IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   IF Günlük (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/)
-   -   Düş'(üş)ler ~ (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/379177-dususler.html)

Mara 18 Mart 2015 03:12

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
İyi ki varsın demek isterdim sana, sadece iyi geceler demekle yetindim. Sana;

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat

Durma göğe bakalım


demek isterdim, diyemedim..

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mara 06 Ocak 2016 09:43

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
şimdi boşluğa ince uzun bir kol uzatıyorum parmak uçları cama değen, cam bir bardakken kırılan, kumken ezilen, boşluk sonsuz, yalan hep bir perde. Şimdi uzattığım kolun parmak uçlarındaki ezilen kumun camdan olma bardağını bırakıyorum boşluğa, sakin ol ne ses duyuyoruz ne kırılma hissi. Biraz şarap koyuyorum kadehe, sen kendine biraz ölüm al. ahşap tabaklar ikinci rafta onlar tadını bozmuyor, tadını bozmuyor bu hayatta hiçbir şey senin ama göreceksin bir gün bala da acı dökerler, acıya da bal katarlar illa ki denenir yani bu işte o zaman kekremsiliğin sana da vuracak, için acımaz lakin katlanılmaz olacak bir gün gerçekten insanların yavaş yavaş sana katlanamaması gibi kendine katlanamayacaksın, bir kız çocuğunun yüzüne bakamayacaksın, bir kedinin başını okşarken utanacaksın kendinden çünkü ben anlamadım, o anlamadı ama kediler hep anlar.

/ giz

Mara 09 Ocak 2016 20:17

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Çatlayan bir cama yara bandı yapışmadığını,
çatlayan bir camın bir daha eskisi gibi birleştirilemeyeceğini öğrendim ben senden. Kocaman bir sevginin bile iyileştiremeyeceği şeyler olduğunu öğrendim ben senden uzak bir telefon konuşmasında.

Sana okumak istediğim şiirleri okudun bana, sana söylemek istediklerimi anlatırdı okuduğun hikayeler.
Her şeyi biliyordun, pek güzel biliyordun, anlıyordun ama hissetmek bambaşka bir şeydi bilmiyordun, artık.

Sonra gidiyordun, çoktan gitmiş olduğum sokaklardan yürüyüp. Sen göğü deliyordun, bilmiyordun oysa ben göğün içine atlanabilen bir şey olmasını diliyordum. Bulutlar, sana uçakları hatırlatıyordu bana hâlen yastıkları.

Bir masalın kapısını aralayıp sessizce baktın göz ucuyla ve kapıyı sessizce kapatıp sırtını dönmekti niyetin.
Niyetin bir insanı nasıl kırabildiğini o zaman öğrendin.

Sana yakın ve uzak bir odada pencerenin önünde o ağaca bakarak seslendim, o ağaç ol istedim hâlâ köklerini hatırlayan, besleyen o ağaç olmanı çok istedim dallarında kuşlar cıvıldardı sen kalkıp bahçedeki inciri kesmek istedin. İncir ki anneye en çok benzeyendir benden sonra bu hayatta, sütünü hiç tatmadın, inciri kesip göğe dikmek istedin, incire kendini Hüsrev gibi asmak geçerken aklından.

Görmek, dokunmanın ilk duyusudur* dedi bir adam sana, sen de bana söyledin gözlerin sımsıkı kapalıyken.
Sabah ezanında şiirler okudun bana, hatırla! Benim duymamın çok önemli olmadığını farketmediğim zamanlarda.

Şimdi o Lethe* de yıkanıp gelmişken sen; aslında hiç değmemiş o kutsal su tenine. Aslında sen o unutuş ırmağını hiç görmemişsin, belki duymamışsın.

Sana yazdığım bu yerlerini ve anlamlarını şaşırmış kelimeler süzülecek, eksilecek ve yitecektir zamanın evinde fakat sen cebine sıkıştırdığın bu kelimelerden çaldığın harflerle bir gün kendine bir isim yazacaksın ve o hayatının giz’i olacak işte.

Seni bırakıyorum, yitiriyorum* bu çoktan gitmiş olduğun çölde, zaten kaktüsler ve ben kaldık yalnızca yılanlar, akrepler ve develer seninle gitti zamanında.
Şimdi sen onlardan bir adam yaptın kendine, ben bir çölde uçmayı öğrendim yelle.


/ giz.

