IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet odaları

>
+
Etiketlenen Kullanıcılar

13Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13 Mayıs 2025, 18:45   #11
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Carl Gustav JUNG ve Astroloji Yaklaşımı




Psikolojik Tipler
Dört işlevsel kişilik türünden her biri içedönük ya da dışadönük olabilir. Bu yüzden Jung dört işlev ile iki
tutumu birleştirip, sekiz psikolojik tipe ulaşmıştır (Snowden, 2012: 147). Jung’un psikolojik tipler teorisi,
kişilerin geçmiş tecrübeleri ve geleceğe dair umutlarının ve beklentilerinin davranışlarını ve kişilik
yapısını etkilemesi, kişilerin devamlı yaratıcı bir gelişim süreci içinde olması ve kişilerin yapılarının
öğrenmeye ve değişime açık birer sistem olarak tanımlanması olarak üç temel hipoteze dayanmaktadır
(Selvi, 2011: 20-21).
Dışadönük Düşünen Tip: Enerjisini çevredeki objelere ve onları öğrenmeye vererek, nesnel dünya
hakkında bilgi toplayıp bu bilgiler yığınına anlam verebilen, mantık ve düzenden hoşlanan kişilerdir
(Ukray, 2016: 156). Psişik enerjisini dışarıya, pratik başarılara yönlendiren, bütün düşünce ve eylemlerini
nesnel verilerin analizine dayandıran dışadönük düşünen tip, düzeni ve olguları seven, problem çözmede
ve meseleleri açıklığa kavuşturmada usta olan bir tip olarak tanımlanır (Snowden, 2012: 147).
İçedönük Düşünen Tip: Entelektüel fikirlerle ilgilenen, dış olgulardan çok fikirlerden oluşan iç dünyaya
yönelmiş olan bu tip, kişilik yapısı gereği derin düşünen, sürekli olarak sorular soran ve nesneler
hakkında kuramlar oluşturan, ama gerçekleri kabul etmekte sakınımlı davranan kişilerden oluşur.
Filozoflar ve entelektüellerin bu tipte olduğu açıklanırken, Jung’un da bir meslektaşıyla konuşurken
kendisini bu kategoriye yerleştirdiği belirtilmiştir.
Dışadönük Hisseden Tip: Akran grubuyla uyum içinde olan kişilerden oluşan dışadönük hisseden tipler
çevresindeki dünyaya iyi uyum sağlamaktadır. Uyumun bu tiptekiler için önemli olmasının nedeni
düşüncelerinin geleneksel toplum değerlerine dayanmasıdır (Snowden, 2012: 148).Daha çok kadınlarda
rastlanan bir tip olarak tanımlanan dışadönük hisseden tipler, genellikle çevrelerinde değerli kabul edilen
ya da moda olan her şeyi kabul eden, çevreyle uyum sağlamaya çalışan ve gösterişi seven kişilerdir
İçedönük Hisseden Tip: Kadınlarda daha çok rastlanan bir diğer tip olan içedönük hisseden tipe sahip
olanlar; duygularını dış dünyadan saklamakta, sessiz, duyarlı, az sayıda kişiyle ilişki kuran ve diğer
insanların ilişki kurmakta zorlandığı bir yapı sergilemektedir (Ukray, 2016: 157). Aynı zamanda mazbut
olup, huzuru ve sakinliği, şiir ve müziği seven, nesnel gerçekliği önemsememe eğilimi gösteren yapıya
sahiptirler.
Dışadönük Duyusal Tip: Dış dünyadaki fiziksel nesneler ve duyumlara son derece önem veren bu tip dış
dünyada yaşamaktan zevk alan pratik ve olgun kişidir (Snowden, 2012: 149). Erkeklerde daha sık görülen
bu tip, akıldışı ancak gerçekçi, pratik, tuttuğunu koparan kişilerdir. Neşeli, eğlenceye ve zevke düşkün
olan bu kişilerin dış dünyayla ilgilenen ama dış dünyanın anlamı üzerine düşünmeyen kişilik yapısına
sahip olduğu belirtilmiştir.
İçedönük Duyusal Tip: Bu tipte önemli olan içsel, öznel olarak yaşanmış duyumsamadır. Nesnelerin o
kadar önemli olmadığı bu kişiler duyumlarıyla çok dolu olduğundan dolayı erişilemez görünebilmekte ve
kendisini başkalarına ifade etmekte zorlanabilmektedir.
Dışadönük Sezgisel Tip: Beyninin sezgisel bölümünü kullanan dışadönük sezgisel tipler, bir sorun
yaşandığında olayları tüm yönleriyle ele almaktan, farklı bakış açılarını değerlendirmekten hoşlanan
kişilerdir. Bu kişilere girişimciler, gazeteciler, moda tasarımcıları ve iş adamları örnek
gösterilebilmektedir (Snowden,2012: 150). Karar ve davranışlarına sezgilerin rehberlik ettiği dışadönük
sezgisel tip olan kişiler, gelenek ve göreneklerden, örf ve adetlerden hoşlanmamakta, sürekli yeni şeyler
peşinde koşan ancak tutarsız olan bir kişilik olarak tanımlanır.
İçedönük Sezgisel Tip: Kolektif bilinçdışıyla fazla ilgilenen içedönük sezgisel tipe sahip kişiler mistik
veya eksantrik tip olarak tanımlanmakta hayaller, kehanet rüyaları görülmektedir (Ukray, 2016: 158). Bu
kişiler çoğu zaman iç dünyasındaki hayaller, düşler ve dinsel aydınlanmalarla ilgilenmekte ve dış
dünyalarında olanları bu hayaller, düşler ve dinsel aydınlanmalar çerçevesinde yorumlamaya
çalışmaktadır (Snowden,2012: 151)

__________________
Hanif kalmak cesaret ister...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklamver bizimmekan
Alt 13 Mayıs 2025, 18:47   #12
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Carl Gustav JUNG ve Astroloji Yaklaşımı




Astroloji ve Simya
Simyayı madde ve ruhun bütünleşmesini, zıtların birliğini ve ruhsal dönüşümün araştırmasını sunan bir
bilim olarak tanımlayan Jung’a göre simyanın sembolik girişimleri insanın iç dünyasının dış dünyasından
ayrımlaşmamış olan durumunu açıklamaktadır (Case, Phillipson, 2014: 482).
Astrolojinin eski dönemlere ait psikolojik bilginin tümünü (hem bireylerin doğuştan gelen eğilimlerini
hem de yaşam krizlerinin zamanlamasını) içerdiğini vurgulayan Jung, bir kişinin doğuştan gelen ruhsal
eğiliminin horoskopuna bakılarak anlaşılabileceğini ifade ederek astroloji ve psikolojinin ilişkili olduğunu
belirtmiştir (Arroyo, 2016: 51).Jungcu psikolojinin terimiyle, Satürn-ötesi planetler kolektif bilinçdışının
fonksiyonel özelliklerini temsil ederler. Ay ve Satürn kişisel bilinçdışının yapısal modelini ve bilinçdışı
ihtiyacını temsil ederler. Ay anne (içsel destek) ile bağlantılandırılan manevi, duygusal güvence
ihtiyacını, Satürn baba (dışsal destek) ile bağlantılandırılan somut, maddi güvence ihtiyacını gösterir
(Arroyo, 2016: 104). Hem analitik hem de deneysel yaklaşımlara olanak tanıyan Astroloji, insanın
varlığını anlamasını sağlayan hem rasyonel hem de fenomenolojik yaklaşımları kapsadığı için yeterince
esnektir (Harding, 1993: 26).
Jung’un analitik psikolojisinin astrolojik faktörlerinin yorumlanması için temel özellik olduğu, burçların
Jung’un dört psikolojik tipine benzediği belirtilmiştir. Jung’un gölge arketipi ile Satürn gezegeni arasında
ilişki olduğunun ifade edilmesi psikoastrolojik senteze bir örnek olarak gösterilmiştir (Rossi, Le Grise,
2018: 6,7)

__________________
Hanif kalmak cesaret ister...
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 14 Mayıs 2025, 14:18   #13
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Carl Gustav JUNG ve Astroloji Yaklaşımı




Eşzamanlılık İlkesi
Nedensellik ilkesine önemli bir alternatif olarak ilk kez kapsamlı olarak Jung tarafından tanımlanan
eşzamanlılık ilkesi, olayların anlamlı rastlantılarını zaman ve mekandan ayırma anlamına gelen nedensel
olmayan bağıntı ilkesidir (Groff, 2009: 56).Eşzamanlılık; Jung’un ilk kavramlarından biri olmasına
rağmen, Jung’un yaşamı boyunca yeterli oranda ifade etmek için çabaladığı bir kavramdır (Coward,
1996: 479).
Jung’a göre eşzamanlı olayların tümü iki zihinsel durumu içermektedir. Birincisi, o an birey hangi
faaliyetle meşgulse onun sonucu olan sıradan zihin durumu, diğer bir arketipin harekete geçirilmesinden
ileri gelen olağan dışı zihin durumlarıdır. İkincisi ise bilinçdışıdır. Jung eşzaman olaylarının üç şekilde
olabileceğini ifade eder. Birincisi, belirli bir psişik içeriğin, kendine tekabül eden ve kendisiyle eş zamanlı
olarak meydana gelmişçesine algılanan nesnel bir süreçle rastlaşmasıdır. İkincisi, öznel bir psişik halin,
aşağı yukarı eşzamanlı olarak fakat uzakta oluşan eşzamanlılık niteliğine sahip nesnel bir olayın aslına
uygun bir yansıması olduğu daha sonra anlaşılan rüya veya görüntü ile rastlaşmasıdır. Üçüncüsü ise idrak
edilen olayın gelecekte oluşması ve şimdiki zamanda sadece kendisine tekabül eden bir rüya ve görüntü
ile temsil edilmesi şeklindedir (Tarlacı, 2006: 153).
Psikoterapi Tedavisi
Psikoterapi öncelikle bir bireyleşme süreci olarak tanımlanır. “Psikoloji ve Simya” adlı kitabında Jung,
bir hastanın düşlerinde ve vizyonlarında bireyleşmeyi ne gibi bir sürecin izlediğini araştırmaktadır (Hall,
Nordby,2006: 83). Jung, psikoterapiyi bir anlamda iki şahıs arasında bir diyalog veya hesaplaşma olarak
ifade edilebilen diyalektik bir usül olarak tanımlar (Jung, 2015c: 13).
Jung’a göre sorunlar her zaman özel olduğundan dolayı her hastaya özel yaklaşılmalıdır. Dolayısıyla ne
kadar insan varsa o kadar da psikoterapi yöntemi ve analiz vardır (Jung, 2017: 163). Psikoterapistin,
hastasının sadece biyografik verilerini değil, zihin dünyasında geleneksel öğelerin ve dünya görüşünün ne
kadar etkili olduğunu ve hangi rolü oynadığını da bilmesi gerektiği anlayışını benimseyen Jung, en iyi
kanıtın kişinin kendisi olduğunu söyler (Wehr, 2012: 108).
Psikoterapi sürecinin ilk aşamasında kişisel problemler ele alınmakta, ardından kolektif bilinçdışı ile
ilgilenilmektedir. Terapi süreci gölge ve persona arketiplerinin uzlaşmasını da kapsamaktadır (Ukray,
2016: 214).Başka bir deyişle psikoterapi, Jung’un psikolojisini diğerlerinden farklı kılan, kişisel olduğu
kadar kolektif yönü de olan bir bilinçdışı kuramıdır (Fordham, 2015: 126).
Jung tedaviyi “Tedavi, doktor ile hastasının kendilerine düşen rolleri tüm varlıklarıyla oynaması sonucu
ortaya çıkan karşılıklı etkinin ürününden başka bir şey değildir” şeklinde tanımlamıştır (Fordham, 2015:
124). Tedaviye yönelik Jung’un methodu geleneksel psikiyatristlerden belirgin bir farklılık gösterir. Bu
tür psikiyatristler sıkıntıyı dindirmek adına ilaç ve destek sağlama yoluna giderlerken, Jungcu yaklaşım
tarzı hastayı ıstırabın içinde yer almaya teşvik eder. Jung, bu sayede hastalığın anlamıyla kişiyi
yüzleştirmeyi ve bilinçdışı sağlatıcı güçleri harekete geçirmeyi hedefler (Steven, 1999: 129).

__________________
Hanif kalmak cesaret ister...
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 14 Mayıs 2025, 14:20   #14
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Carl Gustav JUNG ve Astroloji Yaklaşımı




Rüyalar
1928’de yayınladığı Allgemeine Gesichtspunkte zur Psychologie des Traumes’de (Rüya Psikolojisine
Dair Genel Görüşler) Jung, rüyayı bilinç içeriğinin tersine, içeriğin sürekli gelişimine, biçim ve anlam
yönüyle, görünürde ayak uyduramayan psişik bir ürün olarak tanımlamıştır. Jung’a göre rüyada her bir
parça geçmişteki yaşanmışlıklar ve deneyimler ile bağlantılıdır (Wehr, 2014: 113-114).Jung’a göre rüya
bilinmeyenin sesi, bir elçi ve doğal ve normal psişik bir olgudur. Rüyalar insanların çevrelerindeki
insanlarının ilişkilerinin yorumlandığı nesnel ve rüyada yansıyan sembollerin kişilerin kişilik özelliklerine
göre sübjektif yorumlandığı öznel olmak üzere iki yorum düzeylerine sahiptir (Apaydın, 1997: 266)
Rüyalar, Jung’a göre bilinçdışı psişik aktivitenin uyku sırasında oluşan ürünleridir. Başka bir deyişle
rüya, bilinçdışının bağımsız aktivitesiyle oluşan kendiliğinden bir süreçtir ve insanın bilinçli kontrolünden
uzaktır. Bu nedenle insan rüyada tamamen nesnel bir sürece sahiptir ve bu sürecin doğasından itibaren
durumun gerçekten ne olduğu hakkında nesnel sonuçlar elde eder (Jung, 2015b: s.72).
Rüyaların temel işlevi, genel psişik dengeyi hassas bir şekilde yeniden kuran rüya malzemesi üreterek
psikolojik dengemizi düzeltmeye çalışmaktır. Jung ekolünde buna rüyaların psişik yapımızdaki
tamamlayıcı rolü denir. Bu, gerçekçi olmayan düşünceler taşıyan, kendilerini büyük gören ya da
kapasitelerinin çok üstünde abartılı planları olan insanların neden uçtukları ya da düştükleri rüyalar
gördüklerini açıklar. Rüya onların kişiliklerindeki eksiklikleri tamamlarken aynı zamanda gittikleri yolun
tehlikelerine karşı da uyarmaktadır (Jung, 2015a: s.46).
Jung’a göre rüyaların en önemli özelliklerinden birisi dengeleyici olmasıdır. Rüyalar, bilinç ve bilinçdışı
arasında iletişim görevi üstlenerek duygusal dengenin sağlıklı olmasını sağlamakta, herhangi bir sorun
durumunda dengenin yeniden kurulması için kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle günlük
yaşamda bilinç alanında fark edilmeyen pek çok olayın rüyalarla anlaşıldığı ifade edilmiştir (Çetin, 2010:
247).
Jung ile Freud arasında rüyalar ve rüyaların yorumlanması sürecinde farklılıklar olduğundan söz
edilebilmektedir. Freud rüya kuramında daha çok serbest çağrışım yöntemini kullanarak, rüyayı çocuksu
ve akla yatkın olmayan isteklerin bir tatmini olarak tanımlamıştır. Jung ise serbest çağrışım testleri yerine
yeni bir dogmatik görüş ortaya atarak rüyaların bilinçdışımızdaki gizli kalmış bilgeliğin bir yansıması
olduğunu belirtmiştir (Fromm, 1992: 111-112).
Jung’a göre rüyalardaki görüntüler, uyanıkken oluşturulan kavram ve yaşantılara oranla çok daha resimsel
ve canlıdır. Bunun nedenlerinden biri de bu kavramların bilinçdışı anlamlarının rüyada ortaya çıkmasıdır
(Jung, 2015a: 39). Meslek hayatı boyunca 80.000 rüyayı çözümlemiş ve yorumlamış olan Jung, bir
rüyanın anlamını araştırırken esnek bir tutum izlenmesi ve önyargılı kuramların zorlanmaması görüşünü
savunmuştur (Geçtan, 2014: 185).
Roesler ise bilinçdışının rüyalar yoluyla bilince yeni bilgiler getirdiğini, bireyin bilinçdışı süreci ve
bilinçli uyumu arasında bu durumun daha dengeleyici olduğunu, bu anlamda bilinçdışının kişiliğin
gelişimi hakkında daha kapsamlı ve bütüncül bilgiler içerdiğini açıklamıştır (2018: 1).

__________________
Hanif kalmak cesaret ister...
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 14 Mayıs 2025, 14:23   #15
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Carl Gustav JUNG ve Astroloji Yaklaşımı




Sonuç ve Değerlendirme
Jung ve eserlerinin incelendiği bu çalışmada Jung’un ortaya koyduğu kavram ve kuramların günümüzde
halen geçerliliğini koruduğu ve kullanıldığı gözlemlenmiştir. Analitik psikoloji kuramı olarak tanımladığı
ekol içerisinde insan ruhunu üç temel bölüme ayıran Jung’un psikoloji literatürüne arketip, eşzamanlılık
ilkesi, kolektif bilinçdışı gibi pek çok kavramı kazandıran psikoloji alanındaki en önemli düşünürlerden
biri olduğu görülmüştür.
Sağlıklı bir kişiliğin insanın kendi bütünlüğü ve bireyleşme potansiyelini gerçekleştirmesi olduğunu iddia
eden Jung, bu gerçekleştirmenin yalnızca insanın kişiliğinin gelişimi boyunca çocukluktan yetişkinliğe
kadar güçlükleri yenmesi sonucunda olacağını kabul etmektedir. Bu esnadaki bir başarısızlık ise kişiliğin
bütünleşmesini engellemektedir (Gökalp, 2010: 107-108).
Jung’un analitik psikoloji kuramı çerçevesinde görüşleri değerlendirildiğinde bireylerin yaşamlarındaki
dengeyi koruyabilmesi için karşıtının mevcut olması gerektiği anlaşılmaktadır. Nitekim her insanın
içerisinde hem erkeksi (animus) hem kadınsı (anima) taraflar olduğunun tanımlanması ve bu karşıtlık
olmadığında bireyin kişilik problemleri yaşayabileceğinin belirtilmesi her insanın sağlıklı bir kişiliğe
sahip olması için dengeyi sürdürebilmesinin önemini gösterebilmektedir. Kişiliğin ancak bireyin toplum
içerisinde ayrı bir varlık olarak bireyleşmesi ve diğer toplum üyeleri ile uyumlu bir bütünlük içerisinde
yaşamasına bağlı olduğunu ifade ettiği görülmüştür. Jung’un mantığın bireyin kişiliğinin şekillenmesi ve
hayata ilişkin bakış açısında tek başına yeterli olmadığını ve insanları sınırlandırdığını, eleştirel mantığın
egemen olduğu alanlarda yaşamı kısırlaştırdığını belirttiği görülmüştür. Dolayısıyla yaşamın gerçek
anlamını bulabilmek, sağlıklı toplumsal kararlar alabilmek ve belirli çerçeve ve sınırlar dahilinde değil
belirli kalıpların ve çizgilerin dışında yer alan, yaratıcı ve yenilikçi düşünebilen, hayatın tüm yönlerini
gözlemleyerek ve analiz ederek yaşayan bireyler olabilmek adına tüm toplumların ve tüm insanlığın
bilincin olduğu kadar bilinçdışının da işleyişi, yapısı, insana etkilerinin bilinmesi gerektiği
vurgulanabilmektedir.
Jung’un görüşleri bugünkü toplumsal sistemler ve psikolojik açıdan dikkate alındığında günümüzde
insanı anlamanın ve problemlerini çözebilmenin temel yolunun ruhuna hitap edebilmek, ruhun yapısını
anlayabilmekten geçtiği görülmüştür. Ruhsal sorunları insanlar ve genel olarak toplumları bekleyen
büyük bir tehdit olarak gören ve aynı zamanda insanların henüz bunun farkında olmadığının ve çözüm
yollarını da bulamadıklarının altını çizen Jung’un, tüm insanlığın belli bir oranda psikoloji bilgisine
ihtiyaç duyacak noktaya gelmesini hayati önemde bir olgu olarak tanımladığı görülmektedir. Nitekim
bireylerin günümüzde geçmişte olduğundan çok daha fazla psikolojik desteğe ihtiyaç duymaları ve ruhsal
sorunlar yaşayan kişi sayısındaki artış bu duruma açık bir gösterge olarak ifade edilebilmektedir.
Öğrendiklerimizin temel amacı, insan davranışındaki uyumu ve iki yöne doğru olan uyumu daha iyi
sağlamaktır. Jung’a göre tüm insanlık ve tüm toplumsal sistemler öncelikli olarak meslek, aile, toplum
gibi dış yaşama ardından ise kendi varlığı ve insan doğası gereği ihtiyaç duyduğu hayati talepler olarak
iki cepheye de adapte olmalı (2015b, s.110).
Jung’un kavramları ve kuramları doğrultusunda günümüzde insanların yaşadıkları en büyük tehlikenin,
kendi ruhlarını tanıyamamaları ve bu ruhun yaşadığı sorunları analiz edememeleri olduğu ileri
sürülebilmektedir. Ruhsal sorunları sadece bireysel olarak atfetmenin doğru olmadığı, ruhun yapısını daha
iyi anlayabilmek adına ruhu evrensel bir sorun olarak görüp buna ulaşılabilecek çözüm yollarının dikkate
alınması gerektiği vurgulanmaktadır.
Bireylerin hayata bakış açılarının, tutum ve davranışlarının, kişiliklerinin tam anlamıyla anlaşılabilmesi
için bilincin yanında bilinçdışının da bilinmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Özellikle atalarımızdan
miras aldığımız ve kişiye özgü olarak tanımlanamayan kolektif bilinçdışı ve kolektif bilinçdışının
içeriğini oluşturan arketiplerin hayatımızı etkilediği bunun yanı sıra, kişisel bilinçdışında yer alan
geçmişte yaşamış ve bastırmış olduğumuz belirli duyguların kompleksler olarak hayatımızda belirginlik
gösterebildiği gözlemlenmiştir.
Rüyaların ise bireyin kişiliğinin eksik olan, tamamlanma arzusunda olduğu yönlerini ortaya çıkardığı ve
kişiyi yaşamış olduğu veya yaşayacağı tehlikeler konusunda uyaran bir etkiye sahip olduğu görülmüştür.
Her bireyin hem iç hem de dış dünyasının bulunduğu ve birinde yaşanan sorunun diğerini
etkileyebileceğinin Jung’un içedönüklük ve dışadönüklük olarak tanımladığı kişilik tutumları ve bu
doğrultuda dile getirdiği düşünme, hissetme, duyum ve sezgi işlevleri ile vurgulandığı gözlenmiştir.
Sonuç olarak bireylerin ruh yapılarına ve ruhun yaşadığı sorunlara gereken önem verilmediği taktirde
gelecek dönemde dünya genelinde yaşanabilecek sorunların da artacağını öngören Jung’un, ruhun
yapısının incelenmesini modern günümüz toplumu için kaçınılmaz bir gereklilik olarak tanımladığı
gözlemlenmiştir. Günümüzde bireylerin birbirlerini anlamak için çaba sarf etmediği, iletişim teknolojileri
üzerinden bilgi ve iletişim paylaşımının yoğunlaştığı ancak gerçek anlamda bir iletişim sürecinin tam
anlamıyla aktarılamadığı düşünülmektedir. Ürünlerin meta haline geldiği bir toplumsal düzende;
insanların kendilerine ve birbirlerine yabancılaşması, kendi benliklerini tanıma noktasında yaşanan
yetersizlikler nedeniyle psikolojik ihtiyaçların giderek artması Jung’un psişik (ruhsal) tehlike olarak
adlandırdığı tehlikenin boyutunu göstermektedir. Bu bağlamda dünya genelinde gelecek dönemde daha
büyük sorunlar yaşamamak ve gelecek nesillere sağlıklı kişiliklere sahip bireyler yetiştirebilmek için
insanların psikoloji bilgilerini artırarak ruhun yapısını anlamalarının ve ruhun yaşadığı sorunları doğru
şekilde analiz edebilmelerinin önemli olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu çalışmanın bütünsel bir bakış
açısıyla ele alınması nedeniyle Carl Gustav Jung’un kavramları, kuramları veya düşünceleri üzerine
yapılacak diğer çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS)
December 2020 : Volume 6 (Issue 2) / e-ISSN : 2458-9381
Sevgi Kavuta
Öğretim Görevlisi, İstanbul Gelişim Üniversitesi, İstanbul, Türkiye.
MAKALE BİLGİSİ
Makale Geçmişi:
Başvuru tarihi: 16.09.2019
Düzeltme tarihi: 01.12.2020
Kabul tarihi: 21.12.2020

__________________
Hanif kalmak cesaret ister...
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
astroloji, carl, gustav, görüşleri, jung, jungın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Carl Gustav Jacob Jacobi Biyografisi,Carl Gustav Jacob Jacobi Hayatı AftieL Bilim Adamları 0 18 Mayıs 2014 20:35
Carl Gustav Hempel Elysian Felsefe 0 10 Mayıs 2014 10:09
Keşfedilmemiş Benlik - Carl Gustav Jung Afrodit Kitap Tanıtımları 0 30 Temmuz 2013 20:41