Melodram | 01 Ağustos 2012 23:34 | Cevap: C. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ben birazcık geldim, ama yine gidilecek. Sanırım bu yazın tamamı yollarda geçecek, hoş şikayetim yok benim. Yolları seviyorum, kavuşturandır yollar diye başlarsam eğer ağlamaya susamam. 1,5 saat falan oldu galiba geleli, yolculuk işkenceydi fekat Ankara'nın ciddi anlamda beni özlediğini hissettim. Aslında dönüş sebebim ne özlem, ne hasret. Tatsız şeyler yüzünden dönmek zorunda kaldım, yoksa benim keyfim yerindeydi. Hayatın çok kısa olduğunu aynı gün içinde öğrenmiş oldum ve bu kadar kısa bir hayatta canım olan annemi yalnız bırakamazdım, bir de bir yakınımız. Hani ne yapın biliyor musunuz, insan olun. Kırmayın, üzülmeyin, üzmeyin, sevin, sevmediğinizi çamura bulamayın, kararlı olun, düşünceli olun, anlayışlı olun, güvenin, güven verin, güveninizi kaybetseniz bile kendinizi kaybetmeyin. Çünkü zaten zaman sizi bir şekilde bir yerlere yollayacak ve siz kaybolacaksınız. Neredeydin bu kadar zaman diye sorsan, önce bir İstanbul'a gittim. Herhalde bilinçli olarak eğlendiğim ve keyif aldığım ilk İstanbul ziyaretimdi. Canımdan, kanımdan Eminacığımla kaldım bir süre, sonra malum geniş aile ve türevleri, amcalar, kuzenler, babamın kuzenleri, kuzenimin kuzenleri, kuzenlerin çocukları, ebesinin ebesi gibi bir durum ki sorma gitsin. Elime geçen tüm yılın hakkı olan paraların hepsini yatırdığım tek yer vardı, tekel. Sonra ordan Çanakkale dolaylarına, bilmem kimin kiminin kimisinin oteline gidiverdik. Bu sene şu özlediğim ve her zaman keşkelerle süslediğim akrabalık bağlarını bir hayli kuvvetlendirdik, kuzenlerimle. Uzakken her şey güzel olabilir, ama yakınındayken daha güzel. Hollanda'dan gelen arkadaşım şu an Artvin'de ve biz çok özledik birbirimizi, sanırım bu gidişimizde onunla da denk geleceğim. Sonra Asos'a gittik, Pinky'lerin yazlığına. Pinky kim oluyor, Amerikan oyunu lan bunların hepsi. Babamın kuzeninin çocuğunun karısı oluyor, al işte sana aile soy ağacına benzer bir şey. Bu kadar tatsız, tuzsuz yemek yapmalarına rağmen neden Amerikanların yüzde bilmem kaçı obez anlamıyorum, hoş nesini anlamayacaksın ya, hem bana ne onlardan. Pinky onlardan değil, evde 10 müslüman var, 1 hristiyan. Hatun merakından oruç bile tuttu, hayırlı gelin mi derler böylesine bilemedim. Biz içiyoruz, kadıncağız su su su diye ağlıyor. ( Yuhhh kâfirin kızı taşlayınnn diyenler olabilir ) Neyse, taş dediğin nedir ki? İşin özü, mözü orada keyfimiz yerindeydi derken, hops bir telefon. R: Kankaaaaaaaaaaaaaa, ceeeencuuuuuuuuuuuuğ C: İvit R: Laaaan oloomm bizim bütler bu haftaya ve öteki haftaya da dağılmış, napcazzz ******** ( kendim sansürledim, koca kız oldu hâlâ sümüklü hallerindeki gibi konuşuyor ) C: Ee aferin şimdi mi söylenir? Salla o zaman çok da bir şey fark etmeyecek nasılsa. R: İyi o zamaaaan bende öyle düşünmüştüm, özledim ayrıca acil dön. C: Bende özledim, hem beni özlemeyen bir insan evladı olabiliüüğ mü? ( Buralarda şımarıyoruz biz ) Neyse gerisi özel, kapattık. Ondan sonra acı haberleri aldım, eh madem bütlerde var, acil dönüş uyarısını çaktım Ankaralılara. Ve efenim 1 Ağustos itibariyle, canlı kanlı evimdeyim. Ankara bir başka ya, al işte esiyor şu an püfür püfür. Nerede bulacaksın böyle şehri be! 1 ay sonrada sonbahar gelecek, ımm tadından yenmez buz gibi. Cenaze işleri olacak, ilk deneyimimi de yaşayacağım galiba, istemesem bile annemi yalnız bırakamam ve tabii anneannemi. Ona hiç kıyamam, kocaman yürekli bir kadın o, hem de çoook kocaman. Şaka gibi gelecek ama bu işlerden sonra annem bizimle de gelsenize dedi, hatta benim Artvin'e gidesim bile var. Öyle şey oldum, ney oldum? Bulamadım. Neyse, bilmiyorum o kadarını da orda deniz, mehtap ve kim soruyordu beni? Bir türlü yazı yazmayı başaramadım o atmosferde. Özledim özledim özledim özledim. Bu sene bizim aileye de uğurlu geldi, bütün aşıklar evleniyor. 1 Eylül'de yine düğün var hem de en çooooooooooooooooook sevdiğim kuzenim evlenecek, hem de İstanbul'da ve benim gidememe ihtimalim var, çok üzücü. Sonra 8 Eylül'de zamanında üzerimde çok emeği olan bir yakınımız evlenecek. Peki nerede? Bolu'da. Sonra ne olacağını söyleme mi ister misiniz? 20 Eylül gibi sanırım bir diğer evde kalmışlığından sonunda kurtulacak olan kuzenim nişanlanacak, peki nerede? Yine İstanbul, tabii ki gitmeme gerek yok, ama bunu halama söyledim, çok üzüldü. Azarladı resmen beni, sen gelmezsen, ben gelmezsem, biz gelmezsek nasıl çıkar altınlar ortaya dedi, tamam halacığım dedim! Öyle bir şey demedi ki. Haa sonrası daha beter, 8 Ekim'de büyük bir ihtimalle Hatay'da düğün var yine babamın kuzeninin çocuğunun. Odtü - Psikoloji mezunu, Amerikalara gitti ama işsiz! ( Böyle de avuturum kırılgan kalbimi dshgdhgs ). Sonra Kasım ya da Aralık tam net değil, nişanlanan kuzenim evlenecek. Ocak'a kadar ne kadar yoğun olduğumu şu an anladım. Şubat'ta da annemle babam evlenecek. Benim annemle babam evli değil :/ ahah. Öyle ya, free hayat yaşıyoruz biz, ailecek. Bizimkiler evlenirken sadece nikah yapmışlar da, annemde düğünde benim düğünüm olmadı diye içlenince- o kadar içinde doğal- halam ben size Şubat'ta İzmir'de düğün yapıyorum dedi. Kalkıp gelinlik falan giymez de, halam ciddi anlamda uğraşıyor. Beni arıyor, güzel mekanlar seçtim diyor. Nımnımnım Şubat'ta zaten İzmir'de olmayı çok istiyorum ben. Güzel oluyormuş Şubat'ta İzmir. ( *-* cin göz? ) Neyse işte, ailecek evleniyoruz, ailecek mutluyuz, ailecek ailecek sülalecek. Nasıl da yorulmuşum, gidip bir güzel uyurum herhalde uyuyabilirsem tabii. Bu arada olimpiyatları da kaçırmıyorum, Filenin Sultanları! Her maçta tam 500 kez, ah ah bırakmayacaktım şu an Londra'da olabilirdim diyorum. Bugünkü maçta oyuna Büşra girdi, soyadı Cansu, formanın arkasında Cansu yazıyordu tam ben bunu söylerken. Pelin dürtüyor, ohaaaa resmen Cansu oyunda. Ben duygulandım be o an, neyse. Bir de Potanın Perileri var, bu gece galiba ABD ile maçları var, onu da aldık mı daha ne olsun! Dün Pelocan, Amerika - Tunus maçını izlemiş galiba, Lebron James resmen havada yürüdü Cansuuuuuooo diyor. Ailecek basketbolu seviyoruz ve destekliyoruz. İnanır mısın, bu kadar yazmayı planlamıyordum ama yazıverdim birden. Zaten ben ne zaman off hiç yazamam desem inadına uzatıyorum. Kısa yazmayı istediğim zamanlar olmuyor değil. Dövme dövme diye bahsediyordum da bir türlü karar veremiyordum ya, işte galiba bu sefer kararımı verdim. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ordaki yazının yerine ben, '' Omnes vulnerant, ultima necat! '' yazdıracağım, ımm pek güzel olur gibime geldi. Ahah ya da boynuma '' Kinyas! '' mı yazdırsam, ama o zaman riskli olur. Kim lan bu Kinyas falan derler, olmaz öyle şey. Anneme telefonda bunu söylüyorum, Nejat kim diyor. Eveeeet dedim anneciğim, oldu görüşürüz. Dur bir de 2 haftadır falan dilime dolanan bir şarkı var! - Mutluyum diye bağırmaya hazırım ve bağırıyorum - Mutluyum. .. Aşk için içelim içelim, Ney, şarap ve kadeh eden bizi sarhoş Sen misin yoksa aşk mı bu konuş! Sen gitme kal, bu kalp boş kalmasın Boş kalmasın! Tesadüfen Fox Gece'yi izliyordum, oraya konuk olmuşlardı ve orada duydum ilk. Niye daha önce duymamışım acaba! Cici sempatik bir sarkı. Neyse kısa keseyim ben, işim var. '' Gülmek iki insan arasındaki en kısa mesafedir. '' Ne duruyorsunuz? |