Mara 10 Ocak 2016 08:54

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
-I-

şaşırmayı hâlâ unutmamışım
işte yine ağzımda o acı su
ne zaman öğreneceğim tanrım
her zamansız gidişin
bir yaprağın kalbine olduğunu

yaşamaktan yaralı bir tümce nasıl
şaşırırsa ölümüne sözcüklerinin
öyle şaştım ebedi sandığım sevinçlerin
bitivermesine orta yerinde

gözyaşı kadehi de kırılabilirmiş
acıyınca içinde biriken hayat
unutkan zamanın sırça teninde
bir çıt! sesiyle kırılan bir kalp
şaşarak anlarmış kanadığını şarap
lekeleri dağılırken geceye

-II-

yorgundun, yanıltmak içindi yorgunluğu
sessizce gülümserdin baktığın yere
dağılırken yüzünden siyah bir ışık
o siyah ışığın kırdığı rüzgâr
dindi işte, kederi yazmak için
gözlerinde taşıdığın şiire

susma, o eski yalana sarın ve söyle
sonsuzca açan gülüne aşkın
yağmurda izlerini arayan çöle
anlat
her zamansız gidişin
zamansız bir dönüşün ülkesi olduğunu

çekil şimdi biriktiğin gözyaşı damlasına
hiç bitmeyecek bir yoldan gelen
yağmurun çıplak bir ağaçta unuttuğu

o ıslak yaprağın içinde uyu


Ayten Mutlu

Mara 14 Ocak 2016 12:26

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
kullandılar birbirlerini.
birbirlerine endekslenmiş zavallılıklarının tadını çıkardılar.
ardıma bakmadan kaçtım onlardan. çok kaçtım. uzun uzun adımlar atarak kaçtım.
ne kadar uzaklaşabildim bilmiyorum..
şimdi onları unutmak için terapi gören kuşlarla bir olup, menfaate tükürüyorum!
ölseler cesetleri yok.
yaşasalar manasızlar.
şey olsalar müşteri bulamazlar.
yazmam gerekiyordu, yazdım.
okumanız gerekiyordu, okudunuz.
unutmaları gerekiyordu, hep hatırlasınlar!


Küçük İskender

Mara 14 Ocak 2016 12:34

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
(beni anladığında aşk'ı da anlayacaksın)

bir boşlukta sallandırıyorsun yüreğimi
kime baksam biraz sensizlik
biraz yalnızlık
biraz korku
sevilmeye muhtaç bir çocuk gibiyim sokak aralarında
adımı kim haykırsa sarılacak gibiyim
acı çekmek ne demek bilir misin özlemler içinde..?
derdini anlatamayan bir dilsiz gibiyim...

kırgınlıklarımı emanetçiye bıraktım
geri dönüp alır mıyım../..bilmiyorum
her gece ince uzun bir bardak dolaşıyor parmaklarımda
her gece istek parçalar alıyorum sevdaya dair
her gece biraz daha ölüyorum


bizim buralarda hem sıkı içip hem de şarkılar söylemek,
her yiğidin harcı değil
pardon../..yanlış söyledim
her kadının harcı değil diyecektim

şimdi desem ki gün geceye döndü
susuz bıraktın dudaklarımı köpek öldüren gecelerde
sancılarım sıklaştı../..ebesiz şiirler doğurdum kan ter içinde
çocuklarının yüzünü görmeye gelmedin bile,
kahrolmayacak mısın..?
küçük bir kızın gül kokan dualarında kaybettim umutlarımı
nehirler boyu uzanan yüreğim işgal altında kaldı
kurtulan var mı dersen,
belki bir kaç düş
ve sakat kalan sözler
sevdam ise komada kan kaybediyor,
biliyor musun..?

belki de artık hiçbir şeyi bilmeni istemiyorum
istemek beklemek demek
beklemek ise kanamalı bir isyandır göğsüme yapışan
göğsümün bilinmezlere değil,
sevda RH + düşlere ihtiyacı var

artık rolleri değişiyoruz sevgili
sana şimdi anlamak
bana da susmak düşüyor
yaşattığın için biliyorum,
yüreğin biraz titreyecek
hazır mısın..?

Mara 22 Ocak 2016 08:58

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Bir şehri ve bir adamı daha terk etme vakti geldi. Çocuk gözlerini, kayıp ruhunu defalarca öptüm, uyurken sana korkunç masallar anlattım, bu masalların bizi nasıl öldüreceğini fısıldadım. Uyandığında hiçbirini hatırlamıyordun. Nefesimi kesiyor yola devam ediyor oluşun, beni hiç sevmiyor oluşun. Ben rüyalarımda seni babandan bile korumaya çalışıyorum. Öyle hoyratsın ki hiç tutkulu güçlü aşık kadın rolünü alamadım üstüme hep annen gibi hissettim, seni ben doğurmadım adam ama ben büyütür-düm annenin yorulduğu yerde ben koşar-dım biliyorsun. İyi kadınlar insanı değiştirir dedin ya, onlarla daha zor, daha öldürücü dedin ya bir gece koynunda uyurken bana, aslında her kadının içinde ikisi de var. Ardımda çok ceset var, nefret eden eski sevgililer atlasımdan bir hikaye anlatırım istersen sana ama sana gelince kendi düşüşlerimi bile görmeden koşmak istiyorum, içtiğin kahveden oynadığın oyuna kadar her şeyin tam olsun, istediğin gibi olsun istiyorum, hiç yalnız hissetme, o geçtiğin yollardan bir daha tek geçme istiyorum. Ben hiç aşık olmamışım, o kadar iyi biliyordum ki oysa aşkı; şiirlerden, hikayelerden, filmlerden, çevremdeki insanlardan, geçmiş ilişkilerimden hepsinde öğrendim sandım aşkı hepsinden sağ çıktım sandım şimdi durup içime baktığımda ben hayatımda yaşadığım her duyguyu abartmışım sadece, ben hiç hissetmemişim, ben gerçekten hiç sevmemişim, hiç nefesim kesilmemiş.

Seni öyle çok seviyorum ki, kendimi de o kadar iyi tanıyorum ki ben gidiyorum. Son günlerde sürekli saldırmaya başladım sana, keyfini bozmaya, rencide etmeye başladım, acımasızlaşıyorum. Öldürmeye çalışıyorum, tüketmeye çalışıyorum yine. inanmak istemiyorum beni hiç sevmediğine. Sana balkonda içtiğimiz gece, sana sarılıp başını göğsüme yasladığımda ‘deniz ben seni bırakıyorum, bugün son. birhan ne güzel demiş öyle hatırlayalım -ben seninle mutsuz ama bahtiyardım sevgilim-’ demiştim öpmüştüm seni, sonra dönüp bana ‘birgün illaki gideceğini biliyordum bana yenilmezsen kendine yenilip yine de gidecektin biliyordum ama senin sevgin beni gururlandırıyor, senin gibi özel, akıllı bir kadın tarafından sevilmek beni gururlandırıyor giz’ demiştin sonra da bana ‘dünyanın en güzel ilgisi senin sanırım, kaç sabahtır uyandığımda kulağımdaki çınlamalar bile olmuyor, gizem sen yumurtaya bile ilgi göstersen güzelleşir ki o’ demiştin.. O gün o balkonda bırakamadım seni, o konuşmann devamında beni çok kırmış olmana rağmen sadece kalktım gittim aynı günün gecesinde saat 4te bahçede omzunda ağlıyordum.. Ben sana yanında kaldığım süre boyunca hep yenildim. En son gün sahafın önünden geçerken kafka’nın kitabını gördün almaya kalktın çok acımasızca saldırmıştım, sonra en sevdiğin yazar Bukowski’den devam edip aslında senin düşlediğin hiçbir şey olmadığından, olamayacağından, tüm o kitapları yemek gibi gördüğünü yediğini ve sıçtığını hiçbir şey alamadığından bahsettim gülümsedin, her saldırdığımda gülümserdin önce sonra beni haklı çıkartacak argümanlar söylerdin ‘tabiki öyle..’ ile başlayan cümleler kurardın gözlüklerinin altından bana bakardın susmadan önce. O gün en acımasız şeklimle saldırmıştım, içinde bir yer kırılsın istemiştim, kırıl ki saralım istemiştim ama öyle olmadı. Annen bunu sana hiç yapmazdı, annen sen kafkayı alırken sevinirdi duygusal şeyler de okusun, bu gardında duygu da olsun derdi mutlu olurdu ama ben kafkayla öyle özdeşleştirdim ki hayatım boyunca kendimi aynı drama gözlükleri, aynı hüzün hırkası bende de vardı hep.O’na ilgi duyduğunu, kalemini sevdiğini söylediğinde sinirlendim fırtınalar koptu içimde ‘anlamıyorsun kafka’yı, anlamıyorsun beni!’ diye saldırmak geldi içimden, seni sarsmak geldi içimden saldırdım. Sonra çok konuşmadık yolda yürüyorduk tekele girdik şarap ve bira aldık sahile indik çimlere, en son çimlere gittiğimizde dizlerimde yatmıştın çok eğlenmiştik o gün birbirimize en uzak noktalara oturduk, açtığım şarkılara kızardın hep, o gün hiç kızmadın, black sabbath açtığımda sen bunları sevmezsin gönlünce aç şarkıları dedin sonra da çantamdan kafkayı aldın kitaba göz gezdirdin pek konuşmadın gözlerindeki ışıklar zayıfladı kalktım sigaramı şarabımı aldım deniz kenarındaki kayalıklara gittim denizi izliyordum,yanıma geldin bir an mutlu oldum çünkü ben ne zaman uzaklaşsam ortamdan hemen gelirdin sarardın, sarmadın bu defa ‘ben duramıyorum, gidiyorum’ dedin, yüzüne baktım sadece, sakallarına değdim tamam dedim sarıldın, sarılmadım, öptün, öpmedim durdum öyle kayalıkları geçişini, çimlere basışını, caddeyi geçip gözden kayboluşunu izledim. Ben seni en son giderken gördüm..

O günden sonra gelmedin bir daha, konuşmadık. Ben bugün gidiyorum, bir şehri terk ediyorum, seni terk ediyorum, olmayan bir adamı ne kadar terk edebilirsen o kadar terk ediyorum seni.. Sana bir akşam sokakta yürürken #şiirsokakta yazılarından görmüştük ve ‘birgün seni ve bu şehri bırakırken bir duvara -ben bu şehire sana olan inancımı bıraktım, giderken..- yazacağım demiştim, yazamadım ama bıraktım..



giz* 19nisan2015'

Mara 24 Ocak 2016 23:01

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Yüreğinin kuş olmasını diliyor ya insan bazen, ne tuhaf. Sırf uçuyor diye, süzülüyor diye oysa sen yürüyebiliyorsun yetine karşılık bir yetiyi kıskanıyorsun. Saplanıp kaldığını düşünüyor ya insan böyle anlarda en çok bu yüzden kuşa özeniyor sanki kanatları olsa şimdiki yerini bırakıp gidebilecekmiş gibi. Ama sen kuşa özenmeyi asıl ağaçlara sor. Şu dünyadaki en güzel varlık ağaçlar bence ama en zor şey de ağaç olmak sanırım. Kuşlara yuva olurken hiç özeniyor mudur acaba kökleri olmamasını, dilediği yere uçabilmeyi menzili dışında yerler görmeyi istiyor mudur ki? Katilleriyle karşı karşıyayken bile saplanıp kalmayı insandan iyi ağaç bilir bu dünyada. herkesin sana dokunabilmesi ama senin kimseye dokunamaman nasıldır acaba? İçten içe çürüsen de dışta hep sağlam kalmak nasıldır? Onlar da üzülüyor mudur kendilerine benim onlara üzüldüğüm kadar.

Kuşa gelirsek sürekli ev taşıyan ailelere benziyorlar, hep göçebe olmak nasıldır? Özgürlük gerçekten bir yere/şeylere ait olmamak mıdır onlar içinde? Gökyüzü için fazla narinken yuvalarının gökyüzü olması nasıl çelişki tanrım? Yeryüzü bunca kötüyken biz gittikçe zayıflıyorken ağaçtan beklediğini biz insanlardan beklemek de reva mı? Çocukluktan beri doğanın bir parçası olduğumuza, doğanında gerçekten 'doğa ana' olduğuna inanırdım birgün bir kitapta 'doğa, 80 yıl büyüttüğünü 1 dakikada öldürür' cümlesini okuyunca anladım hiçbir şeyi derinine kadar bilmiyordum, doğanın bir parçası olmadığımı farkettim. Sonra büyüdükçe parçası olduğum şeyleri aramaya başladım lakin bulamadım. Ailem varken, dostlarım varken, sevgilim varken, çevrem geniş, rahatım iyiyken de, mutluyken, üzgünken her hâlimde benimle kalan tek bir şey vardı içsel yalnızlığım. Belki benim duvarlarım çok yüksekti, belki de ben dünyamı inşa ederken tek kişilik yapmıştım farketmeden bilmiyorum ama her zaman bir perde vardı aramda. Büyük kahkahalar uzun susuşlarla devam etmemeli bunu öğrendim duvarımdan, öğrenmek sonucu değiştirmiyor çoğu zaman bunu da geçen zamandan öğrendim.

Yani kendimi sana çok yakın hissetmesemde ait olduğum şeyi ararken yalnızlığım hep seninkine benzedi tanrım. Affedebiliyorsan beni de affet tanrım, katil rolünü de maktul rolünü de bazen duvar rolünü de hakkıyla oynadım dünyada ama tek savunmam yahut diretebileceğim şeyim hepsinde kederliydim, her anımda hüznüm vardı sen bilmezsin belki ama şimdiye kadar ki tüm kedilerim bilir onlar anlatır.

Kuş olmak da, ağaç olmak da, insan olmak da çok zor tanrım; eminim tanrı olmak hepsinden zordur. Belki de senin yalnızlığına çaren de budur, kim bilir. Ama hayattan en iyi öğrendiğim şey; acı paylaşılmıyor, hiçbir kedere kimse ortak olamıyor herkes kendi acısından tek başına geçiyor. Yani bunca emek belki biraz boşunadır, kimse söylememiştir sana ben anlatayım istedim. Samimiyetimden şüphe etme lütfen, elimde kalan sayılı şeylerden hoyratça kullanmam. İyi geceler tanrım, sen ağaçları insandan, kuşları gökyüzünden, insanları acıdan koru.


giz * 24.01.16'

Mara 25 Ocak 2016 21:44

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Yağmurlar yağdı ve hiç dinmedi
Her biri saydam çiçeklenen saçında
Yağmurlar daha çok pencereler içindi
Öksüzdüm, gözyaşıydım dudağında
Bir sancıydım boğuk akşamlar gibi

Büyüdükçe büyüdü isli ve yalnız olmak
Kirazını soldurdu ağaçların
Nasıl devrildi taşlar üstümüze
Çoğalan nasıl boydan boya kuşkular
Kar diz boyu ölümü sokakların

Ezgiler sabahlarda eriyecek
Gözlerin uykumda yeşerir durur


Afşar Timuçin

Mara 25 Ocak 2016 22:25

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
dağlarda, odalarda, avunmalarda
çoğaldın sandığın azalmalarda
ışığını yitirmiş o ölü yıldızlarda
düşen bir yaprağın son gülüşünde açan
yankısız çığlıklarda

şaşarak öğrenirsin
zamanın ve hayatın büyük sırrını

gök sadece yağmura anlatır sonsuzluğu
oysa unutur damla toprağa değer değmez
yağmurun da kederli bir ülke olduğunu

unutmaktan başka güz yokmuş gibi
ve hayattan daha gerçek bir yalan

toprağa ne söyler yağmurun sesi
bir şarkı mı, bir şiir mi, bir güz hikayesi mi
yaşlı bir ağaç olsan, çırılçıplak bir ağaç
ne söylerdin, kalbinde esip duran rüzgara?

'beni terk et
içimde sonbahardan başka bahar kalmadı'


belki de gitmektir aşk, sadece gitmek
avare bir kederi sarıp yaralarına
rüzgarın devirdiği bir ağaç gibi
köklerini sessizce bırakarak toprağa


Ayten Mutlu

Mara 26 Ocak 2016 23:58

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Kalbimi kucağıma aldım,
kalbim, kapanmayan bir ahşap çekmece sanki
yarısı içerde, yarısı dışarda
boşlukta asılı kaldı dudaklarına!

Bir marangoz ustasıydım adeta
bir ayağı mutlaka kısa masa yapan!
Bir elimde çekiç, bir elimde çivi
kendimi bir resim gibi çakacağım insanı aradım yıllarca!


Küçük İskender.

esekherif 27 Ocak 2016 00:06

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
tel örgülü
resim çekilmesinin yasak olduğu bir kalp
dört duvar arasında
benim şehrim
benim devrimim ben divitim

Mara 30 Ocak 2016 10:44

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 

bak, incelirken zehirleniyorsun yavaş yavaş
beni yanaşma ruhum boğuyor geceleri

ölürsem beni seninle ararlar şimdi

yüreğim paslı bir sarnıç
gözyaşlarının demi hala avuçlarımda

sesleniyorsun sevdaların kilitlendiği manastırlardan
yaşamak güçlü olmak değildir her zaman

künyeme kazıdım ölü doğmuş sevinçlerini
ölürsem beni seninle ararlar şimdi

Cezmi Ersöz

Mara 30 Ocak 2016 10:50

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Bütün gün ağladım aynada
Penceremi ağaçların yeşil düşüne
Açmıştı bahar
Gövdem sığmıyordu yalnızlığın kozasına ve
Kokusu kâğıtlardan örülmüş tacımın
Kaplamıştı gökyüzünü baştan başa
O güneşsiz ülkenin

Yapamıyordum artık yapamıyordum
Sokağın sesi bastırıyordu birden ve kuşların sesi
Kayboluşunun sesi paltoluk çocuk kumaşı toplarının
Şamatası çocukların
İplerin ucunda yükselen
Uçurtmaların dansı
Sabun köpükleri gibi
Ve rüzgâr
Sevişmenin en derin ve karanlık anında esmeye başlayan rüzgâr
Zorluyordu
Surlarını güvenimin sessiz kalesinin
Kendi adıyla çağırıyordu yüreğimi çok eski çatlaklardan sızarak

Bütün gün gözlerimi diktim
Gözlerine yaşamın

O korkak ve kaygılı gözlere
Bakışımdan kaçan
Ve yalancılar gibi gizleniveren
Gözkapaklarının tehlikesiz sığınağına

Hangi tepe hangi doruk?
Tümü dolambaçlı yolların
Bir kavuşma noktası ve son
Bulmuyorlar mı o soğuk ve yok edici ağızda?
Ve ne derdiniz bana ey yalın ve aldatıcı sözcükler?
Ne verdiniz tenin ve isteğin kaçışından başka?
Daha da yalancı olmaz mıydı
Başıma koyduğum ve kokular saçan
Kâğıttan yapılmış taçtan daha yalancı
Saçlarıma iliştirdiğim bir çiçek?

Nasıl da tutuldum çölün ruhuna
Ve uzaklaştırdı beni ayın büyüsü sürünün inançlarından
Nasıl büyüdü yüreğimin yarım kalmışlığı
Tamamlayamadı bir türlü hiç olan yarım öbür yarımı
Durdum nasıl ve gördüm kayıyor
Ayaklarımın altındaki toprak
Ve geçmiyor tenimin bomboş bekleyişine
Sıcaklığı tenimin

Hangi tepe hangi doruk?
Koruyun beni ey kaygılı ışıklar
Aydınlık evler
Çamaşırların ıtırlı tütsülerle güneşli çatılarında salındığı
Koruyun beni ey olgun ve saf kadınlar
Parmakları çocuğun zevkten çıldırtıcı kıpırtılarını izleyen tenleri üstünde
Göğüslerinden süt kokusuyla karışık taze esintiler gelen

Hangi tepe hangi doruk?
Beni koruyun ey ateş dolu ocaklar, uğur boncukları
Karanlık mutfaklardaki türküsü bakır kapların
Yüreği biraz sıkkın mırıltısı dikiş makinalarının
Kavgası sürüp giden süpürgelerle halıların
Koruyun beni ey tutkulu aşklar
Yatağımızı üremenin acı isteği
Cadı suları ve kan damlalarıyla donatıyor

Bütün bir gün boyu bütün bir gün
Terk edilmiş terk edilmiş bir ceset gibi su yüzünde
İlerledim ürkütücü kayalıklara
En derin deniz mağaralarına ve
En etobur balıklara
Durmadan gerildi sırtımın incecik omurgası
Bir ölüm duygusuyla

Yapamıyordum artık yapamıyordum
Yadsıyarak yükseliyordu yoldan ayak seslerim

Daha büyüktü umutsuzluğum sabırdan
Ve geçiyordu bahar o yemyeşil düş
Penceremden
Sesleniyordu yüreğime:
"Bak
Hiçbir zaman ilerlemedin
Battın sen! "




Füruğ Ferruhzad

Mara 30 Ocak 2016 22:05

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
-i-

şaşırmayı hâlâ unutmamışım
işte yine ağzımda o acı su
ne zaman öğreneceğim tanrım
her zamansız gidişin
bir yaprağın kalbine olduğunu

yaşamaktan yaralı bir tümce nasıl
şaşırırsa ölümüne sözcüklerinin
öyle şaştım ebedi sandığım sevinçlerin
bitivermesine orta yerinde

gözyaşı kadehi de kırılabilirmiş
acıyınca içinde biriken hayat
unutkan zamanın sırça teninde
bir çıt! sesiyle kırılan bir kalp
şaşarak anlarmış kanadığını şarap
lekeleri dağılırken geceye

-ii-

yorgundun, yanıltmak içindi yorgunluğu
sessizce gülümserdin baktığın yere
dağılırken yüzünden siyah bir ışık
o siyah ışığın kırdığı rüzgâr
dindi işte, kederi yazmak için
gözlerinde taşıdığın şiire

susma, o eski yalana sarın ve söyle
sonsuzca açan gülüne aşkın
yağmurda izlerini arayan çöle
anlat
her zamansız gidişin
zamansız bir dönüşün ülkesi olduğunu


çekil şimdi biriktiğin gözyaşı damlasına
hiç bitmeyecek bir yoldan gelen
yağmurun çıplak bir ağaçta unuttuğu

o ıslak yaprağın içinde uyu


Ayten Mutlu.

Mara 30 Ocak 2016 22:19

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
(...)
"çadırı sele gitmiş göçebeler gibiyiz
son hayvanlarıyız “gitme, kal” ormanının
gözlerinde çamurlu yaşlar biriken
yalınayak rüzgarı kovalıyoruz

sen ve ben
dalında eğreti güz yaprakları
aramızda uçurum rengi bıkkınlık
varız zannederek yok oluyoruz"


-aynı evde iki yalnız / aytenmutlu*

Mara 03 Şubat 2016 01:20

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Her şeye yeniden başlayabilseydim eğer
aşkımı acıyla anmazdım artık.
Ben ki delisiyim suların, oysa bu sular
çöl rüzgarı kadar bulanık.
Akar gibi geçiyorum dünyadan,
ısınıp bakınmadan,
sarhoş
sıkılgan
sırılsıklam...


/ Nihat Behram.

Mara 03 Şubat 2016 01:42

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Söküyorum şimdi sözleri birer birer
Kalpten kalbe giden yolu kapayan
Kalbim, anlatılmaktan usanmış,
Yıldızı sönmüş bir komedyendir artık,
Dilencinin önünde kahkahalar atıyor,
Kirli bir mendille çıkınlanmış şimdi dünya.
Hayretle bakıyorum kedinin gözlerindeki çapağa,
Geri vermiş hayata çaldığı şiirleri,
Ne zaman aşkı tersinden okusam
Anlıyorum kediler bile meğer alışmış bu yokluğa
Sallayıp duruyorum bu akşam kayboluşumun beşiğini,
Gönüllü hemşire birinci sigarasına.

Sarhoşum kadehlerde biriken tozla
Çekil diyorum kağıda, çekil,
İçer ve zehirlenir
Ne zaman gözlerimden mürekkep damlasa.
Kalbime dokunuyorum bir kelebeğe dokunur gibi
Yetmez mi acaba bu dökülen pullar aşka?
Yoksa şu sızıyı
Sobası tüten evin şiirinde mi saklasam?
Şu sardunyanın kırmızı çiçek açışına
Yetmez mi acaba ah kör olmuş bir Türk filminde ağlasam?
Ne zaman sorsam,
Anlıyorum kediler bile meğer alışmış zamana.

/ Didem Madak

Mara 03 Şubat 2016 01:45

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
böyle dilsiz böyle iyi
ölsem öldüğüm bilinir, kaldım
kapılar üstüme kilitli
gövde mi tin mi öykünün kirli mendili

bana bir kazma bana bir bıçak
bendeki uçurumu rüzgara bırakacak

uçurum dedim de bir avuç kum
hiçbir rüzgara bırakamadığım

iyiyim iyiyim iyi
bir öykü gibi başı sonu belli
hayatın kırık sandalyesine
yerleştirip sözcükleri
kurguluyorum evreni

böyle yalnız böyle suskun böyle iyi
gömdüm mü bir de sözcükleri...

bana bir kazma bana bir bıçak
konuşsam annem uçurum doğuracak

/ Çiğdem Sezer.

Mara 03 Şubat 2016 22:05

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mara 03 Şubat 2016 22:56

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Kaybetmek; ne tuhaf kelime. Sahip olduğun bir şeye artık istemin dışı gelişen sebeplerle sahip olmaman.

Bu bazen saç tokan, bazen hayatının merkezindeki insan, bazen en derin duygun olduğunu sandığın duygun oluyor. Eksilmek, kaybetmekle başlıyor. Nesneler çok önemli olmasa da seni tamamlayan şeyleri kaybetmeye başladığında ne yapacağını bilemiyorsun. Bunca yıl biriktiriyorsun o insanları, o duyguları, o anıları sonra kaybettikçe yerine ne koyacağını bilemeyip eksik mi devam etmelisin yoksa kendini sil baştan mı oluşturmalısın karıştırıyorsun. Dün en sağlam doğrun diye nitelendirdiğin mottoların bugün asla yapılmayacak listende yer alıyorlar. Arada bir şeyler kaybediyorsun işte bu duruma getiriyor seni.

Kaybetmenin bir diğer anlamı da; birine yahut bir şeye karşı bir düzenekte/oyunda/süreklilikte yenilmek. İstikrar, hırs, azim, emek, çaba hepsini ortaya koyup hepsini yitiriyorsun, genelde hayata karşı. Bilgisayar oyunu değil ki bu biraz bekleyeyim canım dolsun, enerjim gelsin. Yıpranma payı en çok bu hayatta geçerli. Zaman hafif rüzgarlara benziyor, kayadan sanki sadece tozu süpürüyormuş gibi geliyor ama bin yıl sonra o kaya birden dağılıveriyor. İnsan bazen kayalara da ne çok benziyor. Aşınmak, ölmemek ama parçalanmak.

Aşağıdaki yazıyı yazmışım 2011de, hâlen aynı fikirdeyim insan hep eksile eksile toparlanıyor, tamamlanamıyor bir daha.
Camdan bir vazoyum sanki, ellerinden kayıp düşüyorum insanların..

Yere sertçe çarpıp unufak oluyorum...
Sonra bir parçam diğer parçaları kendine çekmeye çalışıyor,
Bir bir birleşiyorum büyük parçalarımla,
Biraz toparlanıp ufak parçaları aramaya koyuluyorum..
Hep birilerinin tırnak diplerinde ayaklarının altlarında kücücük parçalarım kalmış oluyor..
Biraz eksile eksile toparlanıyorum her seferinde..
Gittikçe azalıyorum, gittikçe yok oluyorum..

Camdan bir vazoyum sanki insanların ellerinde,
içimde birgün geleceğini umduğum çiçekler için gözyaşları biriktiriyorum..

Camdan bir vazoyum sanki insanların ellerinde,
hep istemeyerek, bir anlık dikkatsizlikle düşürülüp kırılan..
Bir insanı sevmekle başlıyor her şey, demişti bir şair.
Âh canımıniçi; bir insanı kaybetmekle başlıyor, insanın hikayesi. Ve bu genelde bir aşk hikayesi olmuyor. Mesela babasını kaybeden kızlar; öyle bir yeniliyorlar ki sanırsın ki hiç tam olmamışlar daha önce. Dünyadaki savaş babasının güçlü kızları ile ilk yarası babası olan kızlar arasında sürüyor, kimse bahsetmiyor.

Sevildikçe güzelleşen insanın hikayesine karşılık,
Çin kurabiyelerine benzeyen kırılınca içinden hikayesi çıkan insanların hazin öyküsü çarpışıyor,
Yollar kesişiyor, çıkmaz sokaklar hep ikinci familyanın muhitinde.
Hayat, trajik bir olgu.

İnsanlar; 'yaşlanmak' diyorlar
kim bunun bir 'çürüme' olmadığını iddaa edebilir ki?


giz.
03.02.2016'

Mara 05 Şubat 2016 23:08

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
bir deliydim, elementlerin de ruhları
olduğuna inanıyordum,
aklıma suyun intiharı geliyordu hep,
şelale deyince,
divaneliği söylüyordum.
sana böyle akmaktan çok korktuğum içindi.
şelalenin sinirini bozdum az önce
ordan geliyorum.


Birhan Keskin.

Mara 06 Şubat 2016 10:08

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalım
mâra
günü ve saatleri ne yapacaksın
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanıdığım günleri hatırlarım
ne seneleri
yalnız seni hatırlarım
ki benim gibi bir insansın

tanımamak tanımaktan iyidir
seni bir kere tanıdıktan sonra
yaşamak acısını da tanıdım
bu acıyı beraber tadalım
mâra

başım omuzunda iken sayıkladığıma bakma
beni istediğin yere götür
ikimiz de ne uykudayız
ne uyanık


Asaf Halet Çelebi

NarÇiçeği 07 Şubat 2016 19:55

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Nasıl miskiiiiin ^^
Kaldığı yerden devam ediyor [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mara 07 Şubat 2016 20:28

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Harikalar, teşekkür ederim sevgili @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] :)

Mara 07 Şubat 2016 23:20

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
edemediğimiz
ve edebileceğimiz
tüm intiharlar
ateşten gözleriyle bakıyorlar

yolun üstündeki
bir semender gibi


ahmetoktay.

Mara 23 Şubat 2016 19:24

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
İnsan gençken ve bilmezken her şeyi gönül yarası sanıyor.

-Cêline

Mara 23 Şubat 2016 22:22

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
insan dalgın bir belgedir kendiyle hayat arasında
neden eve dönmekten ibarettir hayat
neden bazen simsiyah bir doğruyla denilir,
devletin ve allah’ın en iyi fikridir kış
bütün evlerin en mükemmel hatasıdır baba

başka incirin yarasını başka incir de bilmez gibi
talandır bu herkesle herkes olmak
kopan umur ufalan ödün adıyla
iki lekenin birbirine dağılmasına sadece aşk mı denir


/ Seyyidhan Kömürcü.

Mara 23 Şubat 2016 22:30

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
‘’ + Seni bana anlattıklarında tam da böyle bir insanı düşünmüştüm
- Nasıl bir insanı?
+ Böyle güzel bir insanı, mükemmel birini düşünmüştüm. ‘’

Mara 23 Şubat 2016 22:33

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Gördüm çizgilerini avuçlarının
Çöl her şeyi söyledi bana.

Anladım nerede bitti aşk
Kan pıhtılı odanda uyanan gövdem
Neden sığmadı varlığa.

Seni yaprakların gölgeli yalnızlığına bırakıyorum.
Gün doğumunda uyanan nefese ve sana dönen gözlerin
Yakaran çizgisine.
Çölden aldığını çöle ver
Hayattan aldığını hayata.
Artık beklemiyorum
Kal orada.
Geride, tepelerin art arda dizilmekle
Var ettikleri dünya bir hiçlik ahti gibi.
Bir hiç ve gölge.
Gece ay
Gece tül ve yokluk.
Yok gece.

Çölden aldığını çöle ver
Hayattan aldığını hayata.


Bejan Matur

Mara 23 Şubat 2016 22:33

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mara 23 Şubat 2016 22:35

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mara 23 Şubat 2016 22:38

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
yeni ölmüş birinin gözlerini örter gibi,
siyah uzun saçlarından
usulca geçirdim üzgün elimi.


Metin Altıok

Mara 27 Şubat 2016 07:46

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
“Ma'nâ idi harf içinde gûyâ”
(Sanki harf içinde gizli bir manaydı o)

-Şeyh Galib

Mara 27 Şubat 2016 07:49

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Siz unuttunuz
ama
ben unutmadım.

Mara 27 Şubat 2016 07:50

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
birhan keskin/ küçük şeyler *

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mara 27 Şubat 2016 08:14

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mara 27 Şubat 2016 08:19

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Ben içimdeki tüm camı çerçeveyi indirdim senin elin bile kanamadı.

Mara 27 Şubat 2016 08:20

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mara 27 Şubat 2016 08:22

Cevap: Düş'{üş}ler ~
 
Kendimi en güzel ben üzerim,
Bu girdiğiniz yarış, yalnız sizi yorar.

.giz


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:31.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk