Melodram | 08 Aralık 2011 21:37 | Cevap: Kalem, kağıt ve ben. Ne bu melankoli melo? Sanki dünya başına yıkıldı. - Ne alaka? ( Yumuşatarak değil bildiğin sert okuyunuz ) Bugün hiç güneş doğmadı, hiç gündüz olmadı. Gün aymadı belki hiç ya da bana öyle geldi. Hep karanlıktı. Koro: Ya da sana öyle geldi! Tam dışarı çıkacaktım ki Nehir'im geldi, hava almak yasak! Neyse dedik soğuk falan ama parka gidelim, önce bir güzel oynadı, sonra o meşhur sesiyle, - Cansuuu ablaaaaaaaaa hiihii ç*şim geldi. + Tamam haydi koş eve gidiyoruz. ( Bu sırada sevgili kankamız Gizem çıldırıyor ) Bir titreme ve ardından '' I heard that your settled down '' yani kısaca telefon çalıyor. - Kanka nerdesin sen? + Çocuk bakıyoruz burda, anlayışlı olsan nolurduuuuu? - Kahretmesin Cansuuuooooooööööööö, tamam balım konuşuruz sen bak ana yurdu! ( Çat ) Eve geldiğimizde üşümüştük, Nehir koştu işini halletti. Sonra topuklu botlarıyla bana hava attı, pembe montu vardı, pembe atkısı! Bana hangi rengi seversin dedi bızdık. Ben griyim dedim, siyah. İç ses devreye girdi ( Lan melo küçük yaşta çocuğa aşılama melankoliği, pembe de lan pembe ) Öhm, pembe çok güzel renk Nehirciğim, mavi de öyle. ( Mavi de pembe de güzel aslında itiraf et ) Sonra üşenmedi saydı bana renkleri. Ben pembeyi severim, maviyi severim, yeşili severim, moru severim, griyi severim ve en sonunda benim rengimi söyledi! - Siyakı severim ben! + Ahahaha siyak güzeldir! Sonra trt çocuğu açtırdı bana, zorla! Kahverengi ayıcığı izledik, Laura'nın yıldızları mı ne bir de öyle bir şey. ( İçimden sürekli, bu çok güzel bir şey diyorum ) Bu: Çocuk. Eh sonra açıktı pıtırcık, et yedik, üzerine 4 tabak makarna yedi. Az önce çocuk mu demiştim? - Canavaaaaar! 4 yaşında alt tarafı, 4 ! O sırada annem: Cansu artık kaldır bunu çocuk patlayacak kızım. ( kriiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiz ) Şimdi niye bunları yazdığımı söylemek istiyorum. Hani gitmek var, gitmek kaçınılmaz, gidişlere alışılmalı. Tamam içimizde hüznün babası, acının alası, melankolinin hası var. Ona da tamam! Ee arkadaş yok mu güldüğümüz şeyler, hep mi ağlıyoruz sanki! ( Yooooo, bu kız hep gülüyor lan ) Ehm sonra kağıdı kalemi aldık bızdıkla. ( Kağıt, kalem ve ben ) Tepki: Yok kağıt kalem ve sen, kağıt ve keçeli kalem sonra çöp adam, yuvarlaklar, kareler. - Haa doğru ya ben çocuk bakıyorum, ne yazması! + Hihhihihih Cansuuu - Cansu mu? Abla diyeceksin bana abla! + Hihih yoo. - Babanı arıyorum Nehir! + Ablaaaaaaaaaaaaa ( kucağa atlayarak ) Kuşlar, kalpçikler, çiçekler, kelebekler oluştu etrafımızda. Sevgi pıtırcığı olduk! Sonra Nehir gitti, geldi babası. Sarıldı bana, pembe botunu ve montunu giyip gitti. Tek derdi keçeli kalemdi, bir de sınıfındaki Alidora. Çocuğun adı Alidora, gerçekten değişik geldi ve hoşuma gitti. Bunların hepsini Alidora'ya bağlamak için yazdım. Aslında Nehir'in tek derdi keçeli kalem ve Alidora diyerek tek cümleyle açıklayadabilirdim. Olmadı artık, bir dahakine öyle yaparım. Bitti. Sometimes it lasts in love but sometimes it hurts instead.
|