Melodram | 06 Kasım 2012 15:47 | Cevap: Zamanı yaralarla ölçen kadın. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sana bir şey söylemem lazım. Bu cümleyi duyar duymaz hissettiğim şeylerin sanırım sonu yok. Merak, korku, şüphe, heyecan, endişe, sevgi, huzur, mutluluk, hüzün hepsini barındırıyor içinde. Düşündüm acaba beni anlatan bir şey bulabilir miyim diye ama benden çıkan bir şey olmalıydı bu ve buldum işte, tam da bu cümle. Herkes tarafından bilinen, herkes tarafından söylenen ama herkeste bambaşka şeyler uyandıran bu cümle, çok düşündürücü değil mi? Bana benziyor biraz, aslında herkesin söylediği söylüyorum sadece gidiş yolum farklı. Ben zaten matematik yazılılarında aldığım bütün puanları gidiş yolundan alıyordum, sonuca varamadan. Matematikte sonuca varmayı başardığım gün gidip ben de anneme '' Sana bir şey söylemem lazım '' demiştim ve çok korkmuştu. Çünkü ben bütün sevimliliğimin altında korkutan bir insan olmaya bayılıyordum. Matematikte sonuca vardım anne dememiştim tabii ki de, sadece notumu söylemiştim ve ben o günden beri matematik yapabiliyordum. Bunu sağlayan kimdi biliyor musun? Bana bir şey söylemesi lazım olan bir adam. Söyledi ve ben de başardım. Sana bir şey söylemem lazım, diye yazan insanlar asla söyleyecekleri şeyin devamını cümlenin ardına eklemezler, çünkü onlarda merak uyandırmak isterler ya da karşıdakinin tepkisini ölçmesini. Böyle bir cümleyle karşı karşıya gelen hiçbir insan kalkıp da '' SÖYLEME '' demez. Neyine istiyorsanız, bahsine girerim, diyemez; çünkü içi içini kemirir ve kendi kendini bitirir, uyduruktan bu cümle yüzünden. En çok da sevdiğin insanların bu cümleyi kullanması korkutur. Ayrılığın habercisi olabilir çünkü, bir dostun gidişi olabilir, acı bir bitiş olabilir, kötü bir anı bazen de müjde olur, mutluluk olur, sevinç olur ama en başında hep korkutur. Ben de vaktinde bir şeyler söylemek istedim, söyledim ve hiçbir şey birikmedi bende, zamandan başka. Eğer bir şey söylemek istiyorsanız, bana bir şey söylemeyin, bana bir şeyi söyleyin. Sana bir şey söylemem lazım. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hayat nasıl devam ediyor bilir misiniz? Birileri gelir, birileri kendini tanıtır, siz birilerine kendinizi tanıtırsınız ve birkaç dakika içinde büyük olasılıkla memnun olursunuz. Aylar önce hatta 1 yıl 1 ay önce falan kurduğum bir cümle vardı. '' Memnun olmak istiyorsanız, insanlarla tanışın diye. '' Hafızamın kuvvetli olduğunun bir kanıtı sanırım bu da, unutmam da ben ne dediğimi, ne yaptığımı, ne denildiğini ve ne yaşadığımı ama hatırlamam da. Benim bu cümlelerim Nietzsche'yle yarışır gibi duruyor, sadece duruyor ama yarışmıyor, yok daha neler yani. Ne diyordum ben? Hah memnun olursunuz diyordum. Sonra zaman geçer, adından, yaşından ve yaşadığı yerden daha çok şeyi öğrenirsiniz onun hakkında. Hatta hayatının birçoğunu sizinle paylaşır ve siz aptal gibi buna memnun olmaya devam edersiniz, pişman olana kadar. Az önce 4 yıldır benim hayatımda çok önemli bir yere sahip olan, başkaları yüzünden de haksızlık ettiğim bir dostum-ki dosttan öte- bana '' Beni tanıdığına memnun musun? Olma. '' dedi. Nedeni de, mutsuzluğu ve mutluluğu yaşarken sınır tanımaması. Mutluysa ölümüne mutlu, mutsuzsa ölümüne mutsuz olmasıymış ve bu beni üzermiş. Ona söylediğim şey ise, '' Ne insanlar tanıdım, memnun oldum, sonra pişman oldum. Hepsinin pişman edecek bir şeyler vardı çünkü ve ben şimdi mutluluğun ve mutsuzluğun sınırını tanımama gibi bir yapısı olduğu için çok sevdiğim bir insanı tanıdığıma pişman olmam. '' Çünkü neden? Çünkü onun kaygıları çok başka, çünkü onun hayata karşı bakışı bambaşka. Çünkü o bana çok benziyor. Herkese yardım için koşar ama kimsenin ona koşmasını istemez, önce içinde cebelleşir, önce kendini bitirir, önce kendiyle mücadele verir. Sonra dönüp etrafında kimin olduğuna bakar ve kimi bulur? Tabii ki o kayda değer kesimdeki, başka kaygılı insanları. Buradaki kaygının, sınav kaygısı, aile kaygısı, gelecek kaygısı olmadığını söylememe gerek olmamasına rağmen, söylemek zorunda hissediyorum. Çünkü o zaman olağanın dışında olduğumuzu bir kez daha anlıyorum. Ve ben Pazar günü biraz daha güçlü hissettim kendimi. Üç minik adamla beraber saatlerimi geçirdim, hem de tek başıma. Umutsuz ev kadınlarındaki Elif gibiydim. Kucağımda bebekle dolandım tüm gün, mutluluğumun tarifi yoktu. 7 aylık, uzun kirpikli, geleceğin esmer bombalarından olacak bu veletle geçirdim tüm günümü, tabii 5 ve 6 yaşlarında iki abisi de vardı. Bez değiştirdim, hepsine yemeklerini yedirdim, oyun açtım, çizgi film izledik, su içirdim, kumandayı araba yapıp oynadık, çişleri geldi yaptırdım, kakaları geldi yaptırdım, popolarını bile sildim. Hep tekrarlıyorum ya, hayatta en çok anne olmayı istiyorum diye. Ben bunları yaşarken kendimi tam bir anne gibi hissettim, çünkü bir şey oldu mu hep bana koştular. Ayağımda sallayıp uyuttum, yatağa yatırıp giderken arkamdan ağladı, gittim yanına ve bana doğru emeklemeye başladı. Ben bugün annelik provası yapmış gibi oldum ve bu hayatta yaşadığım en en en en en en en en en yorucu gün ve en tatlı gündü. Galiba annelerimizin kıymetini bir kez daha anlamalıyız, şaka maka kadınlar bildiğin yoruluyor. Bu sohbete nereden geldiğimi bilmiyorum ama mutluluğumu paylaşayım dedim. Bak yine çok uzun oldu sanırım yazdıklarım, ama kısa olursa herkes okur ki. Ben en sevilmeyen, kalın kitabım. Bugün güzel, yarın daha güzel, gelecek en güzeli. Ha bu arada, '' Sana bir şey söylemem lazım. '' (merak,korku,heyecan,şüphe,mutluluk,sevinç,hüzün,n eşe,keder,endişe) [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] heh. |