IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   IF Günlük (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/)
-   -   Hepimiz birden sevinemeyiz. (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/387879-hepimiz-birden-sevinemeyiz.html)

huLk 25 Nisan 2015 16:21

Cevap: her şey anını bekler
 
30'a 5 kalmış sen hala bize taş atıyon. Sen bence bu saatten sonra sadece yaz ;)

Melodram 25 Nisan 2015 17:05

Cevap: her şey anını bekler
 
Alıntı:

huLk Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1041647081)
30'a 5 kalmış sen hala bize taş atıyon. Sen bence bu saatten sonra sadece yaz ;)

Ha sus otur bir köşede, çok sesin çıkmasın yazıyorsan yaz, yazmıyorsan keyfin bilir diyorsun. :ı Günlüğe değil makale platformuna katkı bekledik efenim, taşsa eğer demek ki tam yerine de gitmemiş hehe. ( Taş falan değildi hem o lütfen :(-: )

huLk 25 Nisan 2015 17:17

Cevap: her şey anını bekler
 
Bir dedik bin işittik. Ne anladım ben bundan şimdi? Biliyodum aslında neyle karşı karşıya geldiğimi.

İnsanoğlu işte kendi kendini harcıyor :)

Melodram 25 Nisan 2015 17:23

Cevap: her şey anını bekler
 
Her şey anını bekler sayın süper moderatörüm, gün olur o an gelince ben bir derim, siz bin işittirirsiniz.-buna ben bile inanmadım ama olsun- Düğüne kaçıyorum ben, biraz da oradakileri taşlayayım. :(:

Melodram 13 Mayıs 2015 15:20

Cevap: her şey anını bekler
 
Bir şeyleri değiştireceğimi biliyordum, keşke daha çok dibe batıp öyle çıksaydım daha anlamlı olurdu ama böylesine de sesim çıkmaz, bir yerden tutmalıydım ışığı.
Biriyle aynı şeyleri aynı anda düşünmemizin aynı dibe önceden beraber batmış olmamızın bir etkisi olacak ki, ruh detoksumuzu beş gün arayla gerçekleştirmiş olduk. Hatta ondan aldığım ilhamla, kesin doğru yoldasın dedim kendime, yanlış yolları önceden yürümüştük çünkü, hepimiz de kötü olmuştuk biraz. Değişim için hep bir şeyin başlangıcını bekliyoruz, bu bile içimizde bir umut olduğunu gösterir ve ne şanslıyız ki hep beklediğimiz başlangıçlara gelebiliyoruz. Yani o başlangıca kadar yaşayacağımızdan nasıl eminsek bekliyoruz. Bu yaşımı da bekledim ama bundan sonra beklemeyi düşünmüyorum. Ne başlamak için ne de bitirmek için çok da beklememeli insan, beklerken ölürsün zaten bilmeden. Bir sürü güzel şeyi sığdırdığım küçücük haftadan sonra, içimdeki sıkkınlığı neden atamadığımı düşündüm, buldum cevabını. Bekliyormuşum meğer. Ne akıl ama?! Birini ya da bir şeyi değil yalnız, kendimi bekliyormuşum. Keyfimin gelmesini, keyfimin şartlara uyum sağlamasını. Kendimden başka kimseyi beklemeyeceğime de söz vermiştim birkaç sene önce, tutamadığım sözler arasında hep kendimle ilgili şeyler olduğundan belki bunu da tutamam ve birini beklerim ama bunun için daha erken. Yoksa geç mi? Olayı birilerine getirmemeliyim, hazır kendimleyken, öyle devam edelim. Çok çok şanslı biriyim, insanların yüreklerine bir gram sevgimi sokabildiğim için şanslıyım. Bu dik başlılığın, yer yer öfkenin altındaki elması çok da sosyalist bir yaklaşımla herkese eşit dağıttığım için şanslıyım. Küçük şeylerden gerekirse mutluluk çıkarabileceğimi kendime hatırlattığım için şanslıyım. Başkalarından önce kendimi dinlediğim için şanslıyım. Bir şeyden emin olmadan ağzımı açmadığım için, önemsemiyormuş gibi yaptığım şeyleri kendi içimde sindirip en güzel haliyle insanlara sunabildiğim için şanslıyım. Ne övdüm ama kendimi? Aslında kendimi de övmüyorum, çok övülecek bir yanım yok, bunu bildiğim için şanslıyım. Ben sadece böyle bir yanım yokken, kendi içimde başarabildiğim şeyleri söylüyorum. Söyleyebilmek de bir şans biliyor musunuz? Önce kendi için rahat değilse, sen neden başka insanlara ''için rahat olsun'' diyorsun ki? Kendi içinizdeki sizi bulduğunuz an, söyleyeceğiniz çok şey olacak ben biliyorum. Hadi bu sefer şu dolanan şeytanların bacaklarını kıralım. Kıralım sonra gerekirse alçıya da aldırırız, merhametimizi bulursak eğer. Sıcakları sevmem ama galiba güneş bir hayli aydınlatmış yolumu, doğru olan şeyleri içimde tutmadığım için daha aydınlık yollar. Hayatta en güzel şey, tanıdığınız insanların sizin söylediklerinize kırılmayıp, sizi anladıklarını bilip, bütün eksik parçaları beraber tamamlayabileceğinize olan inancınızdır. En güzel şey bu da olmayabilir, en güzel şey sizsiniz. İçinizdeki siz. Ondan daha gerçek hiçbir şey yok çünkü. Çıkarıp koyun masaya, sizi.
Dibi sıyırdık, yola devam. Yeniden ilham olan o insana da selam.

Melodram 23 Mayıs 2015 14:12

Cevap: her şey anını bekler
 
''Ya ben sizi çok özleyeceğim.''
Samimi olup olmadığını sorgulamadan şu cümleyi üst üste duymak beni bile hiç özlemeyeceğim insanları özlemeye sevk etti. Üniversite hayatım boyunca az insan, aşırı huzur, çok huzur, sonsuz huzur anlayışını dibine kadar yaşasam da, bulduğum az insanla bile aslında pek de beraber olmamışız gibi hissettim. Hatta çoğu zaman okul arkadaşlıklarım hep zorunluluktan olmuş benim ama bu sefer her ne kadar uzak gibi olsa da, iş sona gelince insan pek de uzak hissedemiyor kendini. En güzel yanı da, aynı semtte olmamızdan dolayı kopmayacağımıza kendimizi inandırmış olmamız. Öyle mi olur bilemiyorum, olmasa özler miyim onu da bilemiyorum. Ben özleme duygumu da kaybetmişim sanırım. En son ne zaman birine ''seni çok özledim.'' dedim hatırlamıyorum. Şimdi şaka maka, girdiğim andan beri bünyemdeki isyan damarlarını tavana çıkaran okulda son sınavlara gireceğim, derken burada seneye girecek üç sınavı olduğunu hatırlatıyor kendine yazar ve içinden minik minik küfürcükler savuruyor. Sonlar her zaman can sıkıcı mı olur? Sondayım ama neden mutluyum? Çünkü bu bir yandan sevmediğin bir şeye verdiğin mücadeleden zaferle ayrılmak gibi bir şey. İstemediğin bir şey karşısında, ne olursa olsun yılmamayı tercih edip sonunda kurtuluşunu ilan edip, özgürlüğe koşmak gibi bir şey. Asıl sorun bundan sonra mı başlıyor peki? Kesin öyledir. Kesin 2-3 yıl ben yine ben olmaktan çıkar, yine 10 yıl öncesini sorgular, sonra yine bugüne dönüp, yarınlar için savaşmayı seçerim. Seçerim de seçmesine, yeterince savaşır mıyım? Bilmiyorum. Bilmemek de ne güzel bir şey aslında, bilmiyorum. Faruk Eczanesini de bilmiyorum ben, Faruk Kıraathanesini de bilmiyorum. Özgürleşeyim derken daha da tutsak olabilme ihtimalimin var olduğunu biliyorum mesela. Bu da şimdilik yetiyor.
5 yıl sonra çıkıp da 15 yıl öncesini sorgulamam ümidiyle yürüyorum ve neden benimle hiç alakası olmayan insanlar bile benden bir şeyler bekliyor diye sinirlenip duruyorum. Bu sinirlerin bir anlamı olmalı, diyor şarkıda. Çünkü sabahlarda bir anlam bulamadım henüz, muhtemelen sinirlerde vardır bir şey, öyle değil mi?
En başa dönecek olursak, ben de sizi özleyebilirim. Birilerini özlemeyi öğrenirim belki böylelikle ve koşa koşa size gelir teşekkür ederim. Şimdi sarılalım sıkı sıkı, kaburgalarımı kırar gibi sarılan insanları severim. Sonra ayrılalım, iki yıl sonra düğün davetiyelerinizi yollayın bana! Koleksiyon yapacağım, diyeyim. Ah aman be, her duygusallığı da hiç etmesem olmuyor. Hadi sarıldık. Kesin görüşürüz ve arayı açmayız. Seni yenerim ben demiştim, veni vidi vici.

Melodram 10 Haziran 2015 01:23

Cevap: her şey anını bekler
 
''Kaldırım taşlarına bile değdi merhametim de, bir kendime dokunamadım.''
Oturdum, yazdığım eski şeylere baktım, hala da bakıyorum, güzel bir kafam varmış, güzel isyan etmişim, güzel üzülmüşüm, belki üzmüşüm, peki her şey bu kadar güzelken neden bu kadar çirkinleşmişiz?
''Bizim de duygularımız vardı, güldük diye geçti sandınız.'' demişim mesela, kime demişim, niye demişim, gülmüş müyüm gerçekten, geçmiş mi acaba?
''Eminim sen beni bir gün mutlaka anlarsın, muhtemelen biraz da geç kalırsın ve ben o zaman neden beni anlaman gerektiğini unutmuş olurum. Bunu anladın umarım.'' demişim, anlaşılmadığımı düşündüğüm bir gece. Hala anlaşılmıyorum çünkü henüz çok erken ve insanların en büyük ayıbı geç kalmaktır, yanındakine.-peki ne bu duygusallık?-
Sonra...
''Siz böyle sevinirsiniz 'insanları anlıyorum, insanlarla anlaşıyorum.' diye, sonra bir zaman gelir, anlaşılmak istersiniz ama çevrenizde sizi anlamak isteyenlerden çok, anlaşılmayı bekleyen insanlar olur, sizin hiçbir şeye hakkınız olmaz, yalnız kalmaya bile ve bunun tek sorumlusu da sizsinizdir, siz diyorsam alınmayın, biz de olabiliriz.'' gibi bir şey demişim. İnsanları fazla anladığımı zannettiğim bir geceymiş, çok dinlediğim bir gece, az konuştuğum bir gece. Anlaşılmayı beklemişim saf gibi, bir de üstüne anlatmışım, ne cüret.
''Aşık oldum hem de aynı adama bilmem kaçıncı kez.'' diye bir şey uydurmuşum yakın bir tarihte, yakın dediğimde hiç yoktan bir 8 aydan fazla, yakın geçmiş midir ki? Her neyse işte, böyle bir şey hiç olmamış aslında, sadece bunun güzel olduğunu düşünüp konuşmuşum boş boş. Canım bugün kendimi kandırmak istiyor ve bugün ağlamam lazım, uydurulan her şeye.
Ve en son,
''Uzun uzun anlatacak bir şeyimiz de kalmadı artık ya da uzun uzun anlatacak gücümüz. Sanki ikincisi daha ağır basıyor. Yani bu sabah bir umut yok içimde. Nasıl olsa geri gelecek biri de yok. Her şey yerli yerinde falan da değil. Bu sabahların muhtemelen bir anlamı da yok. Daha ne diyeyim, domateslerin bile canı sıkkın bu sabah.'' demişim, uyuyamadığım bir gecenin sabaha çalan saatinde. Sahi, ne çok uzun uzun anlatmışım ben ve şimdi uzun uzun anlatmaya değecek hiçbir şeyim kalmamış gibi hissediyorum. Uzun uzun hayaller kurup da uyduramıyorum, unuttuğu bir şeyi nasıl hatırlıyordu insan? Anneme sorsam bilir belki ama benim üzülmüş olduğumu bilsin istemem, gerçi anneler biliyordur dimi?
Peki niye bunları okudum, neden okudum, nasıl okudum bunun bir önemi yok, açtım okudum diye yine gevşeteyim mi olayı? Önemlidir çünkü insanın kendi kendini güldürmesi, büyük bir silahtır. Bunca anlamlı şey içinde, dert edilen anlamsızlıklara verilen en güzel cevaptır.
5 dakika içinde hönküre hönküre ağlayıp, 15 saniye sonra o gözden gelen yaşların kahkahadan olduğunu fark ettiniz mi hiç? Bugün kendime bunu yaptım, detoks anlayışlarım çok farklı. Ne bileyim, kerevizin sapını kaynatıp içmek biraz şov geliyor bana, insanın içini bir tek kendi temizler gibi geliyor. Gidiyorum tamam, ha bir gün şey demiştim, ''sabaha kadar saçmalayabildiğiniz insanları alın hayatınıza; çünkü sabaha kadar kimse sizi sevmez.'' Şimdi bu durumumu özetlediğime göre gideyim, balkona çıkın ama balkona çıkınca ilk aklınıza gelen şey atlamak olmasın. Kendini betonda parçalanmış hayal etme; çünkü o hayal değil, sen parçalandın çoktan. Öperim, hepimiz çok tatlıyız ama bunu bir tek kendimiz biliyoruz, olsun.


Melodram 17 Haziran 2015 16:56

Cevap: her şey anını bekler
 
Güne beklediğim bir haberle uyandım, iyi olup olmadığını anlamak için daha zamanımız var, tek bildiğim şey bazı şeyleri yılların eskitemediği. En önemlisi de yanında seni güçlü hissettiren insanlar varsa, senin yıkılman bir o kadar zorlaşıyor. Kendi içinde belki daha büyük yıkımlar yaşıyordur tabii insan, bunu kestirmek zor ama en azından, ona ne kadar az düşündürürsen dozerin kalbine girdiğini, o kadar iyi. Bu dünyadan bir de biz geçtik diyebilmeli aslında insanlar, yanındakilerle.
Dün burukluk üstüne burukluk yaşarken, bugün o burukluğu bununla örtmenin haklı gururunu yaşıyorum. Bir yandan çok umutsuz bir yandan çok umutluyum. Bir yerde güzel şeyler var, ben yerini biliyorum ama gidemiyormuşum gibi hissediyorum ya da o güzel şeyler çok yakınımda, ben göremeyecek kadar körmüşüm gibi hissediyorum. Ne karışık. Belki de güzel bir şey görmeye hevesim yoktur, belki alışkanlığıma bir darbedir. Küçük mutlulukları birleştirip kale yapmayı bekliyorum belki de. Bunları bir kenara bırakalım, hatta her şeyi bir kenara bırakalım. Bir de ''İnsanlar değişmez.'' tezimin çürütülüp çürütülemeyeceğinin sonuçlarını öğreneceğim az kaldı, bu sefer yanılt ey beni hayat demek istiyorum ve içimdeki umudun adını da Berkin koyuyorum. Ne alaka demeyin, öyle işte.

Melodram 04 Temmuz 2015 01:23

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
Bir gün dönüp birine ''yalnızlığın içime sinmiyor, bilesin.'' diyeceğim günü sabırsızlıkla bekliyor muyum? Hayır beklemiyorum, belki de bazen bekliyorumdur, tamam tamam arada bir bekliyorum, insanız biz de, taş değiliz ama şimdi asıl konu ne biliyor musun? Hep de sana soruyorum ama muhatap olunacak birçok insandan daha samimi geliyorsun, suç benim değil yani. Asıl sorun, ayrılıklar canım benim. Aman şimdi sen hemen salya sümük oldun bile dimi? Yok yok, başlatma sevgiline, aşkına, öyle değil. En zoru kardeşinden ayrılmak be. Şu dünyada en zor şey, kesinlikle bu.
Belki bunu bildiğim için bu sıralar bir başkayım ben, eski ben değilim, eski benden daha önceki bir ben vardı, tam oyum ve bu dünya için küçük, insanlık için daha küçük bir detayken benim için dünyalar kadar büyük desem sen anlarsın. Daha önce de dedim, en alakasız insanla vedalaşıyor olmak bile benim gözlerimde yan etki yaratıyor, şimdi sen düşün halimi. Bir yandan gururdan göğsüm kabarıyor, doktorlardan, hastanelerden hep nefret etmiş biri olarak artık kardeşimin doktor adayı olacağını düşünmem bu nefretimi kıracak diyorum ama öteki yanı var ya, hah işte o yan benim içimi kemiriyor. Ben bu dünyanın en takıntılı, en korkak, -benden inatçı olmasın- en inatçı ama dudaklarını büzüştürüp ''öpceeem'' dediğinde de anında 3 yaşındaki kıvırcık marul hallerine dönen kardeşimden nasıl ayrılırım? Bal gibi ayrılırsın diyorsun dimi sen, eh tamam bal gibi ayrılırız da, çok zor be. Şimdi her gece benim yatağıma gelip, sırnaşıp sırnaşıp zorla yanıma yatan, sonra uyuyup kalınca da uyandırmaya kıyamadığım pıtırcık her gece yanıma gelemeyecek mi? Hayır az da değil, es kaza hazırlığı da atlayamasa 7 yıl, 7 koskoca yıl ben bu kızdan ayrı kalacağım. 7 yıl sonra durum ne biliyor musun? Bildin bildin, ben şey etmeyeyim şimdi. Zor bu ayrılıklar zor, onu bırakıp döneceğim o şehir bozkır bir yer olursa gözyaşlarımla yeşerir, otlar maki boyundaysa kavaklara dönüşür, deniz durgunsa gelgitler oluşur. Bir sevinemedi kızcağızımda, herkes ''sen yapamazsın başka şehirde'' diye diye aklını karıştırıyor. Ne demek yapamaz? Yapar. Hedefine ulaşmanın mutluluğunu yaşatmadılar yavruma, hiç sevmem böyle şeyleri ha. Milletin ne yapıp ne yapamayacağına bu kadar kolay karar verebilenler, kendi yaptıklarına baksa ya önce. Bir de bu durum var işte, bu ne olduğu belirsizlerin ahkam kesmeleri, şovları, kendini yere göğe sığdıramayışları. Ee hani insandık başta hepimiz? Level atladın da haberimiz mi yok? Neyse, sinirlenmeyeceğim ben çünkü duygusalım, bir yandan da sinirliyim. Sinirimden duygusalım hatta ben. Şu an içimden ''abi çok zor be!'' diye bağırmak geçiyor, belli etmemeye çalışıyorum ama her ''of çok mutsuzum gitmek istemiyorum.'' dediğinde, odaya kaçıp ağlayasım geliyor be, öyle bir şey. Neyse, biraz neşeli şeylerden bahsedeyim, aslında bu gayet neşeli bir konuydu da, ayrılıklar da neşeye dahilmiş. Bizimki de bu kadar neşe işte.
Başka konulara geçeyim mi? Bence geçmeyeyim; çünkü anlatacağım şeylerin ağırlığı bir tek beni ezmeyecekmiş gibi geliyor, gerçi ben doğrularla ezilmedim hiç, neyse neyse, biz kalkalım artık.
Yeni başlığını da koyduk, sence de güzel olmadı mı?
''Hepimiz birden sevinemeyiz.'' bunun tersi benim ütopyam. Hepimiz bir gün sevinebilirsek, o gün göğe bakalım. Belki de birbirinize bakarsınız ama bir insanın gözlerine bakmak biraz komik bir şey, şaşı falan oluyorsun çünkü, ben gülerim. Hepimiz sevinemiyoruz ama gülmeyi bir şekilde öğrenmişiz, o yüzden at içine gitsin, patlayacaksa içinde patlasın her şey, bazen öylesi daha iyidir; çünkü hiç can yakmaktan yana olmasın rotan, sen doğruyu yaptığını biliyorsan, başkasının canı muhakkak yanar, ha sen ha başkası fark etmez. Yandığı ilk an, hepsi gelecek aklına. Emin ol, bana güven. Nerden mi biliyorum? İçimde patladı, onlar yandı.
Hadi gidip sevinecek bir şeyler bulalım, en azından nefes alıyor olmanın kıymetini bilir gibi yapalım.
Çok zor be çok zor!

Melodram 10 Temmuz 2015 01:22

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
Hepimizin sevinemediği bir geceden daha merhaba. Nasılız? Heyecanlı. Listemizi yaptık.
Konya'sı, Antalya'sı, Çanakkale'si elendi derken, elimizde Eskişehir, İzmir-bu da şüpheli-, Kocaeli, Samsun kaldı. 81 ilden sonra durum budur, bunlardan da en garanti olanı yazılırsa ya İzmir ya da Samsun. Tek avantajları şehirler çok da uzak değil, ben böyle ''hııığğğaaa özledim'' diye koşa koşa gidebilirim hepsine, tamam koşmam da bir vasıtayla giderim. Adaletin yok dünya, şu Eskişehir garanti olsaydı ne olurdu? Neyse olsun, Samsun'u sevdi şu an, daha gitmeden arkadaş bile edindi. En azından bildiğimiz yer, şurdan şura diyoruz ve ailecek mutlu oluyoruz.
Bu hüznün arasında beni güldürmesini de biliyor, Arda Turan'ın transfer haberini duyunca, ben Arda çalım atınca çok zeki çocuk dediklerinde ODTÜ'de okuyor sanıyordum diyor. ÖSYM'nin bizi düşürdüğü son durum budur, güzel çalım atıyorsa ODTÜ'lü.
Bana geleyim mi? Yine havalimanı projesini kilitlediler bana, şirketin yarısı mesaj attı, sanırsın dünyayı kurtarıyorum. Neyse yaz sezonu İtalyan abilerimize bir ''hi'' deriz bol bol. Ondan sonra da kalıcı iş bakasım var, editörlükten, sürekli supervisor olarak bıdı bıdıyı yapman lazım laflarından sıkıldım, bir yandan KPSS'ye hazırlanasım var, ciddi ciddi iş hayatına acilen atılırsam yine dünyayı kurtaracakmışım gibi geliyor, öte yandan YDS'ye hazırlanasım var, 400 kelimelik bir sınava girdim geçen gün. Sınav güzeldi ama ''İngiliççe'' Bir de ne var biliyor musun? İşte o var olması gereken şey yok, heves. Hevesimin kırıldığı yerdeyim diye bir şehir olmalı, belki de böyle bir cafe açmalı. Hevesi kırılan gelmeli, sonra bütün bu kırıklar toplanıp darbe yapmalı, hede höde.
Bana ayrılığa iyi gelen bir şeyler önersinler, İbrahim Tatlıses açıp ''ayrılıktan yana kaç şarkı varsa, hepsini bu akşam çal benim için'' dinleyesim geliyor. Her yere Eskişehir yazıyorum, eeeey evren bir kere de duy beni be!
Tam bir günlük oldu bu işte, ilkokul günlüğüm kadar sakin, saf ve sabah uyandım, önce elimi yüzümü yıkadım tarzında. Yalnız az önce İbo'dan yaptığım şarkı alıntısı şu an dilime dolandı, aşk acısı çekmiyoruz ama ayrılıklar insana mahsus.
Hadi gidip sevinecek bir şeyler bulalım, en azından nefes alıyor olmanın kıymetini bilir gibi yapalım.
-hep bununla bitireceğim!-

NarÇiçeği 01 Aralık 2015 18:12

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] nerdesin odada göremiyorum seni balım =)
Kış geldi birbirimize sımsıkı sarılma zamanı...

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Taylor Swift - Back To December
:Kiss:

NarÇiçeği 13 Aralık 2015 19:20

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
Ben seni özlerim, severim, yerim! @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

NarÇiçeği 25 Aralık 2015 22:27

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
Yani seviyorsan,
Yani hiçbir zaman ayrılmayacak ki gibi alışmışsan, bağlanmışsan özlemek diye bir şey var bu hayatta.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

NarÇiçeği 07 Ocak 2016 13:58

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
Kıyıya vuran dalgalar hep seni fısıldar
Martılar aşk çığlıklarıyla adını anar

Özlenilesi biiiir @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ' a sevgiler :Kiss:
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

NarÇiçeği 28 Ocak 2016 16:29

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
Yolculuk nereye melom ?:)
Çok tontonsun ama ya :(bear):
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] :Kiss:

Melodram 02 Nisan 2017 00:24

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
En son 10 Temmuz 2015'de içimi döktüğüm yadigar...
O koskoca 2 yıla neler sığdırdığımı anlatmaya vaktim yok elbet ama eski bir dosta rastlamışım da ''canım mutlaka görüşelim'' samimiyetsizliğindeki o meşhur cümleyi kurmadan, biraz içimi dökmek istemişim sanki. Buna hakkın yok demezsin bence, bilirim seni. Beni o hodbin insanlarla da karıştırmazsın değil mi? Bilirsin sen beni, bilirsin ve girizgahı boş vererek devam ediyorum.
*
İnsanların farklı yüzlerine daha çok rastladım biliyor musun? Belki aynı samimiyetsizliği ben bile başkalarına yansıtmış olabilirim, o derece kendime yakınlaşıp bir o kadar da kendimden uzaklaştım. Kafamı oyalaması için birçok şeye başlayıp, birçoğunu yarım bıraktım. Hayallerimin kapısını kısmen araladım, aralıktan tek gözümle bakarken başka bir şeyin peşinden gitmeye karar verdim. Pişman değilim, mutluyum aslında biliyor musun? Bunca sahteliğe rağmen mutluyum çünkü kendime iyi bakıyorum, tabii son 5-6 ay içinde 4-5 kez grip olmamı saymazsak eğer! İyi geçiniyorum kendimle, paramparça gördüğün o genç kızlık hallerimden eser yok. Bana sakın paramparça hissetmedin mi ayrıyken deme, hissettim. Fazlasıyla. Aslında itiraf edilemeyen derin bir kırgınlıkla uğraşıyordum. O bildiğin ''güçlü'' duran hallerimi daha da güçlendirerek direniyordum. Sonunda ne oldu biliyor musun? Hiçbir şey. Herkes kırıldığıyla ve kırdığıyla kaldı, her insan bir başkasının bıraktığı kırgınlıkla yaşamaya devam ediyor ya, ben de ettim işte. Sonra yenilikler, yeniler, yeni bir şeyler, şeyler. Bir sürü şey.
İnsanların çıkarları için neler yapabileceğini gördüm. Sana dost gözüken o yüzlerinin arkasındaki karanlığı, kirliliği. Korkak insanlar tanıdım, herkesi kendi gibi zanneden, birileri hakkında konuşmaya bayılan, daha sonra yüzlerine gülen insanlar tanıdım. Sonra bu insanları hayatımdan çıkarmanın mutluluğunu yaşarken, hayatıma müdahale etme çabalarına tanıklık ettim. Güldüm, geçtim.
O bahsettiğim hodbin insanlarla tanıştım. Kendi kendine karar alan, seninle iletişimi çok iyiyken ani bir kararla bunu sonlandırma hakkını kendinde bulan ve sana bir şey deme gereği bile duymayan insanlarla. Belki de yaşadığım iletişim kopukluklarının bana bir cezasıydı bu bilmiyorum ama birkaç dakikada, birkaç saatte duvarları göğe ulaştıracak kadar acımasız olmadım kimseye. Ha bu sayede acımasız olmam gerektiğini de öğrendim aslında. Bazen insanların kırılması gerektiğini, bazen o kırgınlığın bir işe yarayacağını düşündüm. Yaradığı zamanlar oldu ama bu konuda öyle yeteneksizim ki, hiç kırılmaması gereken insanları da kırdığım oldu. Elimde olmayan sebepler yüzünden demek yanlış olur, sadece kontrolümü elimden kaçırdığım anlarda, istemeden kırdıklarım. Bu ağır yükmüş be günlük. Aslında yazılan her şeyin anlamını yitirdiği koca bir boşlukmuş birini kırmak. Beni biliyorsun, hatırlıyorsun, bunu daha önce hiç yapmadım belki. Yapmadın desen keşke, dilin olsa da konuşsan. Sonra neye inandım biliyor musun? Doğru kaldığıma. Doğru kaldıkça her doğrunun bir gün beni bulacağına inandım. Bazıları için 1 yıl bile bekledim, o kadar sabrettim. Düşünebiliyor musun? Bir şeyin aslını öğrenmek, içimi rahatlatmak için, içim içimi yese de koskoca 1 yıl bekledim. Her şeyin bir gün ortaya çıkacağına olan güvenim daha da arttı. Yanlış olan hiçbir şeye tahammül etmek zorunda olmadığımı kendime hatırlatarak, o duvar ördüğünü zannedenlere dikine Çin Seddi inşa ettim. Bak şu an bunu yazınca bir mutlu oldum ki anlatamam. Dikine Çin Seddi'nin arkasında çırpınasıcalar! Oh be. Rahatladım. Şu an verdiğim kasvetten ötürü rahatsızım resmen bir sıkıntı bastı, bence gerek yok.
Çünkü sonra sonra diyerek bitmez bunlar sevgili sevgilim ama şunu bil, ben iyiyim. Hayatta insanı kötü hissettiren şeylerin hep olacağını bildiğim için, kendimi Şeyma Subaşı umursamazlığı kıvamına getirdim. Dur şimdi o kıvam biraz abartı olabilir ama o aralarda bir şeyler işte. ''Seninle yaşlanmaz insan.'' diyen onlarca insan yanılıyor olamaz diyerek mutluluk iksirini icat ettim. Bunu bedavaya söyleyeceğimi zannedenler yine benim ticari kafamı küçümsedikleri için yanıldılar ve kaybettiler.
Dur bak sana bir sır daha vereyim, 70 milyonun takip ettiği günlüğe verilen sır ne kadar sır kalabilirse işte...
Bu aralar biri beni çok heyecanlandırıyor. Enerji içeceklerini utandıran enerjisiyle, doğalgaz gibi faturalara yansıdıkça beni üzmeyen sıcaklığıyla, saatlerce dışarıda yorulmuşsun da eve gelip kendini yatağına attığın an bedeninin hissettiği huzura eş değer verdiği huzurla, şeker hastalarına bile iyi gelebilecek tatlılığıyla beni heyecanlandıran biri var. Onu her gün görmenin, hep yanımda olmasının verdiği hazzı ifade edebilecek bir kelime bulamıyorum, o yüzden müsaadenle gidip aynaya bakayım. Ahahah. Ne sandınız eşek sıpaları! O sokak duvarlarına ''canım kendim'' yazan deli kim sanıyorsunuz? Benim ben.
İşin şakasını bir kenara bırakıp gideceğim ama şu kısmı şaka değil, yani siz kendinizle sizli bizli olarak bir şeyi çözemezsiniz. Şu elinizi atıverin be omzunuza, gücünüzü biraz hissedin. Kötü şeyler yaşadığınızı biliyorum, kötü şeyler zaten bizim için var. Bu kötülüklerin içine hapsolup kendinize eziyet etmenin bir manası yok.
Sen istiyorsan olur, o sevseydi hep yanında olurdu, kimse senin hayatında diye hayatının içine etme hakkına sahip değil, sen birilerinin ardından sürekli ağlayıp sızlamadığın için duygusuz değilsin. Sen iyisin. Ciddiyim bak, muhteşemsin.
Hayatı boyunca inandığı tek akım andavalizm olanlar için, kendini bu denli yıpratman biraz şov sanki, ne dersin? Bak bunu bir ''Melodram'' olarak söylüyorum. Hayatı fazla ciddiye almak da fazla tiye almak da zarar, sen ayarını bilirsin, bilmezsen de öğrenirsin. Gülmeyi bilen canlılar için fazla kasvet avam gösterir ama yine de sen bilirsin... (bak böyle avam falan da dedim, kasvetliler alınmasın çünkü bence okurken güldünüz-okumadılar)
*
Hani o başta koyduğum fotoğraf var ya, işte onun anlamı şu: İçinizde çiçekler açıyorsa o çiçekleri kurutmayı tercih etmeyin, koparmayı aklınızın ucundan bile geçirmeyin, o çiçekler açtıkları için güzeller. İçinizde hiçbir şeyin çürümesine izin vermeyin. Kendinize iyi bakmak zorundasınız, başka neyiniz var ki?
*
Ve sevgili sevgilim, ben gideyim. İnanılmaz saçmaladığımın yine farkındasın. Aslında düşündüğüm hiçbir şeyi yazmadım, bunlar sadece beynimin parmaklarıma yolladığı birkaç cümle. Daha fazlası için kitap falan yazabilirim mesela-tamam şaka öyle haspam der gibi bakmayın ekrana-
Dün kendimi daha farklı hissediyordum, durgundum. Bugün daha durgun olabilirdim ama o iksirle birlikte şu an kendimi ''özetsiz yeni bölümüyle'' gibi hissediyorum. Dizisever bir topluma, bunun nasıl bir mutluluk olduğunu anlatmama gerek yok.
Hadi hadi çok durduk, ellerinizle yanaklarınızdan makas alın, otobüsün kapısına kafası sıkışmış çocuk gibi seviverin canım, incileriniz dökülmez.
Oh çiçekler çiçekler...
:çiçekemojileri:


Melodram 06 Nisan 2018 13:37

Cevap: Hepimiz birden sevinemeyiz.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
''YOU ARE WHAT YOU LOVE, NOT WHO LOVES YOU''
Günlüğümü yıllığa çevirmişim ama bu geçen 7 yılı unuttuğum anlamına tabii ki gelmiyor. Dur sana ben bir ara bir şeyler karalayayım ama önce şu muhteşem fotoğrafı buraya bırakayım.
O arada biraz görüp sorgulamak isteyen olursa sorgulasın, sonra üzerine bir şeyler konuşuruz, şimdi vaktim yok.
Çok kıymetli bir şeysin sen ya.

Melodram 12 Ekim 2018 00:20

12.10.2018 / 00.20
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
P E N C E R E M İ N P E R D E S İ N İ H A V A L A N D I R A N R Ü Z G A R.
Ortadoğu ve Balkanların en popüler günlüğünün yüzüne bakmayacak kadar cesur bir insan olmuşum, önce kendimi kınamak istiyorum. Sonra zaten kesin saçmalayacak bir şeyler bulurum kendime.
Şu zamanın geçişine inanmak için hep sana uğruyorum galiba, sonra düşünüyorum Nisan'dan sonra neler oldu? O zaman anlatacağın şeyi hatırlıyor musun? Belki de çok heveslendiğin şeyden vazgeçtin, anlatmak istediğin şeyleri yarım bıraktın! Bu yaptığın sence haksızlık değil mi?
Haksızlık tabii, korkma korkma söyle. İnsan en büyük haksızlığı her zaman kendine yapar zaten, çekinme yani.
Neye heveslendiğimi, neye isyan ettiğimi çabuk unutuyorum artık. Sürekli bir planın parçasıymışım da planı bana son anda söylüyormuş gibi hayat. İtiraz ve reddetme şansının olmadığı bir plan bu. Seni zaten dahil etmişler, sen zaten planın asıl sebebisin ama bunu haber vermek için son anı bekliyorlar. Ne kadar da vicdanlısınız!
Bak şimdi plan ve vicdan dedik de, hayatımın en rezil yaz aylarını geçirdiğim bu seneyi hiç unutamam mesela. Birini toprağın altına gömerek kaybetmek, varlığını sürdürdüğünü bile bile kaybetmekten daha kolaymış.
''Hiç olmaz deme'' derlerdi ya hep, inatla inanmazdık. OLURMUŞ. Hiç olurmuş. Birini kaybetmek zormuş, bunu sanki hiç yaşamamış gibi yeni anlıyormuş gibi yapmam çok güzel değil de ne? Öyle herhangi biri değil işte, okkalı biri, kalpten biri ama daha güzeli de var, insanlar bu kaybın sizi üzmemesi ve yormaması için çok güzel ağzınıza ediyormuş. Bak bu kadar düşünceli olunması beni hep etkilemiştir. Düşünsenize biri ondan tiksinip, ona karşı adım atmamanız için sizi yerle bir ediyor. Muhteşem.
Evet... Birilerine adım atmak, o adımların değeceğine inanmak, yılları çöpe atmamak güzel. Tabii karşında gözleri ateş saçan bir insan oturmasaydı. Yılları çoktan çöpe atmış, nefretinden ayağını sürekli titreten bir insan oturmasaydı...
Sonra ayıptır söylemesi neyi anlıyorsunuz biliyor musunuz? Mal olduğunuzu. Bu da inanılmaz bir his. Senin emek sandığın şeyin mallık olduğunu anlıyorsunuz. İtirafı biraz zor oluyor ama ''biz de malmışız bee!'' demek, o da muhteşem. Düşünün bakın, 10 sene bir şeye emek veriyorsunuz, her şeyinizi onla paylaşıp, her anında koşuyorsunuz. Sonra bu 10 yıllık ''şey'' size kendinizi ''malın önde gideni'' gibi hissettiriyor. Siz adım atıyorsunuz, o yolları kapıyor. Siz kapıdan girmeye değil pencereden bakmaya bile razısınız, o varı yoğu yakıp yıkıp döküp gidiyor. Güzel performanslar tabii bunlar.
Aman çok karardı içimiz, biraz güzel şeylerden bahsedeyim.
Mesela ''seviyorum merkez'' demek güzel bir şey, bu hissi kaybetmemeyi diliyorum. Ne bileyim mesela mesaj attığınızda, konuşmanın ortasında moralinizin bozulduğunu ve ağlayacağınızı hissedip de arayan birinin olması güzel. Kıymet verilmeli böyle şeylere.
Sonra ne bileyim, köyden bir sürü domates geldi. Domates kırmızı çizgimizdi malum, bu da güzel bir şeydi.
Ha bak, büyük yıkım olan tatilin 2. evresi olan İzmir, ah İzmir... Çok güzeldi be. Bir şehrin her noktası bu kadar mutlu etmemeli insanı ama ediyor. Gerçeğin ne olduğunu anladığım şehir olarak kalacaksın artık İzmir. Sabahın köründe elinde valizlerle, boyoz yediğimiz o pastane hep çok özel kalacak. Tabii o pastanede daha sonra tacize uğramamı saymazsak! İzmir'i de bozmuşlar.
Alaçatı'da kolye aldığım tatlı kız, hep özel kalacak. Şirince'de bizi evine çağırıp kabak çiçeği dolması ikram eden Gülsüm teyze, sen hep özel kalacaksın. Ve daha nicesi.
Dur şimdi güzelliklere girince şoka da uğradım, burada öyle şeylere pek yer vermezdik biz hatırladın mı? Gençlik ateşleri işte, sanırım hep kendimizi depresyonda zannederek büyüdük, buna inandık, gerçekten öyle olanları görmedik! Yine bir gerçeği yakalama evresindeyken TEGV'e düştü yolum, yeni bir heyecan için. Çocukların hassas noktam olduğunu bilmeyen yoktur, varsa da öğrensin ya da neyse işte, çocuklar canımdır.
İlk tanışma etkinliği çok keyifliydi, sonra çocukların hayatına dokunabilme hissiyatı, sanki hayalinizdeki her şeyi önünüze sunmuşlar gibi bir his. Gülen gözlerin ardındaki hüzne de ortak oluyorsun ama sen o ışıltıyı söndürmemek için varsın. Yine devam edeceğiz, birlikte başaracağımız çok şey var, çok...
İşte böyle anladın mı? İnanılmaz seri özet geçmiş gibi oldum da, atlanan çok şey vardır elbet.
Atladığıma inanamadığım en önemli şey ise; çeyrek altın!
Bu sene gittiğim düğünlerin belimi bükmesi yüzünden boyum çekti inanır mısınız? Neyse, gidenin geleceğine inanmak ve motive olmak istiyorum.
Bir de pilates aşkımı ihmal ettiğim için ben bunu yogayla aldatayım dedim, sonra şey oldu çok sakin oldum daha 3 derste bu oldu. Garip şeyler hissettiriyor yoga ve en sevdiğim kısmı da dersin sonunda 10 dakika dümdüz yatıyorsun. Bir spordan beklediğim en önemli şey bu. Gerçi yogaya spor demek haksızlık gibi ama bir yandan her spor biraz kişisel gelişim de gibi. Yine karıştı buralar.
Bu sefer seni az bekleteceğime inanıyorum ve ben bunu ne zaman desem, bir şey oluyor. Daha ne olabilirse!
Hepimiz birden yine sevinemedik, belki de senin adını değiştirerek makus talihimizi değiştirebilirim.
Kahraman Melo! Sana güveniyorum dediğini biliyorum.
Şimdi senin eski sayfalarında biraz kaybolacağım, bu kadar ne anlatmışım bir bakayım.
Seni de, beni de, bizi de seviyorum.
D E N İ Z L E R İ U S U L U S U L D A L G A L A N D I R A N R Ü Z G A R.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:12.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk