
Kendimi kötü hissetmekten yoruldum!
Tamam mı?
Hiçbir şey hissetmemeyi tercih ederim.
Bu daha iyi, daha kolay.

Kendini kötü hissettirdiğim için üzgünüm küçük kız!
Ben böyle olmasını hiç istemedim, kimse istemezdi aslında ama şöyle bir gerçek var, her şey istediğimiz gibi olmaz.
Ve hissetmemek en güzeli, kolay olduğunu düşünüyorsun belki,
O en zoru, en zoru o.
Sen benim, hiç ısınmayan ellerimsin derken Cem Adrian, Kavaklıdere'nin en ücra kaldırımında yürüyordu.
Bir daha yazma.


Alıntı:

Luis Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1041022356)
şarap ekmek ve sen nihaha

Pılını pırtını topla git, seni burada görmeyeceğim bir daha.

* Derdiniz tasanız varsa yanlış konudasınız, germeyin beni!

Melodram 07 Şubat 2012 18:43

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Biz kahvesi olmadan güne başlayamayan huysuz kadınlar topluluğuyuz. ( Yani HKT ) Ayrıca abartmıyorum, sadece güne başlarken değil günün her adı kahvemiz elimizde olmalı, tıpkı yanımızdan ayırmadığımız huysuzluğumuz gibi.
Kalemimiz öyle sağlam falan da değildir, aklımıza geleni yazar, yazdıklarımızla solumuza hapsederiz, bütün kaçakları.

Sonra biz öyle ağlayan-zırlayan[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] salya sümüklü, rimeli akmış çaresiz kadınlardan da değiliz.
Aklımıza geleni yazar, yazdıklarımızla gözlerimize hapsederiz, gidenleri.
Eğer gitmeyi tercih ettiyseniz, sizi geri döndürmek için sevgi sözcüklerini ayaklarınızın altına sereceğimizi de düşünmeyin.
Aklımıza gelenler başımıza geldi işte, sus kadın!
Bizim silahımız -çok güvenemesek bile- elimizdeki kalemdir, küfürler düzeriz belki size.
İğneleyici cümlelerimizi de eksik etmeyiz dudak aralarımızdan.
Ha bir de biz hetox diyeti yapan kadınlarız.
Fazla kilolar değil derdimiz, fazlalık yapan erkekler!
Feminizmin taşlarını bir bir oturtuyoruz yerine ve biz,
Mahsun Kırmızıgül'den daha iddialıyız, '' Yıkılmadım, ayaktayım! '' derken.
Biz böyle bir şeyiz işte, böyle anlaşılması güç ve bir o kadar da net ve berrak.
Ankara'da havalar ısınınca bana bir haller oluyor işte!
Isınmak mı dedim ben?
Yağmurlu kar yağdı, karlı yağmur da olabilir. Burası pek önemli değil zaten, asıl sorun bunu bize nasıl yaşattın gökyüzü, bulutlar!
Şiir yazasım gelmedi desem yalan olur, yalan! Ne söylesem yalan.
( Böyle bir şarkı vardı gibi, vardı evet )
Bugün dedim saçlarımı kıpkıvırcık bırakayım, zaten yağmuru damlattık mı kafaya kafaya bir turuncu kıvırcık olacaktım, biliyordum! Kankarellam, yani entel adıyla biricik dostum, can yoldaşım -abart haydi- o da kıvırcık! ( Dost entel mi? Yoo. )
Ve biz bu karda kışta, topuklu botlarımızı giyip okula gittik!
Okula gittik dediysek yanlış olmasın, 5 dakika durduk, ders onaylattık ve sonra kahve içecek cafe aradık!
Bunu anlatmamın sebebi içinde kahve geçmesidir.
Herkes saçlarımızı kıskandı!
Yeterince imrendiniz mi? ( Hayır! )
- peki.
Ağzımı kulaklarıma kancaladım bu akşam, o kadar!
- Aman da aman mutluluk nasıl yakışırmış benim meloma!
+ Oyyş utandırma beni!
( Ne oluyor burda? )
Ha bugün şey oldu, O Ses Türkiye denen bir program var, bizim imam Acun'un.
Neyse efenim, garip sesli kadın var orada Derya Avcı! Batıkent'e afişleri asılmıştı, oy gönderin diye, ne alaka demiştim vakti zamanında.
Meğer o Derya, bizim burdaki Müzik Kursu'nun biricik gitar hocasıymış!
Yıllarca arkadaşım anlatırdı, böyle böyle upuzun saçlı, renkli gözlü bir hocam var diye.
Evet bunu öğrendim de ne oldu? Şöyle anlatayım, gidip gitar ağlatma dersi alacağım! Çünkü benim evde yatan bir gitarım var. Sonra Derya'nın elinden tutan Murat Boz, benim elimden tutacak.
Ama ben Murat'a, hop delikanlı, bırak elimi diye artistlik yapacağım.
Çünkü bu çok dikkat çekici olacak. Ama pop söyleyemem ben, zaten şarkıcı olmaya niyetim yok onu nerden çıkardık pardon da? Amaç elimi tutturmak. ( Felaket geliyorum demez! )
Bu arada annem Derya'yı çok sevdiği için oy atmıştı, Derya'ya bunu söyleyeceğim ki bana hemen öğretsin, belki indirim yapar.
( Ya yerim seni )
Keyfim yerindeyse, lütfen uzak durunuz, imkansız bozulması.
İçim yanar, içim kanar da..
- İssssyeeeeaaaaaaan! Derya elendiği gün bunu söylemişti, bence Halil Sezai söylemeli onu sadece.
Oy attık elendi iyi mi?
- Bize ne!
Not: Yağmurlu bir günde şemsiyenin altında sevgilimle yürümek gibi bir hayalim yok ve birileri bunu kağıda çizip yapıştırdığı için çok mutlu oldum!
UEK.
İyi oldu iyi, stres attık, öyle oldu tabii.

Melodram 12 Şubat 2012 15:22

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ben demiştim bu kitap iyidir.
S*ktir etmekten korkmayın, deyin gitsin hatta!
Belki iyi gelirdi, geldi, iyi bakalım.
En nefret ettiğim Pazar olarak seçtim bugünü.
Şimdi yarın o-kula gideceğiz.
( O kul kim? Kime gidiyorsun sen? )
Böyle şeyler de vardı, kuluz sonuçta, saçma.
Neyse efenim, iş güç desen o da cabası. Havaalanı projesine katılıyorum, eh dans kursuna başlama kararı aldık.
'' Fekat '' acaba ne yapsak diye de düşünmeden edemiyoruz.
( İç ses: Tango tango tango )
Kesin karar vermedik, düşünüyoruz işte düşünüyoruz.
Ve dün öyle bir rüya gördüm ki, uyanmak istemedim. Her şey çok gerçekti, kusursuz bir aşkı yaşıyordum.
( Anca rüyanda yaşarsın )
- Öyle deme, kalkıp Eskişehir'e gidecektim neredeyse!
( Abartma )
Tabii rüyada bazı BÜYÜK detaylar vardı, dostluğun engeli.
Geçiniz, anlatmak sıkıcı olacak.
Bir de şunu anladım ki, insanlar kendilerinin ne mal(!) olduklarını bildikleri halde,
başkalarına o muameleyi yapıyor, ah zekâ küpleri.
Sıkıldım artık yazmak istemiyorum, burada bitsin.
Görüldüğü gibi keyfim yerinde.
Hah bir de, saçlarımı doğal haline döndürmeyi düşündüm.
Belki, emin değilim.
Yine düşünüyoruz işte!
14 Şubat'ta Halil Sezai geliyor arkadaş, bence sevgililer gitmesin.
Tribe girer ayrılırlar.
Ben gidip '' isssssyeeeeaaaaannnnnn '' diyeceğum!
Neden sonunda böyle bir şive yapma gereği duyduğumu da bilmiyorum.
Olsun, zaten aşklar hep böyle.
Aşk?

Melodram 15 Şubat 2012 01:04

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Tek bir şey yazacağım ve susacağım.
Pia, yazdıracağım bileğime.. Attila İlhan'ın çok sevdiğim bir şiiridir, bugünde sohbet arasında arkadaşım annesinin, babasının ve kardeşinin isimlerinin baş harflerini dövme yaptıracağını söyledi.
Şöyle bir düşündüm, benim annemin, babamın ve kardeşimin baş harflerinden '' Pia '' oluşuyor, hayatımdaki en anlamlı şey olacak..
Ve yeniden o şiir;

Ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm..




Milencer 15 Şubat 2012 22:30

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
+ Peki en son kiminle konuştuğunu bilebilir misiniz?
- Bir erkekle.
+ Ne konuşmuşlar?
- Şiirden bahsetmişler.
+ Sadece geceleri dışarı çıkıyormuş diyorlar. Peki, anlayabilir misiniz, neden? Evin bulunduğu yer geceleri hiç tekin değilken.
- Onun için asıl tekin olmayan gündüzler. Çıplak gözle görünebileceği haller.
+ Çirkin ya da sakat mıymış? Görünmesini istemediği bir hali mi varmış?
- Hayır! Sadece üzgünmüş, çok üzgün.

esekherif 16 Şubat 2012 16:29

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
İyi, Kötü ve Çirkin

Sinema, CNBC-e

Bu akşam Saat; 22.00 !
Battaniyemi alıp bekliyorum !

Melodram 16 Şubat 2012 17:16

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Sienbisi-e, neden ilk dört harf İngilizce, son harf Türkçe okunuyor @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bey amca! Düşün taşın, bugün saat 01:26'da cevabını bekliyorum, iyi günler.
Cevap için tıklayınız.
(kaç kişi tıklayacak)

Melodram 22 Şubat 2012 11:04

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Güldüm buna, güldüm ama doğru.
Yarısına bile gelmiyor bazen, birden sıkılırım ben, sonra düşünmeye başlarım.
Sütaş reklamındaki ayağı kayan minik ineği düşünürüm mesela.
Köpük boya reklamında bu kadının kafasına sürdüğü hangi şampuan acaba, boya değildir dimi(lan) diye düşünürüm mesela.
Vodafone'a geçersem eğer, ya o kampanya biterse diye düşünürüm.
Avea'da kalma sebebim sadece Erdem Yener! diye haykırırım.
Sanki Erdem Yener benimmiş gibi hissediyorum, kopamıyorum.
Gece çok hareketliydi, ben uyumayı planlarken - acilllll çıkıııışşşş -
Sabah 9'du eve gelebildim, kafam kazan gibi.
Bu akşam Cem Adrian'ın konseri var, dinledim ama bir daha dinlesem iyi olurdu. İf'in kapısında mı yatsak, sonra atlarız Ceeem Ceeem!
Hiç böyle ergen çıkışlarım olmadı.
Ne çok konser var bu aralar!
Cem Adrian'a şarkı vereceğim ben, görüştük. ( Burada yazılanlar tamamen hayal ürünüdür )
Dün 6 haftalık tatilimin ardından, derse girdim.
Bünyem kaldırmadı ve en kıl hocadan almışız dersi, çok pişmanııııööm.
Dibine kadar işledi dersi, saat 10'a geliyordu nerdeyse bıraktığımızda ah yandım ben.
Ve hava aşırı soğuktu.
Aşırı.
Aşırı dooozzz.
Aşırı yalnızım.
Yalnızız.
Yalnızlıklar, elimde değil.
- O kadar yalnızım ki Joytürk dinleyerek aşkı hissediyorum.
+ Sabah sabah kafan mı iyi?
- İyiyim, iyi.
Dün dilime bir şarkı dolandı.
'' Gidenlerden bir tek seni bana ekledim, seni deli gibi özledim gidenlerden.. ''
diye bir şarkı.
Muhtemelen Mustafa Sandal'ın bir şarkısı olduğunu tahmin edenler olabilir.
- Yarışmayı izlemiş ordan kapmış şarkıyı, çakaaaal! diyenler olabilir.
+ Onun arabası var.
+ Ah sen ne güzel ne güzel gülüyorsun.
+ Seni anan benim için doğurmuş.
( Oha şarkılar karıştı )
+ Musti'nin anneli şarkısı yok muydu?
- ileriiiii x10
+ Bu kız beni görmeli(sevmeli miydi yoksa?), bana kazak örmeli.
Neyse işte, aylav90's.
Biz şimdiki gençler gibi büyümedik.
( Ooof ne yaptın sen, sanki bana 45 yaşını devirmiş, menapozdan gün almış, kırışık bir kadınsın! )
Biz Kenan Doğulu'nun o çirkin ve tontik haline aşık nesildik.
Yani bizim için dış görünüş gerçekten önemli değildi!
O zamanlar Tarkan'ın süt dişleri yeni çıkıyordu.
Çirkiiiin.
Ergeeeeenn.
Bıyıkları yeni terlemişşşş.
Sivillceeee suraaat.
Ama Sezen Aksu'nun dudakları hiç değişmedi.
- Yaylanmadan yürü.
Şimdi burdan defolup hazırlan.
- Bu hasta halimle beni çalıştırıyorlar!
Gözlerim yanıyor, çok kötü bir durum.
Çok kötü yani.
Yani hatta mikail yamaşito kombamba kombambaa.
- Baykuşları çok seviyorum.
Çok.
Aşırı.
Aşırı çok.
Çok aşırı.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Gerçekten böyle yazınca iyi geliyor.
Böyle saçmalayınca.
Dün bir şiir okudum, ardından da türkü söyledim.
Sonra düşündüm, bir daha tekrarlanmaması gerekiyor.
Bazen gerçekten 8 yaşıma gitmeyi çok istiyorum.
9 yaşıma gelmek istemiyorum, istemezdim.
Deprem olacaktı çünkü.
Ve ben 8 yaşımda kalıp,
Deniz, Fırat, Alper, Emre, Damla, Adem ile yaşamak isterdim.
- Ne yapıyorsun sen birden duygusala geçiş yaptın?
+ Pardon, pardon ah pardon, tamam tamam geçti. Geçti dedim sana! ( Dublaj olan filmlere bitiyorum, 5 dakika boyunca tamam diyorlar )
Bizimki de yazarak rahatlamak.
- Yoga gibi.
Çok özledim onları.
Bu arada @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ve @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] sizi de özledim.
Okudum günlüklerinizi de, duygusallığa hiç gerek yok bence.
( Şu an içimi okuduğunuzu tahmin ediyorum )
Hatta diyorsunuz ki,
- Hadi lan ordan kelebeğim.
Dikkat edin kendinize, kaçırmayın avcunuzdaki kelebeği.
( Askere gidiyorum ben sanki )
Bir ara konuşalım.




Melodram 26 Şubat 2012 00:44

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Sayfaları ağırlaşmış milyonlarca kitabı önüme yığdım, biraz da defter var.
Çok seviyorum şu kitaplık denen şeyi temizlemeyi, bir sürü notlar buldum, minik harflerle yazılmış kocaman cümleler buldum.
Sonra oturdum üşenmedim, tek tek açtım içlerini.
Genç Werther'ın Acıları'nın arasına sıkıştırmışım bir notu,
'' Yok olmak zamanı şimdi '' yazıyor, sanırım Sezen Aksu dinliyormuşum.
Yine vazgeçtiğimi iddiaa edercesine, gözlerden ve sözlerden, dinliyormuşum işte.
Elif Şafak Aşk kitabının içinde bir sürü karaladığım şeyler varmış, belki de yıllardır onları arıyordum.
'' Eğer giymeseydim topukluları hiç düşmezdim ve sen hiç tutmazdın elimden, saniyelik bile olsa '' yazmışım.
Kim bilir neyin kafasını yaşıyordum.
Eskilerden bir sözlük buldum, o zamanların gazeteyle dağıtılan saman kağıttan sözlükleri, kokuyor pis pis. Severiz ama bu kokuyu da, farklı bir tat var.
K harfinde durmuşum, kağıt sıkıştırmışım oraya da, Kayra yazıyor.
Bu Kayra'yı biliyoruz çoğumuz, içimizde susturamadığımız ses.
Gerçekten bir şey değişmiyor, o da yazı şeklim.
Hep güzel, hem okunaklı.
Zamanında az ameleliğini yaşamamıştım bu durumun, örtmenim Cansu çok güzel yazar!
- Gel kızım, şunları yaz.
- Gel şunları temize çek.
- Abla dönem ödevimi yazar mısın? ( Gerçi bana abla diyen bir kardeşim yok, kanka der genelde )
Neyse dağılmasın konu, öyle temizlik yapasım tutmuştu.
Çok nadir tutan bir durumdur ama tuttumu da tutanlardanım ben. En kuytu köşedeki tozlanmış kitabın içine kadar girerim elimdeki bezlerle. ama bu yılda 1 olur, hani yanlış tanınmak istemem, öhm.
Şubat'ı da deviriyoruz, Mart - Nisan - Mayıs!
Tatil diyesim geliyor, bağırasım geliyor hatta. Bu şehirden paçayı kurtarmanın fırsatı o zaman elime geçiyor işte.
Şu sıralar sürekli dışardayım, evde boğuluyorum ya da öyle geliyor bana.
İlk defa bu kadar para harcadım ben, kendimi tutamıyordum her şeyi aldım. Doyumsuz, sosyetik kadınlar gibi ne gördüysem, bu benim olmalı dedim! Ama geçti, anlık şeylerdi, atlattım.
Hızlı bir hafta geçirdim.
Şu aynı şehirde olup bir türlü görüşemediğim lise arkadaşımla, görüşmüştük, garip bir buluşma oldu. Ayaküstü ve soğuk gibiydi, tam ısınamadık, ayrıldık.
Galiba biraz daha oturuyor her şey.
'' Uzaklaşmak büyük gördüğün her şeyi, küçültür ''
Öyleymiş, inandım.
Dün de sevgili çatlak tayfamla görüştük, Sakarya'dan geçerken kahve falı için bağıran bir sürü çocuk vardı!
Hiç tepki vermeden yürüdüğümüz için bize,
- Do you speak Turkish? demesi gülmemize sebep oldu.
Oradan meraklı gözlerle bakan bir esnaf amcamızda, muhteşem aksanıyla,
- Eeeaakksskuuuizzz miiööğ! demesin mi?
Sizce gülmeden durabilir miydik, neyse efenim girelim dedik, birden esti, çıktık yukarı.
Falcı diyoruz ya, biz böyle karanlık oda, uzun tırnaklı, full makyajlı bir kadın bekliyoruz.
Fantastik dünyamıza hoş geldiniz!
Neyse ki kadın beklediğimiz gibi çıkmadı, oda falan da yoktu.
Bir güzel içtiğim orta şekerli kahve fincanımın üzerine 1 lira koydurdu, sonra da sol elimin işaret parmağını paranın üzerine koydum, kadın da parmağını benim parmağımın üzerine!
( Burada güya cinlerle iletişime geçiyor, ben gülmekten duramıyorum )
Güldüğüm için elimde titremeler oluyor, kadın gözlerini açıp sen de Panik atak var diyor.
- Yok ki ben de, yok.
Efenim sonra başlıyor fincanı okumaya ve benim gözler gittikçe büyüyor.
Ciddi anlamda dalgasına girmiştik, ama fala inanma falsız kalma sözünün aksine, fala öyle bir inanasım geldi ki.
Yani olamaz böyle bir şey.
Söylediği şeylerin bazılarını paylaşmasam daha iyi olur, sağlığım açısından ehe.
Ama işte kalbimin bomboş, aklımın karmançorman olduğunu söyledi.
Bunalımdaymışım ben arkadaş, çok fenaymış halim.
- Kız senin neden kalbin boş? dedi bana kadın.
+ Bilmem, böyle dedim galiba.
Seni üzen biri olmuş, aklına getirip ağlıyorsun ama ağlamak istediğin için dedi, harbi bu cümleyi kurdu bana.
Aman üzülme, o kaybetmiş senin gibi kızı, zaten pişman ama sen pek odunsun, sertsin, yanaşmıyorsun dedi.
( Bu odunsun lafını anneme söylediğimde, elalemin kadını bile bunu anladıysa artık inkâr etme kızım dedi, iyi odunuz! )
İşte öyle, harfler falan saydı, şimdi harfleri söyleyipte açık etmeyelim eheh.
İşe güce takmışsın kafayı, sürekli bir şeyler yapıyorsun, geleceğin çok parlak dedi, benim gözlerde bir ışıltı tabii.
Yurt dışı seyahati var dedi, İ ile başlayan bir yer demesi beni bitirdi zaten.
- İtalya dedim, nasıl bildi kadın yea, nasıl?
Sansürlü bölümden sonra da, son olarak,
Kumral ile esmer arası, saçları kısa(yaşasın kısa saç) ama önü hafif uzun onuda birazcık kaldıran, uzun boylu ve çok güzel gözleri olan bir delikanlı var dedi.
Ve Tanrı erkeği yarattı edasıyla ve ergen kızların çılgınlığıyla,
- Hani nerde la? diyesim gelmedi desem yalan olur. ( Burada biz kriz geçirdik )
Tabii ki bir şey demedim, gülümsedim.
Her şey iyi güzel de, bu sondaki delikanlı kimse gelmese iyi olur.
Hiç havamızda değiliz.
İşte bunu da yazdım, yaşadım, gittim fal baktırdım.
- Tüü rezil!
+ Okudu beni kadın, okudu, içimi okudu yani!
..
En son kitap diyorduk değil mi?
Oğuz Bal'ın kitabını alacağım, gadınımın önerisine dayanaraktan kendime bir güzellik yapayım dedim.
Yaklaşık 45 dakikadır 90'ları anıyoruz.
Yonca Evcimik - 8.15 Vapuru.
Biz bununla dans hazırlamıştık, ah gençlik!
Hakan Peker - Efsane.
Bir efsaneydi, efsaneydi seninle beraber olmak!
Burat Kut söylerdi, yaşandı bitti saygısızca, aldatmanın tadına varınca!
Nasıl bir tatsa bu, bilemedik.
Daha neler neler var..
Neyse, benim şimdiki favorim, Yaşar'dan Kör Bıçak!

'' Önlerime duvarlar örseler
Kara sevdam her gün öldürseler
Kör bıçağım kimseleri kesemem
Beni yine beni yine teninle bileseler ''
Çok güzel planlarımız var, Gizocanım Eskişehir'e gitti yine.
Bıkmadı ya ordan, acillllll Es-es uyarısı geliyor sürekli.
Yoruldum yazmaktan, ama şunu söylemeden de geçemem,
bu sefer boş olan kalbime özendi başım!
Karmançorman diye bir kelimeyi kimse kullanamayacak bu renkli kafam için!
İnsanları anlamak, hiç bu kadar basit olmamıştı, hiç.
Ve Cezmi Ersöz'ün satırlarıyla bitiriyorum bugünü..
Çok seviyorum, çok güzel anlatılmış, işte o satırlar;

Kimse bizim içimizi görmüyordu. Görmedikleri için dışarıda kalıyor ve nefret edip çekip gidiyordu. Sonra bize duydukları bu nefreti bir yerde öylesine unutup başkasına gidiyorlardı. Sonra bize duydukları bu nefreti hiç olmadık bir yerde unutulmuş bir şekilde buluyor, onu içimizdeki yaraya saplıyorduk. Hiç haberleri olmuyordu. Bizi hatırladıklarında bizden nefret ettiklerini bile unutmuş oluyorlardı çoğu kez. Bizi boşluklarına çekmek istiyorlardı bu kez. Bize geriye cam kırıklarını bırakıyorlardı. Nefes aldıkça içimize batan cam kırıklarını. Oysa nefes almaya tapıyorduk biz; biz ikimiz dünyanın en karamsar yaşama sevdalısıydık. Ama nefes aldıkça, o en çok sevdiğimiz şeyi tekrarladıkça içimiz paramparça oluyordu.
Aşka Aşıksın*
Vazgeçtim, gözlerinden..


Melodram 27 Şubat 2012 00:30

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

- Buna bayıldım.
Başka da diyecek bir şeyim yok, gözlerim ağırlaşıyor.
Uyumamam gerektiği için uykum geliyor, garip işte bu hayat.
Gemiler falan hatta!
Ve hatta Orhan Veli girsin devreye bugün de, ben yazamadım, okuduğumu yazayım.
Ane Brun çalsın bir de, özlemişim!
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
ellerimde koparmaya çalıştığım zincirlerden kalma yara izleri
yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.
gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.
yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak.

öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
belki bin tane
aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.
hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi,
hiç biri bağlayamamış olsun geceyi sabaha.
hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun.
hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınamamış olsun beynimde.
hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde.

öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
sessizce ağladığım anları kimse çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürememiş olsun.
ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile.
dudaklarım senin adını söylerken ki gibi kıvrılmamış olsun hiçbir ad'a yeterince.
yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane.
unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım,
sevmediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki
yerçekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın..







Melodram 01 Mart 2012 15:17

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

- Şaka mısın?
+ Biraz.

'' Hey babe
The simple things and time were on our side
Way back when love was on your mind
Was on your mind ''

Bu şarkıyı sevmeden edemem, yapamam.
Dinlediğim ilk andan beri, ilk an gibi dinliyorum, cümledeki bozukluğa bakar mısın? Aslında güzel, neyse.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Hani böyle anlar vardır, sarılacaksın ve her şeyi unutacaksın.
Dünyadaki en güzel şey sarılmaktır, sevdiğine.
Emin ellerdeyim diyebildiğin bir sıcaklığı hissettiğin yerdir aslında o kollar. Bulabilirsen şanslısındır. Böyle bir durumda bütün dünyaya karşı savaşabilecek gücü bile kendinde hissedebilirsin diye düşünüyorum.
Ne olursa olsun, ben yıkılmam ve yenilmem diyebilirsin diye düşünüyorum.
Sanırım düşünmek pek de faydalı bir olay değil, yetmiyor çünkü.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ve bazen pes edersin, uğraşsan da olmayacak.
Derler ya, bir şeye emek verirsen karşılığını muhakkak alırsın.
- Hadi lan ordan diyesim geliyor bu duruma da.
Ağzımı bozabilecek kadar bıkmışım, yorulmuşum.
Artık verecek cevabım bile yok, dayanacak gücümden bahsetmeme gerek bile yok.
Öyle bir güç yok, kalmadı, bitti, tükendi, gitti.
Hiçbir şey yapmamak çözüm müdür bilmiyorum ama ben hiçbir şey yapmayacağım bundan sonra.
Sınırlarımın son safhasına geldiğimi bildikleri halde yine de zorlamaktan vazgeçmeyenlere inat, ben hiçbir şey yapmayacağım.
İnsana insan gibi davranmayı öğrenemedikleri için böyleyim ve bu durumum pek de hoş karşılanmayacak kadar sinir bozucu, çünkü sinirlerim bozuk ve yaptığım her şeyin öylesine farkındayım ki, bu da can yakıyor. Gibi gibi..
Ve en sevdiğim şairlerden biri olan Ümit Yaşar Oğuzcan'ın dizeleri düşer son karelere..

Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Perde kapanıyor, film bitiyor işte,
O hiç bitmeyecek sandığımız..
Görüyorsun, konuşacak bir şeyimiz kalmadı.
Sadece bakışlarımızda hüzün.
İşte ayrılık bu; hiç beklemediğimiz..
Daha ne denilebilir ki bunun üstüne?
Bazen böyle iyi oluyor, uzak bir yerlerde.
Tanımadık sesler ve bilmediğin yüzlerle.




VenceRemoS 01 Mart 2012 15:22

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Yana uzanıp kalem, belki yardım bekliyor
Tükenmek üzere aşk, elden bir şey gelmiyor
Bir anda ötelerden, başka kalem geliyor
Kalem kağıda aşık, kağıt elden gidiyor..


Akn.

Melodram 03 Mart 2012 16:06

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Diyor!
Ben demedim, o diyor.
Belki de haklı, ama yine de umudum var/dı.
- Di'li geçmiş zamanda çekimliyorum bütün eylemlerimi.
Ve sadece müzik dinliyorum.
'' Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar.. ''

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Going'e devam, kim bilir en son ne zaman going demiştim.
Yenisini neden yazmamış ki bu, dünle devam etmek zorunda kaldım.
Hava çok kapalı, karanlık.
Uyandığımda sabah olmadığını düşünüp, tekrar uyudum.
Aşırı bir rüzgar vardı önce, sonra karla karışık yağmur, sonra lapa lapa kar ve sonra hafif yağmur..
Ve şimdi kafamı sağa çevirip bakıyorum ki, dışarısı kıyamet!
Kardan bu kadar bıkacağımı hiç düşünmemiştim.
Hoş düşündüğüm şeyler de hep ters tepiyor ya neyse.
Şaka maka,
Hava çok kötü!


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Hiçbir şeye tahammülüm yok, buna kendim de dahil.



esekherif 03 Mart 2012 17:53

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Votka bardagini bir dikiste bosaltip bir sigara yaktim. Sonra battaniyeyi son kez elime alip kestim!
Kestim, kestim ve kestim, ne oldugu anlasilamayacak kadar küçük parçalara kestim onu... parçalari bulasik kabina koydum, kabi pencerenin yanina yerlestirdim dumani üflemesi için vantilatörü çalistirdim. Kap alev aldiginda ben mutfaga gidip bir votka daha koydum. Döndügümde kirmizi ve güzel yaniyordu,
eski Bostan cadilari gibi, Hirosima gibi, ask gibi, bütün asklarin içinde bir ask gibi, ve çok kötü hissettim kendimi. Ikinci bardagi da içtim, hiçbir sey hissetmedim desem yalan olmaz. Bir tane daha koymak için mutfaga gittim, biçagi da yanimda götürmüstüm. Biçagi lavaboya firlatip sisenin kapagini açtim.
Lavabodaki biçaga baktim yine. Yan tarafinda kan izi vardi.
Bukowski

Melodram 05 Mart 2012 09:07

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Sabahın köründe uyanıyor olmak çok zordur eminim, bir de sabahın köründe hâlâ uyanık olmak var, o da zor bir hayli. Gözlerin yanmasını engellemek için hiçbir yöntemim yok, bu daha zor. Bu saatte uyanıp, midemin ne kadar boş olduğunu fark edip, kahvaltı yapacak gücü kendimde bulamamam korkunç. Bir şeyler içerek bedeni sağlamlaştırabilim düşüncesi de yıpratır hep anneleri. Bazı şeyler gerçekten zor, şaka değil.
Mesela, sevdiğin bir insanı yok saymak çok zor.
Sanki hiç yaşanmamış gibi düşünmeye kendini inandırmak çok zor.
Kabullenemediğin için bazı şeyleri, hiç tanışmamış gibi davranmak çok zor.
Şaka değil, bazen gerçekten nefes almak bile çok zor. Her şeyi geçersin de, durup dururken neden bulanır ki bir mide, aklına geldiğinde.
Bu saatte neyin kafasını yaşadığım çok net, saatler 04:30'u gösteriyordu, Parisienne Walkways vardı kulaklarımda, hafif.
Uyunmuyor arkadaş, u-yun-mu-yor.
Sabah 07:30, merhaba güneş, merhaba kuşlar.
Sanki güneş çok ısıtıyor gibi, neden ötüyor bu kıçı kırık kuşlar?
Soğuk işte, başka bir tarifi de yok.
Gözlerim ağırlaşıyor, gözlerim fenalaşıyor, gözlerim ciddileşiyor.
Bir gün kapanacaklarını bildiğim için mi inat ediyorum akıp giden zamana?
Bir zamanlar Emre Aydın diyordu ki:
'' Uyku hapları, yalan dolan gülümsemeler. ''
Bu haplar işime yarar mı benim?
- Koy kafayı uyu kızım ya, ne derdin var?
+ Erkan Oğur'a eşlik edesim geliyor burada işte, derdim çoktur hangisine yanayım!
Çok hareketli bir gün olacağını biliyorum, bile bile gözüme uyku girmedi. Yapacak bir şey yok, hayat hiç adil değil.
Birileri mışıl mışıl uyuyor ve ben onların kâbusu olmak istiyorum.
Uyanın lan!

'' Milyarlarca insan, gözkapaklarının üzerinde milyonlarca kilometre taşıyor. ''

İncecik gözkapaklarımızın suçu nedir ki? Şişen gözlere çay tedavisi şart.
Şu an bütün yaşamımın kuralları alt üst oldu.
Uyumamak, uyuyamamak, sabahın köründe cin gibi olmak ama ağırlaşan kapaklara karşı koyamamak var bir yandan.
Ve ben sabahları asla çay içmem.
Şimdi gidip çay demleyeceğim, gözlerim için!
Erken kalkan şaka maka cidden yol alıyormuş. Upuzun bir gün olması çok ürkütücü geliyor bana.
Bir gün uyuyabilirsem ve eğer uyanırsam karşımdaki duvara şunu asmalılar.

'' Günaydın sol yanım ''

Ahududu reçeli ekşimsidir, minik tanecikleri de kıtır kıtırdır.
Sendrom başlasın.

VenceRemoS 05 Mart 2012 09:12

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Emekçiye, alınterini katık yapanlara günaydın.
Şairlere bahçedeki saksıdaki çiçeklere günaydın.
Sevenlere sevilenlere ayrılanlara terkedenlere günaydın.
Günaydın yokolmuşluğum,günaydın sahte varoluşlar.
Günaydın güzel insanlar,günaydın aydınlıktaki karanlıklar.
Günaydın güzellikler,günaydın sahtelikler.
Gönlü sevgi dolu dostlara günaydın.
Dostluğu dost gibi bilenlere günaydın.
Günaydın güzelliği sevgi ile yoğuran insanlar.




GüzeL Gider Sanırım ! =)


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

esekherif 06 Mart 2012 00:17

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Oradaydık hepimiz,müheyya bekliyorduk
salaştı mukadderat,bozulmuş bir nışandı
gebe rüzgar,ihanete uğramış deniz,kerrat cetveli
dünyaya sokunmuştuk,dünya hamdı
külsüzdü ocak,tellal çarşısız
ağzımız noksandı.
Rımbaud`nun haberi yoktu Menelik`ten
Nijinski delirmişti
Mahler`in beş yaşındaki kızı ölmemisti daha
nehre Haşim annesiyle karanlık geceler
bazı çıkardı
zonklardı öpülmek için kavlamış dudaklarımız
bekliyorduk;alnımızın çatında
hepimizin bir çarpı.

Kopmamış birer çığlık diyesilerdi bıze
verilmemiş birer söz
daha hıç çıkılmamış
birer iskeleydi bedenlerimiz
alnımız birer sayıltı
azalarımız yerli yerine çakılmamıştı
bir çift göz,bır yumruk yürek arasında
darma dumandık
küşümle kapanırdı yüzümüz
çünkü kazınmıştı oraya yekten
başkalarına ait bir çarpı.

Yaşamak çarpısı derlerdi buna,yaşamak çarpıntısı.
Ne acelemiz vardı? Kime kavuşacaktık?
Yokuşu göze almak mı? Niçin?
Bir geçit
nereye açılmak için gerekti bize?
Susmak bilmiyordu tepemizde ses,saklı ve açık:
Tamamla çabuk! Çabuk bitir! Hadisene!
Sese bühtan etmedi aramızdan hiçbiri
değil mi ki hepimizin
işaretli ve yarım
dünyaya sarkık.

İsmet Özel

Luis 06 Mart 2012 00:18

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
şarap dırbişön vs..

Çalıkuşu 06 Mart 2012 00:22

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Ezelde harekete geçen eşya ebediyete sevgiyle yürüyecektir. Göklerde, yerlerde ve ikisi arasında ne varsa sevgiyle vardır.
Gökler sevgiyle dönerler,yıldızlar sevgi sayesinde yerlerinde durabilirler. Tıpkı kalbimizdeki sevgi yıldızları gibi...
Bu yüzden dış yerine içi,suret yerine ruhu sevmek gerekir.
Hayat ancak sevgiyle tatlıdır ve sevgilisiz dünyada hayat sürmek beyhudedir.

İskender Pala

esekherif 06 Mart 2012 00:28

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Yaşlı ve tombul kadınlar
keşkeleri emzirerek
büyütüyorlar
dilinde ucuz şarabın tadı
şakağında paslı çivi

Melodram 06 Mart 2012 00:37

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Sarhoş şaraptan bıktı, şarap kadehten taştı!

VenceRemoS 07 Mart 2012 08:15

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Bu YazdıkLarınızdan Dolayı Sabahın Köründe İlham Almaya Çalışıyorum ! Lakin Aç Karınla Sigara İçemediğim İçin Biraz canım Sıkılıyor KahvaLtı Da Etmedim Henüz ! Moralim Düşük..


Etrafıma Çember Oluşturun Size Bir Hikaye AnLatacağım ÇoçukLar !

Bu Hikaye Bir AsLan Ve Zebra'nın Hikayesidir,
BiLge İnsanLar Geçmişten Günümüze Yeni NesiLLere Aktarmıştır Vede ben Sizin BiLge Dedeniz Olarak SizLere AnLatacağım Vede Siz İlerde Kendi ÇoçukLarınıza TorunLarınıza Aktaracaksınız Böylece Sürüp Gidecek Olan Bir Hikaye,AsLına Bakarsanız Bizim Yaşam FeLsefemizi AnLatıyor,Her AnLatışımım da KızıLderiLiLere Olan Aşkımı TazeLiyorum, Ama Yaşlı Ve Bodur Bir İhtiyardan Ne BekLersiniz !

Bir Viski Alayım Lütfen.. Şerefenize DostLarım AsLan Ve Zebra'nın Şerefine !

Akın..


Dipnot ; Hikayeyi Dinlemek İsterseniz Müsait Bir Zamanda AnLatırım..

Melodram 07 Mart 2012 14:50

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Daha iyi açıklanamazdı.

'' Sen yağmurları sevdiğinde; ben vazgeçmiş olacağım.
Bu şehir ismimizi bildiğinde; ben gitmiş olacağım.
Al elimi koy kalbine, seni son kez duyacağım.
Tanrı bizi sorduğunda; ben sessiz kalacağım.. ''

Sessizliğimi son kez bozup, en çok da kendimden vazgeçip gidesim var.


VenceRemoS 07 Mart 2012 15:49

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Ne güzel gülüyorsun,
Oysa çok gülenlerin
Yüreğinde keskin bir acı saklıdır...

Maksim Gorki

esekherif 07 Mart 2012 15:54

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
kısık bir şarkıdan
yuvarlanıp
buraya geldim
alışmaya çalıştığım şey
gidememek

VenceRemoS 07 Mart 2012 16:00

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Önümüze Her Zaman 2 Secenek SunuLur..
Mavi hapmı Yoksa Kırmızı Hap mı ?
Yani iLLa Bu Hayatta ''Hapı Yutacağız'' :)

Melodram 10 Mart 2012 17:09

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Biliriz, anlık unutkanlıklara yarar şişeler.
Belki de daha çok hatırlamamıza sebep olur, bile bile yürürüz ateşe.
Yaptığımız her şeyin bedeli vardır ve bunu da ağır ödeyeceğimizi bile bile devam ederiz.
Önümüze dizdiğimiz boy boy ve renk renk şişelere anlatmak için derdimizi, sıvarız kolları.
Önce bir yudum alırsın, elbette kesmez, yavaş gideceğine söz verirsin kendi kendine.
Yavaşta gidersin birkaç dakika, sonra nedense zaman hızlanır.
Hızlandırılmış anlar gibi, elin bir şişeye bir ağzına gider durur, saniye başına belki de 3 yudum çekersin.
Kafanda bir şeyler uçuşur. Midende doktorasını tamamlayan kelebekler, yavaş yavaş boğazından tırmanırlar beyine.
Ve beyindekiler midedekiler kadar da masum değildir. Heyecan değil, acı çektirmek için gelmişlerdir.
Oldum olası koyu renkli kelebeklerden korkmuşumdur. İşte bunlar onlardan, yok öyle rengarenk çiçeklerin, dalların üzerine konan kelebeklerden. Tükendi onlarda, bir tutam ömürlerinin içine sıçtım ve defolup gittiler.
Neyse işte, bu duruma da alıştırdım kendimi.
Sonuç olarak, şişelerde anlamıyor beni.
Zaten anlamayacaklarını biliyordum, hepimiz biliyoruz, yani zorlamanın da pek anlamı yok.
Hani hep çalışırken çizeriz ya yazılanların altını, işte öyle yapıyorum.
Altını çiziyorum yine, daha çok nefret etmemi sağlasın diye.
Altını çiziyorum ki, hiçbir zaman gözden kaçırmayayım, yapılanları.
Hiç unutmayayım diye, en fosforlu kalemle çiziyorum durmadan.
Bıkmıyorum.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Sonra bir şey daha söylemek istersin.
Öyle çok konuşmuşsundur ki '' derdini '' anlasın diye, belki 2 saat, belki 3..
Hiç durmadan, beni anla diye bağırmak istemişsindir, olmaz.
Sesin de yavaş yavaş kısılmıştır.
Boğazında düğümlenen cümlelerin vardır bilirsin, o beynindeki koyu kelebekler de ısrar ediyordur '' susma '' diye.
Ama susarsın..
Cevabın olmadığından değil, cevabını umursamadıklarından susarsın.
Sonra düşünürsün, cidden boş birçok şey.
Okuyorsun değil mi? Keyfin yerinde.
Seni düşünen, yanında olan bir ailen var değil mi? Tuzun kuru.
Canın sıkıldığında, hissedip kapını çalan dostların var değil mi? Bulup da bunama.
Ve sustuğunda sakın korkma, böyle daha çok şey anlatacaksın.
Demek ki böyle daha çok anlayacaklar.
İçinden de bir şeyler kopar gider ya, bu sefer içimi de kopardım.

'' I'm not scared! ''

Melodram 11 Mart 2012 15:43

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bir Pazar gününün bu kadar güzel geçeceğini hiç düşünmezdim.
Arkadaşlarımla hep konuşurdumm bu Farabi programını ama biz Eskişehir'e gidelim diyorduk, az önce bir bakayım dedim ve baktım, şu an renkli kelebekler midemde!

Anlaşmalı Üniversiteler
- Anadolu Üniversitesi
- Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
- Dokuz Eylül Üniversitesi
- Ege Üniversitesi

Tabii bunlar benim bulunmak istediğim şehir oldukları için yazdım, yoksa liste uzun. Hayatımda en çok İzmir'de yaşamayı ve yaşlanmayı istedim, yaşlanmak için değil ama bir bölümünde yaşamak için neden olmasın.
Şu an bütün planlar değişti sanırım, eh zaten annemde bıktı benim oflamalarımdan.
- Gitseydin keşke, böyle mutsuz olacağına diyor, ehe kıyamam.
Hemen Gizo'yla konuşalım bu durumu, çalışmaya başlayalım.
Ben ve İzmir!
Bunu düşünmek bile herhalde seneye kadar mutlu olmama sebeptir.
Evde var artık orda, tamamdır ya.
*
Bu arada hava her Pazar olduğu gibi kapalı, yağmurda gelecek gibi.
Çıkıp deli gibi ıslanıp, mutluluk naraları atabilirim.
Ne garip bir durum, bir yandan üzülüyorsun ama diğer yandan da öyle mutlu ve heyecanlısın ki.
Eh tabii şu an hangisi ağır basıyor, gayet net.
Kendim için..


esekherif 11 Mart 2012 15:46

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Selam ben gizo, nasıl yardımcı olabilirim?

Melodram 13 Mart 2012 00:57

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
Bir gökyüzüne bakıyorum, bir hayata, bir insanlara.. Dikkatim dağınıktı bu yüzden hep. Böyle olmaması gerek, bu yanlış hayat, diyordum acemi sesimle, çocuk sesimle. Yaşadıklarımı anlıyordum ama tecrübe dedikleri o şey bir türlü oluşmuyordu bende… Etraftakiler öyle öfkesiz, öyle dikkatliydiler ki onca yıl boşuna yaşadığımı hissettiriyorlardı sanki bana. Konuşmak soyunmaktı benim için. Anladım bunu, anladım. Kendim olduğum ve yaşadıkça tecrübe edemediğim, onca yıl boyunca kendimi dünyanın en soğuk gölgelerinin arkasında gizlemediğim için üşüdüm hep ve hiç olmadık zamanlarda utandırıldım tecrübesiz kendimden..
Demiş Cezmi Ersöz Burası Bir Dünya yazısında, tabii bir kısmı bu.
Hiç uykum yok, olsa güzel olurdu.
Uykumda düşünmediğimi sanıp avuturdum kendimi.
Hiç uykum gelmiyor, gelse güzel olurdu.
Pek güzel olurdu hem de, şahane.
Bir o kadar da yorgunum, ama neden uykum yok anlamıyorum.
Gerçekten istiyorum normal saatler uyumayı, hatta uyumayı istiyorum be, adam akıllı.
Saatlerce, ölü gibi, nefessiz, yorganın altında.
Boğulmak istiyorum belki de.




VenceRemoS 13 Mart 2012 23:28

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
İnsanları yaktınız
ateş utandı.
İnsanlık utandı.
Hani adaletin kestiği parmak acımazdı.
Acıdı.
Yanan canlar yine yandı.
Hep yandı.
Devlet hala utanmadı
adalet utanmadı..

Melodram 15 Mart 2012 00:43

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Leon nerden düştü aklıma bilmiyorum, sadece seviyorum.
Sevebileceğim bir şeyler oluyormuş yani, insanlar değil, insan değil.
Uydurulan şeyler, hayal ürünleri, ütopyalar.
Uzak olan bir şey, dokunamadığım mesela.
Ulaşamamak daha çok bağlıyor.
Daha çok yaklaşıyorsun, daha çok seviyorsun.
Bazen dibindedir ama çok uzaksındır, haberin bile yoktur ne yaptığından, öyle garip şeyler işte, bir şeyler yani.
Herhangi bir şey/ler.
Küçücük boyunla büyük seversin ya, belki de ezilirsin.
Ya da kocaman boyunla seversin biraz, sevgi ezilir gider, ruhun bile duymaz.
Şiir okumak istemiyorum artık ya da oraya buraya savrulan yazılar, sıkılıyorum.
Anlam nedir diye düşünüyorum ben, ne ki bu?
Yani nedir ki bu, kalkıp birilerine bunu verirsin, anlamı.
Bazen de dersin anlam veremiyorum, pek karışık oldu.
Zaten karışık, yalan değil.
Bu kadar büyük sarılabilseydi biri bana, daha çok karışırdım ve buna razı olabilecek kadar da karışığım.
- Hoop Recep usta ortaya bir karışık, dese biri de gitsek.
Fena olmaz.




esekherif 15 Mart 2012 01:12

Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
 
leon dut ağacının gölgesinde büyüdü
ben fındık bahçesinde

sonra
bir hamlede yuttu gece
gündüzü
kocaman ağzıyla

siyanürle çıkaracağım
seni
karanlıktan

sahi neden bana dut yedirmedin hiç ?


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:05.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk