IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 22 Mart 2009, 21:33   #111
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




Adının baş harfindeyim, ‘.’ tipi yalnızlıkta…

Adından başlayarak sayıyorum ölüme kaç adım kaldığını. Sara nöbetlerinde sarsılan bedenim düşüne yatılmaz intiharlara kalkışıyor. Ceplerimde bir yangın ertesizliğine zerk edilmiş kanamalı günahlar. Ey zahmin! Aşk, iki deniz arası çırpınışların uykusuzluğunda yapayalnız kâbuslar görmek belki de. Sonrasına geç kalınmış hayatın iz bırakmamışlığında kaybolan hayallerimin yolu darağacına çıkıyor zemherilerde. İki büklüm rüyalarım. Bana sebep, bana ziyan atalarından miras gülüşün. Kaç durak sonra bitecek otobüs gürültüsü boyunca uzayan gitmelerin?

Hıncımın saçlarını tarıyorum esaretin ensesinde ispiyonculuğa soyunan lanetkârın yol’suzluğuna dikenli teller batsın diye. Sevmekten yargılı bir sonbahar düşü gibi gelip duruyorsun saçlarımın rüzgârına. Muammalığı tutuluyor gecenin ay dolunayken. Olmamışlığım zamanın karabasanlarına sığmazken içimden dehşetini kabullenemediğim hüzzam ağıtlar geçiyor. Seni duymak için sağır ediyorum iç denizleri dalgalandıran fırtınanın türküsünü. Duası devşirilmesin aşkın. Ruhuma uzanan nefesine göm beni. Yüzüne sar güzelleşeyim diye. Avuç içlerimi yokluyor güle har sıcaklığın. Kaçsam kaç sen sonra terk eder gözlerin beni? Eceliyle ölmeyen turnalar ayaza vuruyor haykırışlarını. Kaybediş turnaya ecel midir zahmin?

Arkandan ağlayan susuşlarımı galiz sancılarla ve sensizliğin karşı koyulmazlığıyla alazlıyorum. Dokunduğun yerleri bana uçurumlaşıyor tenimin. İçim aşkın yas renginde. Kime çarpsam ihtilal sorumlusu kalbimi ve hangi yağmurdan erken uyandırsam gözlerimi, yenilgiyi kuşanıyor ömrüm. Sevdalı yanlarım derme-çatma uykulara yaslanan. Sol bileği aşktan kesik bir sürgünlük benimkisi, inadıma acının sırtına yol alan. Asaletini kurşun rengi toprakların üstüne yağdıran, kalmaktan yorgun düşen bu aşk benim. Durup durup ayrılık biriktiriyorum akşamüstü kanayışlara. Ensemizden mi üflenecek sur, kabzedilmeden evvel düşlerimiz? Bu sensizlik seansları hiç bitmeyecek mi ve ateş sonrası külle yıkanır mı ´kirletilmiş aşk’ dediğin?

Yitirdiğimiz ne varsa şimdi hepsi mayınlı bir duruşla sınıyor beni. Harf harf eksiltirken alın yazımı silinmişlik, ben doğruları söylüyorum ama yalan kalıyorum hüznün şahitliğine. Başkasına aitliği ispatlanamamış aşkın kötürümlüğüne jurnal dururken çehren, siyah bir uğultu yokluyor kahrımı. Recmedilmeye yatırılan kalbimin günahkârlığı susuşundan belli. Ah bu ben! Mazeretleri çürüterek aslını günbatımında hecelemeyi öğrenemedin. Çek kokunu yalnızlığımdan, boğuluyorum. Sana ihanetten öldüğümü gözlerine duyurma zahmin!

Uyu ve rüyama kahırlansın hasır altı edilen gözyaşımın tuzu. Ömrümden uzun acılarım var benim, ucu babama çıkan. Sen uyurken hiç ağladın mı? Kendine kör kalmayan aynalarım kırıldı, döküldü sırrımın sahtiyanı yüzümden. Sınanmamış hayatın denenmemiş intiharlarıydı solukladığım. Ruhumun tanrıçası yalnızlık ısıttı bileklerimi kasım akşamlarında. Miraca kalktı kuşlar karanlık aldatırken kan hevesli soyumu. Yusuf gömleğini yırtsın şimdi Züleyha diye…

Sensiz olamayacak kadar sen dursam da kaşlarımın çatıklığına… Sevilmenin öznesi hep sen olsan da, yüklemi uçurum bu kan revan cümlenin. Gelme, iade-i taahhütlü değil yokluğun.

Geleceksen, kalbimi sensizlikten arındırayım öyle gel.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 22 Mart 2009, 21:38   #112
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




Bu acıya bu kadar şiir fazla…

Aşkın eşref saati… Kanımı yalayıp içime biriken suskuların hayalet cümleleriyle konuşmaktayım. Yitirerek susan ve kıyasıya tükenen sensin. Belki de sesimin ucundaki kundaklanmış ceset bundan. Ucumu kaybediyorum gözlerimin önünde git gide; aşkı bir daha yitirmek adına. ‘O’ şehrin boğazıma iliştirdiği ünlemleri yutkunarak saklanıyorum senden. Sense kaçtığım şehirlerin griliğini teneffüsleniyorsun. Bensizliğin gözlerinin içine kendini yoklaştırırcasına bakarak, benden yüzleri soru işaretli anlamlar türetiyorsun. Tırnak diplerinde affedilmez yanılgıların külleri… Pişmanlığın önce İstanbul’dan başlıyor seni cümlesizleştirmeye. Ne kadar da cesaretli yalnızlıkların… Beni yalnızlığına terk ederek gidiyorsun, senin yalnızın olacağımı bile bile. Bakışmalar arası korunaksız bir kimsesizlik aramızda gelgitlenen deniz. Ey zahmin! Sensizlik sana niye benzemiyor? Terk-i kalbe süslenemeyişim aykırılığa utangaçlığından mı? Zamanın varsa sensizliğe, gel…

Usanılası hayatlara başkalığı naçarlaştıran sancı yüklü duruşlar ilikliyorum. Soluğun ciğerimde duraklıyor. Aklımda içime savrulan saçlarının kıyameti. Saklanışlarım kendime sobe ancak biliyorum. Sana bakarak eskittim yüzümü, söyle şimdi hangi acının ağrılı kahkahasızlığına çıkar yüzüm? Kim çevirecek beni kaldığım yerden? Ey zahmin! Ağlamak yüz kızartıcı bir suç aşkın yırtılıp durduğu satır aralarında. Peki, cümle sonları sensizliğin kör bakışlarına çıkan yazgının alfabesinde ölmekte mi suç? Selam olsun dağlar gibi hasretine. Kalbime giyiyorum aşkı delilik gömleği diye zahmin.

Yüzümüzün akının geceye yakıştığı gibi yakışıyorduk aşka. Gözlerim içine emanetti. Aynı cümlenin içinde acıya haykıran sessiz harflerdik, kursağımızda kaldı dipnotsuz hikâyemiz. Yüzün dünden kalan bir anı mı olacak kederime? Gittin, bari bunu şarkılara söyleme ve beni bekleme, gelemem. Yokluğunla avunmaktayım. Ey zahmin! Şefaatin kalbin dileğince ağlayan aşka olsun.

Yakın bir ağrısın. Uzak duruyorsun aşkae yakınlığıma. Ben sana hayata devrik düşmeyen düşler büyütüyorum kefenimin iç cebinde. Aramızdan körkütük aşık şarkılar geçiyor, sen görmüyorsun. Sana dokundukça islenen gözlerim cana bela bakışmaları yükleniyor. Ama ayrılıktan gayrı her şeye küsüyor, sigaranın dumanından şakaklarıma savrulan efkâr. Saçlarım boyu uzuyor hayatsızlığıma çarpan çehrenin beyazından yayılan hüzün. Ellerinin az ötesinden kırık nakaratlar yuvarlanıyor gülüşüme. Bu acınılmayası acıya kahır dolu şarkıların notaları çok ağır değil mi zahmin? Kaldır aşka cevaz taşımayan yangınları kalbin üstünden ve sus sükût, içimden aşk geçiyor. Ah kalbim, düş içimden. Ayrılığın ayak seslerini duyuyorum, bende sana yer kalmadı. Topla kendini kalbim! Miracına vurulduk aşkın.

‘Dur gitme’li ağlayışlar yanaklarıma yuvalanırken, bana yetişemeyen aşkın karanlığını yokluyor çifte minareli camîlerin göğü. Saçlarım değiyor ıslaklığına, esriyor martıların gözlerinde kanayan çığlıklar. Uzun uzadıya göğsümü deliyor hasretin. Çiğneyip geçiyor vapur soğukları beynimin narkoza yatan İstanbul suskunluğunu. Kuşlar, asın beni kirpiğimden bulutlara ne olur. Kin tutuyor yaramı çoğullaştıran mahkumun tel örgülü yakasından. Eskiye çalan fırtınalı bir lanetin uğultusuna öykünüyor dilim: ‘’Dile verdin ya hatırımı, bozdur bozdur harca’’.

Kan kaybı az geliyor efkârı tütün molalı aşk zayiatına. Yarınım dünden heder. Sana şiir yazmak gelmiyor içimden, içim sana şiir değil mi zaten? Nefesin uzanır mı yine kimliksiz kalmış kirpiğime, yakmak için arkasına tufan yığılan gözevimi? Bir sigara yakıp ciğerimi küllemeliyim hüznüme karşı. Yatırıp seni dizlerime, uyutmalıyım yokluğunu bir kanama boyu. Sende eğ başını rüzgâr, kalakalma yazılanın koynunda ıpıslak.

Ey zahmin! Ötesi sen, berisi aşk… Nasıl çıkarım bu yalnızlığın içinden? Ben şehadet ederim ki, gözlerin ölümden güzel…

[...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2009, 21:39   #113
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




“Sus” hükümleri giydirildi sevdanın sen taraflarına…
Acımadılar! Kurak bıraktılar dudaklarının isyan kızıllığına.
Ve şimdi tüm mavilerimi soyunuyorum gökyüzünden,kalsın uçukluğumun yasaklı dili kararmış sayfalarda. Söylenmemiş cümlelerimi de koyup zulama gidiyorum bu şehirden. Bilesin bu son demdi! Bir daha söylemem; bitti gözlerimde yağmur mevsimi…Bir düş bozumu daha ekledim ömür denilen yap-boza…Ah Esvâra! Bilir misin kaç ölüm yeter “ikimiz” olmaya? Bu kaçıncı bozgun sevdam,kuramadığım kaçıncı hayatsın avuçlarımda…

Payıma hep imkansızları biriktirmek mi düşecek gözlerini sakladığım yastık altlarında? De hele hazan yüzlüm,susma! Ölüme kaç kala “mahrem” diye yazacaklar seni toprağıma…

“Gaybana geceler”in esaretini yaşıyorum kaldırım soğuğu yokluğunda,parmaklarına yoksul kalıyorum. Yalnızlık yakamoz yakamoz çarpıyor ayaza kesmiş soluğuma. Kalmadı gücüm bilesin;sensizlik vebali ağır düşüyor boynuma ve kendi kendime yeniliyorum usulca!. Gündoğumlarımı bıraktım yanı başımdaki suya ve günbatımlarına çevirdim yüzümü..Hüznünü benimle yıka sevdiğim! Senin için ağlıyorum..Sen sakın ağlama!

Geceyi yaftaladım biraz önce, penceremde bekleyen karanlığa. Uykular yasak gözlerime ve tenin İstanbul kadar haram kılındı tenime. “Yastığındaki uçurumdan düşsem bir gece; karanfil kokan ellerine” diye düşlerken; parmak uçlarımla kefenimi göndermek düştü hisseme. Hadi sevdiğim benim kadar tutkunsan ayaklarımın altına düşürdüğün hüzünlü karanlığa, durma! Göm gölgemi saçlarının damla damla yağmur kokan hazan karasına. Belki o vakit aklanır zifiriliğim ve belki af çıkar o zaman yasaklarıma…

Ah sevdam!
Çıkarsan sandukandan günahkar sözcüklerini,savursan sağırlığıma harf harf! Çözülür belki dudaklarımın “sus” mührü. Gör o zaman avaz avaz ayazlığımı; duy! nasıl yağarım sesine türkü türkü ve nasıl yanar yeryüzü o zaman gör…

Uslanmaz yaram!
Sen böylesi namahrem yazılmışken kirpiğimde salınan düşlere; ben böylesi düşerken yastığına gömdüğün düşlerden, bu şehirde durmamı isteme benden.

Gidiyorum!
Biliyorsan susma:
“Bir hayat, kırılan kaç düşe denk gelir Esvâra…? ”

[...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2009, 21:40   #114
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




bitkinim, sürünerek kurtulabilir miyim yetişebilir miyim, kan kaybederken, artık bir tek cesedim ruhuma - ruhum cesedime yoldaş kalmışken, levhalar gösteriyor aşamayacağım kaç dağ ardında kaldığımı, sesler geliyor; akbaba bayramının habercisi, kurtların neşesi…
düşüp geride kalanları düşünce hatırlıyorum ve ilerde düşecek olanları…
umursanmadığım bu durakta ne yazık ki gülmek bile ‘acı acı’, ağlamak gözyaşısız, konuşmak dilsiz, aşksız sevgisiz, öfke yersiz…

oysa varabilseydim varmak istediğim kırmızı halılar düşüne yetişebilseydim taç giyme törenime, siyah takım elbisem, beyaz gömleğim ve kırmızı kravatım bu kadar balçığa bulanmasaydı, eksiltmeyecektim alfabemdeki i. s. y. a. n. harflerini, oysa yolun sonunu bilenler yolun yarısından hiç bahsetmemişlerdi ki nereden bilebilirdim revan olmadan uğrunun nisyan ve hüsran parantezinde olduğunu…

artık faydası olmayan bir sabrı değil, kimseye zararı olmayan bir isyanı seçiyorum.
haykıramıyorum, utancımdan, fısıltılar dökülüyor dudaklarımdan tutamadığım, aşk yalanmış düşene sevda…, nankörmüş umut yitip gidene, mutluluk çokmuş sevmeyi bilene, onca hissiyat arasında inancım bir tek hüzne, yani hiçbir zaman terk etmeyene….

yaşanan sessiz senfoni havasındaki kıyamet kimsenin ilgisinden uzak, rüzgara karşı olmalı ki dualarım harf harf dağılıp yüzüme çarpmakta, … mavisi çekilmeye başladımı gökyüzünün, karanlığa ve kararmışlığa yüz tutmuş bulutların baskın ihtilali ardı gelecek olan rahmet değildir ki bu mevsimde bilinir ki tufandır, yakındır, ve tek mevsim vardır, özlediğim nisan’ımı ararken yolumun çıktığı coğrafyada
dört ay eylül,
dört ay ekim
dört ay kasım

acının öznesi olmuş ruha acıyan bakışlar vız geliyor artık üzerimde ilk zamanların acemiliği kalmadı ki paylaştıkça azalır yalanına kendimi inandırayım… dillendir(e)miyorum… ‘‘ dile kolay ’’

kaybedecek hiçbir şeyi olmayanın cesaretini hiçbir şeyim kalmadıktan sonra yüklendim, en ağır sözleri sürdüm dilimin namlusuna tetiğin parmağa yakınlığında artık yüreği ile bağlantısı kesilmiş aklımın ölümü, kendimi son bir kez daha yoracağım, kovulduğum, incindiğim, bu diyarda ve isyanın en ahlaklısını kuşanarak…
gözlerim açık olacak, dilimin suskunluğunda etrafımı seyredeceğim inlerken dönüp bakmayanların etrafıma nasıl toplandıklarına, rövanşını alırken tanımazlıktan gelmenin hazzına en son ben varmış olacağım…
ve hep susacağım
‘susmaktan başka isyanım yok’ demiştim.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2009, 21:40   #115
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




Gel dedi bir şehir, dedi ne olursan ol, ne olursun gel, gelirken bakma ardına
…ve bıraktıklarına … yaktıklarına, ve yandıklarına,
seslenilişleri ardından ‘gitme’leri duymadan gel,
uzaklaştıkça feri kaçan ardında kalan bakışları görmeden gel,
ve gidersem bekler misin, kalır mısın döndüğümde sormadan gel……
hesapsızca, hoyratça, fütursuzca
gitti(m)
öncekilere benzemeyen bir gidişle
…. kent kaldı ardın(m)da, ve kent ‘kara’rdı…Günlerden bir gün
Dön dedi ‘kara’ kent, gidecek başka yerin kalmadığında, buradayım dedi, kırgınca,
Oysa ben seni eskiden böylemi karşılardım, sen böylemi gelirdin,
severdin bu kentte, sevilirdin de,
aşk vardı, aşkın da, aşkıydın da
böylemi dönmeliydin, per perişan, ser sefil,
Sana verecek hala bir şeylerim var derken içinden geçirdi sana çok bile diye
Bir parça ekmek, bir yudum su, parça kağıt, kalem, her gün biraz da mavi
Cezalısın dedi biliyorsun. İyi halin yok,.
Eğer ağlarsan gözyaşlarını içine akıt,
canın yanar, bağırasın gelirse içinden kopup gelen çığlıkların dudaklarına çarpıp geri dönsün,
ve bir de umudunu vereceğim ama büyütemeyeceğin
her gün bir parça koparta koparta tüketebilirsin idareli kullanmalısın.
İşte inziva hanen
gir
Görmesin seni aşk, tükürecek yüzüne
ve
Kapandı kapı üzerin(m)e….

Döşemelerin üzerinde umudun(m)un artık son parçasından dökülüp kalmış kırıntılar…
Alışılmış bir yalnızlık, göğe doğru uzanmaktan yorulmuş iki el,
Hala kapalı bir kapı
Af belki….

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2009, 21:41   #116
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




A…düşünde kanla yoğurur yitmişliğin harmanından elde ettiğin ununu…
Ş…göğsünün kafesinde beslediğin çocuğa siyanür bir süt bırakır…
K…gözlerinini hazametine ağlak bir yaşlı kadın gibi oturur…

Yalancığın alamet-i farikasını yer dilimin eteklerinde pervasızca içlenen sözcüklerim…hazanın düşlerimi çalan yerinde yaldızlı yıldızlar gibi düşüyorum uykumun kirpiklerinde kırıldığı yere…gittiğinden beridir fesleğenleri suluyorum yeminle!…aç bırakmıyorum sokakta peşimize takılıpta gelen kediyi…

Şeytanın sözcükleri bir gergef gibi işlediği lahzada içimde bir senliği ifşa ediyorum…kalemim muhterip bir yeniçeri oluyor yokluğunun katranına…kalemim her gidişine aklımın duvarlarına bir virgül atıyor,sözleri ebedi bir türkü gibi söyleniyor mukaddes hislerinin…hayat,yüzünü tasvip edemediğim bir kelime yığını bırakıyor ellerime,benliğime sığmıyor şeydalaşan bedenim…gözlerimin ab-ı hasretinde boğuluyorum…ya güldür…ya öldür…ağlatma sevgili!…

Alfabenin tanımlayamadığı üç harfe diz çöküyor gözlerin,dilin geçmişin titrek sayfalarına soğuk bir demdeme gibi işliyor…vakitsiz bir mevsime düşüyor kuşlar,kırlangıçlar bir akbaba edasında içinde salınıyor…gelip dişlerimin arasına duruyor melankolik bir şarkı,adını tamamlayan harfleri literatürümden atıyorum…serçeler ağlayınca ölür,ben hiç gülmüyorum!…

Hezimetinden kaçarsın istanbul´un ayakların karanfillere takılır..düşersin..yüzün bana kan´ar…ayrık otları çaresizliğinin en ücra köşelerini sarmıştır…yüzünü döndüğün aynaların kırık,içine konan sevinç kuşlarının dalları çürüktür…aşk,aklında bir kelebeğin ömründen daha kısadır…

Şimalinde toprak yiyen bir çocuktur düşlerin,ab-ı haramı içtikçe içinde bir kaktüs gibi yeşerir…nereden baksan yalnızlık sanadır…gitmek,gidilenin içine bin adım yaklaşmak,bir asır onda oturmaktır…zaman gözlerinde pilli bir saat gibidir,ne vakit ağlasan durur…istanbul´un denizi suskunluğuna umman olur,gitmeyi tercih edersen eğer üç harf istanbul´a intihar kalır!…

Alfabenin tanımsızlığında üç harfti gidişinin kilidi:A,Ş,K

Gözlerime açılan kapıların kırıldı
adımların içimde ucube bir çocuk edasında takırdıyor
hadi aç karanlık kutularımı…!
çıksın yarasa kanatlı gülüşlerim!
bak gör!,ağlamak ağır geliyor işte bedenime

gelişine bir fazla veriyorum
üstü kalsın gidişinin…!

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2009, 22:00   #117
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




Yorma kendini bana.
Ne olduğumu biliyorum, bilmezliğe vursamda.
Çok değil istediğim.
Bir gül, yeter bana…
GüLmüyor'Ki
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
















Üşümek bile umrunda olmazdı eskiden
Annenin, “Üzerine bir şey al kızım” sözcüğünü umursamazdın.
“Boş ver” derdin “Anne, boş ver” üşüyeyim
Hem derdin “bir ceket ısıtmaz ki beni…”
Ne kadar kalın olursa olsun bir mont ısıtmazdı seni o soğuk günlerde…
Öyle ya soğuk bir günde tanışmıştık seninle
Üzerinde bir şey olmalıydı
Üşüyordun…
Şimdiye kadar hep burnundu en çok üşüyen
Burnun yine çok üşümüştü o gün
Gamzeli yanakların soğuktan gerilmişti
Ama sen ellerinle bile ovuşturmadın yanaklarını
Bir yanak istedin yanağına
Üşüyordun…
Hayallere dalardın zamanlı zamansız
O günde hayaller kurmuştun…
Soğuktan kıpkırmızı olan burunu düşündün
Sonra sıcak dudaklarım geldi aklına
Kıpkırmızı burun ve kıpkırmızı dudak
Hayaller gerçek olmalıydı
Üşüyordun…
Beni hayal ettin, yanında olduğumu
Dudaklarımı burnuna dokundurduğumu düşündün
Bedenini ve ruhunu ısıttığım hayallerde yüzdün
Rest çektin annene ve soğuğa
İstemedin ceketi bir tutmadın benimle
Ben yanında olmalıydım hayallerden ve soğuktan çıkıp
Senin olmalıydım o gün…
Bir gariptin o gün bana yoktun kendine çoktun
Ve bir şiir yazacak kadardın
Üşümüyordun, aşıktın…

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

















YokLuğunun deminde,ayrılığın son perdesindeyim.
Bitecek birazdan aşk oyunumuz, kapanacak sahnemiz...
Ve son selam seyircilere...Ardından veda zamanı...
!!!Üzülme!!!
Bir daha hiç dönmemek üzere gidiyorum....











Ozledim...*
Daha ne soyleyebilirim ki. Hayallerimizi, guluslerini, yanindayken kendimi
guvende hissetmeyi seninle yasadigim herseyi ozledim... Bana sinirlendigin
de telefonu kapatirdin, ben arardim arardim ama sen acmazdin. Ben bikmadan
arardim seni. Cokta sinirliydin. Herseye alinan, kirilan bir yapin vardi.
Hic bir zaman seni istiyerek kirmadim ki zaten. Sonunda barisirdik da hic
kavga etmemisiz gibi devam ederdik ya. Seni guzel yapanda buydu zaten.
Kotulukler, yasanmis acilari yok sayardik seninle. Unuturduk... Ozellikle de
seninle barismayi, sesini duymayi ozledim. ilk senden duydugum sevgi
sozcuklerini ozledim ben. Seni seviyorum derken ben de seni seviyorum demeni
ozledim ben. Ben hala seni sevdigimi soyluyorum cekinmeden, korkmadan. Sen,
-ben de seni seviyorum- demiyorsun ya hayat benim icin orda bitiyor. Senin
yoklugunda kaybolmakti bana kaderin sundugu hayat.

Yasadigim herseyi anlatirdim gizlim saklim olmasin isterdim senden.
Yasadigim, hayalini kurdugum herseyi de bilirdin. Beni bilmeni isterdim,
beni anlatabilmeni, benim seni tanidigim kadar senin de beni tanimani
isterdim. Simdi hersey yarim kaldi. Sen yarim kalmis bir hayattan yeni bir
hayat baslattin, ben hala yarim kalmis bir hayati basa sarip da tekrar
tekrar yasiyorum. Hergun yeni bir sarki kesfediyorum seni yasatan. Hayal
ediyorum mazi denen gecmisi.

Hayat ikimizi de farkli buyuttu. Hani demistin ya birbirimize cok sey
ogrettik diye. Sen ogretmek istedin ama ben anlamadim. Birakmayi,
terketmeyi, unutmayi, sevmemeyi, haklida haksiz da olsan guclu olmayi benim
yanlis bildiklerimi ogretmek istedin. Ben sadece seni sevdigimi anlatmak
istedim. Kimsenin sevemiyecegi kadar sevdigimi bilmeni istedim. Hayir yanlis
biliyorsun sevgili!!!! Biz birbirimize acidan baska hic birsey veremedik de
ogretmedik de. Bir butun olmayi basaramadik. Ne kadar tuhaf ki sen yokken de
yarim kaldi bir yanim sen yanimdayken de... Bir kere sana sIkica sarilamadim
hep hayalini kurmakla yetindim. Benimsin diyemedim ne sana, ne kendime nede
baskalarina. Bundan sonra da diyemiyecegim de.

Yillar sonra sen nerede ben nerede olurum bilinmez... Belki bir gun sen
uyurken ben bas ucunda oturup mutluyum cunku o benim diye her zamanki gibi
seni yazarim bos bir kagida. Yada sen evlenmis karinla cocuklarinla mutlu
bir hayat yasarken, ben nefes aldigim surece senin yoklugunu yasarim.
Yasadigin sehri birak, yasadigin ulkeye ugramam. Sen ailenle mutluyken ben
dogmamis ishak`la Tuana`yi dusunur, kimselere anlatamadan kurdugum
hayallerde bogulurdum. Seni sevdigimi kendimden bile gizlerdim... Zaman
belirleyecek sonumuzu. Simdi ise sen gittiginde biraktigim hayat anlam
vermiyor. Yoklugunda yarim kalmis bir hayat anlam tasimiyor. EksIkligin cok
belli oluyor. Sen gelirsen hayat anlam kazanir. Ya gelmezsen....Uykularimi
kaciran, durup dururken olmadik yerde gozlerimden yaslar akmasinin sebebi bu
iste. Ya gelmezsen... Ya benden uzakta, bensiz mutlu yasarsan...

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2009, 22:12   #118
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




...bir sigara içimi düşünceleri... arka terasta ... sağıma bakıyorum soluma bakıyorum...

...ordasın...

...hadi gel tut ellerimi, tıpkı bir çocuk gibi...
...oturuyum dizlerinin dibine, anlat bana ...
... imkansızlığını ...
... olmazlığını ...
...ikna et beni...
...kandır bir çocuğu kandırır gibi ...

...sana ip uçları veriyim çocukların nasıl ikna edileceğine dair...

her çocuk tepki gösterir
...-mazsan ...-mezsen' li şartlı uyarılara ...
"uyumazsan", "yemeğini yemezsen" gibi ...!

...her sevi de ... "unutmazsan"... "dönmezsen" gibi...!

...ama her çocuk kanar ...
...-nce... -nca' lı sözlere ...
..."uyuyunca", "yemeğini yiyince gibi...!"

...her sevi de ...
..."unutamayınca", "dönmeyince" gibi...!

...bana dönmeyeceğini anlayınca seni unutabileceğim şeyler söyle, hadi beni kandır, bir masal anlat;... içinde sen ... içinde imkansızlığın, içinde yokluğun olsun, ama ne masalın sonu, ne de seni unutmam "şart" olsun...

Bu da, sadece öylesine; sonunda kavuşamadığımız...
...bitimsiz, garip bir masal olsun...













Ben’li cümleler kurma… yazılarına düşmesin karanlığım… içimdesin kanıyorum…

beyaz sayfalarına bulaşmasın kirli kanım… sevdim seni… kendime bile itiraf etmekten korkacak kadar sevdim… bu yüzdendi senli cümlelerimi en derinime hapsedişim… bu yüzdendi uzanan elini görmezden gelişlerim… bu yüzdendi “gel” deyişlerini duymamazlık edişlerim…

Sevdim seni… nedensiz, beklentisiz, gerekçesiz, tanımsız… sevdikçe korktum kendimden… sevdikçe uzaklaştım senden… yeni hayaller, yeni düşler kuramayacak kadar yorgunum… sevme beni, benim bezmişliğim değmesin sıcacık yüreğine…

Sevme beni, korkuyorum… Alışık değilim bana dair yazılar yazılmasına… Bugüne kadar hep bendim içini döken beyaz sayfalara başkaları adına… Hep bendim satır satır kanayan…Şimdi senin satır aralarında kendi adımı hecelemek hiç görmemem gereken mavi bir düşü anımsatmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum… Çünkü biliyorum, her düş karabasana dönüşmeye mahkum… Biliyorum her düş apansız bir uyanışla son bulmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum, bu düşten uyanmak istemediğim için…

Sevme beni, korkuyorum… Bu ruh, bu yürek alışık değil yaralarının sarılmaya çalışılmasına… Ömrümce içimi cam kesikleriyle lime lime edenlere koştum ben… Benden beni çalıp geri vermeyenlere uzandı ellerim yıllarca… Hep bekleyendim, hiç olmadı bekleyenim… Şimdi ne olursa olsun bekleyenim olacaksın biliyorum ama inanamıyorum… Bilip de inanmamanın nasıl olduğunu sorma bana… Yine, ben anlatmasam da beni anlamana sığınıyorum…

Sevme beni, korkuyorum… O kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevdim ki insanları ve o kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevilmeyi bekledim ki, artık yitirdim inancımı… Artık onlardan biri olmak için kendime rağmen kendimle cebelleşirken çıktın karşıma… Sevme beni, kendime geri dönmemeliyim…

Sevme beni, korkuyorum… Korkumdan yazmadım sana bunca zaman… Korkumdan içimdesin… Ben’li cümleler olmasın satırlarında….Okuyunca içim içime sığmıyor… Yansımamı sende görmek yüreğimi yakıyor… Sen yazdıkça, çok eskide kalan bir masal belli belirsiz benliğime süzülüyor…

Sevme beni, korkuyorum… Şimdi zamansızlıklarımda boğuluyorum… Gereksiz meşguliyetler yarattım dünyevi istekler adına… Kaçışımı kolaylaştırsın diye önemli insan rollerine büründüm ahmakça… Kendimi kandırıp, kendimden kaçıp kaybolmanın, yok olmanın, hiç olmanın derdindeyim… “Ben” olarak tutunamıyorum…

Sevme beni, korkuyorum…

Sevme beni, “Beni sevme” derken içimi parçalıyorum, içime kanıyorum…

Sevme beni, hak etmiyorum…


Sevme Beni....


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2009, 22:25   #119
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




Öyle bir hayat yaşıyorumki ...

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazılar seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedimki 'söz ver kendine'
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki,
Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymişki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...















Kırgın bıkkın dargın yakarışların
lunaparkta unutulan bir çocuk sanki
küsmüşte solmuş bir zakkum sözlerin
yorgunN...
yaşlarla dolmuş bir gadehti gözlerin
sarhoşŞ...









Kırgın bıkkın dargın yakarışların
lunaparkta unutulan bir çocuk sanki
küsmüşte solmuş bir zakkum sözlerin
yorgunN...
yaşlarla dolmuş bir gadehti gözlerin
sarhoşŞ...










Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Yüreqimdeki mahkum ask… Dur/ma kaç!
Nasil olsa bulurum seni gidisinin ardindaki damla damLa k(a)n izlerinden!!!


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

















Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

/...ƒaîLî mé¢huL bir åşkın kîmLîğînde sakLı kåybım…////.

Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2009, 22:34   #120
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: ..::baL'câ::..




Kalbimden gelen sesler(...)
Hepsi bir orman oldu!
Bir kibritle yol oldu´´
Ben sigara dumanının altında
Yana yana en sonunda kül oldum.
Sen kibritin hiç yanmayan ucunda
Birinin hayatından geçmiş oldun...
.










´´ßeηde Mecηuη'daη füzuη àşıklık ístíĐàĐı vàr^^
AşıĶ-ı sàĐık beηím Mecηuη'uη àηcàk àĐı vàr...










Yüksék Đσzda Zéhíя énJekte Ettím ĶéLíméLeяímé
Hépsí biяéя ǿLü àrtık . . .




'Gítmeye^de ßíLírím.Gítmeyí^de ßíLírím....!



ßu ãRãLAr Θ† TãkiLiYom isTéYén... ézip GéÇéR isTéYéN SARIP iCéR!!!















FırsatLar kapıyı çaLdığnda gürüLtüden şikayet eden meLankoLikk kişi...





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

(...)//kåLёmî kıяıK''bî $åîЯîn şîZǿfяёn պıSrålåŕınDåўım ßёn//(.წ.)
















DiLimde ay tutuldu../..dilsizim...

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
balcâ


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık